• Sonuç bulunamadı

Erol Uras 35. sanat yılını kutluyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Erol Uras 35. sanat yılını kutluyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAYFA

M ■

)

>‘

İV-CUMHURİYET

KÜLTÜR

TT- 5*3

Erol Uras 3 5 . sanat yılım kutluyor

Ünlü tenor bu akşam CRR Senfoni Orkestrasıyla Klasik Batı ve Türk Müziği eserlerinden oluşan bir konser verecek

GÜL ERÇETİN__________ ■ Erol Uras sanat yaşamının otuz be­

şinci yılını kutluyor, ‘hiçbir yorgunluk

belirtisi göstemcdcn üretimini sürdüre­ rek’. Evin İlyasoğlu'nun kendisine ya­

kıştırdığı ‘usanmaz öğrenci' tanımlama­ sından gurur duyuyor. Bu sezon “Alda",

“Turandot", “Carmen" operalarında iz­

lediğimiz sanatçı, aynı zamanda lstan- 'bul Teknik Üniversitesi Devlet Konser- vatuvarı'nda ses eğitimi öğretim görev­ lisi ve özel öğrencilerine de ders veriyor. Gençlere öğretirken kendisi ‘yenidenöğ­

reniyor'. İstanbul Belediye Konservatu-

varı ile aynı zamanda başladığı Yüksek Ticaret Okulu'ndaki eğitimini Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü'nden dip­ lomasını alarak tamamlayan sanatçı, şimdi ‘Halk müziğinde Batı anlamında­

ki ses eğitiminin etkileri, yorumda geti­ receği kolaylıklar' üzerine hazırladığı bir

tezle yüksek lisans eğitimini tamamla­ mak istiyor. Bu akşam Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda CRR Senfoni Or­ kestrasıyla vereceği konserle otuz be­ şinci yılını kutlayacak olan Uras'la sa­ natı üzerine söyleştik.

- Rollerinize hazırlanırken nasıl bir sü­ reç geçiriyorsunuz? Teknik hazırlıkların dışında canlandırdığınız karakterle öz­ deşleşme bağlamında da bir çaba harcı­ yor musunuz?

• URAS - Müziği öğrenmek, ezberle­ mek, ses bakımından en iyi şekilde yo­ rumlamak dışında oynadığım oyunun dönemi, mekânı, yazan üzerine tek tek inceleme yaparım önce. Ondan sonra da bu bütünü kendi oynadığım role aktar­ maya çalışınm.

Canladırdığıın karakterle özdeşleşme sürecimi tiyatroda birbiriyle çelişir gö­ rünen iki kuramla açıklıyorum. Biri kla­ sik Stanislavski öteki Brecht Ben bu i- ki yöntemi birlikte kullanıyorum, lnan- dıncı olmalıyım ve izleyici de beni can­ landırdığım kişi sanmalı. Öte yandan, bir sanatçı olarak kontrolümü kaybet­ memek için kendime o kişi olmadığımı, onu sadece canlandırdığımı hatırlatırım.

- Bu güne dek pek çok yapıtta çok önemli roller üstlendiniz. Çoğunda da rolü paylaştığınız başka oyuncu olmu­ yor. Bu durum size bir sanatçı olarak ne gibi sorumluluklar yüklüyor ve sağlığı­ nızı korumak için neler yapıyorsunuz?

URAS - 35 yıl boyunca başka

sanat-^

35 yıl boyunca hiç perde kapatmayan Erol Uras,

bir sporcu gibi yaşamak zorunda olduğunu vurguluyor.

İTÜ Devlet Konservatuvarı'nda ses eğitimi öğretim

görevlisi olan sanatçı, gençleri eğitirken kendisi ‘yeniden

öğreniyor'. Uras, bu akşam ilk kez senfoni orkestrası

eşliğinde Verdi'den Saygun'a, Puccini'den İsmail Dede'ye,

Münir Nurettin Selçuk'a dek pek çok sanatçının yapıtlarını

yorumlayacak.

çılarla paylaştığım roller de oldu, ancak çoğunlukla tek oyuncuydum. Bu duru­ mun getirdiği birinci sorumluluk, genel sağlığımı ve ses sağlığımı koruma zo­ runluluğu. Düzenli uyuyorum, dinleni­ yorum ve besleniyorum. Bir sporcu gi­ bi yaşamak zorundayım. Bu konuda be­ ni en çok mutlu eden şey, bu 35 yıl için­ de benim yüzümden hiç perde kapan­ mamış olması.

- Siz yurtdışında da müzik çalışmala­ rınızı sürdürdünüz. Yurtdışındaki ola­ naklarla Türkiye'deki olanakları karşı­ laştırır mısınız?

URAS - Biz Türkiye'de bir ikilem ya­

şıyoruz. İzleyicinin acımasızlığı ile kar­ şı karşıyayız. İzleyici arka planda ne oluyor, ne bitiyor hiç düşünmez. Sanat­ çının psikolojisi, sağlığı, olanakları iz­ leyiciyi hiç ilgilendirmez. Bunun yanı

sıra sahnelerimizde pek çok eksik gedik var. Sanatçılarımız adeta yedi başlı ej­ derhayla savaşıyor. Yurtdışında ise bi­ zim savaştığımız birçok sorun sanatçı­ nın üzerinden alınıyor. Soyunacağınız oda, giyeceğiniz giysi, notalarınız sizi hiç yormadan hazırlanıyor. Türkiye'de ise olumlu sonuçlar alabilmek için her şeyin peşinden biz koşmak zorunda ka­ lıyoruz.

Yedi başlı ejderhayla savaşıyoruz

- Konser salonlarının teknik olanakla­ rı ne durumda?

URAS - Bu konuda da büyük farklar

var. Bir opera salonu yapılırken bu amaç doğrultusunda inşaat yapılmalı. AKM ise bu konuda oldukça elverişsiz. Ol­ dukça soğuk olduğu için sürekli üşütme tehlikesi ile karşı karşıyayız. Seyircinin

salona girdiği kapılar bile cereyan yapı­ yor. Boya kokulan, toz toprak içinde ça­ lışıyoruz. Sonra AKM'nin akustiği de çok elverişli değil. Üstelik oyun sırasın­ da tuvaletlerde rezervuar çekildiği za­ man, bu sesi bile duyuyoruz. Bir de eko­ nomik sorunlanmız var elbette. Bir ope­ ra evinin idaresinin özerk olması, para­ yı rahat kullanabilmesi gerekir. Son za­ manlarda opera, ancak personel gider­ lerini karşılayacak, ama üretim çıkara­ mayacak duruma düştü.

-Olanaksızlıklar içinde Türk operası­ nın durumunu nasıl değerlendiriyorsu­ nuz?

URAS-Cumhuriyet öncesi dönemin­

de sarayın katkısıyla Avrupa'dan gelen tiyatro gruplarıyla başlayan bir geçmi­ şe sahip opera Türkiye'de. Cumhuriyet döneminde opera gerçekten çok büyük

aşamalar kaydetti. Yeterli değil elbette, ama bugün bazı prodüksiyonlarda Av­ rupa'yla boy ölçüşebilecek konumdayız. Gelecekte daha iyi olması için operaya, kültüre daha çok yatırım yapılmalı. Sa­ natçılar, prodüksiyonlar tanıtılmalı. Operaların, özel konserlerin kompakt diskleri yapılmalı, bu çalışmalar halka ulaştırılmalı. Pavarotti,Domingo,Carre-

ras Avrupa'da bunu başardılar. Öperayı

halka sevdirdiler.

- Türk klasik müziği, halk müziği ve operanın müzik kültürü açısından bir­ birini desteklediği, bu türlerin aynı çatı altında çalınabilecegi yönünde görüşle­ riniz ve çalışmalarınız var. Bu çalışma­ larınızı değerlendirir misiniz?

URAS - Bu çalışmalar benim kültür

birikimimin bir sonucu. 1957 yılında konservatuvara başladım. Hem Türk --- müziği, hem Batı müziği bölü­ münü okudum. Türk müziğini sesleri, yorumu bilen biri olarak opera sanatının getirdiği Batı an­ lamında şan tekniğini kullanarak Türk müziği ve türkü söylemek zorunda olduğumu düşünüyo­ rum. Ancak bunun için birinci öl­ çüt yadırgatmayacak tarzda söy­ lemek. Bunun için de her türü kendi tarzında söylemeye gayret ediyorum.

Bir oratoryo, bir napoliten, bir film müziği, bir pop şarkısı bun­ ların yanı sıra türkü, klasik Türk müziği kendi tarzında söylenme­ li. Bu tarz çalışmalara bazı Türk parçalarına piyano eşlik partile­ rini yazdırarak ve onları yorum­ layarak başladım. Sonra Erol

Uras ve Orkestrası adlı on bayan­

dan oluşan bir orkestra kurdum. Ortaköy Mcydanı'nda, Kalamış Marina'da halk konserleri verdik. Böylelikle kendi kültürümüzü, Batı'dan aldığımız ve yeniden var ettiğimiz kültürle birleştiriyoruz.

- CRR Senfoni Orkestrasıyla

Verdi'den Adnan Saygun'a, Puc­ cini'den İsmail Dede'ye, Münir

Nurettin Selçuk'a kadar pek çok

sanatçının yapıtlarını yorumlaya­ caksınız. Bu çalışmayı değerlen­ dirir misiniz?

URAS - Bu ülkemizde hatta

dünyada ilk kez yapılacak. Türk sanatçılar Batı yapıtlarını seslendi- rebiliyor, ancak Batılı meslektaş­ larımız Münir Nurettin'in yapıtla­ rını seslendiremiyorlar.

Daha önce de benzer çalışmalar yapmama karşın, bu konser ilk kez bir senfoni orkestrası eşliğinde söyleyecek olmamla ötekilerden ayrılıyor. CRR Senfoni Orkestra­ sı pırıl pırıl gençlerden oluşuyor. Şefimiz Fahrettin Kerimov da ol­ dukça genç, buna karşın teknik ve artistik açıdan şefliği çok iyi bili­ yor.

Bu çalışmadan çok umutluyum açıkçası. En büyük dileğim, bu ça­ lışmanın Kültür Bakanlığı ya da sanata gönül veren özel kuruluşlar tarafından kalıcı hale getirilmesi. Kaset veya kompakt disk haline getirilerek radyo ya da televizyon aracılığıyla halk kitlelerine ulaş­ tırılması.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi T a h a T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Akşam üzeri Şehzade- başı’ndakiÂşık’ın kahvesine gelir, bir gizli ev­ rak çıkarır gibi çantasından tom ar tom ar şi­ irleri ortaya dökerdi.. Bunlar incecik

içindir. Ben pehlivan kadın ara mıyorum. O itibarla boks gibi, futbol gibi, mukavemet yarış­ ları gibi, yüksek atlamalar gibi sporların kız mektep kapıların

Bu yeni flekilde B noktas› (–V) volt, sonsuzun potansiyeli ise yine s›f›r olsun.. Devre üzerinde- ki toplam ak›m›n I amper ve ç›k›fl noktas›n›n B noktas›

Ancak sosvalize olm uş, gömlekçi, terzi, kundu­ racı, kürkçü, kuyum cu gibi m ağazaların fivatları empoze de­ ğil Yâni fabrikalarca tâyin edilm iş

Bu da gösteriyor ki, resim sanatında görü­ len aşırılıklar, hakikatte ressamın kendini muvaffakiyetle ifade için yaptığı aramalar­ dır: Varılmış bir gaye

Yeni İstanbul’un başmakale sütununu, ö- lüm yıldönümü münasebetiyle, Tiirk düşünce­ sinin büyük imzası merhum Peyami Safa’,ya ayırıyoruz. Ben bugün bu

Bu, gelişmiş ülkelerin, diğer vergi geliri kaynakları yerine karbon vergisinden elde edilen hasılatı, küresel ısınmanın fayda ve maliyetleri ile küresel

Sağ üst lob anterior segment girişini tam kapatan üzeri hemorajik kitle izlendi ve alınan biyopsi sonucu skuamoz hücreli karsinom olarak raporlandı.. Evreleme amaçlı