Aydın SAYILI
Prof. Dr. Mübahat T Ü R K E R - K Ü Y E L
Eser, A n k a r a ' d a , üç kez basılmıştır: 1948 Millî E ğ i t i m Bakanlığı, 1989 G ü n d o ğ d u Yayınları, 1990 K ü l t ü r Bakanlığı.
Elimizdeki n ü s h a , K ü l t ü r Bakanlığı'nın " B i l i m ve T e k n i k Eserleri Dizisi" nin 4. kitabıdır. Bu haliyle eser, 1948 yılının tıpkı basımı sayıla bilir.
Eserin " İ ç i n d e k i l e r " şunlardır:
Giriş: Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. Bu sözün hususî şart ve za m a n kayıtlarıyla sınırlanmadığı-Tarih b o y u n c a ve g ü n ü m ü z d e insanla r ı n kendileri için seçtikleri mürşitler -İlmin m ü r ş i t olma b a k ı m ı n d a n sı nırları. - K i t a p t a k i bölümlerin özeti. - İ l m i n insan h a y a t ı n d a k i rolü ve bu r o l ü n z a m a n l a ve ilmî ilerlemeyle birlikte b ü y ü m e s i - Mürşit olarak ilim ve m ü r ş i t olarak ilim a d a m l a r ı . - İlmi m ü r ş i t olarak t a n ı m a m a n ı n veya geri p l â n d a b u l u n d u r m a n ı n yanlışlığı.
BÖLÜM I. İlmin bazı özellikleri. Zihnî faaliyetin verimliliği-İlim, il mî çalışma, ve ilmî m e t o t ; kısa tarifler. - İlmî çalışmanın kümülatif ol d u ğ u ve ilmin ilerleme kabiliyeti; ilim millet, din, dil ve ı r k sınırlarını aşar-Müstakil ilmî buluşlar; m ü s t a k i l ve çağdaş ilmî buluşlar.-İlimde önceden t a h m i n , -İlmî zihniyetin t a t b i k a t t a k i sınırları ve bu n o k s a n ı n işbirliği y a r d ı m ı y l a giderilmesi. - İlmî a r a ş t ı r m a d a işbirliğinin z a r u r i ol duğu. - Çeşitli u z m a n l ı k dalları; işbölümü ve işbirliği.
BÖLÜM II. İlmin ilerlemesi. İ l m i n ilerleme kabiliyeti. - İ l i m ve ilmî a r a ş t ı r m a ; ilmin b ü t ü n ayırıcı vasıfları kendilerini kesin olarak ilmî a r a ş t ı r m a d a gösterirler. İ l m i n d i n a m i k vasfı - İlmî ilerleme ve bir k a ç analoji. T a r i h b o y u n c a ilmî ilerleme. İlmî ilerlemenin d u r m a s ı . İ l m i n tarihî ilerlemesindeki coğrafî göçler. İlmî m e t o d u n gelişmesi. -Muhtelif medeniyetler arasında ilmî t e m a s ve ilmî bilgi alış verişi. - Mede niyetler arasındaki t e m a s t a taklitçilikten kaçınma. - Cemiyetlerin sta-tikleşme t e m a y ü l ü n e karşı ilmin cemiyet bünyesine dinamizm getirmesi.
BÖLÜM III. İlmî ilerlemenin tahlili. İ l m i ilerleme ve olgu bilgisi. -İlmî ilerleme ve ilmin k a n u n l a r ı . - İlmi ilerleme ve teoriler. - Teori ve hipotez, - E n d ü k s i y o n ve dedüksiyon. - Flojiston teorisi. - K o r p ü s k ü l ve dalga teorileri, k u a n t u m teorisi. - O r t a k merkezli küreler teorisi. - Te orilerin ilimde ve ilmî ilerlemede rolleri. - Teorilerin t e r k edilmesinin ilmî ilerlemedeki m â n a s ı . - Tefsir ve kavrayış şekilleri. - İlmin ilerleme kabiliyetinin ilmin ilerilik d u r u m u y l a m ü n a s e b e t i . - İlmî ilerleme, ilmî m e t o t , ve ilmî bilgi zenginliği.
BÖLÜM IV. Değişme ve değişmeye karşı mukavemet. İ l m i n t e r a k k i mücadelesi. - İlmî yeniliklerin mücadelesiz k a b u l edilmemelerinin çe şitli sebepleri. - Genel olarak değişmenin ve yeniliğin y a d ı r g a n m a s ı ; iti y a t l a r . - İlim. ve t a a s s u p . - Fikir, prensip ve inançların h a y a t ı m ı z d a k i rol leri. - İ l m i n ilerlemesi ve cemiyet terakkisiyle dinamizm ve stabilite ara sındaki bağlılıklar-Terakkicilik ve gelenekçilik. - Cemiyet şartlarında değişme ve ilim - Değişmeye i n t i b a k ve ilmin tarihî rolü. - Tekamül-cülük zihniyetinin ilmin yardımıyla gittikçe 6n p l â n a geçmesi.
BÖLÜM V. Cemiyetin ilim üzerindeki etkileri. İlim ile cemiyet kuv vetleri arasındaki karşılıklı tesirler. - B ü y ü k a d a m ve cemiyet. - F e r t ce m i y e t i n ü s t ü n e ve dışına çıkabilir mi ? - Cemiyette y e n i kuvvetlerin ya ratılması. - İ l m i çalışmanın bu b a k ı m l a r d a n gösterdiği hususiyet. - İlmî ilerlemede ilmin iç bünyesi icapları ve cemiyet kuvvetlerinin tesirleri. -İ h t i y a c ı n ilmî ve teknolojik buluşları kamçılaması. - Faydacılık prensibi ve ilmî tecessüs. - İ l i m a d a m ı n ı n cemiyetten ve cemiyet tesirlerinden sıyrılması. - İlim a d a m l a r ı n ı n yetişmesinde m u h i t şartlarının tesiri. - Ye tişmiş ilim adamanın çalışması üzerinde cemiyet tesirlerinin derecesi. İl mî sonuçların cemiyet şart ve tesirlerine bağlı olmadığı. - Cemiyet kuv vetlerinin ilmî t e r a k k i d e k i yönelmeler üzerindeki tesir derecesi. - İlmî ça lışmanın ilmî i h t i y a c a göre cemiyet şartları y a r a t m a s ı . - İ l m i n kendi iç bünyesi icaplarına göre ilerlemesinde cemiyet şartlarının tesirleri. - Ce m i y e t şartlarının ilmî ilerlemenin hızlanması ve yavaşlaması üzerindeki tesirleri.
BÖLÜM VI. İlim ve teknoloji. İlim ve teknoloji - İlmî ve teknolojik a r a ş t ı r m a arasındaki yakınlık. Saf ilim ve t a t b i k î ilim. - İlmî çalışma n ı n t a t b i k î m a h i y e t ve gayesi. - P r a t i k değerdeki buluşların i n s a n ha y a t ı n d a k i rolü ve bu rolün eskiliği. - İ l m i n ve ilmî m e t o d u n eskiliği. - İ p tidaî insanlarda ilmî düşünce. - Sihrin m ü ş a h e d e y e d a y a n a n tarafı. - En eski ilmî çalışma ile teknoloji arasındaki yakınlık. - Alet y a p m a kaabi-liyeti ile ilmî çalışma arasındaki bağlılık - İlmî çalışmadaki ilerleme kabiliyetinin teknolojidekine ü s t ü n l ü ğ ü .
BÖLÜM VII. İlmin insan ihtiyaçlarına uygulanması. İ l m i n insan teces s ü s ü n ü ve ilmî ihtiyaçları karşılaması. - İ l m i n p r a t i k ihtiyaçları karşı laması. - T a b i a t kuvvetleri karşısında insan. - T a t b i k î ilmin çeşitli bö lümleri. - Fizik ve sosyal m u h i t l e r i n k o n t r o l ü . - T ı b . - İlim ve endüstri. - İlim ile endüstri ve teknoloji arasındaki yardımlaşmalar. - Sâf ilim ve endüstri. T a t b i k i ilim ve e n d ü s t r i . İ n ş a işleri. Makine endüstrisi. -E l e k t r i k endüstrisi. - K i m y a endüstrisi. - Metallürji.
BÖLÜM VIII. İlme karşı yöneltilen tenkitler. - Felsefî t e n k i t . - İ l m i n tashihe m u h t a ç o l m a k t a d e v a m etmesi. - İlim ve i n s a n saadeti. - İ l m i n getirdiği d i n a m i z m ve i n s a n saadeti. - Değişme ve psikolojik demokra si. - İ l i m ve felsefe. - T a b i a t ilimleri ile sosyal ilimler arasında işbirliği. - İ l m î tetkikler ve h e s a p dışı gelişmeler. - İ l i m ve h a r b . - İlmî sonuçların etik b a k ı m ı n d a n tarafsızlığı. - İ l m i n k ö t ü y e kullanılması. - İlim ve ahlâk ve fazilet arasındaki m ü n a s e b e t l e r . - İ l m i n k ö t ü y e kullanılmasına karşı mücadele. - Cemiyet sınırları içindeki tedbirler. - Milletlerarası mesele ler. - İ l m i n u m u m u n menfaatine aykırı bir şekilde kullanılmasına karşı ilmî tedbir olarak ilmî bilginin ve ilmî zihniyetin yaygınlaşması. - T a r i h b o y u n c a ilmin insan h a y a t ı n d a k i r o l ü n ü n ve insanın ona olan güveninin a r t m a s ı . - İ l m i n popülarizasyonu.
BÖLÜM IX. Sonuç .İlim, m e d e n i y e t , ve k ü l t ü r . - Medeniyet ve kül t ü r . - Medeniyet ileriliği ve ilim. - İlmî ilerlemenin kültürel h a y a t ı m ı z üze rindeki tesiri. - E n t e l l e k t ü e l k ü l t ü r . - İ l m i n entellektüel k ü l t ü r üzerin deki tesirinin eskiliği. - K ü l t ü r e l h a y a t ı m ı z d a ilmin nüfuz sahası içine giren k ı s m ı n gittikçe genişlemesi. - Maddî m e d e n i y e t ve ilim, - Maddî m e d e n i y e t ileriliğinin çeşitli ölçüleri ve ilim. - T a r i h olayları ve de t e r m i n i z m . - T a r i h t e k i derin yönelmeler ve teferruat olayları. - K ı s a ö m ü r l ü kuvvetler ve u z u n vadeli âmiller. - H a y a t t a en hakikî m ü r ş i t ilimdir; bu sözün gerçekliği çeşidi cemiyetlere göre değişmediği gibi,
d o ğ r u l u ğ u n u n da t a r i h i n akışıyla birlikte arttığı ve ilmin ilerlemesiyle birlikte d a h a b ü y ü k m â n a kazanacağı.
*
A t a t ü r k ' ü n Dil ve Tarih-Coğrafya F a k ü l t e s i ' n i n ön cephesine ka b a r t m a harflerle yazılmış olan " H a y a t t a E n H a k i k î Mürşit İ l i m d i r " özdeyişini, Aydın Sayılı, bilimin ve bilimsel zihniyetin ülkede yaygınlaş tırılmasının zarurî bir i h t i y a ç olduğuna i n a n m a k l a , h e m bir y u r t görevini yerine getirmek ve gençleri bilim tarihine y a t k ı n l a ş t ı r m a k , h e m de Ata t ü r k ' e olan m i n n e t b o r c u n u ödemek amacıyla bir k i t a p konusu olarak kaleme almış b u l u n m a k t a d ı r .
Bilindiği üzere, Aydın Sayılı, lise son sınıfta iken, t a r i h dersi sına vında, A t a t ü r k ile, D o n ve Volga I r m a k l a r ı n d a olduğu gibi, Kızılırmak ve S a k a r y a Nehirlerinin birleştirilmesine ilişkin su projelerini tartışmış tır; A t a t ü r k de, bu gencin eğer isterse, t a r i h tahsil etmek üzere, y u r t dı şına gidebileceği i m k â n ı n d a n söz açmıştır. B u n u n üzerine, Aydın Sayılı Millî E ğ i t i m Bakanlığının, her yıl, y u r t dışına u z m a n l a ş m a k üzere gön derilecek gençler için açmış olduğu sınavı k a z a n a r a k , Bakanlığın işaret etmiş olduğu H a r v a r d Üniversitesi'nde, Bilim Tarihi dalını seçmiştir (1933). Yazar, A B D de, H a r v a r d ' t a , ünlü bilim tarihçisi George Sar-t o n ' u n y a n ı n d a , d ü n y a d a ilk kez olmak üzere, bilim Sar-tarihi dokSar-torasını, " İ s l â m D ü n y a s ı n d a Bilim Müesseseleri" k o n u s u n d a yapmıştır. Bilindi ği üzere, S a r t o n ' u n k a n a a t i n e göre, felsefenin görevi, felsefenin yapacağı iş, din ile bilimi birbirleriyle uzlaştırmaktır ("The m a i n purposes of philosophy are to unify knowledge a n d to harmonise it w i t h one's religi-ous c r e e d " ,Introduction to the History of Science, s. 76,1,1927, Baltimore).
K i t a b ı n yazarı, " h a y a t t a en hakikî m ü r ş i t " i n bilim adamları değil, fakat, bilim olduğunu v u r g u l a m a k t a d ı r . B u n u n l a birlikte, bilimden en çok bilim adamları aracılığıyla yararlanılmış olduğu vakıasını da göz ar dı e t m e m e k t e d i r . T o p l u m , işte bu gerçeği göz ö n ü n d e t u t a r a k teşkilât-lanmalıdır; kendini düzenlemelidir.
T o p l u m u n bilimi temele alması, yani, bilimi temele k o y a r a k teşki-kilâtlanması fikri çok eski bir geleneğe d a y a n m a k t a d ı r . Bu geleneği bir k a ç misâlle h a t ı r l a y a c a k olursak, bazı filozofları şöyle sıralayabiliriz: P l a t o n , t o p l u m d a adaletin gerçekleşmesi için, " y a devlet a d a m ı n ı n bilge, ya da bilgenin devlet a d a m ı " olması gerektiğine i n a n ı y o r d u . Francis Bacon ise, devlet idaresinde etkin olacak bir "Bilimler Hazînesi Bakan lığı" ön görmekteydi. E r n e s t R e n a n da, gelecekte, " i n s a n i n a n m a y a c a k ,
a m a , bilecek" diyordu. Yazılı t a r i h i n başlangıçlarında, bilimsel bilgiyi, özellikle m a t e m a t i k , astronomi ve t ı p alanlarında olmak üzere, elinde t u t m a k ve m ü m k ü n s e onu yalınız idareci zümrenin uhdesinde m u h a f a z a edip, h a l k a y a y g ı n l a ş t ı r m a m a k , böylece de bir "electi" (seçkin) zümresi o l u ş t u r m a k ç a b a l a r ı n d a n da h a b e r d a r b u l u n m a k t a y ı z . (Hind, Mısır, M e z o p o t a m y a uygarlıklarında d a h a belirgin olarak). Nitekim, k i t a b ı n y a z a r ı Aydın Sayılı'ya göre de, A t a t ü r k ' ü n " H a y a t t a en hakikî m ü r ş i t i l i m d i r " özdeyişi, m o d e r n h a y a t ı n vasıf ve icaplarını, bilimin insan için önemini, isabetli bir şekilde özlendirmiş b u l u n u y o r d u . Öyleki, bu özdeyiş, b ü t ü n insanlığa, her z a m a n için uygulanabilir m a h i y e t t e d i r . Bu özdeyiş, öyle bir doğruluğu haizdir ki, a d e t â , ölümsüz ve m u t l a k bir gerçekliktir. -Eğer Dil ve T a r i h Coğrafya F a k ü l t e s i bu gerçeğe u y g u n olarak h a r e k e t
ederse, kendisinden beklenileni yerine getirmiş olur-. Bu gerçeği anla mış ve uygulamış olan toplumlar, en ileri toplumlardır. Bu gerçeği an layacak olan t o p l u m l a r ise ilerlemeye aday olan t o p l u m l a r d ı r . İleri t o p l u m l a r ı n yeryüzündeki sayıları azdır. Çünkü, yer y ü z ü n d e , bilim yerine dini temeline k o y m u ş olan t o p l u m l a r çoğunlukta b u l u n m a k t a -dırlar. -Burada şu n o k t a y ı h a t ı r l a m a k , k o n u d a n u z a k l a ş m a sayılamasa gerektir: Gazali (ölm. 1111), "Filozofların Tutarsızlığı" (Tahafut al-Falasifa) adlı eserine yazmış olduğu d ö r t önsözde, şu n o k t a l a r ı vurgu l a m a k t a n geri d u r m a m ı ş t ı r : Filozofların " M a n t ı k i y y a t " , " R i y a z i y y â t " ve bir kısım " T a b i î y y a t " meselelerinde, t a m a m e n , "apodeiktik", b u r h a n ı , yani, genel, doğru ve zarurî, bir kelime ile, kesin delilleri vardır. A m a , " İ l a h i y y â t " t a (Metafizik a n l a m ı n d a ) , b u t ü r d e n delilleri y o k t u r . Oysa, bazı insanlar, filozofların bu alanda da kesin delillere sahip olduklarını zan ederek, din bağlarını (re-ligio) k o p a r m a k istemişlerdir. İ ş t e , bu t ü r insanlara, h a t a l a r ı n ı göstermek gerekmektedir-.
K i t a b ı n yazarı Aydın Sayılı tahlillerine d e v a m ederken, h a y a t t a h a n g i " m ü r ş i t " l e r v a r d ı r ? diye s o r m a k t a d ı r . Bilim, ne dereceye k a d a r , h a y a t t a , " ö n d e r " olabilir? demektedir. -Bu sorular, bize, t a r i h t e , T ü r k H a k a n ı (Türgişli Su-Lu? ölm. 738) ile Emevilerin H o r a s a n valisi Cuneyd (ölm. 733) arasında geçen, bildiğimiz kadarıyla, yazılı k ü l t ü r tarihimiz deki ilk felsefe-din, akıl-iman t a r t ı ş m a s ı n ı h a t ı r l a t m a k t a d ı r : " C u n e y d ..., H a k a n ' ı n bu sözleri üzerine, 'Siz, hükümlerinizi aklın caiz görüp gör memesine, fikir ölçünüz b a k ı m ı n d a n güzel olup olmamasına göre ayarlı-yorsunuz. Biz ise, Peygamberlere t â b i olan, insanları aklımıza göre ida reye kendimizi selahiyetli b u l m a y a n bir milletiz (ümmetiz). Çünkü, Al lah, bize faydalı olan şeylerin iç y ü z ü n ü , hâdiselerin sırrını ve mâhiyetle rini, semerelerini ve sonuçlarını bilir. İ n s a n l a r ise b u n u bilemezler. Her-şeyin dış y ü z ü n e göre h ü k ü m verirler. Zira, nice tedbirsiz kimseler kur t u l u ş a erdiği halde, nice i h t i y a t l ı ve tedbirli kimseler felâkete u ğ r a r l a r ' dedi. B u n u n üzerine, H a k a n , o n a : 'Sen, b u n d a n d a h a değerli söz söyle m e d i n . Bu sözünle kalbime derin bir kaygı a t t ı n ' d e d i " (Faza'il el-At-rak, S. 89, Şeşen neşri, 1967 Ankara, T ü r k K ü l t ü r ü n ü Araştırma E n s . ) . B u r a d a , t a r t ı ş m a n ı n temelinde, felsefede " F u t u r s c o n t i n g e n t s " denen ve gelecekte v u k u b u l a c a k olaylara ilişkin olan ferdî önermelerin (tekil önermeler) d a h a şimdiden, doğru mu yoksa yanlış mı olduklarını söy lemenin m ü m k ü n olup olmadığı meselesi yer almaktadır. Bu mesele, bilindiği üzere, Aristoteles t a r a f ı n d a n incelenmiştir (Peri Hermeneias 9. Bahis). Acaba, " Y a r ı n bir deniz harbi o l a c a k t ı r " önermesi h a k k ı n d a , d a h a b u g ü n d e n , doğrudur veya yanlıştır diyebilir m i y i z ? H a y ı r , diyeme yiz. Bu önerme h a k k ı n d a doğrudur veya yanlıştır diyebilmek için yarını
beklemek, deniz h a r b i n i n gerçekten v u k u a gelip gelmediğini görmek lâ zımdır. O halde, b u g ü n , bazı alanlarda, y a r ı n ne olacağını gerçekten bilemiyoruz. İşte, Cuneyd'in " n i c e tedbirsiz kimseler k u r t u l u ş a erdiği halde, nice i h t i y a t l ı ve tedbirli kimseler felâkete u ğ r a r l a r " sözünün te m e l i n d e b u gerçeklik b u l u n m a k t a d ı r ; ve, işte, T ü r k H a k a n ı b u y ü z d e n k a y g ı l a n m a y a başlamıştır. H a k a n , " r a s y o n e l " olan y a n ı n d a " a n t i r a s -n e l " sayılamasa bile, " s u p r a r a s y o -n e l " veya " i r r a s y o -n e l " ola-n bir ala-n bu l u n d u ğ u n u , t a r t ı ş m a l a r sırasında farketmiştir. B u " F u t u r s c o n t i n g e n t s " a, eğer, bir de " t e s a d ü f " k a v r a m ı n ı da eklersek, o z a m a n , insanın, ger çekten, çözüm bekleyen halis bir mesele karşısında b u l u n d u ğ u anlaşıl m ı ş olur; ve. y a z a r ı n sormuş olduğu, bilim, h a y a t t a , ne derecede gerçek önder olabilir? sorusu derin bir m a n â kazanır-. Y a z a r a göre, bilim, doğ r u yolu gösterir, " i r ş â d " eder; a m a , " t a h m i l " v e " i c b a r " etmez.
Aydın Sayılı, tahlillerine devamla, akıl h a y a t ı n a ağırlık v e r m e n i n d u y g u ve irade h a y a t ı n ı k ü ç ü m s e m e k veya körletmek a n l a m ı n a gelme diğini söylemektedir. O n a göre, duygu ve irade h a y a t ı , eğer, bilimsel zihniyet ile temellendirilirse, faydalı olur. Esasen, bilimin sınırlarını bilmek, bilimsel zihniyet gereğidir; ve yine de, bilim, gerek m a d d î ge rekse m a n e v î h a y a t t a , " m ü r ş i t " olarak en önde gelmelidir. Çünkü, o, dil, din, cinsiyet, ırk sınırları ötesinde, serbestçe gelişir, ilerler; ve, de ğerini, m e d e n i y e t i y a r a t a r a k k a n ı t l a r .
Bilim ile ahlâk arasındaki ilişkiye gelince: Bilimin yapısında ne iyi ne de k ö t ü yer almıştır. Öyleki, bilim, yapıcı yolda da, yıkıcı yolda da, kullanılabilir. K u l l a n ı m a k a r a r v e r m e k i n s a n a kalmış bir iştir. Zararlı yolda k u l l a n ı l m a k t a d ı r gerekçesiyle bilimden vaz geçilemez. Çünkü, insanın h a y a t ı oyuncak değildir. Çünkü, insanın h a y a t ı oyuncak edile mez. Bilimin zararlı yolda kullanılmasına karşı tedbir, bilimsel zihniyetin yaygınlaştırılmasıdır. Bilim, ahlâkla yapılır. Bilim, insanı d ü r ü s t , taraf sız, sabırlı, alçak gönüllü, u z a k görüşlü kılar. Bilim tecessüsü t a t m i n eder; m a d d î acıları dindirir; i n s a n a y a k ı ş a n r a h a t bir h a y a t sağlar; zulme ve sefalete karşı kor. Bilim, acze ve sefalete karşı bir ü m i t kaynağı oluşturur; insanı m i s t i k d a v r a n ı ş t a n sıyırır; k ö r bir gelenek saplantısını önler. Bilim d i n a m i k t i r . Bilim, t o p l u m u ilerleten lokomotiftir. Bilim, medenî d ü n y a nın belkemiğidir. O n a bel bağlayanlar medenileşirler. -Bilimin çok olum l u bir t a r z d a tasviri E r n e s t R e n a n t a r a f ı n d a n yapılmıştır. R e n a n ' a göre, gelecekte, peygamberlerin yerini bilim adamları, mucizelerin yerini de bilimsel keşifler ve icatlar alacaktır. Bu teze karşı y a p ı l a n eleştirileri ise, felsefî antropoloji y a p a n (Max Scheler'in kişilik tahlilleri gibi) v e y a per-sonalist denen akımlarda, egziztans felsefelerinin bir kısmında, edebiyat
alanındaki bazı eserlerde görmek m ü m k ü n d ü r -Aldous H u x l e y ' i n Brave New World'ünde olduğu gibi).
Yazar Sayılı, bilime karşı y a p ı l a n ve " d e t e r m i n i s t görüş yıkılmıştır"-d a n i b a r e t eleştiriyi, yıkılmıştır"-determinizm k a v r a m ı yerine, bilimyıkılmıştır"-de, artık, ihti-maliyet kavrama geçmiş b u l u n m a k t a d ı r diyerek cevaplandırmıştır. Ya zara göre, bilimde eksiklikler ya da gedikler bulunabilir, ama, bilim, bunları düzeltir, yeniden ele alır, kendisini t a s h i h eder. İşte b u n u n adına da bilimde ilerleme denir. İleri t o p l u m da bilimle yoğurulmuş toplum d u r . Haksızlığı yenmiş, sağlıklı t o p l u m d u r . Bilim refah, bayındırlık, sıh h a t t e m i n eder. Bilim ile saadet arasında da bir ilişki m e v c u t t u r (Bu fikir, F a r a b i ' n i n ana fikridir). Diğer k ü l t ü r ve uygarlık öğeleri gibi felsefe ve s a n a t da bilime dayanırlarsa ilerler. Bu d e m e k t i r ki, y a z a r a göre, bilim bağımsız bir değişgen ise, t o p l u m u o l u ş t u r a n öteki öğeler, t e k n i k , felsefe, din, ahlâk, h u k u k , s a n a t , siyaset.... ona bağımlı değiş-genlerdir.
Eserin en ilginç yönlerinden birisi, yüzlerce şekilde tarifi verilmiş olan " m e d e n i y e t " , " k ü l t ü r " , " m a n e v î m e d e n i y e t " , " m a d d î k ü l t ü r " , " e n t e l l e k t ü e l k ü l t ü r " k a v r a m l a r ı n a açıklık getirmek olmuştur.
" H a y a t t a en hakîkî m ü r ş i t i l i m d i r " özdeyişini A t a t ü r k ' ü n şu dü şünceleri arasında m ü t a l e a etmek, ona layık olduğu a n l a m çerçevesini de verir:
"...Gözlerimizi k a p a y ı p , m ü c e r r e d yaşadığımızı farzedemeyiz. Mem leketimizi bir çember içine alıp cihan ile alâkasız y a ş a y a m a y ı z . Bilâkis, m ü t e r a k k î , m ü t e m e d d i n bir millet olarak m e d e n i y e t sahasının üze rine yaşayacağız. Bu k a y ı t ancak ilim ve fen ile olur. İlim ve fen nerede ise o r a d a n olacağız ve her ferd-i milletin kafasına koyacağız..."