• Sonuç bulunamadı

İslam Hukukunda iddet bekleyen kadının nafaka ve sükna hakkı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İslam Hukukunda iddet bekleyen kadının nafaka ve sükna hakkı"

Copied!
94
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI İSLAM HUKUKU BİLİM DALI

İSLAM HUKUKUNDA İDDET BEKLEYEN KADININ NAFAKA VE SÜKNÂ HAKKI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Prof. Dr. Hüseyin Tekin GÖKMENOĞLU

Hazırlayan

Hatice BOYALI GÜRPINAR 074244031009

(2)
(3)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Ö

ğrencinin

Adı Soyadı : HaticeBOYALI (GÜRPINAR)

Numarası : 074244031009

Ana Bilim / Bilim Dalı : Temel İslam Bilimleri / İslam Hukuku

Programı: Tezli Yüksek Lisans Doktora Tezin Adı : İslam Hukukunda İddet Bekleyen Kadının Nafaka

Ve Sükna Hakkı

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Hatice Boyalı (GÜRPINAR) imza

(4)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

 

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

Ö

ğrencinin

Adı Soyadı: Hatice BOYALI (GÜRPINAR)

Numarası: 074244031009

Ana Bilim / Bilim Dalı: Temel İslam Bilimleri / İslam Hukuku

Programı TezliYüksekLisans Doktora

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Hüseyin Tekin GÖKMENOĞLU

Tezin Adı: İslam Hukukunda İddet Bekleyen Kadının Nafaka Ve Sükna Hakkı

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan İslam Hukukunda İddet Bekleyen Kadının Nafaka Ve Sükna Hakkı başlıklı bu çalışma 10/06/2011 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Ünvanı,adı soyadı imza Prof. Dr. H. Tekin GÖKMENOĞLU

Prof. Dr. Orhan ÇEKER Prof. Dr. Saffet KÖSE

(5)

Adı Soyadı Hatice BOYALI(GÜRPINAR) Numarası 074244031009

Ana Bilim / Bilim Dalı

Temel İslam Bilimleri / İslam Hukuku

Danışmanı Prof. Dr. Hüseyin Tekin GÖKMENOĞLU

Tezin Adı İslam Hukukunda İddet Bekleyen Kadının Nafaka Ve Sükna Hakkı

ÖZET

 

İslam  Hukukuna  göre  boşanma  sonrasında  erkek  kadına 

boşanma  nafakası  vermelidir.  Evliliğin  kadının  kusuru  sebebiyle  son 

bulması  ve  kadının  geçimsiz  (naşize)  olması  durumunda  kadın  bu 

hakkını kaybeder. 

 

İslam  hukukuna  göre  boşanan  kadının  iddetini  kocasının 

evinde  geçirmelidir.  Ancak  mazeret  ya  da  zaruret  durumlarında 

evinden 

çıkabilir. 

Kadının 

çalışması 

ise 

zaruret 

dâhilinde 

değerlendirilmiş  tüm  izin  yollarına  başvurulduktan  sonra  evinden 

çıkmasına ruhsat verilmiştir. 

 

Kocanın nafakayı vermekten kaçınması ya da kayıp olması 

halinde  kadın  mahkemeye  başvurarak  nafaka  temin  talebinde 

bulunabilir. 

 

İslam Hukukunda “maddi tazminat” mut’a ya benzetilerek 

meşru görülürken “yoksulluk nafakası” nafaka sebeplerinin yok olması 

nedeniyle caiz görülmemektedir. 

T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

(6)

Adı Soyadı Hatice BOYALI(GÜRPINAR) Numarası: 074244031009

Ana Bilim / Bilim Dalı

Temel İslam Bilimleri / İslam Hukuku

Danışmanı Prof. Dr. Hüseyin Tekin GÖKMENOĞLU

Tezin İngilizce Adı

Women in Islamic Law, Alimony And Waiting gestation Sükna Rights

SUMMARY

According to the İslamic law man must give to livelihood to

the woman after the divorced. If the marriage and reason of the

woman’s fault or woman’s bad habit in this situations woman lose

her livele hood right.

According to the İslamic law divorced woman must

spend her iddet at husband’s house however if woman has a excuse

or poverty she can spen her iddet at different place. If divorced

woman working, her situation accepted that as a necessity and after

the apply to all permission ways, if there is no way she can spend

heriddet at different place to the husban’ place.

If her husband avoid to give livelihood or her husband is

lost, at this situations woman can apply to the court of the justice to

want her livelihood from her husband.

İslamic law estimate the “indemnity” to the mut’a and

gives to the indemnity a legalty. İslamic law does not give legality to

the povert livelihood because of the there is no reason for livelihood.

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

(7)

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER ... VII  ÖNSÖZ ... X  KISALTMALAR ... XIII  GİRİŞ  KAVRAMSAL ÇERÇEVE  I. İddet ... 1  A. İddetin Çeşitleri ... 2 

1. Ay Esasına Göre İddet ... 2 

2. Kur’ Esasına Göre İddet ... 4

3. Hamile Kadının İddeti ... 5

4. Kocası Mefkûd Olan Kadının İddeti ... 6

5. İstibra ... 7

B. İddetin Teşri’ Hikmetleri ... 8 

II. Nafaka ... 9  A. Nafakanın Ölçüsü ... 10  B. Nafakanın Türleri ... 12  C. Nafakanın Kapsamı ... 13  1. Yiyecek ... 13 2. Giyecek ... 15 3. Mesken ... 15 4. Hizmetçi Desteği ... 16

5. Temizlik Gereçleri, Ev Eşyası ve Sağlık Harcamaları ... 16

6. Techiz ve Tekfin Harcamaları ... 17

BİRİNCİ BÖLÜM  İDDET BEKLEYEN KADININ NAFAKA HAKKI  I. Talak ve Fesih İddeti Bekleyen Kadının Nafakası ... 18 

A. Ric’i Talak İddeti Bekleyen Kadının Durumu ... 18 

B. Bâin Talak İddeti Bekleyen Kadının Durumu ... 20 

C. Fasit Nikâh İddeti Bekleyen Kadının Durumu ... 24 

E. Lian İddeti Bekleyen Kadının Durumu ... 27 

F. Îla’ İddeti Bekleyen Kadının Durumu ... 28 

II. Vefat İddeti Bekleyen Kadının Durumu ... 29 

III. İddeti Esnasında Hamile Olan Kadının Durumu ... 30 

(8)

V. İddet Esnasında Çalışan Kadının Durumu ... 32 

VI. Kadının Nafakasının Karşılanamadığı Durumlarda Alınacak Tedbirler33  A. Kocanın Nafakayı Ödemekten Kaçınması ... 33 

1. Kocanın Malının Satılması ... 34

2. Kocanın Hapsedilmesi ... 34

B. Kocanın Nafakayı Ödemekten Aciz Kalması ... 34 

1. Kısmî Tediye ... 35

2. Koca Adına Kadına İstidâne Yetkisi ... 35

3. Eski Nafaka Alacaklısından İstidane Yetkisi ... 35

VII. Türk Medeni Kanununda Boşanan Kadının Nafakası ... 36 

A. Maddî ve Manevi Tazminat ... 36 

B. Yoksulluk Nafakası ... 38 

C. Tedbir Nafakası ... 39 

VIII. İslam Hukukunda Maddî Tazminat ve Yoksulluk Nafakasının Muteberliği ... 40 

A. Maddî Tazminatın Muteberliği ... 40 

B. Yoksulluk Nafakasının Muteberliği ... 44

IX. Mefkûd Koca Hakkında Nafaka Takdiri ... 47 

X. Boşanan Kadının Nafaka Hakkı Bağlamında İslam Hukuku ve Medeni Kanunun Mukayesesi ... 47 

XI. İddet Nafakasını Düşüren Haller ... 49 

A. Evliliğin Kadının Kusuru Sebebiyle Son Bulması ... 49 

B. Nafakanın Kazâ ya da Rızâ ile Takdir Edilmemesi ... 50 

C. Kadının Nâşize Olması ... 51 

İKİNCİ BÖLÜM  İDDET BEKLEYEN KADININ SÜKNÂ HAKKI VE EVİNDEN ÇIKMAMA MÜKELLEFİYETİ  I. Süknânın Mahiyeti ... 54 

II. İddet Bekleyen Kadının Süknâ Hakkı ... 56 

A. Ric’î Talak İddeti Bekleyen Kadının Durumu ... 56 

B. Bâin Talak İddeti Bekleyen Kadının Durumu ... 57 

C. Kocası Vefat Eden Kadının Durumu ... 58 

III. İddet Bekleyen Kadının Evinden Çıkmama Mükellefiyeti ... 61 

A. Ric’i Talak İddeti Bekleyen Kadının Durumu ... 61 

(9)

C. Vefat İddeti Bekleyen Kadının Durumu ... 63 

D. İddet Esnasında Çalışan Kadının ... 65 

IV. İddet Bekleyen Kadının Evinden Çıkabileceği Durumlar ... 66 

V. İddet Bekleyen Kadının Yolculuğu ... 68 

VI. İddet Bekleyen Kadının Evinden Çıkarılması ... 70 

VII. Günümüz Uygulamasında Süknânın Muteberliği... 72 

SONUÇ ... 73 

(10)

ÖNSÖZ

İslam dini evlilik müessesesine önem vermiş, boşanma durumunda kadın ve erkeğin ayrılmalarını yeterli görmeyerek hukuki müeyyidelerle bu önemi hissettirip boşanma sonrasında taraflara nafaka ve sükna başta olmak üzere bir takım hak ve yükümlülükler getirmiştir.

1926 tarihli Türk Medeni Kanunu kabulünden sonra türk toplumu bu kanunla uyumu gerçekleştiremeyerek aile hayatlarını İslam hukukuna göre sürdürmek istemiştir. Sosyal yapı ve kadının aile statüsündeki değişiklik İslam hukukunda var olan boşanma sonrası müeyyidelerin uygulamasını güçleştirmiş, iddet nafakası ve sükna gibi haklar vicdanlara terkedilmiş ya da bu ihtiyaçlar medeni kanunla giderilmeye çalışılmıştır. Ancak unutulmaması gereken husus şudur ki; iddette ki hak ve yükümlülükler dünya hayatı için pek çok hikmeti ihtiva etmekle birlikte taabbüdilik yönü ile de uhrevi hayatı da ilgilendirmektedir.

Klasik kaynaklarımızda “iddet” ve “nafaka” bölümlerinde iddet bekleyen kadının nafaka hakkı ve sükna mükellefiyeti ele alınmıştır. İslam hukukunda iddet bekleyen kadının nafaka ve süknâ hakkıyla ilgili daha önce müstakil bir çalışma yapılmamakla birlikte, bu konuya araştırmaların alt başlıklarında yer verdiklerini görmekteyiz.

“İslam Hukukunda İddet ve Hükümleri” isimli yüksek lisans tezinde Üzeyir Durmuş, iddet bekleyen kadının hak ve sorumluluklarını ele alırken iddet nafakası ve süknaya kısaca değinilmiştir.

“İslam Hukukunda İddet ve Boşanmış Kadının Evliliği” konusunda Fatih Karataş‘ın yaptığı araştırmada, iddetin illeti ve taabbüdiliği üzerinde durulmuş, nafaka ve süknâ hakkına kısa cümleler halinde yer verilmiş, günümüz problemlerine çözüm üretme çabasına gidilmemiştir.

(11)

“İslam Hukukunda Borçlusu ve Alacaklısı Bakımından Nafaka Mükellefiyeti” isimli çalışmasında Muhammet Sarı, pozitif ayrımcılık konusuna yer vermiş diğer kısımlar ise yüzeysel olarak incelemiştir.

“İslam Hukukunda Karı Nafakası” isimli yüksek lisans tezinde Şadiye Görgülü, iddet nafakasına sadece bir cümleyle değinmiş, bunu da kadına ric’i talakda istihsanen verilmiş ve kocanın vicdanına bırakılmış bir hak olarak değerlendirmiştir.

“İslam Hukukunda Evlilik ve Hısımlık Nafakası” adlı eserinde Celal Erbay, iddet bekleyen kadının nafaka hakkı hususunda nafaka ve süknâ ayrımına gitmemiş ve bu bölümde iddet nafakasının mahiyetinden çok tarafların nafaka alacaklısı ve borçlusu olabilmesi için gerekli hukuki özellikleri türk yargı muhakemeleri açısından açıklamıştır. Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının muteberliğine değinilmemiştir.

“Mehir, Nafaka ve İtaat Kavramları Çerçevesinde İslama Göre Ailede Eşlerin Sorumlulukları” isimli çalışmasında Emine Eravcı, teziyle ilgili kavramları açıklarken, İslam hukuku terminolojisinde ki nafaka kavramının, kadını pasifleştirdiğini savunmuştur. Eşlerin gönüllü olarak sorumlulukları paylaşabileceklerini, hak ve yükümlülük olgusunun anlaşmazlık durumlarında anlam kazandığı, yapılan araştırmada göz ardı edilerek islam hukuku ağır bir üslupla eleştirilmiştir.

Çalışmamız “giriş”ten sonra iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde ayrılık sebebine göre iddet bekleyen kadının nafaka hakkı, medeni kanunda yer alan maddi-manevi tazminat ve yoksulluk nafakasının muteberliğini incelemeye çalışırken; ikinci bölümde iddet bekleyen kadının mesken hakkı ve evinden çıkmama mükellefiyetini evinden çıkabileceği durumları ele almaya çalıştık.

Araştırmamızda Kur’an ve sünnet temel kaynağımız olmuştur. Bunun yanında dört mezhebin görüşleriyle birlikte Zahirî, Caferî ve İmamiyye mezheplerinin görüşlerine de yer vermeye gayret ettik.

(12)

Bunlarla birlikte “nafaka” ve “sükna”nın kanunlarda uygulanabilirliğini göstermek ve mukayese imkanı sağlama maksadıyla Hukuk-ı Âile Kararnâmesi ve Türk Medeni Kanunu’na zaman zaman atıfta bulunmaya çalıştık.

Bu çalışmanın hazırlanması aşamasında yardımlarını esirgemeyen saygı değer hocam Prof. Dr. H. Tekin GÖKMENOĞLU, kıymetli vakitlerini esirgemeden bize rehberlik eden hocalarım Prof. Dr. Orhan ÇEKER, Prof. Dr. Saffet KÖSE ve Prof. Dr. Halit ÇALIŞ ve Arş. Gör. Huzeyfe ÇEKER beyefendilere ve eşim Hüseyin GÜRPINAR’a teşekkürü bir borç telakki ederim.

Hatice BOYALI GÜRPINAR Ankara - 2011

(13)

KISALTMALAR

by. : Basım yeri yok cc. : Celle Celalühu

DİA. : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

Hz. : Hazreti

MÜİFVY : Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları

mad. : Madde

Mtb. : Matbaası

OMÜİFD : Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi

s. : Sahife

Ter. : Tercüme eden

v. : Vefat tarihi

Yay. : Yayınları

(14)

GİRİŞ

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Çalışma konumuzun İslam hukukunda iddet bekleyen kadının nafaka ve süknâ hakkı olması hasebiyle, araştırmamıza temel teşkil etmesi ve konunun daha iyi anlaşılması için “iddet”, “nafaka” ve “istibra” kavramlarını açıklamakta fayda görüyoruz.

I. İddet

Sözlükte, saymak, sayılan şeyin miktarı, adet anlamına gelen “iddet” kelimesi1; İslam hukukunda, evliliğin herhangi bir sebeple sona ermesi durumunda evliliğin izlerinin yok olması için beklenilen şer’i müddete denir. Bu süre dolmadan kadın, bir başkasıyla bazen de boşandığı eşiyle evlenemez. 2

ﺎَﻤَﻓ ﱠﻦُهﻮﱡﺴَﻤَﺗ ْنَأ ِﻞْﺒَﻗ ْﻦِﻣ ﱠﻦُهﻮُﻤُﺘْﻘﱠﻠَﻃ ﱠﻢُﺛ ِتﺎَﻨِﻣْﺆُﻤْﻟا ُﻢُﺘْﺤَﻜَﻧ اَذِإ اﻮُﻨَﻣﺁ َﻦﻳِﺬﱠﻟا ﺎَﻬﱡﻳَأ ﺎَﻳ

ﺎَﻬَﻧوﱡﺪَﺘْﻌَﺗ ٍةﱠﺪِﻋ ْﻦِﻣ ﱠﻦِﻬْﻴَﻠَﻋ ْﻢُﻜَﻟ

“Mü’min kadınları nikâhlayıp da sonra cinsel birleşmeden önce

boşamışsanız üzerine sayacağınız iddet yoktur…”3ayetin hükmü gereğince nikâh

akdinden sonra cinsel ilişki ve sahih halvet olmadan meydana gelen boşamalarda kadının iddet yükümlülüğü yoktur.4

1 İbn Manzûr, “İdd” mad., III/281; Ramlî, VII/111. 2 Mevsılî, III/210; Bilmen, II/368; Ebû Zehrâ, s. 371. 3 Ahzab, 33/49.

(15)

A. İddetin Çeşitleri

İddet, taraflara nafaka ve mesken başta olmak üzere, nesep, mirasçılık gibi hak ve sorumluluklar getirmektedir. Bu sebeple evliliğin sona eriş şekline ve kadının fizyolojik durumuna göre iddetin süresi şu şekilde değişkenlik arz etmektedir:

1. Ay Esasına Göre İddet

Ay esasına göre iddet bekleyenlerin başında, kocası vefat eden kadınlar gelmektedir. Allah (c.c.) beklenilmesi gereken süre hususunda şöyle buyurmuştur:

َو ٍﺮُﻬْﺷَأ َﺔَﻌَﺑْرَأ ﱠﻦِﻬِﺴُﻔْﻧَﺄِﺑ َﻦْﺼﱠﺑَﺮَﺘَﻳ ﺎًﺟاَوْزَأ َنوُرَﺬَﻳَو ْﻢُﻜْﻨِﻣ َنْﻮﱠﻓَﻮَﺘُﻳ َﻦﻳِﺬﱠﻟاَو

اًﺮْﺸَﻋ

“..Sizden vefat edenlerin geride bıraktığı zevceler, bizzat kendileri dört ay on

gün iddet beklerler….5Ayette “gerdeğe girilmiş” ifadesi bulunmadığından, kadınlar

vefat durumunda zifaf yahut halvet göz önünde bulundurulmaksızın iddet beklerler6

ﺔﻠﺴﻣ ةاﺮﻣﻻ ﻞﺤﻳ

إ

مﻮﻴﻟا و ﷲﺎﺑ ﻦﻣﺆﺗ ن

ﺮﺧﻻا

أ

ﺪﺤﺗ ن

ﺖﻴﻣ ﻰﻠﻋ

ﺔﺛﻼﺛ قﻮﻓ

أ

مﺎﻳ

إ

ﻠﻋ

ﺎﻬﺟوز

رأ

ﺔﻌﺑ

أ

ًﺮﺸﻋو ﺮﻬﺷ

ا

“Allah’a ve Ahiret gününe iman eden kadının ölmüş bir kimse için üç günden fazla yas tutması helal değildir. Yalnız kocası bundan müstesnadır. Onun iddeti dört

ay on gündür.’’ 7 hadisi de bu hükmü teyid etmektedir.

Hukûk-ı Âile Kararnâmesi bu konuya şöyle yer vermiştir:

Madde 143: Hamil olanlardan maada zevci vefat eden ve nikâh-ı sahih ile menkûhe olan kadınların ictima vuku’ bulsun veya bulmasın dört ay on gün iddet beklerler.

5 Bakara 2/234.

6 Serahsî, VI/30; Mehmet Zihni Efendi, III/248; Bilmen, II/373.

7 Dârimî, “Talak” 12, II/165; Buhâri, “Talak” 40, VII/59; Müslim, “Talak” 9, II/11; Ebû Dâvud,

(16)

İslam âlimleri iklim şartları, kişisel faktörler gibi etmenleri göz önünde bulundurarak, hayız görme yaşında; alt sınır olarak dokuz, üst sınır olarak onbeş; hayızdan kesilme yaşını ise elli beş yaşı tamamlama olarak kabul etmişlerdir.8 Belirtilen sınırın altında ya da üstünde olan yani küçüklükten yahut yaşlılıktan hayız görmeyen kadınların boşanmaları durumunda beklemeleri gereken iddetin müddeti ise:

ْﻢُﺘْﺒَﺗْرا ِنِإ ْﻢُﻜِﺋﺎَﺴِﻧ ْﻦِﻣ ِﺾﻴِﺤَﻤْﻟا َﻦِﻣ َﻦْﺴِﺌَﻳ ﻲِﺋﺎﱠﻠﻟاَو

ْﻢَﻟ ﻲِﺋﺎﱠﻠﻟاَو ٍﺮُﻬْﺷَأ ُﺔَﺛﺎَﻠَﺛ ﱠﻦُﻬُﺗﱠﺪِﻌَﻓ

َﻦْﻀِﺤَﻳ

“Kadınlarınızdan hayızdan kesilenler hakkında şüphelenirseniz, onların

iddeti üç aydır. Henüz hayız görmeyenlerin de öyle.”9 ayetiyle belirlenmiştir.

Hayız görme yaşında olup, hayız görmeye başlamış olduğu halde gebelik, süt emzirme, hastalık gibi bir sebebe bağlı olmaksızın sebebi bilinmeyen durum sebebiyle uzun müddet hayız görmeyen kadınların iddeti, Hanefî10 ve Şafiîlere11 göre hayız oluncaya ya da hayız olma yaşına ulaştıktan sonra netlik kazanmaktadır. Mâlikî12 ve Hanbelîlere göre13 ise bu durumda kadının on iki ay iddet beklemesi gerekir. Bunun dokuz ayı istibrânın gerçekleşmesi için, üç ayını ise ihtiyat olarak belirlenmiştir.

İslam’ın genel ilkeleri ve aile hayatından beklediği özel yararlar göz önüne alındığında Hanefî ve Şafiîlerin bu derece ihtiyatlı davranmaları, ne bekâr ne de evli sayılan kadın için meşakkat, iddet müddetince nafaka ödeyen koca için külfet olarak görülmektedir. 14

8 Hassâf, s. 65; Bilmen, II/393. 9 Talâk, 65/4.

10 Merğînâni, II/315. 11 Şîrâzî II/144. 12 İbn Rüşd, II/76. 13 İbn Kudâme, VII /457.

(17)

Hukûk-ı Âile Kararnâmesi, bu konuda Mâlikî mezhebinin görüşünden istifade ederek tarafları külfetten kurtarma yoluna gitmiştir.

Madde 140: Mutedde zikr onulan müddet zarfında hiçbir hayız görmediği veyahut bir veya iki hayız gördükten sonra munkatı’ olduğu takdirde eğer sinn-i iyâse vâsıl olmuşsa vusul tarihinden itibâren üç ay olmamış ise iddet-i lüzumu zamanından itibaren dokuz ay iddet bekler.15

2. Kur’ Esasına Göre İddet

Boşanmış ya da nikâhı fesh olmuş kadınların beklemesi gereken iddet süresi, Kur’an-ı Kerim’de de şöyle belirtilmiştir:

َﺘَﻳ ُتﺎَﻘﱠﻠَﻄُﻤْﻟاَو

ٍءوُﺮُﻗ َﺔَﺛﺎَﻠَﺛ ﱠﻦِﻬِﺴُﻔْﻧَﺄِﺑ َﻦْﺼﱠﺑَﺮ

“Boşanan kadınlar bizzat kendileri üç kuru’ beklerler….”16 Ayetteki “ءوﺮﻗ”

lafzının hem hayız, hem de temizlik manalarına gelmesi, âlimler arasında iddet süresi hususunda ihtilafa sebep olmuştur. Hanefî ve Hanbelîler, “hayız” manasını tercih ederken;17 Şafiî ve Malîkîler ise “temizlik durumu” olarak anlam vermişlerdir.18

Hukûk-ı Âile Kararnâmesi bu konuya şöyle yer vermiştir:

Madde 139: Akd-i sahih ile menkuha olup, ictimâdan sonra zevcinden talak veya fesih ile tefrik ile iftirak eden hamil veya sinn-i iyasa vasıl olmayan kadınların müddeti iddet-i üç hayz-ı kâmildir. Şu kadar ki kadın üç ay mururundan mukaddem iddetinin inkizasını iddia eylerse kabul olunmaz. 19.

Türk Medeni Kanunu’nda ise kadının yeni evlilik yapması için gereken süre şöyle belirtilmiştir:

15 Aydın, s. 262. 16 Bakara, 2/228.

17 Serahsî, VI/14, İbn Kudâme, VII/338. 18 İbn Rüşd, II/72; Nevevî, Minhâc, s. 422. 19 Aydın, s. 262.

(18)

Madde 132: Evlilik sona ermişse kadın, evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün geçmedikçe evlenemez. Kadının önceki evliliğinden hamile olmadığının anlaşılması veya evliliği sona eren eşlerin yeniden birbirleriyle evlenmek istemeleri halinde mahkeme bu süreyi kaldırır.

3. Hamile Kadının İddeti

İddeti esnasında hamile olan kadının iddeti, doğum yapması ile sona erer.20 Bu hüküm

ﱠﻦُﻬَﻠْﻤَﺣ َﻦْﻌَﻀَﻳ ْنَأ ﱠﻦُﻬُﻠَﺟَأ ِلﺎَﻤْﺣَﺄْﻟا ُتﺎَﻟوُأَو

“Hamile kadınların iddetler ise çocuk doğurmaları ile biter…”21 ayetiyle açıkça ortadadır. Ayrıca bu hükmün delili sünnette de şöyledir:

إ

ن

ﻷا ﺔﻌﻴﺒﺳ

ﻧ ﻲﻤﻠﺳ

ﻲﺒﻨﻟا تءﺎﺠﻓ ﻞﻴﻠﺑ ﺎﻬﺟوز ةﺎﻓو ﺪﻌﺑ ﺖﺴ

)

ص

(

ﻪﻧذﺎﺘﺳﺎﻓ

أ

ﻓ ﺢﻜﻨﺗ ن

ﺎﻬﻟ نذ

ﺖﺤﻜﻨﻓ

“Sübey’a bt. Eslemiyye kocasının vefatından bir gün sonra doğum yapmış,

sonra da Hz. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem’)e gelerek evlenmek için izin istemişti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem’)inde izin vermesinden sonra da

evlenmişti ”22

Hz. Ömer’in de şöyle dediği rivayet edilir: ”Kocası henüz musalla

taşındayken kadının doğum yapmasıyla, iddeti bitmiş, evlenmesi helal olmuştur.”23

20 Serahsî, VI/15; İbn Rüşd, II/101; Râzi, XXX/37; Nevevî, Ravza, VI/193; Ebû Zehra, s. 383. 21 Talak, 65/4.

22 Mâlik, s. 89. 23 Şafiî, V/324.

(19)

4. Kocası Mefkûd Olan Kadının İddeti

İslam hukukunda “mefkûd” kendisinden haber alınamayan, nerede olduğu, yaşayıp yaşamadığı bilinmeyen kayıp kimse24 anlamında kullanılmaktadır. Hanefîlere göre kadın, mefkûdun öldüğünün kesinlik kazanmasına kadar başkasıyla evlenemez.25 Cumhura göre, mefkûdun vefat ettiği kanaatinin hâkim olması durumunda, kadın dört yıl bekler daha sonra ölüm iddetini tamamlar.26

Hz. Ömer zamanında kocası kaybolan kadına Hz. Ömer, dört sene beklemesini söyler. Bu süreyi bekleyip gelen kadına Hz. Ömer, tekrar dört ay on gün beklemesini söyler. Kadının bu süre sonunda tekrar Hz. Ömer’e gelmesiyle Hz. Ömer, bu adamın velisi nerededir? diye sorar. Velisi getirildiğinde, Hz. Ömer, kadını boşamasını emreder. O’da bunu yapınca Hz. Ömer kadına: “Dilediğin kimseyle evlenebilirsin.” buyurmuştur.27

Hukuk-ı Aile Karanâmesi bu konuda Cumhurun görüşünü benimseyerek bu konuya şöyle yer vermiştir:

Madde 127: Nafaka cinsinden mal terk ettiği halde teğayyün eden bir kimsenin zevcesi, hâkime bi’l-müraca’a tefrikini talep etse, hâkim o kimse hakkında icray-ı tahkikat eder. Nerede olduğuna ve hayat ve mematına dair haber alınmasından ye’s hâsıl olur ise, ye’s tarihinden itibaren dört sene te’cil eyler. İş bu müddet zarfında haber alınamadığı ve zevce talebinde musır bulunduğu halde tarafeyni tefrik eder. Eğer zevc muharebede gaybubet etmiş ise hâkim tarafeyni muharebeynin üseranın yerlerine avdetinden itibaren bir sene murur eyledikten sonra tefrika hükmeder. Her iki halde zevce hüküm tarihinden itibaren iddet-i vefat bekler.28

24 Karaman, I/315.

25 Gözübenli, “Mefkûd”, DİA, XXVIII/354.

26 Sahnûn, V/130; Şîrâzî, II/146; İbn Kudâme, VII/488. 27 Mâlik, s. 575.

(20)

5. İstibra

İslam hukukunda istibra, cariye ya da zina eden hür kadının rahminde çocuk olup olmadığının bilinmesi için, mâlik olma, mülkiyetin sona ermesi yahut şüphe ile beraberlik gibi sebeplerden birinin subutu sebebi ile belirli bir süre beklemesidir.29

a. Cariyenin İstibrası

Cariyenin mülk edinilmesi ya da mülkiyetin son bulması durumunda istibrası bir kar’ dır. Hamile olması halinde ise istibra doğumla gerçekleşir. 30

b. Hür Kadının İstibrası

Hür kadının evlilik dışı cinsel ilişkide bulunmasından sonra evlenmek istemesi halinde bir müddet beklemesi gerekir. Kadın, suç ortağı erkekle hemen evlenmek isterse beklemeden evlenebilir. Kadının başka bir erkekle evlenmeyi istemesi üzerine istibra ile iddetin, gerekip gerekmediği hususunda alimler ihtilaf etmişlerdir. Hanefî ve Şafiîlere31 göre evli, iddet bekleyen kadınların bilerek zina etmeleri durumunda istibra ile iddet beklemesi vacip değildir. Mâlikî ve Hanbelîlere32 göre kadından ilişkiden itibaren üç hayız görmekle istibrası istenir

Şayet bilmeyerek batıl evlilik sonucu zifaf gerçekleşmişse kadının üç hayız müddeti iddet beklemesi gerekir. Çünkü bu durumda akit fasit olur. Fasit nikâh akdi sonrasın zifafın gerçekleştiği durumlarda iddet beklenilmesi icap eder.33

29 Zuhaylî, VII/665.

30 Mâverdî, XI/294; Şîrâzî, II/153. 31 Şîrâzî, II/152, Zuhaylî, VII/668. 32 Sahnûn V/118; İbn Kudâme, VI/509. 33 Serahsî, VI/55.

(21)

B. İddetin Teşri’ Hikmetleri

1- İddetle ilgili ayetler incelendiğinde, ilk akla gelen kadının hamile olup olmadığının anlaşılması için bu sürenin beklenildiğidir. Kadın, bu süre zarfında başka evlilikten uzak tutularak neseplerin karışması önlenecektir.34 Fakat günümüz teknolojisiyle kadının hamileliği bu süreyi beklemeden de tespit edilmekte, bilinemediği durumlarda ise nesep karışıklığı DNA tesleriye ortadan kaldırılmaktadır. Bu durumda “kadının hamileliğinin anlaşılması” bize iddetin illeti olmadığını göstermektedir. Şayet illette bulunması gereken; zahir, munzabıt ve münasip vasıflardan, “munzabıt” vasfını bulundurmaması, bize bunun iddetin illeti değil de hikmeti olduğunu göstermektedir.35

2- Evlenme gibi boşanma da hukukî bir tasarruftur. Gelip geçiçi heveslerin, salt duygusal yaklaşımların ürünü olmamalıdır. Böyle bir kararın verilmesinde duygusal davranmak kaçınılmazdır. Eşler iddet süresince, hem ferdi hem de toplum için önemli olan boşanma kararlarını rasyonel değerlendirme fırsatı bulacaklardır.36

3- Kocası vefat eden kadının iddet beklemesinin hikmeti kocasına vefasını, eşinin ailesine ise saygısını göstermesidir. Kadın, kocasının vefatında hıdada uyarak üzüntüsünü, süknâya uyarak da yuvasına bağlılığını gösterir. Aksi halde kadının derhal evlenmesi dedikoduların artmasına sebep olur. Bu açıdan düşünüldüğünde iddet olgusu sadece taraflara değil, tarafların ailelerine de gelecek zararların bertaraf edilmesini sağlamaktadır.37

4- İddet, boşanmış eşlerin yaşanan huzursuzlukların etkisinden kurtulup yeni bir hayata uyum sürecidir.38

34 Serahsî, VI/8; Bilmen, II/394. 35 Şa’bân, s. 157.

36 Kur’an Yolu, V/384.

37 Bilmen, II/394; Kur’an Yolu, I/376. 38 Kur’an Yolu, I/378.

(22)

5- İddette tarafların yükümlülük ve haklarının olması evlilik müessesesinin ciddiyetini vurgulamaya yöneliktir. Nikâh akdiyle hayatlarını birleştiren eşlerden aynı ciddiyette ayrılmaları istenerek aile kurumunun anlık heveslerden bertarafı amaçlanmıştır.

6- İddette tarafların, hak ve yükümlülükleri hususundaki yaptırımlar, tarafların boşanma kararı almalarında caydırıcı unsur olabilmektedir.

Yukarıda açıkladıklarımızın dışında da iddetin hikmetlerinin olması muhakkaktır. Burada ifade etmemiz gereken şudur ki; tarafların iddetle ilgili emirlere maslahat için değil, kulluklarını yerine getirme maksadıyla uymaları en güzel olanıdır. Bu konuda iddetin hükümlerine uyan kişinin hikmetle değil, hakkullahla ilgilenmesi doğru olsa gerektir.

II. Nafaka

Arapça bir kelime olan “ﻖﻔﻧ”, “ أﻖﻔﻧ ” fiilinin masdarı olan “قﺎﻔﻧ ” dan isimdir. إ “ﻖﻔﻧ” kelimesi sözlükte;” bir şeyin, azalması, harcama, gider, geçim masrafı, aile reisinin ev ehli için bulundurması gereken yiyecek, giyecek; geçinmek için lazım olan

para, aile ve çocuklarını geçindirecek iaşe” anlamlarına gelmektedir.39 Çoğulu

“تﺎﻘﻔﻧ” ve “قﺎﻔﻧ” şeklinde gelen “ﻖﻔﻧا” kelimesi ise sözlükte, “insanın aile fertleri için sarf ettiği şey, yiyeceklerin, malının ve paranın tükenmesi, insanın malını, mülkünü

harcayarak tüketmesi,”40 anlamlarında kullanılmaktadır.

İslam hukukunda nafaka, iaşe, giyim eşyası ve süknâ (meskende oturma hakkı)41 dır. Maişet için lazım olan şeyler, giyim için ihtiyaç duyulan eşya, iskân ve ikamet için gerekli olan her şey nafaka mükellefiyetinin içindedir.42

39 İbn Manzûr, “Nfk” mad., X/357. 40 Mergînânî, II/328; Bilmen, II/444.

41 Kadri Paşa, s. 5; İbn Âbidîn, II/886; Bilmen, II/444; Erdoğan, s. 443.

(23)

Türk Medeni Kanunun’da nafaka, bazı şahısların iaşe ve bakımını sağlama borcu yükleyen ve zaruret içinde bulunan hısımlara yardım zorunluluğu içeren bir kurumdur.43

A. Nafakanın Ölçüsü

Ailenin ekonomik ihtiyaçlarını belirlemede Kur’ân ve sünnetin getirdiği ölçü, her dönemin âlimlerinin kendi şartları doğrultusunda içini doldurabilecekleri “ma’ruf” kavramıdır.44

Bakara süresi 233. ayeti bizlere nafakanın ölçüsünü şöyle bildirmektedir

ُﻳ ُتاَﺪِﻟاَﻮْﻟاَو

ْﻦَﻤِﻟ ِﻦْﻴَﻠِﻣﺎَآ ِﻦْﻴَﻟْﻮَﺣ ﱠﻦُهَدﺎَﻟْوَأ َﻦْﻌِﺿْﺮ

ﻰَﻠَﻋَو َﺔَﻋﺎَﺿﱠﺮﻟا ﱠﻢِﺘُﻳ ْنَأ َداَرَأ

ﱠرﺎَﻀُﺗ ﺎَﻟ ﺎَﻬَﻌْﺳُو ﺎﱠﻟِإ ٌﺲْﻔَﻧ ُﻒﱠﻠَﻜُﺗ ﺎَﻟ ِفوُﺮْﻌَﻤْﻟﺎِﺑ ﱠﻦُﻬُﺗَﻮْﺴِآَو ﱠﻦُﻬُﻗْزِر ُﻪَﻟ ِدﻮُﻟْﻮَﻤْﻟا

ٌةَﺪِﻟاَو

َﻚِﻟَذ ُﻞْﺜِﻣ ِثِراَﻮْﻟا ﻰَﻠَﻋَو ِﻩِﺪَﻟَﻮِﺑ ُﻪَﻟ ٌدﻮُﻟْﻮَﻣ ﺎَﻟَو ﺎَهِﺪَﻟَﻮِﺑ

“Anneler çocuklarını tam iki sene emzirirler. Bu hüküm süt müddetini tamamlamak isteyenler içindir. Annelerin yiyeceği ve giyeceği ma’ruf bir şekilde evlat kendisinin olan babaya borçtur. Hiç kimse gücünden ziyade bir şeyle mükellef tutulamaz. Hiçbir anne ve baba çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Mirasçıya

düşen de aynı borçtur.”

Hz. Âişe’den nakille:

ﻗ ﺔﺒﺘﻋ ﻦﺑ ﺖﻨه

ﷲا لﻮﺳر ﺎﻳ ﺖﻟ

إ

ن

أ

نﺎﻴﻔﺳ ﺎﺑ

ﺎﻣ ﻲﻨﻄﻌﻳ ﺲﻴﻟو ﺢﻴﺤﺷ ﻞﺟر

و ﻲﻨﻔﻜﻳ

يﺪﻟو

إ

ﺎﻣ ﻻ

أ

ﻻ ﻮهو ﻪﻨﻣ تﺬﺧ

ﻠﻌﻳ

ﺬﺧ لﺎﻘﻓ

لﺎﻣ ﻦﻣ ي

أ

ﻚﻴﻔﻜﻳ ﺎﻣ نﺎﻴﻔﺳ ﻲﺑ

ﺎﺑ كﺪﻟوو

وﺮﻌﻤﻟ

ف

43 Ergenekon, s. 9. 44 Tûsî, VI/4.

(24)

“Hind bt. Utbe: Ya Rasulullah! Ebû Süfyân cimri bir adam. Bana ve çocuklarıma ondan habersiz aldıklarımın dışında yetecek kadar mal vermiyor.” deyince Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ebu Süfyân’ın

malından örfe göre, sana ve çocuğuna yeterli olanını al ” buyurmuştur.45 Kendisine

örfe uygun olanını emretmiş ve başka bir ölçü getirmemiştir.46

Yine Peygamberimiz Veda Hutbesi’nde, Bakara 2/233’de geçen ibare ile aynı hükmü ifade eden:

ﻦﻬﻗزر ﻢﻜﻴﻠﻋ ﻦﻬﻟو

ﺗﻮﺴآو

فوﺮﻌﻤﻟﺎﺑ ﻦﻬ

“Sizin de, örfe uygun bir şekilde kadınların geçimlerini ve giyimlerini

sağlamanız, onların sizin üzerinizdeki haklarıdır.47” buyurmaktadır.

Türk Medeni Kanunu’nda ise nafakanın ölçüsü şu şekilde belirtilmiştir:

Madde 316: Davacının geçinmesi için muktazî, diğer tarafın geliri ile mütenasip bir muavenette olur.

Bu durumda nafakanın miktarı, nafaka alacaklısının yaşaması ve geçinmesi için lüzumlu vasıtaları tedarik etmeğe yetecek miktarda olmalıyken, nafaka borçlusu açısından ise onun gelirine göre olmalıdır.48

45 Buhârî, “ Nafakât” 9, VI/64. 46 Serahsî, V/181.

47 Müslim, “Hac” 19, II/890. 48 Cessâs, III/464.

(25)

B. Nafakanın Türleri

İslam hukukunda nafaka konusunda alacaklı ve borçlu münasebetinin olabilmesi için taraflar arasında evlilik, akrabalık ve mülkiyet sebeplerinden birinin bulunması gerekir.49

Eşlerin nikâh akdine taraf olmaları ve evlilik hayatı yaşamaları, aralarında nafaka hukukunu oluşturur. Bu durumda kadın nafaka alacaklısı, koca da nafaka yükümlüsüdür. Kocanın nafaka yükümlülüğü, evlilik sürecinde olduğu gibi iddet müddetinde de devam eder.50

Nafaka hukuku sadece eşler arasında olmayıp, kişinin bakıma muhtaç akrabaları arasında da gerçekleşebilir. Kişi çocukları, torunları gibi usûlüne yahut baba ve dedesi gibi ihtiyaçlarını gideremeyen fürûuna karşı da nafaka yükümlüsü olabilir ki, buna “usul-fürû’ nafakası” denir.51 Nafakaya muhtaç oldukları halde usul ve füru’dan kimseleri bulunmayan kimselerin nafakalarını, yakın akrabalarının karşılaması gerekir. Bu yükümlülüğü de “hısımlık nafakası” adı52 verilir.

İslam hukukunda nafaka mükellefiyeti, kişinin eş ve akrabalarıyla sınırlı olmayıp, mülkiyetinde bulunan ve menfaatleri tamamen kendine ait mal, köle, cariye ve hayvanatı da kapsamaktadır. Bunların varlık ve verimliliklerini sürdürebilmeleri için yapılan harcamalara da “mülkiyet nafakası” adı verilir. Sahibinin nafakadan imtina’ etmesi durumunda köle çalıştırılarak nafakasını kazanmaya, hayvanların nafakasının ihmal edilmesi durumunda ise sahibi, hayvanları satmaya mecbur edilir.53

Türk Medeni Kanunu’nda hısımlık nafakasına şöyle yer verilmiştir:

49 Nevevî, Ravza, VI/449. 50 Zuhaylî, VII/763. 51 Bilmen, s. 496. 52 Bilmen, s. 506. 53 Bilmen, s. 508.

(26)

Madde 364: Herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üst soyu ve alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.

C. Nafakanın Kapsamı

Beslenme, giyim, kuşam barınmave sağlık giderlei ile bunlara tabi olanların, boşanan kadına iddet müddeti içerisinde verilmesine “iddet nafakası” adı verilmektedir.54

Bu konu başlığı altında nafaka yükümlüsü olan kocanın, kadına neler vermesi gerektiği ve verileceklerin miktarı üzerinde duracağız. Kocanın nafaka yükümlülüğü şu hususları içerir:

1. Yiyecek

İslam hukukçuları kadın için yiyecek, içecek ve buna bağlı olanların yeterli olanı ile takdir edilmesinde ittifak etmişlerdir.55 Bunun sebebi Hz. Peygamber’in Hind’e: “Sana ve çocuğuna yeterli olanı ma’ruf bir şekilde al.” şeklinde buyurmuş olmasıdır. Hind’e miktar belirtmeden alması emri, takdiri onun ictihadına bıraktığını gösterir. Yine Kur’ân’da yüce Allah (c.c.):

ِفوُﺮْﻌَﻤْﻟﺎِﺑ ﱠﻦُﻬُﺗَﻮْﺴِآَو ﱠﻦُﻬُﻗْزِر ُﻪَﻟ ِدﻮُﻟْﻮَﻤْﻟا ﻰَﻠَﻋَو

“….Annelerin rızkı ve giyeceği ma’ruf bir şekilde babaya aittir…” şeklinde ifade etmiş ve yine Hz. Peygamber Veda Haccı’nda :

ﻦﻬﻗزر ﻢﻜﻴﻠﻋ ﻦﻬﻟو

فوﺮﻌﻤﻟﺎﺑ ﻦﻬﺗﻮﺴآو

54 Erdoğan, s. 443.

55 Şîrâzî, II/160; İbn Mürtedâ, IV/432; Serahsî, V/180-181; Kâsânî, IV/20; Mergînânî, II/327; İbn Rüşd,

(27)

“…Onların sizin üzerinizdeki hakkı ma’ruf bir şekilde yiyecek ve

giyeceklerini temin etmenizdir.”56 buyurmuşlardır.

Hanefîlere57 göre, yiyecek nafakası günlük, haftalık, aylık olarak ödenmesinde kocaya hangisi kolaysa ona göre takdir edilirken, Şâfiî58 ve Hanbelîlere59 göre, nafaka her günün başlangıcında verilir. Çünkü o vakit, ihtiyaç vaktinin ilk ânıdır. Eşler vakti öne veya geriye alma konusunda ittifak ederlerse bu da geçerli olur.

Hanefî60 ve Şafiîlere61 göre nafakanın belirlenmiş bir miktarı yoktur.62 Nafaka miktarının belirlenmesinde her iki tarafın ekonomik ve sosyal durumu göz önüne alınarak miktar tayin edilir.

Hanbelîlere göre, yiyecek için yeterli miktar en az bir rıtl63 ya da bir müdd64 ekmektir. Yiyecekte cins önemlidir, miktarı ise erkek zengin de olsa fakir de olsa önemli değildir.65

Eğer yiyecek nafakasının miktarı konusunda anlaşılamazsa hâkim ya da bu konuda bilirkişi zengin kimse ile yaşayan zengin kadının yiyecek nafakasının nasıl olacağını, orta halli bir erkek ile evli olan orta halli kadının yiyecek nafakasını ve

56 Müslim, “ Hac” 19, II/890.

57 Hassâf, s. 32; Serahsî, V/181; Kâsânî, IV/23. 58 Şirbînî, III/ 520.

59 İbn Kudâme, VII/565.

60 Serahsî, V/182; Cezerî, VI/2787.

61 Şafiî, V/87; Şîrâzî, II/164; Şirbînî, III/521. 62 Serahsî, V/182.

63 Rıtl sözlükte; sıvı maddeler için kullanılan yüz otuz dirhemlik bir ölçek, şeklinde geçmektedir. Bkz.

Erdoğan, s. 480.

64 Müdd sözlükte; Iraklılara göre iki rıtl-ı ırâkî miktarı yani 260 dirhemlik bir kaptır. Hicazlılara göre

bir rıtl-ı hicazî ile bir rıtlın üçte biri kadardır, şeklinde geçmektedir. Bkz. Erdoğan, s. 412.

(28)

fakir kimse ile evli olan kadının yiyecek nafakasını, örfteki emsallerine göre en alt sınırdan belirler.66

2. Giyecek

İslam hukukçuları karısının giyimini temin etme görevinin kocaya ait olduğu

konusunda ittifak etmişlerdir.67 Giyecek ihtiyacının, kadının kifâyeti kadarı ile tesbit edileceği konusunda da

ittifak vardır. Eşlerin zenginlik fakirlik durumları ve kadının emsalinin normalde giydiği kıyafete göre yeterli miktarı tayin eder.68

Giyim eşyalarının kumaş olarak değil, giyilmeye hazır olarak teslimleri esastır. Aksi takdirde dikiş masraflarının da karşılanması gerekir; bunlar olmazsa bedelleri ödenir.69 Ayakkabı açısından da durum aynıdır.70

Eğer kadın alınan giysiyi, satmak ya da sadaka olarak vermek istiyorsa bundan zarar görmemesi şartı ile kabul edilebilir.71 Kadının teslim aldığı nafakayı çaldırması durumunda ise koca ona vakti gelmeden ikinci bir nafaka vermek zorunda değildir.72

3. Mesken

İslam hukukuna göre koca kadına barınması için mesken temin etmek zorundadır. Bu konu ikinci bölümde ayrıntılı olarak ele alınacağından bu kadarıyla iktifa etmeyi uygun görüyoruz.

66 İbn Kudâme, VIII/572; Mevsılî, IV/4.

67 Serahsî, V/180; İbn Kudâme, VII/163- VII/572; Şirbînî, III/ 523; Ramlî, VII/174; Bek, s. 960. 68 İbn Hazm, X/91; İbn Rüşd, II/45; İbn Kudâme, VII/572; Şirbînî, III/521.

69 Erbay, s. 29. 70 Şirbînî, III/527.

71 İbn Kudâme, VII/572; Bilmen, II/454. 72 Serahsî, V/206.

(29)

4. Hizmetçi Desteği

İslam hukukçuları koca zenginse ve kadın da babasının evinde kendi hizmetini görmüyor hizmetçi kullanıyorsa kadın için hizmetçi tutmanın gerekliliği konusunda fakihler ittifak etmişlerdir.73 Koca aynı zamanda hizmetçinin yatacağı yeri ve gerekli eşyalarını sağlamakla da mükelleftir. 74

5. Temizlik Gereçleri, Ev Eşyası ve Sağlık Harcamaları

Nafaka borçlusu boş bir mesken vermekle borcunu ifa etmiş olmaz. Çünkü bu kadarı ihtiyacı karşılamaya yeterli değildir. Evin, kullanılmaya elverişli hale gelmesi şarttır. Perde takılmalı, evin ısısı oturmaya uygun hale getirilmeli ve ışık düzeni de ihtiyaca cevap verecek nitelikte olmalıdır. Hasır, sergi, keçe ve tarak, çöven, sabun, lif, yağ ve hatmi bitkisi gibi temizlik ve kir gidermede kullanılan şeyleri de yörenin âdetine göre alır.75

Makyaj malzemelerini temin etmek kocanın görevi değildir.76Mâlikîler makyaj malzemeleri hususunda, kadının alışkanlığı varsa, süslenmediği takdirde zînetinde eksiklik olacaksa ve kocanın da rağbeti azalacaksa, süs eşyalarını nafakadan saymaktadırlar.77

İslam hukukçularının çoğunluğu zorunluluk ifade etmeyen bazı ihtiyaç maddelerini nafaka kapsamına alırken; sağlık harcamalarını ebe ücretini ödemekle sınırlı tutmuşlardır.78 Bunu kiralanan evin menfaatine kıyas etmişler “mülkün aslında meydana gelen hasarlar mülkün sahibini ilgilendirir.” görüşünü savunmuşlardır. İlk dönemlerde tedavinin yekûn tutmaması, insanların teşhis ve tedavi imkânlarına kolay

73 Şîrâzî, II/162; İbn Mürtedâ, IV/432; Serahsî, V/182; Kâsânî, IV/24; Merğînânî, II/327; İbn Rüşd,

II/45; İbn Teymiyye, II/114; İbn Hâcer, IX/306; Meydânî, III/94.

74 Serahsî, V/181.

75 Cezîrî,VI/2785; Zuhaylî, VII/807, Erbay, s. 16. 76 Cezîrî,VI/2766.

77 Cezîrî, VI/2788.

(30)

ulaşması ya da tedavi olanaklarının fazla olmamasının alimlerimizin bu giderleri nafaka kapsamına almama sebeplerinden olduğu muhtemeldir. Günümüzde ise sağlık harcamaları aile bütçesinde önemli bir yer tutmakta ve bazen bu masraflar süreklilik arz etmektedir. Nitekim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) müteahhit defalar etrafındaki kişileri tedavi olmaya teşvik etmiştir. Nitekim Übey b. Ka’b hastalandığı zaman Rasulûlullah ona doktor göndermişti.79

Ayrıca İslam dini can güvenliğinin tehlikeye atılmamasını, hayatın kurtarılmasını dinin haram kıldığı şeylerin yenilip içilmesi pahasına olsa da vacip kılmıştır. İnatçı bir tutumla hayatın tehlikeye atılmasını yasaklamıştır.80 Bu sebeple canı koruma ilkesi dâhilinde tedavi masrafları da nafakanın kapsamında kabul edilmesinin isabetli olabileceğini düşünmekteyiz.

6. Techiz ve Tekfin Harcamaları

Kişinin ölümünden kabrine konmasına kadar kefen, yıkama, taşıma ve defin işlemleri için gerekli olan masraflar, kişinin terikesinden karşılanır. Terikesinde bunu tedarik edecek miktarda malı bulunmadığı takdirde bu harcamaları, kişinin sağlığındaki nafaka yükümlüsü karşılar. Çünkü bu, kişinin son maddî gideridir. Günümüzde böyle durumdaki müteveffaların ihtiyaçları belediye tarafından giderilmektedir. Belediyelerin bunu karşılama kudretinde olmadığı durumlarda ise bu vazife, halkın üzerine farz-ı kifayedir.81

79 İbn Mâce, II/1156.

80 Bakara, 2/195; Nisâ, 4/29; Şa’ban, s. 256; Erbay, s. 19. 81 Erbay, s. 21.

(31)

BİRİNCİ BÖLÜM

İDDET BEKLEYEN KADININ NAFAKA HAKKI

İslam hukukunda karı-kocanın nikâh akdine taraf olmaları ve evliliğin devam etmesi, taraflar arasında nafaka hukukunu doğurur. Nikâh akdinden boşanmaya, taraflardan birinin vefatından evliliğin feshine kadar oluşan birçok durum sonucu kocanın eşine karşı nafaka yükümlülüğünün oluşmasına “evlilik nafakası” denilmektedir. İddet döneminin sonuna kadar devam eden nafaka yükümlülüğüne de “iddet nafakası” adı verilmektedir.82

Evliliğin devamında evlilik nafakası hükümleri yürürlükte iken, nikâh akdinin sona ermesi halinde iddet süresinde de “iddet nafakası” hükümleri uygulanmaktadır. İddet bekleyen kadının nafaka hakkı her durumda aynı olmayıp, iddet esnasında evliliğin hükmî bağının ve kocanın velayetinin ne ölçüde devam etttiği hususu kadının nafaka hakkının çerçevesini belirlemekterdir.83 Bu sebeple kadının durumunu ile iddet nafakası gerektiren ayrılıkları esas alarak konuyu açıklamaya çalışacağız.

I. Talak ve Fesih İddeti Bekleyen Kadının Nafakası

A. Ric’i Talak İddeti Bekleyen Kadının Durumu

Yeni bir nikâh akdi ve mehre gerek olmaksızın84 iddet süresi içerisinde tek taraflı olarak kocaya eşine dönme imkânı veren boşamaya ric’i talak denilmektedir.85

82 Erdoğan, s. 443.

83 Acar, “İddet”, DİA, XXI/468. 84 Nevevî, Ravza, VI/196.

(32)

Böyle bir talâkın söz konusu olabilmesi için eşler arasında zifaf yaşanmış, boşama sarih sözlerle yapılmış ve yapılan talak da üçüncü kez yapılmış bir talak olmamalıdır.86 Allah (c.c.) bu konuda şöyle buyurmuştur:

ٍءوُﺮُﻗ َﺔَﺛﺎَﻠَﺛ ﱠﻦِﻬِﺴُﻔْﻧَﺄِﺑ َﻦْﺼﱠﺑَﺮَﺘَﻳ ُتﺎَﻘﱠﻠَﻄُﻤْﻟاَو

(...)

ﻲِﻓ ﱠﻦِهﱢدَﺮِﺑ ﱡﻖَﺣَأ ﱠﻦُﻬُﺘَﻟﻮُﻌُﺑَو

ﺎًﺣﺎَﻠْﺻِإ اوُداَرَأ ْنِإ َﻚِﻟَذ

“Boşanan kadınlar bizzat kendileri üç kur’ müddeti beklerler (…) Kocaları

barışmak isterlerse bu iddet içinde onları geri almaya daha layıktırlar.…”87 Bu ayet,

ric’i talak iddetinde evlilik birliğinin devam ettiğini açıkça ortaya koymaktadır.88 Bu sebeple kadının kocasının evinde bulunması ve bununla birlikte faylanma imkânının devamı, nafaka kazanmadaki mahrumiyet kadını nafaka alacaklısı yapmaktadır.89 Bu durumda kadın, kocanın eşi sayılmakta yiyecek, giyecek ve mesken gibi değişik türleriyle nafakaya hak kazanmaktadır.90 Hz. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de bu konuda şöyle buyurmuştur:

ﻓﺈ

ﻨﻜﺴﻟاو ﺔﻘﻔﻨﻟا ﺎﻤﻧ

ﺮﻤﻠﻟ

أ

ة

إ

جوﺰﻟ نﺎآ اذ

ﺔﻌﺟر ﺎﻬﻴﻠﻋ

“Kocanın karısına dönme hakkı bulunursa, kadın nafaka ve süknâ hakkına

sahiptir.”91

85 Şâfiî, III/243; Serahsî, VI/19; Yaman s. 69. 86 Nevevî, Ravza, VI/199.

87 Bakara, 2/228. 88 Zeydan, II/237.

89 Serahsî, V/201; İbnü’l- Hümâm, IV/212; Bilmen, II/488.

90 Cessâs, III/460; Tûsi, VI/26; Nevevî, Ravza, VI/197; Karâfî, IV/471; İbnü’l- Hümâm, IV/364. 91 İbn Abdilber, XVIII/73.

(33)

B. Bâin Talak İddeti Bekleyen Kadının Durumu

Evliliği kesin olarak sona erdiren, yeni bir nikâh ve mehir tesbiti olmadan kocaya boşadığı eşine dönme imkânı vermeyen boşamaya “bâin talak” denilmektedir.92

Bâin talâk, evlilik birliğini hemen sona erdirir ve eşleri birbirlerine yabancı hale getirir. Bu sebeple bâin talâk iddeti bekleyen kadının nafaka hakkı hususunda âlimler ihtilaf etmişler. Âlimlerden bir kısmı bâin talak iddeti bekleyen kadına her halükarda nafaka hakkı tanırken, bir kısmı ise nafaka hakkını hamilelik esasına bağlamışlardır. Şöyle ki;

Bâin talak iddeti bekleyen kadının nafaka hakkı hususunda Cumhurun görüşü, hamile olmadığı müddetçe nafaka hakkı olmadığı şeklindedir.93 Çünkü Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:

ﱠﻦُﻬَﻠْﻤَﺣ َﻦْﻌَﻀَﻳ ﻰﱠﺘَﺣ ﱠﻦِﻬْﻴَﻠَﻋ اﻮُﻘِﻔْﻧَﺄَﻓ ٍﻞْﻤَﺣ ِتﺎَﻟوُأ ﱠﻦُآ ْنِإَو

“Eğer gebe iseler yüklerini bırakıncaya kadar nafakalarını verin.”94

ﱠﻦِﻬْﻴَﻠَﻋ اﻮُﻘﱢﻴَﻀُﺘِﻟ ﱠﻦُهوﱡرﺎَﻀُﺗ ﺎَﻟَو ْﻢُآِﺪْﺟُو ْﻦِﻣ ْﻢُﺘْﻨَﻜَﺳ ُﺚْﻴَﺣ ْﻦِﻣ ﱠﻦُهﻮُﻨِﻜْﺳَأ

Allah (c.c.);“ O kadınları gücünüzün yettiği kadar, kaldığınız yerin bir kısmında iskân edin” ayetinde, iddet bekleyen kadınlara hamile olsun olmasın süknâ hakkını mutlak olarak verirken nafakanın yiyecek ve giyecek çeşidine yer verilmemiştir.95

92 Şâfiî, V/243; Bilmen, II/229.

93 Mâlik, II/581; Sahnûn, V/153; Mâverdî, XXI/249; Şîrâzî, II/164; Cezîrî, VI/2811; İbn Kudâme,

VII/606; İbn Mürtedâ, IV/339; Zeydan, IX/240; Ebû Zehra, s. 383.

94 Talak, 65/6.

(34)

Fâtıma bt. Kays’ın şu rivayeti de bâin talak iddeti bekleyen kadının nafaka hakkının olmadığını desteklemektedir96:

ﺖﻟﺎﻗ

ﻤﻃﺎﻓ

ﻗ ﺖﻨﺑ

ﻻو ﻰﻨﻜﺳ ﷲا لﻮﺳر ﻲﻨﻠﻌﺠﻳ ﻢﻠﻓ ﻲﺟوز ﻲﻨﻘﻠﻃ

ﺔﻘﻔﻧ

“Kocam beni boşadı. Rasulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana ne nafaka,

ne de barınmam için ev verilmesini emretmedi. 97

Ayrıca Rasulullah (sallalahü aleyhi ve sellem) Fâtıma bt. Kays’ı kocası boşadığı zaman O’na nafaka ve süknâ hakkı vermemiş ve şöyle buyurmuştur:

ﻓﺈ

ﻨﻜﺴﻟاو ﺔﻘﻔﻨﻟا ﺎﻤﻧ

ﺮﻤﻠﻟ

أ

ة

إ

جوﺰﻟ نﺎآ اذ

ﺔﻌﺟر ﺎﻬﻴﻠﻋ

“Kocanın karısına dönme hakkı bulunursa, kadın nafaka ve süknâ hakkına

sahiptir.”98

Bâin talakla birlikte eşler arasında evlilik sona ermiş, böylelikle eşler birbirlerine yabancı hale gelmişlerdir. Evliliğin zâil olduğu ve geri dönmenin imkânsız olduğu durumlarda kocadan da nafaka yükümlüsü olması istenemez.99

Hanefî mezhebine göre, bâin talâk iddeti bekleyen kadının hamile olmaması durumunda da nafaka hakkı vardır.100 Çünkü;

1- Ayette geçen ﻦهﻮﻨﻜﺴأ ibaresi bâin talak iddetinde meskeni kapsadığı kadar nafakayı da kapsamaktadır. Ayette mesken hakkının sabit olması, kadın üzerinde kocanın kocalık hakkının iddet süresince devam ettiğini de gösterir.101

96 Mâlik, II/580, İbn Kudâme, VII/607.

97 Mâlik, II/580; Dârimî, “Talak” 10, II/165; Buhâri, “Talak” 41, VI/58; Müslim, “Talak” 6, II/1118;

Ebû Dâvud, “Talak” 38, II/386; İbn Mâce, “Talak” 10, I/656; Tirmizî, “Talak” 5, V/141.

98 İbn Abdilber, XVIII/73.

99 İbn Hazm, X/301; Nevevî, Ravza, VI/475; Zeydan, IX/250 . 100 Hassâf, s. 63; İbnü’l- Hümâm, IV/364; Meydânî, III/93. 101 Serahsî, V/202.

(35)

2- Ayrıca kadına nafaka hakkının tanınmaması aynı ayette geçen ﻦهورﺎﻀﺗ ﻻو ﻮﻘﻴﻀﺘﻟ

ا ﻴﻠﻋ

ifadesinin maksadına aykırıdır.102

3- Ayet ric’i talâkla boşanan kadına nafaka verilebileceğini söylerken, hamile olmayan kimseye verilmeyeceğine delalet etmemektedir. Bâin talâkla boşanmış hamile kadına delalet etmesi, hamile olmayan kadına da delalet etmesine engel değildir. Ayette hamileliğin bizzat zikredilmesi, bu uzun müddette de kadının nafaka hakkının olup olmayacağı şüphelerini engelleme amacına matuftur.103

4- Nafaka ve süknâ, kadının nikâhla kazandığı malî bir haktır. İddet de nikâhın gerekliliğidir. Bu durumda kadının süknâ hakkı gibi nafaka hakkına da sahip olması tabidir.104

5- Nafaka İbn Mesûd’un kıraatinde

ِﻣ ْﻢُﺘْﻨَﻜَﺳ ُﺚْﻴَﺣ ْﻦِﻣ ﱠﻦُهﻮُﻨِﻜْﺳَأ

ﱠﻦِﻬْﻴَﻠَﻋ اﻮُﻘﱢﻴَﻀُﺘِﻟ ﱠﻦُهوﱡرﺎَﻀُﺗ ﺎَﻟَو ْﻢُآِﺪْﺟُو ْﻦ

“Onları oturduğunuz yerin bir bölümünde gücünüz ölçüsünde oturtun ve nafakalarını verin.” şeklinde yer almaktadır. O’nun bu kıraati Rasulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) den duyulmuş bir kıraattir.105

Hanefiler, Fâtıma bt. Kays rivayetinin bâin talak iddetinde kadının nafaka hakkı bulunmadığı konusunda delil olarak kullanılamamayacagını şu şekilde açıklamaktadırlar:

Hz. Ömer Fatıma bt. Kays rivayeti hakkında “Doğru mu söylüyor yoksa yanlış mı, iyiyi mi hatırlıyor yoksa unuttu mu, ne yaptığını bilemediğimiz bir kadının

sözüyle Allah’ın kitabını ve Peygamberimizin sünnetini terk edemeyiz”106

buyurmuştur.

102 Kâsânî, III/209; İbnü’l- Hümâm, IV/364; Zeydan, IX/238; Zuhaylî, VII/86. 103 Cessâs, III/460.

104 Serahsî, V/202. 105 Serahsî, V/203.

(36)

Ayrıca Hz. Âişe, Fâtıma bt. Kays’ın ıssız bir yerde yaşadığı için kendisine böyle bir izin çıktığı, dolayısıyla bu hükmün Fâtıma bt. Kays’ a has olduğunu bildirmektedir.107

Yine Hz Âişe, “Bu kadın rivayetiyle âlemi bozdu.” buyurarak hüküm çıkarmada bu rivayetin kullanılamayacağına işaret etmektedir.108

Serahsî, Fâtıma bt. Kays’ın rivayeti hakkında şu yorumu yapmaktadır:

“Fâtıma bt. Kays’ın kocası yanında yoktu. Yemene gitmek için yola çıkmıştı. Kardeşinden arpa ekmeği ile Fatıma’nın nafakasını sağlamasını istemiş, Fatıma bt. Kays da bunu kabul etmemişti.

Fatıma bt. Kays, dili ağır bir kadındı. Kocasının ailesini rencide etmesi sebebiyle eşinin ailesi, onu evlerinden çıkardılar. Rasulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona Abdullah b. Ümmi Mektûm’un evinde iddet beklemesini emretti. O da Rasullullah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın kendisine nafaka ve süknâ vermediğini

zannetti.”109

Hanefîlere göre, Fâtıma bt. Kays hadisinin bu konuda delil olarak kullanılamamasının bir sebebi de bu rivayetin ravilerini selefin tenkit etmesidir. Onlara göre ahad haberin kabul edilme şartından biri de selefin tenkitine uğramamasıdır.110 Âmm olan bir ayetin Fâtıma bt. Kays ile tahsis edildiği görüşünü savunanlar karşısında Hanefîlerin cevabı, ahad haberin âmmı tahsis edemeyeceğidir. Çünkü kitapdaki âmmın kat’i olduğu herkes tarafından kabul edilen bir husustur. Kat’i bir haberin zannî bir haberle tahsis edilmesi geçerli değildir.111

Bu delillere karşı Hanbelîler şöyle derler:

107 Buhârî, “Talâk” 39, III/59. 108 Serahsî, V/201.

109 Buhârî, “Talak” 38, III/58. 110 Şa’ban, s. 92.

(37)

Allah (c.c.) “Onları evlerinden çıkarmayın. Onlarda çıkmasınlar…” ifadesinden sonra Allah (c.c.) ”Bilemezsiniz belki de güzel iş peyda eder” buyurarak dönüş imkânını kastetmiştir. Dönüş ise ric’i talakta mümkündür. Dolayısıyla bâin talak iddetinde kadının nafaka hakkı yoktur.112

Üç talâkın bir arada olabileceği, kadının erkeklere bakmasının caiz olduğu, dünürlük üzerine dünürlüğün meşruluğunu, eşlerden birinin hazır bulunmaması durumunda boşamanın geçerli olabileceği gibi hükümlerin çıkarılmasında âlimler Fâtıma bt. Kays’ın rivayetini delil olarak kullanmışlardır.113

Her ne kadar râcih olan görüşe göre bâin talâk iddetinde kadının nafaka hakkı bulunmadığı kabul edilse114 bile, kadının iddet süresinde ki mükellefiyetleri ve maddî-manevi ihtiyaçlarının devam ettiği göz önüne alınarak kocası için iddetini evinde geçiren kadını nafaka hakkından mahrum etmeyi, bu zor zamanlarda daha da sıkıntıya düşürebileceği, bununda islamın temel ilkeleriyle bağdaşmadığı kanaatindeyiz.

C. Fasit Nikâh İddeti Bekleyen Kadının Durumu

Hanefilere göre, rukünleri ve in’ikat şartları tam olmakla beraber, sıhhat şartlarında eksiklik bulunan nikâh akdi, fasit olarak nitelendirilmiştir.115 Şahitsiz olarak akdedilen nikâh,116 bir kadınla nikâhlandıktan sonra onun üzerine kadının kız kardeşi117 hala ve teyzesinin nikâhlanması,118 evlenme engeli bulunanlarla119 iddet

112 İbn Kudâme, VII/607. 113İbn Kayyîm, II/317.

114 Nevevî, Ravza, VI/475; Zeydan, IX/243.

115 Hallâf, s. 39; Bek, s. 221; Karaman, I/298; Erdoğan, s. 105; Yaman, s. 42. 116 Serahsî, V759; Zeydan, VI/108; Döndüren, s. 204; Yaman, s. 42. 117 İbn Abdilber, XVI/172; Râzi, VII/80; Mevsılî, III/86.

118 Şâfiî, V/4; Serahsî, IV/203; Mevsılî, III/86; Bek, s. 222; Döndüren, s. 205; Yaman, s. 42. 119 İbn Abdilber, XVI/166; Serahsî, IV/202; Bek, s. 222; Döndüren, s. 204.

(38)

bekleyen kadınla bilmeyerek yapılan nikâh120 ve ikrah ile vuku’ bulan nikâh,121 fasit nikâh örneklerindendir.

Fasit nikâh akdi, tam anlamıyla geçerli olan nikâh olmadığı için zifaftan önce sonuç doğurmaz.122 Zifaftan sonra sonuç doğurması da kadının mağduriyetini azaltmak maksadıyladır.

Bu konuya Hukuk-ı Aile Kararnamesi’nde şöyle yer verilmiştir;

Madde 75: Tekarrub vuku’ bulsun bulmasın ale’l-ıtlak nikâh-ı batıl ile henüz tekarrub vuku’ bulmayan nikâh-ı fasid asla hüküm ifade emez. Binaen aleyh beynlerinde nafaka, mehir, neseb, iddet, hurmet-i musahere ve tevarüs gibi nikâh-ı sahih ahkâmı sabit olmaz.123

Zifaftan sonra gerçekleşen ayrılmalarda kadının iddet beklemesi gerekirken,124 fasit nikâh akdi iddeti bekleyen kadının hamile olmadığı müddetçe iddet nafakası hakkı bulunmamaktadır.125

D. Hul’ İddeti İddeti Bekleyen Kadının Durumu ﻠﺧ

ﻊ sözlük anlamı itibariyle “soymak, çıkarmak, gidermek” anlamlarına gelmektedir.126 Istılahta ise, kadının bir bedel karşılığında evlilik bağından kurtulması hususunda kocası ile anlaşmasıdır.127 Bu, müstakil bir bedel olabileceği gibi nikâh akdinde alınan ya da hak edilen mehir, birikmiş nafaka alacağı, iddet nafakası da olabilir.128

120 Karâfî, IV/196; Bek, s. 116. 121 Aydın, s. 251.

122 Mevsû’a, “İddet” mad., XXIX/306. 123 Aydın, s. 253.

124 Apaydın, “Fesad”, DİA, XII/416. 125 Kadri Paşa, s. 30; Bilmen, II/488. 126 İbn Manzûr, “Hla” mad., VIII/76.

127 Atar, “Muhâlea”, DİA, XXX/401–402; Bilmen, II/268; Yaman, s. 73; Acar, s. 126. 128 İbn Kudâme, VII/56.

(39)

Hanefilere göre yeterli ehliyete sahip taraflarca yapılan hul’ sonucunda bâin talak vuku’ bulur.129 Kocası hul’ esnasında iddet nafakası vermemeyi şart koşmadığı müddetçe kadın, nafaka hakkına sahiptir.130 Çünkü nikâhın bir gereği olarak nafaka hakkına sahip olduktan sonra koca tarafından meydana gelen ayrılıklarda kadın nafaka hakkına sahiptir.131

Şafiî132 ve Mâlikîlere133 göre, koca hanımıyla hul yaptığında kadın kendi nefsinin sahibi olur ve kocanın onun üzerinde bir hakkı kalmaz. Bu durumda kadın iddet beklerken koca, normal boşamada olduğu gibi karısına dönemez. Çünkü muhalea, bâin talak hükümleri doğurur.134 Dolayısıyla hamile olmadığı sürece kadının nafaka hakkı yoktur. 135

Hanbelîlere136 göre, hul’ bir fesihtir, iddet açısından da talaktan farklı hükümlere tabidir. Zira İbn Abbas’ın rivayetine göre,

ﺮﻣا

أ

ﺲﻴﻗ ﻦﺑ ﺖﺑﺎﺛ ة

أ

ﻠﻋ ﺎﻬﺟوز ﻦﻣ ﺖﻌﻠﺧ

ا ﺪﻬﻋ

ﻲﺒﻨ

)

ص

(

ﻲﺒﻨﻟا ﺎهﺮﻣ

)

ص

(

أ

ﺔﻀﻴﺤﺑ ﺪﻌﺗ ن

Sâbit b. Kays’ın eşi, Nebi (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında kocasından hul’ yoluyla ayrıldı. Nebi (sallallahü aleyhi ve sellem) bunun üzerine ona bir hayız

müddetince iddet beklemesini emretti.137

129 Serahsî, VI/171. 130 Acar, s. 184; Aydın, s. 115. 131 Serahsî, V/320. 132 Şirbînî, III/321. 133 İbn Rüşd, II/57. 134 Mâverdî, X/6.

135 Mâlik, II/581; Şirbînî, III/490. 136 İbn Kudâme, VII/56.

(40)

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in iddet müddetini bir hayız olarak belirtmesi, hul’un şekil olarak fesih gibi görünse de hüküm olarak talak ve fesihle aynı olmayacağını göstermektedir.138

Türk Medeni Kanunu ise taraflara karşılıklı boşanma imkânı getirmiş olmasına rağmen bunun meydana gelebilmesi için evliliğin en az bir yıl sürmesi, eşlerin birlikte başvurması ya da davalı eşin davayı kabul etmesi, hâkimin tarafları bizzat dinlemesi ve karşılıklı rızaları serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi, boşanmanın mâli sonuçlarıyla çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilen düzenlemeyi hâkimin uygun bulması, hâkim tarafların ve çocukların menfaatlerini nazari dikkate alarak, bu anlaşmada bazı değişikler yapmayı gerekli gördüğü takdirde bu değişikliklerin taraflarca kabul edilmesi gibi şartlar bulunmaktadır.139

E. Lian İddeti Bekleyen Kadının Durumu

Sözlük anlamı itibariyla “iki veya daha fazla kişi arasında lanetleşmek” olan نﺎﻌﻟ140 fıkhi bir terim olarak “hanımını zina yapmakla suçlayan fakat bu suç isnadını dört şahitle ispatlayamayan kocanın mahkeme huzurunda hanımıyla özel bir şekilde yeminleşmeleridir.141

Lian iddeti bekleyen kadının nafaka hakkında Hanefilerin görüşü şu şekildedir; liandan sonra hâkim boşamaya hükmetmedikçe boşanma meydana gelmez ve ayrılık kararına kadar evlilik devam eder. Hâkimin boşamaya hükmetmesiyle de bâin talak meydana gelir.142 İmam Züfer’e göre ise nikâh, eşlerin karşılıklı lanetleşmeleriyle son bulur.143 Dolayısıyla lian iddeti bekleyen kadın, iddetini kocasının evinde geçirmesi sebebiyle nafaka hakkı elde eder. Ayrıca

138 Yımaz s. 240.

139 Türk Medeni Kanunu, mad. 134. 140 İbn Manzûr, “Lan” mad., XIII/389. 141 Acar, s. 184.

142 Kâsânî, III/244; Bilmen, II/336; Acar, s. 186. 143 Serahsî, VII/43.

(41)

ayrılığın, nafaka hakkına sahip olduktan sonra koca tarafından meydana gelmesi de kadının nafaka hakkını elde etme sebeplerindendir.144

Lian iddeti bekleyen kadının nafaka hakkı hususunda Cumhurun görüşü şöyledir; lian hâkimin boşama hükmüne gerek kalmaksızın nikâhın başka sebeplerle fesh olması gibi bunun da fesih olduğudur. Bu durum karı ve kocanın birbirlerine ebediyen haram olmalarını gerektirir.145 Dolayısıyla liân iddetinde sadece hamile olan kadının nafaka hakkı vardır.146

F. Îla’ İddeti Bekleyen Kadının Durumu

Îla’, bir kimsenin dört ay veya daha fazla bir süre hanımına yaklaşmayacağına dair Allah (c.c.)’nin adıyla yemin etmesi veya yaklaşmayı ağır ibadete bağlamasıdır.147

Hanefilere göre koca bu süre içinde hanımıyla beraber olacak olursa yemin kefareti öder ya da îla’ yı bir ibadete bağlamışsa onunla mükellef olur. Dönmeden sürenin sona ermesi durumunda, kendiliğinden bir bâin talâk vuku’ bulur. Bâin talak iddetinde kadının nafaka ve süknâ hakkının olması îla’ iddetinde de geçerlidir.148 İddet müddetinde kadının nafaka hakkının sabit olması, ayrılığa kocanın sebep olmasındandır.149

Cumhura göre sürenin bitimiyle talâk meydana gelmez. Koca hanımını ya boşamalı ya da ona dönmelidir. Aksi halde kadın mahkemeye başvurup tefrik

144 Serahsî, V/320.

145 Maverdi, XI/54; İbn Rüşd, II/58; İbn Kudâme, VII/439.

146 Sahnûn, V/153;İbn Hazm, X/301; İbn Kudâme, VIII/168; Nevevî, Ravza, VI/475. 147 Serahsî, VII/19; Yaman s.79.

148 Serahsî, VII/20; Yaman, s.80. 149 Serahsî, V/203.

(42)

talebinde bulunabilir.150 Bu durumda gerek tefrik gerek boşama bir ric’i talâk hükmündedir.151 İddet nafakası hususunda ric’i talâk hükümleri uygulanır.

II. Vefat İddeti Bekleyen Kadının Durumu

Nafaka, evliliğin devam edeceği ihtimâli üzerine verilir. Kocanın vefat etmesi ile bu ihtimalinin ortadan kalkması 152 bunun yanında kocanın malının mirasçılara intikal etmesi gibi sebeplerin varlığından vefat iddeti bekleyen kadının nafaka hakkı yoktur. Bu konuda fakihler görüş birliği içerisindedirler153 Kadın kocasının hakkı için değil, dinin hakkı olduğu için iddet beklemektedir.154

ﱠﻴِﺻَو ﺎًﺟاَوْزَأ َنوُرَﺬَﻳَو ْﻢُﻜْﻨِﻣ َنْﻮﱠﻓَﻮَﺘُﻳ َﻦﻳِﺬﱠﻟاَو

َﺮْﻴَﻏ ِلْﻮَﺤْﻟا ﻰَﻟِإ ﺎًﻋﺎَﺘَﻣ ْﻢِﻬِﺟاَوْزَﺄِﻟ ًﺔ

ٌﺰﻳِﺰَﻋ ُﻪﱠﻠﻟاَو ٍفوُﺮْﻌَﻣ ْﻦِﻣ ﱠﻦِﻬِﺴُﻔْﻧَأ ﻲِﻓ َﻦْﻠَﻌَﻓ ﺎَﻣ ﻲِﻓ ْﻢُﻜْﻴَﻠَﻋ َحﺎَﻨُﺟ ﺎَﻠَﻓ َﻦْﺟَﺮَﺧ ْنِﺈَﻓ ٍجاَﺮْﺧِإ

ٌﻢﻴِﻜَﺣ

“Sizden vefat edip geride zevceler bırakanlar, zevcelerinin bir yıla kadar evlerinden çıkarılmayarak faydalandırılmalarını vasiyet etsinler. Eğer onlar kendi arzularıyla çıkarlarsa, kendi haklarında yaptıkları meşru bir işten dolayı size bir

günah yoktur.”155 ayetinin hükmü gereği miras ile ilgili hükümler inmeden önce

kocanın, vefatından sonra bir yıl süreyle eşinin evinde barındırılmasını ve terikeden nafakalandırılmasını vasiyet etmesi gerekiyordu. Mirasçılarına da, bir yıl süreyle

150 Mâverdî, X/337; İbn Kudâme, VII/438; İbn Rüşd, II/86. 151 İbn Rüşd, II/86.

152 Şîrâzî, II/165; Mevsû’a, “Nafaka” mad., XXXXI/58.

153 Mâverdî, XI/245; Kâsânî, III/205; İbnü’l-Hümâm, IV/366; Şirbînî, III/490; Mevsû’a, “Nafaka”

mad., XXXXI/53; Erbay, s. 42.

154 Şâfiî, V/224; Mâverdî, XXI/256; İbn Abdilber, s. 298; Şîrâzî, II/165; İbn Rüşd, II/80, İbn Kudâme,

VII/607; Bilmen, II/494; Döndüren, s. 240; Ebû Zehra, s. 383.

(43)

kadını evinden çıkarmamaları emrediliyordu. Ancak bu hüküm, kadına miras hakkı tanıyan Nisâ süresinin 12. ayetiyle nesh olmuştur.156

Kocanın ölümü durumunda, eşin hamile olması da kadına nafaka hakkı sağlamaz.157 Çünkü cenin sağ doğduğu takdirde mirastan kendine düşeni alacak, babasından sonraki nafaka yükümlüsünün bakımına girecektir.158

Osmanlı Hukûk-ı Âile Kararnâmesi’nde âlimler arasındaki ittifakı yansıtan madde şöyledir:

Madde 152: Zevci vefat eden kadına nafaka-ı iddet lazım olmaz. Gerek hamil olsun gerek hamil olmasın.159

İbn Abbas, İbn Mes’ûd ve İbn Ebî Leylâ ise, hamile olup vefat iddeti bekleyen kadının doğum yapana kadar kocasının mallarından harcama yapılabileceğini ifade etmektedirler.160

III. İddeti Esnasında Hamile Olan Kadının Durumu

İddeti esnasında hamile olup, boşandığı kocası hayatta olan kadının nafaka, giyecek ve mesken hakkı olduğu konusunda âlimler ittifak etmişlerdir.161

Bu konuda Allah (c.c.):

ﱠﻦُﻬَﻠْﻤَﺣ َﻦْﻌَﻀَﻳ ﻰﱠﺘَﺣ ﱠﻦِﻬْﻴَﻠَﻋ اﻮُﻘِﻔْﻧَﺄَﻓ ٍﻞْﻤَﺣ ِتﺎَﻟوُأ ﱠﻦُآ ْنِإَو

156 Taberî, IV/406; Sâbûnî, I/154.

157 Beyhakî, III/100; Mevsû’a, “Nafaka” mad., XLI/60. 158 Bilmen, II/402.

159 Aydın, s. 263. 160 Kurtûbî, IX/399.

161 Taberî, IV/410; İbn Abdilber, XVIII/64; Kâsâni, III/208; İbn Rüşd, II/79; İbn Kudâme, VII/606;

Referanslar

Benzer Belgeler

Gü ün nü üm mü üzzd deek kii flfleek kllii iillee b bu un nllaarr:: I- Bakteriler (Bacteria), II- Metanojen (metan gaz› üreten), hiperhalofil (çok tuzcul) ve

TÜB‹TAK, bilim insan› yetifltirmek, ba¤l› oldu¤u bilim dal›n›n kurumsallafl- mas› için çal›flmalar yapmak, bilimsel ku- rum ve kurulufllar kurmak ya dakurul-

Kamudan Haber adl ı internet sitesinin çağrısıyla 200 binden fazla, atama bekleyen işsiz öğretmen adayının Milli Eğitim Bakanlığı önünde miting yapmaya

Çünkü kendini bütün ömrün­ de apaçık/Türk adını söyliyerek Türk hissetmiş olan Fuzuli, özbeöz Türk olan OsmanlIlardan çekinmemişti.. Fakat türlü

Nevalaita ve Koskinen atomların üçgen, kare ve petek düzeninde olduğu 2B metaller için üç periyodik tablo oluşturdu. Araştırmacılar bu tablolar yardımıyla 2B metallerin

Acaba ne diye başka şey­ leri, bir kuşun ötüşünü, geceyi neden sevdiğimizi, çiçeklerin neden güzel olduğunu anlamak istemezler?. İ5 bir sanat eserine

Çektiğiniz fotoğraflar size çok durağan, çektiğiniz videolar da çok hareketli geliyorsa Echograph ile videolarınızın bir kısmını fotoğrafa dönüştürüp

Tatil yapmadı ama başka şeyler yaptı: Ahmet Gülhan'la önümüzdeki aylarda kuracağı Kabare Tiyatrosu için bir oyun yazdı.. Ge­ rek televizyon, gerek Milliyet