wsssssssss?/yrss^sfArssssrssssssAf/y^s/s/vy/yss/rss/^fM rss/rssssw ssssss/fArssrs/fs& //yr/y/yr/rs /x
Hâdiseler karşısında âlim
H
ÂDİSELER karsısında h e r kes ne yapar? Herkes, h â diselerin karsısında değil içinde d ir: Ya önündedir, onlar ta ra fın dan sü rü k len ir; ya arkasındadır, baka kalır. Y ahut kendini onla rın üstü n d e zanneder: Hükm eder, fay d alan ır fak at işin aslında on ların hükm ü altındadır. F ik ir a- daml ise yalnız hâdiselerin değil, onlardan bir parça olan kendinin de karşısm dadır. Hâdiselere ve kendine - sanki onların dışlarında imi» gibi - bakm asını bilm elidir. Ancak bu sayede gündelik h ay a tın üstüne yükselir, hayatın oyun cağı olm aktan ç ık ar ve hakiki sey- ♦ rin i bilerek ona tesir etm e ve d e ğiştirm e gücünü kazanır. Vahşiler arasındaki sihirbaz, büyücü gibi insanlarda bile "bilm e" gücü ce m iyetten ayrılıp cem iyete bakm a sını öğrendikten sonra başlıyor. Herkesin sih irb az d an ' korkm ası, i- sin aslım bildiği ve hâdiselere te sir ettiği içindir.Uzun zaman fik ir adam ının İn zivasm dan şikâyet edilm iştir. "Fil dişi kulesine,, çekilen fik ir ve sa n a t adam ının hiç bir işe y aram a dığı için m ânâsız olduğundan b ah sedilm iştir. “Fildişi kule” ne la b oratuar, ne rasathane, n e k ü tüp hanedir. H attâ ne de hâdiseler ö- n ünde edinilm iş bilgilerin m u ra kabesi için ay rılan inziva zam anı dır. O olsa olsa b ü tün kapıların cem iyete kapanm ası, y ah u t h ay a li b ir cem iyette yaşanm asıdır. Böy le b ir kule v a r m ıdır? Ne kitap, ne lâboratuar, ne içe katlanm ış düşünce cem iyetle insan arasında du v ar değildir. B unlardan h e r bi ri. tam tersine, cem iyete bakan büyük pencereler. h a ttâ teleskop lardır. Âdi gözün görmediği, k u la ğın iştimediği incelikleri o n lar b üyülterek gösterir. Fizikçi tab iat hâdiselerinin akışına bizim gibi karışsaydı, onlardan tek bir tanesinin karşısına geçip d ik k at kesilmeseydi, fizik keşiflerinden hiç biri m üm kün • olamazdı. Hekim, hastaları iyi etm iye kalkm adan ön ce, hasta - insan önünde hepim iz den farklı bir durum u alm asaydı, biyoloji bilgisi olamaz ve h astalı ğı iyi etm enin mânası kalmazdı. B ir yerde hekim in (daha doğrusu biyoloji âlim inim hayat hâdiseleri karşısındaki bu m üstakil. .ısrarlı ve sabırlı tavrı yoksa, orada h e r kes hekim kesilir. Nitekim içtimai m eseleler önünde sosyal İlimlerle uğraşanların aynı m üstakil, ısra r lı, ve sabırlı tav ırları m evcut olm a dıkça, herkes "içtim ai d e rtleri” anlam a ve halletm e salâhiyetini kendinde bulacaktır.
bulm uştur. B ir hâdiseyi b ü tü n m ü nasebetleriyle, derinliğine k a v n y a - bilm ek için o hâdise üzerine öm rü nün bir kısm ını verecek, gündelik islere kulağını tık ıy arak , m enfaat ve hırsımrç, hayalinin sürüklediği b ir çok yolları kendi kendine ka- pıyarak yalnız ve tek b ir yol, yal nız ve tek bir pencere bırakacak: gördüklerini bu daralm ış zâviye - den b ü tü n kuvvetiyle d erin leştire cektir. H âdiselere iiim göziyle b a k m anın. derinleşm enin, gündelik ha y a t önünde istiklâlini m uhafaza etm enin, eşyanın m ahiyetine n ü fuz etm enin, hâsılı keşfin sırrı bu - d u r Bu da b ir tecrübe dünyasıdır, bu da bir hayat şeklidir, b ü da h â diselerin dilinden anlıyacak k ad ar onlarla hem -hâl olm aktır. Bu da nazariyeyi pratik ten çıkarm aktır. F akat bunu yapm ıyan hiç bir d e vir. hiç bir ilim görüşü, hiç bir h a kiki âlim y o k tu r ki, onlara Don Quichotte gibi hücum etm eye ha cet kalsın. Fizikçinin tecrübesi kcn d i lâboratuarında derinleştikçe d i le gelir: sokakta ağzını bile aç maz, Sosyal İlim lerin lâboratuarı cem iyet olduğu için âlim in m u h i tine bütün kuvvetiyle bakm ası ve görmesi lâzım dır. F ak at bu görüş m uhitin esiri olmağa, hâdiseler ta rafından sürüklenm eğe onu g ö tü r düğü an, sosyal İlim ler gündelik hayatın oyuncağı haline gelir.
Fizikte venı bâzı keşifler, te c rü be sırasında rasat âletlerinin h âd i seyi bozması yüzünden âlim in h â diseleri olduğu gibi görm ediklerini işaret ediyor. H attâ ra sat âletleri ne kad ar hassas ise bu bozuş da o kadar fazla İmiği B uradan n eti ce çıkaranlar ameii.vat yapan b ir hekim in, cem iyeti inceleyen b ir sosyologun aynı suretle hâdiseleri az çok değiştirdikten sonra gör düklerinden bahsediyorlar. B ir me sele henüz halledilm em işse de. d i yelim kİ böyle olsun. Âlim tecrü besiyle sarstığı hâdiseleri toptan tetkik edince, yine b ir b ü tün ola ra k m ünasebetleri kavrıyacak, bu m ünasebetler yine gündelik h ay a tın akışından ay rı b ir derin bakış la açıklanacak, ilim adam ı hâdise lerin b ir bütünü önünde m üstakil kalması sâyesinde yine b aşk aları n ın görmediği şeyleri görecektir: Bu ister b ir hayvan k a b u k la n v e ya böcek koleksiyoncusu, bir y e r altı a raştın cısı, isterse ru h u n m a ğaralarında derinleşen b ir m erak lı veya cem iyetin b ir m anzarası n ı adesesi ile büyülten b ir cem i yet âlimi olsun!
Yazan:
Hilmi Ziya ÜLKEN
k ü ” - Şüphesiz! Bu böyledir. Fak», b u içtim ai şartlar nedir? İn san la rın hayatında ne değişiklik y ap ı yor? B unu bir incelediniz mi? Ca- linos’u öteki insanlardan ayrılıp, b ir lâboratuara kapanm ağa sevke- den. h attâ asırlarca m üddet bos yere "h acer-i felsefî” yi bulm ak veya bakırı altın yapm ak İçin bir çoklarını halktan ayıran içtima! şartların ne olduğuna b ir baktınız mı? Bu şartları araştırm ak bile hayatın gündelik akışından az çok ayrılm aktır. (Hacer-i fe lsefiy i boş yere arıyanlar, bu arayış sonunda önlerine çıkan um m adıkları h ak i k atleri buldular.)Âlim h ay at içinde kaybolan d e ğil, hayata bakan insandır. Yalnız başkalarına değil, kendine bakm a sını öğrendiği zaman ilim yolunu
Âlimin fildişi kulesi yoktur. Uğ raştığı ilm in nevine göre inzivası n ın da ay rı b ir m anzarası vardır. Hâdiseler karşısında m üstakil ol m ak; ısrarla ve sabırla aynı şey lere bakm ak; onları bozmadan, d e ğiştirm eden görm ek: bu görüsüne duygularını, m enfaatlerini h ırsları nı karıştırm am ak, hâdiselerin d a ha ne olduğunu anlam adan onları ıslah etm eyç, değiştirm eye kalkm a m ak ilim adam ının şanıdır. Bunu herkes yapabilir mİ? Bu ayrı m e seledir. Biz idealden bahsediyo ruz, ilim adam ı bu ideale az veya çok yaklaşsın, lâzım olan budur. Y eter ki ona gözlerini yum m asın: in k âr etm esin; gündelik hayatını yaşıyan gibi hâdiselerin a lın tıs ın a kendini bırakm ayı vazffe zannet m esin İlm in hakikî yolunu, sahte b ir İŞ (action) nazariyesiyle tık a m asın! Bu sahte görüş zihinleri pek kolay kam aştırabillr: "Bilgi tecrübeden çıkar, tecrübenin en büyüğü hay attad ır. H ayata k arış mayan âlim onu ne anlar? Hakiki nazariye p ra tik ten doğacaktır. P ra tik için gündelik h ay attan iyi lâ bo ratu ar mı olur? Ondan kaçan, skolastik düşüncenin esiridir. K ah rolsun h ay attan kaçanlar, kahrol sun skolastik!..” Bu p arlak sözler zihni kam aştırm az da. ne yapar!
F ak at bu sözlerin dayandığı cı lız fikir, ufak b ir tartışm aya d ay a nacak kuvvette değildir. İnsanlık yüz binlerce senedir hâdiseler ve onların kör tecrübesi İçinde akıp gitm ektedir. V ahşiler de Galileı gi bi aynı hâdiselerin içinde y u v ar lanıyorlar. Aynı doğum ları, ölüm leri ,aym hastalıkları görüyorlar. Bu biriken tecrübelerden bir Cla- ude B ernard veya P asteu r kesfi doğmuyor. - "Efendim , onların iç tim ai şartları buna elverişli değil