• Sonuç bulunamadı

5Aile Çocuksuz

II: VERGİLER

Osmanlı Devleti’nin çeşitli gelir kaynakları içinde vergiler önemli bir yer tutardı. Vergilerin şer’i ve örfî olmak üzere iki tür kaynağı bulunurdu. Şer’i vergiler Öşür, Harac ve cizyeden olurşurdu. Tekalif-i örfiye ise çeşitli konularda alınan vergilerden oluşmaktaydı. Padişahın iradesi ile alınan bu vergiler arus (evlenme), Kaza ( mahkeme), Bennek (bekarlık), çift, ispenç,duhan kaçgun vb. bir çok vergilerden oluşmaktadır.

Öşür; Ürün üzerinden ve ürün olduğu zaman verilen bir tür arazi vergisidir. Halkı müslüman olan ülkenin doğal hali ıslah edilerek verimli hale getiril miş topraklarına “ öşür arazisi” denirdi. Bu araziyi ekenller elde edilen ürün üzerinden devlete pay verirlerdi. Sulnabilirliğine göre hums 1/5, südus 1/6 ve aşir 1/10 olarak alınırdı.Üründen alınana öşür denilirken arazinin büyüklüğüne göre alınan örfü vergiye çift denilirdi88.

Cizye; Askerlik çağına gelmiş gayr-i müslimlerden askerlik hizmetinden muaf tutulmalarına karşılık alınan vergidir. Âlâ, evsat, edna olmak üzere üç şekilde alınırdı. Padşah fermanları sakat, yaşlı ve acizleri muaf tutabilirdi.

Harac; Gayr-i müslimlerin elinde kalan veya onlara verilen topraklara harac arazisi denilirdi. Müslümanların ödedikleri öşüre karşılık gayr-i müslimler harac öderlerdi. Bu oran arazinin sulanabilirliğine göre 3/10 ile 1/10 kadar değişirdi. Ayrıca arazinin büyüklüğüne göre değişen harac-ı mukaseme ( çift vergisine benzer) alınırdı 89.

Raiyyet rüsumu; Tekalif-i örfiye içinde kırsal kesimden alınırdı. Çift sahibi olanlar, nim çift sahibi olanlar, topraksızlar olarak tasnif edilirdi. Çift resmi; bir çift öküzle işlenebilecek arazi “çift” adıyla anılırdı. Bir çift olan verimli arazi 60-80 dönüm, orta arazi 80-100 dönüm, kurak arazide 100-150 dönüm olarak hesaplanırdı.

İmdad-ı hazeriye; savaş olmadığı zamanlarda bütçe açığını kapatmak için ahaliye tarh ve tahsil olunan vergilere verilen addır. İmdad-ı hazeriye barış zaman- larında imdad-ı seferiye ise savaş zamanlarında alınırdı. Alınış itibarı ile farkları yoktu. Ruz-ı kasım ve ruz-ı hızır olarak iki taksitle tahsil edilirdi. Belgelerde herzaman ayrılmazdı çoğu zaman imdadiye adıyla yada yada ruz-ı hızır ve ruz-ı sefer diye anılırdı90.

Ağnam resmi; Koyun vergisi devletin çok önemli gelir kaynaklarındandır. Yedi ayrı şekilde düzenlenirdi. Ödeme gücüne göre tahsil edilirdi. Padişah veya vüzere haslarından bir başa bir akçe alınırken, halktan iki başa bir akçe alınırdı91.

İncelediğimiz belgeler içinde yaklaşık 30 tanesi çeşitli vergiler ile alakalıdır. Buda toplam belgeler içinde yaklaşık yüzde dört buçuğuna tekabül etmektedir.

88 Erol ÖZBİLGEN, Bütün Yönleri ile Osmanlı, iz yay., İst. 2003, s. 663. 89 ÖZBİLGEN, s. 664.

90 PAKALIN, a.g.e., C.II. s. 63. 91ÖZBİLGEN, a.g.e., s. 669.

III- MİRAS (TEREKE)

İncelemiş olduğumuz 57 numaralı Konya şer’iye sicili miras meseleleri açısından zengin bir defterdir. Defterde yer alan 668 belgenin 80 tanesi miras ile ilgili meseleleri içermekteyken 56 tanesi vasi tayinlerini 14 tanesi de kayyum tayinlerini içermektedir. Toplam 150 belge miras ile ilgilidir. Bu defterde yer alan belgelerin yaklaşık % 22 sine tekabül etmektedir. Bu belgelerden ölenlerin sosyal statüleri, medeni halleri, eş sayıla- rını aile üyelerinin sayısı, kullandığı eşyaların mikdarı ve çeşitleri, bağ, bahçe, tarla ve ev vb. sahip oldukları zenginlikleri anlayabilmekteyiz. Bunlardan yola çıkarak döneme aid içtimai ve sosyal hayata dair sorulara cevap vermek mümkün olacaktır. Defterde yer alan belgelerin içinde miras ile ilgili belgelerin ağırlığı,miras konusunun halkın hayatında da önemli bir yer tuttuğunun göstergesidir.

57 NUMARALI KONYA ŞER’İYE SİCİLİNDEKİ KONULARIN DAĞILIMINDA MİRAS MESELELERİNİN ORANI

Miras, sözlükte “kök, temel; birinin diğerinden devr aldığı eski durum, bâkiye “ anlamlarındaki irs (virase) kökünden türeyen mirâs kelimesi, çok defa irs ile eş anlamlı olmak üzere “bir şeyin bir kişi veya topluluktan diğerine geçmesi, başkasından kalan“ manalarına kullanılır92.

92 Hamza AKTAN, “Miras”, İslam Ansiklopedisi, C. III. T.D.V. yayınları, İstanbul 2005. s. 143.

Diğer Belgeler 518 78% 150 Mirasla ilgili Belgeler 22%

İslam hukuku miras konusuna özel önem vermiştir. Kur’an’da miras ile ilgili açıklamalar yer almıştır93. Ayrıca bir çok hadistede mirasa müteallik meseleler açıklan- mıştır94. Mirasçılık sebebleri kan hısımlığı, evlilik ve velâdır. Bunların yakınlık derecele- rine ve sayılarına göre alınacak miktarlar değişmektedir. Ölenin yakın akrabası yok ise mevâli denilen azatlı kölesi mirasçı olabilmekteydi. Eğer hiçbir mirasçısı yok yada bilin- miyor ise terekenin tamamı beyt’ül mala kalmaktaydı95.

Mirasa tereke de denilmektedir. Tereke ölünün bıraktığı mal yerine kullanılan bir tabirdir. Bunun yerine “muhallefat” da kullanılmaktadır. Aslı terike olmasına rağ- men halk arasında yanlış olarak tereke şeklinde kullanılmıştır. Terekeye şu konular girmektedir: Ölünün techiz ve tekfini, Ölünün borçları, Vasiyeti, vereselerinin hakkı. Techiz ve tekfin ölenin haline göre yapılırdı. Vasiyeti var ise sıhhati araştırılır, kalan mal vârislerine taksim edilirdi96.

Mirasla ilgili belgeler genellikle ölenin menziline gidilerek taksim edildiğini göstermektedir. İncelemiş olduğumuz 57. Şer’iye defterinden anlaşıldığına göre genellik- le uyuşmazlık olmayan miras taksimleri mahkemeye intikal etmediğinden tüm malının görülmesi her zaman mümkün olmamaktadır. Genellikle mirasın bir kısmına veya bir menzile ait paylaşımlar konu edinilmiştir. Bu belgeler genellikle ölen kişinin hangi mahallede ikamet ettiği mirasçılarının kimler olduğu asil mi ? vekil mi? Olduğu açıklandıktan sonra mirasın veya dava konusu olan miktarının söz konusu edilmesi ile sonuca ulaşılmaktadır. Aşağıda örnek bir miras davası ile ilgili belge görülmektedir.

“Husus-u âti’l beyanın mahallinde ketb ve tahrir-i iltimas olunmağın sevab-ı şer’i enverden mevlâna es-Seyyid Hasan Efendi irsal olunup ol dahi medine-i Konya’da Pürçeklü mahallesi sâkinlerinden iken bundan akdem fevt olan Marziye binti Süleyman nâm hatunun hayatında sâkine olduğu menziline varıp zeyl-i kitabda muharrer’ül esam-i müslimin mahzarlarında akd-i meclis-i şer’i binûr eyledikte müteveffa-yı mezbûrenin veraseti sadr-i kebire kızları Fatıma ve Şerife ve liebeveyn kızkarındaşı Havva’ya mahzara olduğu şer’an zahir ve mütehakkık olduktan sonra işbu rafi’ül kitab mezbûre Fatıma meclis-i makud-u mezbûrde mezbûr Havva mahzarında ve üzerine dava ve takrir-i kelâm idüp 10 adet kilim mikad ve iki kilim ve üç yastık ve iki döşek ve iki yorgan ve bir alkanî ibrik ve iki tencere ve bir sini ve iki tâbe ve üç sahan ve on ras ğanem bir sim kemer kuşak babam el-Hac Ahmed’den muntakil mal ve mevarisim olup validem müteveffa-yı mezbûre Marziye dahi vefatından mukaddem hal-i hayatında ve kemâl-i sıhhatinde vasiyet idüp salif’üz zikr eşyalar kızım mezbûre Fatıma’nın babası müteveffa-yı merkûm el-Hac Ahmed’den muntakil mal ve mevarisidir deyû bana huzur-u müsliminde teslim idüp ol vecihle benim babamdan muntakil mal ve mevarisim olmağla mezbûre Havva müteveffa- yı mezbûre Marziye terekesindendir deyû müdahale eder deyû sual olunsun müdahalesi men’ ve def’ olunmak matlubumdur dedikte gable’s sual ve akib’ül inkâr müddei-yi mezbûreden ber veche muharrer müddeasını mübey- yine beyyine taleb olundukta udûl-ü ahrar-ı rical-i müsliminden İsmail Efendi ibni el-Hac Ahmed ve Süleyman b. es-Seyyid Abdulehad nâm kimesneler li ecli’ş şehade meclis-i makud-u mezbûrde hâzirun olup eser’ül istişhad fi’l hakika zikrolunan eşyalar müddei-yi mezbûre Fatıma’nın babası el-Hac Ahmed’den muntakil mal ve mevaris olup validesi müteveffa-yı mezbûre Marziye dahi

93 Kur’an-ı Kerim, 4/ 2-12. ayetler, s. 76-78 .

94 Bknz: Süleyman bin er-RÛDÂNÎ, Cem’ul- Fevaid, İz yayıncılık, İstanbul, C. III., 95 AKTAN, a.g.m., s. 144.

vefatından mukaddem hal-i hayatında bizim huzurumuzda vasiyet ve salif’üz zikr eşyaları mezbûre Fatıma’ya teslim eyledi bizler bu hususa bu veche üzere şahidleriz ve şehadet dahi ederiz deyû her biri edâ-yı şehadet-i şer’ eylediklerinde ba’de’l kabul ve’t tezkiye şehadetleri makbule olmağın mucibiyle mâr ez-zikr eşyalar mezkûreye bu veche müdahaleden mezbûran Havva’yı men’ eylediğini mevlâna-yı merkûm mahallinde ketb ve tahrir ve meabais olunan emna ile meclis-i şer’e gelip alâ vukua inha ve takrir etmeğin mâ hüve’l vak’a bi’t-taleb ketb olundu fi’l yevmi’s semen min Ramazan’ül mübarek li sene isneyn ve sıttîn ve mie’ ve elf97.” Şahidler

Ölen kimsenin mirasçıları yok ise şer’an terekesi beyt’ül mala intikal ederdi98. Eğer mirasçı sonradan ortaya çıkacak olur ise şahidlerle mirasa hak sahibi olduğunu ispatlaması kaydı ile tereke kendisine teslim edilirdi. Mesela Konya kalesi dizdarı iken vefat eden Osman Ağa’nın bilinen mirasçısı olmadığından terekesine beyt’ül mal emini Hidayetzâde Ahmed Efendi tarafından el konulmuştur. Fakat ölen Osman Ağa’nın akrabası olduğunu idda eden Erzurumlu Abdurrahman Beşe güvenirliliği kesin olan hür ve müslüman kimselerin şahidliği ölenle akrabalığını ispat ederek Osman Ağa’nın tüm malına mirasçı olarak sahip olabilmiştir99. Mahkemelere müslüman olanlar miras davaları açabildiği gibi gayri müslimler de davacı olabilmekteydi. Bu nedenle zımmiler arasındaki davalara da karar verilirdi100. Yine belgelerden birinde Mihmandar mahallesinde yaşarrken vefat eden ve mirasçısı belirlenemeyen Satı adlı zımmiyenin malına beyt’ül mal emini el koymuştur. Fakat Astor adlı zımmi ölenin akrabası olduğunu idda etmiş ve iki müslüman şahidle bunu ispat ettikten sonra mirasa söz konusu olan mala sahib olabilmiştir101. Bu dava da bize gayr-i müslimlerin ayrıma tabi tutulmadığını ve müslümanlar gibi mirasa aid meselelerde haklarını rahatlıkla kullana- bildiklerini göstermektedir.

Ölen kimsenin mirasçılarından her hangi birisi eğer reşid sayılan yaşa ulaşma- mışsa sağir olarak adlandırılırdı. Kız çocuklarına sulbiye-yi sağire, erkek çocuklarına ise sulb-i sağir denilirdi. Reşid olmayan bu çocukların mirastaki hisselerinin korunması için vâsi tayin edilirdi. Vasiler genellikle çocuğun anne, baba, anneanne,babaanne,amca gibi yakın akrabalarından güvenilir olanlardan seçilirdi. Eğer yakın akrabası yok ise mahallenin imamı veya meşayihten birisi tayin edilirdi. Çocuk büyüyüp de reşid olan yaşa gelince vasiliğin kaldırılarak malının iadesini isterdi. Böylece küçüklerin haklarının zayi olmasının önüne geçilirdi102. Vasilerin korumakla yükümlü olduğu malı zayi etmemesi için nazır tayini de yapılarak güvence altına alınırdı. Eğer vasi aynı zamanda çocuğun bakımını da üstlenmişse hakime müracat ederek yapmış olduğu masrafların çocuğun mirasından tahsil edilmesini isteyebilirdi. Bunun için hakim belli bir miktar nafaka takdir eder ve bu miktarı vasinin kullanmasına izin verirdi. Eğer nakit para söz konusu deği ise gayri menkul satışına dahi müsaade edilirdi. Mülk müzayede ile satışa çıkarılır en yüksek meblağı verene satılırak çocuğun nafakası buradan karşılanırdı103.

Ölenin mirasına aid hak iddaları ve vasi-yi muhtarlık iddaları gibi her türlü konu şahidlerin şehadetine başvurularak sonuca bağlanırdı. Bu şahidlerin müslüman hür ve güvenilir olması esastı, buna ikna olunduktan sonra kişinin isteği incelenir ve mirasta hak 97 K.Ş.S. 57- 50/2 98 K.Ş.S. 57- 66/1, 68/4, 73/1, 73/3, 117/2 99 K.Ş.S. 57- 117/2 100 K.Ş.S. 57- 33/1 101 K.Ş.S. 57- 73/1 102 K.Ş.S. 57- 34/3 103 K.Ş.S. 57- 80/3

sahibi olup olmadığına karar verilirdi. Her devirde olduğu gibi güven esasına daya- nan bu işleyişi suistimal etmek isteyenler o devirde de bulunmaktaydı. Aşağıda bir kısmını alıntıladığımız belgede yalancı şahidler ile mirasa vasi-yi muhtar olarak müdahale etmek isteyen birinin şahidlerin mahkemede doğruyu söylemesiyle amacına ulaşamamaktadır.

“Seyyid Hacı Salih’ten müddeasına mutabık beyyine taleb olundukta şahid olmak üzere ikamet eylediği kimseler ellerindeki akçe-yi huzur-u şer’de biraht ve biz işbu yanımızda olan akçeye şahidiz ki merkûm Seyyid Hacı Salih şehadet rur teklifi ile bize itâ eyledi yoksa aslı ve faslı asla malumumuz değildir deyû takrirden sonra bağde murur-u mehel-i şer’ merkûm Hacı Salih ityan-ı beyyineden izhar-ı acz idüp tahlife dahi taleb olmamağla ikrarı üzere makbuzu olan müteveffa-yı mezbûrun tenfiz ve tekfinine sarf eylediğin 5 kuruştan maada baki 144 kuruşu müteveffa-yı mezbûrun vereselerine edâ ve teslim eylemek üzere mezbûr Seyyid Hacı Salih’e tenbih birle104”

Belgelerde Yer Alan Eşyaların Çeşitleri:

Ev Eşyaları: Yorgan, Döşek, Kadife yastık, Boğça, Peşkir, Seccade, İşleme kese, Hasır, Halı, Yalas, Kilim,Turve, Şamlık, Gülabdan, Makrume, Heybe, Pala Saka, Marpuç, Sim Vezne, Sim Zarf, Altın Nacak, Saat, Nargile, Çapkun, Külünk, Divit, Hokka, Haşe, Sim Seyf, , Tesbih( Kehribar, Merzcan, Kalmik, Ağaç), Bıçak, Tüfenk, İdare, Peyrehan, Fağfurî Fincan, Kurka, Şem ruğun, Yüzük( Sırça, piruze, lâl, yakut ), Bilezik, Sim tebit, Çifser, Pirhan, İbrik, Tencere, Közlük, Kahve İbriği, Kalem, Mumiye, Tevriye, Keçe Akik Taş, Yakut Hatb, Zemerred Hatb, İncili Dökme, Altın Saat, Hurç Heybesi, Sini, Sahan, Kaliçe, Nihas.

Giyim Eşyaları:Kaftan( sim, boğasa, hare, alaca, telli, beldar, taramlı, hasir), Çenber, Serpuş, Entari, Hamam esbabı, Şalvar, Beneş, Çalık, Yaşmak, , Entari (hitayi), Uçkur, Kemer ( Sim ), Kuşak (sim, Çakmaklı), Safir Kuşak, Tülbent, İpek, Paşmaklık, Ağabanî, Şal(kelint, Sakız), Peştemal, Peştu, Destar, Cübbe ( Süleymanî, çuka), Sarık, Cebkan, Zıbın, Çuka, Kürk, Yağlık, Kunduz Kürkü, Çatma Boğasa, Kersud, Çettan, Çelbent, Kemerbend Şal, Poşu, Erunşahi Kumaş, Anberî, Gömleklik bez, Keten bezi, Şam alacası( kumaş), Harir, Sincap kürkü, Hilali.

Tüketim maddeleri: Arpa, Buğday, Fiğ, Tahın, Pekmez, Peynir, Nihas, Biber, Nohut, Şeker, Kahve, Pirinç, Lahm, Ekmek, Çivit, Sabun, Saman, Kömür, Üzüm, Kayısı, Ayva, Ceviz.

Hayvanlar: İnek, Öküz, Merkeb, Ğanem, Keçi, At ( Gümüş kuyruk, Kır, Doru, İğdiş), Tay ( Al, Doru,Yağız), Deve, Katır, Tavuk.

Mülk: Ev ( Fevkani, Yazlık, Tahtani), Bağ, Bağçe, Kiler,Ahır, Tabhane, Havlı, Tarla, Buzdamı, Oda, Kurum, Bostan, Samanlık, Sofa, Örtme, Havuz, Hamam.

Söz konusu olan eşyalar kişinin mali durumuna göre değişmektedir. Genellikle analşmazlık konusu olan menzil, tarla gibi gayri menkullerin konu edinilmesi değerli eşyaların taksiminde anlaşmazlıkların daha çok çıktığını göstermektedir. Bu gün değer- siz gibi görülen eşyaların dahi zikredilmesi bize dönemin ekonomik şartları hakkında fikir yürütme imkanı vermektedir.

104 K.Ş.S. 57- 98/2

IV.TİCARET

Benzer Belgeler