• Sonuç bulunamadı

Bir edebiyat anketinin düşündürdüğü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir edebiyat anketinin düşündürdüğü"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Lâj

B İ R E D E B İ Y A T A N K E T İ N İ N

D Ü Ş Ü N D Ü R D Ü Ğ Ü

M E H M E T Ç I N A R L I

G

aVS'

SSSaS«

Un ^a^er gazetesinde 46 gün devam eden edebiyat an- ketinıgoraunüz mü? Edebiyatın gazetelerden büsbütün kovulduğu, şöhretini şairlik veya hikâyecilikle sağlamış olanların bile, bir gazete köşe­ sine kurulduktan sonra, şiirden, hikâyeden, edebiyat dergilerinden bah­ setmeyi suç saydıkları bir zamanda, bir gazetenin yarım sayfadan fazla bir kısmını 46 gün süreyle edebiyat anketine ayırması övülecek bir davranıştır.

Ne yazık ki, anketi yapan bu fırsatı gerektiği gibi değerlendirememiş, işe gerektiği kadar önem ve ciddiyetle sarılmamıştır. Anketin adı «Beş kuşak konuşuyor». Bu beş kuşağın birbirinden hangi vasıflarla ayrıldığı ve her ku­ şağı kimlerin temsil ettiği belli değil. Anket önceden hazırlanan bir plâna göre çeşitli çevrelerden seçilen kimselerin sırayla konuşturulması şeklin­ de yapılmamış, bir karmakarışıklık, içinde, bir kör döğüşü halinde başlatılıp bitirilmiştir.

Gavsi Ozansoy, anket cevaplarından birine yaptığı başlangıçta «Çok­ tan beri edebiyattan kopmuştum. Bu ankete başladıktan sonra, tekrar eski günlerin havası içine döndüm. Bir daha da o havanın dışına çıkmaya niyetim yok. Şimdi tek tek şiirleri, yazılarıyla tanıdıklarımı bütünüyle anlamak, kavramak için, bu anket biter bitmez kitaplarına saldıracağım» diyor (1). Yazarın önce günümüz şair ve yazarlarının kitaplarına «saldırıp», onlar hak­ kında genel bir bilgi edinmesi, sonra anket düzenlemeye girişmesi daha normal olmaz mıydı?

Gavsi Ozansoy'un işe tersinden başlaması ona anket boyunca inanıl­ maz gaflar yaptırdı. Meselâ, çeyrek asrı geçen bir zamandan beri hemen bü­ tün edebiyat dergilerinde şiirler yayınlayan, iki de kitabı bulunan bir şairin kendi tarzından oldukça uzak bîr şiirini ele alıp bazı sonuçlara varmağa çalışırken «Eğer bütün şiirlerinde aynı hava hâkimse» kaydını koyarak, en popüler şairlerimizden bile habersiz bulunduğunu isbat etti. (2) Bir hika­ yeciyi «...En son kuşak'ın en önemli hikâye yazarlarından, iyi bir sanatçı» (3) olarak takdim ettikten sonra, biraz aşağıda, hakkında hüküm verdiği bu «iyi» ve «önemli» hikâyecinin hikâyelerini okumadığını itiraf etti. «Çok­ tan beri edebiyattan kopmuş» bulunduğunu unutarak, bazı genç şairleri «en son kuşağın güç bakımından en önde gelenleri arasında» saydığını söyleye­ cek kadar yetkili ve iddialı görünmekten çekinmedi. (4)

Anketin sorularından biri «— Edebiyatımızda dün mü daha kuvvetliydi. 3

(2)

Y A K I N M A L A R

---C a n K e r v a n ı :

M um bitti, adak çözüldü, yollandı yatır,

Maytaptan, mahyadan habersiz bozkır... Can kervanı yolda kaç talandan geçm iş!

Yarenliğimiz Hoşça Kalın’dan açılır.

İ ç e r l e k K a p ı :

Kaynak susamış, körpe fidanlar bu çalı,

Ay sendeliyor son dönemeçten bakalı;

Az çok aralık tutan içerlek kapıyı, Bir iskambil, bir el, bir kahve falı.

C E M A L

Y E Ş İ

L---bugün mü?» sorusu-gerçek bir düğümü çöz­ mekten çok-gençlerle yaşlıları kapıştırmak ga­ yesini güder gibiydi. Ne var ki — ankete ver­ diğim cevapta da belirttiğim gibi — « dün» le «bugün» ün sınırı kesin bir şekilde çizilme­ diğinden, kimin düne, kimin bugüne ait oldu­ ğu anlaşılamadı. Cepheler tam olarak teşek­ kül etmediği, kimin hangi safta döğüşeceği belli olmadığı İçin, kavganın da pek tadı çık­ madı.

E

debiyatımızda «dün - bugün», «eski - yeni» çekişmesinin yirmi yıldan fazla bfr zamandan beri içinde yaşıyorum. Aslında bu çekişmeyi manasız bulurum. Edebiyat dünya­ sının - memuriyetlerde olduğu gibi - donmuş kadroları yoktur. Birinin yükselmesi için ön­ cekinin yerinden ayrılması gerekmez. Ama, bu gerçeği ne gençlere kabul ettirmeye imkân var, ne de yaslılara. Gençler kendilerine yer açmak için yaşlıları, yaşlılar da yerlerini ko­ rumak için gençleri durmadan inkâr ederler.

Bu bitmeyen kavgadan en çok zarar gö­ renlerin eski nesle saygı gösteren «Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek» ten çekinmeyen 4

.

gençler olduğunu da acı acı görmekteyim. Bu gençler, isyancı arkadaşlarının eski nesle yağdırdıkları kurşunlara - büyük bir vefa duygusu ve değerbilirlikle - göğüs gererek ağır yaralar alırlar. Ama, eski nesle mensup olanların bir «hırsı piri» ile yalnız kendilerini düşündüklerini, kendilerinden sonra edebi­ yatçı yetişmesini istemediklerini farkedemezler. Eski nesli savundukları için karşıdan hedef ol­ dukları kurşunlara, bir de eski neslin arkadan sinsice sapladıkları hançerler eklenir.

Eskilere saygı duymak başka, eskilerden ilgi ve anlayış beklemek başka şeydir. Birin­ cisini bütün gençlere tavsiye ederim, ¡kincisi­ ni ümit etmemek şartiyle. Eski şöhretlerin kendilerini topa tutarak rahatlarını kaçıran is­ yancı gençlerle bazan ister istemez ilgilenip, sırf belâyı defetmek için, onlara tavizler ver­ diklerine tesadüf edilse bîle, huzurlarında «el pençe divan duran» saygılı gençlere değer verdikleri, oturacak bir yer gösterdikleri he­ men hiç görülmemiştir.

Yeni gençlerden bazılarının çıkardıkları bir dergiye «Tanınmış yazarlar yazı gönderme­ sin, yayınlamayız.» şeklinde bir açıklama koy­ malarını yadırgadım. Edebiyata yıllarca emek verip, şöhrete ulaşmış ak saçlı bir yazarın ya­ yınlanmak üzere yolladığı bir yazıyı - yeteri kadar başarılı olmasa bile - yayınlamayıp geri çevirmeyi hiç bir dergiye yakıştıramıyacağım bir değerbilmezlik sayarım.

Ama, gençlerin eski şöhretlere duydukları saygı hiç bir zaman boyunlarını onların insafına ve değer hükmüne teslim edecek kadar ileri gitmemeli. Aksi takdirde, uzatılan boyunları o buruşmuş veya buruşmaya yüz tutmuş ellerin - pek nadir istisnalar dışında - acımadan kopara­ caklarını biliyorum.

(1) Haber Gazeteni, 24 sayılı konuşma (2) Haber Gazetesi, aynı konuşma (3) Haber Gazetesi 15 sayılı konuşma (4) Meselâ, 45 sayılı konuşma

Referanslar

Benzer Belgeler

Muhar- 'ir, Mahmud Ragıb’ın Türk edebiyatı çinde musikiden ilham alarak yazıl- nış yazılar hakkında yapmakta oldu­ ğu bir etüd dolayısile şöyle bir

(S) Şirvanîzade Sev- yîd Ahmed Huîûsl Efendi. Bu zevatın b a ­ zıları Ahmed Cevdet Paşa ile b irlik te bugünkü Mecelle’nin ha zırlanm asında cidden

1908 İnkılâbından sonra Tanin gazetesile yazı hayatına girmiş, bir taraftan gazete ve mecmualara yazmakla beraber 1913 te BabI­ ali Mektupçu Kalemine, sonra

Bazısı yıkılmaya yüz tutmuş, bazısı hala yeni gibi a- yakta.. Kapı önlerindeki bahçelerde yükselen ot ve ağaçlar dam hizasına

Mustafa Kemal Paşa, Erzurum ve Sivas kongrelerinden sonra bütün milletin, bu kongrelerin kararları etrafında bölünmez bir bütün haline geldiği, itimad etmediği

— Türkiye’de bir besteci hiçbir şey kazan­ madığı için, 35 yaşında olmama karşın, ka­ zanabilen en genç besteciyim7. Son beş yıl içinde TRT radyo ve

Ne olursa olsun gerçekten daha gerçekti bu eşine az raslanır türde sanatçı, yazar, yönetmen, eylem adamı, adını yurdun top­ rağına taşma yazıp gitti, nasıl

Birden şiir kitapları ile dolu­ verdi çalışma masam: Yıllardan beri kendisini de, şiirlerini de gö­ remediğim Orhon Murat Arıbur- nu’nun “Buruk Dünya”sı, Cevat