11 TEMMUZ 1986
-T-T^o^Ui
KJÜLTÜR-SİNEMA
ATİLLA DORSAY
Cahide Sonku yu konu alan bir
film yapılmak
mı,
yapılmamak mı?
T R T ’nin Cahide Sonku ile ilgili bir film
yapma tasarısına karşı çıkan imzasız bir
mektup, Sonku ’nun acıklı sonundan yine
kendisini sorumlu tutuyor.
Bu sütunlarda, bir zamanlar yaptığını gibi okur mektupları na pek yer veremiyorum, Sine manın her zaman bir güncelliği var. Olaylar üst üste yığılıyor, haftada bir sayfayla tüm bir si nema aktüalitesini izlemek ve duyurmak zor oluyor. Okurla rım beni bağışlasınlar, bunu ilk fırsatta yapacağım. Ancak bu aralarda aldığım bir mektuptan söz etmek istiyorum. Mektup, imzasız D.D. rümuzunu taşıyor. TRT’nin yapmayı tasarladığı Ca
hide Sonku ile ilgili filme karşı
çıkıyor. Şunu önceden söyleye yim: Bu görüşe katılmıyorum.
Sonku ile ilgili bir film yapılma
lıdır diyorum. Ayrıca benzer mektupların TRT’ye de gönderil diğini öğrendim. Demek ki biri si (mektup sahibi) kimi nedenler le bu tasarıyı sabote etmek istiyor.
Cahide Sonku’nun,
döneminin sanat
dünyasıyla bir ilgisinin
olmadığını savunan
imzasız mektuba
karşın, sanatçıyı konu
alan bir film
yapılmalıdır.
Buna karşın, mektubun b ir’ bölümüne yer vermek istiyorum. Önce, karşı da olsak, her türlü görüşü duyurmak gereğine inan dığım için.. Sonra Sonku hak kında çok araştırma yaptığı an laşılan mektup sahibinin kimi görüşlerini ilginç bulduğum için..
Sonku'nun geniş bir biyografisi ni de içeren mektuptan işte bazı
parçalar:
lerdir. (.) Cahide Sonku, bir Sa
ralı Bernhardt değildir. Ki Fran-
sızlar, Sarah Bernhardt’ın olağa nüstü yaşamından bile bir film yapamamışlardır.
Cahide Sonku, yaşadığı döne
min .düşünce, edebiyat, resim, müzik dünyasıyla da ilgilenme
miştir. Nazım Hikmet, Necip Fa-
zd, Peyami Safa, Ahmet Hamdi, Abidin Dino, Çallı İbrahim, Re- şat Nuri, Kemal Tahir, Cemal Reşit, Nurullah Ataç, Sait Faik, Bedri Rahmi, Orhan Veli, Cemal Nadir, Sedat Simavi, Nizamettin Nazif ve daha bir yığın isim, Sonku’nun yaşadığı yılların uç
kişileridirler. Sonku’nun bu in sanlarla hiçbir kültür ve aşk iliş kisi olmamıştır. Sonku, yaratıcısı
Muhsin Ertuğrul’u bile bir erkek
ve yaratıcı olarak hiçbir zaman
sevmemiştir. Yaşamının sonları na rastlayan aile, eş çocuk ilişki- 1 leri, ekonomik, toplumsal ve ruhsal koşulların etkisiyle, ne ya zık ki hep miras ve para kavram larıyla ilgilidirl’
İşte Sonku hakkında oldukça ağır bir mektuptan seçmeler... TRT’nin yine de böyle bir filmi yapması, ancak bunu yaparken aşırı bir nostalji bataklığına sap lanm adan, m ektuptaki kimi doğru saptamaları da dikkate al ması gerekir sanıyorum...
AFİŞLER SÖKÜLDÜ — Dükkânlarını panolarıyla birlikte sinemaların da afiş panolarını söken Be
yoğlu Belediyesi, belli ölçülerde ‘saçak ’ yapılmasına izin vereceğini belirtmiş.
Beyoğlu sinemaları
zor durumda kaldı
“Cahide Sonku’nun ilginç, öz
gün, olağanüstü sanatsal ve ki şisel olaylarla dolu trajik ve dra matik bir yaşamı yoktur. Tiyat ro ve sinemada ortalama bir sa nat yaşamı sürdürmüş, özel ya şamındaysa sıradan bir çizgi izlemiştir. Sonku’nun yaşamında büyük, olağanüstü insan ilişkile
ri, sıradışı unutulmaz aşklar da yoktur. (...) Sonku'nun bu orta
lama sanat ve kişi yaşamının ve acıklı sonunun sorumlusu kim
dir, nedir? Türk toplumu mu,
yoksa kendisi mi? En acımasız ve taraflı toplum ve insanbilimci bi le, biraz vicdanı varsa, elbette
‘kendisi’ der...
Beyoğlu Belediyesi ekipleri bir sabah her şeyi,
afişleri, panoları, saçakları alıp götürmüş.
Yeşilçam Sokağı çirkin cephelerin ortaya
çıkmasıyla harap, boş ve hüzün verici bir
görünüme bürünmüş.
(...) Sonku, tiyatro yaşamında
tiyatro edebiyatının önemli ve unutulmaz tiplerini oynamamış tır. Lady Macbeth, Medea. Jean
ne d’Arc, Antigone, Phaedra, Lucrèce Borgia, Kösem Sultan, Miss Julie, Lysistrata, Hekabe. Kassandra, Electra, Cleopatra, Salome, vs. gibi... Sonku, tiyat
roya gönül vermiş, tutkuyla bağ lanmış bir kişi değildir. Ününün çok yaygın olduğu zamanlarda tiyatro açıp sanat aracılığıyla pa ra kazanacağına, film şirketi ku rup film yaparak para kazanma yı öngörmüştür. Sonku sinema sanatını seven ve sinemaya say gısı olan bir kişi de değildir. Son
ku Film’in yaptığı tüm filmler,
sanat yönü olmayan ticari
film-Ülke çapında ünlü Yeşilçam sokağından geçtiniz mi son gün lerde? Adı sinemamızla özdeş
olan ve caddeye yakın bölümün de Emek ve Sinepop sinemaları bulunan bu sokak, garip bir gö rünüm arzediyor. Söz konusu si nemaların caddeye bakan büyük
afiş panoları kaldırılmış. (Böy- lece, kapanan Saray, Lüks ve
Lale sinemalarıyla birlikte, cad
de üstünde afişi bulunmayan At
las, Dünya ve Fitaş sinemaları
nı da bir yana koyarsanız, Be
yoğlu, bir zamanların sinema
merkezi Beyoğlu, tüm sinema olayından sıyrılmış bir görünüm aldı. Caddede yürürken yalnız ca seks filmi gösteren Rüya ve
Alkazar’ın panoları görülebili
yor. İstenen bu mu?)
Evet, Emek ve Sinepop’un caddeden görünen afiş panoları kalkmış. Ama ayrıca sokak bo yunca tüm dükkân ve kuruluş ların panoları, saçakları, tanıtım levhaları da kaldırılmış. Bir sa bah gelmiş Beyoğlu belediyesi ekipleri ve her şeyi alıp götür müşler. Sokak, şimdi çirkin cep helerin meydana çıkmasıyla ha rap, boş, hüzün verici bir görü nüme bürünmüş. Peki, ama ne oluyor? Beyoğlu Belediyesi,
Be-yoğlu’nu ‘kurtarmak’ için önce sinemaları mı buradan ‘sürmeye’ kararlı?
dan yakınıyor ve şöyle diyor:
“ Bizim saçağımız, zaten onların istediği ölçülerdeydi. Şimdi bize yeni baştan saçak masrafı çıkar dılar.” Önümüzdeki mevsim için
kalorifer tesisatı, yeni gümüş perde ve olasılıkla Dolby - Streo sistemi yaptırmak telaşı içinde bulunan Emek sineması yöneti cileri, haklı olarak kendilerine Aslında durum öyle değil. So
kak sakinleri, belediyeye başvu rarak adı tüm ülkede bilinen bu sokağın da, Beyoğlu’nun kimi sokaklarında yapıldığı gibi, ona rılmasını, güzelleştirilmesini iste mişler. Belediye ise, onlara tam
10 milyonluk bir projeyle gelmiş. Zaten zor durumda bulunan es naf, bu parayı nasıl öderiz diye kara kara düşünüyor. Bu konu daki temel öneri, Yeşilçam soka-. ğının iki yanında hemen tüm so kağı kaplayan büyük mülkleri bulunan Erdoğan Demirören (Saray ve Lüks sinemaları bjpku) ve Emekli Sandığı’ndan (Emek sineması ve eski Cercle d ’Orient binası sahibi) bu paranın tahsil edilmesi..
yüklenen ‘fuzuli’ masraflarc
Bu konu tartışılırken, beledi ye bir sabah gelmiş ve tüm cep helerde caddeye taşan ne varsa yıkıp gitmiş. Yeniden bir proje yapılacak ve dükkân ve sinema lara, belli çıkıntıda birer ‘saçak’ vyapma imkânı verilecekmiş. Ama konuştuğumuz Emek sine masının ‘müsteciri’ İsmet Kurtu
luş belediyenin ani
uygulamasın-yakınıyorlar.
Sinema, hep biliniyor, zo dönem geçiriyor. Halkın yenidvı rağbetini sağlamak için, iyi film lerin yanı sıra, salonların ciddi biçimde elden geçmesi gerekli Sinemaların büyük yatırımda bulunması gereği, giderek zorun luluğu var. Böyle bir dönemde, sinemasız kalırsa, kuşkusuz ki şiliğinden çok şey yitirecek olan Beyoğlu’nun yerel yöneticilerine de ayrı bir sorumluluk düşüyor. Sinemaların sorunlarıyla ciddi biçimde ilgilenmek, Yeşilçam so kağına buldozerle girmek yerine, haberli, anlaşmalı, karşılıklı gö rüş birliği içinde hareket etmek daha uygun olmaz mı? Aslında belediyenin Yeşilçam için düşün dükleri, bize anlatılanlara göre olumlu. Biz, bu sokağın bir an önce elden geçirilmesini ve yeni mevsim başlamadan, Beyoğlu’- nda kalan sayılı ciddi salonlar arasında bulunan Emek ve Sine- pop'la birlikte birçok film yazı hanesini de içeren Yeşilçam so kağının güzel bir görünüme ka vuşturulmasını diliyoruz.
Türk
Sineması,Berlin ve Cannes’da
mutlaka temsil edilmeli
Berlin ve Cannes film festivalleri önümüzdeki
yıl özel birer yıldönümü kutlayacaklar. Türk
Sinemasının uluslararası arenadaki tanıtım
fırsatlarından biri olan Berlin Festivali ve ‘Yol’
ile Altın Palmiye aldığımız Cannes, bu açıdan
ayrı bir önem taşıyacaktır.
Sinemanın başarılı filmler ara cılığıyla nasıl ve ne büyük bir ta nıtm a aracı olduğunu ve bu araçtan, ilgili kurum ve kişilerin ilgisizliği nedeniyle bir türlü ge reği gibi yararlanamadığımızı, geçen haftaki yazımda gösterme ye çalışmıştım. Bu konuda
önemli bir noktayı da anımsat m adan geçmek doğru o l mayacak.
Önümüzdeki yıl içinde, dün yanın en önemli ve saygın 2 si nema şenliği, özel birer yıldönü mü kutlayacaklar. Şubat 1987 içinde yapılacak olan Berlin şen
liği, Berlin kentinin kuruluşunun 750. yıldönümü nedeniyle tüm kentte yapılacak ve aylar sürecek olan büyük şenliklerin bir parça sı gibi ele alınacak. Şenliğin her zamankinden daha gösterişli ola cağı ve dünyadaki sineması ge lişmiş tüm ülkelerin en iyi film leriyle katılmalarının sağlanacağı söyleniyor. Berlin, çeşitli neden lerden Türk sinemasının ulusla rarası arenadaki en büyük tanı tım fırsatlarından biri, belki de b irin cisi o lm u ştu r. D aha 1964’teki “ Susuz Yaz” olayın dan başlayarak sinemamıza hep ilgi göstermiş, zaman zaman ödüller vermiş bir şenliktir Ber lin... Bu nedenle, özel bir anlam taşıyacak olan Berlin 87’de Türk Sinemasının da varlığını göster
mesi mutlaka gerekir... Benzer biçim de, mayıs 1987’de yapılacak olan Cannes şenliği de özel bir kutlama biçi minde geçecek. Çünkü Cannes şenliği, tam 40. yılını kutlaya cak. Bu nedenle, şenliğin hazır lıklarına daha şimdiden başlan dığı ve 87 Cannes’ının öncekile ri aşan bir büyük sinema bayra mına dönüşeceği söyleniyor. “ Yol” filmiyle sinemamıza bir Altın Palmiye hediye etmiş olan bu şenlikte, önümüzdeki yıl Türk Sinemasının da mutlaka temsil edilmesi gerekmez mi?
Ne yapılabilir? Ne yazık ki, sahipsiz olan sinemamızda, bu işlerle ilgilenecek bir devlet ku ruluşu yok. Zaten böyle bir ku-' ruluşun gerekliliği konusunda bile sinem acılar arasın d a ‘m utabakat’ sağlanamadı. Ama
böyle bir kuruluş olmasa bile, bir Kültür Bakanlığı ve ona bağlı bir Sinema Dairesi Başkanlığı yok mu? Bu birim, daha etkin bir hale getirilemez, sinemamı zın sorunlarına ciddi ve yakın bi çimde eğilmesi sağlanamaz mı? Yapılacak olan, elbette “ Berlin veya C annes için film yaptırmak” değildir. Bu gibi ‘ısmarlama’ işlerden genelde so nuç alınamıyor. Ama içinde bu lunduğumuz aylarda kimi ciddi tasarılar filme alınmaktadır ve ya alınma hazırlıkları yapılmak tadır. Uluslarası şenliklerde de başarı kazanmış ve kazanabile cek yönetmenlerimiz (burada isim vermek istemiyorum) belli dir. Yarı-resmi biçimde, bunla rın ilgilendikleri projeler üstüne bilgi alınması, uygun bulunanla ra bu projelerin en iyi biçimde sonuçlandırılması ve daha, başa rılı birer filme dönüşmesi için ge rekli kredi, yardım veya (belki TRT aracılığıyla) ortak yapım gibi kolaylıklar sağlanması yolu na gidilemez mi? En azından il ginç bulunan projelere, filmlerin dış ülkelerde yıkanması, basıl ması gibi hemen hemen kaçınıl maz olan bir konuda kolaylıklar sağlanamaz mı? Herhalde ciddi biçimde düşünülse, daha birçok yardım ve destek yolu bulunabi lir... Yeter ki devlet bunu istesin, gerekliliğine inansın...
Evet, Berlin 87 ve Cannes 87’de TürkSinemasının da hazır bulunması gerekliliğine inanıyo ruz. Bu önemli tanıtma fırsatla rı heba edilirse, yazık olur. Biz den bir kez daha anımsatması...
A L T IN P A L M İY E L İ— Cannes Film Festivali 'Yol' ile Türk Sine
masına Altın Palmiye hediye etmişti. Böyle bir festivalde, hele 40. yılında, Türk Sineması mutlaka temsil edilmeli.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi