• Sonuç bulunamadı

Tip III: Kaide materyali ve fissür örtücü olarak kullanılan simanlar Tip IV: Kanal dolgu patı olarak kullanılan simanlar

G- Coat PLUS (yüzey örtücü) GC (Japonya) Üretan metakrilat Metilmetakrilat,

4.1. Test Sonuçlarının Değerlendirilmes

Çalışmada kullanılan toplam 50 adet örneğin mikrosızıntı skorları kullanılarak elde edilen oklüzal ve gingival kenarlardaki sızıntı değerleri tablo 3 ve tablo 4’te gösterilmiştir.

Gruplar Metod Örnek Sayısı (n) Oklüzal Kenardaki Mikrosızıntı Skorları 0 1 2 3 4 Grup 1

Equıa System (Fuji IX GP EXTRA ve G-Coat PLUS)

Frez 10 7 2 1 0 0 Lazer 10 8 1 1 0 0 Grup 2 Fuji IX GP Frez 10 0 4 1 2 3 Lazer 10 0 2 3 2 3 Grup 3 Fuji II LC Frez 10 1 4 0 2 3 Lazer 10 1 3 0 2 4 Grup 4 Dyract Extra Frez 10 5 2 2 1 0 Lazer 10 7 2 1 0 0 Grup 5

Giomer (Beautifil Flow Plus ve FL-Bond II)

Frez 10 4 6 0 0 0

Lazer 10 5 4 1 0 0

Tablo 3: Oklüzal kenardaki mikrosızıntı skorları

Gruplar Metod Örnek Sayısı (n) Gingival Kenardaki Mikrosızıntı Skorları 0 1 2 3 4 Grup 1

Equıa System (Fuji IX GP EXTRA ve G-Coat PLUS)

Frez 10 5 2 2 1 0 Lazer 10 7 2 0 1 0 Grup 2 Fuji IX GP Frez 10 1 4 1 1 3 Lazer 10 1 1 3 2 3 Grup 3 Fuji II LC Frez 10 3 2 2 1 2 Lazer 10 1 1 1 4 3 Grup 4 Dyract Extra Frez 10 2 4 2 1 1 Lazer 10 4 3 1 1 1 Grup 5

Giomer (Beautifil Flow Plus ve FL-Bond II)

Frez 10 3 4 2 1 0

Lazer 10 2 5 2 1 0

Tablo 4: Gingival kenardaki mikrosızıntı skorları

Çalışmada kullanılan 10 grubun tümü için yapılan Mann-Whitney U testi değerlendirmesinde, oklüzal ve gingival kenarlardaki sızıntı değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p=0,147) (Grafik 1, 2).

Bu testin uygulanması sonucunda yapılan oklüzal kenar değerlendirmesinde; frezle hazırlanmış Equıa System ile restore edilmiş 1A grubundaki mikrosızıntı değerlerinin, grup 2A-2B-3A-3B’ ye göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde daha az olduğu tespit edilmiştir (p<0,05). Bununla birlikte, grup 1B-4A- 4B-5A-5B’ya göre ise, istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p˃0,05). Oklüzal kenardaki mikrosızıntı değerinin Er,Cr:YSGG lazerle hazırlanmış Fuji IX GP restore edilmiş 2B grubunda en fazla görüldüğü ve grup 1A-1B-4A-4B-5A-5B’ya göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde fark olduğu tespit edilmiştir (p<0,05). Bunun

yanında, grup 2A-3A-3B’ye göre ise, istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p˃0,05).

Grafik 1: Çalışmada kullanılan restoratif materyallerin oklüzal kenarlarındaki mikrosızıntı ortalama değerlerini gösteren grafik

Gingival kenarda ise; Er,Cr:YSGG lazerle hazırlanmış Equıa System ile restore edilmiş 1B grubundaki mikrosızıntı değerlerinin, grup 2A-2B-3A-3B ve 4A’ ya göre göre, istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde daha az olduğu tespit edilmiştir (p<0,05). Bununla birlikte, grup 1A-4B-5A ve 5B’ye göre tespit edilen fark ise, istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p˃0,05). Gingival kenardaki mikrosızıntı değerinin Er,Cr:YSGG lazerle hazırlanmış Fuji II LC ile 3B grubunda en fazla olduğu ve grup 1A-1B-4B-5A ve 5B’ye göre istatistiksel olarak anlamlı bir fark görüldüğü tespit edilmiştir (p<0,05). Bunun yanında, grup 3A-2A-2B ve 4A’ya göre ise, istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p˃0,05).

Grafik 2: Çalışmada kullanılan restoratif materyallerin gingival kenarlarındaki mikrosızıntı ortalama değerlerini gösteren grafik

Kullanılan bütün materyaller göz önüne alınarak, oklüzal ve gingival kenarlara ait mikrosızıntı değerleri karşılaştırıldığında gingivalde daha fazla sızıntı görülmesine rağmen skor ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde değişim göstermemiştir (p=0,147) (Tablo 5).

Oklüzal Kenar Sıra Ortalaması (n=100) Gingival Kenar Sıra Ortalaması (n=100) p değeri 94,77 106,24 0,147

Tablo 5: Kullanılan tüm materyallerinin oklüzal ve gingival kenarlarındaki sızıntı skorlarının karşılaştırılması

Her bir grubun oklüzal ve gingival kenarlarına ait mikrosızıntı değerlerinin Mann-Whitney U testi kullanılarak karşılaştırılması tablo 6’da gösterilmiştir. Bu karşılaştırma sonucunda, grup 2A-2B ve 3A’da gingival kenarda oklüzal kenara göre daha az mikrosızıntı değerleri gözlenirken, bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p˃0,05). Bununla birlikte, grup 1A,1B,3B,4A,4B,5A ve 5B’de mikrosızıntı değerleri, oklüzal kenarda gingival kenara göre daha az bulunmuş ve bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p˃0,05).

Gruplar Sıra OrtalamasıOklüzal Kenar (n=10) Gingival Kenar Sıra Ortalaması (n=10) p değeri 1A 9,25 11,75 0,283 1B 10,00 11,00 0,618 2A 11,10 9,90 0,634 2B 10,60 10,40 0,938 3A 11,45 9,55 0,461 3B 10,40 10,60 0,937 4A 9,05 11,95 0,254 4B 8,75 12,25 0,144 5A 9,10 11,90 0,246 5B 8,60 12,40 0,122

Tablo 6: Grupların oklüzal ve gingival kenar sızıntı skorlarının karşılaştırılması

Kullanılan materyallerin oklüzal ve gingival kenarlardaki sızıntı değerlerinin, lazer ve frezle kavite preperasyon şekline göre aynı grup içinde, Mann-Whitney U testi kullanılarak ikili karşılaştırılması ile elde edilen sonuçlar, tablo 7 ve 8’de gösterilmiştir.

Oklüzal kenarda aynı gruptaki mikrosızıntı sonuçları değerlendirildiğinde, grup 1-4 ve 5’ de Er,Cr:YSGG lazer de, Grup 2-3’te ise, frez ile daha az mikrosızıntı değerleri elde edilmesine rağmen, frez ve lazer arasındaki sızıntı farkı istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p˃0,05).

Gruplar Frez Sıra Ortalaması (n=10) Lazer Sıra Ortalaması (n=10) p değeri Grup 1 10,95 10,05 0,654 Grup 2 10,00 11,00 0,695 Grup 3 9,95 11,05 0,663 Grup 4 11,75 9,25 0,283 Grup 5 10,70 10,30 0,865

Tablo 7: Farklı kavite açma tekniklerinin oklüzal kenar sızıntı skorlarına etkisinin değerlendirilmesi

Gingival kenarda aynı gruptaki mikrosızıntı sonuçları değerlendirildiğinde, grup 1-4 Er,Cr:YSGG lazer de, Grup 2-3 ve 5’de ise, frez ile daha az mikrosızıntı değerleri elde edilmesine rağmen, frez ve lazer arasındaki sızıntı farkı istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p˃0,05).

Gruplar Sıra OrtalamasıFrez n=10 Lazer Sıra Ortalaması n=10 p değeri Grup 1 11,60 9,40 0,345 Grup 2 9,65 11,35 0,509 Grup 3 8,65 12,35 0,153 Grup 4 11,40 9,60 0,480 Grup 5 10,15 10,85 0,779

Tablo 8: Farklı kavite açma tekniklerinin gingival kenar sızıntı skorlarına etkisinin değerlendirilmesi

Çalışmada kullanılan materyallerin kavite preperasyon şekline göre gruplar arasında, oklüzal ve gingival kenarlardaki sızıntı değerleri, Kruskal-Wallis testi kullanılarak karşılaştırılmıştır.

Frez ile hazırlanan gruplar arasında, oklüzal kenarda en düşük sızıntı değerleri sırasıyla; Equıa System, Giomer, Dyract Extra, Fuji II LC, Fuji IX GP şeklinde gözlenmiş. Hem Fuji II LC, Fuji IX GP grupları arasında hem de Equıa System, Giomer, Dyract Extra grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmemiştir (p˃0,05) Oklüzal kenardaki en yüksek sızıntı değeri ise, Fuji IX GP gerçekleşmiş; Equıa System, Giomer, Dyract Extra ile aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur (p<0,05) (Tablo 9).

Gruplar Materyal OrtalamasıSıra

(n=10)

Gruplar Arası Farklılık Gösterenler (p<0,05)

Grup 1 Equıa System 31,70 (2),(3)

Grup 2 Fuji IX GP 28,30 (1),(4),(5)

Grup 3 Fuji II LC 73,55 (1)(4)(5)

Grup 4 Dyract Extra 77,55 (2),(3)

Grup5 Giomer 68,15 (2),(3)

Tablo 9: Frez ile hazırlanan grupların birbirleriyle oklüzal kenar sızıntı skorları açısından karşılaştırılması

Frez ile hazırlanan gruplar arasında arasında, gingival kenarda en düşük sızıntı değerleri sırasıyla; Equıa System, Giomer, Dyract Extra, Fuji II LC, Fuji IX GP’ de gözlenmiştir. Gingival kenardaki en yüksek sızıntı değerleri Fuji IX GP gözlenmiş ve en düşük sızıntı değeri gösteren Equıa System ile arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmiştir (p<0,05). Giomer, Dyract Extra, Fuji II LC grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p˃0,05) (Tablo10).

Gruplar Materyal OrtalamasıSıra

(n=10)

Gruplar Arası Farklılık Gösterenler (p<0.05)

Grup 1 Equıa System 37,35 (2)

Grup 2 Fuji IX GP 27,25 (1)

Grup 3 Fuji II LC 61,70 -

Grup 4 Dyract Extra 69,80 -

Grup 5 Giomer 53,15 -

Tablo 10: Frez ile hazırlanan grupların birbirleriyle gingival kenar sızıntı skorları açısından karşılaştırılması

Lazer ile hazırlanan gruplar arasında, oklüzal kenarda en düşük sızıntı değerleri sırasıyla; Equıa System, Dyract Extra, Giomer, Fuji II LC, Fuji IX GP şeklinde gözlenmiş. Hem Fuji II LC, Fuji IX GP grupları arasında hem de Equıa System, Giomer, Dyract Extra grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmemiştir (p˃0,05). Oklüzal kenardaki en yüksek sızıntı değeri ise, Fuji IX GP’ de görülmüş; Fuji II LC ile aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmezken (p˃0,05); Equıa System, Giomer, Dyract Extra arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur (p<0,05) (Tablo 11).

Gruplar Materyal Sıra Ortalamas ı n=10 Gruplar Arası Farklılık Gösterenler (p<0.05 )

Grup 1 Equıa System 72,20 (2),(3)

Grup 2 Fuji IX GP 43,45 (1),(4),(5)

Grup 3 Fuji II LC 31,70 (1)(4)(5)

Grup 4 Dyract Extra 39,90 (2),(3)

Tablo 11: Lazer ile hazırlanan grupların birbirleriyle oklüzal kenar sızıntı skorları açısından karşılaştırılması

Lazer ile hazırlanan gruplar arasında arasında, gingival kenarda en düşük sızıntı değerleri sırasıyla; Equıa System, Giomer=Dyract Extra, Fuji IX GP, Fuji II LC’ de gözlenmiştir. Gingival kenardaki en yüksek sızıntı değerleri Fuji II LC’de gözlenmiş ve en düşük sızıntı değerleri gösteren Equıa System, Giomer, Dyract Extra ile arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmiştir (p<0,05) (Tablo 12). Giomer, Dyract Extra grupları arasında aynı sızıntı değerleri görülmüştür. Giomer, Dyract Extra, Equıa System grupları aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p˃0,05). Benzer şekilde Fuji IX GP, Fuji II LC grupları arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p˃0,05) (Tablo12).

Gruplar Materyal Sıra Ortalaması (n=10) Gruplar Arası Farklılık Gösterenler (p<0.05)

Grup 1 Equıa System 72,80 (2),(3)

Grup 2 Fuji IX GP 50,95 (1),(4),(5)

Grup 3 Fuji II LC 43,05 (1),(4),(5)

Grup 4 Dyract Extra 43,05 (2),(3)

Grup 5 Giomer 45,90 (2),(3)

Tablo 12: Lazer ile hazırlanan grupların birbirleriyle gingival kenar sızıntı skorları açısından karşılaştırılması

Çalışmamızda kullandığımız 5 farklı cam iyonomer içerikli materyalden Equıa System, Fuji IX GP tamamen cam iyonomer içerikli iken Giomer, Dyract Extra, Fuji II LC ise belirli oranda cam iyonomer belirli oranda rezin içeren hibrit restoratif materyallerdir.

Materyallerin hibrit veya tamamen cam iyonomer içerikli olmalarını yapılan kavite hazırlama şekline göre, oklüzal ve gingival kenarlarına ait mikrosızıntı değerlerinin Mann-Whitney U testi kullanılarak karşılaştırılması gösterilmiştir.

Bu karşılaştırma sonucunda, lazer ve frezle kavite açılan kavitelerde oklüzal ve gingival kenarda hibrit veya tamamen cam iyonomer içerikli olmalarına göre, gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (Tablo 13) (p˃0,05). Kavite Preperasyo n Metodu Hibrit Olan Materyallerin Sıra Ortalaması (n=30) Tamamen Cam İyonomer İçerikli Materyallerin Sıra Ortalaması (n=20) p değeri Oklüzal Kenar Frez 25,05 26,18 0,779 Lazer 24,48 24,48 0,526 Gingival Kenar Frez 25,45 25,58 0,976 Lazer 26,52 23,98 0,535

Tablo 13: Materyallerin hibrit veya tamamen cam iyonomer içerikli olmalarını birbirleriyle sızıntı skorları açısından karşılaştırılması

Çalışmamızda kullandığımız Equıa System de Fuji IX GP EXTRA’ ya nano dolduruculu yüzey örtücü G-Coat Plus (GC Avrupa, Tokyo, Japonya) uygulanmıştır. Yüksek vizkoziteli cam iyonomer siman Fuji IX GP ve rezin modifiye cam iyonomer siman Fuji II LC’ ye ise herhangi bir yüzey örtücü uygulanmamıştır.

Çalışmamızda kullandığımız yüzey örtücü uygulamadığımız Fuji IX GP ve Fuji II LC’ yi yüzey örtücü uyguladığımız Fuji IX GP EXTRA’ yı kavite preperasyon şekline göre oklüzal ve gingival kenarlarına ait mikrosızıntı değerlerinin Mann-Whitney U testi kullanılarak karşılaştırılması tablo 14’te gösterilmiştir.

Bu karşılaştırma sonucunda, oklüzal kenarda her iki kavite preperasyon metodunda yüzey örtücü uyguladığımız Fuji IX GP EXTRA’da yüzey örtücü uygulamadığımız Fuji IX GP ve Fuji II LC’ ye göre daha az mikrosızıntı değerleri gözlenmiştir. Bu fark hem lazer ve hemde frezle kavite preperasyon şeklinde istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,05).

Gingival kenarda her iki kavite preperasyon metodunda yüzey örtücü uyguladığımız Fuji IX GP EXTRA’da yüzey örtücü uygulamadığımız Fuji IX GP ve Fuji II LC’ ye göre daha az mikrosızıntı değerleri gözlenmiştir. Bu fark lazerle kavite preperasyon şeklinde istatistiksel olarak anlamlıyken (p=0,001), frezle kavite preperasyon şeklinde ise istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p˃0,05).

Kavite Preperasyo n Metodu Yüzey Örtücü Uygulan Fuji IX GP EXTRA Sıra Ortalaması (n=10) Yüzey Örtücü Uygulanmayan Fuji IX GP ve Fuji II LC Sıra Ortalaması (n=20) p değeri Oklüzal Kenar Frez 7,8 19,35 0,000 Lazer 7 19,75 0,000 Gingival Kenar Frez 11,6 17,45 0,078 Lazer 7,9 19,3 0,001

Tablo 14: Yüzey örtücü uyguladığımız ve yüzey örtücü uygulamadığımız materyallerin birbirleriyle sızıntı skorları açısından karşılaştırılması

4. TARTIŞMA

Günümüze kadar restorasyonların başarısızlığı ve tekrarının en önemli nedenlerinden biri olarak kabul edilen mikrosızıntının engellenmesi başarılı bir restoratif tedavi için gerekli olan şartların başında gelir. Mikrosızıntı, birçok etkenin dahil olduğu multifaktoriyel bir problemdir. Mikrosızıntı restorasyon kenarlarında renkleşmelere, sekonder çürük oluşumuna, restorasyonu yaplmış dişte hassasiyet gelişimine ve pulpal patolojilere neden olabilmektedir (10). Süt dişlerine yapılan restorasyonların süt dişlerinin düşme yaşına kadar ağızda sağlıklı bir şekilde fonksiyon görmeleri istenir; fakat başta mikrosızıntıyı meydana getiren nedenlerden dolayı bu çok da kolay olmamaktadır. Bu olumsuzlukların ortadan kaldırılması ve daha uzun ömürlü restorasyonların gerçekleştirilmesi çocuk ve genel diş hekimliğinin temel hedeflerini oluşturmaktadır.

Diş hekimliğinde minimal girişimsel tedavi tekniklerine ilginin giderek artmasının yanı sıra estetik restorasyonlara olan talebin artış göstermesi sonucunda süt dişlerinin tedavisinde yeni restoratif materyallerin ve tekniklerin kullanımı yaygınlaşmaktadır. Bu amaçlada diş hekimliğinde mikrosızıntının azaltılmasına yönelik pek çok materyal geliştirilmekte, farklı uygulama teknikleri önerilmektedir. Gelişen teknoloji sayesinde diş çürüklerinin tedavisi için üretilen yeni restoratif materyaller ve tekniklerle restorasyonların uzun yıllar boyunca sağlıklı bir şekilde ağızda kalmaları amaçlanmaktadır. Günümüzde restoratif materyallerin yenilenmesi veya tamir edilmesinin en önemli nedeni mikrosızıntının oluşturduğu sonuçlardır. Bu nedenle yeni geliştirilen materyallerde öncelikle mikrosızıntı değerlendirilmesi yapılması oldukça elzemdir. Günümüzde; mikrosızıntının elimine edilebilmesi için yeni geliştirilen materyaller ve farklı uygulama tekniklerinin kullanılması yapılan birçok araştırmaya konu olmaktadır. Tüm bu amaçlara yönelik olarak ilerleyen çalışmalar sonucunda, lazerlerin diş hekimliğinde kullanılması gündeme gelmiş ve dental lazerler hızlı bir şekilde tedavi seçenekleri arasındaki yerini almıştır (40).

Bu çalışmalarda yeni geliştirilen materyaller test edilirken, günümüzde geleneksel tekniklerden farklı olarak teknolojinin diş hekimliğine son dönemde kazandırdığı ve kullanımı gittikçe artan lazerlerin mikrosızıntıyı ne kadar

engellediğini değerlendirmek için birçok çalışma yapılmış ve yapılmaya da devam edilmektedir. Erbiyum sınıfı lazerler henüz yeni bir teknolojidir, özellikleri sürekli değişmektedir ve diş hekimliğinde kullanımıyla ilgili şimdiye kadar yapılmış çalışmaların sonuçları tartışmalı ve değişkendir (41).

Yeni bir teknoloji olan Er, Cr:YSGG lazerlerle süt dişlerinde cam iyonomer simanların değerlendirildiği çalışmalar sınırlı düzeydedir. Tüm bu bilgilerin ışığında, çalışmamızda; Er,Cr:YSGG lazerlerin çocuk diş hekimliğinde, süt dişlerinde kullanılabilirliğinin geleneksel yöntemlerle karşılaştırmalı olarak oklüzal ve gingival kenarlarda görülen mikrosızıntı açısından değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu hedef doğrultusunda, kullandığımız 5 farklı cam iyonomer içerikli güncel restoratif materyalin mikrosızıntı açısından SEM ile değerlendirilmesi, içlerinden çocuk diş hekimliğinde kullanılması en uygun olan materyalin önerilebilmesi ve bu sayede mikrosızıntıya bağlı oluşabilecek olumsuzlukların elimine edilmesi amacıyla bu in vitro çalışma planlanmıştır.

Restorasyonlarda meydana gelen mikrosızıntının en önemi sebeplerinden birisi polimerizasyon büzülmesidir. Konfigürasyon faktörü (C faktörü); restorasyonun bağlandığı yüzeylerin, bağlanmamış yüzeylere oranıdır. Özellikle sınıf V kavitelerde konfigürasyon faktörünün yüksek değerde olması polimerizasyon büzülmesinin daha fazla olmasına sebep olmaktadır. Bu nedenle de mikrosızıntı çalışmalarının büyük bir kısmında sınıf V kaviteler hazırlanmaktadır (112).

Ayrıca süt dişleri yapısal farklılıklarından dolayı, özellikle servikal bölgede daha fazla bir adeziv başarısızlık göstermektedir (104). Özellikle ağız hijyeni kötü olan çocuklarda plak birikimine bağlı olarak sık rastlanan kole bölgesi çürüklerinde, servikal bölgedeki mine kalınlığının yetersiz, mine prizmalarının sayısı ve doğrultularının farklı olması gibi histomorfolojik özelliklere bağlı olarak adeziv materyallerin zayıf bağlanma göstermeleri, diğer bölgelerdeki kavite tiplerine oranla mikrosızıntıdan daha çok etkilenmesine sebep olmaktadır (104,105). Servikal bölgedeki restorasyonların sınırları genellikle mine, dentin ve sement dokularını içermektedir. Bu üç dokuya da aynı derecede güçlü bağlanabilecek restoratif materyal eksikliği servikal bölgede yapılacak tedavileri zorlaştırmaktadır. Servikal restorasyonlar, dişeti dokusuna yakınlıklarının nem kontrolünü güçleştirmesi ve yoğun abfraksiyon kuvvetlerine maruz kalmaları nedeniyle uzun vadede yüksek

klinik başarı elde edilmesi zor vakalar olarak değerlendirilir (106). Bu nedenle günümüz çalışmalarının en önemli amacı, servikal lezyonların mikrosızıntısını en aza indirecek şekilde restorasyonu olmuştur (107).Yapılan çalışmalar, mine ve dentine kimyasal olarak bağlanabilmeleri nedeniyle estetik olmamalarına rağmen cam iyonomer simanların servikal bölge lezyonlarının tedavisinde başarılı sonuçlar verdiğini göstermiştir (108,109). Çeşitli adeziv sistemlerle diş dokularına bağlanan rezin esaslı kompozit ve kompomer materyalleri cam iyonomer simanlara göre daha güçlü bir bağlanma gerçekleştirir (110). Çalışmalarda düşük eğilme modülü ve akışkan kompozitlere benzer şekilde kolay uygulanması nedeniyle servikal bölge lezyonlarında kompomer materyali tavsiye edilmektedir (111).

Mikrosızıntıyı azaltmak için her geçen gün yeni materyaller ve teknikler geliştirilmektedir. Bizde çalışmamızda son dönem lazer teknolojisinin ürünü olan Er,Cr:YSGG lazeri kullanmayı amaçladık. Çalışmamızda sınıf V kaviteleri güncel materyallerden olan olan giomer yapıdaki (FL-BondII adeziv sistem ve Beautifil Flow Plus akışkan kompozit), Equıa System (Fuji IX GP EXTRA ve G-Coat PLUS), rezin modifiye cam iyonomer siman (Fuji II LC), yüksek vizkoziteli cam iyonomer siman (Fuji IX GP) ve poliasit modifiye kompozit rezin (Dyract EXTRA) olmak üzere 5 farklı cam iyonomer içerikli materyelle restore ettik.

Klinik çalısmalar bir materyalin veya yöntemin basarısını kanıtlayabilmek için en etkili yöntemler olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat klinik çalışmalar dental materyallerin çok hızlı bir şekilde gelişmesi ve değişmesi, standardizasyonu sağlamanın güç olması, yüksek maliyetli ve zaman alıcı olması gibi zorlukları içermektedir. Bu nedenle klinik şartları taklit edebilen in vitro çalısmalar, klinik çalışmalara rehberlik etttikleri için için büyük önem taşımaktadırlar. Bu sebeple in vitro testlerle materyallerin başarılarının değerlendirilmesi kaçınılmaz bir hal almaktadır. Laboratuar testleri, tek bir değişkeni değerlendirirken, diğer değişkenleri sabit tutarken; klinik çalışmalarda ise ağız ortamındaki birçok değişkenin sonuçlar üzerinde etkili olmasından dolayı, başarısızlığın gerçek nedeni tam olarak anlaşılamamaktadır. Bu testlerle elde edilen sızıntı değerleri teorik olarak klinikte oluşabilecek maksimum mikrosızıntı hakkında bilgi verebilir (112). Günümüzde in vitro mikrosızıntı testleri klinik sartları tam olarak göstermese bile bu tür çalışmalar yeni materyaller ya da teknolojilerin degerlendirilmesi için oldukça önemlidir.

Üretici firmalar materyallerin klinik performanslarını tahmin etmek amacıyla günümüzde hala genel olarak in vitro çalışmaları tercih ettikleri görülmektedir (113).

Mikrosızıntı çalışmalarının büyük çoğunluğunda ağız ortamını taklit edilebilmesi amacıyla örneklere mekanik ya da termal siklus ile yaşlandırma işlemi uygulanmaktadır (114,115). Yaşlandırma işlemi için en sık tercih edilen yöntem termal siklus olup ağız ortamında oluşan sıcak ve soğuk uç değerler taklit edilerek, diş ve restoratif materyal arasındaki ısı genleşme katsayılarından kaynaklanan problemlerin açığa çıkarılmasına ve gerçeğe en yakın sızıntı değerlerinin elde edilmesine çalışılmaktadır (115). Termal siklus, ISO TR 11450 standartlarına göre 5°C ile 55°C arasında 500 döngü olarak uygulanmaktadır (121,122).

Yapılan çalışmalarda, belirlenen bu standarttan daha az sayıda termal siklus uygulanmasının yaşlandırma için yeterli olmayabileceğini bildirmişlerdir (123,124). Türkün ve Ergücü 1997-2002 yılları arasındaki,11 uluslararası dergide yayınlanmış 84 in-vitro mikrosızıntı çalışmasını değerlendirmeye alarak gereç ve yöntemlerin kullanılma sıklıklarını yüzdesel olarak bildirmişlerdir (112). Çalışmalarda en çok tercih edilen örneklerin insan molar dişi olduğunu ve grupların örnek sayısının büyük oranda 10 adet olduğunu (%51,3), mine kenarlarına bizotaj uygulanmamış (%94), sınıf V kavite (%54,5) kullanıldığını, sınıf V kavitelerin boyutları incelendiğinde, yüksekliğin 2 mm (%55,4), genişliğin 3 mm (%33,7) ve derinliğin 1.5 mm (%29,7) olduğu belirtilmiştir. Termal siklus uygulamasının çok büyük oranda 5-55°C sıcaklıkları arasında (%98,7), en sık tercih edilen termal siklus sayısının 250-500 arasında olduğunu, ısı banyosunda kalma süresinin ise 30 s olduğunu bildirmişlerdir (%82,7). Bu çalışmamızda her grupta 10 diş olmak üzere, genişliği 3 mm, yüksekliği 2 mm ve derinliği 2 mm olan sınıf V kaviteler hazırlanmış ve mikrosızıntı deneyinde kullanılacak tüm örneklere 5±2 °C -55±2 °C arasında 1000 defa ısısal çevirim işlemi uygulanmış, su banyolarında bekleme süresi 30 saniye ve banyolar arası transfer süresi 3 sn. olacak şekilde işlem tamamlanmıştır. Bu değerlerin çalışmamızda kullanılan örnek tipi, kavite boyutları ve örnek sayısıyla uyumlu olduğu görülmüştür.

Biz de in vitro koşullarda yaptığımız bu çalışmada, çürüksüz ve daha önce

Benzer Belgeler