• Sonuç bulunamadı

Vakfın Lüzumu, Faydaları ve Vakıfları Teşvik

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Vakfın Lüzumu, Faydaları ve Vakıfları Teşvik"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

V A K F I N L Ü Z U M U , F A Y D A L A R I V B

V A K I F L A R I T E Ş V İ K

Prof. Dr. Ş a k i r B E R K İ

I — V A K F I N LÜZUMU ve FAYDALARI : Bazılan Vakıflan yalnız mescit ve cami tesis eden dinî müessese zanneder, ve bu b a k ı m d a n ecdattan kalma vakıfla-n tevakıfla-nkide bile temayül eylerler. Halbuki Vakıflann gayesi, yalnız mescit ve cami tesisi değildir. Kaldı k i , cami ve mescit vakıfları da zarurîdir. Zira camiler ve mescitler yalnız secde, namaz yerleri de­ ğil, dine m ü s t e n i t ahlâk, i l i m ve irfan küı-sülerinin b u l u n d u ğ u , içinde yüzlerce talebeye i l i m öğreten tedris halkalarının kurulduğu yerlerdir. Menşede cami ve mescitlerin mahiyeti bu i d i . H a t t â C e-n a b - ı P e y g a m b e r ve D ö r t H a l i f e devrinde camilerde devlet işleri de görüşülürdü. Demek k i A s r-ı S a a d c tde, camiler yalnız namazgâh-1ar değil, ilm-ü irfan yuvaları i d i . Bu hal

tslâmiyetin başlangıcından çok sonra da Islâmiyeti kabul eden camialarda ve bil­ hassa T ü r k l e r d e ciddij'etle de­ vam etmişti, t ş t e müslümanların cami ve mescit vakfına da ö n e m vermiş olınala-nnm sebepleri bunlardır. Bugün dahi cami ve mescitlerin aynı rolü, daha az bir şümulde olsa bile, ifa ettikleri görül­ mektedir. Filhakika, camilerdeki vaizler­ le halka dinî, ahlâkî ve dinin emrettiği malî ve iktisadî ve sılîhî b a k ı m l a r d a n dersler verilir. Vaizlerin mânası bundan ibarettir. ( ' ) B u itibarla b u g ü n dahi ca­ mi ve mescit vakıflarına karşı duyulan meyli küçürasememek, bilâkis teşvik

et-^ Vaiz başka türlü manalandırılamaz. Vaiz <l«n gaye dinin emrettiği ahlâki, içtimaî, dinî, maîl ve iktissdî esasları halka bildirmek ve halkı bu yönlerden tenvir ederek nvilnevverleş-tlmektlr.

mek lâzımdır. Kaldı k i bu gibi vakıflar, devletin din işlerine müdahale etmemesi yolunda yorumlanan lâiklik rejiminde z a n ı r î d i r ; lâiklik prensibi bu şekilde an­ laşıldıkça, devlet, cami ve mescit yaptır­ mak için hazineden para sarfetmeye mec­ bur olmayacak ve bu işi fertlerin himme­ tinden kopan vakıf camiler ve mescitler başaracaktır.

Vakfa ihtiyaç ve lüzum gösteren se­ bepler yalnız dinî hisler ve camilerin ay­ n ı zamanda b i r nevi halk mektepleri ol­ m a s ı değildir. Vakıflann mevzuu aynı za­ manda her b i r i â m m e hizmeti gören, has-tahane, revir, öksüz yurtlan, köprüler, çeşmeler ve kütüphaneler, han (bugünkü mânasiyle otel) ve hamam gibi müesse­ selerdir. Vakıflann bu şümullü gayesi göz ö n ü n d e tutulacak olursa, artık vakıf mü­ essesesinin lüzumsuzluğunu telmih edici noktai nazarlarda isabet bulunamayacağı aşikârdır. Vakıf müessesesi lüzumsuz ol­ sa i d i , tesis (-) adı ile İ s v i ç r e ve sair A v r u p a ve A m e r i k a mem­ leketlerinde kabul edilmez ve bu memle­ ketler vakıflar şebekesi haline gelmezdi. Vakıflar, bilhassa bütçesi, malî ve iktisa­ dî kudret ve kapasitesi â m m e hizmetle­ r i n i gereği gibi görmeye müsait olmayan memleketlerde halkın â m m e hizmetleri­ ne sürekli ve en müessir şekilde iştirâki-ni sağlar, devlet işlerinde hükümetlerle milletin malî ve iktisadî bakımdan elele vermesini temin eder.

Vakıflar iktisadî ve malî bakımdan

* Tesis, rol itibariyle vakıfdan başka bir şey değildir. Tesisle vakıf arasındaki teknik farklar için 3 No. lu dip nota bakınız.

(2)

20

Prof. ŞAKlR BEaRKÎ da zarurîdir. Vâkıf, yani vakıf ya­

pan, malını vakfetmese idi, servetini dai­ mî surette âmme hizmetine tahsis eyle-mese idi, bu serveti ya zevk-ü sefâ için harcedecek veya şuna buna sadaka ya­ hut hibe yoluyle verecek ve bu suretle servetinden ancak bir i k i kişi muayyen bir devir için faydalanacaktı. Birinci halde ise, servet keyf için istihlâk ve^ is­ raf edihniş olacaktı. îşte bu sebeplere binacndir k i , bilhassa islâm dini K<2 bu dinin telkin eylediği daimî yardımlaşma ve devlete yardım elini uzatma ve bu su­ retle en geniş surette içtimaî muavenet zihniyeti, tâ Hz. P e y g a m b e r za­ manından bu güne kadar fertlerin va­ kıflara ehemmiyet vermesini emir ve teşvik etmiştir.

îslâmiyetin bilhassa teşvik etmiş olduğu vakıf yukarda kayd edilen sebeb-lerden dolayı senesebeb-lerden beri inceden in­ ceye işlenerek, bu gün hukukun en ori­ jinal müessesesi halinde yükselmiştir.

Vakıflan lüzumlu kılan ruhî sebeb-1er de vardır: însan, öldükten sonra ar­ kasından insanlığın kendisini iyilikle yâd eylemesini, hayırla anmasını arzu eder. Bu, tekebbür hissi değildir; insanın fit-raten bu suretle, bu meyil ve haslette yaratılmış olmasının nişânesidir. Vakıf­ lar sayesinde namı yüzyıllardan beri hal-k m ve dünyanın dilinde sevgi ve saygı, hayırla yâd edilen binlerce insan vardır. Bunların bu suretle yâd edilmesinin yal­ nız müteveffa vâkıflar için değil, halk için de faydası vardır. Halk, vâfaflarm bu suretle yâd edildiğini görünce, ben­ liğinde vakfa meyil, vakıf yapmaya bir arzu belirir, veya esasen mevcut olan bu arzu kuvvetlenir. Bu da içtimaî muave­ net için büyük bir kazançtır.

Görülüyor k i , hangi cepheden bakı­ lırsa bakılsın vakıflar, memleket ve ce­ miyet için çok lüzumlu müesseselerdir. Gördüğü işler bu kadar mühim olan vakıfların id;mvesi için bittabî icab eden bazı mühim esaslar ve tedbirlere ihti­ yaç vardır. Bir memlekette vakıf yapma

meyli körelirse, asırlardan beri âmme

hizmetlerine halkm iştirâkini, daimî su­ rette âmme hizmetlerinde h ü k ü m e t l e r e ve hazineye yardım hissi de yok o l u r k i , bu, bir millet için, bilhassa â m m e hiz­ metlerini bütün şümulü ve tencvvüü ile görmeye kadir olmayan kifayetsiz lıazi-neye sahip milletler içm büyük b i r ka­ yıptır. Şimdi bu kayba mahal vcnncmek için tevessül edilmesi icab eden çarele­ rin nelerden ibaret olduğunu izaha ç a b -şacağız.

I I — V A K H TEŞVİK :

Fertlerde vakıf yapma meylinin kök­ leşmesi ve bu suretle vakıf adedinin art­ ması için akla gelebilen çareler k ı s a c a şu suretle izah edilebilir:

I . Her şeyden evvel, V a k ı f l a r İ d a r e s i , yapılan vakıfların vakfiye­ deki şartlara göre idare edilip edilmedi­ ğini sürekli bir şekilde kontrol ve mura­ kabe edecektir. Aksi halde vakıflar mu­ ayyen bir müddet sonra mütevellilerin suiistimalleriyle kendisinden bekleni­ len faydalan temin etmekten uzak­ laşır ve heder olur. V a k ı f ] a r İ d a r e s i tevliyeti suiistimal eden m ü ­ tevellilere kanundaki cezalan n ı ü s a m a -hasız olarak vermelidir. Zira, tevliyete ve mütevellilik şartlarına aykırı hareket eden mütevellinin suçu i k i d i r : B i r i , ölen bir şahsm veya sağ olup da â m m e hizme­ ti için emval tahsis ederek bunun idare­ sini tevdî eyleyen vâkıfın iradesine hür­

metsizlik; diğeri, vakıf â m m e hizmeti gördüğünden, âmme menfaatine saygı-sızhk. Vakfın gelirini yiyen, â m m e n i n menfaatini kendi menfaatine k u r b a n eden kimse demektir; çarpılacağı ceza da ufak olmamak icab eder. V a k ı f ­ l a r İ d a r e s i tevliyeti vc m ü t e v e l ­ lileri kontrolde m ü s a m a h a gösterdiği takdirde, vakıflar şebekesinde suiisti­ maller kangrenleşir; bu hale gelen b i r teşekkülün ıslâhının da kolay kolay m ü m ­ kün olamayacağı bedihidir,

2. Vakfiyedeki şartlara azamî riaye­ tin sağlanması için gerek m ü t e v e l l i l e r i n , gerek mazbut vakıflarda V a k ı f l a r İ d a r e s i n i n müstesna b i r i t i n a ve

(3)

VAKFIN LÜZUMU, FAYDALABI V E VAKIFLARI TEŞVİK

21

titizlik göstermesi lâzımdır. Aksi takdir­ de vâkıf, vakfın kendi iradesine göre ida­ re edilmediğini görerek müteessir olur ve hattâ tesis yaptığı ( ' ) için nedamet de duyar; binnetice, b a ş k a vakıf yapma karannda ve meylinde i d i ise, bu meyil ve karardan r ü c û eder. Çünkü insanlar, kendi iradelerine m e v d û işlerin iradele­ ri haricinde görülmesinde tab'an, fıtret itibariyle teessür duyucudurlar. V a k ı f ­ l a r î d a r e s inin bu ciheti de temin et­ mesi, yani vakfm vakfiyedeki şartlara uj'-gun olarak idaresini sağlaması, halkda V a k ı f l a r î d a r e s ine karşı bir i t i ­ mat ve binnetice vakıf yapma meylini ve hevesini yaratır k i , bu, memleket için büyük bir kazançtır; çünkü izah edildi­ ği gibi, vakıf yapan â m m e hizmeti yapı­ yor demektir.

3. Kanunî hiç b i r sebep yok iken hiç bir vakfm gayesi degiştirilmemelidir. Bu esas, 2. No. l u bendin bir neticesidir. Yaptığı vakfın gayesinin değiştirildiğine şâhit olan vâkıf veya onun nesillerinde vakıf yapma heves ve arzusu artık kök salamaz. Vakfedilen caini veya mescit olsa bile hüküm aynıdır. Yani cami ve mescitlerde bu gün eskiden olduğu gibi, ilm-ü irfan tahsili olmadığı mülâhazasiy-le, bazı camiler ve mescitler başka â m m e hizmetine tahsis edilmemelidir. Çünkü vâkıf, cami ve mescit vakfını halkın

iba-3 Vakıfla tesis arasında bazı farklar vardır;

Tesis, ahlâk ve adaba ve kanuna aykırı olma-y?.n her maksat için yapılabilir. Meselâ bir spor ku übüne lesis câiz ise de, -ok meydanları gibi bazı harp talim yerleri müstesna- vakıf yapıla­ mazdı. Çünkll vakıfların gayesi ilmî, ahlâkî, di­ nî, bediîdir. Tesisle vakıf a rasmdaki ikinci fark, tes'sin Medenî Kanuna göre muvakkat da yapılabi'mesi imkânına mukabil, vakıfda daimî-lik vrrdır. Mamafih, gayr-i sahih vakıflar (îrsad) da tesis gibi muvakkat bir süre için yapılabi. lir. Meselâ b'r şahıs apartmanın gelirini döri sene müddetle bir sahih vakfm görüp gözetiL mesi, için tehsis edebilir. Bu suretle, irsad, yâni görüp gözetme kaydiyle vakıf yapılmış olur.

Aralarında bu farklar o'masına rağmen va­ kıfla lesis, gaye itibariyle birdir; her ikisinin oynadığı rol aynıdır.

det ihtiyacı için yapmıştır. Bu saik tir k i onu vakıf yapmaya sevk eylemiştir. Kal­ dı k i , bu gün dahi cami ve mescitler, yal­ nız namaz için değil, dinî, ahlâkî vc iç­ timaî prensiplerin, derslerin halka veril­ mesi için işleyen müesseselerdir. Bu müesseselerde dinin hakikî esaslarım halkın anlayacağı şekilde aksettiren va­ izler, hakikaten faydalı ahlâkî ve içtimaî

dersler mahiyetindedir, tahsil hükmün­ dedir. (*)

4. Harab olan veya harab olmaya yüz t u t m u ş bulunan vakıfları. V a k i

f-l a r İ d a r e s i gücünün yettiği nis-bette tâmir ve ıslâha gayret göstermeli­ dir. V a k ı f l a r İ d a r e s i nin bu yardımını gören vâkıfta ve diğer fertler­ de vakıf yapma şevki artmış olur.

5. Vakfı teşvik için akla gelen son bir çare de, cami ve mescitlerde vâizle-rin halka vakfm ehemmiyetini anlatma­ ları ve Hz. M u h a m m e d l e onu ör­ nek alan büyük ve meşhur Müslümanla­ rın vakfa çok önem verdiklerini ve vakıf yapma hususundaki cömertliklerini an­ latmalarıdır. Hele vakıfla tesis edilen cami ve mescitlerin içinde bu gibi vaaz­ lar vermek, vakıfa olan kadirşinaslığın ifadesi olur. Hemen kayd edelim k i . Va­ kıf sadaka h ü k m ü n d e d i r , hattâ gayesi bunlardan daha şümullüdür. Çünkü va­ kıf yapan b i r i i k i kişiye sadaka vererek yalnız onlan sevindirmez, millet ve va­ tandaki, h a t t â b ü t ü n câmiadaki yoksul veya yoksul olmayan hemcinslerini mem­

nun eder ve onlann duasını ahr; üstelik, vakıf, fertlerin daimî şekilde â m m e hiz­ metine iştirâki demek olduğundan, vâ­ kıf yalnız cânrüanm muayyen zamandaki bir halk kitlesi tarafından değU, bütün nesillerin minnettarlığını kazanır.

* vaizleri münevver; herkese hit?p etmesini bilen, İslâm dinine vâkıf ve halka bu dinin ah­ lâkî ve içtimaî prensiplerini anlatan öğretmene. Cami ve mescitleri de dinî bilgi ile desteklenen ahlâk mekteplerine benzetmekte hiç bir hata yoktur.

Referanslar

Benzer Belgeler

Tarihi Kadife Ka- lenin eteğinde, meyilli bir terasta, kurulmuş olan bu muazzam antik abidenin topraktan tamamile temiz- lenmesi çok büyük masrafa mütevakkıf olduğundan

[r]

Kaynağı bir şairdir, Anacreonte (İ. Aşkı yaşayan kişinin ancak soylu girişimlerde bulunabileceği; güzelliğin yol gösterici olduğu ve daha da ötesi, doğadaki

Zeki üayâr - Neşriyat müdürü

zmir l Müdürlü ümüzce 12 Ocak 2009 tarihinde Ortopedik Özürlüler Derne inde zmir Büyük ehir Belediyesi Yerel Gündem 21 toplulu una, Kurumuzun hizmetleri, özürlülere

[r]

[r]

Otizmli bireyler anlık düşündükleri için ve istedikleri şeyleri elde etmek için anlamsız bağırmalar,ağlamalar,öfke nöbetleri vb durumlarda olabilirler.Bu gibi