• Sonuç bulunamadı

Üsküdar'a gazel

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Üsküdar'a gazel"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

r

geçmiş

zaman

olurki...

BURHAN

FELEK

ÜSKÜDAR'A GAZEL

H atıraları günü gününe kaydetm ediği­ miz için ancak hafızam ızda kalm ış mühim olayları buraya geçirebiliyorum Bir gün Fenerbahçe ile maç yapıyorduk. Fener­ bahçe'nin kuvvetli oyuncularından H aşan Kâmil Bey m erhum — ki, Zeki Sporel’in ağabeyidir — san trh a f oynuyordu. H a ­ şan Kâmil sert bir oyuncu idi. Bizim beklerden Azmi ismindeki çocukla beraber topa çıktılar. Ben saha dışından çatırdıyı duydum . H aşan Kâmil — tabiî istem eye­ re k — Azmi’nin sol bacağı kalem kem iği­ ne öyle v u rm u ştu ki, kem ik kırılm ıştı. Hemen A zm i’yi dışarı aldık. O devirde oyuncu değiştirm ek usulü yoktu. Biz on kişiyle maçı bitirdik. Sahada bulunan ve Fenerbahçe idarecilerinden olan Dr. Ha- mit Bey, Azmi’nin bacağına baktı:

— B ir şey değil, biraz incinmiş! dedi. H albuki, kemik kırılm ıştı. Biz Dr. H am it B ey’in sözüne inanarak çocuğu b aşkasına gösterm edik ve bu yüzden bir buçuk iki ay tedavisi gecikti. Kemiğin kırıldığı anlaşıldıktan sonra bir tazm inat davası konusu görüşüldü. Sporda böyle bir yola gidilmesini kulübüm üz m ünasip görmedi ve A zm i’yi kendi vasıtam ızla tedavi ettik . Bu kazadan sonra tabiî Azmi futbolu bıraktı. Am a Azmi, bir buçuk ay süren sakatlık sırasında yürüyem ediği ve yürüm esini de doktorlar istem edikleri için m açlara arkadaşlarının sırtında gitti. B unu hiç çekinmeden söyleyebilirim. O devirde ne otobüs, ne tram vay vardı. Azmi’yi araba tu tu p Kuşdiii’ne taşıyacak param ız da yoktu. Onun için arkadaşları nöbetleşe, Ü sküdar'dan Kuşdili’ne kadar onu sırtlarında taşıdılar ve en çok

____________________ ________________

taşıyanlardan biri de, sonradan su sporlarına büyük hizm eti olan aziz arkadaşım merhum Rıza Sueri olm uştur.

Tarihini tayin edemediğim bir hadiseyi de A nadolu K ulübü tarihçesine ilave

etm ekte m ahzur görmem. A ltınurdu ile m üsabaka yapıyorduk. O devirde oyuncu­ lar birbirlerini sinirlendirm ek için nam us kırıcı küfürler ederlerdi. F a k a t o zam anlar saha terbiyesi bugünkünden fazla idi. Maç esnasında asla kavga çıkmazdı. Kırmızı k art, sarı kart diye bir şey yoktu. Ama hakem , kasıtlı tekm e atan veya arkadaşını küfürle sinirlendiren oyuncuyu ihtara falan lüzum görmeden dışarı atardı

Y ukarıda da dediğim gibi A ltınordu’yla oynuyorduk. O devirde her kulübün bir fidanlığı, yani genç oyuncu aldığı bir m üessesesi vardı. Biz D arüşşafaka ile İstan b u l S ultanahm et Sanayi M ektebi’n- den alırdık. A ltınordu da Kuleli Askerî İdadisi’nden alırdı. Maç esnasında bizim san trfo r olan çok çevik vc çabuk Cemal isminde bir D arüşşa Tıkalıya, karşı ta ra f­ tan bir nam us kırıcı h ita p ta bulunm uş, bunu da Cemal’iu arkasında oynayan ve K asım paşa T ersanesi’nde işçi olan Nizamî adındaki arkadaşı duym uş. Maç biter bitmez, seyircile dağıldıktan sonra soyun­ ma odasında bizimkiler, A ltm ordulularla kavgaya tu tu ştu la r. Tabiî daracık yerde 50-60 kişinin döğüşm esi kabil değil. O sebeple sahaya çıkıldı. Ben asla kavga g ü rü ltü taraflısı değilim. F a k a t kulübün oyuncuları ve taraftarları arasında “ deli” denecek kadar hırslı çocuklar vardı. Bunlar, m eşhur Kom odor T ahir Bey’in çocukları R atip Tahir, Zekâi T ahir ve Ferit T ahir’diler. K avga dışarıdan duyu­ lunca birisi gidip K urbağalıdere Karako- lu’na haber verm iş. O radan da iki polis m emuru, gelip görm üşler ki, 50-60 kişi birbirleriyle kıyasıya dövüşüyor. Hemen çekilmişler ve Kadıköy merkezinden ta k ­ viye istem işler. Ben dövüşü ayırm ak için kavganın içine girm iştim . B aşım da o devirlerde giyilen “ şillik” adında sert bir m addeden yapılm ış fes vardı. K arşı tarafın dövüşte kullandığı askerî kem er­ lerin tokalannı kafam a yem ekten bu fes koruyordu. R atip Tahir, o esnada bahriye talebesiydi ve belinde bir küçük meçi vardı. Onu çekmiş, insanları şişlemeye hazırlanıyordu. Elinden zorlukla alm ış­ tım . F a k a t en belalısı, küçük kardeşi F e rit'ti. Bu Ferit, bilm iyorum , hâlâ b erh ay at mı, son derece gözüpek bir çocuktu. O rtaya çıkıyor ve avazı çıktığı kadar karşısındakilere küfür ederek ü s tü ­ ne gidiyordu. H âlâ hatırlıyorum , Ferit bu kavgaya giyimli girdi ve kavga m ayna olduğu zam an ü stünde fanila bile yoktu.

İçeri girdik, herkes yarasını beresini yıkarken sahaya polis takviyesi geldi. Çocukları yıkanırken gördü, ik i taraftan hiç kimse kavgadan bahsetm edi.

— B urada kavga olmuş?

— Yok, öyle bir şey olmadı! dediler. İki ta ra f da işi polise bırakm am ıştı. Kavganın b ü tün sahneleri gözüm ün önün­ dedir. B urada yazm aya yüreğim dayan­ mıyor.

(2)

geçmiş

zaman

olurki...

V

BURHAN

FELEK

ÜSKÜDAR'A GAZEL

Anadolu K ulübü’nün bizim evdeki merkezi 5-6 sene sürdü. Zaten o devirde hiçbir fennî şa rtı haiz olm ayan çayırların çam uruna bulanan takım lar bizim evde yıkanır, ütülenir ve temizlenip paklan irdi. Anadolu K ulübü palazlanıp m untazam takım çıkarm aya başladığı zam andaki kadrosu aşağı yukarı şöyleydi: Kalede önceleri R ıdvan diye bir sak at çocuk, daha sonra b ir gözü sa k at M esut, daha sonra Selami, daha sonra m eşhur Selimi- yeli Şem si dururdu. îlk bek iri y a n bir çocuk olan A tıf tı. İkinci kimdi? H a tır­ lam ıyorum . Ben solhaf bektim . 12 yıl oyun oynadım ve yerimi değiştirm edim . S antrhaf, so n ralan bize gelen H üsnü isminde bir Karadeniz çocuğu idi. B unun kardeşi F u a t, 1924’de P aris’e gönderdi­ ğimiz ilk güreşçilerdendir. Kardeşim H üdai hem sağ, hem solaçıkta oynardı. Topu kale direğinin üstüne düşürm ekle şöhret bulm uştu. A rkadaşlan oyunda ona:

— Doldur H üdai! diye bağırırlardı. O devirde H üdai, m eşhur Bekir, G alatasaraylI gözlüklü Fazıl, Fenerbahçe­ li H ikm et, 5 m etre mesafeden sahanın etrafındaki parm aklıklara şu t çekerek b u n lan kırarlardı. Santrfor Hafız M acit’- ti. A ğabeyi Hafız N asuhi onun ya sağm da, y a solunda oynardı.

O devirde kulüpler bugünkü gibi rastgele oyuncu satın alm azlar ve alam az­ lardı. Çünkü profesyonellik yoktu. Olsa da Anadolu K ulübü para ile oyuncu satm alacak k u d rette değildi. Ne v ar ki, o devirde bazı belli başlı kulüplerin kendi fidanlıkları, yani genç oyuncu alacak k ay n ak lan vardı. O yunculan G alatasaray kendi okulundan, Fenerbahçe Kadıköy tarafındaki Fransız m ekteplerinden, biz ise Darüşçmfaka ve S ultanahm et’teki Sanayi M ektebi talebesi arasından alırdık.

V________ _ _________

A ltınordu, Kuleli Idadisi’nden alırdı. D ikkat edilirse, bütün bu kaynaklar zam anın yatılı ve bakım lı müesseseleri olduğundan aldığımız çocuklar sağlıklı ve sağlam olurlardı. A nodulu K ulübü’nde içki ve tü tü n ü n yeri yoktu.

Ben hangi tarih te başkan olduğumu hatırlam ıyorum . Ne var ki, Şucaettin Bey bir ruhî rahatsızlıktan dolayı kulübün reisliğini bırakınca yerine ben geçtim. O devirde bizim oynadığım ız futbol oyunu bugünküne nazaran daha b asit ve saha m üdafaası sistem ine dayanırdı. Kaideler­ de hatırım da yanlış mı kalm ış bilmi­ yorum , am a galiba ofsayt olmamak için kaleciden başka iki kişi lâzımdı. Bugün birinci yetiyor. Gene tekrarlıyorum b u n ­ dan emin değilim. Anadolu K ulübü Cuma Ligi’ni kurup m untazam Cum a Ligi maçlarını yapıncaya kadar çok zorluklar ve şahsî gayretlerin m uhtacı olarak çok sıkıntılar çekti. Am a bu, o devrin b ütün h ay at sahalarında m evcut zorluklara paraleldi.

Anadolu K ulübü maç yapm ak için Kuşdili Ç ayın’na yayan giderdi. Bu yolu çok yürüm üş olduğum için bilirim. Günüpe ve havasına göre bir sa a t yirmi dakika ile birbuçuk saat arasında sürerdi. Bizim takım yolculuktan sonra birbuçuk saat de maç yapardı.

Yazıyı yazdıkça hatırlıyorum . Bizim takım da ilk zam anlarda A tıf ile Azmi isminde çelimsiz fakat ayağına çabuk bir çocuk vardı. Anadolu Kulübü Cuma Ligi’ndeki 8-9 diğer T ürk kulüpleriyle m untazam fikstürlü maçları yaparken 1914’ senesi, yani Birinci Cihan H arbi gelip çattı. 1908’den 1914’e kadar geçen m üddet zarfında Anadolu K ulübü’nde çok gelişmeler oldu. Azamız a rttı, ismimiz duyuldu. Am a bir yere, bir yurda sahip olam adık idi. B u yoksulluk senelerinin hikâyesi zahm etli yolculuklar m açlar yapm aktan başka bir şey değildi. Yalnız bizim Anadolu K ulübü m açtan evvel plan yapardı. K arşım ızdaki takım a göre ta k tik uygular ve bunu m açtan bir gece evvel toplanıp kararlaştırdık. Tabiî o devirde ne antrenör, ne koç, sadece bir kaptan bulunurdu.

1914 gelip çatınca ne kadar İngiliz ve Y unanü varsa Türkiye’den kaçtı ve bunların kurdukları kulüpler ortadan kalktı. P azar Ligi de, o ligte oynayan yabancı takım ların yok olm asıyla ortadan

kalkınca bütüfl m açlar o devirdeki ta til günü olan cum a günü oynan­ m aya başladı. P azar Ligi dağıldık­ tan sonra bu ligde bulunan üç ku­ lüp de Cuma Ligi’ne geçti. B unlar G alatasaray, Fenerbahçe ve önce ismi Fransızca “ ilerleme” m anasına gelen “ P rogre” iken sonradan “ A ltınordu” olan kulüptü. Bu kulübün başında sporum uza çok hizm eti geçmiş olan, fakat hırslı bir kulüpçü olarak tanınan Aydınoğlu R aşit Bey merhum vardı. 1914-1918 arası, yani harp senesinde Anadolu K ulübü’ne çok değerli oyuncular geldi. F a k a t bunların bir kısmı askerliklerini yapm ak için gittikleri harp cephelerinde şehit oldular. B unlar m eyanında Y usuf adında M ısır asıllı bir asker talebeyi hatırladım .

(3)

geçmiş zaman olur ki...

BURHAN

FELEK

ÜSKÜDAR'A GAZEL

Anadolu K ulübü, Ü sk ü d ar’da kurulm uş bir kulüptü. Ne yeri vardı, ne yurdu. Oyuncuları ve kurucuları Ü sk ü d ar’ın iskele civarı olan Rum î M ehm et P aşa M ahallesi’nden K ap tan P aşa ve îh san iy e M ahal­ lesine k ad ar dağılm ış olduğundan maça giderken — tabiî yaya olarak— birbirim izi toplayarak gi­ derdik. Takım ın form da ve kunduralarım güçlükle tedarik ettik . K ulüp, dediğim gibi 1907’de kuruldu. Kulübe ait işleri görüşm ek için bizim îh san iy e’deki evimizin selâmlık kısm ında toplanırdık. Kulübün Ü sk ü d ar’da idm an yapacak sahası yoktu. O nun için H aydarpaşa Çayırının alt kısm ında o devirde “ Ayrılık Çeşmesi” denilen ve sefere giden orduların İsta n b u l’dan ayrıldığı yer olarak tanınan yerdeki çayırda idm an yapardık. B urada bir Rum kahveci vardı. Bize soğuk havalarda çay hazırlardı.

Anadolu K ulübü’nün Ü sk ü d ar’da o devirde büyük bir ta ra fta r zümresi yoktu. D aha doğrusu, Ü sküdar halkı o devirde futbol ve sporla ilgilenecek seviyede olmadığı gibi, sa ltan at devri de böyle kulüp ve toplantı hareketlerine karşı olduğundan bizim bazılarımızın aileleri değilse de, b ab alan bu işe karşı idiler. Meselâ takım ın en faal oyuncularından olan merhum Hafız N asuhi ve Hafız M acit adındaki oyuncular, isimleri de gösteriyor, hafız-ı K ur’an idiler. B ab alan m eşhur H uzur Hocalarından pek m uhterem bir zat olan merhum K aptan P aşa Camii imamı Hafız Nazif Efendi idi. Hafız Nazif Efendi bizim Ü sküdar idadisinden hocamızdı. Tabiî böyle futbol falan gibi şeylere karşı idi.

B ütün bunlara rağm en Ü sküdarlı bu 10-15 genç kırdık, sardık, takım a Hereke fabrikasında ince yünden 12 adet yeşil fanila ördürdük ve göğüslerine evlerimizde annelerimize alâmet-i farikaları diktirdik. O devirde yerli futbol ayakkabısı yapılm azdı. Ingiltere’den gelen 12 futbol ayakkabısını Beyker adındaki Ingiliz m ağazasından satın aldık ve bunları koym ak için de bir bavul tedarik ettik . B ütün bu takım ları o bavula koyardık ve arkadaşlardan daha ziyade kuvvetli olanlar nöbetleşe bu takım ları bizim evden alıp sırtlarında maçların yapıldığı Papazın Çayırı veya Kuşdili Çayırına kadar g ö türürdük. Bu yolculuk ortalam a birbuçuk saat sürerdi.

14

T\

“ H ü rriy et” adını verdiğimiz II. M eşrutiyetten [1908] bir yıl önce kurulm uş olan Anadolu K ulübü’nün 1908’de kendini gösterm eye ve m açlar yap arak adını duyurm aya m uvaffak olm uştu. A m a hâlâ bir yeri yurdu yoktu. M eşrutiyetten hemen sonra, bir gece bizim evde toplanm ıştık. Gece yarısından sonra dağılan arkadaşları civarda te rtib a t alm ış polisler birer birer yakalayıp karakola götürm üşler. Ben ertesi gün öğrendim. T oplantının m ahiyetini sorm uşlar. O nlar da Anadolu futbol kulübünün azası olduklarını ve kulüp işlerini görüştüklerini söylemişler. Onun üzerine bana polisten haber gönderdiler ve o âna kadar haberdar olmadığımız Cemiyetler K anunu’na göre kulübün tescil edilmesini tavsiye ettiler. Biz de 1908 senesinde A nadolu K ulübü nizam nam esini hüküm ete verdik ve kulübü Cemiyetler K anunu’na göre tescil ettirdik. Bu sebeple kulübün hakikî kuruluş tarihi 1907 iken, bu tescil tarihinin resmî bir vesika olm ası sebebiyle 1908 senesi kurulm uş olması kabul edilm iştir.

Anadolu Kulübü 1907’den 1914 tarihine kadar Türkiye’de bilhassa K adıköy’de kurulm uş olan yabancı veya G alatasaray ve F enerbahçe,sonradan adını“ Altın- ordu” yapan Progre kulüpleri gibi T ürk kulüplerinin oynadıkları ve futbolun asıl hareket sahası olan “ Pazar Ligi” ne giremedik. B ütün bu kulüplerin büyük bir kısmı M oda ve K adıköy, Ingilizlerin sefaret gemisi m ü rette­ batının B ahran, Kadıköylü Rum ve Yunanlıların Helpus Stroglers gibi isimlerle kurdukları takım lar pazar günü oynarlardı. O devirde bütün bankalar ve İktisadî, ticarî teşekküller gayrim üslim lerin elinde olduğundan pazar günleri âdeta resmî tatil gibiydi. Biz ise maçlarımızı cumajgünleri yapardık.

1908 civarlarında Anadolu K ulübü birara Fenerbahçe ile birleşme kararı aldı idi. Bu işi ne suretle tanıdığım ı hatırlam adığım Fenerbahçe ve M oda kulüpleri b aşk an ­ lıklarında bulunm uş ve geçen sene bir göz am eliyatı için g ittiğ i A n k ara’da oranın basıncına dayanam ayarak h ay a ta gözlerini yum m uş olan pek aziz dostum ve yaşıtım Tevfik Taşçı B ey’in delaleti ile y aptık. Ama yürüm edi. Neden yürüm edi? O devirde Ü sküdarlı bir genç ile Kadıköylü gencin cemiyet ve toplum daki vazife ve telakkileri birbirinden ay n idi. Ü sküdarlı genç, Türk m ekteplerinde okurdu. Kadıköylü gençlerin büyük bir kısmı oralarda bulunan Fransız m ekteplerinde okum uş­ lardı. U zatm ayalım , olmadı ve ayrıldık.

Anadolu Kulübü bir mahalle takım ından, hâlâ kullanılan deyimle federe bir kulüp oldu. Lâkin hâlâ resmî idare merkezi bizim ev olarak görünüyordu. Gerçekten de param ız olm adığı gibi, ailelerimiz arasında veya kulübü him aye edenler m eyanında zengin kişiler de yoktu. F akir bir kulüpçülüğün ne demek olduğunu siz bana sorun! Anadolu K ulübü II . M eşrutiyetten sonra tescilli bir kulüp olarak gelişirken, İsta n b u l’un başka sem tlerinde de başka T ürk kulüpleri teşekkül etti. A khm da kaldığına göre bunların sayısı sekizdi. Adlarım yazm aya çalışacağım . A nadolu, N işantaşı, Hilâl [İsta n ­ bul G öztepe’sinde], Şehrem ini, K aragüm rük, B eşiktaş (?), Beykoz, Anadolu H isarı... B ir tan e fazla geldi. H angisi hatırlam ıyorum . Bu kulüpler o devirde “ Cuma Ligi” ni kurdular ve m untazam bir fikstürle maç yapm aya başladılar. M açlarımız cum a günleri yapıldığı için yabancıların pazar maçlarım yaptığı sahalardan m uayyen şa rtla r altında biz de istifade etm eye başladık.

Devamı var

Referanslar

Benzer Belgeler

KPSS puanı ile başvuracak adaylar için Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından 10-11 Temmuz 2010 veya 09-10 Temmuz 2011 tarihinde yapılan Kamu

Üçgende Açıortay Bağıntıları Üçgende Kenarortay Bağıntıları Üçgende Eşlik ve Benzerlik Üçgende Açı-Kenar Bağıntıları Çokgenler..

Maddeleri uygulama sırasında yoldan ihdasen gelen parçaların komşu parsel maliklerine satılması; satış ve tescil işlemlerinin yapılması için Belediye

Karaman Belediye Meclisce yapılan inceleme neticesinde; Karaman İli, Merkez İlçe, Üniversite Mahallesi(tapu kayıtlarında Kırbağı Mahallesi)nde, dava tarihi

Resmi Kurum olarak görülen alanın mülk sahibinin, aynı zamanda imar plan değişikliği teklifinde bulunan Vakıflar Müdürlüğü olduğundan İmar plan

3. Kasabadan şehre giden bir öğrenci servisi 60 km/sa hızla giderse, verilen süreden 15 dakika geç varıyor. Bir traktör A dan B ye doğru 16 km/saat hızla yola çıkıp 1,5

Bununla beraber bu konkurlar olimpik programının daha az ehemmiyet verilecek bir kısmını teşkil etmezler. Bu konkurların neticeleri de di- ğer spor konkurları gibi

[r]