• Sonuç bulunamadı

Başlık: ESER TANITMA / "HAYATTA EN HAKİKÎ MÜRŞİT İLİMDİR" Aydın SAYILIYazar(lar):TÜRKER. Mubahat KÜYELCilt: 14 Sayı: 0 Sayfa: 291-297 DOI: 10.1501/Felsbol_0000000119 Yayın Tarihi: 1992 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: ESER TANITMA / "HAYATTA EN HAKİKÎ MÜRŞİT İLİMDİR" Aydın SAYILIYazar(lar):TÜRKER. Mubahat KÜYELCilt: 14 Sayı: 0 Sayfa: 291-297 DOI: 10.1501/Felsbol_0000000119 Yayın Tarihi: 1992 PDF"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Aydın SAYILI

Prof. Dr. Mübahat T Ü R K E R - K Ü Y E L

Eser, A n k a r a ' d a , üç kez basılmıştır: 1948 Millî E ğ i t i m Bakanlığı, 1989 G ü n d o ğ d u Yayınları, 1990 K ü l t ü r Bakanlığı.

Elimizdeki n ü s h a , K ü l t ü r Bakanlığı'nın " B i l i m ve T e k n i k Eserleri Dizisi" nin 4. kitabıdır. Bu haliyle eser, 1948 yılının tıpkı basımı sayıla­ bilir.

Eserin " İ ç i n d e k i l e r " şunlardır:

Giriş: Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. Bu sözün hususî şart ve za­ m a n kayıtlarıyla sınırlanmadığı-Tarih b o y u n c a ve g ü n ü m ü z d e insanla­ r ı n kendileri için seçtikleri mürşitler -İlmin m ü r ş i t olma b a k ı m ı n d a n sı­ nırları. - K i t a p t a k i bölümlerin özeti. - İ l m i n insan h a y a t ı n d a k i rolü ve bu r o l ü n z a m a n l a ve ilmî ilerlemeyle birlikte b ü y ü m e s i - Mürşit olarak ilim ve m ü r ş i t olarak ilim a d a m l a r ı . - İlmi m ü r ş i t olarak t a n ı m a m a n ı n veya geri p l â n d a b u l u n d u r m a n ı n yanlışlığı.

BÖLÜM I. İlmin bazı özellikleri. Zihnî faaliyetin verimliliği-İlim, il­ mî çalışma, ve ilmî m e t o t ; kısa tarifler. - İlmî çalışmanın kümülatif ol­ d u ğ u ve ilmin ilerleme kabiliyeti; ilim millet, din, dil ve ı r k sınırlarını aşar-Müstakil ilmî buluşlar; m ü s t a k i l ve çağdaş ilmî buluşlar.-İlimde önceden t a h m i n , -İlmî zihniyetin t a t b i k a t t a k i sınırları ve bu n o k s a n ı n işbirliği y a r d ı m ı y l a giderilmesi. - İlmî a r a ş t ı r m a d a işbirliğinin z a r u r i ol­ duğu. - Çeşitli u z m a n l ı k dalları; işbölümü ve işbirliği.

BÖLÜM II. İlmin ilerlemesi. İ l m i n ilerleme kabiliyeti. - İ l i m ve ilmî a r a ş t ı r m a ; ilmin b ü t ü n ayırıcı vasıfları kendilerini kesin olarak ilmî a r a ş t ı r m a d a gösterirler. İ l m i n d i n a m i k vasfı - İlmî ilerleme ve bir­ k a ç analoji. T a r i h b o y u n c a ilmî ilerleme. İlmî ilerlemenin d u r m a s ı . İ l m i n tarihî ilerlemesindeki coğrafî göçler. İlmî m e t o d u n gelişmesi. -Muhtelif medeniyetler arasında ilmî t e m a s ve ilmî bilgi alış verişi. - Mede­ niyetler arasındaki t e m a s t a taklitçilikten kaçınma. - Cemiyetlerin sta-tikleşme t e m a y ü l ü n e karşı ilmin cemiyet bünyesine dinamizm getirmesi.

(2)

BÖLÜM III. İlmî ilerlemenin tahlili. İ l m i ilerleme ve olgu bilgisi. -İlmî ilerleme ve ilmin k a n u n l a r ı . - İlmi ilerleme ve teoriler. - Teori ve hipotez, - E n d ü k s i y o n ve dedüksiyon. - Flojiston teorisi. - K o r p ü s k ü l ve dalga teorileri, k u a n t u m teorisi. - O r t a k merkezli küreler teorisi. - Te­ orilerin ilimde ve ilmî ilerlemede rolleri. - Teorilerin t e r k edilmesinin ilmî ilerlemedeki m â n a s ı . - Tefsir ve kavrayış şekilleri. - İlmin ilerleme kabiliyetinin ilmin ilerilik d u r u m u y l a m ü n a s e b e t i . - İlmî ilerleme, ilmî m e t o t , ve ilmî bilgi zenginliği.

BÖLÜM IV. Değişme ve değişmeye karşı mukavemet. İ l m i n t e r a k k i mücadelesi. - İlmî yeniliklerin mücadelesiz k a b u l edilmemelerinin çe­ şitli sebepleri. - Genel olarak değişmenin ve yeniliğin y a d ı r g a n m a s ı ; iti­ y a t l a r . - İlim. ve t a a s s u p . - Fikir, prensip ve inançların h a y a t ı m ı z d a k i rol­ leri. - İ l m i n ilerlemesi ve cemiyet terakkisiyle dinamizm ve stabilite ara­ sındaki bağlılıklar-Terakkicilik ve gelenekçilik. - Cemiyet şartlarında değişme ve ilim - Değişmeye i n t i b a k ve ilmin tarihî rolü. - Tekamül-cülük zihniyetinin ilmin yardımıyla gittikçe 6n p l â n a geçmesi.

BÖLÜM V. Cemiyetin ilim üzerindeki etkileri. İlim ile cemiyet kuv­ vetleri arasındaki karşılıklı tesirler. - B ü y ü k a d a m ve cemiyet. - F e r t ce­ m i y e t i n ü s t ü n e ve dışına çıkabilir mi ? - Cemiyette y e n i kuvvetlerin ya­ ratılması. - İ l m i çalışmanın bu b a k ı m l a r d a n gösterdiği hususiyet. - İlmî ilerlemede ilmin iç bünyesi icapları ve cemiyet kuvvetlerinin tesirleri. -İ h t i y a c ı n ilmî ve teknolojik buluşları kamçılaması. - Faydacılık prensibi ve ilmî tecessüs. - İ l i m a d a m ı n ı n cemiyetten ve cemiyet tesirlerinden sıyrılması. - İlim a d a m l a r ı n ı n yetişmesinde m u h i t şartlarının tesiri. - Ye­ tişmiş ilim adamanın çalışması üzerinde cemiyet tesirlerinin derecesi. İl­ mî sonuçların cemiyet şart ve tesirlerine bağlı olmadığı. - Cemiyet kuv­ vetlerinin ilmî t e r a k k i d e k i yönelmeler üzerindeki tesir derecesi. - İlmî ça­ lışmanın ilmî i h t i y a c a göre cemiyet şartları y a r a t m a s ı . - İ l m i n kendi iç bünyesi icaplarına göre ilerlemesinde cemiyet şartlarının tesirleri. - Ce­ m i y e t şartlarının ilmî ilerlemenin hızlanması ve yavaşlaması üzerindeki tesirleri.

BÖLÜM VI. İlim ve teknoloji. İlim ve teknoloji - İlmî ve teknolojik a r a ş t ı r m a arasındaki yakınlık. Saf ilim ve t a t b i k î ilim. - İlmî çalışma­ n ı n t a t b i k î m a h i y e t ve gayesi. - P r a t i k değerdeki buluşların i n s a n ha­ y a t ı n d a k i rolü ve bu rolün eskiliği. - İ l m i n ve ilmî m e t o d u n eskiliği. - İ p ­ tidaî insanlarda ilmî düşünce. - Sihrin m ü ş a h e d e y e d a y a n a n tarafı. - En eski ilmî çalışma ile teknoloji arasındaki yakınlık. - Alet y a p m a kaabi-liyeti ile ilmî çalışma arasındaki bağlılık - İlmî çalışmadaki ilerleme kabiliyetinin teknolojidekine ü s t ü n l ü ğ ü .

(3)

BÖLÜM VII. İlmin insan ihtiyaçlarına uygulanması. İ l m i n insan teces­ s ü s ü n ü ve ilmî ihtiyaçları karşılaması. - İ l m i n p r a t i k ihtiyaçları karşı­ laması. - T a b i a t kuvvetleri karşısında insan. - T a t b i k î ilmin çeşitli bö­ lümleri. - Fizik ve sosyal m u h i t l e r i n k o n t r o l ü . - T ı b . - İlim ve endüstri. - İlim ile endüstri ve teknoloji arasındaki yardımlaşmalar. - Sâf ilim ve endüstri. T a t b i k i ilim ve e n d ü s t r i . İ n ş a işleri. Makine endüstrisi. -E l e k t r i k endüstrisi. - K i m y a endüstrisi. - Metallürji.

BÖLÜM VIII. İlme karşı yöneltilen tenkitler. - Felsefî t e n k i t . - İ l m i n tashihe m u h t a ç o l m a k t a d e v a m etmesi. - İlim ve i n s a n saadeti. - İ l m i n getirdiği d i n a m i z m ve i n s a n saadeti. - Değişme ve psikolojik demokra­ si. - İ l i m ve felsefe. - T a b i a t ilimleri ile sosyal ilimler arasında işbirliği. - İ l m î tetkikler ve h e s a p dışı gelişmeler. - İ l i m ve h a r b . - İlmî sonuçların etik b a k ı m ı n d a n tarafsızlığı. - İ l m i n k ö t ü y e kullanılması. - İlim ve ahlâk ve fazilet arasındaki m ü n a s e b e t l e r . - İ l m i n k ö t ü y e kullanılmasına karşı mücadele. - Cemiyet sınırları içindeki tedbirler. - Milletlerarası mesele­ ler. - İ l m i n u m u m u n menfaatine aykırı bir şekilde kullanılmasına karşı ilmî tedbir olarak ilmî bilginin ve ilmî zihniyetin yaygınlaşması. - T a r i h b o y u n c a ilmin insan h a y a t ı n d a k i r o l ü n ü n ve insanın ona olan güveninin a r t m a s ı . - İ l m i n popülarizasyonu.

BÖLÜM IX. Sonuç .İlim, m e d e n i y e t , ve k ü l t ü r . - Medeniyet ve kül­ t ü r . - Medeniyet ileriliği ve ilim. - İlmî ilerlemenin kültürel h a y a t ı m ı z üze­ rindeki tesiri. - E n t e l l e k t ü e l k ü l t ü r . - İ l m i n entellektüel k ü l t ü r üzerin­ deki tesirinin eskiliği. - K ü l t ü r e l h a y a t ı m ı z d a ilmin nüfuz sahası içine giren k ı s m ı n gittikçe genişlemesi. - Maddî m e d e n i y e t ve ilim, - Maddî m e d e n i y e t ileriliğinin çeşitli ölçüleri ve ilim. - T a r i h olayları ve de­ t e r m i n i z m . - T a r i h t e k i derin yönelmeler ve teferruat olayları. - K ı s a ö m ü r l ü kuvvetler ve u z u n vadeli âmiller. - H a y a t t a en hakikî m ü r ş i t ilimdir; bu sözün gerçekliği çeşidi cemiyetlere göre değişmediği gibi,

d o ğ r u l u ğ u n u n da t a r i h i n akışıyla birlikte arttığı ve ilmin ilerlemesiyle birlikte d a h a b ü y ü k m â n a kazanacağı.

*

A t a t ü r k ' ü n Dil ve Tarih-Coğrafya F a k ü l t e s i ' n i n ön cephesine ka­ b a r t m a harflerle yazılmış olan " H a y a t t a E n H a k i k î Mürşit İ l i m d i r " özdeyişini, Aydın Sayılı, bilimin ve bilimsel zihniyetin ülkede yaygınlaş­ tırılmasının zarurî bir i h t i y a ç olduğuna i n a n m a k l a , h e m bir y u r t görevini yerine getirmek ve gençleri bilim tarihine y a t k ı n l a ş t ı r m a k , h e m de Ata­ t ü r k ' e olan m i n n e t b o r c u n u ödemek amacıyla bir k i t a p konusu olarak kaleme almış b u l u n m a k t a d ı r .

(4)

Bilindiği üzere, Aydın Sayılı, lise son sınıfta iken, t a r i h dersi sına­ vında, A t a t ü r k ile, D o n ve Volga I r m a k l a r ı n d a olduğu gibi, Kızılırmak ve S a k a r y a Nehirlerinin birleştirilmesine ilişkin su projelerini tartışmış­ tır; A t a t ü r k de, bu gencin eğer isterse, t a r i h tahsil etmek üzere, y u r t dı­ şına gidebileceği i m k â n ı n d a n söz açmıştır. B u n u n üzerine, Aydın Sayılı Millî E ğ i t i m Bakanlığının, her yıl, y u r t dışına u z m a n l a ş m a k üzere gön­ derilecek gençler için açmış olduğu sınavı k a z a n a r a k , Bakanlığın işaret etmiş olduğu H a r v a r d Üniversitesi'nde, Bilim Tarihi dalını seçmiştir (1933). Yazar, A B D de, H a r v a r d ' t a , ünlü bilim tarihçisi George Sar-t o n ' u n y a n ı n d a , d ü n y a d a ilk kez olmak üzere, bilim Sar-tarihi dokSar-torasını, " İ s l â m D ü n y a s ı n d a Bilim Müesseseleri" k o n u s u n d a yapmıştır. Bilindi­ ği üzere, S a r t o n ' u n k a n a a t i n e göre, felsefenin görevi, felsefenin yapacağı iş, din ile bilimi birbirleriyle uzlaştırmaktır ("The m a i n purposes of philosophy are to unify knowledge a n d to harmonise it w i t h one's religi-ous c r e e d " ,Introduction to the History of Science, s. 76,1,1927, Baltimore).

K i t a b ı n yazarı, " h a y a t t a en hakikî m ü r ş i t " i n bilim adamları değil, fakat, bilim olduğunu v u r g u l a m a k t a d ı r . B u n u n l a birlikte, bilimden en çok bilim adamları aracılığıyla yararlanılmış olduğu vakıasını da göz ar­ dı e t m e m e k t e d i r . T o p l u m , işte bu gerçeği göz ö n ü n d e t u t a r a k teşkilât-lanmalıdır; kendini düzenlemelidir.

T o p l u m u n bilimi temele alması, yani, bilimi temele k o y a r a k teşki-kilâtlanması fikri çok eski bir geleneğe d a y a n m a k t a d ı r . Bu geleneği bir k a ç misâlle h a t ı r l a y a c a k olursak, bazı filozofları şöyle sıralayabiliriz: P l a t o n , t o p l u m d a adaletin gerçekleşmesi için, " y a devlet a d a m ı n ı n bilge, ya da bilgenin devlet a d a m ı " olması gerektiğine i n a n ı y o r d u . Francis Bacon ise, devlet idaresinde etkin olacak bir "Bilimler Hazînesi Bakan­ lığı" ön görmekteydi. E r n e s t R e n a n da, gelecekte, " i n s a n i n a n m a y a c a k ,

a m a , bilecek" diyordu. Yazılı t a r i h i n başlangıçlarında, bilimsel bilgiyi, özellikle m a t e m a t i k , astronomi ve t ı p alanlarında olmak üzere, elinde t u t m a k ve m ü m k ü n s e onu yalınız idareci zümrenin uhdesinde m u h a f a z a edip, h a l k a y a y g ı n l a ş t ı r m a m a k , böylece de bir "electi" (seçkin) zümresi o l u ş t u r m a k ç a b a l a r ı n d a n da h a b e r d a r b u l u n m a k t a y ı z . (Hind, Mısır, M e z o p o t a m y a uygarlıklarında d a h a belirgin olarak). Nitekim, k i t a b ı n y a z a r ı Aydın Sayılı'ya göre de, A t a t ü r k ' ü n " H a y a t t a en hakikî m ü r ş i t i l i m d i r " özdeyişi, m o d e r n h a y a t ı n vasıf ve icaplarını, bilimin insan için önemini, isabetli bir şekilde özlendirmiş b u l u n u y o r d u . Öyleki, bu özdeyiş, b ü t ü n insanlığa, her z a m a n için uygulanabilir m a h i y e t t e d i r . Bu özdeyiş, öyle bir doğruluğu haizdir ki, a d e t â , ölümsüz ve m u t l a k bir gerçekliktir. -Eğer Dil ve T a r i h Coğrafya F a k ü l t e s i bu gerçeğe u y g u n olarak h a r e k e t

(5)

ederse, kendisinden beklenileni yerine getirmiş olur-. Bu gerçeği anla­ mış ve uygulamış olan toplumlar, en ileri toplumlardır. Bu gerçeği an­ layacak olan t o p l u m l a r ise ilerlemeye aday olan t o p l u m l a r d ı r . İleri t o p l u m l a r ı n yeryüzündeki sayıları azdır. Çünkü, yer y ü z ü n d e , bilim yerine dini temeline k o y m u ş olan t o p l u m l a r çoğunlukta b u l u n m a k t a -dırlar. -Burada şu n o k t a y ı h a t ı r l a m a k , k o n u d a n u z a k l a ş m a sayılamasa gerektir: Gazali (ölm. 1111), "Filozofların Tutarsızlığı" (Tahafut al-Falasifa) adlı eserine yazmış olduğu d ö r t önsözde, şu n o k t a l a r ı vurgu­ l a m a k t a n geri d u r m a m ı ş t ı r : Filozofların " M a n t ı k i y y a t " , " R i y a z i y y â t " ve bir kısım " T a b i î y y a t " meselelerinde, t a m a m e n , "apodeiktik", b u r h a n ı , yani, genel, doğru ve zarurî, bir kelime ile, kesin delilleri vardır. A m a , " İ l a h i y y â t " t a (Metafizik a n l a m ı n d a ) , b u t ü r d e n delilleri y o k t u r . Oysa, bazı insanlar, filozofların bu alanda da kesin delillere sahip olduklarını zan ederek, din bağlarını (re-ligio) k o p a r m a k istemişlerdir. İ ş t e , bu t ü r insanlara, h a t a l a r ı n ı göstermek gerekmektedir-.

K i t a b ı n yazarı Aydın Sayılı tahlillerine d e v a m ederken, h a y a t t a h a n g i " m ü r ş i t " l e r v a r d ı r ? diye s o r m a k t a d ı r . Bilim, ne dereceye k a d a r , h a y a t t a , " ö n d e r " olabilir? demektedir. -Bu sorular, bize, t a r i h t e , T ü r k H a k a n ı (Türgişli Su-Lu? ölm. 738) ile Emevilerin H o r a s a n valisi Cuneyd (ölm. 733) arasında geçen, bildiğimiz kadarıyla, yazılı k ü l t ü r tarihimiz­ deki ilk felsefe-din, akıl-iman t a r t ı ş m a s ı n ı h a t ı r l a t m a k t a d ı r : " C u n e y d ..., H a k a n ' ı n bu sözleri üzerine, 'Siz, hükümlerinizi aklın caiz görüp gör­ memesine, fikir ölçünüz b a k ı m ı n d a n güzel olup olmamasına göre ayarlı-yorsunuz. Biz ise, Peygamberlere t â b i olan, insanları aklımıza göre ida­ reye kendimizi selahiyetli b u l m a y a n bir milletiz (ümmetiz). Çünkü, Al­ lah, bize faydalı olan şeylerin iç y ü z ü n ü , hâdiselerin sırrını ve mâhiyetle­ rini, semerelerini ve sonuçlarını bilir. İ n s a n l a r ise b u n u bilemezler. Her-şeyin dış y ü z ü n e göre h ü k ü m verirler. Zira, nice tedbirsiz kimseler kur­ t u l u ş a erdiği halde, nice i h t i y a t l ı ve tedbirli kimseler felâkete u ğ r a r l a r ' dedi. B u n u n üzerine, H a k a n , o n a : 'Sen, b u n d a n d a h a değerli söz söyle­ m e d i n . Bu sözünle kalbime derin bir kaygı a t t ı n ' d e d i " (Faza'il el-At-rak, S. 89, Şeşen neşri, 1967 Ankara, T ü r k K ü l t ü r ü n ü Araştırma E n s . ) . B u r a d a , t a r t ı ş m a n ı n temelinde, felsefede " F u t u r s c o n t i n g e n t s " denen ve gelecekte v u k u b u l a c a k olaylara ilişkin olan ferdî önermelerin (tekil önermeler) d a h a şimdiden, doğru mu yoksa yanlış mı olduklarını söy­ lemenin m ü m k ü n olup olmadığı meselesi yer almaktadır. Bu mesele, bilindiği üzere, Aristoteles t a r a f ı n d a n incelenmiştir (Peri Hermeneias 9. Bahis). Acaba, " Y a r ı n bir deniz harbi o l a c a k t ı r " önermesi h a k k ı n d a , d a h a b u g ü n d e n , doğrudur veya yanlıştır diyebilir m i y i z ? H a y ı r , diyeme­ yiz. Bu önerme h a k k ı n d a doğrudur veya yanlıştır diyebilmek için yarını

(6)

beklemek, deniz h a r b i n i n gerçekten v u k u a gelip gelmediğini görmek lâ­ zımdır. O halde, b u g ü n , bazı alanlarda, y a r ı n ne olacağını gerçekten bilemiyoruz. İşte, Cuneyd'in " n i c e tedbirsiz kimseler k u r t u l u ş a erdiği halde, nice i h t i y a t l ı ve tedbirli kimseler felâkete u ğ r a r l a r " sözünün te­ m e l i n d e b u gerçeklik b u l u n m a k t a d ı r ; ve, işte, T ü r k H a k a n ı b u y ü z d e n k a y g ı l a n m a y a başlamıştır. H a k a n , " r a s y o n e l " olan y a n ı n d a " a n t i r a s -n e l " sayılamasa bile, " s u p r a r a s y o -n e l " veya " i r r a s y o -n e l " ola-n bir ala-n bu­ l u n d u ğ u n u , t a r t ı ş m a l a r sırasında farketmiştir. B u " F u t u r s c o n t i n g e n t s " a, eğer, bir de " t e s a d ü f " k a v r a m ı n ı da eklersek, o z a m a n , insanın, ger­ çekten, çözüm bekleyen halis bir mesele karşısında b u l u n d u ğ u anlaşıl­ m ı ş olur; ve. y a z a r ı n sormuş olduğu, bilim, h a y a t t a , ne derecede gerçek önder olabilir? sorusu derin bir m a n â kazanır-. Y a z a r a göre, bilim, doğ­ r u yolu gösterir, " i r ş â d " eder; a m a , " t a h m i l " v e " i c b a r " etmez.

Aydın Sayılı, tahlillerine devamla, akıl h a y a t ı n a ağırlık v e r m e n i n d u y g u ve irade h a y a t ı n ı k ü ç ü m s e m e k veya körletmek a n l a m ı n a gelme­ diğini söylemektedir. O n a göre, duygu ve irade h a y a t ı , eğer, bilimsel zihniyet ile temellendirilirse, faydalı olur. Esasen, bilimin sınırlarını bilmek, bilimsel zihniyet gereğidir; ve yine de, bilim, gerek m a d d î ge­ rekse m a n e v î h a y a t t a , " m ü r ş i t " olarak en önde gelmelidir. Çünkü, o, dil, din, cinsiyet, ırk sınırları ötesinde, serbestçe gelişir, ilerler; ve, de­ ğerini, m e d e n i y e t i y a r a t a r a k k a n ı t l a r .

Bilim ile ahlâk arasındaki ilişkiye gelince: Bilimin yapısında ne iyi ne de k ö t ü yer almıştır. Öyleki, bilim, yapıcı yolda da, yıkıcı yolda da, kullanılabilir. K u l l a n ı m a k a r a r v e r m e k i n s a n a kalmış bir iştir. Zararlı yolda k u l l a n ı l m a k t a d ı r gerekçesiyle bilimden vaz geçilemez. Çünkü, insanın h a y a t ı oyuncak değildir. Çünkü, insanın h a y a t ı oyuncak edile­ mez. Bilimin zararlı yolda kullanılmasına karşı tedbir, bilimsel zihniyetin yaygınlaştırılmasıdır. Bilim, ahlâkla yapılır. Bilim, insanı d ü r ü s t , taraf­ sız, sabırlı, alçak gönüllü, u z a k görüşlü kılar. Bilim tecessüsü t a t m i n eder; m a d d î acıları dindirir; i n s a n a y a k ı ş a n r a h a t bir h a y a t sağlar; zulme ve sefalete karşı kor. Bilim, acze ve sefalete karşı bir ü m i t kaynağı oluşturur; insanı m i s t i k d a v r a n ı ş t a n sıyırır; k ö r bir gelenek saplantısını önler. Bilim d i n a m i k t i r . Bilim, t o p l u m u ilerleten lokomotiftir. Bilim, medenî d ü n y a ­ nın belkemiğidir. O n a bel bağlayanlar medenileşirler. -Bilimin çok olum­ l u bir t a r z d a tasviri E r n e s t R e n a n t a r a f ı n d a n yapılmıştır. R e n a n ' a göre, gelecekte, peygamberlerin yerini bilim adamları, mucizelerin yerini de bilimsel keşifler ve icatlar alacaktır. Bu teze karşı y a p ı l a n eleştirileri ise, felsefî antropoloji y a p a n (Max Scheler'in kişilik tahlilleri gibi) v e y a per-sonalist denen akımlarda, egziztans felsefelerinin bir kısmında, edebiyat

(7)

alanındaki bazı eserlerde görmek m ü m k ü n d ü r -Aldous H u x l e y ' i n Brave New World'ünde olduğu gibi).

Yazar Sayılı, bilime karşı y a p ı l a n ve " d e t e r m i n i s t görüş yıkılmıştır"-d a n i b a r e t eleştiriyi, yıkılmıştır"-determinizm k a v r a m ı yerine, bilimyıkılmıştır"-de, artık, ihti-maliyet kavrama geçmiş b u l u n m a k t a d ı r diyerek cevaplandırmıştır. Ya­ zara göre, bilimde eksiklikler ya da gedikler bulunabilir, ama, bilim, bunları düzeltir, yeniden ele alır, kendisini t a s h i h eder. İşte b u n u n adına da bilimde ilerleme denir. İleri t o p l u m da bilimle yoğurulmuş toplum­ d u r . Haksızlığı yenmiş, sağlıklı t o p l u m d u r . Bilim refah, bayındırlık, sıh­ h a t t e m i n eder. Bilim ile saadet arasında da bir ilişki m e v c u t t u r (Bu fikir, F a r a b i ' n i n ana fikridir). Diğer k ü l t ü r ve uygarlık öğeleri gibi felsefe ve s a n a t da bilime dayanırlarsa ilerler. Bu d e m e k t i r ki, y a z a r a göre, bilim bağımsız bir değişgen ise, t o p l u m u o l u ş t u r a n öteki öğeler, t e k n i k , felsefe, din, ahlâk, h u k u k , s a n a t , siyaset.... ona bağımlı değiş-genlerdir.

Eserin en ilginç yönlerinden birisi, yüzlerce şekilde tarifi verilmiş olan " m e d e n i y e t " , " k ü l t ü r " , " m a n e v î m e d e n i y e t " , " m a d d î k ü l t ü r " , " e n t e l l e k t ü e l k ü l t ü r " k a v r a m l a r ı n a açıklık getirmek olmuştur.

" H a y a t t a en hakîkî m ü r ş i t i l i m d i r " özdeyişini A t a t ü r k ' ü n şu dü­ şünceleri arasında m ü t a l e a etmek, ona layık olduğu a n l a m çerçevesini de verir:

"...Gözlerimizi k a p a y ı p , m ü c e r r e d yaşadığımızı farzedemeyiz. Mem­ leketimizi bir çember içine alıp cihan ile alâkasız y a ş a y a m a y ı z . Bilâkis, m ü t e r a k k î , m ü t e m e d d i n bir millet olarak m e d e n i y e t sahasının üze­ rine yaşayacağız. Bu k a y ı t ancak ilim ve fen ile olur. İlim ve fen nerede ise o r a d a n olacağız ve her ferd-i milletin kafasına koyacağız..."

Referanslar

Benzer Belgeler

Yazında yer alan çalışmalar, yalnızca FÜTZ faktörlerinin yerel ve genel önceliklendirmesini analitik hiyerarşi proses yöntemiyle belirlenmiş, FÜTZ faktörleri temelinde

Now, using the working region for auxiliary parameters and other input parameters, we would like to discuss the behavior of the strong coupling constants in terms of q 2. The

In this thesis, a microstrip patch-type WiMAX antenna with a parasitic radiator, two metallic side walls and an upper dielectric layer have been analyzed,

According to the Turkish Association of Travel Agencies research, more than 86% of domestic tourism activity is characterised by sun and sea type of tourism, with the main push

In the next part of the article the instagram accounts and instagram stories of 5 private theatre, account of State Theater and Istanbul City Theater in Turkey will be analyzed

Çok Azalıyor Biraz Azalıyor Aynı Kalıyor Biraz Artıyor Çok Artıyor 4. Bu sahne

(The system described by Dick et al requires the user to type Prolog queries, and hence to know the translation from Z.)The Z schema was mapped to a form from which the

On the other hand, the error performance of the stochastic models for the USD-TL exchange rates are more accurate compared to time series models and forward exchange