• Sonuç bulunamadı

1.6. Sektörel Etkiler

1.6.13. Banka Sektörüne Etkisi

Avrupa Birliği ile Türkiye arasında oluşacak Gümrük Birliği bankacılık sektörünü de etkilemiştir. Şöyle ki; bu etki diğer sektörlerden farklı olarak bankacılık sektörünün bir hizmet sektörü olması nedeniyle dolaylı bir etki olacaktır. Daha sonraki aşamalarda Avrupa Birliği içinde hizmetlerin serbestleştirilmesi gündeme geleceğinden Türk bankacılık Sektörünün Avrupa mali piyasalarının standartlarında faaliyet göstermesi gerekecektir. Bugüne kadar yapılan uyum çalışmaları bankacılık sektörünün Avrupa normlarına yaklaşması için önemli bir aşama olmuştur. 1980 sonrası mali piyasalardaki yapısal değişiklikler ile Türk Bankacılığı büyük aşama göstermiştir.

Kısa dönemde Gümrük Birliğinin ortaya çıkaracağı dezavantajlardan bankacılık sisteminin de etkilenmesi doğaldır. Gümrük Birliği sonrasında dış ticaret hacminde meydana gelen artış bankaların dış ticaret işlemlerinin dolayısıyla işlem hacimlerinin artmasını sağlayacaktır. Bankalarca dış ticaret işlemlerinde geleneksel olarak yürütülen ödemeler tahsilatlar akreditifler ve teminat mektubu uygulamaları artacaktır. Bu durum Türk Bankalarının Avrupa genelinde muhabir bankacılık hizmetlerini genişletmelerini gerekli kılacaktır. Öte yandan dış ticaret işlemlerindeki artış kur riskindeki artışı da birlikte getirecektir. Bu nedenle bankaların kur risklerini karşılamak amacıyla vadeli işlemlere ağırlık

vermeleri gerecektir. Ayrıca Türk Bankalarının factoring, forfaiting, ihracat sigortası gibi konularda kendilerini Avrupa normlarına uyar hale getirmeleri gerekmektedir.

Türkiye'de dış ticaret kredileri Eximbank kanalıyla finanse edilmektedir. Bankalar Eximbank’ın dışında kullandırdıkları döviz cinsi krediler ile de ihracatı finanse etmektedirler. Bunun için dış ticaretteki gelişmeler yoluyla artan döviz ihtiyacının bu yolla finanse edilmesi düşünülmektedir. Gümrük Birliğinin gerek ekonomik gereksinimi sosyal ve demokratik açıdan Türkiye'yi Avrupa Birliği standartlarına yaklaştırması yabancı yatırımcıların da Türkiye'ye olan güvenlerini artıracak ve psikolojik açıdan kendilerini daha rahat hissetmelerini sağlayacaktır. En sağlıklı yol uzun vadeli finansman ve direk sermaye yatırımlarıdır. Bu nedenle uzun vadeli sermaye hareketlerinin ve yabancı sermayenin teşvik edilmesi Gümrük Birliğinden beklenen olumlu etkilerin sağlanabilmesi için şart görünmektedir.

Avrupa Birliği ile Türkiye arasında dış ticaret ilişkilerinin artmasının bankacılık sektörü üzerindeki bir etkisi de Avrupa Birliğine üye ülke bankalarının Türkiye'ye gelmesi yönünde olacaktır. Türk bankaları Avrupa Birliğine üye ülkelerin bankalarını daha yakından izleme olanağı bulacaktır. Türk Bankalarının Avrupa Birliği ülkelerindeki faaliyetleri artacaktır. Bugün uluslararası şube ağına sahip olma yönünden Türk Bankları zayıf durumdadır. Bu da Avrupa'da Türk Bankalarının rekabet şansını düşürmektedir.

Türk Bankalarının rekabet ortamına ayak uydurabilmeleri için mali yapılarını güçlendirerek kârlılıklarını ve verimliliklerini de artırmaları gerekir. Bankaların işlem hacimlerini genişletebilmesi öz kaynaklarının büyüklüğüne bağlıdır. Bu nedenle bankaların sermaye artırımı yoluyla veya birleşmeler yoluyla güçlenmeleri gerekmektedir. Yasal açıdan Türk Bankacılığının topluluk bankacılığına uyumu 538 sayılı kanun hükmünde kararname ile gerçekleştirilmiştir. Mevcut eksiklikler tam üyelikle giderilebilecektir.

Bankaların açtıkları kredilere uyguladıkları faiz oranı ve sundukları hizmetlerin maliyetleri düşürülmelidir. Bunun için de en başta bankaların topladıkları fonları yüksek maliyetle krediye aktarmalarına neden olan yüksek mevduat karşılık oranları ve disponibilite oranları indirilmelidir. Dünyada çoğu ülkede olduğu gibi bu oranlar artık bir para politikası aracı olarak kullanılmamalıdır. Ayrıca ekonomik gelişmenin izlenen kredi politikası ile de

yakından ilişkisi olması nedeni ile maliyetlerin düşürülmesi yoluyla faiz masraflarının daraltılması ekonominin canlanması için önemlidir. Bunun yanında döviz tevdiat hesaplarından Türk Lirası ile munzam karşılık ayırma yükümlülüğü kaldırılmalı kredi faizleri üzerinden alınan kaynak kullanımı destekleme fonu ile banka ve sigorta muameleleri vergisi oranları düşürülmelidir. Diğer yandan bankalar arası işlemlerden sağlanan gelirler üzerinden kaynakta vergi kesintisi yapılmamalıdır.

Avrupa Birliği bankalarında sıkça görülen banka ve sigorta kurumlarının işbirliğinin Türk mali sistemine de yerleşmesi gerekmektedir. Bankacılık kesimi bir yandan kendi gelişimini tamamlarken diğer yandan sanayi kesiminin kaynak sorununa çözüm yollar aramalı ve böylece ekonomik gelişmeye katkı sağlanmalıdır. Bu amaçla orta ve uzun vadeli yatırım amaçlı ve uygun koşullu Türk Lirası kredi imkanları yaratılmalıdır. Özellikle dış ticaret firmalarına verilen krediler takip edilmeli ve vadesinde geri ödenmeyen kredilerle ilgili yasalar ivedilikle çıkarılmalıdır. Bu durum dış ticaretimizi olumsuz yönde etkilemektedir. 109

109 BALAK, Deniz, SEYMEN, Dilek. Avrupa Birliğine Uyum Sürecinde Gümrük Birliğinin Türk Bankacılık Sistemi Üzerindeki Muhtemel Etkileri, Türkiye Bankalar Birliği Yayını, No:201, İstanbul, 1996, İçinde, s.90-

İKİNCİ BÖLÜM

GÜMRÜK BİRLİĞİ VE TÜRKİYE’NİN REKABET GÜCÜ 2.1. Dünya Ticaret Örgütü’nde Ticaret ve Rekabet Politikaları Arasındaki İlişki

Ticaret ve rekabet politikaları konusu; Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) 9-13 Aralık 1996 tarihlerinde Singapur’da yapılan ilk Bakanlar Konferansı’nda kabul edilen Deklarasyonda yer verilen ifadeler sonucunda DTÖ gündemine girmiştir.

Söz konusu Deklarasyonda kurulması karara bağlanan, ticaret ve rekabet politikaları arasındaki ilişkileri inceleyecek Çalışma Grubunun 7-8 Temmuz 1997 tarihlerinde ilk olağan toplantısıyla birlikte DTÖ’de bu konuda uzun süreli bir çalışma programına başlanılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda, uluslar arası ticarette rekabet kurallarını düzenleyen yeni bir çok taraflı anlaşma yapılması sözkonusu olabilecektir.

Ulusal rekabet politikası; hükümetler tarafından oluşturulan ve uygulanan, firmaların kendi aralarında yaptıkları rekabeti sınırlayan veya hakim gücün kötüye kullanımını amaçlayan anlaşmalarla ilgili kurallar ve disiplinler olarak tanımlanmaktadır. Rekabet politikasının temel amacı; açık ve rekabetçi bir yapı sağlanması yoluyla mevcut kaynakların dengeli ve etkin bir şekilde dağıtımını ve kullanımını sağlamak ve bu şekilde ulusal refahı en üst düzeye çıkarmaktır. Rekabet politikası haksız rekabet yaratan uygulamaları yasaklar veya ilgili kuruluşlara bu tür uygulamaları yasaklama veya düzenleme yetkisi verir.

Ticaret ve rekabet ilişkisinde ele alınabilecek konuları; ticaretle bağlantılı rekabet konuları ve rekabetle bağlantılı ticaret konuları şeklinde iki grup altında incelemek mümkündür.

Ticaretle bağlantılı rekabet konuları; daha çok, DTÖ Anlaşması ekindeki çok taraflı ticaret anlaşmalarında yer almayan konulardır. Bunlar; ihracat kartelleri, ithalat kartelleri, ‘trading companies’, çok uluslu şirketlerdeki grup içi anlaşmalar, çok uluslu şirketler arasındaki birleşme anlaşmaları, uluslar arası ticareti etkileyen diğer şirket faaliyetleri vb. konulardır.

Rekabetle bağlantılı ticaret konuları; büyük ölçüde, DTÖ Anlaşması ekindeki çok taraflı ticaret anlaşmaları bünyesinde veya çoklu anlaşmalar kapsamında yer alan konuları

içermektedir. Bunlar; anti-damping önlemler, telafi edici önlemler, korunma önlemleri, devlet ticareti, sevk öncesi inceleme, ticaretle bağlantılı yatırım önlemleri, ticaretle bağlantılı fikri mülkiyet hakları, hizmetler ticareti ve kamu alımları ile ilgili anlaşmalar kapsamına giren konulardır. Ayrıca DTÖ’de Ticaret ve Çevre Komitesi’nde incelenmekte olan çevre koruma amacıyla uygulanan ticaret önlemleri konusu ve Singapur Bakanlar Konferansı’nda kurulmasına karar verilen, ticaret ve yatırım politikaları arasındaki ilişkileri inceleyecek olan Ticaret ve Yatırım Politikaları Çalışma Grubu’nun ele alacağı konular; rekabetle bağlantılı ticaret konuları kapsamına giren konulardır.110

Benzer Belgeler