• Sonuç bulunamadı

20. yüzyıl dervişi:Ölüm ile dünya nimetleri arasında bir şair:Ziya Osman Saba

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "20. yüzyıl dervişi:Ölüm ile dünya nimetleri arasında bir şair:Ziya Osman Saba"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ölüm ile dünya nim etleri arasında bir şair: Ziya Osman Saba

20. yüzyıl dervişi

Ziya Osman Saba kendi halinde bir

şairdi. Bu kendi halindeliğin bir

ucunda küçük bir ev, iyi huylu bir

eş, cömert bir doğa; diğer ucunda

ölüm vardı.

K

TAHİR ABACI

endi halinde bir şair yaşadı 1910-1957 yılları arasında. Edebiyat tarihlerinde “Yedi Meşa­ le” diye geçen (ve ne bir akıma, ne bir hareke­ te dönüşebilen, sadece başlangıç olarak ka­ lan) bir çıkışın adı en az bilinen ve en genç üyesiydi. Zamanla, o girişimden şiiri sürdüren tek şair olarak o kaldı. Adı, o girişimden çok, şiir anlayışlarında, tem­ lerinde ve alınyazılarında belli ortaklıklar olan, ama bir başka açıdan da karşıtı olan Cahit Sıtkı’yla birlik­ te anıldı. Galatasaray Lisesi’nde başlayan ve Taran- cı’nın ölümüne kadar süren bir dostluk, edebiyatımı­ za “Ziya ya Mektuplar” gibi ilginç bir kitap da bırak­ tı.

Ziya Osman Saba, baştan sona hep aynı şiiri söyle­ di. Şiir anlayışını, temlerini, içeriğini hiç değiştirme­ di. Değiştirdiği sadece şiirlerinin biçimiydi; önceleri ölçülü şiirler ve

“sonnet”ler yazar- ken, sonraları ser­ best biçimleri de denedi. “Sebil ve Güvercinler” (1943) ve “Geçen Zaman” (1947) sağlığında, “Nefes Almak” (1957) ölümünden sonra yayımlanan şiir ki­ taplarıdır. Bu üç ki­ tap sonradan “G e­ çen Zaman” ve

“Nefes Almak”

başlığı altında iki kitap haline getiril­ di. Elimizdeki ki­ tap bunların yeni basımı. Ayrıca biri­ si yine ölümünden

sonra yayımlanan iki de hikâye kitabı var.

Ziya Osman Saba’nın tutturduğu sessiz, dingin çizginin bu ucundaki nokta; bir küçük ev, iyi huylu bir eş, çocuklar, cömert bir doğadan ibaret dünya ni­ metleri; öteki ucundaki nokta ise ölümdü. Dünya ni­ metlerine sarılsa ölüm düştü aklına, ölüme kafayı taksa dünya nimetlerinin güzelliğinde kaldı aklı. Bu gelgit, bir saplantıya dönüştü Saba’da: “ölülere ne gökyüzünün mavisinden? / Açık hava, öten kuş, yemyeşil kır... / El etek çekmişler bir kere hepsin­ den, / Gözlerini kör etmişler, kulaklarını sağır.” (ölülere Ne?)

Bunun bir varyasyonu olarak da dün/yarın, atala- rım/çocuklar bağlantısı pek çok şiirinde yer etti.

Sınıflarüstu bir şiir yazdı Ziya Osman vekkül merceğinden baktı.

Geçmiş, kendi çocukluğu, ölmüş yakınları bir özlem­ le şiirinde diriliverdiler. Zamanın metafizik sorgula­ ması tüm kırklı yıllar şairlerinde olduğu gibi Saba’da da hep belirleyici oldu: Ne zaman geçmiş zamanı öz­ lemle andıysa, ardından önce bir hüzme kapıldı, son­ ra çözümü ‘çocuklar’da buldu. Madem ölüler ancak şiirde dirilebiliyordu, gündelik hayat onların ölüp gitmişliğinin acısıyla doluydu, işte çocuklar vardı. Sa­ ba, ne zaman ölülerden, atalarından söz etse, konuyu ardından çocuklara ulamadan edemiyor: “Eski re­ simler değil, eski günler, / Geçmiş bayramlar, dü­ ğünler. / Annem babamın kolunda, / Güneşli bir bahçe yolunda. / Toplamış uçlarım eteklerinin, / Gözlerinden belli daha yeni gelin. / Başka bir sahife çevir, / Gelir o günler benim de doğduğum, / Çocuk­ ları, çocukluğum.” (Eski Resimler) “öyleyken düşü­ nürüm doğacak çocuğumu / Bütün ölmüşlerimi, kendi yolculuğumu” (Evlilik)

Saba’daki ölüm saplantısının dışsal nedenleri de var kuşkusuz, ikinci Dünya Savaşı, dünyanın ufukla­ rını zaten karartmış. Türkiye, yoksulluk çemberini parçalamak çabası içinde. Her sokakta “verem”e kurban vermiş birkaç ev. Yoksulluk. Gelgeldim, Sa­ ba savaş yıllarında yazdığı şiirlerde bile, savaşa hiç de­ ğinmedi. Bu halim selim, insanlar arası uzlaşmadan

yana şair, tuhaftır, politik anlamda ba­ rışa özlemini de hiç söylemedi şiirlerin­

de. Döneminin

halkçı akımından ve folklardan da hep uzak durdu. Kemalist ideoloji de pek yansımıyor şiirine, 10 Kasım dolayısıyla yazdığı bir şiir dışında. Şii­ rinde en ufak bir ideolojik çıkıntı ol­

mamasına özen

gösterdiği söylene­ bilir. Kendisini mi­ ni bir dünyayla sı­ nırlamasıyla ilgili

saba: Yoksula da zengine de aynı te- bir durum bu. Öyle ki aileyi böylesine yücelten, eşine minnetlerini sunan şairin, bilinen an­ lamda bir aşk şiiri de yok. Buna karşılık, sahiplik bil­ diren ekleri oldukça sık ve sevecenlikle kullanıyor: Karım, atalarım, arkadaşım, evim, sokağım, çocu­ ğum... Hiç tanımadığı insanlara da aynı sevecen ta­ kıyla sesleniyor.

Ölüm ile dünya nimetleri arasındaki gelgitte sürek­ li yakardığı bir tanrısı da var. Saba’da yetinme ve kat­ lanış içeren yakarının mistik boyutu yok, biraz özel olan tanrısını sığınak olarak da görmüyor. Tanrısı, sanki dünya nimetleriyle ölüm arasında bir hakem: “Allahım, bakıyorum, dal yeşil, gök mavi. / Herkesin işi gücü, yeri yurdu, evi. / Az başımı çevirsem, ötede mezarlık, / Taş taş, selvi selvi... ” (Manzara)

Sınıflar üstü bir şiir yazdı Saba: Yoksula da zengine

K İ T A P T A N B İ R B Ö L Ü M

IgiK/ır; I zam an

nefes alm ak Geçen Zaman - Nefes Almak

(Bütün Şiirleri) / Ziya Osman Saba / Varlık Yayınları, 1991 160 s. / 15.000 T L. / CK K Kod No: 124. 063

Toprağım

Ne kadar istiyorum, akşamleyin, ezanda, Eski bir evde olmak, orda, Eyüpsultanda; Bir yanda ölmüşlerim, bir yanda kalanlarım, Duyayım: Gece gündüz, hayat, ölüm içiçe, Dallara konan karga, camımı vuran serçe, Toprakta yatan annem, eli dizimde karım.

de aynı tevekkül merceğinden baktı, herkesi aynı odaktan anlamaya çalıştı. Ona göre “Fakirin iç çeki­ şi, zenginlerin usancı” eşdeğer. “Aldırma dışımıza / Birdir içimiz... ” diyerek bütün insanları eşitledi.

lnasıl çok belirsiz etkilendiyse, şiir anlayışların­ dan da aynı biçimde çok belirsiz etkilendi. Sözgeli­ mi moda olan “Garip” şiirine bir Tarancı ölçüsünde yaklaşmadı. Zaten şiiri hiçbir zaman espri, ironi, hu- mor barındırmadı. Evin hallerini daha iyi estetize eden Behçet Necatigil’in habercisi olduğu söylene­ bilir.

Şiirlerinde de sık sık söz eniği Cahit Sıtkı’yla ya­ kınlıkları açık. Düz anlamlı, yalın, imgeyle anlatının ortalamasını alan, dizenin mutlaka kendi içinde an­ lam barındırmasına özenen ve kırık dizeye hiç yer vermeyen, sıralı dizelerin her birinde en az bir tüm­ ce bütünlüğü arayan, tekniği sağlam bir şiir anlayışı başlıca ortak özellikleri. Kimi temleri de ortak: Baş­ ta, ölüm ile dünya nimetleri... Ancak ayrılıklar da çok. Saba, aile adamı, içkiden nefret ediyor. Çap­ kınlığı, uçarılığı pek yok. Tarancı ise içkisiyle, yal­ nızlığıyla, uçarılıklarıyla bir bohem. Bu sözünü et­ tiklerim, iki şairin kimseyi ilgilendirmeyen özel ha­ yatı değil, doğrudan şiirlerinin içeriğidir. Ancak her iki şairin de şiirlerinde dolaysız hayadarını yansıtmış oldukları da bir başka gerçek. Tarancı, kırklı yıllar­ daki bireyleşme sürecinin daha soy bir temsilcisiydi. Yine de bu yaşama biçimini tam anlamıyla yeğlemiş değildi, katlanılacak bir şey gibi görünüyordu, hele kadim dostu Ziya Osman Saba, aile mutluluğunun türküsünü söyledikçe.

Evet, tevekkül dolu derviş şairlerin 20. yüzyıldaki uzantısı bir şgir yaşadı, 47 yaşında da ölüverdi, he­ men her şiirinde değinmeden edemediği bir dünya­ ya çekip gitti. Ölmüş atalarından başını kurtarama­ yan, küçük memurluğun ölçülerini aşamayan, ama bu küçük dünyayı gerçek bir içtenlikle ve tutarlı bir teknikle söyleyebilen bu şair, bir doruk ya da bir ön­ cü olarak anılmasa da bu yönüyle ilgiye değer bir ad olarak kalacaktır. □

S A Y F A C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 8 3

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Fırka içindeki çalışmalarında ittihatçılarla bozuşan Satvet Lütfi, Mahmut Şevket Paşa suikastine katıldığı iddiasıyle önce Sinop’a, sonra da

Semaa başlıyan der­ vişler hem uzağa atıldıkları, nem dönüşlerinin en hızlı ânında olduk lan için bize gövde olmaktan çık­ mışlar vehmini verdiği

Brucella orflitinin medikal tedaviye vermifl ol- du¤u yan›t göz önüne al›nacak olursa, testis büyümelerinin ve/ve- ya orflitin ay›r›c› tan›s›nda Brucella infeksiyonu

[r]

Dedikoducu ve vırvırcı bu kadın Karagöz’ü hem aldatır hem de ona “Murdar, m usi­ b et” gibi iltifatkar sözcükler kullanmaktan çekinmez, Kanlı Nigar,

Ne var ki, çevirinin son bölümüne gelmiştik ki, Sabahattin Eyuboğlu yaşa­ ma gözlerini kapadı ve Azra Erhat ile baş başa verip çeviriyi bütünledik, bu

Bu çalışma sonucunda elde edilen bulgulara göre Kayseri ili ve çevre ilçelerinde satışa sunulan yo- ğurt numunelerinin tamamının AFM 1 içermesi ve incelenen

CEVAP 1 __öncelikle şunu söyliyeyim: İkinci Yeni bir akım değil ben­ ce Ayrıca O. Veli şiiri, İkinci Yeni diye adlandırılan ozanlar için bir ölçü