• Sonuç bulunamadı

Gümrük Birliği ve Türkiye'nin rekabet gücü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Gümrük Birliği ve Türkiye'nin rekabet gücü"

Copied!
102
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İ

KTİSAT ANABİLİM DALI

GÜMRÜK BİRLİĞİ VE TÜRKİYE’NİN

REKABET GÜCÜ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman:

Yrd. Doç. Dr. Doğan UYSAL

Hazırlayan:

İ

lknur DEMİR

(2)

I

TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa No

Tablo 1. GATT Müzakere Turları...10

Tablo 2. İhracatın 1996-2005 Yılları Arası Sektörel Dağılımı ($)...39

Tablo 3. 2000-2005 Yıllarında Dış Ticaret ...41

Tablo 4. 2004-2005 Ülke Gruplarına Göre İhracat...42

Tablo 5. 2000-2005 Yılları Arasındaki İthalat Mal Grupları...49

Tablo 6. İthalatın Sektörel Dağılımı...51

(3)

Sayfa No TABLOLAR LİSTESİ...I

GİRİŞ...1

BİRİNCİ BÖLÜM GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN TÜRKİYE EKONOMİSİNE ETKİLERİ 1.1.Gümrük Birliğinin Teorik Temeli ve Kapsamı...3

1.2.Avrupa Birliğinin Tarihsel Gelişimi ve Gümrük Birliği...5

1.2.1.GATT Kuruluşu ve Faaliyetleri...7

1.2.2.GATT Görüşmeleri...9

1.2.3.GATT Uruguay Roundu...11

1.2.4.GATT Uruguay Roundu Sonuçları...13

1.3. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)...16

1.4. Gümrük Birliği ve Türkiye...18

1.4.1. Hazırlık Dönemi...19

1.4.2. Geçiş Dönemi...20

1.4.3. Son Dönem...22

1.5. Gümrük Birliği’nin Türkiye Ekonomisine Etkileri...25

1.5.1. Dış Ticaret Hadleri Üzerine Etkileri...27

1.5.2. İhracata Yönelik Sanayi Dallarına Etkileri...28

1.6. Sektörel Etkiler...29

(4)

1.6.2. Türkiye’nin Gümrük Birliği Sürecinde İzleyeceği İhracat

Politikası...34

1.6.3. İhracatta Görülen Yapısal Değişim...36

1.6.4. İhracatın Pazar Yapısındaki Değişme...40

1.6.5. İthalata Etkileri...45

1.6.6. İthalatın Mal Grupları İtibariyle Dağılımı...47

1.6.7. İthalatın Sektörlere Göre Dağılımı...49

1.6.8. Tarım Sektörüne Etkileri... 54

1.6.9. İstihdam Seviyesine Etkileri...55

1.6.10. Küçük ve Orta Sanayi İşletmelerine Etkileri...57

1.6.11. Teşvik Politikalarına Etkileri...59

1.6.12. Kamu Sektörü Dengesine Etkileri...60

1.6.13. Banka Sektörüne Etkisi...61

İKİNCİ BÖLÜM GÜMRÜK BİRLİĞİ VE TÜRKİYE’NİN REKABET GÜCÜ 2.1. Dünya Ticaret Örgütü’nde Ticaret ve Rekabet Politikaları...64

2.2. Rekabet Gücü Göstergeleri ...65

2.2.1. Fiyat Rekabeti...65

2.2.2. Rekabette Yapısal Unsurlar ...66

2.3. Türkiye’nin Avrupa Birliği Ülkelerine Göre Karşılaştırmalı Üstünlüğü, Ortaklık Kararları ve Rekabet Gücü...67

2.3.1. Liberal ve Dışa Açık Ekonomi Politikaları...71

2.3.2. Gerçekçi Döviz Kuru Politikası...73

2.3.3. Tutarlı Teşvik Politikası...75

2.4. Türkiye’de Serbest Rekabetin İşleyişini Engelleyen Unsurlar...76

2.4.1. Gelir Dağılımındaki Bozukluklar...78

(5)

2.4.3. Piyasaya Girişlerin Engellenmesi...80

2.4.4. Türkiye’de Mevcut Baskı Gruplarının Gücü...81

2.4.5. Devletin Ekonomiye Müdahalesi...82

2.4.6. Kayıt Dışı Ekonomi...83

2.4.7. Türkiye’de Rant Kollama Faaliyetleri...83

2.5. Rekabet Gücünün Arttırılması İçin Alınması Gereken Tedbirler...84

SONUÇ...89

(6)

GİRİŞ

1948 yılında imzalanan Ticaret ve Tarifeler Antlaşması (GATT) paralelinde gümrük vergileri giderek düşürülerek sıfırlanmıştır. Ticarette kısıtlamalar kaldırılmıştır. Böylece hizmetler ve malların serbest dolaşımı sağlanmıştır.

Türkiye Avrupa Birliği’ne girmeyi kendine hedef olarak almıştır. Türkiye 1959 yılında AET’ye üyelik için başvurmuş fakat o yıllarda tam üyeliği için gerekli ekonomik, sosyal ve siyasal nedenler gerekçe gösterilerek kabul edilmemiştir. Nihayet 14 Nisan 1987 yılında Türkiye Avrupa Birliğine tam üyelik için başvurmuştur. Komisyon Türkiye’nin bu başvurusunu 18 Aralık 1989’da sonuçlandırmıştır. Bu yıldan itibaren Türkiye’nin tam üyelik başvurusunu çeşitli nedenlerle ertelenmiş fakat reddetme yoluna gidilmemiştir. Avrupa Birliğine Türkiye ekonomik, siyasal, sosyal nedenlerden dolayı kabul edilmezken 1 Ocak 1996 tarihinde Ortaklık Konseyi Kararı ile Avrupa Birliği ile Türkiye arasında Gümrük Birliği Antlaşması imzalanmıştır. Avrupa Parlamentosunun gayesi öncelikle birliğe yeni üyeler katmaktan ziyade birlik içinde tek pazarın gerçekleşmesidir. Ancak bundan sonra Türkiye’nin tam üyeliği ele alınabilecektir. Ayrıca Türkiye’nin nüfus artış hızı yüksek ve diğer makro ekonomik göstergeler Avrupa Birliğine dahil ülkelerin çok altındadır. Türkiye’de kamu kesimi ve dış ödemeler dengesi sürekli açık vermektedir. 24 Ocak 1980 kararlarlarından sonra Türk Ekonomisi ivme kazanmaya başlamıştır. İhraç ürünleri çeşitlenerek ihracatta büyük artışlar olmuştur. Avrupa Birliğine halen kabul edilmeyen fakat Gümrük Birliğine kabul edilen Türkiye’nin dış ticaretinde gerekli düzenlemeleri yapıp Avrupa Birliği standartlarına uygun ve rekabet edebileceği ürün gruplarına yönelmek için yapısal düzenlemelere gitmelidir.

Dünyada, ülkelerin ekonomik gelişme düzeyleri onların uluslararası rekabet gücü ile ölçülmekte ve şartlar çok hızlı değiştiğinden, rekabet gücüne devamlı sahip olmanın yolu kendini sürekli olarak değişen şartlara adapte etmekten geçmektedir.

Avrupa Birliğine kabul edilmeyip Gümrük Birliğine kabul edilen Türkiye’nin bu aşamadan sonra özellikle dış ticaretinde çok daha dikkatli davranması gerekmektedir.

(7)

Birinci bölümde Avrupa Topluluğu ve Gümrük Birliği konusu genel olarak ele alınmıştır. Dünya Ticaret Örgütü ise Uruguay Görüşmelerinde oluşturuldu ve dünya ticaretini serbestleştirme çabalarını sürdürmek üzere GATT anlaşmasını geliştirerek kendi bünyesine alması üzerinde durulmuştur.Türkiye’nin Gümrük Birliğine giriş aşamaları , Gümrük Birliği’nin Türkiye’nin dış ticaret dengesi üzerine etkileri ve sektörel etkileri üzerinde durulmuştur.

İkinci bölümde ise Gümrük Birliği ve Türkiye’nin rekabet gücü ele alınıp Avrupa Birliği ile gerçekleştirilecek Gümrük Birliğinden sanayi sektörünün rekabet açısından etkilenmemesi için alınması gereken tedbirler ile rekabeti engelleyen unsurlar üzerinde durulmuştur.

(8)

BİRİNCİ BÖLÜM

GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN TÜRKİYE EKONOMİSİNE ETKİLERİ

1.1. Gümrük Birliğinin Teorik Temeli Ve Kapsamı

Dünya ticareti devletler arasında çeşitli aşamalardan geçmektedir. Bu aşamalar hem GATT çerçevesinde hem de ülkeler arasında kurulan birlikler yardımıyla gerçekleşmektedir. Burada esas olan serbest ticaret bölgelerinde birliğe katılan ülkelerin aralarındaki mal ticaretini gümrük vergisi ile eş etkili vergiler ve kotalardan arındırmak ve üçüncü ülkelere karşı ortak bir gümrük politikası izlenmekte olacaktır. Böylece üye ülkeler arasında mal ticareti serbest hale gelecektir. Ayrıca dolaşım serbestisi üretim faktörlerine yayılacak ve ekonomi politikaları uyumlaştırılacaktır. Tam ekonomik bütünleşme ancak ekonomik entegrasyonla tamamlanmış olacaktır. Ekonomi politikaları yanında siyasi entegrasyon da mümkün olacaktır. Her aşama beraberinde ekonomik ve siyasal bağımlılığı da getirmektedir. Böylece üye ülkelerin bağımsız ekonomi para ve maliye politikaları izleme imkanları büyük ölçüde ortadan kalkacaktır. Sonuçta Gümrük Birliğin’de birliğe dahil ülkeler arasında ticaret serbest hale getirilirken, birlik dışında kalan ülkelere karşı ortak gümrük tarifesi ve korumacılık getirilmektedir. Gümrük tarifelerinin kaldırılması sonucu birlik içinde pahalı üretilen mal daha ucuz üretilen üye ülkeden gümrük ödenmeden ithal edilecektir. Bu mal üçüncü ülkelerden ithal ediliyorsa bundan vazgeçilecek ve ithalat birlik içindeki üyelerden temin edilecektir. Sonuçta ihracat artışı ülkenin gelir düzeyinin ve refahının artmasına sebep olacaktır. Bu da ülkenin, birliğin ve dünyanın ticaret hacminin artması demektir. Böylece gümrük birlikleri ticaret yaratma etkisine sahip olacaktır. Ama ticaret üçüncü ülkelerden birlik içindeki ülkelere kayacak ve sonuçta gümrük birliklerinin ticaret saptırıcı etkisi gerçekleşmiş olacaktır. Gümrük Birliği birliğe katılan ülkelerin uluslar arası müzakerelerde pazarlık gücünü arttırmıştır. Sonuçta aynı gayeye hizmet eden ülkeler gruplaşma içine girmişler ve artık grubun menfaatleri ön plana çıkmaya başlamıştır. Esasta menfaatlerin birlikte paylaşımı ön

(9)

görülüyordu fakat ülkeler arasında hiçbir zaman eşit paylaşım gerçekleşmemiştir. Birliğe katılan ülkelerden bazıları daha kazançlı çıkabilmektedir. Gümrük Birliği bu iktisadi birleşmeler neticesinde statik ve dinamik etkiler doğurmaktadır. 1

Statik etkiler sonucu tarifeler kaldırılınca büyük bir üretim hacmi meydana gelecek sonuçta birlik içinde yüksek maliyetli üreticilerden düşük maliyetli üreticilere doğru kaymış olacaktır. Bundan da şunu anlıyoruz ki üretim etkin ellerde toplanmaya başlayacaktır. Gümrük vergilerinin kaldırılması refahın yükselmesine neden olacaktır. Birliğin üçüncü ülkelere karşı yürürlüğe koyacağı ortak gümrük tarifesinin düşüklüğü ölçüsünde Gümrük Birliği’nin yararları artmış olacaktır. Birlik tüm dünya ülkelerini kapsayacak şekilde genişlediğinde ise ticaret saptırma etkisi sıfır olacaktır. Üye ülkeler birliklerini mümkün olduğu kadar aynı coğrafya üzerinde yapmaya özen göstermektedirler. Çünkü birliğe üye ülkeler arasında fazla uzaklık olduğu takdirde taşıma giderleri artacaktır. Bu da kaldırılan gümrüklerin yerini alacak ve beklenen yarar azalmış olacaktır. Fakat bazı üretim darboğazları uzmanlaşmayı engelleyecektir. Görülüyor ki, statik etkiler ekonomik yapıda bir değişiklik olmadan dış ticaret hacmi ve ona bağlı olarak refah değişimleriyle ilgilenmektedir.

Teknolojik ilerleme hızlanacaktır. Hızlı bir teknolojiye ayak uydurabilmek için de araştırma geliştirme faaliyetlerine daha fazla önem verecekler ve daha fazla bünyelerinden fon ayıracakladır. Ancak bu şekilde bu birliklerin etkinliği artacak sonuçta milli gelirin tasarrufların ve yatırımların artması sağlanacaktır. Bu şekilde ekonomisi güçlü olan birliğe üye ülkelere yabancı sermaye gelmeye başlayacaktır.2 1960 yılından sonra Avrupa Ortak Pazarına Amerikan sermayesi akmaya başlaması bu duruma en güzel örnektir.3

İktisadi bütünleşmenin son aşaması iktisadi birliklerdir. Bu birliklerde ekonomik, mali ve sosyal politika alanlarındaki farklılıklar giderilecektir. Bunun içinde bireysel egemenlikler ülkeler üstü bir kuruluş olan birliğe devredilecektir.

1 ÇİMEN, Ahmet; Gümrük Birliği ve Avrupa Topluluğu Türkiye İlişkileri, Turhan Kitapevi, Ankara,1996, S.21-22

2

T.İ.S.K.Gümrük Birliği’nin Sosyo Ekonomik Etkileri ve Türk Çalışma Hayatı,Türkiye İşveren Konfederasyonu Yayını,No:143,Türk Ajans Matbaası,Ankara 1995,S.19-20

(10)

Sonuçta siyasi bütünleşme de kendiliğnden oluşacaktır. Bunun içinde vergi sistemleri, ekonomik ve mali politikaların birliğe uyumu sağlanacaktır. Ayrıca emek ve sermayenin birlik içinde serbest dolaşımı da gerçekleşecektir. Ancak bu şekilde iktisadi birlik bütünleşmiş olacaktır.4

1.2. Avrupa Birliği’nin Tarihsel Gelişimi ve Gümrük Birliği

İkinci Dünya Savaşından sonra Avrupa artık bir birleşme ve toplanma gereğini hissetmeye başlamıştır. Savaş sonrasında Dünyada dengeler değişmiştir. Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği iki farklı güç durumundaydı. Savaş sonrası her iki devlet de soğuk savaş dönemini başlatarak birbirleriyle özellikle askeri alanda yarışa girmişti. Bu savaşı da mutlaka ekonomisi güçlü olan kazanacaktı. İşte böylesine dünyada dengelerin güçlüden yana ağır bastığı bir dönemde Avrupa’nın birleşmekten ve tek bir güç olmaktan başka yapacağı çıkar bir yol yoktu.

İlk olarak 1948 yılında Belçika, Hollanda, Lüksemburg bir araya gelerek Avrupa İktisadi İşbirliği Örgütünü kurdular. Bunun amacı Avrupadaki üye devletler arasında güçlü bir Avrupa oluşturarak ekonomik işbirliği sağlamak olarak belirlenmiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’nın yeniden yapılanması ve imarı için Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı General George Marshall Avrupa’nın imarı fikrini ortaya atmıştır. Daha sonra buna Fransız ve İngiliz Dışişleri Bakanları da katılarak 16 ülke Avrupa’nın imarı için konferansa çağrılmıştır. Bu konferans sonucunda iş bölümüne gidilerek ayrı ayrı komiteler kurulmuştur. Daha sonra İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) adını alacak olan bu örgüte Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Batı Almanya ve İspanya katılmıştır. Sonuçta Avrupa’da kurulan Avrupa Kömür Çelik Topluluğunun ilk çekirdeği oluşturulmuştur. 9 Mayıs 1950’de Fransa Dışişleri Bakanı Robert Scuhuman Ruhr Bölgesinde bulunan zengin kömür ve demir madenlerinin Almanya ile birlikte bir uluslar arası örgüt tarafından işletileceğini ve bu örgüte katılımın serbest olduğunu bütün Avrupa’ya duyurmuşlardır.

4 SEYİDOĞLU,Halil a.g.e.,S.375

(11)

Bunun üzerine İtalya, Belçika, Hollanda, Lüksemburg 18 Nisan 1951’de Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunu kuran bu antlaşmaya imza koyarak katılmışlardır. Bu beraberliklerini askeri alanda da devam ettirmek istemişler; 1952 yılında Avrupa Savunma Topluluğu, 1953 yılında Avrupa Politik Birliği kurmuşlardır. Fakat bu kurulan askeri amaçlı birlikler istenilen başarıyı gösterememiştir. Çünkü Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunun istenilen başarıyı göstermesi üzerine Paris Antlaşmasını imzalayan altı ülke Massina’da 1-2 Haziran 1955’de Yeni Avrupa Topluluğunun kurulması için gereken kararı almışlardır. Nihayet 25 Mart 1957’de Roma’da imzalanan iki antlaşmayla Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (EURATOM) kurularak Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunun son halkası da tamamlanmıştır. Sonuçta Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu, Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu ve Avrupa Ekonomik Topluluğu 1969 tarihinde imzalanan antlaşma ile Avrupa Topluluğu (AT) adını almıştır. 25 Mart 1957 tarihinde imzalanan Roma Antlaşması 1958 yılında hayata geçirilmiş ve üye ülkeler arasındaki gümrük birliği ilk önce ulaştırma ve enerji alanlarında uygulanmaya başlanmıştır. 1969 tarihinde topluluğa katılma talebinde bulunan Danimarka, İngiltere, İrlanda’nın müracaatları incelenerek 1972 yılında tam üyeliğe kabul edilmişlerdir. Topluluğa Norveç’de katılmak istemiş fakat ülke içinde yapılan bir referandum neticesinde bu isteğinden vazgeçmiştir. 1981 yılında Avrupa Topluluğuna Yunanistan da katılarak üye sayısı ona yükselmiştir. 1986 yılında yedi yıllık bir uyum sürecine tabi tutularak İspanya ve Portekiz’de topluluğa katılarak üye sayısı 12’ye çıkmıştır. Daha sonra 1987 yılında Türkiye, 1989 yılında Avusturya, 1989 yılında Malta ve Rum Kesimi, 1991 yılında İsveç, 1992 yılında Finlandiya, İsveç ve Norveç topluluğa tam üye olmak için başvurmuşlardır. 1995’te Avusturya, İsveç, Finlandiya ülkelerinin başvuruları sonuçlanarak tam üyelikleri kabul edilmiştir. Fakat Norveç yine ülkesinde yapılan referandum neticesinde Avrupa Birliğine girmeyi ikinci kez reddetmiştir. 1996 yılında Kıbrıs Rum Kesimi’nin tam üyelik görüşmeleri başlamıştır. 5

Avrupa Konseyi Aralık 1997’de Lüksemburg Zirvesin’de, genişlemeyi olası kılan süreci başlatmıştır. Bu süreçte ilk seferde Bulgaristan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Polonya, Romanya, Slovak

5

BERK,Murat ;“Avrupa Birliğinin Kısa Bir Tarihi ve Türkiye İlişkisi”,Gümrük Birliği

(12)

Cumhuriyeti ve Slovenya’dan oluşan on iki ülke aday ülke statüsünü almıştır. Avrupa Komisyonunun tavsiyesi üzerine 31 Mart 1998’de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Polonya ve Slovenya ile müzakerelere başlanmıştır. Malta, 1996’da dondurmuş olduğu üyelik başvurusunu Ekim 1998’de tekrar yürürlüğe koymuştur. Avrupa Konseyi Aralık 1999’da Helsinki Zirvesinde katılım sürecinin kapsamlı niteliğini teyit etmiş ve Avrupa Komisyonunun tavsiyesine dayanarak Bulgaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Romanya, ve Slovak Cumhuriyetinden oluşan altı aday ülkeyle daha resmi katılım müzakerelerini başlatmaya karar vermiştir. Avrupa Konseyi Helsinki’de, Türkiye’nin diğer aday ülkelere uygulanan aynı kriterlere göre Birliğe katılma yolunda bir aday olduğunu da teyit etmiştir. 01 Mayıs 2004 tarihinde 10 yeni ülkenin ( Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Slovakya, Slovenya, Litvanya, Letonya, Estonya, Malta ve GKRY) AB’ye resmen katılması ile AB tarihinin en kapsamlı genişlemesini tamamlamıştır. Bulgaristan ve Romanya’nın üyeliğinin ise 2007 yılında gerçekleşmesi öngörülmektedir. Hırvatistan’ın yaptığı üyelik başvurusu da Haziran 2004 Brüksel Zirvesinde kabul edilmiştir. Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin başlaması için ise 03 Ekim 2005 tarihin de öngörülmüş ve başlamıştır.6

1.2.1.GATT Kuruluşu ve Faaliyetleri

1930 yılında baş gösteren büyük dünya buhranından sonra ülkeler kendi ekonomilerini ayakta tutma savaşı vermeye başlamışlardır. Koruma politikalarını ön plana çıkararak ekonomilerini ayakta tutmaya çalışmışlardır.

1944 yılında Bretton Woods Konferansıyla bozulan ekonomilere çözüm bulmaya çalışmışlardır. Bunun içinde yapılması gereken ilk şey uluslar arası mali düzeni kurmak ve denetlemek olmuştur. İlk defa Dünya Bankası (WB) ve Uluslar arası Para Fonu (IMF) gibi kuruluşlar kurularak Avrupa ekonomileri arasında ticaretin geliştirilmesine çalışılmıştır Ancak asıl amaç olarak uluslar arası ticaretin serbestleştirilmesi hedeflenmiştir. 1947-1948

6 www.euturkey.org.tr/22.11.2005/13:15

(13)

yıllarında elli ülkenin temsilcisi Küba’nın Havana şehrinde toplanarak gümrük tarifeleri ve diğer kısıtlamaların kaldıracak Uluslar arası Ticaret Örgütünün (ITO) kuruluş çalışmalarını yapmışlardır. Uluslar arası Ticaret Örgütü Sözleşmesi başta Amerika Birleşik Devletlerinin Parlamentosu olmak üzere bir çok sanayileşmiş ülke tarafından onaylanmamıştır. Bunun üzerine Uluslar arası Ticaret Örgütü gümrüklerdeki indirimleri uygulamaya koymak için geçici bir antlaşma yaparak üyelerin tümüne bu antlaşmayı kabul ettirmiştir. Bu geçici antlaşma daha sonra Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Antlaşması (GATT) adını almıştır. Üye devletler parlamentoları tarafından onaylanmayan Uluslar arası Ticaret Örgütü yerine Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Antlaşması (GATT) sürekli bir kuruluş haline gelerek günümüze kadar önemini korumuştur.

1948 yılında Cenevre’de 90 üye ülke bu kuruluşa katılırken , günümüzde üye sayısı 140’yi geçmektedir. Bu ülkelerin dünya ticaretindeki payı %80 dolayındadır. Burada asıl amaç dünya ticaretine karşılıklı görüşmeler yoluyla ivme kazandırmaktır. Bu da ancak çok yanlı görüşmeler ve karşılıklı tavizlerle mümkün olabilmektedir. Bu görüşmelerde ana ilke üye ülkeler arasında dış ticaret ayırımcı olmayan bazda yapılacak ve üye ülkelere gümrük tarife oranları ayırımcı bir şekilde uygulanmadığı gibi tarife indiriminden bütün diğer ülkelerde yararlanacağı benimsenmiştir.6

Ancak ,1948 yılında bu sistem kurulduğunda uluslar arası ticarette en büyük engel olan kotalarla karşılaşmışlardır. 1950’li yıllarda üyelerin üçte ikisi ödemeler dengesini sağlamakta güçlük çekmiş ve bu araçtan azami istifade etme yoluna gitmiştir.

Daha sonra ithal kotaları GATT tarafından yasaklanmıştır. Kota uygulayan sanayilaşmiş ülkeler genellikle diğer ülkelerin dampinglerinden şikayet etmekte ve sonuçta bu ülkeler yüzünden pazarın bozulduğunu iddia etmektedirler. Buna tedbir olarak da ithal vergileri koymaktadırlar.7

GATT’a dahil ülkeler arasında serbest dış ticaret sağlanırken birleşme dışında kalan ülkelere aynı imkan sağlanmayarak ayırımcı bir politika izlenmektedir. Bu ise GATT kurallarına aykırıdır. Ülkeler çeşitli ekonomik nedenlerden dolayı ödemeler dengesindeki

6

SEYİDOĞLU,Halil a.g.e.,S.360 7 SEYİDOĞLU,Halil a.g.e.,S.361

(14)

güçlükler giderildiği anda ithal kotaları kaldırılmalıdır. Aksi takdirde diğer üyelerin ticari ve ekonomik çıkarlarına zarar verecektir. Bu da hiçbir zaman istenilen bir sonuç değildir.

Fakat buna rağmen 1965 yılında gelişmekte olan ülkeler kendi gümrük vergilerini indirmeden gelişmiş ülkelerin gerçekleştirdiği tarife indiriminden yararlanmışlardır. Son yıllarda özellikle tekstil ve giyim sanayiinde uygulanan korumacılık 1960’lı yıllarda uygulanan korumacılıktan daha fazladır. Ne kadar önlem alınsa da bunun önüne geçilememiştir. 1962-1967 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri Parlamentosunda bu hususta görüşmeler yapılmıştır. Bu görüşmelere Kennedy görüşmeleri adı verilir. Bu görüşmeler sonucunda gümrük tarifeleri %35 oranında indirilmiştir. Bu indirimler birden gerçekleşmemiş, 1967 yılından sonra aşama aşama gerçekleştirilmiştir.

1.2.2. GATT Görüşmeleri

1944 yılında toplanan Bretton Woods Konferansıyla Dünya Bankası (WB) ve Uluslar arası Para Fonu (IMF) kurulmuştur. Bunlardan Uluslar arası Para Fonu (IMF) uluslar arası para piyasaları ile döviz kurlarını denetlemek amacıyla kurulmuştur. Dünya Bankası ise ülkelere kalkınma için gerekli kaynağı yaratarak dağıtmak amacıyla kurulmuştur. Uluslar arası Ticaret Örgütü ve nihayet indirimler için geçici bir antlaşma niteliğinde bulunan GATT 1948 yılında kurulduğu günden beri dünya ticaretini üstlenme görevini üzerine almıştır. Böylece ülkelerin uyguladığı gümrük vergilerini dondurma ve azaltma görevini üstlendiği gibi uluslar arası ticarette çıkan sorunların çözümlenmesinde de aktif bir rol oynamaya başlamıştır. Bu görevler içinde en önemlisi ülkelerin uyguladığı dış alım gümrük vergilerinin dondurulması ve azaltılması, uluslar arası ticarette çıkan sorunların çözümlenmesi, hızla artan dış alıma karşı önlem alınmasının yollarının belirlenmesi, ithalatçı pazarı bozmadan dış satımcı ülkenin ticaret yapmasının sağlayacağı imkanların belirlenmesi sayılabilir. Ekonomik bloklar oluşturmak için ortak gümrük tarifesi daha önce uygulanan tarifeden yüksek olmamalı ve birleşme süreci önceden açıklanarak GATT üyelerine bildirilmelidir. 12.ci ve 18.ci maddeye göre ülkeler çok ciddi bir şekilde ödemeler dengesi sorunuyla karşı karşıya kaldığında ithalatlarına kota koyabileceklerdir. Bu kurallar uluslar arası ticaretin düzenli bir

(15)

şekilde oluşması için çalışma programı çerçevesinde gerçekleşmiştir. Görüşmeler sürekli olmuş ve bunlara tur (round) adı verilmiştir. Roundlar başlangıçta gümrük vergilerinin indirilmesi için çalışmalar yaparken daha sonra tarife dışı engellerin ortadan kaldırılması için önlemler alan bir kuruluş haline gelmiştir. GATT kurulduğundan bu yana yedi adet toplantı yapmıştır.

Tablo1 :GATT MÜZAKERE TURLARI

YER/İSİM YIL GÜNDEM KONULARI Katılan Ülke Sayısı

1- CENEVRE ROUND 1947 Tarifeler 23

2- ANNENCY ROUND 1949 Tarifeler 23

3- TORQUAY ROUND 1951 Tarifeler 38

4- CENEVRE ROUND 1956 Tarifeler 26

5- DİLLON ROUND 1960-1961 Tarifeler 26

6- KENNDY ROUND 1964-1967 Tarifeler ve anti-damping önlemleri 62

Tarifeler, tarife dışı önlemler ve çerceve anlaşmalar

Tarifeler, tarife dışı önlemler,

kurallar, hizmetler, fikri mülkiyet hakları anlaşmazlıkların halli, tekstil, tarım

DTÖ'nün kurulması vb. 123

102

8- URUGUAY ROUND 1986-1994 7- TOKYO ROUND 1973-1979

Kaynak: www.dtm.gov.tr/25.11.2005/11:30

Bunlar; 1949 Annecy (Fransa), 1951 Tuguay (İngiltere), 1951 Cenevre (İsviçre), 1960-1961 Dıllon (İsviçre), 1964-1967 Kennedy Round (İsviçre), 1973-1979 Tokyo Round (Japonya-Cenevre), 1986-1994 Uruguay Round (Punta Del Esta-Uruguay)’dır.

Bu roundların en önemlileri Kennedy Roundu, Tokyo Roundu ve Uruguay Roundudur. 1967 yılında imzalanan Kennedy Roundunda yaklaşık 60.000.- malın gümrük vergisinde %35 indirime gidilmesi antidamping kodunun çıkarılması yeni bir serbest ticaret döneminin başlangıcı olmuştur. 1972 yılı sonuna gelindiğinde sanayileşmiş ülkelerde ortalama tarife oranları tamamen değişmeye başlayarak %10’un altına kadar inmiştir. 1970 yılının ortalarında uluslar arası para sistemi çökmüş, enflasyon, durgunluk ve enerji bunalımı dünya ticaret hacminin daralmasına yol açınca Kennedy Rounduyla elde edilen sonuçlar uygulanamamıştır. 1973 yılında başlayan petrol krizi de bu oluşumu hızlandırmıştır. Bunun üzerine ülkeler bu durumdan kurtulmak için tarife dışı engeller koymaya başlamışlardır. Bu engellerin

(16)

kaldırılabilmesi için Tokyo ve Uruguay Roundunda uluslar arası çatışmalar olmuştur. Bu çatışmalar 1979 yılında sonuçlanmıştır. Tokyo Roundunda telafi edici vergiler tekrar ele alınarak ihracat sübvansiyonları için yeni kodlar tayin edilmiştir. Kamu alımları ve ticaret dışı engellere çare bulunmaya çalışılmıştır. Tarife dışı engellerle ilgili olarak altı kod imzalanmıştır. Sonuçta 1980 yılına gelindiğinde korumacılık önemli ölçüde gerileyerek dünya üretim ve ticareti önemli ölçüde artmıştır. 1982 yılına gelindiğinde ülkeler yavaş yavaş GATT çerçevesinden sıyrılmak için çareler aramaya başlamıştır. Ülke ekonomilerini ayakta tutabilmek için yine korumalara başvurmak zorunda kalmış ve sonuçta Amerika Birleşik Devletleri bu toplantıların 1983 yılında yeniden başlamasını talep etmiştir. Nihayet bu görüşmelerin ardından sekizinci GATT Roundu başlamıştır.8

1.2.3. GATT Uruguay Round’u

1986 yılında Uruguay’da Punta Del Este’de başlayan bu round Uruguay Round olarak adlandırılmıştır.Bu roundun amacı dünya ticaretinde serbestliği sağlayarak gümrük indirimlerini her sektöre uygulanacak şekilde standart hale getirerek korumacı eğilimlere son vermek olarak belirlenmiştir. Müzakere turlarının sonuncusu olan ve Uruguay Round olarak anılan müzakere süreci önceki turlardan çok daha kapsamlı ve geniş katılımlı olmuştur. Eylül 1986 tarihinde Uruguay’da başlayan GATT Çok Taraflı Ticaret Müzakeleri 15 Aralık 1993 tarihinde sona ermiştir. Bu turdan önceki yedi müzakere turunda asıl hedeflenen gümrük vergilerinin azaltılması iken, Uruguay Round’da gümrük vergilerinin azaltılmasının yanı sıra, dünya ticaretindeki kural ve disiplinlerin güçlendirilmesine yönelik ve tüm ülkelerin taraf olduğu 29 anlaşma bir paket halinde kabul edilmiştir. Uluslararası ticaretin serbestleştirilmesini ve düzenli işleyişini amaçlayan bir anlaşma niteliğindeki GATT, kurumsal bir yapıya kavuşturularak 01.01.1995 tarihi itibariyle Dünya Ticaret Örgütü’ne dönüştürülmüştür.

8

SEZER;Özlenen ve diğerleri,Türkiye’nin Dış Ekonomik İlişkileri ve Avrupa Birliği,İstanbul,İTO Yayını,No:1996-53.AB/11,S.9-11

(17)

Uruguay Round müzakereleri sonucunda kabul edilen Nihai Senet, Punta Del Este Deklarasyonunda belirtilen bütün müzakere alanlarına ilişkin Anlaşmalar, Uzlaşmalar, Bakanlar Kararları ve Deklarasyonlarından oluşmaktadır. Nihai Senet’de ayrıca müzakerelere katılan ülkelerin tarife ve tarife dışı engellerini azaltmaya veya ortadan kaldırmaya yönelik olarak yaptıkları pazara giriş müzakereleri çerçevesinde oluşan bağlayıcı taahhüt listeleri de yer almaktadır.9

Özellikle tarım, tekstil, ve giyimde büyük ölçüde korumacılık hakimdi. Bu nedenle bunların GATT kuralları içinde ele alınması gerekli olmuştur. Bu nedenle 1995 yılında 1990 yılı dış alımının %16’sı, 1998 de 1990 yılı dış alımının %17’si, 2002’de 1990 yılı dış alımının %18’si GATT kapsamına alınmasına karar verilmiştir. Böylece toplam %51’i GATT kapsamına alınmıştır. Bunun yanı sıra kota bütünleşmesi yaklaşımında sağlanması amaçlanmıştır. 1986-1994 yıllarında kota artış oranı %6, 1995-1998 yılında bu oran %6.9 ve 1999-2002 yıllarında ise kota artış oranı %8.7 olacağı şeklinde kararlaştırılmıştır. Dış alım gümrük vergilerinin de liberalizasyonu da ele alınmıştır. Bütün dış alım gümrük vergileri en az %33 oranında aşağıya indiği gibi %15’in üzerinde de olmayacağı kararlaştırılmıştır. Bu oranın 2002-2005 yıllarında %11’e yükseleceği planlanmıştır. 15 Aralık 1993 yılında “ Ticaret Müzakere Toplantısı” adıyla yapılan bu toplantıda Uruguay Round paketi katılımcı ülkeler tarafından kabul edilmiştir. 12-15 Nisan 1994’te Marakeşte düzenlenen toplantı ile bakanların imzasına sunularak sonuçlandırılmıştır. Bu antlaşmanın tekstil ve konfeksiyonla ilgili şartları 1 Ocak 1995’de ve diğer şartları ise 1 Haziran 1995’de yürürlüğe girmiştir.10

Uruguay Roundunun başarılı olması dünya ticaretinin ve refahının daha da artması demekti. Aksi takdirde bu serbestleşme gerçekleşmediği takdirde dünya ticaret mekanizmaları bozulmuş olacak bu da ülkelerin önemli miktarda gelir kaybına sebep olacaktır.

9

www.foreigntrade.gov.tr/25.11.2005/10:00 10

(18)

1.2.4. GATT Uruguay Round’un Sonuçları

Uruguay Round’unun sonuçlarını hemen almak mümkün değildir. Gelişmiş olan ülkeler tekstil ve konfeksiyon ürünlerini GATT kuralları içinde bir şarta bağlamıştır. Gelişmekte olan ülkeler gelişmiş ülkelere ürünlerini bu pazarlarda daha rahat satma olanağını bulacaklardır. Avrupa Birliği ülkeleri tekstil sektörü gelişmekte olan ülkelerin tekstil sektörünün aşırı oranda korunduğunu ve bundan zarar gördüklerini düşünmektedirler. Uruguay Round’un en önemli sonuçlarından biri dış satım vergilerinin %33 aşağıya çekilmesidir. Bu da gelişmekte olan ülkelerin aleyhine olmuştur. Çünkü bu ülkelerin sanayileri istenilen ölçüde gelişmemiştir. Avrupa Birliği ülkeleri Japon Devletine ihraç kotası uygulamaktadır. Bu kota kalktığında Japon arabalarının fiyatları %33 oranında ucuzlamıştır. Özellikle Amerika Birleşik Devletlerinin dünyadaki serbest ticareti desteklediği bilinen bir gerçektir. Gelişmiş ülkelerin tarım alanlarında da liberalleşmenin sağlanmasıdır. Bu durumda tarımsal ürünleri daha da ucuza alarak refah seviyelerini daha da arttırmış olacaklardır. Fakat buna rağmen gelişmekte olan ülkeler liberalleşmeden yine de olumlu olarak etkilenmiş olacaklardır.11

GATT çerçevesinde 1994 yılında sona eren Uruguay Round-Çok Taraflı Ticaret Müzakereleri sonunda kabul edilen kabul edilen anlaşmalardan bir tanesi olan ve Türkiye’nin de taraf olduğu “Menşe Kuralları Anlaşması’nda”, tarife tercihlerinin verilmesine yol açan akdi ve otonom ticaret rejimleri ile ilgili olmaması koşuluyla , üyeler tarafından malların menşe ülkesinin tespit edilmesi için yasa , yönetmelik ve genel uygulamaya ilişkin kararlar alınmıştır.12

Uruguay görüşmeleri sonucunda üye ülkeler arasında ticarette ayırım yapılmayacaktır. Koruma aracı olarak gümrük tarifeleri kullanılarak indirimler karşılıklı müzakereler yoluyla sağlanacaktır. Böylece bu indirimler esnasında siyasal destek de sağlanmış olacaktır. Üye ülkeler arasında herhangi bir şekilde bir anlaşmazlık çıktığı takdirde bu anlaşmazlık GATT kurallarına göre çözümlenecektir. Hatta bu gibi anlaşmazlıklarda GATT’ın en büyük başarısının sanayi malları üzerinde yaptığı tarife indirimleri olmuştur. Bu indirimler için 1948 yılından beri yapılan çalışmalar sonuçlanmamıştır. Nihayet GATT antlaşması ve Uruguay

11

(19)

Round görüşmeleri neticesinde bu tarifeleri indirmek mümkün olmuştu. Aksi takdirde bu görüşmelerden istenilen sonuç elde edilememiş olacaktı. GATT’le birlikte kotalar kaldırılmıştır. Fakat bazı ülkelerin hemen kotaları kaldırmaları mümkün değildi. Bu ülkeler genelde gelişmekte olan ülkeler olup dış ödemeler dengesi açık veren ülkelerdi. Böylesine bir uygulama bu ülkelerin dış ticaret hacimlerinin daralmasına ve daha fazla dış açık vermesine neden teşkil edecektir. Bunun için de kotalara dış ödeme açıklarının giderilmesi için acil bir önlem olarak izin verilmesi gerekmiştir. 1973 yılından sonra özellikle kota uygulamaları gündeme daha fazla gelmiş ve buna bir çare bulmak için iki yanlı görüşmeler başlatılmıştır. Bu görüşmeler neticesinde gönüllü ihracat kısıtlamalarına geçilmiştir.13

Uruguay Round görüşmeleri neticesinde Tokyo Rounddaki gümrük indirimleri ortalama %5 civarına inmiştir. Daha sonra %40’a inerek %3 seviyesine gelmiştir. Tarıma yüksek koruma ve destek sağlayan gelişmiş ülkeler altı yıl içinde üretici fiyat desteklerini %20 oranında kısacaklarını kabul etmişlerdir. Ayrıca bu ülkeler sübvansiyonlu ihracatlarını da değer bazında %36 hacim olarak da %21 azaltacaklardır. Hizmetler kesiminde ise ayrıcalıksız ve adil ticaret prensiplerine uyulması hedeflenmiştir. GATT kaideleri bu görüşmeler sonucu yeniden ele alınarak bir çok maddesi yeniden düzenlenmiştir. Geçici ithal kısıtlayıcı tedbirlere 4 yıl gibi bir sınırlama getirilmiştir. Bunun haricinde gri alan enstrümanları diye bilinen gönüllü ihracat kısıtlamaları tamamen ortadan kaldırılmıştır.14

Uruguay Round Protokolu’nde, tarife indirimlerinin takvimi ve uygulama biçimi açıklanmıştır. Bu protokolde; tekstil ve hazır giyim, fikri ve sinai mülkiyet hakları, tarım sektörü, uyuşmazlıkların çözümü, hizmetler sektörü, anti damping, devlet yardımları, koruma tedbirleri, sanayi ürünlerinde uygulanan gümrük vergileri, teknik engeller, kamu ihaleleri, Dünya Ticaret Örgütü’ne ilişkin açıklamalarda bulunulmuştur.15

Uruguay Turu Nihai Senedi, sübvansiyonlar, anti damping, ticarette teknik engeller ve koruma tedbirleri gibi konularda çok taraflı ilke ve kurallar getirmekte; anlaşmazlıkların halli için etkin mekanizmalar oluşturmaktadır. Senede göre, mal ticaretinde gümrük tarifeleri

12 www.gumruk.gov.tr/29.03.2006/09:12

13 SEYİDOĞLU,Halil,a.g.e.,S.362-363 14

ERZAN,Refik, “Uruguay Round’dan Ekonomi Tarihinde Yeni Bir Çığır”,Görüş Dergisi,TÜSİAD Yayını, Ocak,1994,Sayı 13,S.22

(20)

indirilecek, tarımda ihracat sübvansiyonları ve iç destek seviyeleri aşağıya çekilecek, bir geçiş döneminden sonra dokuma ve hazır giyim sektöründe miktar kısıtlamaları kaldırılacak, hizmet sektörlerinin pazara girişine imkan tanınacaktır. Senet yalnızca “Uluslar arası, Sınır Ötesi Yatırımlar” konusunda kapsamlı bir düzenleme getirmemektedir. Senetin açık bıraktığı bu alan DTÖ’ne devredilmiş bulunan Çok Taraflı Yatırım Anlaşması ile kapatılmaya çalışılmaktadır.16

Uluslar arası serbest ticaretin savunucuları Smith, Ricardo ve diğer teorisyenler, gümrük tarifeleri, kotaların bulunmadığı bir dünyada ülkelerin diğer ülkelere nazaran daha düşük maliyette ürettikleri mal ve hizmetleri ihraç etmeleri ve pahalıya ürettikleri malları ucuza dışarıdan ithal etmeleri durumunda refah seviyelerinin artacağını savunmuşlardır. Teorinin bu noktasına paralel olarak Uruguay Round’u sonucu 2005 yılında dünyadaki ülkelerden gümrük tarifelerinin ortadan kaldırılması istenmiştir. Gümrük tarifelerinin ortadan kaldırılmasındaki amaç serbest ticaretin önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Çünkü gümrük tarifeleri bir yandan mal ihraç eden ülkelerin diğer ülke pazarlarına girmelerini zorlaştırırken bir yandan mal ithal eden ülkelerdeki insanların bu malları pahalıya satın almasına neden olmaktadır. Bu durum da refah kaybı doğurmaktadır. Bununla birlikte, global olarak insanların refah seviyesini artıracak bu adımın bazı ülke veya ülkelere avantaj sağladığı muhakkaktır.17

Genel olarak, DTÖ sistemine katılım müzakereler yoluyla olmaktadır. Bu nedenle, katılım süreci her ülkenin hak ve yükümlülükleri bakımından bir dengenin kurulmasını sağlamaktadır. Üye ülkeler, diğer üyeler tarafından kendilerine tanınan ticari ayrıcalıklardan ve öngörülebilir ticari kuralların getirdiği güvencelerden yararlanmaktadır. Buna karşılık, katılım müzakeleri çerçevesinde ulusal pazarlarını diğer üyelere açmak ve DTÖ kurallarına uyum sağlamak yükümlülüğünü üstlenmektedirler.

Türkiye’nin de dahil olduğu birçok DTÖ üyesi için müzakereler, önceki GATT sistemi çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. 1947 tarihli GATT Anlaşmasına da taraf olan bu gruptaki ülkeler, Nisan 1994’te Marakeş’te imzaladıkları Uruguay Round Anlaşmasını takiben Ocak 1995’te kurulan DTÖ’nün asli ve kurucu üyeleri olmuşlardır. 23 Nisan 2004 tarihi itibariyle,

15 www.solmaz.com.tr/29.03.2006/09:20

(21)

DTÖ’nün 147 üyesi bulunmaktadır. Bunun yanısıra 30 ülke ise katılım sürecinde bulunmaktadır.18

Dünya Ticaret Örgütü; Dünya Bankası, Uluslar arası Para Fonunun yanı sıra GATT’ın yerini alarak küreselleşmeye hizmet edecektir. Sübvansiyonlu tarım ürünü ithal eden bazı az gelişmiş ülkeler kısa vadede zarar edecektir. Fakat uzun vadede tarımsal ihracat olanakları artacağı için daha da karlı olacaktır. Türkiye’nin dünya yüzeyinde kendi kendine yeten ülkelerden biri olduğu düşünülürse tarım ürünlerinde ne kadar avantajlı olduğu bilinmektedir. Bu durumda uzun vadede Türkiye tarımdaki liberalizasyondan payını alacaktır. Uruguay Round çercevesinde kotaların kalkması Türkiye için çok önemli değildir. Çünkü ABD ve benzeri pazarlarda bugün kotasını dolduramamaktadır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye için bu kısa ve orta vadede önemli bir avantaj değildir. Zaten Türkiye mal ve hizmet liberalizasyonunda dünya ortalamasının çok üzerindedir.19

1.3. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)

Ekonomik anlamda küreselleşme 3 boyutludur: Ticari küreselleşme, mali küreselleşme ve üretimin küreselleşmesidir. Ticari küreselleşme diğerlerinden daha eski bir gelişmedir. Bu gelişme 1947’de kurulan GATT çercevesinde gümrük tarifeleri ve kotaların kaldırılarak uluslar arası ticaretin evrensel boyutlarda serbestleştirilmesi çalışmaları ile başlatılmıştır. Bugün GATT’ın yerine Dünya Ticaret Örgütü-DTÖ (World Trade Organization-WTO) geçmiş bulunmaktadır. DTÖ, görevleri ve kapsamı GATT’tan daha geniş ve yaptırım gücü daha yüksek bir kurum niteliğindedir.20

1 Ocak 1995 tarihinde faaliyete geçen DTÖ, Uruguay Görüşmelerinde oluşturulmuş ve dünya ticaretini serbestleştirme çabalarını sürdürmek üzere GATT anlaşmasını değiştirip geliştirerek kendi bünyesine alınmıştır. DTÖ yasal zemine oturtulan, yaptırım gücü artırılmış,

17 www.bilgiyonetimi.org/cm/Abdulkadir_Dursunoglu/11.11.2005/18:00

18 www.dtm.gov.tr/12.11.2005/13:30

19ERZAN,Refik, “Uruguay Round’dan Ekonomi Tarihinde Yeni Bir Çığır”,Görüş Dergisi,TÜSİAD Yayını, Ocak,1994,Sayı 13,S.22

(22)

sanayi malları ile birlikte tarım, tekstil ve hizmetler ticaretinin serbestleştirilmesi yanında fikri mülkiyet haklarını da bünyesine alan bir kuruluş niteliğindedir. DTÖ, Bretton Woods’un iki temel kuruluşları olan Dünya Bankası ile Uluslar arası Para Fonu’nun yanında üçüncü bir örgüt biçiminde ortaya çıkmıştır.21

DTÖ, IMF ve Dünya Bankası küresel ekonominin sac ayaklarını oluşturmaktadır. Bu üç kurumun temelleri II.Dünya Savaşı sonrası dünyanın en önemli ekonomik ve politik gücü haline gelen ve yeni dünya düzenine yön veren ABD tarafından atılmıştır. IMF, dünya finans piyasalarında istikrar sağlayıp üye ülkelerin dış ödemeler konusunda karşılaşacakları güçlüklere çözüm araken, Dünya Bankası önce Avrupa ekonomisinin onarımına, daha sonra ise gelişmekte olan ülkelerin kalkınma programlarına finansman desteği sağlayacaktır. Uluslar arası ticaretin düzenlenmesi ise DTÖ’ye bırakılmıştır.

Uruguay Round’da olduğu gibi son DTÖ genel toplantısı olan Doha Konferansı’nda da en çetin görüşmeler tarım dosyası üzerinde toplanmıştır. DTÖ tarım Anlaşması yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirmesine karşın, AB’de tarımsal sübvansiyonlar hala yüksek bir düzeyde bulunmaktadır.22

DTÖ’nün halen üye sayısı 147 dolaylarındadır. Bütün batılı sanayileşmiş ülkeler DTÖ üyesidirler. Doğu Bloku’nun yıkılmasından sonra Polonya, Macaristan, Romanya, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya gibi ülkelerde GATT’a üye olmuşlardır ve DTÖ üyesidirler. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra bağımsızlığına kavuşan ülkelerin çoğu Rusya ve Çin de üyelik için başvuruda bulunmuştur.

DTÖ’nün faaliyetlerini şu şekilde sıralamak mümkündür:

1- Örgütün kapsamına giren anlaşmaların uygulanması, yönetimi ve işleyişinin sağlanması

2- Yapılacak çok yanlı ticaret görüşmeleri için bir forum oluşturma, ticareti serbestleştirme çabalarına yeni alanlar katma

20 www.dtm.gov.tr/ekonomi/29.03.2006/09:05

(23)

3- Üyeler arasında çıkabilecek anlaşmazlıkları çabuk ve etkili biçimde çözebilecek çabuk ve etkili bir arabuluculuk mekanizması kurma

4- Üyelerin dış ticaret politikalarını gözden geçirme ve değerlendirme

5- Sürekli bir kurumsal bir yapı olarak IMF, Dünya Bankası ve bunlara bağlı kuruluşlarla yakın işbirliği yapma

6- Uluslararası ticaret sisteminin faydalarından yararlanmaları için gelişmekte olan ülkelere ve dönüşüm ekonomilerine yardımcı olma.

Uluslar arası ticarette ayrımcılığın kaldırılması için GATT’tan devralınan iki önemli kural vardır: En çok kayrılan ülke kuralı ve ulusal işlem kuralı.

En çok kayrılan ülke kuralına göre, bir üye ülkenin diğerinin mallarının ithalatıyla ilgili olarak ona verilen ödün veya sağlanan bir kolaylık ayırım yapmadan diğer bütün ülkelere de aynen geçerli kılınmalıdır. Serbest ticaret bölgeleri ve gümrük birlikleri bu kuralın dışındadır.

İkincisi ise, ulusal işlem kuralıdır ve yurt içinde uygulanan vergi ve işlemlerde yerli mallarla yabancı mallar arasında bir fark gözetilmeden hepsine aynı işlem yapılmasını ifade eder.

Sonuç olarak, ticaretteki bütün bu engellerin ve ayırımcılığın kaldırılması ile uluslar arası ticarette serbestleşme sağlanacak ve bütün ülkelerin yararına olarak uluslar arası ticaret hacmi artmış olacaktır.23

1.4. Gümrük Birliği ve Türkiye

Gümrük Birliği Avrupa Birliği’nin çekirdeğini oluşturmaktadır. Roma Antlaşmasına göre üye devletler aralarında malların giriş ve çıkışlarıyla ilgili olarak uyguladıkları gümrük vergileri ve miktar kısıtlamalarını kaldırmayı taahhüt etmişlerdir. Bunun yerine ortak gümrük tarifesi ve ortak ticaret politikası yürürlüğe koyacaklardır. Gümrük vergileri ve eş etkili

22

www.hacettepe.edu.tr/Dünya Ticaret Örgütünün Dönüşüm/Prof.Dr. Ahmet Şahinöz/13.11.2005/14:00 23 SEYİDOĞLU,Halil,a.g.e.,S.189-192

(24)

vergiler 12 yıllık geçiş dönemine tabi olacaklardır. Bu takvime göre aşamalı olarak gümrük indirimleri sıfırlanmış olacaktır. 1 Ocak 1957 tarihinden itibaren uygulanan vergiler esas alınacaktır. Bu 12 yıllık geçiş dönemi de kendi içinde 3 alt döneme ayrılmıştır. Daha sonra bununla ilgili olarak uygulamaya geçilmiş 1 Temmuz 1968 tarihinde ithalattaki gümrük vergileri kaldırılmıştır.

İngiltere, İrlanda ve Danimarka 01.01.1973 tarihinde birliğe tam üye olarak katılmışlardır. Bu ülkeler için de 5 yıllık bir geçiş dönemi olarak verilmiştir. Yunanistan da 01.01.1981 tarihinden itibaren tam üyelik hakkını elde etmiştir. 1 Ocak 1986 tarihinden itibaren de İspanya ve Portekiz üyeliğe kabul edilmiş ve bunlara birliğe uyum için yedişer yıl verilmiştir. Ortak Gümrük Tarifesinin kabulü ve uygulaması Roma Antlaşması hükümlerine göre olacaktır. Yine bu antlaşmaya göre 31.12.1961 tarihinde üye devletler miktar kısıtlamalarını ve kotaları da tamamen kaldırmışlardır. Bugün üye devletler arasındaki ticarette herhangi bir kotanın uygulanması söz konusu değildir.24

1.4.1. Hazırlık Dönemi

Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki Gümrük Birliğine dayalı bir ortaklık kurulmasını içeren antlaşma 1963 yılında imzalanmıştır. Bu antlaşma 1964 yılında yürürlüğe girmiştir. Daha geriye doğru gidilecek olursa Avrupa Birliği ile ilişkiler 31 Temmuz 1959 tarihinde başlamıştır. Bu tarihte Türkiye AET’ye resmen başvuruda bulunmuştur. Bu başvuru nihayet çeşitli müzakereler sonucunda 12 Eylül 1963 tarihinde Ankara Antlaşması ile sonuçlanmıştı. Böylece Türkiye ileride tam üyeliği kabul edilecek ülkeler arasında yerini almıştır. Bu antlaşmaya göre Türkiye ekonomik ve sosyal alanlarda milli mevzuatını uygun hale getirmeyi taahhüt etmiştir.

Ankara Antlaşmasında Türkiye ile Avrupa Birliği arasında Gümrük Birliğinin gerçekleşebilmesi üç aşamada olacaktır. Bu aşamalardan ilki hazırlık dönemiydi. Hazırlık dönemi 5 yıl olarak düşünülmüştür. Bu dönem müddetince Türkiye Ekonomisinin güçlendirilmesine ve böylece Türk halkının yaşam standartlarının yükseltilmesi hedeflenmiştir.

(25)

01 Aralık 1964’ten itibaren 5 yıl olarak planlanan hazırlık dönemi 7 yıl sürmüştür. Sonuçta 23 Kasım 1970 yılında Avrupa Birliği ile Katma Protokol imzalanmıştır. Bu protokolün 2.ci maddesi malların serbest dolaşımını düzenliyordu. Bu protokoldeki ticari hükümler bir geçici antlaşmayla 01.09.1971 tarihinde yürürlüğe konularak hazırlık dönemi sona ermiş geçiş dönemi başlamıştır. Geçiş döneminin hukuken başlaması 01 Ocak 1973 yılında olmuştur.25

1.4.2.Geçiş Dönemi

Bu dönem 1973 yılında imzalanan katma protokolle başlamıştır. Bu katma protokole göre Türkiye ile Avrupa Birliği arasında karşılıklı ve dengeli yükümlülükler söz konusuydu. Ankara Antlaşmasına göre Gümrük Birliği esasına dayanan katma protokol 64 maddeden meydana gelmiştir. Bu protokole göre malların serbest dolaşımı belirli usul sıra ve sürelere göre olacağı kararlaştırılmıştır. Buna göre kişilerin, hizmetin ve sermayenin serbest dolaşımı, ulaştırma, rekabet, vergilenme ve mevzuatın yakınlaştırılması katma protokole göre olacağı belirlenmiştir. Bu protokol Ankara Antlaşmasının ekini teşkil ettiği gibi bir uygulama antlaşması niteliğindedir. Katma Protokol bir geçiş antlaşması niteliğini taşımıştır. Bu antlaşmadan sonra beklenen tam üyeliktir. Katma Protokole göre taraflar aralarında yapacakları ihracat ve ithalatta eş etkili vergi ve resimler koymayacaklar ve halen uyguladıkları gümrük vergileri ile eş etkili vergi ve resimleri arttırmayacaklarını belirtmişlerdir.

Avrupa Birliği ülkeleri katma protokole göre Türkiye çıkışlı ithalata uyguladığı gümrük vergileri ve eş etkili vergileri kaldırmayı taahhüt etmişlerdir. Petrol ürünleri, perakende satışa arz edilmeyen pamuk ve pamuk ipliği, diğer pamuklu dokumalar, yün veya ince hayvan tüyünden yapılan makine dokuma halıları bu protokole dahil edilmemiştir. Hatta Avrupa Birliği petrol ürünleri için 200.000 tonluk bir tarife kotası koymuştur. Öte yandan Türkiye birliğe karşı gümrüklerini 12 yılda sıfıra indireceklerini belirtmişlerdir. Ancak tarafların üzerinde antlaşmaya varacakları mallarda bu süre 22 yıla kadar uzatılacaktır. Bu 12 ve 22

24

T.İ.S.K.,a.g.e.,S.23 25 www.abgs.gov.tr

(26)

yıllık listede yer alan sanayi ürünlerinin hangi sektörlere ait olacağı hakkındaki karar Türkiye’nin yetkisine bırakılmıştır. Bu listedeki ürünler genelde birliğin rekabetine açılması daha güç olan teknoloji yoğun mallardır. 12 yıllık listede yer alan mallar ve Türkiye’nin rekabet gücünün olduğu mallardır. Ayrıca bu ürünlerde geçiş döneminin ilk sekiz yılında değişiklik yapma esnekliği de getirilmiştir.26 12 yıllık bir geçiş dönemi sonrasında 1 Ocak 1985 tarihinde gümrüklerin sıfırlanması işlemi bitmiş olacaktır. Görülüyor ki gümrük vergileriyle birlikte gümrüklerle eş etkiyi yapacak mali yükler de kaldırılacaktı. Birlik Adalet Divanı kararlarında bu vergilerin nasıl kaldırılacağına ilişkin tanımlamalar ve uygulamalar belirtilmiştir.

Ortak Gümrük tarifesi uygulaması 01 Temmuz 1968 yılından itibaren Avrupa Birliği tarafından üçüncü ülkelere uygulanmaya başlanmıştır. Türkiye ise belli süre ve kademelerle Avrupa Birliğinin tayin etmiş olduğu Ortak Gümrük Tarifeleri düzeyine kendi mevzuatını uyduracaktır. Bu uyum katma protokolün 17 ve 18.ci maddelerinde belirtilmiştir. Buna göre Türkiye 12 ve 22 yıllık süreyi çok iyi bir şekilde kullanmak zorundadır. İlk etapta ithalatta uygulanan miktar kısıtlamalarını ve eş etkili önlemleri kaldırılması planlanmıştır. Ayrıca taraflar mevcut kotaların dışında yeni bir kota uygulamasına gitmeyeceklerini öngörmüşlerdir. Fakat Türkiye 25 Aralık 1976 tarihinde tek yanlı bir kararla tüm yükümlülüklerini dondurmuştur. Ayrıca 1977-1978 yıllarında yapılması gereken indirimlerin ertelendiğini de Avrupa Birliği’ne bildirmiştir. 1970’li yılların sonunda hem Türkiye’de hemde toplulukta resesyon dönemi başlamıştır. Özellikle petrol krizinden sonra Avrupa Birliği’ne üye olan ülkeler yüksek enflasyon ve işsizlik oranlarının yüksekliği karşısında koruyucu ekonomi politikalarını kabul etmek zorunda kalmışlardır.

Türkiye ise bu durum karşısında ekonomi politikalarına dayalı ithal ikameleri sürdürmeye devam etmiştir. Sonuçta Türkiye ile Avrupa Birliği arasında ortaklık ilişkileri bir müddet için askıya alınmak zorunda kalmıştır. Bu dönemde Türk ihraç malları içinde bulunan tekstil ürünleri dikkati çekmeye başlamıştır. Bunlar anti-damping soruşturmalarına ve gümrük resimlerine konu olmuştur.

Türkiye haklı olarak Avrupa Birliği karşısında bir takım ekonomik önlemler almak zorunda kalmıştır. Ekim 1978’de Avrupa Birliğinden yeni kolaylıklar ve yükümlülüklerin beş

26 SEZER,Özlenen ve Diğerleri,a.g.e.,S.192

(27)

yıl süre ile ertelenmesini ve ek olarak da mali yardım yapılmasını istemiştir. Avrupa Birliği ise mali yardım yapılması olayına sıcak bakmamıştır. Bunun yerine yükümlülüklerin beş yıl süre ile ertelenmesini kabul etmiştir.

1979 yılında Türkiye’de hükümet değişikliği olmuştur. Yeni hükümet iktidara gelir gelmez Avrupa Birliği ile ilişkileri yeniden canlandırmak ve buna bir işlerlik kazandırmak istemiştir. Fakat Türkiye’deki politik istikrarsızlıkların bir sonucu olarak Avrupa Birliği ile yapılan Ankara Antlaşmasının imzalanmasından 17 yıl geçtikten sonra 12 Eylül 1980 tarihinde ülkede askeri müdahale iktidara el koymuştur. Bu durum Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimizi olumsuz yönde etkilemiştir.

Bu dönemde Avrupa Birliği yardımı kesmeye devam etmiştir. Yönetim askerlerden alınıp sivil idareye verilene kadar ilişkilerde bir istikrar görülmemiştir. Bu durum 1986 yılına kadar devam etmiştir. Avrupa Birliği lehine yıllık tarife indirimleri ancak 1988’de yeniden başlayabilmiştir.27

1.4.3. Son Dönem

Türkiye 24 Ocak 1980 kararları ile dışa açılma ve uluslar arası ekonomi ile entegre olarak Avrupa Birliği ile ilişkilerini geliştirmeye çalışmıştır. 14 Nisan 1987 tarihinde Roma Antlaşmasının 237, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu Antlaşmasının 98, Avrupa Atom Enerjisi Komisyon Antlaşmasının 205.ci maddelerine göre Avrupa Birliği’ne tam üyelik için başvurmuştur. Avrupa Birliği Konseyi Türkiye’nin bu müracaatını 2.5 yıl incelemiştir. Sonuçta 18 Aralık 1989’da komisyon bu görüş raporunu olumsuz olarak Avrupa Birliği Bakanlar Konseyine sunmuştur.

Konseyin görüşüne göre topluluğun kendi iç pazarını tamamlamanın ekonomik ve parasal birlik yönünden ilerlemenin yeni üyeliklerin gündeme alınmasına göre öncelik taşıdığı belirtilmiştir. Avrupa Birliği ülkelerine göre Türkiye’de demokrasi iyi işlemiyor ve insan hakları ihlalleri söz konusudur. Özellikle iki Nato Ülkesi olan Türkiye ve Yunanistan birbirleriyle anlaşamaması ve iki ülke arasındaki Kıbrıs sorunu olmuştur. Yunanistan bütün

27 www.abgs.gov.tr

(28)

anlaşmazlıkların en büyük kaynağı olmasına rağmen birlik ülkeleri bu sorunu siyasal birliklerinin zedeleneceği endişesi ile görmemezlikten gelmişlerdir.

Komisyonun olumsuz görüşü 5 Şubat 1990 tarihinde benimsenmiş ve Türkiye’nin tam üyelik başvurusu 1992’den sonraya kalmıştır. Daha sonra 1992 Ocak ayında Ankara’da Türkiye ile Avrupa Birliği arasında bir çalışma programı imzalanarak yürürlüğe konulmuş ve 9 Kasım 1992 tarihli Ortaklık Konseyi Toplantısında Gümrük Birliği’nin 1995 yılında tamamlanması konusunda antlaşmaya varılmıştır.

Bunun üzerine Türkiye 1994 yılı ithalat rejimini uygulamaya koyarak 12 yıllık listede indirimlerin gerçekleşme oranını %90’a, 22 yıllık listede ise %80’e Ortak Gümrük Tarifesine uyumda da 12 yıllık listedeki mal gruplarında %80 ve 22 yıllık listedeki ise %70 indirimi kabul etmiştir. Bu durum Avrupa Birliği ülkelerinin 9-10 Aralık 1994 tarihinde Essen’de toplanan birlik zirvesinde bildirilmiştir.

Birliğin en önemli kararlar aldığı bu yıllarda Türkiye’deki ekonomik ve siyasal istikrarsızlıklar devam etmiştir. Türkiye 30 yıldır birliğe kabul edilmeyi beklemektedir. Fakat ekonomik uyum ve özellikle demokratikleşme konusunda istenilen adımlar Türkiye’de atılamamıştır.28

Bu olumsuz gelişmeler neticesinde 19 Aralık 1994 tarihinde Türkiye-AB Ortaklık Konseyi toplantısında Gümrük Birliği ile ilgili karar metninin imzalanmaması ve bu görüşmelerin 6 Mart 1995 tarihine ertelenmesini kararlaştırarak bir defa daha yanlı tutumunu sergilemiştir. 6 Mart 1995 tarihinde Ortaklık Konseyinin 36.cı dönem toplantısında bütün engeller aşılmıştır. Nihayet 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı onaylanarak 01.01.1996 tarihinde Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne katılması kararlaştırılmıştır. 1/95 sayılı karar 64 madde ve 10 ekten meydana gelmiştir.

Karara göre Türkiye Gümrük Birliği çerçevesinde tarife indirimini ve Ortak Gümrük Tarifesine uyum şartlarının yerine getirecektir. Ayrıca birliğin ticaret ve rekabet ortak politikalarına uyum sağlayacaktır. 6 Mart 1995 tarihli Ortaklık Konseyi kararından başka birde 2/95 sayılı bir karar daha alınmıştır. Bu karara göre Ortak Gümrük Tarifesine 5 senelik bir sürede düzenli bir uyum sağlanacaktır. Fakat 01.01.1996 tarihinden itibaren uygulanan gümrük vergileri çok yüksek tutulmuştur. Bundan böyle Türkiye topluluk dışı ülkelerden ithal

(29)

edilecek ürünlerde Ortak Gümrük Tarifelerinin çok üstünde gümrük vergisi alacağı belirtilmiştir. Bu tarifelerden indirimin beş yılda tamamlanması planlanmıştır.

Avrupa Birliği, Gümrük Birliğinin tamamlanması ile ilgili kararı birliğin iç onay sürecine bağlamıştır. Buna göre Maastrich Antlaşmasının 238.ci maddesi çerçevesinde Avrupa Parlamentosunun uygun görüşününde alınması gerekmekteydi. Avrupa Parlamentosu 24 Ekim 1996 tarihinde bütçe görüşmelerinde Gümrük Birliği çerçevesinde Türkiye’ye beş yıl içinde verilecek 375 milyon ECU’luk yardımın 1997 yılında kullandırılmasını sağlayan 53 milyonluk bölümünü askıya aldığı gibi 3.5 milyon ECU’luk AB özel yardımını da vermemiştir.

Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 16 Eylül 1996 tarihinde köyü boşaltılan köylülüre Türk Hükümetinin tazminat ödemesini kararlaştırılmıştır. Bütün bu olumsuzluklar üzerine Avrupa Parlamentosu 19 Eylül 1996 tarihinde 319 kabul, 20 red ve 23 çekimser oyla Türkiye’ye yardımı durdurmuştur.

Türkiye bu durumda Kıbrıs, Ege, Güneydoğu gibi birçok konuya açıklık getirmek zorunda bırakılmıştır. 1993 yılında yapılan Avrupa Birliği Kopenhag Zirvesinde tekrar ele alınan, demokratik kurumların istikrarlı işleyişi, hukuk devleti, insan hakları, azınlık haklarının korunması, pazar ekonomisinin işleyişi gibi kriterlere dikkat etmek zorunda olduğu belirtilmiştir. Bu şartlar yerine getirilmedikçe Yunanistan’ın vetosuna karşı gelinemeyecek ve finans yardımı da alınamayacağı karara bağlanmıştır.29

Türkiye ile Avrupa Ekonomik Toplukuğu (AET) arasında 1963’te imzalanan tam üyelik hedefli Ortaklık Anlaşmasında (Ankara Anlaşması) öngörülen bir aşama olan Gümrük Birliği, Türkiye-AB Ortaklık Konseyi’nin 1995 yılında aldığı bir kararla Türkiye ve o zamanki 12 AB üyesi arasında tamamlanmıştır ve 1996 yılında yürürlüğe girmiştir. Türkiye daha sonra Gümrük Birliğini, söz konusu 12 üyeden sonra bloğa katılan 13 üyeyi de kapsayacak şekilde genişleten bir ek protokolü Temmuz 2005 tarihinde imzaladı ancak bu imza ile ilişkilendirdiği bir deklarasyonla bu imzanın Güney Kıbrıs’ı tanımak anlamına gelmediğini de net şekilde ifade etmiştir. Türkiye ile 03.10.2005’de müzakereleri resmen başlatan AB, en sonuncusu Ekim 2004 tarihinde yayımlanan İlerleme Raporunda Türkiye’den Gümrük Birliğinin tam

28

BALKIR,Canan, “Türkiye-AB İlişkileri”, İktisat Dergisi,İ.F.M.C.,Sayı 375, Ocak 1998, S.49 29 BALKIR,Canan,a.g.e.,S.50

(30)

olarak uygulanmasının müzakereler sürecinde bekleneceğini belirtmişti. AB’nin yayımladığı müzakere çerçeve belgesinde de Türkiye’nin ek protokol konusundaki uygulamalarının izleneceği ve bu konudaki ilerlemelerin gözden geçirileceği belirtilmiştir.

Türkiye’de nüfus artış hızı Avrupa Devletlerinin çok üstündedir. 24 Ocak 1980 kararlarından sonra Türk ekonomisi ivme kazanmaya başlamıştır. İhraç ürünleri çeşitlenerek ihracatta büyük artışlar olmuştur. Hatta bazı dallarda Avrupa Birliğine dahil ülkelerle rekabet edecek duruma gelmiştir. Fakat buna rağmen sektörler bölgeler ve gelir dağılımı arasındaki dengesizlikler devam etmektedir. Hızlı büyüme rakamlarına ulaşılmış olmasına rağmen işsizlik sorunu hala devam etmektedir. Bu yapısal dengesizlikler sonucu ülkedeki ekonomik gelişmeler istenilen seviyeye gelememektedir. 30

1.5. GÜMRÜK BİRLİĞİ'NİN TÜRKİYE EKONOMİSİNE ETKİLERİ

Gümrük Birliği’nin tamamlandığı 1996 yılı ve sonrasında Türkiye’nin dış ticaret açığı atrmıştır. Ancak bu durum büyük ölçüde Türkiye ve Avrupa Birliği’nin gümrük duvarlarını farklı zamanlarda indirmiş olmasından kaynaklanmıştır. Ayrıca güçlü bir ekonomik blokla yapılan böyle kapsamlı bir entegrasyon sonucunda belirli bir süre dış ticaret açığı yaşanacağı o dönemde de öngörülmüştü. Bunun yanı sıra, dış ticaret açığındaki artışın tek sebebi Gümrük Birliği değildir. 1997 yılından bu yana gerek dünyada gerek ülkemizde meydana gelen siyasi ve ekonomik krizler, doğal afetler de dış ticaret açığımızın artmasına neden olmuştur.31 Gümrük Birliği’nin tamamlandığı 1996 yılı ile 2002 arasında AB’den ithalat % 100, AB’ye ihracat ise % 158 oranında artmıştır.32

Gümrük Birliği’nin getirdiği yeni rekabet ve pazara giriş koşulları sonucunda üretim yapımız değiştiğinden ihracatımızın kompozisyonu da farklılaşmaya başlamıştır. AB’nin tek taraflı olarak Gümrük Birliği’ni başlattığı 1971 yılında toplam ihracatımızın sadece %20’si

30

www.isbank.com.tr/reuters_haber/17.11.2005/18:10 31

www.ikv.org.tr; “Gümrük Birliği’nin Türkiye Ekonomisine Etkileri”; Soğuk,H./26.04.2006/12:45 32 www.die.gov.tr/26.04.2006/13:00

(31)

sanayi ürünleri iken, bu oran Gümrük Birliği’nin tamamlandığı 1996 yılında % 87, bugün ise % 94 seviyesine çıkmıştır.33 Öte yandan sanayi ürünleri ihracatı da kendi içinde değişmektedir: Tekstil, demir çelik gibi geleneksel ürünlerin dışında, beyaz eşya, otomotiv gibi katma değeri yüksek ve istihdam açısından önemli sektörlerin ihracatımızdaki ağırlığı giderek artmaktadır.

Çok sayıda ve değişik parametreyi bünyesinde barındıran Gümrük Birliği, Türk sanayiinin üretim anlayışına ve tüketici bilinçlenmesine önemli katkılarda bulunmuştur. Gümrük Birliği süreci tam rekabet koşullarıyla, işleyen bir piyasa ekonomisinde belirlenen standartlara uygun kaliteli üretime yönelik bir yapılanma gerektirmiştir. Gümrük Birliği ulusal ve uluslar arası düzeyde rekabet kapasitesinin arttırılması için yapılan çalışmalara çerçeve oluştururken, üretim kalitesi ve tüketici memnuniyetinin sağlanması yönünde değişikliklere de yol açmıştır. Gümrük Birliği ile Türk sanayii, ileri teknoloji kullanan AB firmaları ile yoğun bir rekabet içine girmiş, bu süreç firmalarımızı teknoloji geliştirmeleri ve Ar-Ge faaliyetlerini artıtrmaları yönünde teşvik etmiştir. Ayrıca AB teknik mevzuatına ve standartlarına uyum çerçevesinde yerine getirilen yasal ve idari düzenlemeler, Türk sanayiinin üretim anlayışının köklü bir değişim içine girmesini sağlamıştır. Gümrük Birliği’nin diğer bir getirisi de, Türkiye’ye uluslar arası ticaretin serbestleşmesi yönünde çalışan Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kapsamındaki yükümlülükleri konusunda ivme kazandırmasıdır. Bu çerçevede Gümrük Birliği, Türkiye’nin DTÖ için yapmak zorunda olduğu uyum ve liberalizasyon çalışmalarının daha süratli ve daha sistematik bir şekilde yapılmasını sağlamıştır. Gümrük Birliği kapsamında gerçekleştirilen mevzuat uyumu, hem ülkemizin ihtiyaç duyduğu kapsamlı yapısal reformların, Rekabet Kurumu vb. kurumsal yapıların oluşumunu sağlamakta, hem de AB katılım müzakereleri sırasında Türkiye’nin işini büyük ölçüde kolaylaştırmaktadır.34

Türk Sanayini korumak için döviz kur politikalarına müdahale edilmesini Avrupa Birliği Ülkeleri istememektedir. Zaten bu durumu ortadan kaldırmak için ortak bir para politikası izlemek ve ortak bir para birimi kabul etmek için 1 Ocak 2001 tarihinden itibaren Avrupa Birliğine dahil ülkeler tek para birimi Euro'yu kullanmaya başlamışlardır. Euro kullanımı ile Avrupa Birliği büyük bir ekonomik güç haline gelmiştir. Ayrıca ekonomilerine

33 www.die.gov.tr/26.04.2006/13:00

(32)

bir disiplin ile yeni parasal programların gündeme gelmesine neden olmuştur. İstikrarlı para politikası pazarların derinleşmesi ve yeni ürünlerin piyasaya çıkması demektir. Böylesine bir disiplin içinde ekonomileri özellikle ABD ekonomisinden korumak ve birlikte hareket ederek bir güç oluşturmaya çalışan Avrupa Birliği bu şekilde düzlüğe çıkmaya çalışmaktadır.35

Tek Pazar, parasal birlik ve tek para entegrasyon sürecinde önemlidir. Serbest ticaret için tek pazarı yaratmada başarılı olan topluluk bu başarısını topluluk tek parası olan Euro ile devam ettirmek istemektedir. Euro uygulamasına Ocak 1999’da geçildi. Bütün birlik ülkeleri içinde Euro’nun uygulanabilmesi için gerekli koşulların sağlanmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir.36

1.5.1. Dış Ticaret Hadleri Üzerine Etkileri

Dış ticaret hadleri, ihracat fiyatları ile ithalat fiyatları arasındaki orandır. Bir ülke, bir baz yılına göre daha sonraki yıllarda ucuza satıp pahalıya satın alan bir değişim içerisinde bulunmakta ise bu, söz konusu ülkenin dış ticaretten bir kayba uğraması anlamına gelir. Ticaret hadleri lehine gelişen bir ülke, ekonomik refahını yükseltebilir.37

Gümrük Birliği’nin oluşumu ve genişlemesi ticaret hacmini ve yönünü etkilemektedir. Ticaret hadleri, birliğe üye ülkeler arasındaki iş bölümünün doğuracağı refah yükselişinden her üye ülkenin alacağı payı belirler. Bir bütün olarak birliğin, tek tek birlik üyesi ülkelerin ve birlik dışında kalan ülkelerin ticaret hadlerindeki değişmeler, bu ülke grupları arasında gelirin yeniden dağılımına yol açacak refah üzerinde, önemli etkiler doğuracaktır. Gümrük Birliği’nin üye ülkelerin ve tüm dünyanın refahını nasıl etkileyeceği üretim ve tüketimdeki etkinlik değişmeleri yanında, ticaret hadlerindeki değişmelere de yakından bağlıdır. Gümrük Birliği’nin ticaret hadleri üzerindeki etkilerini dört başlık halinde sıralayabiliriz:

34 www.abmdenizli.org/images/banka/AB/26.04.2006/13:15

35

"Bankalardan Şirketlere Euro İçin yardıma Hazırız", Pover Ekonomi Dergisi, Kasım 1998, s.72 36

TUNÇ ,Havva; ‘Uluslar arası Ticaret,Para ve Finans’;Alfa Yayınevi;2004;s:357 37 www.dtm.gov.tr; Kip,Ergün/27.04.2006/17:35

(33)

1. Birlik içinde verimliliğin artması

2. Birliğin pazarlık gücünde meydana gelen değişmeler 3. Birliğin ekonomik büyüklüğü

4. Birliğin kurulmasıyla ticaretin birlik dışı ülkelerden birlik içine kayması38

Son yıllarda gerçekleşen net değişim ticaret hadlerine bakıldığında, net değişim ticaret hadlerinin sürekli olarak ve önemli ölçüde Türkiye’nin aleyhine seyrettiği, gelir ticaret hadlerinin ise Türkiye'nin lehine bir trend gösterdiği, ancak gelir ticaret hadlerindeki bu olumlu seyrinde Türkiye’nin zaman içinde gittikçe artan miktarlarda ihracat hacmine ulaşması sonucu ortaya çıktığı belirlenmiştir.39

1.5.2. İhracata Yönelik Sanayi Dallarına Etkileri

Türkiye’nin dış ticareti, dışa açık büyüme politikalarının uygulanmaya başlandığı 1980 yılından bugüne sürekli artış trendi izlemiştir. Bu artışta ihracatı artırmak amacıyla konan teşvik tedbirleri (ucuz ihracat kredileri, vergi iadesi sistemi, ihracat karşılığı gümrük muafiyetli mal ithalatı imkanı vb.) ithalata getirilen kısıtlamaların kaldırılması, Türkiye ve AB arasında imzalanan Gümrük Birliği anlaşması önemli rol oynamıştır.40

Türkiye'de ithalata rakip sanayi dalları bulunmaktadır. Bunlar pazarda daha önce bulunmanın avantajlarından yararlanacaklardır. Talepler Gümrük Birliği öncesi bu yerli firmalardan karşılanmaktaydı. Tüketici en azından bu markaları tanımaktadır. Bu durum yerli üreticilerin lehinedir. Yerli firmalar ülke çapında yaygın bir ağ servisine sahip olduğu gibi piyasayı ve ülke insanlarının alışkanlıklarını iyi bilmektedir. Avrupalı firmaların Türk pazarına girmesiyle pazarda bir rekabet yaşanmaya başlamıştır. Türkiye'deki düşük verimle çalışan küçük ölçekli firmaların kendilerini toparlamaları gerekli hale gelmiştir. Türkiye'de

38 www.dtm.gov.t;Uyar,Süleyman;Pamukkale Universitesi/27.04.2006/13:35 39 www.dtm.gov.tr; Kip,Ergün/27.04.2006/17:35

Şekil

Tablo  2 : İhracatın 1996-2005 Yılları Arası Sektörel Dağılımı (Milyon Dolar)
Tablo 3 : 2000-2005 Yıllarında Dış Ticaret
Tablo 4 : 2004-2005 Ülke Gruplarına Göre İhracat
Tablo 5  : 2000-2005 Yılları Arasındaki İthalat Mal Grupları
+3

Referanslar

Benzer Belgeler

1) Emek yoğun bir sanayi kolu olan döküm sektöründe, Türkiye'deki orta ve blüyük ölçekli işletmelerde günirük birliği sonrası yeterli rekabet gücünün

- Bir önceki bölümde de belirtildiği üzere, Gümrük Birliği ile birlikte KOBĐ’lerin dış pazarlara daha fazla açılma imkanı yakalaması ve bu vesile ile dış

Bu doğrultuda Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki Gümrük Birliği, Türkiye’nin ticaret ve rekabet politikalarını büyük ölçüde etkilemiş ve oluşan yeni

Alt sektörler içerisinde en yüksek rekabet edebilme gücü endeks değerine sahip olan sektör SITC 844 numaralı, Kadın/kız çocuklar için örme giyim eşyası

çalışmalarında gümrük birliği uygulaması sonucu bölgesel ticaretin arttığını, ancak 

Dersin İçeriği Derste, Avrupa Birliği'nin işleyişine ilişkin bir temel oluşturmak üzere ekonomik bütünleşme türleri, Avrupa Birliği'nin tarihçesi ve bütünleşme süreci

Makalenin amacı, son yıllarda Türkiye’nin üyeliği ile ilgili Avrupa Birliği ülkelerindeki akademik ve siyasi çevrelerce yapılan tartışmaların tarafsız olarak

a) Türkiye, 35 fasıldan oluşan bir platformda çalışmalarını sürdürecektir. b) AB’ye katılım sürecine ilişkin olarak kamuoyu desteğindeki düşüş önlenebilecektir. c)