Hâlâ Işıktan Hızlısı Yok
Murat Yıldırım
Geçtiğimiz Eylül ayında CERN’den ya- pılan açıklamaya göre, OPERA dene- yinde ışıktan hızlı olduğu düşünülen nöt- rinolar bulunmuştu. Deneyi yapan araştır- macılar ve bilim dünyası bu sürpriz sonu- cu ihtiyatla karşılamıştı. Birçok bilim in- sanı deneyle ilgili şüphelerini ortaya koy- muştu. Hâlâ OPERA deneyinde kesin bir yanlış bulunamamasına rağmen bir öl- çüm hatası yapıldığına dair şüpheler var.
Bu şüpheleri artıran deneysel bulgular yi- ne CERN’de yapılan ICARUS deneyinden geldi. CERN’den İtalya’daki Gran Sasso la- boratuvarına gönderilen nötrinoların uçuş zamanı farklı bir teknikle ölçüldü ve bu kez ışık hızı sınırını aşan nötrinolar gözlem- lenmedi. CERN Araştırma Direktörü Ser- gio Bertolucci “Kanıtlar OPERA deneyinin sonuçlarının ölçüm hatası olduğuna işa- ret etmeye başlıyor, fakat çok dikkatli ol- malıyız. Gran Sasso da CERN’den gönde- rilen benzer ışınlarla Mayısta yapılacak ye- ni ölçümlerle son karar verilebilecek” dedi.
Bertolucci OPERA deneyindeki sürpriz so- nuçların değerlendirmeye ve bağımsız baş- ka deneylerle karşılaştırılmaya açılmasının bilimsel dürüstlük ve etiğin mükemmel bir örneği olduğunu vurguladı.
Meyve
Sineklerinin Böbrek Taşları
Özlem Kılıç Ekici
Drosophila, küçük bir sinek cinsi, üyele- ri genelde “meyve sineği” olarak adlan- dırılıyor. Ayrıca sirke sineği, şarap sineği, po- sa sineği ve üzüm sineği olarak da biliniyor.
Olmuş veya olmamış meyvelerle beslenen Tephritidae familyasının üyeleri de meyve sineği olarak isimlendirilir ve tarımsal üre- timde çok fazla zarara neden olur. Drosophila cinsinin üyeleri küçük sineklerdir (2-4 mm).
Renkleri soluk sarıdan kırmızı-kahverengiye ve hatta siyaha kadar değişir. Gözleri kırmı- zıdır. Çoğu türün kanatlarında belirgin siyah desenler bulunur. Drosophila cinsi görünüş- lerinde, davranışlarında ve üreme ortamla- rında farklılık gösteren yaklaşık 1500 tür içe- rir. Özellikle Drosophila melanogaster gene- tik araştırmalarda model organizma olarak sıkça kullanılır.
Meyve sineklerinde de insanlardaki gibi böbrek taşı olabileceğini kim bilebilirdi ki?
Glasgow Üniversitesi ve Mayo Klinik’in or- taklaşa gerçekleştirdiği bir araştırmada mey- ve sineklerinin böbreklerindeki taş oluşumu incelendi. Bu çalışmanın sonuçlarının yakın gelecekte insanlarda böbrek taşı oluşumunu engelleyebilecek tedavi yollarına ışık tutaca- ğına kesin gözüyle bakılıyor. Meyve sinekle- rinin böbrek tübülünü incelemek nispeten
çok kolay, çünkü bu tübül şeffaf ve kolayca ulaşılabilecek bir bölgede. Hatta öyle ki yeni böbrek taşlarının oluşumu bile anında rahat- lıkla gözlenebiliyor. Daha da önemlisi meyve sinekleri böbreklerinde taş olmasından hiç rahatsızlık duymuyor, bu nedenle insanlar- daki durumu anlayabilmek için bu sineklerle çalışmak çok büyük kolaylık sağlıyor. Çalış- ma ekibi, sineğin böbreğine oksalat (böbrek taşlarında bulunan oksalik asit tuzu) taşıyan proteini kodlayan geni belirledi. Bu gen, ge- netik olarak değiştirildiğinde sineklerin böb- reklerinde daha az sayıda taş oluşuyor. Araş- tırmacılar, şimdilerde ilaç geliştirme dene- melerinde bu geni hedef gen olarak kullana- rak taşların bağırsak ve böbrek kanallarında- ki erime potansiyellerini sınıyor. Amaçları meyve sineğini model sistem olarak kullana- rak ucuz, kolay ve ağrısız bir şekilde bu has- talığı tedavi etme yollarını bulmak.
Yapraklı Sebzelerde Ultrasonik Temizlik
İlay Çelik
Yapraklı sebzeleri ve salata malzemeleri- ni mükemmel şekilde sterilize edecek sistemler, paketlenmiş yeşil sebze üretici- lerinin şiddetle ihtiyaç duyduğu bir altyapı.
Haberler
ScienceDaily.com
8
Özellikle 2006 yılında beş kişinin ölümüne, 200’den fazla kişinin de hastalanmasına yol açan E. coli 0157:H7 salgınından sonra daha etkin yıkama yöntemleri geliştirme yarışı hız kazandı. Zira söz konusu salgın bu sektörün güvenilirliğini zedeleyerek iadelerden ve sa- tışlardaki düşüşlerden kaynaklı 350 milyon dolarlık bir maddi kayba neden oldu.
Şimdiye kadar yapraklı yeşil sebzeleri temizleme yöntemlerindeki gelişmeler, da- ha çok klor temelli yıkama tekniklerine ve gıda üretim zinciri boyunca yapılan çok sa- yıda sınamaya odaklanmıştı. Ancak orga- nik gıda üreticileri için yıkama sırasında bu tür maddelerin kullanımı bir seçenek değil, çünkü organik üretimde kullanılacak mad- delerin organik üretime uygun oldukları- nın onaylanmış olması gerekiyor. Bu du- rum da organik gıda üreten şirketleri yeni arayışlara itiyor. Bunun yakın zamanda ya- şanan bir örneğiyse Earthbound Farm ad- lı şirketin Illinois Teknik Üniversitesi bün- yesindeki Gıda Güvenliği ve Sağlık Ensti- tüsü ile işbirliği yaparak yürüttüğü bir Ar- Ge projesi. Proje taze gıdaların sterilizasyo- nunda ümit vaat eden bir yöntem olan yük- sek güçlü ultrason kullanımıyla ilgili.
Yüksek güçlü ultrason, yeşil sebzele- re uygulandığında yaprak yüzeyinde mil- yonlarca minik kabarcık oluşturuyor. Bu kabarcıklar dakikada bin defa gibi bir sık- lıkla patladıklarında, yaprakların erişilmesi zor kıvrımlarına nüfuz ederek patojen mik- roorganizmaları yerinden oynatabilen şok dalgaları yaratabiliyor. Daha sonraki steri- lize edici yıkamalarsa mikroorganizmala- rı süpürüp götürüyor. Earthbound bu yıka-
ma aşamalarında, her ikisi de organik üre- tim için onaylanmış olan turunçgillerden ve perasetik asitten elde edilen malzemeler üzerinde çalışıyor.
Gıda Güvenliği ve Sağlık Enstitüsü yö- neticisi Robert Brackett yöntemle ilgili ça- lışmalarında özellikle E. coli 0157:H7 ile kışları kusmalı bir hastalığa neden olan no- rovirüse odaklandıklarını, ayrıca salmo- nella ve Listeria ile de çalışacaklarını belir- tiyor.
Earthbound’ın süreç yöneticilerinden Will Daniels gelecek birkaç ay içinde geliş- tirdikleri yöntemi üretim sürecine uyarla- mayı umduklarını, ancak bunun pilot ça- lışmaların başarılı olmasına bağlı olduğu- nu söylüyor.
Yüksek güçlü ultrasonun sterilizasyon amacıyla kullanıldığı ilk çalışma bu değil.
Yöntem şarap endüstrisinde meşe fıçıların temizliğinde 2006’dan beri kullanılıyor. Öte yandan ultrason, ürünün tamamen steri- lize olmasını garanti etmiyor, Earthbound da yöntemi böyle bir iddiayla kullanmaya- caklarını söylüyor. Yine de yöntemin pato- jenleri etkisiz hale getirmekteki etkinliğine ilişkin ilk sonuçlar ümit vaat ediyor.
Sektörde bazı başka firmalar sterilizas- yon amacıyla morötesi ışık, soğuk plaz- ma ve yüksek basınç gibi teknikler üzerin- de çalışıyor. Earthbound ultrason yöntemi- nin maliyeti hakkında bilgi vermese de, bu yöntemin geleneksel yöntemlerden çok da- ha masraflı olacağı düşünülüyor.
Bir tarlanın küçük bir bölümü bile bir patojen tarafından kirletilse, bu durum er- ken bir aşamada tespit edilmediği süre- ce tarım ürünlerinin hasat edilme, istiflen- me ve yıkanma şeklinden dolayı çapraz bu- laşma yaşanabiliyor. Tarım Ürünleri Pa- zarlama Derneği bilim ve teknoloji yetki- lisi Robert Whitaker endüstrideki gıda te- darik zincirinde koruyucu önlem alınma- sı gereken hassas noktalardan birinin yıka- ma süreci olduğunu söylüyor. Whitaker yı- kama suyunun içindeki patojenler öldürü- lürse yıkama sürecinde üründen ürüne bu- laşmalarının da engelleneceğini, Earthbo- und projesinde yapılmaya çalışılanın da bu olduğunu belirtiyor.
Will Daniels, eğer uygulamada işe ya- rarsa yöntemin sadece Earthbound tara- fından kullanılmak üzere gizli tutulmaya- cağını, tüm üreticiler tarafından mikroor- ganizmaların tarım ürünlerinden uzaklaş- tırılması amacıyla kullanılabileceğini be- lirtiyor.
Atıklardan Yenilenebilir Pil Katodu
Özlem İkinci
Araştırmacılar kâğıt endüstrisinin yan ürünü olan lignini kullanarak pil ka- todu tasarlamış. Hem daha ucuz, hem de çevre kirliliğinin önlenmesi açısından da- ha güvenilir olduğu düşünülen bu tekrar şarj edilebilir pil katodu, metal ya da na- dir bulunan malzemeler kullanılarak yapı- lan katodların özellikleriyle benzer özellik- lere sahip.
Science dergisinde yayımlanan ça- lışmada Polonya’daki Poznan Teknik Üniversitesi’nden Grzegorz Milczarek ve İsveç’teki Linköping Üniversitesi’nden Olle Inganäs lignin türevlerini iletkenlik özelliğine sahip polipirol polimeri ile bir- leştirmiş.
Lignin doğada en fazla miktarda bu- lunan ikinci polimer olarak biliniyor. Bit- kiler yapılarında % 20-30 oranında lignin barındırıyor. Dolayısıyla dünyada bu ka- dar bol miktarda bulunan ve yenilenebi- lir bir malzemenin bu amaçla kullanılma- sının pek çok avantajı bulunduğu belirti- liyor. Diğer yandan lityum iyon pillerinde metal oksitlerin, kobalt ya da nadir bulu- nan malzemelerin kullanılmasının yerine ekonomik olarak düşük değere sahip ligi- nin kullanılması akıllıca bir seçenek olarak gözüküyor.
Bu iki araştırmacı araştırmalarında ba- zı lignin türevlerinin yalıtkanlık özelliği ile polipirolün iletkenliğini birleştirerek elekt- rik yükü tutabilen bir kompozit malzeme tasarlamış. Ancak tekrar şarj edilebilir bu piller kullanılmadıkları durumlarda da bo- şalabildiğinden henüz kullanımları sınırlı.
Fakat Milczarek ve Inganäs farklı lignin türevlerinin katodun kullanılacağı amaca bağlı olarak farklı performans gösterebile- ceğini düşünüyor.
Bilim ve Teknik Nisan 2012
9