SEYAHAT NOTLARI: 2
Î
ATİLE çıkarken m ektuplaşacağım ızı vaadetm iştim . Ama bu m ektuplarda öyle ahım şahım konulara ilişebile ceğim! tahm in etm em iştim . Gene de öyle oldu. Ne var ki; bâzı şeyleri yadırgadım . Benim yadırgam am b ir şey de ğil, sanıyorum ki «benim gibi» siz de bunları yadırga yacaksınız. Bu yadırgam aları doğuran ayrıntıların b ir kısm ı bizim lehimize ■ B ir kısm ı aleyhimize-.. Siz, beğendiğinizi alın-- Beğenmediğinizi atınız.★
B ana Zürich’e gelirken deselerdi ki; — İklim ru tu b etli ve serincedir.
E h derdim ; olabilir-- Ama haziranın son günü dışarıda 12 derece santigrad— Ve durm adan yağan b ir soğuk yağ m u r - Olacak deselerdi, alay ettiklerini sanır, gülerdim -
Evet... B ir h aftad ır bu güzel şehirde dinm eden yağan bir yağm ur, durm adan düşen b ir h a ra re t derecesi, nihayet otel cimizi, k aloriferleri yakm aya m ecbur etti. E vet dostlarım--. Siz orada belki 30—32 derecede kavrulurken biz titrem em ek için dişlerim izi sıkıyoruz. Elde şemsiye, sırtım d a kalın ce ket, altında b ir yün süveter, ayağım da altı lastikli kund u ra ve üzerim de b ir yün pardesü ile tram vayda giderken soğuk alm am ak için kendim i zor tutuyorum . Yanım daki tek kişi lik o tu rak ta ise, göbeğinden b ir karış aşağısı tabanlarıma ka d ar çıplak b ir kız--- Ayağında da, sandal... P erişan saçları nın örtüsü altında, titrem eden oturuyor - ken tram vay d u r du ve soğuk sağnağın altına indi. Demek ki Allah da ada m ına göre hava veriyor.
★
İsv içre’de bizde olm ayan b irkaç şey var ki; onları bu günkü hale getirm iş— B irincisi tem izlik— B iraz paradoks olacak am a insan tem izlikten bâzan iğreniyor. İkincisi çalış k a n lık - S okakta yavaş yürüyen, yalnız p ark lard a kol belde dolaşan, sevişen gençler. Ü st ta ra fı insanlar sanki kelle gö- türüyorm uşçasm a çabuk yürüyorlar — Ve üçüncüsü intizam — S aat gibi adam lar... G aliba saatçiliğin İsviçre’de gelişm esi nin sebebi bu olsa gerek...
★
İsviçre’de insan gücü kıtlığı var. Bu yüzden otomatizas- yon epeyce ilerlem iş... Meselâ tram vaylarda biletçi yok. H er d u rak ta otom atik bilet kutularından bilet alacaksınız. Çün kü biletçi bulm ak kolay değil. B ulunuyor am a pahalı olu yor. Onun için İsviçre’de bütün istem em elerine rağm en ya bancı el emeği oldukça fazla. B unların başında galiba otel per soneli geliyor. Bu yabancıların başında sanırım İtalyanlar geliyor.
★
B ir muayene için hastahaneye gideceğiz... Sabah erken den b ir taksi istedik otelden... Ve beklem ek için kapının önüne çıktık. Az sonra önüm üzde b ir güzel arab a d u rd u — [Sonradan öğrendik, Japon arabası im iş] Kapı açıldı. Be nekli lâcivert ve kolsuz b ir ruba giymiş güzel b ir hanım bu yur etti. Ben «Bir ahbab galiba!» dedim — F akat arabanın üstündeki taksi alâm etini görünce hemen toparlandım . Ara baya girdik. Araba kendininm iş... Günde 12 saat çalışıyor m uş. Var mısınız hem şireler Belki varsınız . Ama kaç ki şisin iz.. Çünkü dönüşte de bindiğim iz taksiyi bol sarı saçlı uzun boylu b ir taze kullanıyordu—
★
B urada m ağazalar öğle tatili yapm adan akşam 6 buçuğa kadar açık. C um artesi saat 4'e kadar. Büyük m ağazalar pazar tesi öğleye k adar kapalı—
★
İsviçre'de «Acaba aldandım» diye b ir şey h atıra gel m iyor. Kahve yok m u kahve— B ir kahvenin fiyatı [bâzı ya zarlarım ızın h attâ m üesseselerim izin dediği gibi ücreti de ğil... Ücret, insana verilen hizm et karşılığı paraya d en ir— B ir nevi kira dem ektir. Kahve ve yemek kira ile alınmaz.] H er yerde 1.80 frank... Pahalı, ucuz m eselesi ayrı dâvâ— Bü tün fabrikasyon m alları h er yerde empoze edilm iş fiyatlarla satılıyor. Büyük m ağazalar ne k ad ar şık olursa olsun halk pazarlarıdır. Ancak sosvalize olm uş, gömlekçi, terzi, kundu racı, kürkçü, kuyum cu gibi m ağazaların fivatları empoze de ğil Yâni fabrikalarca tâyin edilm iş değil...
★
Zürich hava meydanına geldiğimiz zaman valizlerimizi arkadaşlarım ız Selim Baban ile Şeci bey taşıdılar. H am al yok V arsa da nazarlık kabilinden... Bir m em lekette ham al olm azsa belki seyyahlar için bir rahatsızlık am a m em leketin refahı hesabına iyi
alâmet.-★
Otelin penceresinden bakıyordum — Sabah erken... Bir kum anbarı büyüklüğünde ve şeklinde gri renkte boyanmış 8 tane sandık duruyordu. Az sonra bir alâm et araba geldi— F abrika gibi ses çıkararak yanaştı İki kişi sandıkları b irer b ire r arabanın arkasındaki hususî vincin tablasına koydu lar. Araba nııu kaldırdı, kaldırdı Y ukarıdan kendi içine tepe aşağı indi. S ilk ti... Kapadı Ve yavaş yavaş yere bı rak tı ... Ne ses, ne seda, ne koku, ne pislik..
Ben bunu neden yazıyorum. Üç günde b ir bizim a p art m ana da çöpçüler gelir— O ne bağırtı, ne çağırtı O bidon ların yere itilişinden çıkan gürültüler... Falan— O da te mizlik, bu d a —
★
Bir seyahat acentasm ın önünden geçerken gözüm Zürich ve İsviçre’de gezi tu rları afişlerine takıldı. G üldüm — Aklı m a Veliefendi Z adenin 50 altına don gömlekle dalkavuğuna k arla kaplı Veliefendi çayırım dolaştırm ası geldi... Güldüm geçtim —
Diyecek ş u - Hani İsviçre’nin güneşi varm ış y a !- Gali ba fazlaca satm ışlar O da şimdi haftada hir çıkıyor-. Bir iki saat için — Avrupa’da güneş soğum uş Güneşin feri kaç m ış— Aya fazla rağbet ettiler diye kıskandı mı ne?—
İşte bugün de b u k ad ar— Cümleye ve sıcak Türkiye ye h asretler. Ayıplamayın dostlar. Ben babayani adam ım .
B. T.