CUMHURİYET
9 7
SAYFAKÜLTÜR
11
Y aşam ada ölüme de ‘merhaba’ demesini beceren A zraE rhat’ı 10 yıl önce yitirmiştik
Sevgiyi ahlak belleyen yam an insan
►•Azra Erhat, bir hümanist
olarak kendine örnek seçtiği iki
insanda tüm insanlığı kucak
ladı: Sabahattin Eyuboğlu’nda
ve Halikarnas Balıkçısında.
Azra, bence, sevgiyi kendine
ahlak belleyen yaman bir in
sandı. Yaşama tutkuyla bağlı
olan Azra, ölüme de nerdeyse
bir özlem ülkesine yelken açar
gibi merhaba demesini becerdi.
VEDAT GÜNYOL
Azra Erhat, yetmiş yıllık cumhuriyet düşünce tarihimizde parantez kıran, pa rantez açan bir düşünür, bir duyarlı in san, yaşamıyla düşüncesini atbaşı bera ber götüren, benzeri olmayan bir kadın yazarımız ve düşünürümüzdür, çeşitli konulara kulaç atıp her kulaçta başarı ya ulaşan bir düşünürümüz.
Ölümünün onuncu yıldönümünde onu anarken geçmişine şöyle bir bak makta yarar görüyorum.
1915’te İstanbul’da doğan Azra, lise öğrenimini Brüksel’de yapar, Fransız- cayla birlikte Yunanca ve Latinceyi anadili düzeyinde pekiştirdikten sonra, 1930’da Ankara'da Dil ve Tarih-Coğ- rafya Fakültesi’ni başarıyla bitirip aynı fakültede önce filoloji asistanı, sonra doçenti olur.
Azra’yla 1941’de Tercüme Bürosu’n- da karşılaştım ilk kez. O yıl ve sonraki yıllar, solcu aydın avının doruk noktası na vardığı yıllardı. Muzaffer Başoğlu, Behice Boran, Pertev Naili Boratav, Ni yazi ve Mediha Berkes, Adnan Cemgil topun ağzmdaydılar. Onlarla yakın iliş kim dolayısıyla ben de tukakalar arasın- daydım.
Azra ile dostluğum, yıllar sonrasında, Sabahattin Eyuboğlu’nun İstanbul’ daki gönüldeşlere açık kira evinde baş ladı. Azra Erhat, Sabahattin Eyuboğ- lu’na hayrandı benim gibi. Onda, Batı uygarlığına yönelik, namuslu aydın ör neğini buluyordu.
Orhan Burian (1914-1953) ile kurup onun ölümünden sonra yirmi dört yıl yayınını sürdürdüğüm ‘Yeni Ufuklar’ dergisine yazılarıyla katılan Sabahattin Eyuboğlu’yla dostluğu ortak çevirilerle bir kültür şenliğine dönüştü yıllar boyu.
Bu şenliğe zaman zaman katılan Azra ErhatTa birlikte, 1973’te üçlü bir ortak çalışma temposu içinde, güle oynaya, gerçekten güle oynaya, dünyaya baba can bir gözle bakıp gırgırını geçen Fransız yazan Rabelais’nin (Rable) başyapıtlanndan ‘Gargantua yi beş altı aylık bir sürede dilimize çevirdik.
Ne var ki, çevirinin son bölümüne gelmiştik ki, Sabahattin Eyuboğlu yaşa ma gözlerini kapadı ve Azra Erhat ile baş başa verip çeviriyi bütünledik, bu kez ikili olarak, inanılmaz bir tutkuyla. Çünkü ikimiz de Sabahattin’e hay randık.
(Üçlü, ikili sözcüklerinin altını niçin çizdiğimi açıklayayım: Sabahattin’in İsviçreli eşi ile Azra arasında Fransızca olarak geçen bir telefon konuşmasında Azra, Sabahattin, ben ve kendinin bir trio (üçlü) halinde çalışmaktan mutlu olduğumuzu söylüyor. 1971 sıkıyöneti
Azra Erhat: B Haziran 1915-6 Eylül 1982 (Fotoğraf: Ara Güler)
minin vatan kurtaran paşalarına su nulan, görevlilerce dinlenip banda alı nan bu konuşmadaki ‘trio’ sözcüğü gizli bir örgüt çalışması olarak değer lendiriliyor ve biz tutuklanıp dört ay hapis yatıyoruz. Aklanmayla biten bu güldürünün adı ‘trio’ olarak düşünce tarihimizde yerli yerini almıştır).
Azra Erhat, her şeyden önce İNSAN tutkunudur, ömrü boyunca insan sevgisi, sıcaklığı, bir ölçüde de te niyle peşinde koştu onun, denebilir. Azra, sevgiyi kendine ahlak belleyen yaman bir insandır bence. İnsanları so yut varlıklar olarak sevmek ona saçma gelmektedir. Çünkü tüm insanları se
viyorum demek, ona göre bulanık, dağınık, bulutlarda kalan bir tutumda düğümlenmeye yazgılıdır. Bu nedenle, Azra, bir hümanist olarak kendine ör nek seçtiği iki insanda tüm insanlığı kucakladı: Sabahattin Eyuboğlu ile Halikarnas Balıkçısı’nda.
• Sabahattin Eyuboğlu, onun gözün de, Avrupa’da bulamadığı bir düşünce ve sanat adamı, Balıkçı da aym nitelik leri ile birlikte mitolojiye açılan engin bir dünya gezgini olarak.
Adına ‘Mavi Yolculuk" denilen, be nim de iki kez katıldığım bir gezide, canı gibi sevdiği ve hayran olduğu iki insanının öncülüğünde yola çıkarak,
Türkiye’nin Ege kıyılarını .kanş karış gezip, gelmiş geçmiş uygarlıklar po tasında yaşamına anlam katmaya çalıştı ve izlenimlerini birçok kitapta dile getirdi.
Yaşama böylesine tutkuyla bağlı olan Azra’cığımız, ölüme de neredeyse bir özlem ülkesine yelken açar gibi merhaba demesini becerdi, geride ka lanlara bir kahramanlık örneği vere rek. Yaşamını, her türlü bağnazlığa karşı çıkma yolunda, yazılan, çevirileri ile bilgelik düzeyine ulaştırmayı ba şardı.
Anısına sonsuz selam ve saygılar ol sun! 9 - 9 '
9-1-PORTRE /
AZRA ERHA T
EcceH om o
6 Haziran 1915’te İstanbul’da doğan Azra Erhat, 1939’da Anka ra Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ni bitirdikten sonra aynı fa kültenin Klasik Filoloji Bölümü’-
ne asistan olarak girdi, 1946’da doçent oldu. Fransızca, Almanca, İngilizce, Latince ve özellikle de Eski Yunanca’dan yaptığı çeviri lerle tanınan Erhat’ın ilk çevirileri ‘Tercüme’ dergisinde çıktı. Önemli çevirileri arasında Homeros’tan A. Kadir’le birlikte çevirdikleri ‘İl- yada’ ve ‘Odysseia’ destanları, Sophokles’ten ‘Elektra’, Aristop- hanes’ten ‘Barış’, Antoine de Sa- int-Exupery’den ‘Küçük Prens’ ve Hesiodos’un ‘Theogonia’ ve ‘İşler ve Günler’ini içeren ‘Hesiodos, Eseri ve Kaynaklan’ (S. Eyuboğ lu’yla birlikte) sayılabilir. Hüma nist görüşlerini 1969’da yayımla nan ‘Ecce Homo/İşte İnsan’da dile getiren Erhat, 1972’de ‘Mitoloji Sözlüğü’nü, 1981’de ‘Troya Ma- sallan’nı yayımladı. Erhat, Mavi
Yolculukların felsefesini ve gözlemlerini ‘Mavi Anadolu’, ‘Mavi Yolculuk’ gibi kitaplanyla geniş bir kesime ulaştırdı
Cumhuriyet
’te neler demişlerdi
Bir M avi Yolcu
Kültür Servisi - 6 Eylül 1982
günü yitirdiğimiz Azra Erhat için 13 Eylül 1982 günü gazete mizde bir tam sayfa aynlmıştı. ‘Bir Mavi Yolcu Göçtü’ başlığı altında verilen sayfada A. Ka dir, Vedat Günyol, Yaşar Ke mal, Konur Ertop ve Eray Canberk tanıdıktan Azra Er- hat’ı anlatırlarken, İlhan Sel çuk da 11 Eylül 1982 tarihli ‘Pencere’sini Erhat’a ayırmıştı.
• İlhan Selçuk: ‘... Eski uy-
garlıklann kökenlerine inebil mek, çağdaşlaşmak için temel koşuldur. Öteki yapıtlannı bir yana bırakalım, Azra ile A. Ka- dir’in Homeros’tan .ortaklaşa çevirdikleri İlyada, ıürkçemi- zin başucu kitaplanndandır...’
• A. Kadir:‘...İlyada çevirisi
ne* başladığımızda ilk oğlum daha yaşını doldurmamıştı. İlkokul ikinci sınıfa geçtiği za man tamamlanmıştı çeviri. He men arkasından Odysseia çevi risine daldık, aynı aşkla. Çok uzun süren bu çalışmalanmız sırasında ben Azra’da şu özel likleri gördüm: Engin bir hü manist kültür, hep soran araştırıcı bir kafa yapısı ve im renilecek bir alçakgönüllü lük...’
• Vedat Günyol:'... Azra Er
hat, bir coşku insanıydı. Sevdi mi sever, ölesiye sever, sevmedi mi ölesiye sevmezdi. Onda bu sınırsız coşkuyu gemleyen biri vardı: Sabahattin Eyuboğlu.
Bu coşkuyu alabildiğine kanat- layan bir başkası vardı: Hali karnas Balıkçısı. Azra Erhat, bu iki uç arasında bir dengede buluyordu kendini. Coşku ve ölçü dengesinde...’
• Yaşar Kemal: ‘... Eski Yu
nan uygarlığı daha çok bizim ülkemiz topraklarında, Anado lu’da doğmuştu. Bu, büyük bir gerçekti. Yanlış bellenmiş tari hi, Azra Erhat, arkadaştan Sabahattin Eyuboğlu, Halikar nas Balıkçısı’yla birlikte değiş tirmeye çalışıyorlardı. Bu çaba lan onları ölümsüz yapıtlara götürdü...’
•Konur Ertop: Ecce Ho-mo/lşte İnsan adlı kitabı onun bütün çalışmalannın ve düşün celerinin bir özeti, yaşamı sürse bundan sonra yazacaklannın sanki bir izlencesiydi. Bu kitabı o, yaşanmış bir humanizma, diye tanımlamıştı. Homeros destanlannda insanın toplum ve doğayla uyum içinde bulun duğundan özgür ve mutlu oldu ğuna dikkatimizi çekiyordu...’
• Eray Canberk: ‘... Mavi
Yolculuk, humanizma, mito- logya, Halikarnas Balıkçısı... Bütün bunlar Azra Erhat’ı çağrıştırırdı kafamda. Kitapları dışında kendisini tanıdıktan sonra Azra Erhat adıyla birlik te yaşama tutkusu, ortak çalış ma keyfi, tükenmez bir coşku gibi kavramlar çağrışıyor...’
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi