• Sonuç bulunamadı

Yeni mevzular

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yeni mevzular"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

JP A Z .A K 1 H M K U D J U Ş M A L A K J

YENİ MEVZULAR

Son Ülkü mecmuasının fikir hayatı

lölümünde Nahid Sırrı’nın «Edebi­ yat tarihimiz için yeni tedkik mev­ zuları» üzerinde, dikkâti çekecek ehemmiyette bir yazısı vardı. Muhar- 'ir, Mahmud Ragıb’ın Türk edebiyatı çinde musikiden ilham alarak yazıl- nış yazılar hakkında yapmakta oldu­ ğu bir etüd dolayısile şöyle bir mev­ zuun tedkik edilebileceğini ileri sü­ rüyor: Türk edebiyatında ecnebi tip­ ler.

Ve diyor ki:

«Böyle bir etüd, ayni zamanda memleketimizde ecnebiye karşı duyu­ lan hislerin de bir miyarını, bir aksi­ ni teşkil edecektir. B ir safhai kalb isimli byük hikâyesini nevinin en gü­ zel nümunelerinden biri addettiğimi de istitraden söylemeğe kendimi borç­ lu bulduğum Saffeti Ziya’nm Salon

köşelerinde adlı eserinde kibar bir

Türk gencine arabasında yer vererek iftiharın son haddini ona bahşeden le­ vanten madamdan Hüseyin Rahmi­ nin Şuseudz’sindeki serseri ve en bü­ yük maişet vasıtasını karısı teşkil eden tatlısu frengine kadar, Türk ro­ man, hikâye ve hattâ tiyatrosunda namütenahi mösyö ve madam vardır ki en çoğunu Fransızlar teşkil eden bu kütlenin hususî bir tedkikten ge­ çirilmesi birçok bakımlardan rağbete değer bir iş olur.»

Nahid Sırrı, edebiyat işlerile uğra­ şanlarımıza - buna kendisi de dahil olmak üzere - çalışmak, uğraşmak ve araştırmak için ne geniş ve ne boş sa­ halar olduğunu isabetle işaret etmek­ tedir. Bizde, kör değneğini bellemiş gibi kronolojik bir edebiyat tarihi yap­ manın dışında ele avuca sığar bir çalışma göze çarpmıyor . Ya sadece vesika, neşri, yahut edebiyatın sırf ölmüşlerine tercémeihal... Bunlar, lüzumsuzdur, faydasız demek iste­ miyorum. Fakat kifayet etmediği ka­ naatindeyim.

Yetişmiş müdekkiklerimiz içerisin­ de daha başka mevzuları inceliyecek kudrette olanlar yok değildir. Fakat bunların çoğu, çalışma odalarındaki masanın başında pek az oturabiliyor­ lar. Yazık ki esersiz şöhret ve esersiz hizmet modasına tabi olmaktan ken­ dilerini alamıyanlar ekseriyette. Bun­ ların, her şeyden önce, şifahî adam ol­ maktan kendilerini kurtarmaları ve yalnız kalıp dış âlemden çalışma höc- resine dönmeleri lâzım. Bunun zıddı da var. Bir kısım muharrirlerimiz, cok

âleminde serbes çalışanlar, henüz bü tün denebilecek, muayyen bir mevzu etraflı bir surette kavratacak kıyme te bir eser vermiş değinlerdir. Profe sör Fuad Köprülünün İlk mutasav

vıfları, Pertevin K öroğlu’su, Abdül

baki’nin Yunus Em re'si, daha müken mel ve mütekâmil şekilleri ile bugüı de kendilerine arkadaş beklemekte dirler. Bu hususta ve daha yeni mev zularda Edebiyat fakültemizinin neş riyatını dört gözle beklemekteyiz. îs tanbul üniversitesi yeni kurulduğun danberi dört yıl bittiği halde dört ba şı mamur, etraflı bir tek etüd verme mistir; mühim ve esaslı bir tek me tin neşretmemiştir.

Geçen gün sayın Kültür Bakanım zın yanında gördüğüm Üniversite re törü B. Cemil Bilsel’e şu fikirlerim söylemiştim:

Fakültelerimizin terceme ve konfı rans şeklindeki mesaisini, neşredil meğe başlanan eserlerde iftiharla memnuniyetle görmekteyiz. Bu çalı; maların ehemmiyetini tasdik etmek! beraber yetmediğini, İlmî araştırma lara üniversitemizi sevkediş bakımın dan aslâ kâfi olmadığını söylemeli yim. Meselâ Hukuk fakültesinde de ğerli bir ecnebi profesörümüz, hu kul felsefesi ve tarihi hakkında bir ese: yazmış, Çalışkan ve kıymetli doçent bunu dilimize çevirmiş. Çok sevdiğin: bir talebem olan bu fikir arkadaşımı tercemesini dikatle okudum ve cid den istifade ettim. Fakat gözlerim, b kitabın sahifelerinde: mevcuddar. başka bir şey aradı: Biz neredeyiz? Türk hukuku, Türk hukukunun fel­ sefesi, o nerede? Bu mevzuda bu de­ ğerli doçent, çok değil, bir iki forma­ lık bir yazıyı birkaç sene içinde ha­ zırlamalı ve bize verebilmeli idi. Ori­ jinal etüd adını verebileceğimiz bu türlü çalışmalar, Edebiyat fakültemiz için de varid değil midir? (Diğer fa­ külteler müstesna olmamak üzere)... Meselâ romantizm. Bunu bir genç âli­ mimiz, mevzu olarak alsa, bütün dün­ ya edebiyatlarında zaten hazır, yazıl­ mış cihetlerini güzelce topladıktan sonra bunun bizim edebiyatımıza ne suretle ve ne yoldan intikal ettiğini anlatsa, eserler ve müessirlerdeki iz­ lerini, yerlerini gösterse ne mühim bir hizmet etmiş olur. Üniversitemizi ve­ rimli bir ilim ocağı yapmak için bu nevi çalışmalara ihtiyacımız var sa­ nıyorum.

Bu fikrlerimi kendisine bütün

sa-...

dan ne mühim davalar gizli olduğunu ne güzel gösteriyor. Fikir hayatimiz, bu yoldaki emeklerle gelişecek, gür­ büzleşecekti!'. Çalışmalarımızı sistem- lemek, metodlaştırmak işin birinci ka­ demesidir. Her sahada böyle tek tek etüdler ve tahliller yapıldıktan sonra büyük terkiblere ve kolektif çalışma­ lara imkân hasıl olacaktır. O zaman bizim de dünya dillerinde mehaz ola­ rak aranacak eserlerden mürekkep kıymetli ve m illî bir kütüphanemiz vücude gelecektir. Bu muvaffakiyetin hayali bile bana heyecan veriyor.

Haşan - Â li YÜCEL

Referanslar

Benzer Belgeler

Soliter türlerde bir brankial ve bir atrial sifonları bulunur ve sifonlar birbirine yakın pozisyonda, koloni türlerde ise her bir zooid kendine ait brankial ve atrial sifon

Anadolu Selçukluları zamanında, aynen Büyük Selçuklular döne- minde olduğu gibi yukarıda zikredilen dillerden Farsça hem resmî belge dili hem de edebî dil olarak

Türkiye’de Coğrafya Alanındaki Coğrafi Bilgi Sistemleri Literatürü Üzerine Bir Değerlendirme-.

5 — Bor’un Çeşitli Element ve Reaktifler île Reaksiyonları Bor elementi, flüor ile adi temperatürde istekli olarak, oksijen ile ise belirli şartlar altında yarı istekli

縱談全球化 林佳谷 Abstract

VUK’ un 317’inci madde hükmünde fevkalade amortisman amortismana tabi olup tabi afetler neticesinde (yangın, deprem, su basması gibi) değerini tamamen veya kısmen

İstanbul Üniversitesi eski adıyla Darülfünun'un bulun­ duğu Beyazıt Meydanı'nın doğu yönünde kentin ticaret merkezi Ka- palıçarşı, batı yönünde ise eğlence

12 kiĢilik bir sınıfta Sukeyna orta tarafta ikinci sırada, Berranur kapı tarafında sondan dördüncü sırada, Meyra orta tarafta son sırada, Suna pencere tarafında