• Sonuç bulunamadı

1748-1749 yılında Konya'da sosyal ve iktisadi hayat (57 numaralı şer'iye siciline göre)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1748-1749 yılında Konya'da sosyal ve iktisadi hayat (57 numaralı şer'iye siciline göre)"

Copied!
400
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI YENİÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI

1748 – 1749 YILINDA KONYA’DA SOSYAL ve İKTİSADÎ HAYAT ( 57 NUMARALI ŞER’İYE SİCİLİNE GÖRE )

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. Mehmet İPÇİOĞLU

Hazırlayan Mehmet ALTAN

044202031004

KONYA 2007

(2)

ÖZET

Osmanlı Devlet’i altıyüzyıldan fazla yaşayan bir devlet olarak, Türk tarihi açısından en mühim belgeleri bırakmış olan devlettir. Şer’iye sicilleri de bu belgeler içinde içtimaî, hukukî ve iktisadî tarih açısından en mühimlerindendir.

1748 – 11749 yılını kapsayan 57 numaralı şer’iye sicilinde 672 adet belge bulunmaktadır. Bu belgeler Miras davaları, aile, vesayet, adlî olaylar, görevli tayinleri ve vergi vb. iktisadî ve sosyal olayları içermektedir.

Bu çalışmanın sonucunda Osmanlı toplumunda ailenin önemli bir kurum olduğu anlaşılmaktadır. Hemen herkesin evlendiği, nikah, mehir boşanma gibi konularda kadınların da erkekler kadar söz sahibi olduğu görülmektedir. Osmanlı toplumunda çok evlilik yok dnecek kadar azdır. Ortalama çocuk sayısı dörttür. Belgelerden dönemin bir çok kurumuna ( vakıf, medrese, han, cami vb. ) ulaşmak mümkün olmaktadır.

Söz konusu yıllar Osmanlı Devlet’inin gerileme yıllarına tekabül ettiği içinasayiş olayları ile ilgili bir çok belge bulunmaktadır. Özellikle şakiliğin önlenmesine önem verildiği görülmektedir.

57 numaralı şer’iye sicili kısa bir zaman dilimini kapsa da dönemin Konya tarihine ait çok önemli belgeler ortaya çıkmıştır. Bu da bize şer’iye sicillerinin tarih araştırmalarında ki önemini göstermektedir.

(3)

ABSTRACT

The Ottoman Empire which has been lived over six hundred years left the most important documents in respect of Turkish History. Judicial records are also the most important documents among those documents in respect of social, juridical, and economical history.

There are 672 pieces documents at 57 number judicial records which cover 1748 – 11749 years. Those documents include economical and social events as inheritance law suits, family, guardianship, juridical events, and appointments and tax…etc.

At the end of this study, it has been understood that the family is an important foundation in Ottoman society. It is seen that nearly everybody got married and the women were also arbiter about subjects as marriage, divorce, marriage present for woman. Multi marriage (one man – a few women) was very less even saying as there is no. Average children number was four. It is possible to reach many foundation of period (as charitable foundation, school, hotel, mosque…etc) through documents.

The mentioned years are devolution period of Ottoman State so there are lots of document about public security events. It is seen that especially preventing robbery has been given importance.

Despite 57 numbers judicial record covers a short time section; very important documents regarding Konya history were emerged. This case shows us the importance of judicial records at history researches.

(4)

İÇİNDEKİLER………....I ÖNSÖZ………II GİRİŞ

I - Şer’iye Sicilleri ve Muhteviyatı ……….. 1

II - Şer’iye Sicillerinin Ortaya Çıkışı………...2

III- Şer’iye Sicillerinde Bulunan Belgeler ………..3

IV - 57 Numaralı Şer’iye Sicili ve Muhteviyatı ………...6

I. BÖLÜM SOSYAL HAYAT I- Aile……….... 8 a- Nişan………...9 b- Nikah……….10 1- Mehir………....….11 c- Çok Evlilik………...….13 d-Boşanma……… ……..15 e-Çocuk sayısı ………..……....17 f- İsimler………..…….….19 II- Dinî Hayat………..……….….21 a- Müesseseler………..……….21 b-Görevliler………..……….23

III- Asayiş Olayları……….……….…...23

a- Mahalleden ihrac………...……….……….….….24 b- Hırsızlık………..………...24 c- Şakilik…...………..………...24 d- Darp ve Yaralama..………..…………..…...25 e- Cinayet………..………...25 f- İftira………..………...25 IV- Mahalleler……….……….…..26 II. BÖLÜM İKTİSADÎ HAYAT I- Mülk Satışları……….……….…....27 II- Vergiler………..……….31 III- Miras ……….………..………...32 IV- Ticaret………..………...36 a- Esnaflar………..……….…..3 6

(5)

b- Pazarlar, Hanlar ……….………..… .…...37

III. BÖLÜM

I- 57 Numaralı Konya Şer’iye Sicilinin Transkripsiyonu ………...38 SONUÇ………...374 BİBLİYOGRAFYA. DİZİN………...375 EKLER I ÖNSÖZ

Şer’iye sicillerinin sosyal ve ekonamik alanda yapılan araştırmalara ait temel kaynaklardan olması, bunlara daynan çalışmaların önemini artırmaktadır. Sosyal alanda yapılan çalışmaların siyasal alandakiler kadar fazla olmaması bunun sebeblerinden biridir. Bu çalışmamızda 57 numaralı Konya şer’iye siciline bağlı olarak Konya’nın sosyal ve iktisadî tarihini inceledim.

Çalışmamın temeleni 57 numaralı Konya şer’iye sicili oluşturmaktadır. (H. 1161 – 1162 / M. 1748 – 1749 ) Bu sicil defterini okuyarak transkribe ederek inceledim. Osmanlı tarihi için vaz geçilemeyecek kaynaklardan olan sicil defterlerinin önemine inandığım için bu çalışmayı yaptım. Okunmamaış bir sicilin kaynak olarak kullanılması çok zor ve zahmetli bir iştir. Bu çalışmanın Konya araştırmaları ve Osmanlı tarihi çalışmalarında faydalanılacak bir kaynak olacağına inancım bu çalışmanın temel düşüncesini oluşturmuştur.

Tezimin hazırlanmasının tüm safhalarında yardımlarını esirgemeyen danışman hocam sayın Doç. Dr. Mehmed İPÇİOĞLU’na teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca ilgilerini esirgemeyen sayın Prof. Dr. Yusuf KÜÇÜKDAĞ, Yrd. Doç. İbrahim SOLAK, Yrd. Doç. Doğan YÖRÜK’e ve tezimin yazımında fedakarlık gösteren eşime teşekkür ederim.

(6)
(7)

GİRİŞ

I - ŞERİYE SİCİLLERİ VE MUHTEVİYATI

Osmanlı Devleti altı yüz yıldan fazla yaşayan bir devlet olarak, Türk tarihi açısından en mühim belgeleri bırakmış olan devlettir. Osmanlı devlet arşivleri bu gün üç kıtada bulunan bir çok devlet için hayatî ehemmiyeti haiz belgeleri ihtiva etmektedir. Bu sayede dünyanın zengin arşivlerine sahibiz.

Bilindiği gibi, Osmanlı arşivlerinin en büyük özelliği, ülkemizle birlikte o günkü Osmanlı coğrafyasında kurulmuş olan devletlerin tarihî, hukukî, idarî, iktisadî, dinî, ilmî, edebî, estetik, kültürel, biyografik, jeneolojik, demografik vb. ile o dönemin ahlak, örf, adet ve çeşitli sosyal hareketleri; vatandaş ve devlet hakları ile milletler arası hukuk konusundaki belgeleri ihtiva etmektedir. Tüm bu sebepten diğer milletler kendi tarihlerini yazarken Osmanlı arşivlerinden yararlanmak zorundadırlar1. Bizim tarihimizi ise bizzat bu arşivler oluşturmaktadır. Bizim yapmış olduğumuz çalışma olan şer’iye sicilleri arşivlerimizde önemli yer tutmaktadır.

İktisadi, içtimai, hukuki, sosyal tarih kaynaklarımızdan en önemlilerinden biri olan şer’iye sicilleri, bulundukları yerlerdeki hükümete ait her türlü vazifeleri gören ve halkın her alanda başvuracağı en önemli merci olan idari ve kazaî selahiyete sahip kadılar tarafından tutulan defterlerden teşekkül etmiştir. Kadı, merkezden atanmasına rağmen halk ile devlet arasındaki münasebeti sağlayan en önemli makamdır2.

Halk arasında çıkan sorunları çözen, tarihin en eski dönemlerinden itibaren var olan ve süreç içerisinde çeşitli şekillerde karşımıza çıkan bir mercidir. Osmanlı'da, Tanzimat'a kadar her türlü davalara bakan, Tanzimat'la Medenî Kanun arasındaki dönemde ise yalnız evlenme, boşanma, nafaka, miras davalarına bakan mahkemelerin başkanlarına verilen ad olarak da kullanılmıştır. Osmanlı Devleti'nde kadılar, mülkî, beledî, malî, askerî ve adlî sahaları kapsayan geniş yetki ve sorumluluklara sahipti3. Bundan dolayı kadıların tuttukları şer’iye sicillerinde ‘her çeşit dava zabıtlarıyla muvakele, senet, satış, vakfiye, vekalet, vesayet, tereke, taksim, i’lâm vs. gibi fıkıh ilminin başlıca konularını teşkil eden şer’i muamelelere dair resmi kayıtlar ile narhlar ve esnaf teftişine ait kayıtları ihtiva eder. Öte yandan başta hükümdar olmak üzere her derecedeki büyük ve küçük makamlardan beylerbeylerine, kadılara, müftülere, mütesellimlere, voyvodalara, iş erlerine hitaben yazılan fermen, berat, divan tezkiresi , mektup vb. resmi mahiyetteki emir ve yazı kopyaları4 bulunmaktadır.

Kadıların tutmuş olduğu ve bugün Sosyal ve Ekonomi Tarihi araştırmacılarının birinci elden kaynağı durumundaki defterlere Şer'iye Sicilleri denilmektedir. Bu

1 İsa ÖZKUL,’’Osmanlı Arşivlerinin Osmanlı coğrafyası ve Dünya Tarihi Araştırmaları Bakımından

Önemi”, Uluslar Arası Kuruluşunun 700.yıl Dönümünde Bütün Yönleriyle Osmanlı devleti Kongresi, Konya 2000. s.

2 Tuncer BAYKARA, Osmanlı Taşra Teşkilatında Görev ve Görevliler,Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları,

Ankara 1990, s. 6.

3 Mehmet Ali ÜNAL,Osmanlı Müesseseleri Tarihi, Isparta 2002, s. 234.

4 Nuri KÖSTÜKLÜ, 1820-1836 YıllarındaHamid Sancağı ve Türkiye, (182 Numaralı Isparta Şer’iye Siciline

(8)

defterlere kadı defterleri, mahkeme defterleri, defâtir-ı şer'iye, zabıt defterleri denil- diği gibi kısaca defter ve sicil de denilmekteydi. Sözlükte okumak, kaydetmek, not etmek, hükmetmek, karar vermek, sicile ve zabta geçirmek manalarına gelen sicil kelimesi, terim olarak; insanlarla ilgili bütün hukukî olayları, kadıların verdikleri karar suretlerini, hüccetleri ve yargıyı ilgilendiren çeşitli yazılı kayıtları ihtiva eden defterler için kullanılmıştır5.

Şimdiye kadar yapılan araştırmalar neticesinde gerek Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde gerekse vaktiyle Osmanlı Devleti hudutları içinde yer alan merkezlere ait 17 bin civarında şer'iye sicili tesbit edilmiştir. Her sicilde 500 vesikanın olduğu varsayılırsa şer'iye sicillerinde 8.5 milyonu aşkın belge bulunmaktadır . Bu defterler 1992'ye kadar İstanbul Topkapı Sarayı Arşivi'nde, Ankara'da Etnografya Müzesi'nde, Adana, Diyarbakır, Gaziantep, Sivas ve diğer Anadolu şehirlerindeki müzelerde saklanırken Kültür Bakanlığının kararıyla Ankara'da Milli Kütüphane'de toplanmış- tır. İstanbul Müftülük Arşivi'ndekiler ise aynen kalmıştır6 .

II – ŞER’İYE SİCİLLERİNİN ORTAYA ÇIKIŞI

Sicil: Sözlükte okumak, kaydetmek, karar vermek anlamındadır. Terim olarak

insanlar arasındaki bütün hukukî olayları, kadıların verdikleri kararların suretler, hüccetler gibi çeşitli kayıtların yapıldığı defterlere Şer’iye Sicilleri, Kadı Defterleri, Zapt-ı Vakâyi

Sicilleri veya Sicillât denilmektedir7.

İslâm Dünyası'nda sicil tutma ve davaların tescili geleneğini İslam'ın ilk yüz yılma kadar götürmek mümkündür. Kur'an'da geçen bir ayette (Bakara: 282) belli bir süre tanınmış borçlanma muamelelerinde ve ticari alış verişlerde akdin yazıyla tesbit edilmesi ve şahit bulundurulması tavsiye edilmektedir. Hz. Peygamber döneminde hukukî ve ticari sözleşmeler Zeyd b. Erkam, Alâ b. Ukbe, Mugire b. Şu'be, Hüseyin b. Nümeyr isimli sahabeler tarafından yazılmaktaydı. Dört halife döneminde de mahkemelere yazılı vesikalar getirilmesi bu uygulamanın devam ettiğinin bir göstergesidir. Bu gelenek Türk-îslâm devletlerinde de sürdürülmüş, hem kazaî hem de idarî olmak üzere geniş yelpazede vazife îfa eden kadılar bütün muameleleri kayda geçirmişlerdir 8.

Osmanlılarda da şer’i mahkemelerde yazılan tüm belgeler aslına uygun olarak sicil defterlerine kaydedilmiştir. Bu uygulama aynı zamanda hukukî bir ihtiyaçtan doğmuştur. Kadı ilam ve hüccetlerin bir nüshasını hak sahiplerine vereceğinden, evrak üzerinde sahtekarlık yapılması ihtimali ortaya çıktığından, böyle bir durumda teyit yapılabilmesi için evrakların aslına uygun kayıtları önemliydi. Bu nedenle her belgenin kaydının yapıldığı sicillerin muhafazası da çok önemliydi9.

5Said ÖZTÜRK, Askeri Kassama Ait On Yedinci Asır İstanbul Tereke Defterleri, Osmanlı Araştırmaları

Vakfı, İstanbul 1995. s. 19.

6 Yusuf KÜÇÜKDAĞ,”Türk Hukukunun Otantik Kaynaklarından Kadı/ Şer’iye Sicilleri”, Hukuki

Araştırmalar Dergisi,sayı:2, Konya 2001,s.26.

7 Ahmet AKGÜNDÜZ,”İslâm Hukukunun Osmanlı Devleti’nde Tatbiki:Şer’iye Mahkemeleri ve Şer’iye

Sicilleri ”Türkler, C.X.,Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002,s.57.

8 ÖZTÜRK,a.g.e.,s.19. 9 AKGÜNDÜZ, a..g.m., s. 59.

(9)

III - ŞER’İYE SİCİLLERİNDE BULUNAN BELGELER

Mahkemelerde kadılar tarafından tutulan şer’iye sicillerini iki grupta inceleye- biliriz. Birincisi kadılar tarafından kaleme alınan belgelerdir. Bunlar hüccetler, i’lamlar, maruzlar, murâseleler ve diğer kayıtlar olarak beşe ayrılır. İkincisi ise başka makamlardan gönderilen belgelerdir. Bunlar ise fermanlar, buyruldular, ve diğer hüküm çeşitleridir10.

A – Hüccetler: Hüccetin iki türlü anlamı vardır. Biri şahitlik, ikrar, yemin veya

yeminden nükul gibi bir davayı ispat eden hukukî delillere denir. İkincisi kadının hükmünü ihtiva etmeyen tarafların birbirine ikrarını veya diğerinin bu ikrarını içeren ve üst tarafında kadının mühür ve imzasını taşıyan belgelere hüccet denir. Hüccet bir nevi bugünkü noterlik belgesine de benzer. Mahkemeden hüccet alan birisi herhangi bir meselede elinde delil olması demektir. Meselâ bir evin satın alındığını gösteren hüccet alana karşı açılacak davalar için alanın elinde bir delil oluşturur11.

1- Özellikleri: Hüccetlerin bir nüshası sicillerle kaydedilirken bir metni de taraflara

verilirdi. Taraflara verilen hüccetlerin başında kadının mühür ve imzası bulunur. Fakat sicile kaydedilenin üstünde değil altındadır. Hüccetlerin diğer özellik- leri: Adres açıkça belirtilir, hüccetin konusu olan mal veya hak bütün tafsilatıyla tanıtılır. İkrarda bulunan tarafın karşı tarafı ibra ettiği ve meselenin dava ve çekişme konusu yapılamayacağı te’yiden belirtilir. Sonu tarih ve şuhûdı’l- hal veya şuhûd-ı mhzır diye şahitlerin isim ve unvanları kaydedilir. Buda onları diğer belgelerden ayıran en büyük farktır12.Hüccetler genellikle şöyle başlar ; mahkemenin bulunduğu şehir mahmiye, mahsure, mahruse,

Medine diye veye daha ziyade keşif ve hüccetlerde olduğu gibi zikr-i âti husus-ı mahallinde keşf ve tahrir… veya sebeb-i tahrir-i kitap oldurki… gibi tabirlerle başlar13.

2 - Hüccetlerin Konuları ve Çeşitleri: Hüccetlerde geçen ana konular şunlardır:

Evlenme akdine ait hüccetler (nikah hüccetleri), boşanma ile ilgili hüccetler ( talak hüc- cet leri, talak-ı bâin, muhalaa hüccetleri ), fesh-i nikah, nafaka hüccetler, terbiye velayeti(hidâne), kadının vasi tayinine dair hüccetler, köle azadı ile ilgili hüccetler, izin ve yetki verilmesine dair hüccetler, satım akdi, ferağ, geri alım hakkı ve satım (bey’-i vefa) hüccetleri, şüfda, bağışlama, vedia, rehin, istihkak, ikrar, havale, şehadet, kefalet, şirket, vekalet, kısas, diyet, sulh, ibra ve iflas gibi hüccetler, kethüda, subaşı ve benzeri görevlilerin tayini ile ilgili hüccetler bulunmaktadır. Bunlardan başka vakfiyeler de hüccetlerin içinde yer alan belgelerdir. Fakat vakfiyeler muhtevaları bir tüzük mesabesinde olduğundan şekil olarak diğer hüccetlerden ayrılır. Vakfiyeler de diğer hüc- cetlerden ayrı olarak başında mutlaka bir dibace bölümü vardır14.

B - İ’lamlar: İ’lam sözlükte bildirmek anlamına gelir. Terim olarak i’lam şer’î bir

hükmü ve altında kararı veren kadının imza ve hükmünü taşıyan yazılı belgeye denmektedir. İ’lam belgelerini diğer mahkeme belgelerinden ayıran en önemli özellik, kadının verdiği kararı ihtiva etmesidir15.

10AKGÜNDÜZ, a..g.m., s. 59. 11AKGÜNDÜZ, a..g.m.,s. 60.

12 Mehmet Tayip GÖKBİLGİN, Osmanlı Paleografya ve Diplomatik İlmi, Enderun Kitabevi, İstanbul 1992,

s. 111- 112.

13Mübehat S. KÜTÜKOĞLU, Osmanlı Belgelerinin Dili,Kubbealtı Neşriyat, İstanbul 1998 s. 350. 14 KÜTÜKOĞLU, aynı yer.

(10)

1 - Özellikleri ve Çeşitleri: Kadının imza ve mührü, hüccetlerin tersine belgenin alt

tarafında yer alır. Tarafların ve dava yerinin tanıtılması hüccetlerden farksızdır. Davacının iddiası yani dava konusu eksiksiz olarak belirtilir. Davalının cevapları, itirazları da eksiksiz olarak zikredilir. Bunlardan başka kararın gerekçesi olan ispat vasıtaları zikredilir.16.

Yemin teklifine dair i’lamlar, kefalet, istihkak, havale i’lamları, hürriyetin isbatına

dair i’lamlar, icare, vakıf i’lamları, evlenme ve boşanmaya dair i’lamlar, iffete iftira (kazf), içki içme ve zina ilgili i’lamlar, maktul keşif i’lamları, diyet i’lamları, müslüman olma veya dinden çıkma i’lamları, sulh i’lamları, Ramazan ayının keşfine dair i’lamlar, hırsızlık suçu ve cezası (hadd-i sirkat) ile iligili i’lamlar gibi çeşitleri var- dır17.

C - Ma’rûzlar: Ma’rûz kelime anlamı olarak arz edilen şey demektir. Ma’rûz kadı

tarafından kaleme alınan bir belge olduğu halde, kadının kararını ihtiva etmeyen ve hüccet gibi hukukî bir durumun tespiti açısından yazılı bir delil olarak kabul edilemeyen ve sadece kadının icra makamlarına idarî bir duruma dair yaptığı yazılı kayıtlara ve ya halkın icra makamına yahut kadıya hitaben yazdığı şikâyet dilekçelerine yani arz-ı hallerine denir. Reaya-askeri, Müslüman-zımni herkesin arz sunma yetkisi vardır. Bu arzlarını kadı vasıtasıyla veya direk olarak merkeze yapabilirlerdi18. Kadının ilgili makamlara arz ettiği ma’rûzların konuları şunlardır: Vezirler, çevredeki kadılar veya müftilerin hüsn-i halini arz ederek bunların taltifini talep edebilir, şakî ve benzeri kimselerin su-i halini arz ederek gereğinin yapılmasını talep eder, boşalan görevleri icra, makamına bildirir, ferağ edilen veya kaldırılan görevleri arz eder, merkezi idareden kendisine gönderilen emirlerin ulaştığını bildirir, mülazemete dâhil olan kadı ve âlimlerin durumunu arz eder, tutukluların salıverilmesi, vali ve kadıların vefatı veya berat talebi gibi muhtelif mevzuların arzını ihtiva edebilir19.

D - Mürâseleler: Kadının kendisine veya daha aşağı rütbedeki şahıs veya

makamlara hitaben kaleme aldığı yazılı belgelere mürâsele veya çoğulu olan mürâselât demektedir. Mürâseleler, genellikle ya davalının mahkeme celb isteğini havi mürâseleleri veya değişik konulara dair mürâseleler olabilirler20.

E - Başka Makamlardan Sadır Olan Belgeler

1 - Padişahtan gelen emirler : Müstakil bir defter tutulmadığı zaman bazen şer’iye

sicillerinin başına bazen ortasına bazen de diğer kayıtlardan ayrılması için ters olarak sicillere kaydedilir. Bunlara örnek olarak arpa tevzii ve ihtikârla ilgili fermanı zikredilebilir. İkinci olarak yine padişahtan sadır olan ancak birinci gruptaki gibi umumi değil hususi şahısları ilgilendiren ve vazife tevcihi, tımar tefvizi, ticaret beratı, kadılık, imamlık, hatiplik, miri arazi mutasarrıflığı ve benzeri konulara ilişkin olarak kaleme alınan ferman, berat ve nişanlardır21.

16 AKGÜNDÜZ, a.g.m. , s. 62–63. ;KÜTÜKOĞLU,aynı yer., 17 KÜTÜKOĞLU, a.g.e., s. 345- 346.

18 Halil İNALCIK, Osmanlı’da Devlet, Hukuk,Adalet,Eren Yayıncılık, İstanbul 2000, s. 50.

19AKGÜNDÜZ,Şer’iye Sicilleri Mahiyeti Toplu Kataloğu ve Seçme Hükümler,Türk Dünyası Araştırmaları

Vakfı, İstanbul 1998, s. 37.

20 AKGÜNDÜZ, a.g.m. , s. 66. 21 AKGÜNDÜZ, Aynı yer.

(11)

a- Fermanlar: Osmanlılarda ferman kelimesinin resmi manası her hangi bir iş

hakkında padişahın alamet*i şerife denilen tuğralı emri demektir. Ferman-ı hümayun veya ferman-ı şerif denilirdi. Fermanlar yedi rükun üzere yazılırdı. Bunlar: ferman kelimesinin zikri, gönderilenin ismi makamına göre dua ve senâ, gönderilme sebebi, arzuyu emretmek, istenilen işi açıklamak, muvaffakiyetine dua, tahrir ve gönderilen mahalli zikretmek22.

b- Berat : Kelime anlamı yazılı kağıt ve mektup demektir. Osmanlı Devleti’nde bazı vazife, hizmet, ve memuriyetlere tayin edilenlere, vazifelerini icra selahiyetini tevdi etmek üzere padişahın tuğrası ile verilen mezuniyet veya tayin emirleri hakıında kullanılan bir terimdir. Beratlar daha çok hususi şahısları ilgilendiren vazife tevcihi, tımar tevfizi, ticaret beratı ve benzeri konuları muhtevidir23. Berat yerine “ menşur” sözünün kullanıldığı olur.

2 - Sadrazam, Beylerbeyi ve Kazaskerden Gelen Buyrultular: Buyrultu sadrazam,

kaptan-ı derya, vezir, beylerbeyi ve kazasker gibi devlet erkânının kendilerinden daha aşağı mevkilerde bulunanlara gönderdikleri yazılı emirlerine denir. Şer’iye sicillerin deki önemli buyrultulardan biri de kazaskerlere ait kadı tayin buyrultularıdır 24.

3 - Tezkireler: Tezkire aynı beldedeki resmi daireler veya şahıslar arasındaki

haberleşmeleri sağlayan belgeler demektir. Daha ziyade üstten alta veya aynı seviyedeki makamlar arası yazılan ve resmi bir konuyu ihtiva eden belgelerdir. Bunlar tezkireciler tarafından kaleme alınırdı. Berat verilen kişilere söz konusu berata dayanılarak yetkili makamca tezkire verilir ve bu tezkirelerin bir sureti mutlaka berat ile beraber sicillere kaydedilirdi25.

4 - Temessükler: Bir işe sıkıca sarılmak demek olan temessük; diplomatik ilminde

bir borcun ödenmesini, bir şeyin satın alındığını bildiren veya miri arazide ve gayrı sahih vakıflarda tasarruf hakkı sahiplerine verilen bir nevi seneddir. Bazı hallerde sened karşılığı

tahvil de kullanılır. Sonraları tapu tabiri bunun yerine geçmiştir26. IV – 57. KONYA ŞER’İYE SİCİLİ

Konya iline ait olan üzerinde çalıştığımız 57. sicil defterinin örneğini Selçuk Üniversitesi merkez kütüphanesinden aldığımız fotokopi ve Yazma Eserler kütüphanesinden elde ettiğimiz görüntülü meteryalden inceleme imkanı bulduk sicilde yer alan belgelerin konuları incelendiğinde de ilimiz ve dolayısı ile Osmanlı tarihi ile ilgili önemli belgeler bulunduğu görülmüştür.

Üzerinde çalışma yaptığımız söz konusu defterin kapsamış olduğu tarihler 1748 – 1749 yıllarıdır. Transkrip yaparak incelemiş olduğumuz sicil defterinde belge sayısı 93 varakta 672 adettir. Bu belgelerin 152 tanesini mülk satışları oluşturmaktadır. Bunu 80 adet belge ile miras davaları izlemektedir. Vasi ve kayyum tayinleri, aile hukuku ,hakaret ve darb, köle azadı, vergi tahsili, müderris , müftü vb. görevli tayinleri vd. konular yer almaktadır. İncelemiş olduğumuz belgelerin dağılımı şu şekildedir.

22 Mehmet Zeki PAKALIN, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C.I, MEB, İstanbul 1983, s.

248.

23 PAKALIN, a.g.e., s. 205.

24 KÜTÜKOĞLU , a.g.e., s. 197- 198. 25 PAKALIN, a.g.e., s. 491 26 AKGÜNDÜZ,a.g.m, s. 66.

(12)

57 NUMARALI ŞER’İYE SİCİLİNİN KONU MUHTEVASI 53 Mali meseleler 8% 43 Alacak 6% 83 Diğerleri 12% 41 Vakıf Meseleleri 6% 87 Aile 13% 33 Adli olaylar 5% 150 Miras 22% 26 Tayinler 4% 152 Mülk Satışı 28%

(13)

57 NUMARALI KONYA ŞER’İYE SİCİLİNİN KONU DAĞILIMI

Sayı Konusu Aded

1 Mülk Satışı 152

2 Miras Davası, Vasi-yi Muhtarlık 80

3 Vasi Tayini 56 4 Nafaka Takdiri 43 5 Vakıf Meseleleri 41 6 Alacak Davası 31 7 Kayyum ve Nâzır Tayini 14+14 8 Boşanma 24

9 Nikah, Nişan, Evlenme, Bekaret 20

10 Öşür, Avârız, Cizye, Tekâlif, Rusum, Adet-i Ağnam, İmdad-ı Hazeriye, Cebelü Bedeli

29

11 Hazinenin Korunması Emri 18

12 Mevacib Akçelerinin Korunması Emri 5

13 Darb ve Cerh Davası 10

14 Niza, İftira Yağma, Mahalleden İhrac 16

15 İmam, Muallim, Cüzhan, Hatib, Vaiz, Meşihat, Dersiam, Papaz ve Menzilci Tayini

26

16 Şikayet 23

17 Cinayet, İntihar 5

18 Hırsızlık, Ahlaksızlık 7

19 Usulsüz Para Alınmasının Önlenmesi 5

20 Zimmetini İbra 7

21 Tımar ve Zeametin Düzenlenmesi Emri 1

22 Şakiler ile İlgili Belgeler 3

23 Ahalinin Yerlerine Nakli 5

24 Bağdat Ayaklanmasına Müdahale Emri 1

25 Hacdan Gelenlerin Korunması Emri 1

26 Sürre-i Hümayun 1

27 Sefer-i Hümayun İçin Hazırlık 2

28 Mali Meselelerle İlgili Belgeler 5

29 Eşya Beyanı 2

30 Diyet 1

31 Diğerleri 20

(14)

I-BÖLÜM SOSYAL HAYAT

AİLE

Akrabalık ilişkisi ile birbirlerine bağlanan ferdlerin bir araya getirdikleri topluluk. Aile tüm topluluklarda önemlidir. İslam ve İslam öncesi dinler de aile mefhu- muna önem vermişlerdir. Aile bireyleri ve özellikleri dinler ve toplumlara göre değişik- lik gösterdiği bilinmektedir27. Osmanlı toplumunda aileye ilişkin özelliklerin çoğu islamiyet tarafından belirlenmiştir. Kur’an ve hadislerle aile hayatına ve kadına verilen yer islamın aileyi toplum hayatının temeli kabul ettiğini gösterir. İslam kadını ve aileyi korunması gereken unsurlar olarak görür. Evlenmeyi buluğ çağına indirgedi için erken evlilik yaygındır28. Müslüman topluluklarda evlenmek dinin esaslarından kabul edilmese dahi , evlenmenin toplumsal ahlakı koruduğu düşünülürek büyük önem verilmiştir. Kur’an evlenmekten bir çok yerde29 bahsederken hadislerde evlenmeyi tavsiye ve teşvik etmiştir30. Bundan dola yı müslümanlar aile kurmak konusuna önem vermişlerdir.

Osmanlı toplumunda aile hayatının kurulması namzed etmek adı verilen nişan dönemiile bu dönemden sonra gerçekleştirilen nikah akidlerinden sonra yapılan düğün töreni ile oluşmaktadır. Nikah akdini ailenin kurumsal hale gelmesini sağlayan hânenin oluşmasında yeterli olmadığı, düğün yapılarak erkeğin kendisine ait bir yuva kurmasına kadar erkek bireyin mücerred sayıldığı anlaşılmaktadır31.

57 numaralı Konya şer’iye sicili aile ile igili belgeler açısından zengin sayılabi- lecek bir defterdir. Belgelerin yaklaşık 20 tanesi nikah, nişan, evlenme, bekaret konularına ait iken, 24 tanesi boşanma ve mehir, 43 tanesi nafaka takdiri ile igilidir. Ayrıca miras ile ilgili 80 adet belgelerden döenme ait isimler, çocuk sayısı, eş sayısı gibi konuların öğrenilebilmesi bu belgelerin de aile ile alakalı kabul edilmesini zaruri kılmaktadır. Böylece aile ile ilgili belgeler 77, miras belgeleri 80 toplamda 157 belge aile araştırmaları için öncelikle kullanılmıştır.

27 Mehmet Akif AYDIN, “ Aile”, İslam Ansiklopedisi, C.II, İst. 1989, s. 196- 197. 28 Ahmet TABAKOĞLU, Türk İktisat Tarihi, Dergah Yay. İst. 2003 s. 152. 29 Kur’an-ı Kerim, Sureler 2, 4, 5, 24, 28, 33, 60 .

30 Abdullah Feyzi KOCAER, Sahih-i Buhari ( Muhtasar-ı Tecrid-i Sarih), C. I. , s. 315.

(15)

57 Numaralı Konya Şer’iye Sicilinde Aile ile İlgili Belgelerin Oranı

57 Numaralı Konya Şer’iye Sicilinde Aile ile İlgili Belgelerin Kendi İçinde Dağılımı

a- NİŞAN

Şer’iye sicillerinde evlilik öncesi hazırlık dönemini oluşturansöz kesme ve nişanlanma ile ilgili bir çok dava kaydı bulunmaktadır. Söz konusu kayıtlar nişan akdinin oluşma şartları, taraflarının yükümlülükleri, bu yükümlülüklerin devlet nezdin- de hukukî geçerliliğinin sınırlarını göstermektedir. Bazı davalardan nişanın bir süreç olduğu ve erkek tarafından verilen taahhütlerin bu süre zarfında yerine getirmesi gerektiği aksi takdirde kız tarafının nişandan vaz geçme hakkının doğduğu anlaşılmaktadır32.

32 İPÇİOĞLU, a.g.e., s. 19- 20. Nafaka 43 26% Boşanma, Mehir 24 14% Nikah, Nişan Evlenme, Bekaret 20 12% Miras 80 48% 157 Aile ile İlgili Belgeler 24% 511 Diğer Belgeler 76%

(16)

Kız veya erkek nişan sürecinde isterse cayabilirdi. Bunun için belgelerde ‘beynimizde nikah cari olmadığı, ‘vuku bulmadığı’ sebebten gibi ibareler belirtilerek nişandan vaz geçilerek karşı tarafın nefsini dilediğine tezvicini kabul ettiğini beyan ederlerdi. Belgelerden birinde Hamza bin Ali isimli kimsenin kızın annesi ile anlaştığı fakat daha sonra nişandan cayışı, ve kızın istadiği ile evlenebileceğini belirtmesi konu edilmiştir33. Yine başka bir belgede evlenme sözü verdiği kadına, nakid 100 kuruş ve 2,5 zera sarı çuka ve 4,5 zera göğer hare ve bir altınlı hal-i hatim ve 2 vukiyye şeker veren erkeğin verdiği sözden cayırak eşyaları kadına hibe ettiği anlatılmaktadır34. Kadının da nişandan cayması olağandı. Ayşe binti Siyavuş isimli kadın; ‘3,5 kuruş nafaka akçe ve bir çuka bez puş ve 11 kuruş kıymetli sim kuşak bana medfu ve mukabelesinde ben dahi kendüye iki kat çamaşır medfun olup beynimizde akib’in nikah cari olmamağla hâlâ ahere varmak murad ederim’ diyerek, nefsini ahere tezvic etmek istediğini beyan ederek nişanı bozmuştur35. Yine başka bir belgede 19 senedir nişanlı olduğunu bundan dolayı Fatma ile nikahlanmak istediğini, fakat Mehmed isimli şahsın karıştığını şikayeti üzerine Fatma’ya tercihi sorularak karar verilmiştir36.

b-NİKAH

Evlenmeleri yasak olmayan bir erkekle bir kadın arasında yapılan müşterek hayat ve nesili sürdürmek için bir bağ meydana getiren akit. Tarih boyunca , çeşitli milletlerde ve hukuk sistemlerinde ki evlilik anlayışı aynı olmamıştır.İlahi vahye dayanan dinlerde yuva kurmask ancak nikah akdi ile mümkün kılınmıştır. Osmanlı döneminde de geçerli olan hanefi fıkhında akıllı ve ergin erkek ve kadın kendi iradesi ile evlenebilir. Velilerin bulunması evliliğin sıhhat şartlarından değildir. Nikahlanan kimselerin icab ve kabulü şahidler huzurunda anlaşılır ve özgürce yapmaları nikah için yeterlidir37. Fakat örfi olarak velinin izni genellikle alınmıştır. Hatta belgelerden anlaşıldığına göre nikah genelde kızın babasına verdiği vekaletle kıyılmakta kız nikah meclisinde çoğunlukla bulunmamaktaydı. 1161 senesine ait bir belgede Konya’nın Ferhuniye mahallesinden Fatma isimli bir kız Abdullah Efendi’ye vekalet vererek Mustafa isimli bi kişi ile nikahlanmıştır38.

Osmanlı kadını hukuksal sistemede evlendikten sonra da servetinin denetimini elinde tutabiliyordu. Buluğa erip reşid olunca hukuksal kimlik kazanıyor, yani bir haksızlığa uğradığında mahkemeye baş vurabiliyor, başkaları da ondan şikayetçi olabiliyordu. Kentlerde mahkemelere ulaşmak kolay olduğu için, kadınlar bu hukuksal kimliğin doğurduğu olanakları pratikte de kullanıyorlardı. Osmanlı toplumunda hiç evlenmeyen kimse pek olmazdı. Evliliği genelde aileler hazırlardı. Bazen genç erkeklerin istemdikleri evlilikten başka yere taşınarak kurtuldukları olurdu. Kadınlar bu konuda daha çaresizdi39.

Şer’iye sicillerine göre nikahlar; mahalle yada köyün imamı tarafından kıyılmak- tadır. Erkeğin karısına vereceği mehr-i müeccel ve mehr-i muaccel tesbit edilmekte , iki erkek şahidin huzurunda îcab ve kabul ile nikah kıyma işlemi gerçekleş mektedir. İmamlar

33 K.Ş.S. 57- 23/1. 34 K.Ş.S. 57- 23/162/2. 35 K.Ş.S. 57- 87/6. 36 K.Ş.S. 57- 67/4.

37 Hamdi DÖNDÜREN, “Nikah”, Şamil İslam Ansiklopedisi, C. V., İstanbul 1992, s. 93-95. 38 K.Ş.S. 57- 47/3.

(17)

nikah kıydırmak için kendilerine yapılan müracatları inceleyip yaptıkları soruşturma sonucunda nikahlanmak isteyen kişilerin nişanlı olmadıklarına kanaatine vardıktan sonra nikah işlemlerini gerçekleştirmektedir40. Bazen kadı huzurunda nikahlarını onaylattıkları yada nikah kıyıldığı da olurdu. Hicri 1161 tarihli bir belgede Osman isimli bir şahıs kardeşinin kızı için oğluna söz aldığını fakat Yağcılar karyesinden Nurullah’ın nikaha mani olduğunu belirterek kızın ifadesinin dinlenmesini istemiştir. Şerife Asiye ise ne emmisi oğluna ne de Nurullah’a rızası olmadığını Civanoğlu Mehmed’in oğlu Ömer’le nikahlanmak istediğini beyan ederek, nikahlarının hemen kıyılmasını istemiştir. Bu istek üzerine kadı nikahlarını kıymıştır41.

Müslüman erkeklerin ve kadınların müşriklerle evlenmeleri yasaktı. Müslüman erkek ehl-i kitap kadınlarla evlenebilirdi. Buna karşılık müslüman kadınehl-i kitap erkekle de evlenemezdi42. Böyle bir evlilik yapılmışsa doğan çocuk müslüman kabul edilirdi. Bu durumdan özellikle sınır bölgeleri ve gayr-i müslimlerin yoğun oldukları bölgelerde çok yararlanılırdı43.

Gayr-i müslimlerin nikahlarını kadıya kaydettirmek gibi ne şer’i zorunluluklarıne de irade olmasına rağmen bazen kayıt eettirdikleri de olurdu. Bir belgede Konya’nın Gullecerb mahallesinde yaşayan Defşun, namzetlisi Kirkor yerine Astor’a tezvic eylediğini beyan ederek kayıt altına aldırmıştır44.

Ergenlik çağına gelmemiş kız ve erkek çocukların evlendirildikleri anlaşılmaktadır. İslam hukukuna göre bu türden evlilikler hukukî yönden geçersiz sayıldığı ve gençlerin buluğ çağına geldikleri zaman bu evliliklerin feshini isteyebilecekleri “büluğ muhayyerliği” adı ile adlandırılmıştır45. Belgerin birinden anlaşıldığına göre Konya’da Kürkçü mahallesinden Mustafa, Emetullah’ın sağir iken babası tarafından kendisine nikahlandığını fakat Emetullah’ın kendisini beklemeden başkası ile evlendiğini beyan etmiş ve hala’ bedeli alarak duruma razı olduğunu beyan etmiştir46.

1- MEHİR

Evlilik sırasında erkek tarafından bizzat kıza verilen paraya mehir adı verilmek- tedir. Konya şer’iye sicil kayıtlarında ki boşanma davalarından yada tereke kayıtlarından evlilik sıarasında erkeklerin eşlerine değişik miktarlarda mehir verdikleri ortaya çıkmaktadır47. Mehr-i muaccel; Erkeğin nikah sırasında peşin olarak vermesi kararlaştırılan mehir hakkında kullanılır. Mehr-i müeccel ise erkeğin kadına peşin olmıyarak sonra vermeyi vaad ettiği mehirdir. Ölüm ve boşanma mehr-i mücceli, mehr-i muaccel kılar48. Evlenme sırasında erkeğin kız tarafına belirli bir para yahut mal verme uygulamasının muhtelif din ve kültürlerde de oldukça eski bir geçmişi vardır. İslam hukukunda nikah kıyılması esnasında genelde taraflar kadına ödenecek mehrin miktarı ve ödeme şekli hususunda anlaşırlar; bu anlaşma nikah akdinin yazılı olduğu durumlarda 40 İPÇİOĞLU, a.g.e., s. 23-24. 41 K.Ş.S. 57- 24/2. 42 DÖNDÜREN, a.g.m., s. 99. 43 FAROQHI, a.g.e., s. 116. 44 K.Ş.S. 57- 108/4. 45 İPÇİOĞLU, a.g.e., s. 29. 46 K.Ş.S. 57- 101/3. 47 İPÇİOĞLU,a.g.e., s.30. 48 PAKALIN, a.g.e.,C.II., s. 444.

(18)

nikah belgesinde yer alır. Kitap ve sünnette mehir ödemenin gerekliliği hususunda durulmuş olsa bile hukukçuların çoğu mehrin nikahın şartlarından değil sonuçlarından olduğunu kabül eder. Hatta mehir verilmeyeceği şart koşulsa bile nikah geçerli sayılır49. Buna rağmen geleneklerde mehirsiz nikah kıyıldığı olmazdı. İncelemiş olduğumuz defterde aile ilgili tüm belgelerde mehire rastlanması bunu ispat etmektedir50.

Mehir bütünüyle kadının malıdır, ailesine değil kendisine verilir. Onda dilediği gibi tasarruf edebilir. Evlenecek kadın ve yakınları mehir karşılığında bir çeyiz hazırlamak mecburiyetinde değildir. Mehrin nikahla mutlak ödenmesi gerekmez. Zifaf olması ödenmesini zorunlu hale getirir. Zifaf olmadan boşanma durumunda kadına mehrin yarısı ödenir. Buluğ muhayyerliği veya velinin kefaet sebebi ile nikahı fesh ettirmesi mehr ödenmesi gerekmez. Ayrıca Kadına nisbetle erkeğe daha geniş boşama imkanın verildiği islam hukukunda mehrin özellikle müeccel mehrin yüksek tutulması boşama hakkının kötüye kullanılmasına önemli ölçüde engel olduğu ve evli kadına belirli bir ekonomik güvence ve bağımsızlık sağlama amacına hizmet ettiği de söylenebilir51.

Mehir kadının insiyatifinde olan bir bedeldi. İsteyen kadın bu bedelden vazge çerek boşanabilirdi. Yani kadın isterse mehrini kocasına bağışlayabilirdi. Bir çok belgede kadının nafaka ve mehrinden vazgeçtiğine dair bilgi vardır. Mesela, Sedirler mahallesinden Hatice Hatun sekiz kuruşluk mehrinden fariğa olarak boşanmayı kabul etmiştir52. Kadınların sadece bir kısmının mehrini mahkeme yolu ile alması genel olarak bize mehrin örfen sorun çıkarmadan ödendiğini göstermektedir. Yine mehir bedelini nakit olarak alanlar olduğu gibi bazen genelde mehr-i muaccelini belli miktar karşılığı eşya olarak alanlar da bulunurdu. Bir belgede şu şekilde geçmektedir: “mezbûre Fatıma 100 kuruş mehr-i müeccel ve 30 kuruş bir sim kuşak ve 30 kuruşa dahi bir telli ve bir alaca kaftan ve entari ve 40 kuruşa dahi bir şalvar ve bir kat hamam esbabı ve bir yorgan ve bir döşek ve iki yastık ki cem’an 100 kuruş mehr-i muaccel ile merkûm el-Hac Mustafa’ya nefsini tezvic ve tetlic eyledikte”53. İncelemiş olduğumuz belgelerde en az 5 kuruş en fazla 40.000 kuruş mehir alındığı görülmektedir. Ortalama mehir miktarı 20 – 50 kuruş arasındadır.

49 AYDIN, “Mehir”, İslam Ansiklopedisi, C.XXVIII., Ankara. 2003, s. 389- 390. 50 K.Ş.S. 57- 18/5, 43/2, 48/2, 51/2, 62/1, 12/3, 18/4, 22/2 43/1 vd.

51 AYDIN, a.g.e. s. 389 - 390. 52 K.Ş.S. 57- 54/3

(19)

57 Numaralı Şer’iye Sicilinde Yer Alan Mehir Miktarları

c-ÇOK EVLİLİK

İslamda aile esas itibari ile tek evlilik üzerine kurulmuştur. Fakat belirli durumlarda kocanın dörde kadar evlenmesine izin verilmiştir. Ancak bu emir değil, belirli şartlarda başvurulan bir ruhsat olduğu unutulmamalıdır. Böyle bir evliliğe izin veren Nisa süresinin devamında: “…şayet adeleti gözetmekten korkarsanız o zaman bir tane ile veya cariyenizle yetinin, doğru yoldan ayrılmamak için bu daha el verişlidir.” Buyurularak tek evlilik teşvik edilmiştir. Uygulamada müslüman toplumların tek evliliği tercih ettikleri bazı zengin

Mahalle Kadın Erkek Miktar

Krş.

No Dedemoğlu Fatma bt. Mehmed Ahmed b. Ali 33 12/3 İbni Şahin Fatma bt. Mustafa Hüseyin b. Ahmed 10 16/5 TürkAli Emine bt. Hızır Süleyman b. Mehmed 22 18/4 Aksinle Kulan bt. Asiye Süleyman b. Mehmed 35

Akçe 18/5

Yenice Şerife bt. Mehmed Mehmed b. Ali 40 22/2

Yağcı Kry. Asiye bt. Osman Ömer b. Mehmed 150 24/2 Bürdebaşı Ümmühani bt. Halil Mehmed b. Süleyman 25 25/2 Ferhuniye Fatma bt. İsmail Mustafa b. Ahmed 200 47/3 AhmedDede Fatma bt. İsmail Hasan b. Cafer 25 43/1

AhmedFakih Ayşe bt. Recep Mehmed b. İshak 20 48/2

Bağevliya Ayşe bt. Hasan Hasan b. Ali 10 51/2

Hoşhan Zeynep bt. Hüseyin İsmail b. Mehmed 50 51/3 Öylebekledi Rahime bt. Ömer İbrahim b. Süleyman 20 53/4 Topraklık Alime bt. Ali Mehmed b. Himmet 10 54/1 Sedirler Hatice bt. Abdullah Mehmed b. Ahmed 8 54/3 Kalecik Ayşe bt. Halil İbrahim b. Hüseyin 32 61/4 Zevle Fatma bt. İbrahim Mehmed b. Süleyman 60 62/1 Dinek Kry. Fatma bt. Mehmed Mehmed b. Ömer 20 62/3 Çalıklı Şerifebt.Abdurrahim Nebi b. Hüseyin 20 69/1 KasapSinan Fatma bt. Mehmed Ali b. Mehmed 20 72/5 Mücellid Fatma bt. Musli Abdullah b. Mehmed 5 82/2 İstanbul

Hacı Kadın

Rukiye bt. Mustafa b. İbrahim Ağa

Ali Ağa ibni Mehmed 40000

Akçe

85/2 Şeyh Ahmed Marziye bt. Mehmed Abdulkadir b. Mehmed 20 88/1 Şemseddin Emine bt. Ebubekir Bölükbaşı Ali b. Ahmed 50 92/1

Medrese Havva bt. Osman Ali b. Halil 50 93/5

PirEsad Havva bt. Mehmed Mehmed b. İbrahim 5 97/4

DurakFakih Ayşe bt. Mustafa Ahmed b. Yusuf 30 101/1 Sulutas Kry. Ayşe bt. Mustafa Mustafa b. Ali 16 125/4 Araplar Fatma bt. Abdullah Mehmed b. Hasan 15 128/3 Şems Şerife b. Mustafa Mustafa ibni Ahmed 200 135/1 İbnişahin Kezban bt. Abdi Mehmed b. Abdullah 30 139/4

(20)

kimselerin ve tarımla uğraşanların çok evliliğe belirli ölçüde başvurdukları görülmektedir54.

Osmanlı toplumunda çok evlilik aslında bilinenin / yaygın kanaatin aksine fazla oranda değildir. Konuya bilimsel temelden yaklaşanlar bunu belgeleriyle isbat etmişlerdir. Bizim yapmış olduğumuz bu mütevazi çalışma da bunu destekler mahiyettedir. Süreyya Faroqhı’da bu konuda “Osmanlılarda evlilik konusunda şu ana kadar yapılmış araştırmaların ortaya çıkardığı belkide en önemli sonuç; bu güne kadar ( en azından kent çevresinde) çok kadınla evliliğin rolünü iyice abartmış olduğumuz. Elimizde bir kentte hatta mahallede oturanların bile tam bir listesi bulunmadığı için sayı belirtmemiz çok zor ise de sayfalar dolusu zabıtların tutulduğu miras davalarına bakıldığı zaman çok kadınla evlenenlerin hiç de fazla olmadığı görünmektedir. Bu belgelerde kayıtlı eksiksiz veraset listelerinde eş olarak çok ender iki kadının adı geçmektedir. Oysa ölenin dul eşlerinin her durumda mirastan pay alma hakları vardır. Gerek yer gerek zaman bakımından bu durumun saptandığı örnek o kadar çoktur ki bir Anadolu kentinde yaşayan normal bir ailede tek eşli evliliğin geçerli olduğunu kabul etmemiz kaçınılmazdır.55”

Gerek arşiv kaynakları gerek seyahatnameler aynı anda birden fazla yapılan evliliklerin çok olmadığını göstermektedir. Klasik dönem içinde özellikle tereke defterleri üzerinde yapılan araştırmalara göre birden fazla evlilik oranı %5-12 arasındadır. Yine birden fazla eşle evlilik oranı köylerde şehirlere göre düşüktür. Bunun gelir ve servet farklılığından kaynaklandığı söylenebilir. Ancak özellikle şehirlerde yapılan araştırmalar birden fazla eşle evlilik ile servet arasında doğrusal bir ilişki olmadığını göstermektedir. Osmanlı toplumunda müslüman olmayanların tek eşli olmaları bunun dini dayanaklı olduğunu gösterir. Bunun dışanda ki bütün toplum kesimlerinde görülen çok eşliliğin temel sebebinin çocuk, özellikle erkek çocuk sahibi olmak olduğu söylenebilir. Batıda hukuken çok eşlilik yasak olmasına rağmen bu durum metres olgusunu ve ve fiili çok kadınla beraberliği engellememiştir. Osmanlı ailesinde bir islam ailesi örneği olarak çok eşlilik serbest olmasına rağmen fiilen tek eşlilik hakimdir56. M. A. Ubucını’ de sanılanın aksine çok evliliğin yaygın olmadığı ve kadınlara tahmin edilenden daha iyi davranıldığını belirterek, çok evlilik konusunda İstanbul’da yaşayan erkeklerin ancak 5/1’inin birden fazla evlilik yaptığını bunun kırsal kesimde oldukça az olduğunu belirtmektedir57.

57 numaralı Konya şer’iye sicili üzerinde ki çalışmamızda da çok eşli erkek sayısının oldukça az olduğu görülmüştür. Yaklaşık 157 aile ile ilgili belgeden sadece altı tanesinde iki evli eşe rastlanırken ikiden fazla evli olan görülmemiştir. Bunların oranı da % 4’e tekabül etmektedir.

54 AYDIN, “Mehir”, s. 199- 200. 55 FAROQHI, a.g.e., s. 117. 56 TABAKOĞLU, a.g.e., s. 152.

(21)

57 Numaralı Konya Şer’iye Sicilinde Aile ile ilgili Belgelerin içinde Çok Eşliliğin Oranı

57 Numaralı Konya Şer’iye Sicilinde Aile İle İlgili Belgelerin İçinde Çok Eşli Olanların İsimleri Ve Mahalleleri

Mahallesi Adı Eş

Sayısı

Belge No Fakih Dede Saraczâde Abdullah

Efendi 2 3/4

Seydi Veli Mehmed b. Mehmed 2 74/3

Duyula Ahmed b. Hacı Osman 2 85/1

Kadı

Alemşah Mehmed b. Mehmed 2 89/3

İbni Şahin Süleyman b. Ahmed 2 136/1

Pürçekli Mustafa b. Mustafa 2 136/3

d-BOŞANMA

İslam dini belirli şartlarda aile birliğinin bozulmasına müsaade etmiştir. Boşanma konusunda kabül edilen sistem boşanmayı zorlaştıran yahudi uygulaması ile onu asla kabül etmeyen hıristiyan uygulaması arasında yer alan orta bir yol görünü- mün dedir. Hazreti peygamberin eşleri birbirlerine iyi davranmaları ve aile birliğini devam ettirmeleri hakkında çeşitli emir ve tavsiyeleri vardır.

Boşanma konusunda kocanın kadına nisbetle daha geniş bir serbestlik içinde bulunduğu görülmektedir. Bu boşanmanın malî bütün külfetinin kocanın omuzlarında oluşu ve kocayı boşanma kararından önce dikkatli olacağı düşüncesine dayanmaktadır. Aynı zamanda erkeğin kadın kadar hissi olmaması ve boşanama hakkını genellikle suistimal etmeyeceği, anlayışı da bu hususda rol oynamıştır. Nitekim kocanın sahip olduğu bu boşanma serbestisi aynı oranda tatbikata yansımamıştır. Kadın boşanma konusunda

157

Tek eşli Erkek

96% Çok eşli erkek

6 4%

(22)

daha sınırlı bir yetkiye sahiptir58. İsteği ile boşama (tek taraflı) yok denecek kadar azdır, genellikle kadının çocuk yapmaktan mahrum olması yüzünden ortaya çıkardı. Muhalaa’ ise ya eşlerin karşılıklı istekleri ile veya kadının şu aşağıdaki hallerden birini göstererek yapacağı istek sebebi ile vuku bulurdu; Kadının geçimi kâfi derecede sağlanmıyorsa, koca, karı – koca münasebetlerini ihlal ediyorsa, ikdidarsızsa, din değiştirmişse. Şüphesiz ki bu hükümlerinde erkek ile kadın arasında can sıkıcı eşitsizlik meydana getirmektedir. Fakat Türkiye’nin her yerinde örf ve adetler müesseseleri düzenledikleri için, bu eşitsizlik günlük hayatta kendini hissettirmeyecek bir kılığa bürünmektedir59.

Aile birliğinin devamı sırasında olduğu gibi bu birliğin bozulmasından sonra da karı- kocanın özellikle kocanın çocukları üzerinde belirli sorumlulukları devam etmektedir60.

57 Numaralı Konya Şer’iye Sicilinde Boşanma İle İlgili Belgelerin Tablosu

Dava Açan Sebebi Mahalle Vekil/A

sil

No Fatma bt. Mehmed Kocanın Şart

koşması

Dedemoğlu Asil 12/3

Fatma bt. Mustafa Muhalaa’ İbni Şahin Asil 16/5

Emine bt. Hızır Muhalaa’ Türk Ali Asil 18/4

Mehmed b. Süleyman Muhalaa’ Bürdebaşı Asil 25/2

Fatma bt. Abdi Muhalaa’ Mücellid Asil 43/2

Zeynep bt. Hüseyin Muhalaa’ Hoşhan Asil 51/3

İbrahim b. Süleyman Diyar-ı ahere gitme Öylebekledi Vekil 53/4

Hatice bt. Abdullah Muhalaa’ Sedirler Asil 54/3

Mehmed b. Ömer Diyar-ı ahere gitme Dinek karyesi Vekil 62/3

Nebi b. Hüseyin Diyar-ı ahere gitme Çalıklı Vekil 69/1

Fatma bt. Mehmed Muhalaa’ Kasap Sinan Vekil 72/5

Abdullah b. Mehmed Diyar-ı ahere gitme Mücellid Vekil 82/2 Abdulkadir b. Mehmed Diyar-ı ahere gitme Şeyh Ahmed Vekil 88/1

İbrahim b. Ali Diyar-ı ahere gitme Topraklık Vekil 91/4

Seyid Ali b. Ahmed - Şemseddin Vekil 92/1

Molla Ali b. Halil Diyar-ı ahere gitme Medrese Vekil 93/5

Havva bt. Hasan Muhalaa’ Ahmed Dede Asil 97/3

Hüseyin ibni Osaman Diyar-ı ahere gitme Sinan Parekendesi Vekil 121/2

Arap Ayşe bt. Abdullah Muhalaa’ Pîrî Paşa Asil 122/4

Havva bt. Mehmed Muhalaa’ Hoca Hasan Asil 123/2

Fatma bt. Abdullah Muhalaa’ Araplar Asil 128/3

İbrahim b. Hüseyin Diyar-ı ahere gitme Sarı Hasan Vekil 137/2 Ayşe bt. Mustafa Kocanın Şart

Koşması

Durak Fakih Asil 101/1

Abdullah b. İsmail Büluğ Muhayyerliği Kürkçü Asil 101/3 Boşanma ile ilgili belgelerin çoğunluğunda sebeb olarak hüsn-i zendigânî yani anlaşamamak gösterilmiştir. Bu durumda karşılıklı anlaşarak yani muhalaa’ ile boşanılmaktaydı. Bu durumda kadın genellikle mehir hakkkını kullanmıştır. Yine bir çok

58 AYDIN, “ Aile”, s. 200. 59 UBICINI, a.g.e., 373. 60 AYDIN, Aynı yer.

(23)

belgede boşanma sebebi olarak herhangi bir şey gösterilmediği halde kocanın şehir dışına gitmesi ( diyar-ı aher) ve şu kadar sürede gelmezsem şartıyla eşine boşama yetkisi vermesidir. Bu tip boşanmaların tamımı vekaleten yapıldığı gibi kadının mehrini almadığı görülmektedir. Çünkü boşanma şartı olarak zevcesinin mehrinden fariğa ve diğer haklarından fariğa olması şart koşulmaktadır61. Yine belgelirin birinde Ahmed Dede mahallesinden Havva isimli kadın boşanmak istemiş, bunun mukabelesinde mehrinden fariğa olup diğer haklarını da almayacağını beyan etmiş, ayrıca eski eşi Üveys’e 15 kuruş boşanma bedeli ödemiştir62.

Yine dikkat çeken bir husus da dava açan kadınların oranıdır yirmi dört davadan on bir tanesini kadınlar açmıştır. Ve genel kanının aksine kadınların çoğunluğu mahkemeye katılmış sadece bir belgede kadın vekili aracılığı ile boşanmıştır. Vekaletle boşanılan on bir davadan onu erkeklere aittir.

57 Numaralı Konya Şer’iye Sicilinde Boşanma İle İlgili Belgelerin Kadın ve Erkek Davacı Oranları Kadın 11 46% Erkek 13 54% e- ÇOCUK SAYISI

Osmanlı ailesinin çok çocuklu olanları istisnadır.En fazla tekerrür edenler sırasıyla bir, iki, üç çocuklu ailelerdir. Köylü aileler şehirli aileleri, müslüman olmayanlar olanları çocuk sayısı bakımından çok az geçmektedirler. Kız çocuklarının erkek çocuklardan biraz fazla olduğunu da belirtmek gerekmektedir. Bu çerçeve içersinde klasik dönem Osmanlı ailesinin ortalama beş kişiyi dahi bulmamaktadır63.

61 K.Ş.S. 57- 5374, 62/3, 69/1, 82/2, 88/1, 91/4, 93/5, 121/2, 137/2. 62 K.Ş.S. 57- 97/3.

(24)

Aileler ve Sahip Olduğu Çocuk Sayıları Oranı 7 çocuklu 1 Aile 3% 8 Çocuklu 2 Aile 5% Çocuksuz 5 13% 1 Çocuklu 3 Aile 8% 6 Çocuklu 1 Aile 3% 5 Çocuklu 4 Aile 10% 4 Çocuklu 5 Aile 13% 3 Çocuklu 7 Aile 18% 2 Çocuklu 11 Aile 27%

Şer’iye sicillerinden özellikle miras ile ilgili belgelerden Çocuk sayısını tesbit etmek mümkün olmaktadır. İncelemiş olduğumuz 57 numaralı Konya şer’iye sicilinde de yaklaşık 39 ailenin çocuk sayısına ulaşılabilmiştir. Toplam çocuk sayısı ise 115 bulunmuştur. Beş ailenin çocuksuz olduğu görülmüştür. Ortalama çocuklu ailelerin dört çocuğu bulunduğu söylenebilir. Beş ailenin yalnız erkek çocuğu varken, on bir ailenin yalnız kız çocuğu vardır. On sekiz ailenin de hem kız erkek çocuğu tesbit edilmiştir. En çok sekiz çocuklu aile görülürken en az bir çocuklu ve çocuksuz aileye de rastlanmıştır.

Ailelerin Kız – Erkek çocukları oranı

5Aile

Çocuksuz

13%

18 Ailede

Kız- Erkek

Çocuk

46%

11Ailede

Sadece Kız

Çocuk

28%

5Ailede

Sadece Erkek

Çocuk

13%

(25)

Ailelerin Kız ve Erkek Çocuk Sayıları

Aile Erkek

Çocuk Çocuk Kız Toplam Çocuk Aile Çocuk Erkek Çocuk Kız Toplam Çocuk

1. Aile 1 5 6 21. Aile - 2 2 2.Aile - 2 2 22.Aile - 2 2 3. Aile 2 2 4 23. Aile - 2 2 4. Aile 3 2 5 24. Aile 1 2 3 5. Aile - 2 2 25. Aile 1 1 2 6. Aile 3 1 4 26. Aile 4 4 8 7. Aile - 3 3 27. Aile 4 1 5 8.Aile 1 2 3 28.Aile 2 1 3 9. Aile 2 - 2 29. Aile 3 1 4 10. Aile 1 - 1 30. Aile - 2 2 11. Aile 2 - 2 31. Aile - 1 1 12. Aile 2 1 3 32. Aile 2 3 5 13. Aile 3 5 8 33. Aile 4 3 7 14.Aile 1 3 4 34.Aile - 1 1 15. Aile 1 1 2 35. Aile - 2 2 16. Aile 3 - 3 36. Aile - - - 17. Aile 3 - 3 37. Aile - - - 18. Aile - 4 4 38. Aile - - - 19.Aile 1 4 5 39.Aile - - - 20.Aile - - - Toplam 50 65 115 f- İSİMLER

Osmanlı toplumunda yeni doğan çocuk din merasimle adlandırılır. Müslüman ailelerde ezan okunduktan sonra çocuğun kulağına üç kez söylemek sûretiyle isim verilirdi. Hıristiyan çocuklara isim verilmesi ise kilisede vaftiz merasimi yapılır64.

İncelemiş olduğumuz defterde isimler genel özelliklere uygun olarak dini menşeylidir. Genelde peygamber isimleri ve ehl-i beyt isimleri kullanılmışyır. Allahın isimlerinin kullanılması da sık rastlanılan bir durumdur. Az da olsa geleneksel Türk isimlerine de rastlanmıştır.

64 İPÇİOĞLU, a.g.e., s. 36.

(26)

57. Şer’iye Sicilinde Geçen İsimler

Müslüman Erkek İsimleri Müslüman Kadın

İsimler Gayr-i Müslim İsimleri

Abdullah Davud Mahmut Ayşe Nefise Avanos Karabet Vasil

Abdulkerim Dede Mevlüd Alime Nesli Ağya Kaplan Yorbi

Abdurrahman Derviş Mürteza Atike Şerife Atnos Kirkos Yakob

Abdulgaffar Ebubekir Memiş Arife Şehri Artin Kayser Yuvan

Abdulcelil Emrullah Mürsel Anakadın Şehriban Astor Kasir Yanos Abdulbaki Evren Mutahhar Cemile Saliha Astator Kurke Yorgi

Abdulmuin Eyyüb Musli Cevriye Saime Agop Kesper Bahar

Abdulhay Emin Muharrem Cennet Satı Arslan Keşiş Döndü

Abdusselam Fazlullah Muhiddin Emine Rabia Butsan Medros Desbine Abdurrezzak Feyzullah Numan Esma Rukiye Baryam Mihail Defşun

Abdulhalim Fahri Nurullah Emete Refika Bağdes Malko Enye

Abdulislam Himmet Nasuj Emetullah Rahime Bursak Misis Engi

Abdullatif Hasan Nebi Elif Raziye Bali Manik Marim

Abdulaziz Hüseyin Mirza Fatma Tevkız Berses Mizaim Meryam Abdulmümin Halil Osman Ferzad Ü.Gülsüm Bağdeser Mgardiç Malketiye

Abdulvahid Hamza Ömer Fahri Ü.Hani Bergos Muğdas Seva

Abdulgani Habib Rakım Fahriye Zeynep Bedrus Mercan Satı

Abdulmuttalib Hasib Ramazan Hatice Ziynet David Manin Hese

Abdulfettah Hüsam Recep Halime Doğancı Murad Herke

Ahmed Hızır Satılmış Hanife Ecikalender Makule Turfende

Ahmed Emin İbrahim Siyavuş Hüma Esterot Name Turviş

Aladdin İsmail Sadık Havva Erzman Nekur Tuhan

Abdi İshak Seyyid Keziban Ese Nikit Sofya

Ali İsa Süleyman Kerime Evlan Necaşi Suza

Abdal İvaz Said Marziye Erkil Nikola

Abbas İdris Salih Meryem Ezriya Ohanis

Arif Kadir Şaban Meşke Gabriel Panos

Bayram Kasım Şerafeddin Mihri Giyors Simon

Bektaş Mehmed Üveys Mümine Herfe Salkman

Beşir Mustafa Veli Hemzad Serkiz

Cafer Musa Yusuf İlya Turviş

Cemaleddin Murat Yunus İstimat Toros

Kıdemli Yuvakim

(27)

II. DİNİ HAYAT

İbranilerin tevratı gibi, Kur’an insanınn medeni ve dinî, bütün hayatını toplu olarak kucaklar. Bütün hukukun kaynağı, müslümanların bütün vazifelerinin prensibi olan kur’an, değişmez bir hedef misali, müslümanın bütün davranışlarının rehberi, her satte ve hatta hayatının her dakikasında başvurduğu tatbik ettiği yegane kaide biricik yol göstericidir65. Bir kimseyi kardeş yada yabancıdan ayıran ölçü olarak en yüksek bağlılık, din idi. Bir müslüman için dindaşı, hangi ülkede, ırk veya dilden olursa olsun, bir kardeş idi66.

Hukun uygulayıcılarından, muallimlere, bizzat dini görevlilerden vakıf tevliyetinde bulunanlara kadar her kesin toplum içinde dini statüsü bulunmaktaydı. Dinin bu kadar hayatın içinde olması dini yaşantıyı da oldukça canlı kılmaktaydı. Hemen her mahallede cami ve mescidler yer alırdı. Ayrıca tasavvuf da toplum içinde etkindi özellikle mevlevîlerin toplum tarafından saygı ile anıldıkları davalarının kendi menzillerinde görüldüğü anlaşılmaktadır. Tasavvuf büyüklerinin adı anılınca resmi belgelerde bile dua ve iltifatla anılması da bunların toplum içindeki itibarını göstermektedir67.

a- MÜESSESELER

Toplum hayatının birebir içinde olan müesseselerin başında camiler ve mescidler gelir şer’iye sicilinden anlaşıldığına göre hemen hemen her mahallenin kendi adına bir mescidi bulunmaktaydı. İncelemiş olduğumuz defterde tesbit ettiğimiz cami ve mescidler şunlardır:

65 UBICINI, a.g.e., s. 71.

66 Bernard LEWIS, Modern Türkiye’nin Doğuşu, TTK.Ankara 1998. s. 327. 67 K.Ş.S. 57- 175/2, 22/1.

Amber Reis camii Emrullah Efendi Mescidi İbrahim Bey Mescidi Şerfeddin Camii Hacı Hüseyin Mescidi Pîr Esad Sultan Mescidi Şeyh Ebu’l Vefa Camii Çırali Mescid Alaca Mescid

Şeyh Kasım Halife Camii Kenan Bey Mescidi Pürçekli Mescidi Taht’ul kal’a Camii Karatay Medresesi Mescidi Sırçalı Mescid İsmail Ağa Camii Alakova Mescidi Hacı Yunus Mescidi Sultan Selim Han Cmii Karaaslan Mescidi Molla Veli Mescidi Dotsa Karyesi Camii Hacı Emir Mescidi Esenli Mescidi Belviran Hoca Nebi Çavuş

Camii

Hacı Ali EMscidi Kuriz karyesi Sinan Ağa Mescidi

Rumdiğin Karamanoğlu Hacı Hüseyyin Mescidi Mahmut Paşa Mescidi

İbrahim Camii Kadı Alemşah Abacı Mescidi

Veznedar Hüseyin Paşa Camii

(28)

Vakıflar;

Vakıf; karşılıklı yardımlaşma esasına dayanan medenî bir müessesedir. Vakıfların ifa ettiği fonksiyon, sadece ferdi hayırseverlik duygusundan neş’et eden yardımlaşma değildir. Günümüzde devletin ifa etmekle yükümlü olduğu bir çok kamu hizmetleri de, özellikle Osmanlı döneminde vakıf yoluyla ifa edilmiştir. Ayrıca toplum için en önemli hizmet olan eğitim-öğretim vakıfların elindedir. Sağlık hizmetleri, sosyal güvenlik ve sosyal yardım hizmetleri, Beledi hizmetler ve esnaf yardımlaşmaları, kısaca kamu yararı bulunan her hizmetin, ihmale uğramadan ve sürekli olarak ifası çin vakıf müesseselerine başvurulmuştur.68

Avârız Vakfı; Osmanlı’da vergi ve nüfus tesbitleri aile sayımına dayanırdı. Vergi verebilecek durumda olanlar sayılır. Bu nüfusa düşen vergi avârıza tâbi olanlara pay edilirdi. Derbentçilik, tuzculuk, madencilik, cebecilik gibi işler yapanlar ile resmi görevliler bundan muaf tutulurlardı.69

Osmanlı’da avârız vergileri başlangıçta çok az alınırdı. Zamanla bu verginin çoğalması, fakir halkın ödeme güçlüğü çekmesi üzerine mahallelerde avârız vakıfları kuruldu. Nakit ya da akarların vakfedilmesi ile, avârızı ödeyemeyenlere buradan yardım edilirdi. Zamanla mahalle heyetinin kararıyla yangın, sel, salgın hastalık, fakir, dul ve yetimlerin ihtiyaçları, fakir gençlerin evlendirilmesi, kimsesizlerin cenaze masraflarının karşılanmasına ve iş hayatına atılanlara sermaye ihtiyacı vb. amme hayrına işler yapılmaya başlanmıştır. Müslim, gayrimüslim ayrımı olmazdı. 70

57 Numaralı Şer’iye sicilinde geçen Vakıfların İsimleri 1 Karamanoğlu İbrahim Bey Vakfı 21 Hacı Ali Vakfı

2 Sultan Alaaddin Vakfı 22 Nefise Hatun Vakfı

3 Pîr Esad Vakfı 23 Ali Paşa Çeşmesi Vakfı

4 Bayram Şah Vakfı 24 Ebu İshak Zaviyesi Vakfı

5 Şerafeddin Vakfı 25 Şeyh Kasım Halife Vakfı

6 Şeyh Sadreddin Konevî Vakfı 26 Beşsu Vakfı

7 Şeyh Ebu’l Vefa Vakfı 27 Altunpâ Vakfı

8 Emrullah Efendi Vakfı 28 Zeynep Sadem Sultan Vakfı 9 Muallimhane Vakfı 29 İsmail Ağa Camii Vakfı 11 Şeyh Ahmed Vakfı 30 Taht’ul Kal’a Camii Vakfı

12 Tekke Vakfı 31 Abdülmuin Mh. Avarız Vakfı

13 Hacı Hasan Vakfı 32 Karakurt Mh. Avarız Vakfı 14 Sırçalı Medrese Vakfı 33 Kalenderhane Mh. Avarız Vakfı 15 Mevlâna Celaleddin Vakfı 34 Hoca Habib Mh. Avarız Vakfı 16 Demirkuyu Dar’ül Hüffaz VAkfı 35 Hoca Cihan Mh. Avarız Vakfı 17 Pîri Mehmed Paşa Vakfı 36 Kürkçü Mh. Avarız Vakfı 18 Nesibe Hatun Vakfı 37 Pürçekler Mh. Avarız Vakfı 19 Küt Hacı Hüseyin Vakfı 38 Dedemoğlu Mh. Avarız Vakfı 20 Turgutoğlu Vakfı 39

68 Ahmed AKGÜNDÜZ, İslam Hukukunda ve Osmanlı Tatbikatında Vakıf, OSAV., İstanbul, 1996, s. 42. 69 Halil SAHİLLİOĞLU, “Avârız” İslam Ansiklopedisi, T.D.V. Yay. , İst. 1991, s. 108-109.

(29)

Defterde Geçen Medrese ve Muallimhaneler 1 Karamanoğlu İbrahim Medresesi 7 Altunpâ Medresesi

2 Tac-ı Vezir Medresesi 8 Emrullah Efendi Muallimhanesi

3 Sırçalı Medrese 9 Civar Mh. Hacı Hüseyin Muallimhanesi 4 Karatay Medresesi 10 Fakih Dede Abdulkadir Muallimhanesi 5 Karatay Kebir Medresesi 11 Şerafeddin Cami Mektebi

6 İplikçi Medresesi 12 Küt Hacı Hüseyin Mektebi

b- GÖREVLİLER

Belgelerde o devirde bulunan görevlilerden sıkça bahsetmektedir. Belgelerde geçen görevliler şunlardır.

III. ASAYİŞ OLAYLARI

Her devirde olduğu gibi Şer’iye sicilimizin kapsadığı tarihlerde de bir takım asayiş olayları meydana gelmiştir. Devlet bunların çözülmesi ve önlenmesi için etkin tedbirler almışıtır. Zaman zaman asayişi ve genel ahlakı bozan davranışlar içinde olanları mahalleden ihraç edilerek asayiş sağlanmaya çalışılmıştır. Yine belgelerden anlaşıldığına göre cinayet işleyenlerin kısasen öldürülerek cezalandırıldığı, hırsızlık veya bozgunculuk yapanların ceza-yı şer’ilerinin icrası istenmiştir71.

57 Numaralı Şer’iye Sicilindeki Asayiş Olayları ile ilgili Belgeler

Darp ve Cerh Hırsızlık Mh.den ihraç İftira Şakilik

18/1 109/1 8/1 25/4 149/1 149/1 25/3 109/4 62/4 25/5 184/3 184/3 26/4 111/1 70/4 29/1 153/1 153/1 94/3 113/3 159/2 29/3 167/1 167/1 95/2 122/6 159/3 70/4 99/1 125/1 157/2 127/3 99/3 133/1 106/5 101/1 154/1 116/4 71 K.Ş.S. 57- 25/, 116/4,

Paşa Nâsih Naib Yiğitbaşı Kapıcıbaşı

Kadı Müezzin Tahtacı Müfti Tatar

Mütesellim İmam TahtacıBaşı Dizdar Tatar Ağası

Mültezim Vaiz Vali Nakib Kayyum

Müderris Sürre Emiri Mahzarbaşı Cizyedar Kâtip

Muallim Odabaşı Âyan Sipahi Kassam

Serdar Selam Ağası Mütevelli Çavuş Baş Kâtip

(30)

a- Mahalleden İhrac;

Belgelerin içinde en dikkat çekici olanlar mahalleden ihraç belgeleridir. Genelde ahlaksızlık yada hırsızlık yaptığından şüphelenilen kimseler hakkında mahallenin ileri gelenleri ve bu durumdan şikayetçi olanlar dava açmaktadırlar kadı durumu araştır- dıktan sonra şikayet edilen kimsenin yada kimselerin kendi haline olmadığını rahatsızlık verdiğini görürürse mahalleden ihrac edilmelerine karar verirdi. Araplar mahallesi ahalisi mahallelerindeki Hatice adlı kadını şerire olduğu kendisinden razı olmadıklarını beyan ederek ihracını istemişlerdir. Kadı durumun araştırılıp doğru olduğunu görünce ihrac isteğini onaylamıştır72. Yine Abid mahallesi sakinleri telal Ahmed ve zevcesi Şehri’nin mahallede devamlı kavga ettikleri ve milleti tehdit ettiklerini son olarak mahallede çalınan eşyaların ellerinde görüldüğünü beyan ederek ihrac ettirmişlerdir73.Çumra karyesinden Hüsam ve zevcesi Şerife Meryem’in hırsızlığından şüphelendikleri gibi pezevenklik yaptığını idda ederek mahalleden ihracını sağlamışlardır74. Kendisine na mahrem kişilerle ülfet etmek de mahalleden ihrac sebebi sayılmaktadır75.

b- Hırsızlık;

Hırsızlık olaylarının çok fazla olmadığı anlaşılmaktadır. Toplam beş adet belge bulunan hırdızlık konusunda genellikle ispat etmek zorluğundan dolayı hırsızlık iddasından çok bu şüpheden bahsedilmiştir. Güvenilir sonucuna ulaşılamadığında mahalleden ihrac edilmiştir. Yada ispat edilemediği için her hangi bir işlem yapılmamıştır. Belvaıran kazası Sukut karyesinde hırsızlık iddasında bulunan kimselerin getirdikleri şahitler sabit delil sunamayınca te’dip ve tenbih edilmişlerdir76. Mahallede şakilik yapan hırsızların geceleri evlere girerek halkı huzursuz etmeleri sebebi ile Asitaneden gönderilen bir emirde; hırsızlar derhal yakansın eğer karşı koyar- lar ise demleri heder edilsin ölü / diri yakalansınlar, denilmiştir. Bu belge bir noktada Osmanlı Devlet’inin asayişe verdiği önemi göstermektedir77.

c- Şakilik;

Toplam dört belgede şakilikten bahsedilmektedir bunlardan birisi Surre alayına ilişebilecek şakiler için tedbir alınması emridir. Yine Sille karyesinde mütegallibe ve cebabir olarak bahsedilen Süleyman ve karındaşlarının üzerlerine düşen vergiyi vermedikleri gibi halka tasullut ettikleri elirtilerek, eşkıya olarak bahsedilip, üzerlerine düşen verginin alınıp durumun düzeltilmemesi durumda hapsedileceklerinin bildirilmesi istenmiştir78. Bir belgede de Akşehirli Meryem isimli bir kadının Celaleddin Rumî mahallesinde türbenin karşısında bir evde ahlaksızlık yaptığı, ayrıca mütegallibe gayr-i müslimlerle iş birliği yaparak halka cevr ve zulmettiği, halkın mallarına haksız yere el- koydukları fakat insanların şerrinden korkarak şikayet dahi edemedikleri belirtilerek, ancak türbe-i Celâliye’nin fethanı eş-Şeyh es-Seyyid Mahmud Efendi’nin arz-ı hali üzerine durumdan haberdar olunduğu belirtilerek Meryem’in memleketi olan Akşehir’e nakledilerek şehirden çıkarılması ve mütegallibenin cezalandırılması istenmiştir79.

72 K.Ş.S. 57- 127/3. 73 K.Ş.S. 57- 116/4 74 K.Ş.S. 57- 70/4. 75 K.Ş.S. 57- 25/4, 25/5. 76 K.Ş.S. 57- 8/1. 77 K.Ş.S. 57- 157/2. 78 K.Ş.S. 57- 184/3 79 K.Ş.S. 57- 167/1

(31)

d- Darp ve Yaralama;

Asayiş ile ilgili belgelerin içinde en fazla darb ve cerh( dövme ve yaralama) olayları yer tutmaktadır. Bunların bir kısmı kavga ve silahla yada bıçakla yaralamayı kapsamakta iken bir kısmı da sadece darb edildiğini bildirmiştir. Darb edildiğini idda edenlerden bir kısmı ispat edemediğinden davaları reddedilmiştir. Karaaslan karyesi sâkinlerinden Cemile Binti Mehmed nam Hatun ile zevci İlyas bin Mehmed mahkemede darb ettiği ve bu nedenle üç aylık hamileliğinden olan çocuğun düştüğünü idda etmişler fakat olayı ispat edemediklerinden davaları hakkında işlem yapılmamıştır80. Durak fakih mahallesinden Ayşe isimli kadın kocası Mustafa’nın kendisini döğdünü ve döğmemeye şart etmiş olduğundan boş sayılmalarını istemiştir. Durumunu ispat ettiği için boşandıkları kayıt altına alınmıştır81.

e- Cinayet davaları ;

Cinayet davaları çok olmamakla birlikte üç belgede geçmektedir. Alibeyhüyüğü karyesinde kardeşi Veli Beşe’nin öldürüldüğünü idda eden Abdullatif dava açmak istemesine rağmen delili olmadığı halde ahalinin sulh teklifi ile 150 kuruş alarak ahali- nin mesul olmadığını beyan etmiştir. Belgelerden ikisi de kısas olayı ile alakalıdır. Kozağaç karyesinde mecruhen ölen Ömer’in eşi Ayşe kocasının mecruhen öldürül- düğünü idda ve ispat etmiştir. Bunun için kadı davayı ‘fetava-yı şerif ve emr veliy’ül emre ihale’ ye karar vermiştir. Yine Sudirhemi nahiyesinden Süleyman’ın haksız yere adam öldürdüğü için kısasen katledildiğine dair bilgi vardır.82

f- İftira;

İftirayı konu edinen yalnız dört belge bulunmaktadır. Sudirhemi kazası Karpad karyesi sâkinlerinden es-Seyyid Abdulğani, kendisine Şehriban adlı kadının menziline girdi diye iftira atıdığı için kendisini bıçakladığını söyleyerek kimseden şikayetçi olmadığını beyan etmiştir. Akıncı mahallesinden Sanin isimli zımmi salyane taleb eden kethüdalara parayı teslim ettiğini, aldıkları halde almadık dediklerini idda edince kadı, ‘Kocabaşılardan istihbar olundukta mesfur Mosis kendi halinde olmamağla bu müşelli ifk ve iftiradet mesmuresidir deyû haber vermeleriyle mesfuran kethüdalara bila beyyine muarazadan men’ kararı vermiştir. Karahöyük taraflarında Cağaloğlu diye bilinen Hacı Veli isimli şahsın halka iftira ile cevr ve tagallüb etmesi üzerine âsitaneden şu şekilde emir gönderilmiştir;’ bi gayrı hak alâ taraf taifelerine gammaz ve mücrim ve ifk ve iftira ile nicelerin ahz ve iyallerine taarruz ve bunu emsali zulm ve teaddisinin nihayeti olmayıp mezbûr Konya’ya ihzar ve iddia-yı hukuk eden hezemalarıyla şer’an murafaa ve cebren aldığı kendinden tahsil ve eshablarına red ve teslim ve ihkak-ı hak olunduktan sonra vatan-ı asliyesi olan Boynuyoğunlu derûnuna nakil ve iskân olunmak babvatan-ında muğassal ve meşruh emr-i âlişân sâdır’ olmuştur denilerek gereğinin yapılması emredilmiştir83.

80 K.Ş.S. 57- 95/2. 81 K.Ş.S. 57- 101/1. 82 K.Ş.S. 57- 133/1, 154/1. 83 K.Ş.S. 57- 109/2, 169/2, 170/2.

(32)

IV- MAHALLELER

Sicil defterinde yer alan mahalle sayısı 129 tanedir. 16’ıncı asrın başlarında 7584 adet mahalle olduğu göz önüne alınırsa defterin ait olduğu 18’inci yüz yılın yarısında Konya’nın epeyce büyüdüğü anlaşılmaktadır.

57 Numaralı Şer’iye Sicilinde Yer Alan Mahalle İsimleri

Ahmed Fakih Civar Hacı Cemal Karaöyük Sütcü

Akşemseddin Canıçukur Harmancık Karaarslan Sinanperakendesi Aynedâr Çıralı Mescid Hoca Habib KaymakAhmed Seydi Veli

Aksinle Çiftemerduban Hacı Kemal Kadıasker Sahibyakası

Akbaş Çerkap Hoca Faruk Kasap Sinan Şeyh Ebu’l vefa

Abdulvahid Çalıklı Hüda Mükerremdede Şemseddin

Abdulmuin Dörtukiyye Hoca Fakih Muhtar Şeyh Osman Rumi

Abid Dedemoğlu Hoca Hasan Müsekki Şeyh Sadrettin

Araplar Durakfakih Hatib Medrese Şerefşirin

Ali Şerbetî Debbağhane İbni Salih Mücellid Şükran Alacamescid Dolapoğlu İbni Şahin Mihmandar Şeyh Alaman

Ahmed Dede Duyula İbni Tûti Meşki Şeyh Ahmed

Abdulaziz Dere İbni Kazan Meram Şekerfuruş

Alikav Dolapucu İmaret Nehri Kafur Şems

Aklan Dahda İhtiyareddin Nişantaşı Türbe-i Celaliye

Affan Sultan Devle İçkale Öylebekledi Topraklık

Abdulmümin Eflatun Karakurt Pürçekler Turşucu

Alakova Esenli Kerim Dede Polatlar Türk Ali

Aslanlı Fakih Dede Kürkçü Pürçekli Tarhana

Akıncı Ferhuniye Kuzgunkavak Piripaşa Tekke

Bürdebaşı Gurbicedid Kalenderhane Pir Esad Sultan Uluırmak

Bikâri Göktaş Kalecik Sedirler Yenice

Biremâni Gullecerb Karaciğan Sarı Hasan Yediler

Bağevliya Hoşhan Karakayış Sahibata Zincirlikapı

Beyhekim Hoca Cihan Kuz Sarı Yakup Zevle

Bab-ı Aksaray Hacıemir Kadıalemşah Sebhavan

Referanslar

Benzer Belgeler

Çal›flmam›zda cinsiyetler aras›nda, DEHB bileflik ve dikkat eksikli¤i alt tipleri aras›nda efl tan› oranlar›- n›n anlaml› farkl›l›k göstermedi¤i ve en

1549- 1565 yılları arasına ait 1 Numaralı Halep’ Şer’iye Sicilinin verilerine göre Halep’in sosyal ve iktisadi açılardan incelenmesi, bu çalışmanın esas konusunu

Medine-i Kayseriyye’de Kalenderhane Mahallesi sükkânından iken bundan akdem fevt olan el-Hâc Mustafa ibn-i Ali nâm kimesnenin veraseti zevce-i metrûkesi Şerife Ayşe

If we turn from what it has not done to some of the things it has, the AKP government has made strenous efforts to make Turkey a full mem- ber of the EU, which have included

Bir süre, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne giden Erbulak, okulu bırakarak karikatür çizmeye devam etmiştir.. Eserleri: Hergün, Hafta, Yirm inci Asır, Tef,

Mahkeme durumu İvaz’a sorduğunda inkâr etmesi üzerine aynı köyden olan Hüseyin bin İsa Beşe ve Süleyman bin Hamza olaya şahit olarak sorduğunda onlar da

Yüzyılda Ünlü bir Fıtık Cerrahı ”25 adlı makalesi ile Osman Çetin‟in “Üsküdar‟da Bir Kadın Cerrah Küpeli Kızı Saliha Hatun”, adlı 26

59 Diğer hastalar ise Konya merkeze bağlı Kara Cifan mahallesinden Molla Mustafa bin İbrahim, Fakih Dede mahallesinden Osman ibn-i el-hâc Ali, Ömer Hoca mahallesinden