• Sonuç bulunamadı

Cam iyonomer içerikli güncel materyallerin ER,CR:YSGG lazerle açılan kavitelerde mikrosızıntı açısından değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Cam iyonomer içerikli güncel materyallerin ER,CR:YSGG lazerle açılan kavitelerde mikrosızıntı açısından değerlendirilmesi"

Copied!
128
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

CAM İYONOMER İÇERİKLİ GÜNCEL MATERYALLERİN ER,CR:YSGG LAZERLE AÇILAN KAVİTELERDE MİKROSIZINTI AÇISINDAN

DEĞERLENDİRİLMESİ

DOKTORA TEZİ Dt. Osman ATAŞ

DANIŞMAN Prof.Dr. Sema ÇELENK

ÇOCUK DİŞ HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI

(2)

SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

CAM İYONOMER İÇERİKLİ GÜNCEL MATERYALLERİN ER,CR:YSGG LAZERLE AÇILAN KAVİTELERDE MİKROSIZINTI AÇISINDAN

DEĞERLENDİRİLMESİ

DOKTORA TEZİ Dt. Osman ATAŞ

DANIŞMAN Prof.Dr. Sema ÇELENK

ÇOCUK DİŞ HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI

DİYARBAKIR 2015

Bu Doktora Tezi Dicle Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü tarafından desteklenmiştir.

Proje No: 15-DH-04

(3)
(4)

TEŞEKKÜR

Doktora eğitimim boyunca bana her zaman yol gösteren, her türlü desteğini, bilgisini ve yardımlarını esirgemeyen ve hayatım boyunca minnet ve şükranla anacağım çok değerli tez danışmanım Sn. Prof. Dr. Sema Çelenk’e,

Hem klinik hem de akademik alanlarda değerli bilgileri ve görüşleri ile yol gösteren, üzerimde büyük emeği olan, insan ve eğitimci olarak örnek aldığım Dicle Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Çocuk Diş Hekimliği Anabilim Dalı Başkanı çok değerli hocam, Sn. Prof. Dr. Fatma ATAKUL’a,

Pedodonti Anabilim Dalı’ndaki tüm değerli hocalarıma, asistan arkadaşlarıma ve bölüm çalışanlarına,

Katkılarından dolayı Dicle Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü’ne

Lazer çalışmalarımı kliniğinde gerçekleştirmemi sağlayan Dr.Dt. Nükhet Berk ve Dt. Gizem Berk’e

İstatistiksel değerlendirmelerde bize destek olan Sayın Yrd. Doç. Dr. Ersin UYSAL’a,

İçtenliği, yardımseverliği ve çok değerli dostluğuyla her zaman yanımda olan Dt. Şemsettin Yıldız’a,

Tüm yaşamım boyunca her konuda beni tereddütsüz destekleyen, her zaman yanımda olduklarını bildiğim, bugünlere gelmemde büyük pay sahibi olan aileme ve eşime,

(5)

İÇİNDEKİLER DİZİNİ

Ön Sayfalar Sayfa No

Kapak İç Kapak

Kabul ve Onay Sayfası... Teşekkür Sayfası... İçindekiler Dizini...III Resimler Dizini... Şekiller Dizini... III Tablolar Dizini... Grafikler Dizini... Simgeler ve Kısaltmalar Dizini... Türkçe Özet...II İngilizce Özet... 1. Giriş ve Amaç...1 2. Genel Bilgiler ...4 2.1. Lazer 4

2.1.1. Lazerin Tanımı ve Tarihçesi 4

2.1.2. Lazer Işığının Oluşumu ve Özellikleri 5 2.1.3. Lazer ışığının Fiziksel özellikleri 6 2.1.4. Lazer Sistemlerinin Bileşenleri 7

2.1.5. Lazer Işığının Dokudaki Etkileri 8 2.1.6. Lazerlerin Fotobiyolojik Etkileri 10 2.1.7. Lazer Kullanım Parametreleri 11

2.1.8. Lazer Sistemlerinin Sınıflandırılması 12 2.1.9. Dişhekimliğinde Kullanılan Lazerler 13 2.1.9.1. Argon Lazer 13

2.1.9.2. Diyod Lazer 13

2.1.9.3. Karbondioksit (CO2) Lazer 13 2.1.9.4. Neodymium:YAG Lazer 14 2.1.9.5. Erbiyum Lazerler 14

(6)

2.1.9.5.1. Er:YAG Lazer 15

2.1.9.5.2. Er,Cr:YSGG Lazer ………..15

2.1.10. Lazerin Kullanım Alanları 17 2.2. Cam İyonomer Simanlar 18 2.2.1. Cam İyonomer Simanların Kullanım Şekillerine Göre Sınıflandırılması. 19 2.2.2. Cam İyonomer Simanların İçeriğine Göre Sınıflandırılması 19 2.2.3. Geleneksel Cam İyonomer Simanlar 20 2.2.3.1. Geleneksel Cam İyonomer Simanların Yapısı 20 2.2.3.2. Geleneksel Cam İyonomer Simanların Sertleşme Reaksiyonu 21 2.2.3.3. Geleneksel Cam İyonomer Simanların Diş Dokusuna Adezyonu 24 2.2.3.4. Geleneksel Cam İyonomer Simanların Klinik Kullanımları ve Özellikleri 25 2.2.4. Rezin modifiye Cam İyonomer Simanlar 26 2.2.5. Yüksek Viskoziteli Cam İyonomer Simanlar 27 2.2.6. Kompomerler (Poliasit Modifiye Kompozit Rezinler) 28 2.2.7. Equıa System 29 2.2.8. Giomerler 31 2.3. Mikrosızıntı ve Mikrosızıntı Tespit Yöntemleri 32 3. Gereç ve Yöntem 34 3.1. Çalışmada Kullanılan Materyaller 34 3.2. Yöntem 36 3.2.1. Kavite Hazırlığı 36 3.3. İstatistiksel Değerlendirme 58 4. Bulgular 59 4.1. Test Sonuçlarının Değerlendirilmesi...59

5. Tartışma...70

6. Sonuç ve Öneriler...94

(7)

8.Özgeçmiş………...……….

RESİMLER DİZİNİ

Resim 1: Rezin modifiye cam iyonomer simanların kapsüllü ve elle karıştırılan tipleri.

Resim 2: Yüksek viskoziteli kapsül cam iyonomer simanın gözenekli yapısı

Resim 3: Piyasadaki yüksek viskoziteli kapsül cam iyonomer simanlara örnekler

Resim 4: Equıa System

Resim 5: Giomer yapıdaki FL-BondII adeziv sistem ve Beautifil Flow Plus akışkan kompozit

Resim 6: Frezle açılan sınıf V kavite Resim 7: Elmas frezler

Resim 8: Lazerle açılan sınıf V kavite Resim 9: Er,Cr:YSGG lazer başlığı

Resim 10: Termal siklus cihazı

Resim 11: Tırnak cilası sürülen ve akrilik bloğa gömülen dişler Resim 12: %0,5’lik Bazik fuksin

Resim 13: Kesit alma cihazı Resim 14: Stereomikroskop

Resim 15: Frezle hazırlanmış Equıa System ile restore edilmiş gruba ait oklüzal ve gingivalde 0 skorlanan mikrosızıntı

Resim 16: Er,Cr:YSGG lazerle hazırlanmış Equıa System ile restore edilmiş gruba ait oklüzal ve gingivalde 0 skorlanan mikrosızıntı

Resim 17: Frezle hazırlanmış Fuji IX GP ile restore edilmiş gruba ait oklüzalde 2 ve gingivalde 1 skorlanan mikrosızıntı

Resim 18: Er,Cr:YSGG lazerle hazırlanmış Fuji IX GP ile restore edilmiş gruba ait oklüzal ve gingivalde 4 skorlanan mikrosızıntı

(8)

Resim 19: Frezle hazırlanmış Fuji II LC ile restore edilmiş gruba ait oklüzalde ve gingivalde 4 skorlanan mikrosızıntı

Resim 20: Er,Cr:YSGG lazerle hazırlanmış Fuji II LC ile restore edilmiş gruba ait oklüzal ve gingivalde 4 skorlanan mikrosızıntı Resim 21: Frezle hazırlanmış Dyract EXTRA ile restore edilmiş gruba ait

oklüzalde 1 ve gingivalde 1 skorlanan mikrosızıntı

Resim 22: Er,Cr:YSGG lazerle hazırlanmış Dyract EXTRA ile restore edilmiş gruba ait oklüzalde 0 ve gingivalde 1 skorlanan mikrosızıntı

Resim 23: Frezle hazırlanmış FL-Bond II adeziv sistem ve Beautifil Flow Plus akışkan kompozit ile restore edilmiş gruba ait oklüzalde 3 ve gingivalde 3 skorlanan mikrosızıntı

Resim 24: Er,Cr:YSGG lazerle hazırlanmış FL-BondII adeziv sistem ve Beautifil Flow Plus akışkan kompozit ile restore edilmiş gruba ait oklüzalde 1 ve gingivalde 3 skorlanan mikrosızıntı

Resim 25: Frezle hazırlanmış Equıa System ile restore edilmiş gruba ait SEM görüntüsü (X1000)

Resim 26: Frezle hazırlanmış Equıa System ile restore edilmiş gruba ait SEM görüntüsü (X2000)

Resim 27: Er,Cr:YSGG lazerle hazırlanmış Equıa System ile restore edilmiş gruba ait SEM görüntüsü (X1000)

Resim 28: Er,Cr:YSGG lazerle hazırlanmış Equıa System ile restore edilmiş gruba ait SEM görüntüsü (X2000)

Resim 29: Frezle hazırlanmış Fuji IX GP ile restore edilmiş gruba ait SEM görüntüsü (X1000)

Resim 30: Frezle hazırlanmış Fuji IX GP ile restore edilmiş gruba ait SEM görüntüsü (X2000)

Resim 31: Er,Cr:YSGG lazerle hazırlanmış Fuji IX GP ile restore edilmiş gruba ait SEM görüntüsü (X1000)

(9)

Resim 32: Er,Cr:YSGG lazerle hazırlanmış Fuji IX GP ile restore edilmiş gruba ait SEM görüntüsü (X2000)

Resim 33: Frezle hazırlanmış Fuji II LC ile restore edilmiş gruba ait SEM görüntüsü (X1000)

Resim 34: Frezle hazırlanmış Fuji II LC ile restore edilmiş gruba ait SEM görüntüsü (X2000)

Resim 35: Er,Cr:YSGG lazerle hazırlanmış Fuji II LC ile restore edilmiş gruba ait SEM görüntüsü (X1000)

Resim 36: Er,Cr:YSGG lazerle hazırlanmış Fuji II LC ile restore edilmiş gruba ait SEM görüntüsü (X2000)

Resim 37: Frezle hazırlanmış Dyract EXTRA (Kompomer) ile restore edilmiş gruba ait SEM görüntüsü (X1000)

Resim 38: Frezle hazırlanmış Dyract EXTRA (Kompomer) ile restore edilmiş gruba ait SEM görüntüsü (X2000)

Resim 39: Er,Cr:YSGG lazerle hazırlanmış Dyract EXTRA (Kompomer) ile restore edilmiş gruba ait SEM görüntüsü (X1000)

Resim 40: Er,Cr:YSGG lazerle hazırlanmış Dyract EXTRA (Kompomer) ile restore edilmiş gruba ait SEM görüntüsü (X2000)

Resim 41: Frezle hazırlanmış Giomer yapıda olan FL-Bond II adeziv sistem ve Beautifil Flow Plus akışkan kompozit ile restore edilmiş gruba ait SEM görüntüsü (X1000)

Resim 42: Frezle hazırlanmış Giomer yapıda olan FL-Bond II adeziv sistem ve Beautifil Flow Plus akışkan kompozit ile restore edilmiş gruba ait SEM görüntüsü (X2000)

Resim 43: Er,Cr:YSGG lazerle hazırlanmış FL-Bond II adeziv sistem ve Beautifil Flow Plus akışkan kompozit ile restore edilmiş gruba ait SEM görüntüsü (X1000)

(10)

Resim 44: Er,Cr:YSGG lazerle hazırlanmış FL-Bond II adeziv sistem ve Beautifil Flow Plus akışkan kompozit ile restore edilmiş gruba ait SEM görüntüsü (X2000)

ŞEKİLLER DİZİNİ Şekil 1: Elektromanyetik spektrum

Şekil 2: Lazer ışığının özellikleri

Şekil 3: Lazer cihazının temel bileşenleri Şekil 4: Lazer ışığının doku üzerine etkileri

Şekil 5: Bazı doku bileşenlerinin çesitli dalga boylarını soğurma katsayıları

Şekil 6: Floroaluminosilikat cam partiküllerinin yapısı Şekil 7: Cam iyonomer simanın sertleşme mekanizması

Şekil 8: Cam iyonomer simanların dört fazlı sertleşme mekanizması Şekil 9: Siman maturasyonu süresince görülen başlıca sertleşme

safhaları

(11)

TABLOLAR DİZİNİ Tablo 1: Kullanılan materyaller

Tablo 2: Çalışma dizaynı

Tablo 3: Oklüzal kenardaki mikrosızıntı skorları Tablo 4: Gingival kenardaki mikrosızıntı skorları

Tablo 5: Kullanılan tüm materyallerinin oklüzal ve gingival kenarlarındaki sızıntı skorlarının karşılaştırılması

Tablo 6: Grupların oklüzal ve gingival kenar sızıntı skorlarının karşılaştırılması Tablo 7: Farklı kavite açma tekniklerinin oklüzal kenar sızıntı skorlarına

etkisinin değerlendirilmesi

Tablo 8: Farklı kavite açma tekniklerinin gingival kenar sızıntı skorlarına etkisinin değerlendirilmesi

Tablo 9: Frez ile hazırlanan grupların birbirleriyle oklüzal kenar sızıntı skorları açısından karşılaştırılması

Tablo 10: Frez ile hazırlanan grupların birbirleriyle gingival kenar sızıntı skorları açısından karşılaştırılması

Tablo 11: Lazer ile hazırlanan grupların birbirleriyle oklüzal kenar sızıntı skorları açısından karşılaştırılması

Tablo 12: Lazer ile hazırlanan grupların birbirleriyle gingival kenar sızıntı skorları açısından karşılaştırılması

Tablo 13: Materyallerin hibrit veya tamamen cam iyonomer içerikli olmalarını birbirleriyle sızıntı skorları açısından karşılaştırılması

Tablo 14: Yüzey örtücü uyguladığımız ve yüzey örtücü uygulamadığımız materyallerin birbirleriyle sızıntı skorları açısından karşılaştırılması

(12)

GRAFİKLER DİZİNİ

Grafik 1: Çalışmada kullanılan restoratif materyallerin oklüzal kenarlarındaki mikrosızıntının ortalama değerlerini gösteren grafik

Grafik 2: Çalışmada kullanılan restoratif materyallerin gingival kenarlarındaki mikrosızıntının ortalama değerlerini gösteren grafik

(13)

SİMGELER ve KISALTMALAR DİZİNİ

LASER: Light Amplification by Stimulated Emission of Radiation Nd:YAG: Neodymium: yttrium-alimunium-garnet

Er:YAG: Erbium: yttrium-aluminum-garnet

Er,Cr:YSGG: Erbium, chromium: yttrium-scandium-gallium-garnet

HeNe: Helyum-Neon

GaAs: Galyum-Arsenid

GaAlAs: Galyum-alüminyum-arsenid

CO2: Karbondioksit

CİS : Cam İyonomer Siman

GCiS : Geleneksel cam iyonomer siman

RMCİS : Rezin Modifiye Cam İyonomer Simanlar

PRG : Pre-reacted Glass Ionomer (Önceden Reaksiyona Girmiş Cam İyonomer)

EQUIA: Easy - Quick - Unique - Intelligent– Aesthetic ART: Atravmatik Restoratif Tedavi

F: Frekans Hz: Hertz W: Watt J/cm2: Joule/santimetrekare μ: Micron nm: nanometre mJ: milijoule μm: Mikrometre A°: Angstrom MPa: Megapaskal

HEMA: 2-Hidroksietil metakrilat

SEM: Scanning electron microscopy (Taramalı Elektron Mikroskobu)

(14)

ISO: International Standarts Organization (Uluslararası Standartlar Örgütü)

FDA: Food and Drug Association

ÖZET

Cam İyonomer İçerikli Güncel Materyallerin Er,Cr:Ysgg Lazerle Açılan Kavitelerde Mikrosızıntı Açısından Değerlendirilmesi

Bu çalışma, süt dişlerinde açılan standart sınıf V kavitelere uygulanan farklı güncel camiyonomer içerikli materyallerin lazer ve geleneksel yöntemlerle hazırlanmış kavitelerde mikrosızıntı açısından in vitro olarak değerlendirilmesini amaçlamaktadır. Çalışma için 50 adet çürüksüz süt molar dişi kullanıldı. Tüm dişlerin bukkal yüzeylerine geleneksel yöntemle, lingual/palatınal yüzeylerine ise Er,Cr:YSGG lazerle mesio-distal genişliği 3 mm, oklüzo-gingival genişliği 2 mm ve derinliği 2 mm olan standart sınıf V kaviteler hazırlandı. Dişler rastgele 5 ana gruba ayrılarak çalışmada kullanılan cam iyonomer içerikli materyaller (Equıa System, Fuji IX GP, Fuji II LC, Dyract Extra, Giomer) ile restore edildi. Her grup lazer ve geleneksel preperasyon metoduna göre 2 alt gruba ayrıldı. Termal siklus ve sonrası işlemlerin ardından, mikrosızıntı değerlendirmesi için boyama yöntemi kullanıldı ve her gruptan bir diş SEM’de incelendi. Boyama yöntemiyle elde edilen mikrosızıntı skorları Kruskal-Wallis ve Mann-Whitney U testleri kullanılarak değerlendirildi.

Tüm gruplar değerlendirildiğinde, hiç bir grupta dişlerin gingival ve okluzal kenarlarında meydana gelen sızıntı değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark gözlenmemiştir (p˃0,05).

Oklüzal kenarda aynı gruptaki mikrosızıntı sonuçları değerlendirildiğinde, grup 1-4 ve 5’ de Er,Cr:YSGG lazer de, Grup 2-3’te ise, frez ile daha az mikrosızıntı değerleri elde edilmesine rağmen, frez ve lazer arasındaki sızıntı farkı istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p˃0,05).

Gingival kenarda aynı gruptaki mikrosızıntı sonuçları değerlendirildiğinde, grup 1-4 Er,Cr:YSGG lazer de, Grup 2-3 ve 5’de ise, frez ile daha az mikrosızıntı değerleri elde edilmesine rağmen, frez ve lazer arasındaki sızıntı farkı istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p˃0,05).

(15)

Frez ile hazırlanan gruplar arasında, oklüzal ve gingival kenarda en düşük sızıntı değerleri sırasıyla; Equıa System, Giomer, Dyract Extra, Fuji II LC, Fuji IX GP şeklinde gözlenmiştir. Equıa System, en az sızıntı değeri gösterirken, Fuji IX GP ise, en fazla sızıntı değeri gözlenmiştir.

Er,Cr:YSGG lazer ile hazırlanan gruplar arasında, oklüzal kenarda en düşük sızıntı değerleri sırasıyla; Equıa System, Dyract Extra, Giomer, Fuji II LC, Fuji IX GP şeklinde gözlenmiştir. Equıa System, en az sızıntı değeri gösterirken, Fuji IX GP ise, en fazla sızıntı değeri gözlenmiştir.

Er,Cr:YSGG lazer ile hazırlanan gruplar arasında arasında, gingival kenarda en düşük sızıntı değerleri sırasıyla; Equıa System, Giomer=Dyract Extra, Fuji IX GP, Fuji II LC’ de gözlenmiştir. Equıa System, en az sızıntı değeri gösterirken, Fuji II LC ise, en fazla sızıntı değeri gözlenmiştir. Giomer ve Dyract Extra sızıntı skorları eşit bulunmuştur

Bu çalışmanın sonucunda; yeni materyallerden olan yüksek viskoziteli cam iyonomer siman ve nanofil dolduruculu yüzey örtücü G-Coat Plus’ dan oluşan equıa system ve giomerin çocuk dişhekimliğinde başarıyla kullanılabilecek materyaller olduğunu düşünmekteyiz.

Günümüzde sert doku işlemlerinde geleneksel yöntemlere alternatif olarak kullanılan Er,Cr:YSGG lazer ve gelişen teknolojiyle birlikte kullanım alanı her geçen gün daha genişleyen cam iyonomer içerikli güncel materyellerin birlikte değerlendirildiği daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.

Anahtar kelimeler: Er,Cr:YSGG lazer, Giomer, Equıa System, SEM, mikrosızıntı, sınıf V kavite

(16)

ABSTRACT

The Evaluation of Current Materials İncluding Glass İonomer in Sense of Microleakage at The Cavities Which were Prepared with Er,Cr:YSGG Laser

This study aimed to evaluate different current materials as in-vitro in respect of microleakage, the materials containing glass ionomer which are applied to standard class V cavities in primary teeth as in-vitro in respect of microleakage. In this study, 50 non-carious primary molar teeth were used. Standard class V cavities with mesio-distal width of 3mm, occluso-gingival width of 2mm and depth of 2mm both on lingual/palatinal surfaces through Er,Cr:YSGG laser and buccal surfaces through conventional methods were prepared. The teeth were randomly divided into 5 main groups and restored with various materials containing glass ionomers (Equıa System, Fuji IX GP, Fuji II LC, Dyract Extra, Giomer). Each group was divided into 2 sub-groups according to laser and conventional preparation methods. After the thermal cycle operations and procedures following it, dye penetration method was used to assess the microleakage and one tooth from each group were analyzed with scanning electron microscope (SEM). Microleakage scores obtained through dye penetration method were evaluated using Kruskal-Wallis and Mann-Whitney U tests. When all groups were assessed, no statistically significant difference among the gingival and the occlusal margins of teeth in any of the groups could be observed. When the occlusal margin microleakage results, in the same group, were assessed, there was no difference between drill and laser leak statistically significant despite the fact that less microleakage values were obtained when Er,Cr:YSGG laser in group 1,4 and 5 and drill in group 2 and 3 are used (p˃0,05).

As for the gingival margin, in terms of leakage values, there was no difference between drill and laser leak statistically significant although less microleakage values were obtained when Er,Cr:YSGG laser in group 1,4 and drill in group 2, 3 and 5 are used (p˃0,05).

(17)

Among groups prepared by drill, the lowest leakage rates observed at the occlusal and gingival margin are respectively Equia System, Giomer, Dyract Extra, Fuji II LC, Fuji IX GP. Equia System showed the least leakage values, while maximum value of leakage was observed at Fuji IX GP.

Among groups prepared by Er,Cr:YSGG laser, the lowest leakage rates observed in the occlusal edge are respectively Equi System, Dyract Extra, Giomer, Fuji II LC, Fuji IX GP. The least leakage values occured in Equia System and Fuji IX GP had the maximum value.

Among groups prepared by Er,Cr:YSGG laser, the lowest leakage rates observed in the gingival edge are respectively; Equıa System, Giomer=Dyract Extra, Fuji IX GP, Fuji II LC. Equia System showed the least leakage values, while maximum value of leakage was observed at Fuji II LC. Leak scores of giomer and Dyract Extra were equal.

As a result of this study; We believe that giomer and equia system consisting of high viscosity glass ionomer cement and nanofil dolduruculu surface coat G-Coat Plus which are among new materials could be used successfully in pediatric dentistry.

Further studies evaluating both Er,Cr:YSGG laser which is used in hard tissue operations as an alternative to traditional methods and the latest materials which have application areas expanding day by day with evolving technology and contain glass ionomer are needed.

Key words: Er,Cr: YSGG laser, Giomer, Equia System, SEM, Microleakage, Class V cavities

(18)

1. GİRİŞ ve AMAÇ

Modern dişhekimliği; gelişen yeni materyaller ve geliştirilen çürük temizleme ve kavite hazırlama yöntemleriyle sürekli ilerleme göstermektedir. Günümüzde ileri operatif teknikler ve gelişmiş adeziv ve restoratif materyaller, dişlerin restorasyonunda çok daha az madde kaybı sağlanarak konservatif yaklaşımların uygulanmasını sağlamıştır (1). Günümüz modern restoratif tedavi anlayışı gereğince kavite hazırlığında geleneksel yöntemlere alternatif olarak lazer sistemlerinin kullanımlarının giderek arttığı görülmektedir. Lazer ışının dokuya uygulanması, dokunun reaksiyonunun yanı sıra dişhekimliğinde kullanılan lazerlerin dalga boylarının ağız içinde yapılacak farklı uygulamalarda çok değişik sonuçlar vermesi dişhekimliğinde lazere olan ilginin artmasını sağlamıştır (2). Lazer sistemlerinin gelişimine bağlı olarak kullanılan farklı lazer tipleri ve uygulanan farklı lazer enerjileri ile diş sert dokularında farklı sonuçlar alındığı dikkati çekmektedir (3).

1960 yılında Theodore Maiman tarafından keşfedilen ruby lazerin 1965’te Dr.Leon Goldman tarafından diş hekimliğinde kullanılması ile lazer dişhekimliğinde araştırılmaya başlanmıştır (4,5). Sert doku lazerleri 1990’lı yıllardan itibaren diş hekimliği rutin kullanıma girmiştir. Sert doku lazeri olan Erbiyum lazerler mine, dentin, sement ve kemikte preparasyon yeteneğine sahip olmakla beraber vibrasyonu azaltarak mikro fraktür oluşumunu, hastanın hissedebileceği rahatsızlığı ve korkuyu en aza indirme özelliğine de sahiptirler (2).

1997 yılında operatif diş hekimliğinde Er:YAG lazerin çürük uzaklaştırılması ve kavite preparasyonu için FDA (Food and Drug Administration) onayı almasından sonra kullanımı yaygınlaşmıştır. İlk çıkışı ile beraber üreticilerin en çok üzerinde durdukları konu olan ağrısız şekilde çürüğün uzaklaştırılması, pratikte bu cihazın yer bulmasına olanak sağlamıştır (6). Son zamanlarda geliştirilen Er,Cr:YSGG lazerle tek bir enstrümanla bir çok işlemi aynı anda yapılabilme imkanı tanımaktadır; bu nedenle de kullanımı her geçen gün artan bir lazer sistemi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yapılan son çalışmalar süt dişlerinde, özellikle çocuklarda yapılacak sert doku işlemlerinde, kullanılan geleneksel yöntemlerin yarattığı sesi, ağrıyı ve vibrasyon hissini ortadan kaldıran lazer sistemlerinin, çürük uzaklaştırılması başta

(19)

olmak üzere çeşitli dental işlemlerde kullanımının hasta konforunun sağlanması açısından başarılı olduğunu göstermektedir (7,8).

1976 yılında Kidd marjinal mikrosızıntıyı, kavite duvarı ve kaviteye uygulanan restoratif materyal arasında klinik olarak tespit edilemeyen bakteri, sıvı, molekül ve iyon geçişi olarak tanımlamıştır (9). Olası bir mikro aralık ve buna bağlı gelişen mikrosızıntı; mikroorganizmaların daha derin diş dokularına invazyonuna, postoperatif duyarlılığa, sekonder çürüklere ve pulpada iltihabi değişiklere neden olabilmektedir (10). Bu nedenle mikro sızıntıyı azaltmak için değişik kavite teknikleri ve yöntemlerde modifikasyonlar ve mevcut materyalleri değişik yöntemlerle uygulama gibi çalışmalar yapılmış ve yapılmaya da devam etmektedir. Biz de çalışmamızda Er,Cr:YSGG lazer ile hazırlanmış kavitelerde farklı CİS içerikli güncel restoratif materyalerin mikrosızıntı açısından değerlendirmesine yer verdik.

Diş hekimliğinde minimal invaziv tekniklere olan ilginin giderek artması ve estetik restorasyonlara olan talebin artış göstermesi süt dişlerinin tedavisinde yeni restoratif materyallerin kullanımı yaygınlaştırmaktadır. Çocuk diş hekimliğinde yapılan tedavilerin mümkün olduğunca hızlı olması, ağrısız yapılması ve yapılan restorasyonların süt dişi çekim yaşına kadar ağızda tutulması büyük önem taşımaktadır. Fakat restorayonlar süt dişlerinin farklı histomorfolojik özelliklerinden dolayı o kadar süre ağızda kalamayabilmekte bu da yeni tekniklerin ve materyallerin gerekliliğini ortaya koymaktadır. Restoratif materyallerin, fiziksel ve kimyasal yapı bakımından diş dokusu ile benzerlik göstermesi, diş dokusuna yüksek uyum sağlaması ve uzun süre ağızda kalarak dişin fonksiyon sağlamasına imkan sağlayacak özelliklere sahip olması gerekir.

İlk olarak Wilson ve Kent tarafından 1972 yılında; silikat ve polikarboksilat simanların avantajları bir araya getirilerek geliştirilen geleneksel cam iyonomer simanlar, düşük kırılma ve aşınma direncine sahip olmasının yanı sıra kuruluğa ve neme hassasiyetleri nedeniyle yoğun çiğneme kuvvetlerine maruz kalan alanlarda kullanımı sınırlıdır (11,12). CİS’ lerin erken dönemde neme karsı duyarlılığını azaltmak, sertliğini ve aşınma direncini artırmak ve çiğneme kuvvetlerine maruz kalan alanlarda kullanılabilmelerini sağlamak amacıyla; toz/likit oranı, partikül boyutları ve dağılımı değistirilerek materyaller güclendirilmis ve yüksek viskoziteli CiS’ ler piyasaya sunulmuştur (13,14). Yüksek viskoziteli güçlendirilmiş CİS ile

(20)

nano-dolduruculu yüzey örtücülerin avantajlarını bir araya getirerek, posterior bölgede kompozit rezinlere alternatif olabileceği ileri sürülen ve sınıf I. II. ve V. kavitelerin daimi restorasyonunda kullanılmak üzere geliştirilen, yeni bir restoratif materyal sistemi olan EQUIA tanıtılmıştır (15).

Cam iyonomer simanların florid salınım özellikleri ile kompozit rezinlerin estetik ve mekanik özelliklerinin kombine edilmesi amacıyla rezin modifiye cam iyonomer simanlar ve poliasit modifiye kompozit rezin gibi hibrit restoratif materyaller geliştirilmiştir (16). Son yıllarda ise yeni grup hibrit kompozit materyaller olan giomerler piyasaya sürülmüştür. Giomerler, cam iyonomer-kompozit kombinasyonu ile oluşan hibrit materyallerin en güncel olanıdır (17). Giomerler önceden reaksiyona girmiş cam doldurucuları içeren ve fluorid salınımı yapan rezin esaslı hibrit restoratif materyallerdir (18,19).

Lazerle hazırlanmış olan kavitelerin geleneksel yöntemlerle hazırlanan kavitelerle karşılaştırıldığı çalışmaların çoğu daimi dişlerde ve kompozit rezinlerin kullanıldığı çalışmalardır. Bu nedenlede çalışamamızda cam iyonomer içerikli güncel restoratif materyalleri süt dişlerinde Er,Cr:YSGG lazerle açılan kavitelerde kullandık.

Bu çalışmada; Er,Cr:YSGG lazer ve geleneksel yöntem kullanılarak, çekilmiş çürüksüz süt dişlerinde açılan sınıf V kavitelerde CİS içerikli güncel restoratif mateyallerin mikrosızıntılarının değerlendirilmesi ve dentin ile olan bağlantılarının SEM ile incelenmesi amaçlanmıştır.

(21)

2.GENEL BİLGİLER

Geleneksel bir yöntem olan döner aletler ile kavite hazırlığı hızlı ve etkili bir yöntem olmak ile birlikte vibrasyon, ısı ve ses oluşturması, dişlerde gereğinden fazla madde kaybı oluşturması ve çatlaklara yol açabilmesi gibi dezavantajlara sahiptir (3). Bu olumsuzlukların ortadan kaldırılması amacıyla el aletleri ile ekskavasyon, air-abrazyon, sono-air-abrazyon, kemo-mekanik yolla ve lazerle çürük uzaklastırma gibi birçok yöntem kullanılmıştır. Lazer daha güncel ve kullanımı gittikçe yaygınlaşan bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır.

Lazer ile kavite hazırlığında yoğun elektromanyetik enerji kullanılarak dokuda oluşturulan ablasyon, kısaca dokuların lazer ile uzaklaştırılması işlemi olarak tanımlanmaktadır (3).

2.1. Lazer

Gelişen teknoloji, ilk zamanlarda tıpta ve diş hekimliğinde yumuşak dokuda yaygın olarak kullanılan lazerlerin diş sert dokularında güvenli bir şekilde kullanılabileceğini gündeme getirmiştir. Bu anlamda son yıllarda geliştirilen sert doku lazerleri teknolojinin diş hekimliğine kazandırdığı önemli araçlardan biridir.

2.1.1. Lazerin Tanımı ve Tarihçesi

“LASER” kelimesi, İngilizce “Light Amplification by Stimulated Emmission of Radiation” kelimelerinin baş harflerinden türetilmiş bir kısaltmadır ve dilimizde karşılığı “radyasyon salınımının uyarılması (emisyonu) ile ışık şiddetinin arttırılması” anlamına gelir (20,21,22). Bu terimde kullanılan radyasyon kelimesiyle, lazerde kullanılan tek ışık formu olan optik ama iyonize olamayan radyasyondan söz edilmektedir (20). Lazer cihazı temel olarak bir ışık güçlendiricisidir. Bu sistemde dışarıdan yapılan bir uyarı ile aynı dalga boyu, aynı faz ile aynı yönde foton akımı oluşmaktadır (23).

Temeli, 1917’de Albert Einstein’ın ‘‘Kuantum Teorisine’’ yani; maddenin uyarılarak radyasyon salınımı yapabileceği kavramına dayanmaktadır. Quantum teorisi basitçe bir atomun yörüngelerinde bulunan elektronların enerji seviyeleri arasındaki sıçrayışlar olarak ifade edilebilmektedir.

(22)

1960 yılında Theodore Harold Maiman tarafından yüksek güçlü bir lamba yardımıyla yakut (ruby) kristalinden çıkan 2 dalga boyundaki derin, kırmızı renkte görülen ışık oluşumu olarak tanımlanmış ve böylelikle ilk lazer aleti geliştirilmiştir (20,21,22). Lazerin keşfinden bir yıl sonra, neodmiyum lazerin keşfiyle, lazer sistemleri literatürde bir yere sahip olmuş ve daha sonraları farklı dalga boylarında lazer sistemleri geliştirilmiştir (20,21).

1962 yılında tıp alanında ilk kez kullanılmaya başlanan lazerler diş hekimliği pratiğine ise 1983 yılında girmiş ve 1990’lı yılların ikinci yarısında popüler hale gelmiştir (21). Günümüzde diş hekimliğinde kullanılan lazer teknolojisinin temelini diş hekimi Terry Myers oluşturmuştur (24).

Diş hekimliğinde kullanımı 1989 yılında ABD’de FDA’(Food and Drug Administration)nın onaylamasıyla başlamıştır (25). İntra-oral kullanımı FDA tarafından kabul edilen ilk lazerler Nd:YAG ve CO2 lazerlerdir. Bunları daha sonra Argon lazerler izlemiştir. Son dönemlerde ise Erbiyum lazerler geliştirilmiştir. Bunlarında en güncel olanı sert ve yumuşak dokuda çalışma imkanı veren Er, Cr:YSGG lazerlerdir.

2.1.2. Lazer Işığının Oluşumu ve Özellikleri

Elektromanyetik enerji şekli olan ışık hem parçacıklar hem de dalga halinde hareket eder. Bu enerji şeklinin en küçük birimi “foton” olarak isimlendirilmektedir. Lazerin çalışmasının temeli, uyarılmış salınımdır. Uyarılmış salınım ile spesifik bir dalga boyuna sahip tek renkli, aynı yönde ilerleyen ve aynı fazda ışık oluşmaktadır (25). Yani lazer “düşük kaliteli” bir enerjiyi “yüksek kaliteli” bir enerjiye dönüştürme işlemidir (26) .

Işığın ve tüm diğer elektromanyetik dalgaların temel olarak üç özelliği vardır: •Frekans: Dalga boyu ile ters orantılıdır, insan gözü bu özelliği renk olarak algılar.

•Şiddet: Genlik olarak da geçer, insan gözü tarafından parlaklık olarak algılanır.

•Polarite: Titreşim açısıdır, normal şartlarda insan gözü tarafından algılanmaz (22,27).

(23)

İçinde X ve γ ışınlarının ve görülebilir ışığın da bulunduğu elektromanyetik dalgalar, dalga boyları ve frekanslarına göre; elektromanyetik spektrumu oluşturmaktadırlar (Şekil 1). Bu spektrumun bir ucunda dalga boyları en büyük, enerjileri ve frekansları ise en küçük olan radyo dalgaları bulunmaktadır. Diğer ucunda ise; dalga boyları çok küçük, fakat enerji ve frekansları büyük olan X ve γ ışınları yer almaktadır (28). Günümüzde dişhekimliğinde kullanılan lazer cihazları yaklaşık 0,5 μm ile 10,6 μm arasında değişen dalga boylarına sahiptirler.

Şekil 1: Elektromanyetik spektrum (25)

2.1.3. Lazer Işığının Fiziksel Özellikleri

a) Eş fazlı olması (Coherent): Işık demetini oluşturan ışık dalgaları aynı fazda, birbirleri ile uyumlu şekilde hareket etmesi ve uzun mesafeye dağılmadan aktarılabilme özelliğidir. Bu eş hareketlilik sayesinde hedef nokta üzerinde daha güçlü bir etki elde edilir (25).

b)Parelel (Collimated) : Bu özelliği ile lazer ışığı etrafa rastgele dağılmadan yol alabilmekte ve oldukça küçük noktalara odaklanabilmektedir.

c)Tek Renkli (Monochromatic) : Lazer ışığı görünür ya da görünmez spektruma ait tek bir renk ve tek bir dalga boyundaki ışık dalgalarından oluşmaktadır. Böylece; lazerlerin tıpta ve diş hekimliğinde kullanılan esas bu özelliği ile homojen ışık hüzmeleri elde edilebilmektedir.

(24)

d)Yüksek Güç Yoğunluğu ve Spektral Enerjiye Sahip Olması: Lazer ışınlarının büyük bir elektromanyetik güç ve enerji iletme kapasitesi vardır. Lazer ışığı normal ışıktan farklı özelliklere sahiptir (Şekil 2).

Geleneksel enerji kaynaklarıyla tüm bu özellikler ayrı ayrı oluşturulabilirken; her dört özelliği de bir arada taşıyan yalnızca lazer ışığıdır (3).

A:Dağılmama özelliği B: Tek renkli olma özelliği C: Aynı fazda olma özelliği Şekil 2: Lazer ışığının özellikleri (28)

2.1.4. Lazer Sistemlerinin Bileşenleri

Lazer sistemi; bir tarafta tam yansıtıcı ayna, diğer tarafta ise kısmi geçirgen özellik taşıyan ayna bulunan optik rezonans odası, içerisinde lazer aktif maddesinin bulunduğu optik kavite ve rezonans odasına enerji yollayan güç kaynağından meydana gelir (Şekil 3).

a)Optik Kavite:

Optik kavite her iki uçta birbirine paralel aynalar içeren ve cihazın ortasında bulunan kısımdır. Aynalardan biri tam yansıtıcı diğeri ise kısmi geçirgendir.

b)Aktif Ortam:

Cihazın merkezinde bulunan optik kavitede kimyasal elementler, moleküller ve aktif maddelerden oluşan aktif ortam olarak isimlendirilen kısım bulunmaktadır. Lazerler aktif ortamı oluşturan özgün maddeye göre adlandırılmaktadır (25). Bu madde gaz, sıvı, kristal veya katı formda bir yarı iletken olabilir.

(25)

c)Enerji Kaynağı:

Optik kavitenin etrafında aktif ortama enerji aktaran bir güç kaynağı bulunmaktadır. Işının soğutulması için soğutma sistemi, odaklama için lensler ve diğer kontrol bölümleri lazerin mekanik yapısını tamamlamaktadırlar (18).

Şekil 3: Lazer cihazının temel bileşenleri (25)

2.1.5. Lazer Işığının Dokudaki Etkileri

Herhangi bir dokuya lazer ışığı uygulandığında dokuların optik özelliklerine göre dokular tarafından soğurulabilir, yansıtılabilir, dokular içerisinde etrafa saçılabilir veya dokuda herhangi bir etki meydana getirmeksizin daha derin dokulara geçebilir (21,22) (Şekil 4). Lazerin hedef dokudaki etkisini belirleyen birçok etken vardır. Bunlar lazer ışığının dalga boyuna, enerji yoğunluğuna, uygulama süresine, kontakt ya da non-kontakt uygulamasına, atımlı ya da sürekli modda uygulamasına, uygulanan dokunun içeriğine, soğurma katsayısına, ışık demetinin çapına, uygulama zamanına ve dokunun yoğunluğuna bağlıdır (17,29,30). Lazer enerjisinin hedef doku tarafından absorbe edilme özelliği öncelikli olarak istenen ve en yararlı olan etkisidir (30). Lazerin seçiminde hedef dokuda en az yansıma, saçılma ve geçme yapan, en fazla soğurulan dalga boyunun belirlenmesi gerekmektedir (Şekil 5).

(26)

Şekil 4: Lazer ışığının doku üzerine etkileri (22)

Şekil 5: Bazı doku bileşenlerinin çesitli dalga boylarının soğurma katsayıları (25)

(27)

2.1.6. Lazerlerin Fotobiyolojik Etkileri

Lazer enerjisi doku tarafından soğurulduğunda hedef dokuda fotokimyasal, fototermal, fotomekanik ve fotoelektrik etkiler oluşturur.

a)Fotokimyasal Etkiler

Fotokimyasal etki lazer ışığının herhangi bir termal etki olmaksızın uygulandıkları yüzeyde ve hedef dokuda oluşturduğu değişikliklerdir (3). Fotokimyasal etki ile; molekül bağlarının lazer ışığının yüksek foton enerjisi etkisi ile çözülmesi (tümör hücrelerinin yok edilmesi) ya da kimyasal reaksiyonların tetiklenmesi (kompozit rezinlerin sertleşmesi) sağlanılabilir (25,31).

b)Fototermal Etkiler

Lazer enerjisinin temel etkisi fototermal etki ile sağlanmaktadır. Fototermal etki ile ışık enerjisinin ısı enerjisine dönüşerek doku içinde ani ısı oluşumu sağlanır. Bu oluşan ısı yumuşak ve sert dokuların yapısında ve bileşiminde denatürasyon, vaporizasyon, karbonizasyon, erime ve rekristalizasyon gibi değişimlere neden olmaktadır. Lazerin ısı etkisi esas olarak dokuların su içeriği ile ilgilidir. Su içeren hedef doku 100 ºC ısıya yükseltildiği zaman doku içerisindeki su buharlaşmakta ve bu şekilde oluşan hacim artışı ile hücre ve kristallerin patlayarak dokudan uzaklaşmasına neden olmaktadır. Bu olaya ablasyon denilmektedir. Ancak 100 ºC de diş sert dokularındaki apatit kristalleri ve diğer mineraller bu sıcaklıkta ablasyona uğramaz ancak içerdigi suyun buharlaşmasıyla meydana gelen hacim artışından dolayı mikropatlamalar meydana gelir (3). Böylelikle hedef doku ortamdan uzaklaştırılmış olur. Genellikle sert doku preparasyonlarında kullanılan lazer sistemlerinin temel etki mekanizması termal ablasyon ile sağlanmaktadır. Sert ve yumuşak dokularda benzer mekanizmalarla gerçekleşmektedir. Lazer ışığının uygulanması sırasında oluşan yüzey ısısı, mikroorganizma yıkımına yol açarak yüzey sterilizasyonu da sağlar (32,33).

(28)

Lazer ışığı dokuya temas ettiğinde oluşabilecek etkiler şunlardır: • 40-50 ºC de enzimatik değişiklikler olmakta ve ödem gelişmektedir. • 60-65 ºC nin koagülasyon ve protein denatürasyonu görülmektedir. • 70-90 ºC de dehidratasyon ve doku kaynaşması gözlenmektedir. • 100-150 ºC de hızlı bir buharlaşma ile doku uzaklaştırılmaktadır.

• 200 ºC nin üzerinde ise dokuda karbonizasyon ve yanmalar görülmektedir (29).

c)Fotomekanik ve Fotoelektriksel Etkiler

Yüksek enerjili ve kısa süreli lazer uygulamaları ile dokuda oluşturulan termal olmayan etkilerdir. Bu şekilde son derece hızlı bir ısınma ile enerjiyi soğuran hedef dokuda faz değişikliği yaratılarak, doku uzaklaştırılabilir (22,24).

2.1.7. Lazer Kullanım Parametreleri

Lazer sistemleri için uygulama sonuçlarını etkileyebilecek önemli parametreler bulunmaktadır. Bu parametreler; dalga boyu, güç yoğunluğu, enerji yoğunluğu, atım frekansı, atım süresi, uygulama süresi, spot alanı ve lazer demet profili olarak sayılabilmektedir. Bu faktörlerden herhangi birisinin değişmesi, lazer tedavisinin sonuçlarınıda değiştirmektedir.

Güç yoğunluğu birim alanda bulunan güç miktarı olarak tanımlanmaktadır (W/cm2). Güç yoğunluğunu hesaplayabilmek için ışığın uygulandığı doku üzerinde oluşturduğu daire şeklindeki (spot) alanın bilinmesi gereklidir. Spot alanı santimetre kareye düşen güç yoğunluğuyla ters orantılıdır. Lazerle çalışılırken fokus bölgesi, dokuya iletilen enerjinin en yüksek olduğu uzaklığı simgeler (34). Defokus bölgesi ise, dokudan uzak bir mesafede çalışıldığında oluşan ve daha az soğurulma meydana geldiği uzaklıktır.

Enerji yoğunluğu, birim alandaki enerji miktarını ifade eder (J/cm2). Klinik etkiyi saptamak için spot çapını göz önünde bulundurma ihtiyacını ortadan kaldırır.

Belirli bir lazer uygulaması için en uygun olan lazerin seçiminde en önemli faktör, gerçekleştirilmek istenen uygulamaya göre hedef doku tarafından en fazla soğurulan dalga boyunun tespitidir (25). Bu nedenle etkili bir ablasyon için suyun absorbsiyonunun yüksek olduğu bir dalga boyu seçilmelidir.

(29)

Frekans, bir saniyede belli bir noktadan geçen dalgaların sayısı olarakta ifade edilebilir (54). Frekansın birimi Hertz (Hz)’dir ve dalga boyu ile ters orantılıdır. Frekans aralığı geniş olan bir lazer, kullanım açısından kolaylık teşkil eder (31,35,36).

Bazı lazer sistemleri kesintisiz, sürekli lazer irradyasyonu sağlarken bazı cihazlarda kullanılan metal perdeciklerle, ışığın atımlı akımı sağlanır (30). Lazer ışığında meydana gelen bu kesinti, gözle fark edilemeyecek kadar kısa zaman aralığında gerçekleşmektedir. Sert doku lazerlerinin atım süreleri, dokuya termal etki oluşturmamak amacı ile mikrosaniyelerle ifade edilir. Yumuşak dokuda bu süre daha uzun olduğundan kullanılan enerji miktarı daha azdır

2.1.8. Lazer Sistemlerinin Sınıflandırılması Lazerler;

a)Lazer Aktif Maddesine Göre

Katı Lazerler: Er:YAG (2940 nm), Er,Cr:YSGG (2780 nm), Ho:YAG (2100 nm) Nd:YAG (1064 nm), Ruby (694.3 nm)

Gaz Lazerler: CO2 (10600 nm), He-Ne (632,8 nm), Ar / Krypton (457-528 nm), Excimer

Sıvı Lazerler: Boya (çeşitli) (VIS)

Yarı iletkenler: Diyod Lazerler (infrared-IR)

b)Lazer Işığının Hareketine Göre: Sürekli ışık verenler, Atımlı ışık verenler, Dalgalı akım olarak ışık verenler

c)Lazer Işığının Dalga Boyuna Göre: Mor ötesi (ultraviolet-UV) spektrum (140-400 nm), Görünür (visual-VIS) spektrum (400-700 nm), Kızıl ötesi (infrared-IR) spektrum (700 nm ve üstü).

d)Lazer Işığının Enerjisine Göre: Yumuşak lazer (He-Ne, GaAs, GaAlAs) ve Sert lazer (CO2, Nd:YAG, Argon, Excimer, Ho:YAG, Er,Cr:YSGG, Er:YAG)

e)Lazer Işığının Uygulanış Şekline Göre: Kontaktlı ve Kontaktsız olarak sınıflanabilirler.

(30)

2.1.9. Dişhekimliğinde Kullanılan Lazerler 2.1.9.1. Argon Lazer

Aktif maddesi Argon gazı olan bu lazer sistemi mavi-yeşil görünen ışık veren 488 nm ve yeşil görünen ışık veren 514 nm olmak üzere iki monokromatik dalga boyuna sahiptir (25). Argon lazerler yumuşak doku cerrahisi, pigmente lezyonların uzaklaştırılması, vasküler anomalilerin giderilmesi, rezin polimerizasyonu, diş beyazlatması, ölçü materyallerinde, aproksimal bölgelerdeki çürügün teşhisi ve çürüge karsı direncin arttırılması gibi işlemlerde kullanılmaktadır. Argon lazerler, yumuşak dokularda insizyon, hemostaz; vaskülarize dokularda koagülasyon yapılması için kullanılabilirler (25,37). Diş sert dokuları tarafından abzorbe edilmezler, bundan dolayı yumuşak doku operasyonları esnasında sert dokuları korumaya gerek kalmaz (21,27).

2.1.9.2. Diyod Lazer

Aktif maddesi, aluminyum veya indiyum, galyum ve arsenik olan yarı geçirgen kristallerin birleşimiyle oluşturulan katı bir lazerdir. Dişhekimliğinde 800 nm ve 980 nm olmak üzere iki dalga boyu kullanılmaktadır. Esnek fiberoptik sistem ile kontakt modda kullanılır. Devamlı dalga modunda çalışırken hava-su soğutmasıyla çalışılmalıdır. Tüm dalga boylarının pigmente dokular tarafından iyi soğurulması nedeni ile hemostaz sağlamada kullanılmaktadırlar. Kullanımı elektrokoterizasyona benzer şekildedir. Diyod lazerlerin diş sert dokuları tarafından emiliminin az olması nedeni ile mine ve dentine zarar vermeden yumuşak dokularda güvenli bir şekilde çalışılabilmektedir. Bu nedenle yumuşak doku cerrahisinde sıklıkla tercih edilmektedir. Bu lazerlerin en önemli avantajlarından biri boyutlarının küçük ve portatif olmalarıdır (38,39).

2.1.9.3. Karbondioksit (CO2) Lazer

Aktif maddesi karbondioksit gazıdır. Dalga boyu 10600 nm’dir. CO2 lazer, yüzeyel penetrasyon sağlayarak, su ve hidroksiapatit içeriği fazla olan dokular tarafından yüksek oranda absorbe edilir. Bu nedenle diş dokusuna komşu yumuşak doku alanlarında çalışırken diş dokularına zarar vermemek için bu alanların metal koruyucular ile örtülmesi gerekmektedir (25,40). Dokudaki penetrasyon derinlikleri

(31)

çok azdır bu da özellikle mukozal lezyonların tedavisi için kullanım alanı oluşturur. Yumuşak doku ve bakteriler üzerinde hızlı bir şekilde buharlaşmaya neden olacak enerjiye sahiptirler (41). Bu lazer ile mükemmel hemostaz sağlanır. Bu lazerler gingivektomi, gingivoplasti, frenektomi, beyaz lezyonların, vezikülo-büllöz lezyonların, oral ülserlerin tedavisi, implant çevresi yumuşak doku hazırlığı ve periimplantitis tedavisi gibi daha çok yumuşak doku cerrahisinde kullanılmakla birlikte diş beyazlatma, minede çürük direncinin artırılması, hipersensitivite tedavisi gibi amaçlarla da kullanılabilmektedir (34,42,43). Diş sert dokularında, kontrol edilemeyen ısı artışına ve karbonizasyona neden olduğundan kullanımı oldukça sınırlıdır (29).

2.1.9.4. Neodymium:YAG Lazer

Nd:YAG lazer neodymium katkılı yitriyum, aluminum, garnet kristallerinden oluşan katı bir lazerdir. Dalga boyu 1064 nm’dir. Melanin ve hemoglobin pigmenti gibi koyu renkli dokular tarafından çok güçlü bir şekilde soğurulur bu nedenle bazen uygulanımı sırasında doku yüzeyine koyu renkli bir örtücü sürülmektedir (43). Nd: YAG lazerler suya ve hidroksiapatitte iyi absorbe olamamaktadırlar. Lazerin diş dokuları tarafından emiliminin az, penetrasyon derinliğinin fazla olması ve pulpada ısısal zararlar oluşturması nedeni ile diş sert dokularında kullanımı sınırlı kalmıştır (38). CO2 lazer gibi bu lazer sistemi oral ülserlerin tedavisi, dişeti ceplerinin dezenfeksiyonunda, frenektomi, gingivoplasti ve gingivektomi gibi yumuşak dokularda daha çok uygulama alanı bulmaktadır (44).

2.1.9.5. Erbiyum Lazerler

Erbiyum grubu (Er:YAG, Er,Cr:YSGG) lazerler günümüz diş hekimliğinde en yaygın kullanılan lazer sistemleri olarak karsımıza çıkmaktadır. Erbium lazerler sert dokuda rutin olarak, kavite preparasyonunda ve çürüğün selektif olarak temizlenmesinde kullanılmaktadırlar (45). Erbiyum lazerler diğer lazer türlerine göre suda absorbsiyonunun en yüksek olan lazer türüdür. Çürük diş dokusunda su daha fazla olduğundan ve öncelikli olarak bağlanacağı dokuda daha fazla su içeren çürük dokusu olması nedeniyle etrafındaki sağlam diş dokusuna zarar vermezler (30). Buda günümüz minimal invaziv tedavi konseptinin temel yaklaşımıdır.

(32)

2.1.9.5.1. Er:YAG Lazerler

Erbiyum:YAG lazer aktif ortamında erbiyum ile kaplanmış yitriyum, aluminyum, garnet kristalleri içeren ve dalga boyu 2940 nm olan bir lazerdir. Er: YAG lazerler, 1997 yılında FDA tarafından onaylanmış ve sonra kullanımı yaygınlaşmıştır. Er: YAG lazerin; diş sert dokularını kesme, çürük temizleme, mine ve dentin yüzeylerini tedavi etmede kullanılabileceği bildirilmiştir (25,40).

2.1.9.5.2. Er, Cr:YSGG Lazerler

Er,Cr:YSGG lazer; 2.78 μm dalga boyunda çalışan ve bir fiber kablo, 0.4-0.6 mm çapında safir uç, atış-ışınlama sistemi ve su buharı / hava karışımından oluşan bir soğutma sistemi içerir. Er,Cr:YSGG lazer aktif ortamında erbiyum ve krom ile kaplanmış yttrium, scandium, gallium, garnet kristalleri içeren ve dalga boyu 2780 nm olan bir katı hal lazeridir. Er,Cr:YSGG lazerin dalga boyu cam molekülleri boyunca kolayca geçemeyeceğinden dolayı sadece fiber optik iletim sistemleri ile lazer enerjisini iletirler (25,30,46). Fiber uç büyüktür ve hava-su soğutması gerektirmektedir. Hangi uç tipi kullanılırsa kullanılsın 0,5 μm’lik etki derinliği, diş sert dokularında frezlere oranla kontrollü ve etkili çalışılmasını sağlar (25). Bu derinlikte etkin olarak çalışan Erbiyum lazerler, derin dokulara zarar vermezler. Bu dalga boyundaki lazer enerjisi su molekülleri tarafından maksimum derecede emilir. Bu nedenle hidroksil grupları hedef alınarak suyun hidrokinetik etkisi ile kesme işlemi de yapmaktadır. Su spreyi ile birlikte kullanımı lazerin kesme etkinliğini de artırır (45). Lazer sert dokuya uygulandığı zaman diş dokusunda bulunan suyun buharlaşması; büyük bir hacim artışına neden olarak mikropatlamalar meydana getirir. Bunun sonucunda dokunun yüzeyden uzaklaşmasıyla kavitasyon meydana gelir.

Er, Cr:YSGG lazer cihazında bulunan hava-su spreyi, pulpa ve periodontal dokular üzerinde zararlı termal etkiler oluşturmadan mine, dentin, sement ve kemikte kesim yapılmasına olanak sağlamaktadır (47). Er: YSGG lazerler diş sert dokularını uzaklastırmak için Er:YAG lazerlere göre daha fazla enerji yoğunluğu gerektirmektedir. Er,Cr:YSGG lazer minenin asitlenmesi, çürük kaldırılması, kavite hazırlanması, kemik cerrahisi ve kök kanal tedavisi gibi çeşitli sert doku

(33)

uygulamalarında kullanılmaktadırlar. Son zamanlarda geliştirilen Er,Cr:YSGG lazerler tek bir enstrümanla bir çok işlemi aynı anda yapabilme imkanı tanımaktadır. Diş etine yakın çürüklerin temizlenmesi sırasında yumuşak dokuda da etki gösterdiklerinden diş eti düzenlenmesi de aynı anda gerçekleştirilebilmektedir (28).

Er:YAG ve Er,Cr:YSGG lazer uygulanan dişlerde minede tebeşirimsi bir yüzey görünümü oluşur. Son zamanlarda Er,Cr:YSGG lazerler su spreyini azaltarak yumuşak dokularda etkili bir şekilde kesme ve koagülasyon işlemlerini daha kontrollü ve hızlı bir şekilde yapabilmektedirler. Er,Cr:YSGG lazerler yüksek hızlı frezlere kıyasla kavite açma sırasında hasta konforunu olumsuz etkileyen ses ve vibrasyon oluşmamakta ve çoğu zaman anestezi ihtiyacının ortadan kaldırmaktadır. Kavite preperasyonu sırasında daha az ağrı duymamızın mekanizması; lazer ışınlarının ablete olan alandan daha derinlere penetre olabildiklerinden bu alandaki sinir liflerini ve uçlarını etkilemesi ile açıklanır (48). Lazer ile kavite hazırlığı sırasında sadece çürük dokular uzaklaştırıldığı için daha konservatif bir kavite preparasyonu sağlanır.

Lazer uygulanan yüzeylerde smear tabakasının olmadığı ve çürük uzaklaştırma işlemi esnasında lazer uygulanmasıyla restoratif yüzeylerin aynı zamanda steril edilebildiği de belirtilmiştir. Bu bakterisid özelliği penetre olduğu derinlikte bulunan bakteri hücrelerinin içindeki su moleküllerinin lazer ışığını soğurmasıyla meydana gelen ısının bakteri hücresinin yıkımı ile sonuçlanması ile açıklanmaktadır. Su soğutması altında kullanıldığında lazerler pulpada minimal düzeyde enflamasyon meydana getirmektedir çünkü lazer enerjisinin penetrasyon düzeyi çok az olmaktadır. Yapılan bir çalişma, Er,Cr:YSGG lazer ile dentinde yapılan ışınlama ile pulpadaki ısı artışının sadece 2°C olduğu ve pulpada lazerle preperasyon yapıldıktan sonra ne o anda nede 30 gün sonra enflamatuar bir cevap oluşmadığını bildirmiştir (50).

Hem sert hem de yumuşak dokularda kullanılabilen erbiyum sınıfı lazerler, dokuların içerdiği su miktarlarının farklı olmasından dolayı farklı dokularda farklı enerji seviyelerinde kullanılmaları gerekir. Bu seviyeler minede: 4-8 W, dentinde 2-5 W, çürük dokularda 1-3 W, kemikte 1,5-3 W ve yumuşak dokularda 1-3 W arası enerji düzeylerinde kullanılır (51,52). Erbiyum lazerler dentine ablasyon miktarı, dentinin su içeriğinin mineye göre fazla olmasından dolayı daha yüksektir.

(34)

Erbiyum lazerler diş dokusuna temas ettiğinde hızlı patlama sesi çıkarırlar. Buna “foto akustik etki” denir. Bu sesin düzeyi dokunun çürük miktarına göre değişir.

Lazerlerin hergeçen gün kullanımları ciddi bir şekilde artmasına rağmen henüz tamamıyla frezlerin yerini almamıştır. Fakat erbiyum lazerler tek bir enstrümanla mineyi ,dentini ve çürüğü uzaklaştırabilmekte o bölgedeki yumuşak dokuyu şekillendirebilmekte restorasyon için geri dönüp mine ve dentini pürüzlendirebilmektedir. Kısacası tek bir enstrümanla bir çok işlemi yapabilme imkanı tanımaktadır.

2.1.10. Lazerin Kullanım Alanları

Çocuk diş hekimliğinde lazer uygulamalarının geleneksel yöntemlere göre birçok avantajları bulunmaktadır. Düşük ve yüksek turdaki el aletleri ile mekanik kavite preparasyonu vibrasyon, ısı, yüksek ses ve ağrı oluşumu gibi dezavantajlara sahiptir. Özellikle döner aletlerin titreşimi, sesi, kokusu gibi faktörlerin lazer uygulanımı sırasında olmayışı ayrıca yapılan tedavi işlemlerinin lazer ile daha kısa sürede yapılması, çoğu kez lokal anesteziye ihtiyaç duyulmaması gibi avantajları da lazerin pedodontide kullanımını arttırmıştır (53). Böylelikle çocukların dişhekimliği uygulamalarını daha severek ve isteyerek yapmalarına imkan sağlanabilir ve diş hekimliği uygulamalarından korkmayan bir nesil oluşturulabilir. Çürüğün kaldırılması ve kavite preparasyonu amacıyla yüksek hızla dönen frezlerin yerine klinik kullanıma ilk giren lazerler, CO2 ve Nd:YAG lazerlerdir. Bu lazerler, dental dokularda istenmeyen etkilere yol açabilecek yüksek enerji yoğunluklarına sahip oldukları ve sert dokuda ablasyon yapamadıkları ya da yetersiz ablasyon yaptıklarından dolayı sert dokularda kullanımları sınırlı kalmıştır. Bunun için Er:YAG ve Er,Cr:YSGG lazer gibi sistemler klinik kullanıma girmiştir. Yumuşak doku müdahaleleri için seçilen lazerler Nd:YAG, erbiyum, CO2 ve Diyod lazerlerdir. Sert doku uygulamalarında en çok kullanılan lazerler olan erbiyum lazerlerin atım aralıklarının yumuşak dokular için modifiye edilmesi ile yumuşak dokularda da başarı ile kullanılabildikleri görülmektedir (3).

Lazerler günümüzde; çürüğün teşhisi, diş vitalitesinin tespiti, pulpadaki kan akımının tespiti, koruyucu dişhekimliği, kavite preparasyonu, çürüğün

(35)

uzaklaştırılması, mine ve dentinin pürüzlendirilmesi, direkt pulpa kuafajı, vital amputasyon, kavite ve kök kanallarının sterilizasyonu, kök kanal preparasyonu, restoratif materyalin uzaklaştırılması, aşırı dentin duyarlılığının giderilmesi, dişlerin beyazlatılması, rezin polimerizasyonu, dişlerin sürmesine engel oluşturan yumuşak doku retansiyonlarının kaldırılmasında, gingivektomi, gingivoplasti, periapikal cerrahi, lingual ve maksiller frenum operasyonlarında, restorasyon çevresinde bulunan diş etinin kaldırılmasında, biopsi için kesit alınmasında, aftöz ülser ve herpes labialis lezyonlarının iyileştirilmesinde ve ağrısının azaltılmasında kullanılmaktadır. Lazerlerin yumuşak dokularda kullanılması lokal anestezi ihtiyacının az olması ya da hiç olmaması, çok alet kullanılmadığından daha az zaman alması, dikiş atma işlemine gerek duyulmaması, antimikrobiyal özelliklerine bağlı yara iyileşmesinin hızlanması, skar dokusunun çok az olması, postoperatif olarak kanama, hemostatik etkisi, ödem ve enfeksiyonun azalması gibi avantajlara sahiptir. Özellikle çocukların küçük ağızlarında çalışma kolaylığı sağlaması ve üste belirtilen avantajları ile çocuk diş hekimliği için çok daha önemli olmaktadır.

2.2. CAM İYONOMER SİMANLAR

Cam iyonomer simanlar ilk olarak 1972 yılında Wilson AD ve Kent BE tarafından çinko polikarboksilat ve silikat simanların avantajları bir araya getirilerek üretilmiştir. Cam iyonomer simanlar farklı gelişim aşamalarından geçerek günümüze kadar ulaşmış restoratif materyallerden biri olmuştur. Silikat ve çinko polikarboksilat simanın karıştırılması ile elde edilen bu simanlar, silikat simanların saydamlık ile fluorid salınımı, çinko polikarboksilat simanların ise diş dokularına kimyasal olarak bağlanma ve pulpada irritasyona neden olmama gibi olumlu özelliklerini içeren yeni bir simanın geliştirilmesi amacıyla üretilmişlerdir (54). Toz kısmı asitte çözünebilir cam tozlarından oluşmuş, likit kısmı ise poliakrilik asit içeriklidir.

Cam iyonomer simanlar, mineralize dokulara kimyasal olarak bağlanan, flour salınımı yapabilen ve reşarz olabilen, oldukça biyouyumlu ve diş dokularına yakın bir termal genleşme gösterebilen restoratif materyallerdir (49). Bununla birlikte, kısa çalışma zamanı nispeten uzun sertleşme zamanı, renk stabilitesinin düşük olması, kaviteye uygulanmaları sırasında nem kontaminasyonuna, sertleşme reaksiyonunun erken aşamalarında hidratasyona uzun dönemde ise dehidratasyona hassas olmaları,

(36)

gerilme, kırılma ve aşınma dayanımlarınin düşük olması gibi dezavantajları mevcuttur (55,56,57). Mekanik özelliklerinin zayıf olması nedeniyle kuvvet gelen bölgelerde kullanımı sınırlı kalmaktadır. Son zamanlarda toz-likit oranı değiştirilen yada yüzey örtücü kullanılarak geliştirilen yeni cam iyonomer sistemlerinin çiğneme kuvvetlerinin yoğun olduğu posterior dişlerde daimi dolgu materyali olarak kullanabilecekleri ifade edilmektedir.

2.2.1. Cam İyonomer Simanların Kullanım Şekillerine Göre Sınıflandırılması

Cam iyonomer simanlar dişhekimliğinde kullanım şekillerine göre, Tip I, Tip II, Tip III ve Tip IV olarak 4 grup altında sınıflandırılmaktadır. Bu dört grup cam iyonomer simanın kimyasal yapıları aynıdır.

Tip I: Kuron, köprü ve ortodontik braketlerin yapıştırılmasında kullanılan simanlar

Tip II a: Estetik restoratif simanlar

b: Güçlendirilmiş restoratif simanlar

Tip III: Kaide materyali ve fissür örtücü olarak kullanılan simanlar Tip IV: Kanal dolgu patı olarak kullanılan simanlar

2.2.2. Cam İyonomer Simanların İçeriğine Göre Sınıflandırılması Cam iyonomer simanlar içerdikleri maddelere göre;

• Geleneksel cam iyonomer simanlar • Rezin modifiye cam iyonomer simanlar • Yüksek viskoziteli cam iyonomer simanlar

(37)

2.2.3. Geleneksel Cam İyonomer Simanlar

Cam iyonomer siman flor salınımı yapabilen ve flor rezervuarı oluşturan, sertleşme mekanizmasının asit-baz reaksiyonu şeklinde olduğu dental materyal olarak ifade edilmektedir (58). Simanın toz kısmını yüksek oranda alüminyum, fluorid, kalsiyum, sodyum ve silika oluştururken; likit kısmını poliakrilik asit, itakonik, maleik veya vinil fosfonik asitin polimer ve kopolimerleri oluşturmaktadır (59). GCİS’lerin toz/likit oranında veya toz ve likit formülasyonunda değişiklikler ya da ilave materyaller eklenerek fiziksel, kimyasal ve mekanik özellikleri değiştirilebilir. Bu yöntemler kullanılarak daha dayanıklı yeni cam iyonomer sistemleri geliştirilmektedir.

2.2.3.1. Geleneksel Cam İyonomer Simanların Yapısı

Cam iyonomer tozu; Alimüna (Al2O3), silika (SiO2), alüminyum fosfat, alüminyum flor ve alüminyum oksitin 1100 ºC-1300 ºC arası bir ısıda erimesi sonrası soğutulup 45 μm’den küçük partiküller halinde öğütülmesiyle meydana gelmektedir. Kısacası cam iyonomer simanın tozu asitte çözünebilen kalsiyum floroalüminosilikat camdır (şekil 6). Cam tozunun partikül boyutu ve dağılımı simanın sertleşme karakteristiğini kontrol etmek için çok önemlidir. Geleneksel cam iyonomer simanların yapısında, silikat simanlardan iyon bağlayabilen fluoroalüminosilikat cam partikülleri ile bu partiküllerin çözünmesine neden olan poliakrilik asit bulunmaktadır (54,60,61).

Cam iyonomer siman tozunun içerisinde yer alan fosfat ve flor, simanın erime sıcaklığını düşürmekte, şeffaf bir yapı kazandırmakta ve sertleşen cam iyonomer simanın daha dayanıklı hale getirirken siman içerisindeki Al2O3/SiO2 miktarları değiştirilerek de içerdikleri asidin pulpaya etkileri azaltılmaya ve mekanik özellikleri geliştirilmeye çalışılmıştır (58). Floroalüminasilikat salınan flor bakımından önemli bir role sahiptir. Flor rezervuarı görevi görmek için kalsiyum flor (CaF2) yapıya dahil olmuştur. Siman matriksinin, sertleşen simandan salınan florun ana kaynağı olduğu, salınan florun bir kısmının da camın kor yapısından kaynak aldığı düşünülmektedir. Simanın fiziksel özellikleri flor salımından sonra da bozulmamaktadır (62).

(38)

CİS’lerde fluoroalüminasilikat cam ile reaksiyona giren poliasit genellikle polikarboksilik asittir (63). Ticari markalara göre değişmekle birlikte çoğu geleneksel cam iyonomer sıvısı, % 35-60 oranında poliakrilik asidin kopolimerlerinin sulu solüsyonlarını içermektedir (64). Cam iyonomer simana katılan asitler, poliakrilik asit, polimaleik asit, akrilik asit- maleik asit kopolimeri, akrilik asit- itakonik asit kopolimeri, akrilik asit-2 büten dikarboksilik asit kopolimeri ve polivinil fosforik asittir. Poliakrilik asit cam iyonomer simanın toz ya da likit kısmında yer alabilir.

Şekil 6: Floroaluminosilikat cam partiküllerinin yapısı (192).

2.2.3.2. Geleneksel Cam İyonomer Simanların Sertleşme Reaksiyonu Cam iyonomer simanların sertlesme reaksiyonu, fluoroaluminosilikat cam tozu ve poliakrilik asit veya kopolimerlerini içeren sulu solüsyonun karıstırılması ile baslayan, katı cam tozlarının asit gruplarını nötralize etmesine dayanan bir asit-baz reaksiyonudur. Bu sertleşme reaksiyonun temelini fluoroaluminosilikat tozu oluşturur (Şekil 7).

(39)

Şekil 7: Cam iyonomer simanın sertleşme mekanizması (57).

Cam iyonomerlerin sertleşme mekanizması dört ayrı fazda gerçekleşir: (Şekil8) (57,62,65).

a. toz ve likidin teması

b. cam partikülleri üzerine asit atağı c. matriksin şelasyonu

d. matriksin sertleşmesi

(40)

Cam iyonomer simanlarda sertleşme iki aşamada meydana gelir. İlk aşamada siman matriksinde doldurucu cam partikülleri poliakrilik asit solüsyonu içinde dağılır. İlk aşama karıştırmadan sonraki ilk 10 dakika içinde gerçekleşen klinik sertleşmedir ve bu esnada materyal pararlaklığını kaybeder. İkinci aşama ise, matriks içindeki metal iyonlarının (Al+³, Ca², Sr+², F-1) salımını içeren yavaş ve uzun süre devam eden asit-baz reaksiyonudur (66). Reaksiyon devam ederken, siman matriksindeki iyon konsantrasyonu artar ve poliakrilik asidin poliakrilatlara dönüşmesi sonucu ortamın pH’ı ve viskozitesi artar.

İlk reaksiyon da materyal su alımına hassas iken, ikinci reaksiyonda ise su kaybına hassastır. Bu durum cam iyonomer simanlarda karşımıza çıkan en önemli problemdir (67). Cam iyonomer simanın su kaybı su alımından daha önemli bir problemdir. Bu su kaybı siman yüzeyinde çatlaklara neden olmakta ve bunun sonucunda azalan mekanik özellikler zamanla CİS’ de özellikle çiğneme kuvvetlerinin geldiği bölgelerde restorasyonlarda kütlesel kayıplar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunu engellemek için yeni yapılan cam iyonomer restorasyonlar, ilk 6 ay içinde tekrar dehidratasyona maruz kalacağından, simanın yüzeyinin dehidrate olmasını engelleyecek su geçirmeyen bir örtücü ile kaplanması gerektiği bildirilmiştir (67,68). Böylelikle hem kuru ortamdaki su kaybının hem de nemli ortamdan su emiliminin engellenmesi amaçlanmaktadır. Simanın sertleşme aşamaları şekil 9’da gösterilmiştir (57).

(41)

2.2.3.3. Geleneksel Cam İyonomer Simanların Diş Dokusuna Adezyonu GCİS’lerin diş dokusuna ve metallere adezyon mekanizması tam olarak açıklanmasada; polimer asit içerisindeki karboksil gruplarının apatit içerisindeki Ca iyonları ile reaksiyonunun en önemli faktör olduğu düşünülmektedir (69,70). CİS’in yapısında bulunan polialkenoik asidin yumuşayan hidroksilapatit içerisine difüze olduğu düşünülmektedir (71). İlk aşamada mikromekanik bir kilitlenme olur. Bu kilitlenme, alkenoik asidin diş yüzeyini temizlemesi ile oluşan yüzeyel demineralizasyon ve hidroksiapatit ile kaplı kollajen fibrillerin yüzeyel hibridizasyonu ile elde edilir. Diğer aşamada ise kimyasal bir bağlanma söz konusu olup polialkenoik asidin karboksil grubu ile açığa çıkan kollajen etrafında kalan hidroksiapatitin kalsiyumu arasında iyonik bağın oluşması ile meydana gelir (72,73).

Yani diş dokularıyla GCİS arasındaki bağlanma difüzyon ve absorbsiyon temellerine dayanır (şekil 10). Kimyasal yolla diş yapılarına bağlandıklarından adeziv sisteme gerek duymayan cam iyonomer simanların mineye bağlanması dentinden daha güçlüdür. Adezyon için cam iyonomer simanın kaviteye yerleştirilmesinden önce %15-40’lık poliakrilik asit solüsyonunun kaviteye uygulanması önerilir. Ancak cavity conditioner kullanılmadığında da, siman ile diş sert dokuları arasında kimyasal bir adezyon gerceklesmektedir. Ayrıca paslanmaz çeliğe, altına, platine, amalgam ve kompozite de yapışabilir. Poliasitler nemli koşullar altında CİS’lerin diş yapılarına bağlanmasının sağlar (74). Buda izolasyonun sağlanmasının güç olduğu çocuk hastalarda önemli bir avantajdır. Geleneksel ve rezin modifiye cam iyonomer siman ile dentin arasındaki yüzeyin SEM görüntüleri incelendiginde, rezin modifiye siman uygulanan örneklerde hibrid tabakaya benzeyen bir alan olustuğu, geleneksel cam iyonomer simanda ise böyle bir tabakanın meydana gelmediği gösterilmiştir (55).

(42)

Şekil 10: Cam iyonomer simanın diş yüzeyine bağlanması (192)

2.2.3.4. Geleneksel Cam İyonomer Simanların Klinik Kullanımları ve

Özellikleri

GCİS’ler klinikte süt dişlerinin sınıf I-II-III-IV-V kavitelerinde ve sürekli dişlerin sınıf V kavitelerinde direkt restoratif materyali olarak, atravmatik restoratif tedavide, fissür örtücü, kaide ve kor materyali olarak, geçici restoratif materyali olarak, paslanmaz çelik kuronların yapıştırılmasında, ortodontik bant ve braketlerin yapıştırılmasında ve retrograt kök kanal dolgu materyali olarak kullanılabilmektedir (54,74). Cam iyonomer simanların; pulpa ve dişetinde irritasyona neden olmamaları, nem varlığında bile mine ve dentin dokularına kimyasal bağlanmaları, mikrosızıntıya dirençli olmaları, yeterli marjinal bütünlükleri, nemin yüksek olduğu koşullarda bile korudukları boyutsal stabiliteleri, termal genleşme katsayılarının diş mine ve dentinine yakın olması, monomer içermemeleri, klinik uygulamasının kolay olması, fluorid salınımı yapabilmeleri ve reşarz olmaları gibi özellikleri ile çocuk ve genel dişhekimliğinde geniş bir kullanım alanı bulmaktadırlar. Geleneksel cam iyonomer simanların, geniş bir uygulama alanı bulmalarının bir diğer nedeni de materyalin toz/likit oranında veya toz ve likit formülasyonunda değişiklikler yapılarak fiziksel, kimyasal ve mekanik özelliklerinin değiştirilebilir olmasıdır (75,76).

Şekil

Şekil 1:  Elektromanyetik spektrum (25)
Şekil 3: Lazer cihazının temel bileşenleri (25)
Şekil 4: Lazer ışığının doku üzerine etkileri (22)
Şekil 6: Floroaluminosilikat cam partiküllerinin yapısı (192).
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Conclusion: The results of this study suggest that the Turkish version of the PDQ-8 is a reliable, valid, less time-consuming, and brief disease- specific instrument to assess HRQoL

Taşınım için 30 µL farklı plastikleştirici türleri (2-NPOE, T2BEP, T2EHP) ile, polimer destek maddesi 0,0200 gr selüloz triasetat (CTA), taşıyıcı madde olarak 30

Farklı rezin kompozitler (Esthet-X, Z250, Ceram-X, TPH ve Siloran), poliasit modifiye rezin kompozit (Compoglass F), rezin modifiye cam iyonomer (Photac Fil Quick Aplicap)

Arap dili ve belagatı diğer ilim dallarına kaynaklık eden en temel ilim dalıdır. Bu ilim dalı hem düz yazı hem de şiirlerle anlamlı, maksatlı ve bazen

Eğitim amaçlı etkileşimli tahtanın kullanıldığı dersler ile bilişim teknolojileri araçları ile desteklenmiş geleneksel yöntemlerin kullanıldığı derslerin deney

Osmanlı Devleti okullarda Kur’an-ı Kerim, İlmi hal, dört işlem ve Elifba gibi dersler okutmuştur. Son dönemlerinde ise bu derslere matbaacılık, ressamlık, aşçılık gibi

Telgraflara dayandırılarak aktarılan habere göre “hareket-i arzın” merkezi Isık (Ilık) gölünün şark cihetindedir. “Hareket-i arz 10,000 kilometre murabbâı bir

Sinterleme öncesinde 2W Er, Cr: YSGG lazer işlemine tabi tutulan gruba ait bir zirkonya örneğin X-ışını difraktometrisi analiz