T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
İSLAM HUKUKU BİLİM DALI
İSLAM HUKUKUNUN OLUŞUM DÖNEMİ MÜCTEHİTLERİNDEN
REBÎ’ATÜ’R-RE’Y’İN (ö.136/753) HAYATI ve İMAM MÂLİK İLE
MUKÂYESELİ OLARAK FIKHÎ GÖRÜŞLERİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Danışman
Prof. Dr. Ahmet YAMAN
Haz rlayan› Ayşe KARAÇAL
İÇİNDEKİLER
KISALTMALAR………...vi
ÖNSÖZ……….vii
GİRİŞ: KONUNUN ÇERÇEVESİ ve KAYNAKLARI ………...1
BİRİNCİ BÖLÜM REBÎ’ATÜ’R-RE’Y’İN HAYATI VE İLMİ KİŞİLİĞİ I. DOĞUMU, YETİŞMESİ ve VEFATI………4
II. FIKIH TAHSİLİ ve İLMÎ KİŞİLİĞİ……….5
III. İMAM MÂLİK İLE MÜNASEBETİ………...…………8
IV. KADILIK GÖREVİ……… 9
V. DİĞER İLİMLERDEKİ YERİ………. 9
İKİNCİ BÖLÜM İMAM MÂLİK’İN GÖRÜŞLERİYLE MUKAYESELİ OLARAK REBÎ’ATÜ’R-RE’Y’İN FIKHÎ GÖRÜŞLERİ VE İCTİHATLARI I. İBADET ALANINDAKİ GÖRÜŞLERİ………..11
A. TAHÂRET………11
1. Abdestte Sular n Durumu………› 11
2. Abdestte Niyet ……….14
3. Abdestte Muvalât ………...……… 14
4. Uykunun Abdesti Bozmas›……… 16
5. Dokunmak ve Öpmenin Abdesti Bozmas ...› ...17
6. Vücuttan Bir Şey Çıkması………. 17
a. Abdestli İken Kusmak, Hacamat, Geğirmek………...………… 18
b. Yaran n Akmas› ›……… 18
7. Mesh……….19
8. Gusül……….………20
a. Gusletmeden Önce Abdest Almak……… 20
b. Cünüb Olan Kişinin Yatmadan Önce Abdest Alması……… 21
9. Teyemmüm……… 22
10. Hayz………23
a. Hayz ve Temizlik süresi………23
b. Hamile Kad n n Kan Görmesi› › ……… 24
c. İstihâze……… 24
B. NAMAZ………25
1. Üzerinde Necaset Olan Bir Elbise ile Namaz K lmak› ……… 25
2. Necis Olan Bir Toprakla Yap lan Teyemmümle K l nan Namaz› › › ………26
3. Bir Teyemmüm ile İki Namaz Kılmanın Hükmü……….26
4. Ezan ve Kamet ……….26
5. İmama Uymak ve Namazda Tekbir Almak……… 27
6. İmaml k› ………28 7. İstikbâl-i K ble› ……… 29 8. Setr-i Avret………30 9. Sehiv Secdesi………30 10. Namaz n Kazas ………› › 31 a. Bayg nl k Geçirenler………3› › 1 b. Namazı Kaza Etmenin Şekli………31
11. Cuma Namaz ………› 32
a. Cuma Namaz Mükellefiyeti………32›
b. Cuma Namaz nda Cemaat………› 32
c. Hutbe Okunurken İmamı Dinlemek………33
12. Yolculukta Namaz……… 33
13. Cenaze………34
a. Ölünün Y kan p Kefenlenmesi………34› ›
b. Cenaze Namaz ………34›
c. Kısas Uygulanan Kişinin Cenazesi ile İlgili Meseleler……… 36
d. Defin………36
C. ORUÇ……… 36
1. Unutarak Orucunu Bozmak………...……… 36
2. Kas tl Olarak Orucunu Bozmak………› › 37
3. Oruç Tutamayacak Durumda Olanlar……… 37
4. Yevm-i Şekkde Tutulan Oruç……… 38
D. ZEKAT……….40
1. Zekat Mükellefliği………40
2. Zekata Tâbi Mallar……… 41
3. Zekat Verilebilecek Kimseler……… 42
4. F tr Sadakas (Fitre)› › ……… 43 E. HAC……… 43 F. KURBAN ve AV……… 43 1. Kurban……… 43 2. Av……… 44 G. ADAK ve YEMİNLER………45
1. Hacca Yaya Gitmenin Adanmas›……… 45
2. Bütün Mal n Adamak› › ……… 46
3. Keffaret Gerektiren Yemin ve Lağv Yemin....……….……… 46
4. Yemin Keffareti………47
H. HARAMLAR ve HELALLER……… 48
II. KAMU HUKUKU ALANINDAKİ GÖRÜŞLERİ……… 50
A. CEZA HUKUKU……… 50
1. K sas ve Diyet………› 50
a. Kısas Uygulanacak Kişiler……… 50
b. Öldürme ve Yaralamada Ortakl k› ……… 50
c. Organlar n Diyeti› ……… 51
d. Affetme………52
e. Hatayla Öldürme……… 53
f. Şibh-i Amd……… 53
g. Kad nlar n Diyeti› › ……… 54
h. Ceninin Diyeti……… 55
2. Haddler……… 56
a. Kazf……… 56
b. Zina……… 57
c. Sirkat……… 58
B. YARGILAMA (MUHAKEME) HUKUKU……… 59
1. Hakim……… 59
2. Şahitlik……… 59
4. Yemin……… 62
5. Zaman Aşımı………62
C. İŞ HUKUKU………63
D. DEVLETLER UMUMÎ HUKUKU……… 63
III. ÖZEL HUKUK ALANINDAKİ GÖRÜŞLERİ………. 65
A. MEDENİ HUKUK……… 65
1. Aile Hukuku……….65
a. Nikah / Evlenme Akdi ve Hukuki Sonuçlar›……… 65
a.a. Nikah İzni……… 65
a.b. Nikahta Muhayyerlik………66
a.c. Velî………66
a.d. Mehir……… 66
a.e. Evlilik Engelleri………68
a.f. Gayr-i Müslim ve Ehl-i Kitab n › Nikahları ile İlgili Konular… 71 a.g. Nafaka……… 71
b. Boşanma / Evliliğin Sona Ermesi ve Sonuçları……… 72
b.a. Boşama Sözleri……… 72
b.b. Sarhoşun Boşaması……… 74
b.c. Hastanın Boşaması………75
b.d. Hamile Olan Kadının Boşanması……… 75
b.e. Boşanma Nedenleri……… 76
b.f. Eşler Arasında Hakem Tayini……… 78
b.g. Boşanmada Şahitlik……… 78
b.h. İddet……… 79
b.ı. İddet Yeri ve Nafaka……… 80
b.i. İhdâd (Yas Tutma)……… 81
b.j. Hulû……… 82
b.k. Z har› ……… 84
b.l. Îlâ/Eşine Yaklaşmama Yemini……… 86
b.m. Liân……… 87
2. Borçlar Hukuku……… 89
a. Karz ve Havale………89
b. İcra ve İflas……… 92
4. Miras Hukuku……… 94
a. Mirasta Din Farklılığı……… 94
b. Büyükannelerin Miras›………. 95
c. Liânla Reddedilmiş Çocuğun Mirası……… 95
d. Vasiyet ………95
B. TİCARET HUKUKU……… 98
1. Alışverişe Konu Olan Şey (Mebi’)……… 98
2. Sarf……… 98 3. Selem………..100 4. Riba………101 5. İcâre………102 6. Muhayyerlikler………...103 7. Şuf’a………...103 8. Vekalet………104
C. DEVLETLER ÖZEL HUKUKU………105
IV- REBÎ’A ve MÂLİK’İN İLTİLAF ETTİĞİ KONULAR……….106
SONUÇ………..109
BİBLİYOGRAFYA………...111
KISALTMALAR
a.g.ç. : Adı geçen çalışma a.g.e. : Ad geçen eser› bkz. : Bak n z› ›
Hz. : Hazreti
md. : Madde
Mv. F. : el-Mevsûatü’l-F khiyye›
ö. : Ölüm Tarihi
r.a. : Rad yallâhu anh/anha/anhüm›
s. : Sayfa
s.a.v. : Sallallahu aleyhi ve selem TDV : Türkiye Diyanet Vakf› thk. : Tahkik eden
trc : Tercüme eden
ts. : Bask tarihi yok› vb. : Ve benzeri y. : Yay nevi›
ÖNSÖZ
İslam Hukuku, teknik anlamda müstakil bir ilim dal olarak dört hâlife sonras › › sahâbe dönemine rastlayan Emevîler (40-132/661-750) döneminde oluşmaya başlamış ve Abbâsiler (132-656/750-1258) döneminde olgunluğa erişmiştir.
Rebî’atü’r-Re’y (Rebî’a b. Abdurrahman) (ö.136/753), İslâm Hukuku’nun hem müstakil bir ilim dalı olarak tedvin edildiği hem de sistematikleştiği dönemde yaşamış ve aktif olarak fıkhın içinde yer almış bir fakihtir. Rebî’a, özgün görüşleriyle ünlü f k hç lardand r. Ayr ca hadis rivâyetinde de önemli bir › › › › › yeri vardır. Geniş bir kitle tarafından kabul gören ve uygulanan Mâlikî Mezhebinin kurucu müctehidi İmam Mâlik’in hocas d r.› ›
İmam Mâlik’in hocası olmasına rağmen Rebî’a değil de İmam Mâlik’in daha meşhur olması ve bir mezhebin ortaya çıkmasında etkili olması her ikisinin görüşleri arasında ciddi bir fark olup olmadığı sorusunu akıllara getirmektedir.
Bütün bu özelliklerine rağmen hayatı ve görüşleri hakkında kapsamlı bir çalışma yapılmamış olması bizi böyle bir konuda tez hazırlamaya teşvik etti.
Bu çalışmanın konusunun seçiminde ve tezimizin her aşamasında gerek fikirleriyle gerek gösterdiği kaynaklarla yardımcı olan danışman hocam Sayın Prof. Dr. Ahmet YAMAN Bey’e teşekkürü bir borç bilirim.
Ayşe KARAÇAL Tekirdağ - 2007
GİRİŞ
KONUNUN ÇERÇEVESİ ve KAYNAKLARI
Tezimizde temel İslâm Hukuku kaynakları incelenerek Rebî’a’nın fikirleri derli toplu bir şekilde arz edilmeye çalışılmıştır. Bunun yan s ra hayat ile ilgili bilgiler vermek › › › için gayret gösterilmiştir.
Özellikle Rebî’a’nın fıkhî yaklaşımları aktarılırken İmam Mâlik’in görüşlerini de kaydederek aralarında ciddi görüş ayrılıkları olup olmadığının da ortaya ç kmas › › sağlanmaya çalışılmıştır.
Çalışmamızın kapsamı genel olarak şu iki bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölümde; Rebîa’tür-Re’y’in hayatı ve ilmi kişiliği hakkında bilgi verilmiştir. Burada onun doğduğu yıllar, ailesi, ilmi kişiliği, ilmi metodu, İmam Mâlik’le münasebeti üzerinde durulmuş, döneminde yaşamış alimlerin onunla ilgili görüşlerine yer verilmiştir.
Bu bölümle ilgili olarak özellikle İbn Sa‘d’ n (ö. 230/844) › et-Tabakâtü’l-Kübrâ, Mizzî’nin (ö. 742/1341) Tehzîbü’l-Kemâl fî esmâi’r-ricâl, Zehebî’nin (ö. 748/1348) Târihu’l-İslâm, Siyerü a’lâmi’n-nübelâ adl eserlerinden yararland k. Ayr ca Doç. Dr. › › › Şükrü Özen’in DİA için hazırlamış fakat henüz yayımlanmamış olan “Rebî’a b. Ebî Abdirrahman” adl maddesi de› faydalandığımız kaynaklardandır.
İkinci bölümde ise; Rebî’a’n n › fıkhî görüşleri ve ictihatları İmam Mâlik’in görüşleriyle birlikte karşılaştırmalı olarak verilmeye çalışılmıştır. Tezin merkezini oluşturan bu bölüm kendi içinde dört ana başlık altında incelenmiştir. Bunlar:
I. İbadet alanındaki görüşleri,
II. Kamu hukuku alanındaki görüşleri, III. Özel hukuk alanındaki görüşleri
IV. Rebî’a ile Mâlik aras ndaki ihtilafl konular› ›
şeklinde gösterilebilir. Fıkhî görüşler, klasik fıkıh konuları sırasına göre değil, modern hukuk sistemindeki tasnif s ras› ›na göre verilmeye çalışılmıştır.
Bilindiği gibi İslâm Hukukunda yer alan ve onu diğer hukuk sistemlerinden ayıran “ibadet” konusunun modern hukukta bir karşılığı yoktur. Bu yüzden ayr b› ir başlık altında değerlendirilmiştir.
Rebî’a’nın klasik fıkıh konularındaki görüşlerini sıralarken modern hukukun hangi başlığı altında vereceğimize aşağıda arz edeceğimiz listeye göre karar verdik. Buna göre İslam Hukukuyla Modern hukukun konuları birbirine şu şekilde tekabül etmektedir:
A- Kamu Hukuku
1- Ceza Hukuku : Ukûbat
2- Yarg lama (Muhâkeme) Hukuku› : Edebü’l-Kâdî
3- İş Hukuku : İcâre
4- Devletler Umûmî Hukuku : Siyer (Cihad, Meğâzî)
B- Özel Hukuk
1- Medenî Hukuk
a. Aile Hukuku : Münâkehat ve Müfârakat b. Borçlar Hukuku : Muâmelât
c. Eşya Hukuku : Muâmelât, mülkiyet d. Miras Hukuku : Ferâiz
2- Ticaret Hukuku : Muâmelât
3- Devletler Özel Hukuku : Zimmî, müste’min, harbî.
Bu tip bir tasnifi uygulamakla birlikte kabul etmeliyiz ki İslam Hukuku, “Kamu ve Özel” tarzındaki bir taksim ve tasnifi tam olarak benimsememektedir. Mesela, İslam Hukukundaki temel başlıklardan “Muâmelât” bahsinin, Modern Hukukun hem “Borçlar” hem “Eşya” hem “Ticaret” hem de “İş” hukukunun sahasına girebilen konular › bulunabilmektedir. Bu yüzden yap lan taksimat, fazla detaya dalmadan konunun genel › ağırlığını ve benzer meselelerin çokluğunu dikkate alarak yapılmıştır.
Genel itibariyle planını arz etmeye çalıştığımız bu bölümde ise Rebî’a’n n › görüşlerini tesbit ederken özellikle Sahnûn’un (ö. 240/870) el-Müdevvenetü’l-kübrâ, İbn Hazm’ n (ö. 456/1063) el› -Muhallâ bi’l-âsâr, Bâcî’nin (ö. 474/1081) el-Müntekâ şerhu’l-Muvattâ’, İbn Kudâme’nin (ö. 620/1223) el-Muğnî, Nevevî’nin (ö. 676/1277) el-Mecmû’ şerhu’l-Mühezzeb adlı eserlerinden yararlandık. Bu kaynakların yanı sıra özellikle İmam Mâlik’in görüşleri için gene Mâlik’in (ö. 179/795) el-Muvattâ’ı ve İbn Rüşd’ün (ö. 595/1129) Bidâyetü’l-müctehid ve nihâyetü’l-muktesıd adlı eserlerine başvurulmuştur. Bunun haricinde diğer baz › klasik fıkıh kaynakları da kullanılmıştır.
BİRİNCİ BÖLÜM
REBÎ’ATÜ’R-RE’Y’İN HAYATI VE İLMİ KİŞİLİĞİ
I. DOĞUMU, YETİŞMESİ ve VEFATI
Tam ad ; Ebû Osman Re› bî’a b. Ebû Abdurrahman Faruk et-Teymî’dir. Münkediro-ğullar ’n n mevlâs idi› › › 1. Kendisinden hadis öğrendiği sahâbî Sâib b. Yezîd’in 82 (701) y›l n› -da vefat ettiği dikkate al›narak Medine’de 70 (689) y›l ci› var n› da doğduğu söylenebilir. Ba-bas›n n ad› ›n n Fer› ruh olmas n› dan Fars as l› l ol› duğu anlaşılmaktad r.› 2
Rebî’a’n n› , babas ile› aralarında geçen ilginç bir olay anlatılır. Anlatıldığına gore; Rebî’a’n n babas Ferrûh› › , Emeviler döneminde han m n n yan na 30 bin dinar b rakarak bir › › › › › birlikle Horasan taraf na sefere ç kar› › . O zaman annesi Rebî’a’ya hamiledir. Ferrûh 27 y l › sonra elinde bir m zrakla evine geri döner. At ndan iner ve elindeki m zrakla kap ya vurur. › › › › Kapıyı Rebî’a açar. Karşısında mızraklı bir adam görünce evi basmaya gelen birisi olduğunu düşünerek tartışmaya başlarlar. Tabii Ferrûh da kendi evi olduğu için durumu anlamaz ve O da Rebî’a’ya karşılık verir aralarında kavga çıkar. Gürültüyü ve kargaşayı duyanlar yardıma koşarlar. Mâlik ve bazı ileri gelenler de Rebî’a’ya yardıma gelirler. Mâlik bu evin Rebî’a’n n › evi olduğunu söyleyerek araya girer. Bu esnada tüm bu kargaşaları duyan Rebî’a’nın annesi dışarı gelir, olanları ve ikisinin baba oğul olduğunu aç klar. Sonra hep birlikte k› ucaklaşıp ağlaşırlar. Daha sonra Ferrûh han m na onun yan nda › › › bıraktığı 30 bin dinarı ne yaptığını sorar. Hanımı da o parayı Rebî’a’nın yetişmesi için harcadığını göstermek ve Rebî’a’nın nasıl bir âlim olduğunu ispatlamak için kocasını Rebî’a’nın ders halkasına gönderir. Bunu gören Ferrûh çok duygulanır ve bıraktığı parayı hanımının boşuna harcamadığını görünce çok sevinir.3
Zehebî bu hikayeyi Rebî’a’nın 27 yaşındayken Medine’nin ileri gelenlerine ders anlatacak durumda olmadığı, o esnada Mâlik’in olaya müdahale etmesinin mümkün
1
İbn Sa‘d, et-Tabakâtü’l-kübrâ, el-Mütemmim, 320; Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl fî esmâi’r-ricâl, II, 123; Zehebî, Siyerü a’lâmi’n-nübelâ, VI, 89; Zehebî, Târihu’l-İslâm, VIII, 417; Zirikli, el-‘lâm, III, 42.
2
Özen, Şükrü, “Rebî’a b. Ebî Abdirrahman”, yayınlanmamış araştırma, s. 1.
3
olmayacağı çünkü bu durumda Mâlik’in o yıllarda henüz ya doğmamış ya da çok küçük bir çocuk olması gerektiği ve bırakılan paranın geçen yıllarla karşılaştırılması gibi noktalardan tenkit ederek as l› s z bu› lur. Ancak içinde yer alan baz ay› r n› t›lar n mey› dana gelmiş olabile-ceğini ifade eder.4
Rebî’a’n n› 136/753 yılında Enbâr’da vefat ettiğini söyleyenler var ise de, Medine’de vefat ettiği haberleri de mevcuttur.5
II. FIKIH TAHSİLİ ve İLMİ KİŞİLİĞİ
Rebî’a, Enes b. Mâlik ve Sâib b. Yezîd (ö.82/701) gibi sahâbîlerden ve Saîd b. Mü-seyyeb (ö. 93/711), Kas m b. Mu› hammed b. Ebû Bekir (ö. 108/726), Sâlim b. Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Dînâr, Atâ b. Ebû Rebâh (ö. 114/732), Saîd b. Cübeyr (ö. 95/714), Ab-durrahman b. Ebû Leylâ (ö. 83/702), İbn Ebû Müleyke (ö. 117/735), Süleyman b. Yesâr (ö. 107/725), Atâ b. Yesâr (ö. 103/721), Vehb b. Münebbih, Mekhûl b. Ebû Müslim eş-Şâmî (ö. 112/730) gibi tâbiîn büyüklerinden rivayette bulundu.6
Kendisinden İmam Mâlik (ö. 179/795), Süfyân es-Sevrî (ö. 161/778), Evzâî (ö. 176/792), Leys b. Sa‘d (ö. 175/791, Şu‘be b. Haccâc (ö. 160/777), Hammâd b. Seleme (ö. 167/784), Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (ö. 143/760), k›raat imam Nâfi‘ b. Ab› durrahman, İbn İshak (ö. 151/768), İbnü’l-Mübârek (ö. 181/797), İbnü’l-Münkedir (ö. 131/748), Süfyân b. Uyeyne gibi pek çok âlim hadis rivayet etti.7
Kuvvetli yapılı, güzel sözlü bir kişi idi. Çok konuşur, hem de iyi konuşurdu. Bazıları onun bu konuşmas n n bazen b kk nl k getirecek › › › › › kadar uzun olduğunu söyleyerek tenkit etmişlerdir. Fakat bunun onun etkili ve güzel konuşmasından dolayı bir nevi taş atma olduğu ileri sürülmüş ve bunun için de onun görüşlerini benimsemeyip tenkit edenlerin bile ona geveze demedikleri delil olarak gösterilmiştir. Bununla ilgili olarak Leys b. Sa‘d’›n
4
Zehebî, Siyerü a’lâmi’n-nübelâ, VI, 94-95; Zehebî, Târihu’l-İslâm, VIII, 419.
5
İbn Sa‘d, a.g.e.,, el-Mütemmim, 323; Mizzî, a.g.e., II, 130; Zehebî, Târihu’l-İslâm, VIII, 423; Zirikli, a.g.e., III, 42.
6
Mizzî, a.g.e., II, 124; Zehebî, Siyerü a’lâmi’n-nübelâ, VI, 89; Zehebî, Târihu’l-İslâm, VIII, 418;Özen,
a.g.ç., s. 1.
7
Mizzî, a.g.e., II, 124-125;Zehebî, Siyerü a’lâmi’n-nübelâ, VI, 89-90; Zehebî, Târihu’l-İslâm, VIII, 418; Özen, a.g.ç., s. 1.
İmam Mâlik’e gönderdiği bir mektupta Rebî’a’yı tenkit ettiği fakat onun sağlam bir akıl sahibi ve beliğ bir konuşma tarzının olduğundan bahsettiği örnek gösterilir.8
Rebî’a, tâbii’nin yedi fukahas ndan ilim alanlardan biridir. Bu bak mdan onun, eser › › ve rivayet f kh n b› › › ildiğinden bahsedilir. Hadis-i şerifleri sadece ezberlemek için almamış, onun üzerine yeni görüşler bina etmek için uğraşmıştır.9
Medine ehlinin amelini delil itibar etmek hususunu ilk ortaya koyanlardan biri olarak kabul edilmektedir. Ona göre Medine’de ma'mul ve meşhur olan re’y, meşhur sünnet demektir. Meşhur sünnet ise haber-i vahide takdim olunur.10
Rebî’a, sünneti reddetmez, onu da hüccet olarak kabul eder. Ancak hadisin s hhati › üzerinde titiz davran rd . K yas, istihsan, maslahat gibi re’ye dayanan› › › yollarla hüküm ve fetva vermekten çekinmezdi.11 Hz. Ömer’den gelen re’y ve tefekkür tarzını benimsemiş ve Sa’id b. el-Müseyyeb ile yaptıkları bir münakaşada kendisine : “Sen Iraklı mısın?” dedirtecek kadar bu metodu geliştirmiştir.12 Rebî’a, bilgisiz kişilerin fetva vermesinden de çok üzüntü duyar, yeri geldiğinde bunu da aç kça ifade ederdi.› 13
Baz mü› ctehitler aras nda › olan tartışmalar ve ihtilaflar, aralarındaki ictihad metodunda farklılığın gündeme gelmesine neden olmuştur. Hüküm istinbat konusunda Med› ine'de Rebî’a ile Muhammed b. Şihab ez-Zühri arasında İslâmi konular üzerinde tartışmalar çıkmıştı. Bu tartışmalar, Medineli birçok fakihin Rebî’a'n n› meclisinden ayr lmalar na ve Rebî’› › a'y › "Rebî’atü'r Rey" diye lakaplandırmalarına neden olmuştur. Rebî’a, re’yin dindeki önemini, “Nas l ki Al› lah kitap indirdiği halde sünnete bir yer ay r› mışsa, Hz. Peygamber de sünnet vazettiği halde re’ye bir yer ay r› mışt r” söz› leriyle dile getirmiştir. Re’y metoduna başvur-man n ken› disine hadis rivayetinin sorumluluğundan daha kolay geldiğini söylemiş, bin ki-şinin bin kişiden rivayet ettiğinin bir kiki-şinin bir kişiden rivayet ettiğinden daha hay r› l ol› -duğunu ve tek kişinin rivayetinin sünnetin elden ç k› mas›na sebep olacağın be› lirterek, top-lumda yerleşen dinî kurallar n de› lil olma aç›s n› dan gücüne vurgu yapmışt r.› 14
8
Ebû Zehra, İmam Mâlik, 114.
9
Ebû Zehra, a.g.e., 115.
10
Ebû Zehra, a.g.e., 117.
11
Karaman, Hayreddin, İslam Hukuk Tarihi, 161.
12
Karaman, a.g.e., 171.
13
İbn Kayyim, İ’lâmü’l-muvakkiîn, IV, 207.
14
Ancak Rebî’a’n n re’yi Irakl lar n re’yinden farkl olup, muhtelif nasslar esas › › › › al narak halk n pr› › oblemlerinin çözülmesi demek olan mesâlih-i mürsele esas na › dayanmaktayd .›15
Rebî’a, geçmiştekilerin bazı fetvalarına muhalefet etmeye başlayınca bu baz › alimlerin ve Mâlik’in pek hoşuna gitmedi ve bu nedenle Mâlik, Rebî’a’n n ders › halkas ndan ayr ld .› › ›16
İbnü’n-Nedîm, Rebîa’nın Ebû Hanîfe’den ilim öğrendiğini, ancak ondan önce vefat ettiğini söylemesine karşın Muhammed Ebû Zehrâ, bunun doğru olamayacağını delilleriyle birlikte ortaya koyar.17
Yahyâ b. Saîd el-Ensârî, Rebîa’dan daha zeki birini görmediğini, Basra Kad›s › Sevvâr b. Abdullah el-Anberî, Hasan-ı Basrî ve İbn Sîrîn dahil Rebîa’dan daha bilgilisini tan›mad›ğını, İbnü’l-Mâcişûn sünneti Rebîa’dan daha iyi bilen birine rastlamad›ğın , Ubey› -dullah b. Ömer de onun zor meseleleri halleden dönemin en büyük âlimi olduğunu ifade et-miştir. Hocas K› as m b. Mu› hammed, kendisine sorulan sorular n ce› vab n Kur’an ve Sün› › -net’te bulamad›ğı zaman Rebîa’ya veya Sâlim’e sorulmas›n › tavsiye ederdi. Leys b. Sa‘d ise İmam Mâlik’e gönderdiği mektupta görüşüne kat l› masa bile Rebîa’nın sağlam bir muhâkeme gücüne, beliğ bir lisana, ve ahlâki erdemlere sahip çok iyi bir kimse olduğunu söylemiştir. Mâlik de, Rebîa öldükten sonra f k› h n ta› d›n n› kalmad›ğın› söylemiştir.18
15
Ebû Zehra, a.g.e., 39.
16
Ebû Zehra, a.g.e., 116-119.
17
Ebû Zehra, a.g.e., 115-116.
18
İbn Sa‘d, a.g.e.,, el-Mütemmim, 320-324; Mizzî, a.g.e., II, 123-131;Zehebî, Siyerü a’lâmi’n-nübelâ, VI, 89-96; Zehebî, Târihu’l-İslâm, VIII, 417-423;Zirikli, a.g.e., III, 42; Özen, a.g.ç., s. 1-3
III. İMAM MÂLİK İLE MÜNASEBETİ
İmam Mâlik, daha çok küçük yaşta iken ilim öğrenmeye istekli idi. Bu nedenle annesi onu Rebî’a’n n› ders halkasına göndermiştir ve böylece Mâlik Rebî’a’dan ders almaya ve re’y fıkhını öğrenmeye başlamıştır.19
İmam Mâlik, esas mesâlih› -i mürsele olan re’y fıkhını Rebî’a’dan öğrenmiştir.20 Bunun yan s ra› › eser, hadis fıkhını da almıştır. Fakat İmam Mâlik bununla yetinmeyip kendisini bu alanda geliştirmiştir.21
Mâlik, üstadı Rebî’a’ya karşı çok saygı gösterirdi. Onun ders halkasında konuşmaz, bir soru sorulunca hemen cevap vermeye kalkmazd . Sultan yani idareci kendisini › çağırdığında ona danışmadan gitmezdi.22
İmam Mâlik başlarda Rebî’a’nın yöntemini yadırgamaz, kabul ederdi. Fakat sonraları farklı hocalardan dersler alıp, kendini iyice geliştirip olgunlaşınca bazen Rebî’a’ya muhalefet etmeye, tartışmaya başladı. İmam Mâlik, meydana gelen olaylara eserden bir cevap bulursa onunla fetva verir eğer eserden bir cevap bulamazsa o zaman k yas yoluyla cevap verirdi. Rebî’a ise› , geçmişlerin bazı fetvalarına muhalefet ediyordu. Zamanla Mâlik’in buna can s k ld ve dayanamad . Her ne kadar kendisi de re’y f kh n › › › › › › › › benimsemiş ise de, geçmişlerin fetvalarına aykırı yol tutmak istemedi ve bu nedenle Rebî’a’n n ders halkas ndan ayr ld .› › › ›23
İmam Mâlik’in ders vermeye başlamasını ilginç bir olaya bağlayanlar vardır. Buna göre; İmam Mâlik 17 yaşında iken ders esnasında Rebî’a’ya bir soru sorar, Rebî’a’da onu azarlar. Bunun üzerine Mâlik öfkelenerek kalkıp öğle vakti yalnız oturur. Onu yaln z› görenler yanında oturmaya başlamış böylelikle akşam vaktine kadar İmam Mâlik’in yanında 50 kişi ve hatta daha fazla kişiden oluşan bir cemaat meydana gelmiştir. Ertesi gün de bu sayı artınca İmam Mâlik ders okutmaya başlamışt r› . Muhammed Ebû Zehra, İmam Mâlik’in hocalarından ders alma süreleri hesaplandığında 17 yaşında ders okutmaya başlayamayacağı ayrıca İmam Mâlik’in ders okutmaya başlamadan önce içinde Rebî’a’n n ›
19
Ebû Zehra, a.g.e., 30.
20
Ebû Zehra, a.g.e., 39.
21
Ebû Zehra, a.g.e., 117.
22
Ebû Zehra, a.g.e., 117.
23
da bulunduğu 70 kadar üstadından ders verebileceği ile ilgili olurlar n almadan ders › › vermeye başlamadığını da delil göstererek İmam Mâlik’in ders vermeye başlaması ile ilgili olan bu olayın gerçek olamayacağını söyler.24
İmam Mâlik, Rebî’a’n n re’y› -kıyas taraftarı olmasını ayıplamıyordu. Eğer bir mesele hakkında geçmişlerden yani sahabe ve tabiînden bir görüş yoksa Rebî’a’nın yöntemini beğeniyordu. Fakat eskilerin bir görüşü var da Rebî’a ona karşı bir görüş ortaya atıyorsa, o zaman Rebî’a’ya karşı çıkıyordu.25
İmam Mâlik, el-Muvatta’ adl e› serinde Rebî’a’dan rivayetlerde bulunur ve her ne kadar muhalefet etse de Mâlik’in f kh nda Reb› › î’a’n n etkisi kendisini göstermektedir.›
IV. KADILIK GÖREVİ
Abbâsî Halifesi Ebü’l-Abbas es-Seffâh taraf n› dan görevlendirilmek üzere Enbâr’a davet edilmesi her iki hânedanla iyi geçindiğini göstermektedir. Seffâh’ n ka› d›l k tek› lifini, ayr›ca hediyesini kabul etmeyip Irak’ta kald›ğı süre içinde hadis rivayet etmedi ve fetva vermedi. Resmî bir görev ald›ğı bilinmemekle birlikte baz âlim› lerle beraber Medine kad›-s›n n mu› hakeme meclisinde haz r bu› lunduğu bildirilmektedir.26
V.DİĞER İLİMLERDEKİ YERİ
Özellikle hadis rivayeti konusunda kendisini göstermiş ve pek çok hadis nakletmiştir. Hadis ve f›k h ala› n n› daki birikimiyle geç dönem tâbiîn neslinin önde gelen müctehid fakihleri aras n› da yer almıştır.27
Kelâm tartışmalar›n n ye› ni şekillenmeye başlad›ğı bir dönemde yaşayan Rebîa’n n › bu konudaki baz meseleler› le ilgili kanaatleri bilinmektedir. Meselâ müteşâbih âyetleri te’vilsiz kabul etmek gerektiğini, Rahmân’ n ar› şa istivâ ettiği hakk n› daki âyet hakk nda ›
(Tâhâ 20/5) bir soruya cevap olarak Allah’ n na› s l is› tivâ ettiğinin ak l› la bilinemeyeceğini, Hz. Peygamber’in görevinin tebliğ etmek ve ümmetin görevinin de uymak olduğunu
24
Ebû Zehra, a.g.e., 41-42.
25
Ebû Zehra, a.g.e., 119.
26
15 Nolu dipnot.
27
miştir. Kader tartışmalar›na kat›lanları eleştirmiş, Gaylân ed-D›maşk› ile Allah’ n kö› tülük-leri dilemesi konusunu tartışmışt r› .28
28
İKİNCİ BÖLÜM
İMAM MÂLİK’İN GÖRÜŞLERİYLE MUKAYESELİ OLARAK REBÎ’ATÜ’R-RE’Y’İN FIKHÎ GÖRÜŞLERİ VE İCTİHATLARI
I. İBADET ALANINDAKİ GÖRÜŞLERİ
A. TAHÂRET
1. Abdestte Sular n Durumu›
Rebî’a, eşek ve katırın artığı ile abdest almakta bir beis olmadığı görüşündedir.29
İmam Mâlik’in de eşek, katır ve bunun dışındaki hayvanların artıklarıyla abdest almakta bir beis görmediği bildirilmiştir. Hatta bununla ilgili olarak, İmam Mâlik’in bir köpeğin yaladığı kaptan abdest aldığı, namaz kıldığı ve hiçbir zaman da bu namazını iade etmediği nakledilmektedir.30
Ayr ca bu k› onu ile ilgili olarak ibn Vehb İmam Malik’in şöyle dediğini nakleder: “Su az olduğunda köpeğin artığından abdest almak hoşuma gitmiyor. Havuz gibi su çok olduğunda abdest almakta bir beis yoktur.”31
Aynı şekilde İmam Mâlik, Hz. Peygamber’in kedi hakk nda› :
“Kedi pis değildir, evinizde serbest dolaşır”32 hadisi ile ilgili olarak: “Bunda bir mahzur yoktur. Ancak kedinin ağzında bir pislik olması halinde câiz değildir”33 demiştir. 29 Sahnûn, el-Müdevvenetü’l-kübra, I, 5-7. 30 Sahnûn, a.g.e., I, 5-7. 31 Sahnûn, a.g.e., I, 5-7.
Rebî’a ve Mâlik, köpeğin salyalarının elbiseye değmesinde bir beis olmadığı görüşündedirler.34
Rebî’a’ya göre; suyun içine herhangi bir necaset düşse bile, o suyun rengi, tad ve › kokusunda bir değişiklik yoksa, o suda abdest alınabilir. Eğer suyun tadında ve renginde değişiklik varsa; onun kokusunu giderecek kadar su oradan alınır, boşaltılır ve abdest al n r.› › 35
Ebû Hureyre’den rivayet edilen bir hadiste şöyle buyrulur:
“Sizden herhangi biriniz sak n durgun suya bevledip sonra o suda y kanmas n.” › › › 36
İmam Mâlik’ten necis bir şeyin girdiği sular hakkında farklı rivayetler gelmiştir.
Bir rivayette; içine necis bir şeyin girdiği fakat renk, tad ve kokusundan birisini değiştirmediği sular hakkında, az olsun çok olsun bu suyun temiz olduğu görüşü vardır.37
Az necasetin girdiği az su hakkında İmam Mâlik’ten;
- O suyun necis olduğu
- Bir vasfı değişmemek şartı ile necis olmadığı - mekruh olduğu şeklinde üç farklı rivâyet vardır.38
Bunun yanı sıra diğer kaynakları da incelediğimizde İmam Mâlik’in bu durumun mekruh olduğu ile ilgili rivâyetlerin ağır bastığı görülmektedir.
32
Ebû Dâvud, “Tahâret”, 38/75;Tirmizî,“Tahâret”, 69.
33 Mâlik, el-Muvatta’,“Tahâret”, 13. 34 Sahnûn, a.g.e., I, 5-7. 35 Sahnûn, a.g.e.,I, 101- 102. 36
Buhârî, “Vudû’”,239;Ebû Dâvûd, “Tahâret”, 69. 37
İbn Rüşd, “Bidâyetü’l-müctehid ve nihâyetü’l-muktesid.”, I, 30.
38
İmam Mâlik’e yağmur yağan ve orada koyun veya hayvanların ölüsünün bulunduğu bir kuyu hakkında soru sorulduğunda Mâlik, oradan su içmeyi hoş karşılamadığını ve onunla gusledilmeyeceğini söylemiştir. İmam Mâlik içinde zehirli keler veya fare bulunan Medine kuyular ndan birisi için ise; “ Onun suyu düzel› inceye kadar ondan su çekilir” demiştir. Yani suyun temizlendiğine kanaat gelinceye kadar su çekilir ve temizlenir.39
İmam Mâlik, birikinti suda cünüb olan kişinin gusletmesini mekruh görmüştür.40
Bir adam yolculuk yaparken abdest almas gereken bir su b› irikintisi veya kuyu bulur ve bu suyu kirli veya bulan k görür fakat kirli olma nedenini bilemezse bu suyla › abdest alabilir mi sorusuna ise;
“ Eğer kuyunun veya su birikintisinin kirlilik nedeni kuyu dibinden geliyor ise onda abdest almas nda sak nca yokt› › ur.” diye cevap vermiştir.41
İçine evcil hayvan leşi düşmüş bir sudan abdest alınıp alınamayacağı ile ilgili bir soruya ise; “O sudan ne abdest al nabilir ne de içilebilir fakat sürüler sulanabilir” cevab n › › › vermiştir.42
İmam Mâlik’e göre; bir kişi içinde hayvan leşi bulunan, tadı ve rengi değişmiş bir suda abdest al r› namaz k larsa, › vakti geçmiş dahi olsa o namaz tekrar › etmesi gerekir. 43
İşte bu nakledilen rivâyetler İmam Mâlik’in bu sular hakkında mekruh olduğu görüşünü taşıdığını göstermektedir. 39 Sahnûn, a.g.e., I, 101-102. 40 Sahnûn, a.g.e., I, 101-102. 41 Sahnûn, a.g.e., I, 101-102. 42 Sahnûn, a.g.e., I, 101-102. 43 Sahnûn, a.g.e., I, 101-102.
2. Abdestte Niyet
Rebî’a ve İmam Mâlik, abdest,44 teyemmüm45 ve gusül46 de niyetin şart olduğu görüşündedirler.47
3. Abdestte Muvalât (Azalar Ara Vermeden Y kamak)› ›
İmam Mâlik, abdestte mazmaza ve istinşakın vacib olmadığı, sünnet olduğu görüşündedir.48
Rebî’a da, ağız ve burun iç organlarından olduğu için abdest azalarından sayılmayacağı ve abdestte yıkanmasının vacib olmadığı görüşündedir.49 Rebî’a’ya göre mazmaza ve istinşak, gusülde ve abdestteki iki sünnettir.50
Mâlik, abdest al rken yüzünü ve ellerin› i yıkayıp sonra başını ve ayaklarını yıkamayı terk edip, bu durum abdestin suyu kurumasına kadar uzayan kişi hakkında; şayet bunu unutarak yapmışsa abdestinin üzerine bunları yapabileceğini fakat bunu bilerek terk etmişse abdesti yeniden alması gerektiği görüşündedir.51
İbn Vehb şöyle anlat r› : “Said b. el-Müseyyeb’e bir adam geldi ve şöyle dedi: “Ben cünüplükten kurtulmak için guslettim ve başımı yıkamayı unuttum.” Said mecliste bulunan birine onunla abdesthaneye gitmesini ve bir kova suyu başına dökmesini emretti ve İmam Mâlik’in şöyle dediğini söyledi: “Kim mazmaza, istinşak ve kulaklarını yıkamayı namaza kadar terk eder, namaza kalktığı zaman mazmaza, istinşak yaparsa namazı tam olur. Cünüplükten temizlenmek için gusül yapılırken mazmaza, istinşak ve kulaklar n içini mesh › etmekle, abdest alırken bunları terk etmesi eşittir. Namaza kalktığında kulakların içini mesheder.”52
44
İbn Rüşd, a.g.e., I, 15; Şevkânî, Neylü’l-evtâr, I, 157.
45
İbn Rüşd, a.g.e., I, 73.
46
İbn Rüşd, a.g.e., I, 51.
47
İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 78; Nevevî, el-Mecmû’, I, 312-313; Irâkî, Tarhu’t-tesrîb, II, 49.
48
İbn Rüşd, a.g.e., I, 17; ibn Kudâme, a.g.e., I, 83; Nevevî, a.g.e., I, 362-363; Şevkânî, a.g.e., I, 166.
49 İbn Kudâme, a.g.e., I, 83 50 Mv. F, “F trat”,XXXII, 187.› 51 Sahnûn, a.g.e., I, 79-80. 52 Sahnûn, a.g.e., I, 79-80.
İbn Vehb, Yûnus b. Yezid’den Rebî’a’nın, bunu (mazmaza, istinşak ve kulakların içini yıkamayı) unutanın abdestinin olmadığı görüşünü nakleder.53
Bu konuda Rebî’a ile Mâlik’in farklı görüşte olduklarını görüyoruz. İmam Mâlik daha sonra mesh edilmesini yeterli görürken, Rebî’a ise abdestin tekrar alınması gerektiği görüşündedir. Bunun nedeni ise;
Rebî’a’ya göre muvalât vacibtir. İmam Mâlik’e göre ise, herhangi bir özür nedeniyle muvalâtı terk etmek caizdir, yoksa caiz değildir.54
İmam Mâlik, abdest alırken suyu bitip yarıda kalan ve sonradan suyu bulan kişiyle ilgili olarak; suyu, abdest azalar kurumadan k sa bir zamanda bulursa abdes› › ti tamamlamasının yeterli olacağını, ama uzun vakit geçer, abdest azaları kurursa abdesti baştan alması gerektiğini söylemiştir.55
Aynı özelliğin gusülde söz konusu olması halinde yani vücudun bir kısmının yıkanmasından sonra diğer kısmın yıkanmasına kadar bilerek verilen ara sebebiyle önceki yerlerin kuruması halinde Rebî’a da guslün iade edilmesi gerektiğini düşünmektedir.56
Rebî’a, hayzdan veya cenabetten yıkanırken bedeninde su değmeyen, kuru bir k s m kalan veya abdest al rken bir miktar kuruluk kal› › › an, bundan sonra namazını kılmış ve vakitte geçmiş kişi ile ilgili olarak; bunu bilerek yaparsa abdesti, guslü ve namazı iade etmesi gerektiği görüşündedir. Unutarak yapan kişi ise, hatırlayınca kuru yeri yıkar, namaz iade eder, hat rlay nca y kamazsa abd› › › › esti ve guslü iade eder.”57
İmam Mâlik, gusülde başını yıkamayı unutup bunu namazda hatırlayan birisi için; suyu alıp, başını ıslattıktan sonra namazını baştan kılması gerektiğini söyler.58
53 Sahnûn, a.g.e., I, 79-80 54 Nevevî, a.g.e.,, I, 454-455. 55 Sahnûn, a.g.e.,I, 16-17. 56
Sahnûn, a.g.e., I, 88; İbn Kudâme, a.g.e., I, 140.
57
Sahnûn, a.g.e.,I, 16-17.
58
İmam Mâlik’e göre, unutma ve güç yetmeme halleri dışında muvalât vacibtir. Bu iki halde ise –verilen ara çok olmamak şartı ile- vacib oluşu ortadan kalkar. 59
4. Uykunun Abdesti Bozmas›
İbn Vehb şöyle anlatıyor: “Rebî’a’n n elinde bir pervane vard ve O› › , oturduğu yerde uyukluyordu. Elinden pervaneyi düşürdü ve abdest ald .”› 60
Buradan, Rebî’a’nın uykunun uzaması halinde abdestin bozulacağı görüşünde olduğunu çıkarabileceğimiz gibi, bazı kaynaklarda da bu görüşte olduğu nakledilmektedir.61
Mâlik’ten: “Kim secdede uyur, uykusu ağırlaşır ve uzarsa onun abdesti bozulur. Kim de hafifçe uyuklarsa onun abdesti bozulmaz”62 şeklinde bir görüş nakledilirken bir taraftan da “Yatarak veya secdede iken uyuyan kimsenin –uykusu ister uzun, ister k sa › olsun- abdest alması gerekir. Oturarak uyuyan ise, uykusu uzun sürmemişse abdest almas › gerekmez”63 şeklinde farklı bir görüş nakledilmiştir.
Mâlik, hayvan›n üzerinde uyuyan kişi için de, “Uykusu uzarsa abdesti bozulur, hafif bir şekilde uyuklarsa bozulmaz”64 demiştir.
İmam Mâlik, uykunun çoğu zaman yellenmeye sebep olduğu için abdesti bozduğu görüşünde olduğu için, uykuda – ağırlık, uzunluk ve şekil olmak üzere- üç şeye dikkat etmiştir. Bunun için, yellenme ihtimali kuvvetli olan şekillerde ne uzunluğu, ne de ağırlığı şart koşmamış, ancak bu ihtimalin zayıf olduğu şekillerde bunları şart koşmuştur.65
59 İbn Rüşd, a.g.e.,I. 24. 60 Sahnûn, a.g.e., I, 9-10 61
İbn Hazm, el-Muhallâ bi’l-âsâr, I, 225;Nevevî, a.g.e.,, II, 18.
62
Sahnûn, a.g.e., I, 9-10; İbn Hazm, a.g.e., I, 225.
63
İbn Rüşd, a.g.e., I, 42
64
Sahnûn, a.g.e., I, 9-10; İbn Hazm, a.g.e., I, 225.
65
5. Dokunmak ve Öpmenin Abdesti Bozmas›
Mâlik de, zevk alınacak her dokunuş ve öpmenin abdest alınmasın› gerektirdiğini söylemiştir. Zevk ve şehvet olmayan durumlarda da abdest gerekmez.66
Rebî’a’nın da bu görüşte olduğu rivayet edilmekle beraber,67 adam n kar s n › › › › öpmesine karşılık abdest alması gerektiğini söylediği de rivayet edilmiştir.68
İnsanın fercine dokunmak konusunda ise, Rebî’a bunun abdesti bozmadığını söyler.69
İmam Mâlik ise, bu dokunuş şehvetle olursa bozulur. Bir rivayette de avucunun içi ile dokunulursa bozulur, bunun haricinde bir şekilde dokunulursa bozulmaz.70
6. Vücuttan Bir Şey Çıkması
Rebî’a’ya göre, vücudun mûtad olan iki yerinden çıkan dışkı, idrar, mezi, yel abdesti bozar. Bunun haricinde vücuttan çıkan şeyler abdesti bozmaz.71 Bu iki yol haricinde çıkan şeyler hades değildir.72 Aynı şekilde bir yerin kanaması da abdesti bozmaz.73
İmam Mâlik de bu görüştedir.74
Rebî’a hariç alimlerin geneli kadının istihâze kanının abdesti bozduğu görüşündedirler.75
66
Sahnûn, a.g.e., I, 13; ibn Kudâme, a.g.e., I, 123-124; Nevevî, a.g.e.,, II, 30.
67
Nevevî, a.g.e.,, II, 30.
68
Sahnûn, a.g.e., I, 13; ibn Kudâme, a.g.e., I, 123-124.
69
İbn Kudâme, a.g.e., I, 116; Nevevî, a.g.e.,, II, 41-42; Şevkânî, a.g.e., I, 233-234.
70
İbn Rüşd, a.g.e., I, 45;Nevevî, a.g.e.,, II, 41-42.
71
İbn Kudâme, a.g.e., I,111;Nevevî, a.g.e.,, II, 6-7.
72
Mv. F, “Hades”,XVII, 114.
73
Şevkânî, a.g.e., I, 223.
74
İbn Rüşd, a.g.e., I, 40-41; Şevkânî, a.g.e., I, 223.
75
a. Abdestli İken Kusmak, Hacamat, Geğirmek
İmam Mâlik’e göre kusmak abdesti bozmaz. Eğer mideden gelmiş, yiyeceğin şekli değişmişse ağız yıkanır ve vücuttan veya elbiseden bir yere değerse oralar yıkanır.76
Hacamat da abdesti bozmaz. Yaln z › İmam Mâlik, hacamat yap lan yerin › yıkanmasını istiyor, silmekle yetinilmiyor. Eğer silip namaz kılmışsa aynı vakit içerisinde namaz iade eder.› 77
Rebî’a’nın kusmak, hacamat ve geğirmekle ilgili olarak bu görüşte yani abdesti bozmadığı görüşünde olduğu nakledilmiştir.78
İmam Mâlik, Rebî’a’n n mescitteyken › defalarca kusup abdestini tazelemeden namaz kıldığını gördüğünü söylemiştir.79
b. Yaran n Akmas› ›
Rebî’a, “Akıntısı kesilmiş bir yara ya da az bir eseri kıyafete bulaşmışsa; eğer manzarası kötü, kokusu değişmiş ise onu yıkar, manzarası kötü, kokusu da değişmiş değilse namaz kılmaya devam eder” demiştir.80
Ayrıca Rebîa, ağızdan çıkan kanın abdest almayı gerektirmediğini söyler. 81
İmam Mâlik, yara durduğu yerde değil de kabuğuyla oynandığında akarsa, vücutta ve elbisede değdiği yerin yıkanması gerektiğini, ancak yara sarılır ve akmazsa yıkamaya gerek olmadığını söylemiştir. Akan şeyi kesmeye, durdurmaya güç yetmezse üzerinin bir bezle sarılması gerektiğini, bundan elbiseye aşırı olmayacak derecede bir şey değerse,
76
Mâlik, a.g.e., “Tahâret”, 14; Sahnûn, a.g.e. I., 115; Bâci, el-Müntekâ şerhu’l- Muvatta’, I, 64; İbn Kudâme,
a.g.e., I, 119.
77
Sahnûn, a.g.e. I., 115-117; Nevevî, a.g.e.,, II, 54.
78
Sahnûn, a.g.e. I., 115-117; ibn Kudâme, a.g.e., I, 119;Nevevî, a.g.e.,, II, 54.
79
Mâlik, a.g.e.,”Tahâret”, 13; Ruaynî, Mevâhibü’l-Celîl, 133-134.
80
Sahnûn, a.g.e., I, 18; Ruaynî, a.g.e., I, 228-229.
81
onunla namaz kılmakta bir beis olmadığını, eğer bu aşırı derecede olursa da onu temizleyip kılmanın daha iyi olacağını söylemiştir.82
Bu durum namaz esnasında gerçekleşirse; namazın kesilip, orası yıkandıktan sonra namazın yeniden kılınması gerektiği görüşündedir. Ayr ca Mâlik’e göre; k› an yaradan akmaya devam ederse, kan siler,› sarar ve namaz k lar.› › 83
Nitekim Hz. Ömer’in yarasından kan durmadan akarken namaz kıldığı rivayet edilmiştir.84
İmam Mâlik, pirelerin kan hakk nda; › › “Eğer kan çoksa, kanı dağılmışsa ve kötüyse onu y kar, › kötü değilse onda bir beis yoktur” der.85
İmam Mâlik idrar, dışkı, ihtilam, mezi, leş yiyen kuşların dışkısı ve tane yiyen tavukların dışkısının az yada çok olmasının eşit olduğunu söyler. Şayet elbisesindeki bu pisliği namazdayken hatırlarsa; namaz keser, onu ç kar r, yeni ikametle namaz tamamlar. › › › › Aynı vakit içerisindeyse iade eder, vakit geçmişse iade etmez görüşündedir.86
7. Mesh
Mest üzerine mesh edebilmenin süresi ile ilgili konuda;
Rebî’a’ya göre, mest üzerine meshin süresi yoktur.87
İmam Mâlik’in meşhur olan görüşünde de, mesh edebilmek süreli değildir. Ayağında mest bulunan, mestlerini çıkarmadıkça ve kendisine gusül alması gerekmedikçe mesh yapabilir.88 82 Sahnûn, a.g.e., I, 18. 83 Sahnûn, a.g.e., I, 18. 84 Mâlik, “Tahâret”, 51. 85 Sahnûn, a.g.e.,I, 20-21. 86 Sahnûn, a.g.e.,I, 20-21. 87 Nevevî, a.g.e.,, I, 483. 88
İmam Mâlik’ten rivayet edilen başka bir görüşte ise, yolcu için meshin süresi yoktur, hâz r için ise sürelidir.› 89
Rebî’a şöyle demiştir: “Yüzde olan (kafada, başta) yarık tedavi edilirse onun sargısı üzerine mesh edilir.”90
İbn Kâsım, İmam Mâlik’in sarg üzerine meshedilebilece› ği görüşünde olduğunu söyler. İmam Mâlik’in İbn Vehb’ten nakledilen bir görüşü de; şakakların üzerinde bir yara ise veya acıyorsa onun üzerine mesh yapılabileceğidir.91
8. Gusül
a. Gusletmeden Önce Abdest Almak
İmam Mâlik, cünüb olan kişiye gusletmeden önce abdest almas n› ›, sadece ayaklar n y kamay gusül› › › › den sonraya b rakmas n önerirdi. › › › 92
İmam Mâlik’e gusül yapan kişinin kullandığı temiz su kabının içine gusül suyu damlarsa ne yapması gerekir diye sorulduğunda İmam Mâlik: “Bunda bir sak nca yoktur. › Çünkü kişi buna engel olamayabilir.” diye cevap vermiştir.93
Hz. Âişe bir rivâyetinde şöyle anlatmıştır.
“Rasûlullah (s.a.v.) cünüblükten kurtulmak için yıkanacağı zaman, önce ellerini yıkamakla başlar, sonra sağ eliyle sol eline su döküp bacaklarının arasını yıkar, sonra namaz abdesti gibi abdest al rd . So› › nra suyu al p parmaklar ile saçlar n n aras n ovar ve › › › › › › üç kere başına su dökerdi. Sonra bütün vücuduna su dökerdi.”94
89 Nevevî, a.g.e.,, I, 483-484. 90 Sahnûn, a.g.e., I, 23. 91 Sahnûn, a.g.e., I, 23. 92 Sahnûn, a.g.e., I, 28-29. 93 Sahnûn, a.g.e., I, 28-29. 94
İmam Mâlik: “Bir kad n cünüb olur, gusletmeden hay› z olursa cenabet için gusletmesi gerekmez. Hayz müddeti bitince guslünü yapar” demiştir.95
İmam Mâlik’in bu konu hakkındaki tüm görüşlerinin Rebî’a ile aynı olduğu bildirilmektedir.96
Rebî’a, âdeti kesilmiş fakat henüz yıkanmamış bir kadınla birleşmeyi, kadın yıkanıncaya kadar men etmiştir.97
İmam Mâlik de gusletmeden cima’nın caiz olmadığı görüşündedir.98
b. Cünüb Olan Kişinin Yatmadan Önce Abdest Alması
Rebî’a’ya göre; cünüb olan kişi yemek yemek isterse ellerini bileklerine kadar y kamas yeterlidir.› › 99
Aynı şekilde İmam Mâlik’e göre de, cünüb olan kişi yemek yemek isterse, sadece ellerini y kamas yeterlidir. › › 100
İmam Mâlik’e göre; ister gece ister gündüz olsun cünüb olan kişi uyumak isterse abdest almas gerekir. › 101
Hz. Âişe’den şöyle rivayet edilmiştir:
“Sizden kim zevcesiyle münasebette bulunduktan sonra gusül yapmadan uyumak isterse, namaz abdesti gibi abdest almadan uyumas n.”› 102
95 Sahnûn, a.g.e., I, 28-29. 96 Sahnûn, a.g.e., I, 28-29. 97
İbn Hazm, a.g.e., II, 173-174, X,81;Nevevî, a.g.e.,, II, 370.
98
İbn Rüşd, a.g.e., I, 63;Nevevî, a.g.e.,, II, 370.
99 Sahnûn, a.g.e., I, 30-31. 100 Sahnûn, a.g.e., I, 30-31. 101 Sahnûn, a.g.e., I, 30-31. 102
c. Gusulde Niyet
Rebî’a’ya göre; bir adam Cuma günü cünüb olarak sabahlasa ve sabah cenabet guslü için değil, Cuma için gusül yapsa, tekrar cenabet guslü yap ncaya kadar bu, cenabet › guslü yerine geçmez. Bu kişi namaz kılsa bile namazı iade eder. 103
Bu da bize Rebî’a’nın gusülde niyetin şart olduğu görüşünde olduğunu gösterir.
İmam Mâlik de, gusülde niyetin şart olduğu görüşündedir.104
9. Teyemmüm
Rebî’a ve Mâlik, teyemmümde niyetin şart olduğu görüşündedirler.105
Rebî’a, abdest alması gereken fakat yanında sadece içebileceği kadar suyu olan bir kimsenin, suyu içmeye ayırarak teyemmüm yapabileceği görüşündedir.106
Mâlik de aynı görüşü savunmuştur.107
Cumhûr, abdestli kişinin yapabileceği şeyleri, Kur’an’a dokunmak ve okumak, mescide girmek, tavaf etmek gibi, teyemmümlü iken de yapabileceği konusunda ittifak etmiştir. Rebî’a ve Mâlik de bu görüştedirler.108
Bir teyemmümle iki namaz k l nmas konusunda ise;› › ›
Rebî’a’ya göre, bir teyemmümle ancak bir farz namaz k l nabilir.› › 109
103 Sahnûn, a.g.e., I, 32. 104 İbn Rüşd, a.g.e., I, 51. 105
İbn Rüşd, a.g.e., I, 73; İbn Kudâme, a.g.e., I, 78,158.
106
Sahnûn, a.g.e., I, 42-45.
107
Sahnûn, a.g.e., I, 42-45.
108
İbn Rüşd, a.g.e., I, 79; İbn Kudâme, a.g.e., I, 169.
109
İmam Mâlik’e göre de, bir teyemmümle iki farz namaz k l namaz› › . İki kaza namazı hakkında ise İmam Mâlik’ten, hem caizdir, hem değildir diye iki görüş vardır. Biri farz diğeri sünnet olan iki namaz hakkında ise, meşhur olan görüşü, eğer önce farz k l n rsa caiz › › › olduğu, önce sünnet kılınırsa caiz olmadığı şeklindedir.110
Yolcu iken teyemmüm yapmış birisi suyu bulursa,
Rebî’a, namaz vakti içinde bulursa namazı iade etmesi gerektiği, namaz vakti çıktıktan sonra bulmuşsa iade etmesi gerekmediği görüşündedir.111 Rebî’a, suyu bulmakla abdestin fesada uğradığını söyler.112
İmam Mâlik ise, namaz vakti çıksın ya da çıkmasın hatta hemen selam verdikten sonra bulmuş dahi olsa iade etmesine gerek yoktur.113
10. Hayz
a. Hayz ve Temizlik süresi
Rebî’a, kad›n n hay› z düşüncesiyle ancak onbeş gün namazı terk edebileceği, onbeşinci gece guslünü yapıp namaza başlaması gerektiği görüşündedir.114
Ayrıca kadının iki hayz arasındaki temizlik süresinin en kısasının 15 gece olduğunu söyler.115
İmam Mâlik’ten de hayz süresinin en uzununun onbeş gün olduğu rivayet edilmiştir. Temizlik süresinin en kısası ile ilgili olarak ise; on gün, sekiz gün, onbeş gün şeklinde değişik rivayetler vardır.116
110
İbn Rüşd, a.g.e., I, 79.
111
Nevevî, a.g.e.,, II, 306.
112
Şevkânî, a.g.e., I, 311.
113
Nevevî, a.g.e.,, II, 306; Şevkânî, a.g.e., I, 311-312.
114 Sahnûn, a.g.e., I, 49-52. 115 Sahnûn, a.g.e., I, 49-52. 116 İbn Rüşd, a.g.e., I, 56.
Sar ve bulan k renkli s v lar konusunda ise, Rebî’a ve Mâlik, hayz süresi içeris› › › › inde gelirse bunlar hayzdand r. Hayz günlerinden sonra, normal olmayan zamanlarda görülürse › bu hayz değildir.117
b. Hamile Kad n n Kan Görmesi › ›
Rebî’a’ya göre; hamile kadın kan gördüğü zaman ister doğumdan önce olsun isterse doğumdan sonra olsun namaz kılmaz.118
İmam Mâlik’e göre de; hamile kadının aybaşı halini (hayz kanını) görmesi mümkündür.119
Mâlik’e göre; hamile kadının kanı uzun sürdüğü zaman bunun hükmü, hayz halinde olan normal kad n n hükmüdür. Yani bu kad n hayz halinin en uzun olan süresinin bitimi› › › ni bekleyecek ve bu süre dolduktan sonra kan yine gelirse istihâzal say lacakt r.› › › 120
Buna delil olarak da, Hz. Âişe’nin: “Kan gören hamile kadın namazı bırakır” sözü gösterilir.121
c. İstihâze
Rebî’a, istihâzeli kad n n hayz hali bittikten sonra bir kez g› › usletmesinin yeterli olduğu görüşündedir.122
İmam Mâlik de Rebî’a ile ayn› görüştedir.123
Rebî’a ve Mâlik’e göre, kad n hayz kan ndan gusül abdesti ile temizlendikten › › sonra, istihâze haricinde temizliği bozacak bir şey ortaya çıkıncaya kadar, farz ve
117
İbn Kudâme, a.g.e., I, 202;Nevevî, a.g.e,, II, 395-396.
118
Sahnûn, a.g.e., I, 54-55.
119
İbn Rüşd, a.g.e., I, 58-59.
120
Sahnûn, a.g.e., I, 54-55; İbn Rüşd, a.g.e., I, 58-59.
121
Mâlik, a.g.e., “Tahâret”, 100.
122
İbn Kudâme, a.g.e., I, 220-221.
123
nafilelerden istediği kadar namaz kılabilir.124 İstihâzeli kadının her namaz için abdest almasını vacib değil, müstehab olduğu konusunda da aynı görüştedirler.125
B. NAMAZ
1. Üzerinde Necaset Olan Bir Elbise ile Namaz K lmak›
Elbisesinde kan olan birinin namaz k lmas hakk nda:› › ›
Rebî’a, elbisesine idrar, dışkı, akıntı gibi şeylerin bulaştığı kişinin namazı kılması ve bitirmesi hakkında, idrar ve dışkı bulaşmış elbiseyle namaz kılan kişi, namazını iade eder. Fakat vakit geçmişse iade etmesine gerek yoktur düşüncesindedir.126
Elbisesine hayz veya başka bir kan bulaşmış ve bunu namaz kılarken gören kişinin durumu hakkında İmam Mâlik, namaz vakti geçmişse ve onu çıkaramıyorsa onda bir beis olmadığı, şayet kan çoksa ve onu çıkarmışsa kılmakta olduğu namaza kaldığı yerden devam edebileceği görüşündedir.127
Rebî’a, pirelerin kanının bulaştığı elbise konusunda ise; görünüşü kötü ve kokusu değişmişse yıkanması gerektiğini, görünüşü kötü değil, kokusu da değişmemişse namazına devam etmesinde bir beis olmadığını söyler.128
Üzerinde necaset olan bir elbise ile namaz k l p bunu sonradan fark eden k› › işinin durumu ile ilgili olarak Rebî’a ve Mâlik, necaset ister elbisesinde isterse bedeninde olsun fark etmez, eğer vakit varsa namazı iade etmesi gerektiği görüşündedirler.129 Vakit geçmiş ise de, iade etmesine gerek yoktur.130
124
Nevevî, a.g.e.,, II, 535.
125
İbn Rüşd, a.g.e., I,66; İbn Kudâme, a.g.e., I, 206.
126 Sahnûn, a.g.e.,I, 20-21. 127 Sahnûn, a.g.e.,I, 20-21. 128 Sahnûn, a.g.e.,I, 20-21. 129
Sahnûn, a.g.e., I, 33-34; İbn Kudâme, a.g.e., I, 402.
130
İmam Mâlik’ten necâsetten tahâretin farz olmayıp sünnet-i müekkede olduğu ve farz olup unutma halinde bu farziyetin sâkıt olacağı şeklinde iki ayrı görüş rivayet edilmiştir.131
2. Necis Olan Bir Toprakla Yap lan Tey› emmümle K l nan Namaz› ›
Rebî’a ve İmam Mâlik necis bir toprakla yap lan teyemmümle k l nan namaz › › › hakkında; vakit varsa namazı iade etmesi gerektiği görüşündedirler. 132
3. Bir Teyemmüm ile İki Namaz K lman n Hükmü› ›
Rebî’a’dan bir teyemmüm ile ancak bir vakit namaz kılınabileceği görüşü rivayet edilmiştir.133
Mâlik, bir kişi bir teyemmüm ile ancak bir farz namazı kılabilir görüşündedir.134 İmam Mâlik’in bu görüşünün sebebi olarak da, her namaz vakti girdikçe suyu aramanın vücûbiyetini benimsemesi gösterilmiştir.135
4. Ezan ve Kamet
Rebî’a ve Mâlik’e göre, kad nlara› ne ezan ne de kamet vard r.› 136
Bir rivayete göre ise; İmam Mâlik kadınlara kameti istihsan (iyi) görmüştür.137
Rebî’a yolculukta kamet getirmeyi unutanın namazının geçerli olup olmadığı ile ilgili soruya “Evet, geçerlidir.” cevabını vermiştir.138
131 İbn Rüşd, a.g.e.,I, 81. 132 Sahnûn, a.g.e., I, 36. 133 Sahnûn, a.g.e., I, 48-49 134
Sahnûn, a.g.e., I, 48-49; İbn Rüşd, a.g.e., I, 78.
135 İbn Rüşd, a.g.e., I, 78. 136 Sahnûn, a.g.e., I, 59. 137 İbn Rüşd, a.g.e., I, 118. 138 Sahnûn, a.g.e., I, 61
İmam Mâlik de, kamet getirmeyi unutup namaz kılan bir kişi için bunun bir sakıncası olmadığı görüşündedir. Bile bile kamet getirmezse “Allah’a tevbe eder ama gene de sak ncas yoktur› › .” demiştir.139
Buradan da Rebî’a ve Mâlik’in, kametin hükmünün farz olmadığı konusunda aynı görüşte oldukları anlaşılmaktadır.
5. İmama Uymak ve Namazda Tekbir Almak
Rebî’a ve Mâlik, iftitah tekbirinin namazın rüknü olduğu ve tekbir olmadan namaz olmayacağı görüşündedirler.140
Cemaate uyup namaza niyet eden fakat iftitah tekbirini unutan kişi hakkında:
İmam Mâlik, namazın sahih olacağı, imamın imam olduğu kişilerin tekbirini taşıdığı ve kişi başlarken unutmuş dahi olsa imamla bunun tamamlanmış olacağı görüşündedir.141
Rebî’a ise, ihtiyaten iade etmesi gerektiği görüşündedir.142
İmam Mâlik’e göre; bir kişi, imam cemaatle birlikte namazdayken gelir ve rükû tekbirine yetişirse, rükudaki tekbiri iftitah tekbiri niyeti ile yapmışsa namazı geçerli olur.143 Fakat bunu iftitah tekbiri niyeti ile yapmamışsa, imamla birlikte kılmaya devam eder fakat imamdan sonra namaz tekrar k lar.› › 144 Aynı şekilde tek başına namaz kılıp da iftitah tekbirini getirdiğini hatırlamayan kişi de iki yada üç rek’at dahi kılmış olsa bile namaz n › › bozar ve yeniden k la› r.145 139 Sahnûn, a.g.e., I, 61 140 İbn Kudâme, a.g.e., I, 276. 141
Uleyş, Şerhu Minahü’l-Celîl, I, 184.
142
Uleyş, a.g.e.,, I, 185.
143
Mâlik, a.g.e., “Salât”,22 ;Sahnûn, a.g.e., I, 62-64
144
Sahnûn, a.g.e., I, 62-64.
145
İmam Mâlik, Rebî’a’yı bazen mescitte namazını tekrar ederken gördüğünü, sebebini sorduğunda ise Rebî’a’nın, “İftitah tekbirini unutmuşum.” şeklinde yanıt verdiğini nakleder.146
Rebî’a ve Mâlik, imamla cemaat aras nda küçük bir nehrin ya da yolun geçme› sinde bir sakınca olmadığı görüşündedirler.147
6. İmamlık
Rebî’a’ya göre, kad nlar imaml k yapamaz.› › 148
İmam Mâlik, kadınların,149 sarhoşun ve küçük çocukların imamlık yapamayacağı görüşündedir. Aynı şekilde aşiret camilerinde ve Cuma namazlarında kölenin imaml k › yapamayacağını söyler. Böyle bir şey olursa, hem imam hem cemaat namazı tekrar kılar. Ancak yolculuk yapılıyor ve imam olma özelliğine köleden başka uyan yoksa, kölenin imamlık yapmasında bir beis yoktur. Aynı şekilde köle, Ramazan ayındaki nafile namazlarda da imaml k yapabilir.› 150
İmam Mâlik’ten, küçük çocuğun imam olması konusunda, farz namazlarda caiz olmadığı fakat sünnet namazlarda caiz olduğu şeklinde farklı bir görüş de nakledilmektedir.151
Namazda, teyemmümlü birisinin abdestli olan kişilere imaml k yap p › › yapamayacağı ile ilgili olarak:
Rebî’a, “Cünüplükten teyemmüm etmiş birisi ancak kendisi gibi olanlara imamlık yapabilir”152 diyerek teyemmümlünün diğerlerine imamlığını sağlıklı bulmadığını ifade etmiştir.153 146 Sahnûn, a.g.e., I, 62-64. 147 Sahnûn, a.g.e., I, 82-83. 148 Sahnûn, a.g.e., I, 85. 149 İbn Rüşd, a.g.e., I, 155. 150 Sahnûn, a.g.e., I, 84-86. 151 İbn Rüşd, a.g.e., I, 154. 152
Mâlik ise, “İmamlık yapabilir, ancak başkasının yapması daha evladır. Onun da imaml k yapmas nda bir beis görmüyorum› › .”154 diyerek bunun caiz olduğunu belirtmiştir.155
Bir başka rivayette ise, İmam Mâlik’in bunu mekruh gördüğü söylenmektedir.156
İmam Mâlik şöyle demiştir:
“ Düşünün ki yol üzerinde bir cami, bu cami Müslümanların uğrak yeri. Düzenli bir imam yok. Bir topluluk geldi › yolcu olabilir veya olmayabilir. Onlara bir kişi imamlık etti. Namaz bittikten sonra bir topluluk daha geldi. Onlara da imaml k etmesinde bir sak nca › › yoktur. Bu olay birkaç farkl cemaatlerle de tekrar edilse yine de› bir sak nca yoktur.”› 157
İmam Mâlik, bir topluluğun cemaatle namaz kılmak için geldikleri camide o caminin cemaatinin namazı kılmış olduğunu görmeleri üzerine, bu gelen topluluğun başka bir mescide gidip cemaatle namaz kılmalarında sakınca olmadığı görüşündedir. Ancak Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevî’de durum değişir. “Ayr ayr da olsa namazla› › r n bu › › mescitlerde k lmalar sevap bak m ndan daha fazlad r› › › › › ” demiştir.158
Rebî’a’n n› da aynı görüşte olduğu nakledilmiştir.159
7. İstikbâl-i K ble›
Rebî’a, namazı bitirdikten sonra kıble yönünde olmadığını öğrenen kişi hakkında; “Vakit varsa tekrar k lar, vakit yoksa tekrar k lmas na gerek yo› › › ktur”160 demiştir.
İmam Mâlik’e göre; bir kişi bilmeyerek kıble yönünden başka bir yöne namaza dursa ve bunu namaz ortasında öğrense; namazın ortasında yönünü kıbleye doğru 153
Bâci, a.g.e., I, 111; Nevevî, a.g.e.,, IV, 263.
154
Mâlik, a.g.e., “Tahâret”, 89.
155
Nevevî, a.g.e., IV, 263
156
İbn Hazm, a.g.e., II, 143.
157 Sahnûn, a.g.e., I, 89-90 158 Sahnûn, a.g.e., I, 89-90 159 Sahnûn, a.g.e., I, 89-90 160
değiştiremez. Namazı bozup, kamet getirip namaza tekrar başlaması gerekir. Bunu namaz › bitirdikten sonra öğrenen kişi ile ilgili olarak da Rebî’a ile aynı görüştedir.161
8. Setr-i Avret
İmam Mâlik’e göre; bir kadın mahrem yerlerini kapatmadan namaz kılarsa ya da namazdayken mahrem yerlerinden bir kısmı gözükürse; namaz vakti çıkmamış ise namazı tekrar kılar, namaz vakti çıkmışsa kılmasına gerek yoktur. Bu kad n ca› riye bile olsa, hür kad n n hükmü ile ayn d r.› › › › 162
İmam Mâlik, Rebî’a’nın da aynı görüşte olduğunu bildirmiştir.163 9. Sehiv Secdesi
Namazda tereddüte düşüp kaç rek’at kıldığını bilemeyen kimse hakkında; Rebî’a ve Mâlik, “Bu kişi, kıldığını kesin olarak bildiği rek’at sayısının azını dikkate alıp ona göre namaz n tamamlar ve namaz n sonunda da sehiv secdesi yapar› › › .”164 demişlerdir.
161
Sahnûn, a.g.e., I, 92-93; Cessâs, a.g.e., I, 77;İbn Rüşd, a.g.e., I, 119.
162
Sahnûn, a.g.e., I, 94-95; İbn Rüşd, a.g.e., I, 124.
163
Sahnûn, a.g.e., I, 94-95.
164
“Biriniz namazında tereddüt edip üç rek’at mı yoksa dört rek’at mı kıldığını kesin olarak bilemezse, şüpheyi ortadan kaldırıp kesin olarak bildiği miktarın üzerine namazını tamamlas n ve sonra› selam vermeden iki secde yapsın. Eğer beş rek’at kılmış ise o iki secde onun rek’atlarını çiftleştirmiş olur. Eğer kıldığı rek’atla dört rek’atı tamamlamış olursa o iki secde şeytanın sevincini kırar.”165
Sehiv secdesinin ne zaman yapılması gerektiği ile ilgili olarak da; Rebî’a sehiv secdelerinin hepsinin selamdan önce yapılacağı görüşündedir.166
Mâlik’e göre ise, eğer sehiv secdesi bırakılan bir eksiklik içinse selamdan önce, eğer bir fazlalık yapıldığı içinse selamdan sonra yapılır.167
10. Namaz n Kazas› ›
a. Bayg nl k Geçirenler› ›
Rebî’a’ya göre, baygınlık geçirdiği için namaz kılamayan kişiler, iyileştiklerinde vakit çıkmamışsa namazı kılarlar.168
İmam Mâlik de Rebî’a ile aynı görüştedir.169
Bu görüşte olmalarının nedeni ise, bayg nl k geçireni, delirene benze› › tmelerinden dolay d r.› › 170
b. Namazı Kaza Etmenin Şekli
Rebî’a’ya göre; bir kişi yolculuk esnasında mukim iken unuttuğu namazı hatırlarsa, bunu mukim hali ile yani dört rek’at olarak k lar.› 171
165
Mâlik, a.g.e., “Salât”, 62; Müslim, “Mesâcid”, 571.
166
İbn Kudâme, a.g.e., I, 378;Nevevî, a.g.e.,, IV, 154-155; Irâkî, a.g.e., III,20-21.
167
İbn Rüşd, a.g.e., I, 202; İbn Kudâme, a.g.e., I, 378;Nevevî, a.g.e.,, IV, 154-155.
168 Sahnûn, a.g.e., I, 94. 169 Sahnûn, a.g.e., I, 94. 170 İbn Rüşd, a.g.e., I, 193. 171 Sahnûn, a.g.e., I, 119.
İmam Mâlik’in de, yolculukta unutulup da mukim iken hatırlanan ya da mukim iken unutulup yolculukta hat rlanan namazlar n kazas için; geçen namaz n vasf ne ise o › › › › › vasfa göre kaza edilmesi gerektiği görüşünde olduğu nakledilir.172
11. Cuma Namaz›
a. Cuma Namaz Mükellefiyeti›
Şehir dışında oturanlara Cuma namazının farz olup olmadığı ile ilgili konuda:
Rebî’a’ya göre, bir gün önceden akşam güneş battıktan sonra yola çıkıp, rahat ve güvenli bir şekilde şehre gidebilecek uzaklıkta olanların Cuma namazı kılması gerekir.173 Bir rivayette de, 4 mil uzakta oturanlara Cuma namaz n› ın vacib olduğu görüşünde olduğu nakledilir.174
İmam Mâlik’in bir görüşünde, ezan sesinin rahat duyulabildiği uzaklıkta oturanlara175 ve diğer görüşünde de şehre 3 mil uzaklıkta olanlara vacib olduğu bundan daha uzakta oturanlara vacib olmadığı rivayet edilir.176
b. Cuma Namaz nda Cemaat›
Cuma namazının şartlarından birisi de cemaatle kılmaktır. Fakat cemaatin en az kaç kişiden oluşacağı ile ilgili olarak ihtilaflar mevcuttur.
İmam Mâlik belli bir sayıyı şart olarak öne sürmemiştir fakat “Cuma namaz n› › k la› nların bir köy meydana getirebilecek sayıda olmaları gerekir. Bunun için kırk kişiden daha az sayıda kişilerle Cuma namazı kılınabiliyorsa da, üç dört kişi gibi az bir sayı ile de
172 İbn Rüşd, a.g.e., I, 193. 173 İbn Hazm, a.g.e., V, 55. 174
Nevevî, a.g.e., IV, 488; Şevkânî, a.g.e., III, 257.
175
İbn Rüşd, a.g.e., I, 175.
176
kılınamaz.” demiştir.177 Bunun yanı sıra İmam Mâlik’in 20 ve 30 kişi diye sayı verdiği de rivayetlerde mevcuttur.178
Rebî’a ise, Cuma namazında cemaat oluşturabilmek için 12 kişinin olması gerektiğini ileri sürmüştür.179 Bir başka rivayette de 9 kişi kaydını koyduğundan bahsedilir.180
c. Hutbe Okurken İmamı Dinlemek
Cuma günü imam hutbe okurken susup hutbeyi dinlemenin hükmü konusunda; Rebî’a ve İmam Mâlik bunun vacib olduğu görüşündedirler.181
İmam Mâlik, hutbe esnasında aksırana da
(
)
demenin caiz olmadığını söyler.182Rebî’a da aynı görüştedir.183
12. Yolculukta Namaz
Yolculuğun süresi ile ilgili olarak; Rebî’a’ya göre bir kişi bir yerde bir gün bir gece kalırsa veya bir gün bir gece kalacağına niyet ederek yolculuğa çıkarsa, namazlarını tam k lar, k saltamaz.› › 184
İmam Mâlik’e göre ise, kişi bir yerde dört gün kalmaya niyet eder veya kal rsa › namazlar n tam k lar, k saltamaz.› › › › 185
177
İbn Rüşd, a.g.e., I, 169:Nevevî, a.g.e., IV, 503-504.
178
Şevkânî, a.g.e., III, 263.
179
İbn Kudâme, a.g.e., I, 88-89;Nevevî, a.g.e., IV, 503-504.
180
Şevkânî, a.g.e., III, 263; Şirvânî, Abbâdî, Havâşî alâ Tuhfetü’l-muhtâc, II, 433.
181
Sahnûn, a.g.e., I, 148-150; İbn Rüşd, a.g.e., I, 171.
182
Sahnûn, a.g.e., I, 148-150
183
Sahnûn, a.g.e., I, 148-150
184
İbn Rüşd, a.g.e., I, 181; Nevevî, a.g.e., IV, 365; Şevkânî, a.g.e., III, 237.
185
13. Cenaze
a. Ölünün Y kan p Kefenlenmesi› ›
İmam Mâlik’e göre: Müslüman bir evlat Müslüman olmayan babas n n ölüsünü › › y kayamaz, cenazesinde bulunamaz ve kabrine de giremez.› 186
İmam Mâlik’ten nakledilen bir görüşe göre, eğer ölünün kaybolmasından korkarsa o zaman onu gömebilir.187
Eğer bir kafir, Müslümanlar arasında ölürse ve onun cenazesiyle ilgilenecek hiçbir kafir de yok ise;
Rebî’a’ya göre, ölü yönü k bleye çevrilmeden bir çukura at l r ve üzeri› › › kapat l r.› › 188
İmam Mâlik’e göre de, ölü bir şeye sarılır ve çukura atılıp üzeri örtülür.189
b. Cenaze Namaz›
İmam Mâlik; “Cenaze namazı kılarken iftitah tekbiri hariç hiçbir tekbirde ellerinizi kald rmay n› › .” demiştir.190
İbn Kâsım da, İmam Mâlik’in cenaze namaz k larken sadece ilk tekbirde ellerini › › kaldırdığını haber vermiştir.191
İbn Vehb, Rebî’a ve Yahya b. Said’in cenaze namazı kılarlarken her tekbirde ellerini kaldırdıklarını bildirmiştir. Bu duruma İmam Mâlik’in cevab n n ise; “Cenaze › ›
186
Sahnûn, a.g.e., I, 187; İbn Rüşd, a.g.e., I., 240.
187 İbn Rüşd, a.g.e., I, 240. 188 Sahnûn, a.g.e., I, 187. 189 Sahnûn, a.g.e., I, 187. 190 Sahnûn, a.g.e., I, 176 191 Sahnûn, a.g.e., I, 176