İÇ İNDEK İLER
• 1996’dan 2004’e Tam Üyelik Süreçleri
• Gümrük Birliği’nin Ekonomik Etkileri
• Türkiye'nin Dış Ticareti Üzerine Etkisi
• Türkiye'deki Doğrudan
Yabancı Yatırımlar Üzerindeki Etkisi
HEDEFLER
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• Türkiye‐AB ilişikilerinde tam üyelik tarihi alınıncaya kadar yaşanan süreçler öğrenilecek,
• Türkiye'nin gümrük birliği sonrası AB ile olan dış ticaretinin gelişimi izlenebilecek,
• Türkiye'nin ekonomik gelişiminde önemli yeri olan Doğrudan
Yabancı Yatırımlarda Gümrük Birliği sonrası değişim
görülecektir.
GÜMRÜK BİRLİĞİ SONRASI AB‐TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
Prof. Dr. Ömer Selçuk EMSEN
Arş. Gör. Ziya Çağlar YURTTANÇIKMAZ
ÜNİTE
12
Gümrük birliği
süreciyle birlikte artan dış rekabet Türkiye’nin kendini
geliştirmesine ve özellikle sanayi ürünlerinde rekabet gücü kazanmasına yol
açmıştır.
GİRİŞ
Türkiye 1 Ocak 1996’da yürürlüğe giren Gümrük Birliği (GB) Anlaşması sonrasında Avrıpa Birliği (AB) ile olan ilişkilerinde yeni bir döneme girilmiştir. Söz konusu dönemde siyasi açıdan istenildiği gibi ilerleme kaydedilememesine karşılık ekonomik açıdan özellikle dış ticaret açısından büyük gelişmeler yaşanmıştır. Bu dönemde 16 Temmuz 1997’de Gündem 2000 Raporu’nda Türkiye’nin tam üyelik görüşmeleri konusuna değinilmemesi, buna karşılık Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) için üyelik görüşmelerine başlanılması kararı alınması Türkiye‐AB
ilişkilerinde gerginliğe sebep olmuştur. Aralık 1999’da yapılan Helsinki Zirvesi’nde Türkiye aday ülke olarak ilan edilmiş, ancak Türkiye ile tam üyelik görüşmelerine başlanmamıştır. Türkiye ancak 17 Aralık 2004’te Brüksel’de yapılan AB Zirvesi ile müzakerelere 3 Ekim 2005 tarihinde başlayabilmiştir. Tam üyeliğe giden bu yolda görüşmeler hâlen devam etmektedir. Türkiye bu süreçte belki siyasi olarak istediği şekilde ilerleyememektedir. Ancak, ekonomik açıdan gerek AB ile gerekse dünya ile olan ekonomik bağlarını kuvvetlendirmektedir. Türkiye’nin 2012 yılında dünya ile dış ticaret hacmi 390 milyar dolara, AB ile olan dış ticaret hacmi ise 150 milyar dolara yaklaşmıştır. Benzer şekilde AB ile olan dış ticaret mal grupları itibariyle de farklılaşmıştır. Artık Türkiye AB gibi gelişmiş bir ekonomiye daha fazla sanayi ve teknoloji malı satmakta ve karşılığında yüksek oranda sanayi ürünü almaktadır.
Pek çok alanda AB karşısında rekabet gücünü yükseltmiştir. Özellikle metal sanayi ve otomotivde AB’nin gerisinde olmasına karşılık rekabet gücünde büyük artışlar gerçekleştirilmiştir. Ancak özellikle gıda, tütün ile geleneksel sanayi ürünü olan tekstil ve hazır giyim sektörlerinde rekabet gücü AB’den yüksek olmasına karşılık azalış göstermektedir. Söz konusu bu gelişmelerin yanında ülkemize olan
doğrudan yabancı yatırımlar da ( DYY) büyük bir hızla artmıştır. Yabancı yatırımları teşvik yönünde atılan adımlar ve Türkiye’nin gerek gümrük birliği, gerekse AB üyelik süreci Türkiye’ye yapılan DYY’yi artırmıştır. 2007 yılında yapılan DYY, GSYİH’nin %3.54’üne ulaşarak hem rakamsal hem de oransal açıdan rekor kırmıştır. Yapılan yatırımların ortalama olarak %70’inden fazlası da AB üyesi ülkelerden gelmektedir. Bu durum, Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinin AB
ülkelerindeki yatırımcılar tarafından da desteklendiği ve Türkiye’nin tam üyeliğine olan güvenin bir göstergesi olarak kabul edildiğine işaret etmektedir.
1996’DAN 2004’E TAM ÜYELİK SÜREÇLERİ
Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki Gümrük Birliği Anlaşması’ndan sonra 13‐14 Aralık 1996’da Dublin’deki Avrupa Birliği Zirvesi’ne Merkezî ve Doğu Avrupa (MDA) ülkeleri, Baltık ülkeleri, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Malta davet
edilmiştir. Bu toplantı da Türkiye ile ilgili olarak Ege denizindeki sorunlar gündeme getirilmiş ve insan hakları konusunda çeşitli uyarılarda bulunulmuştur. Avrupa Birliği 16 Temmuz 1997’de Gündem 2000 raporu ile MDA ülkelerini kapsayan bir genişleme sürecini açıklanmıştır. Söz konusu rapor MDA ülkeleri ile GKRY'nin en kısa sürede AB'ye üye olmalarının hedeflendiği açıklanmıştır. Bu çerçevede ilgili ülkelerde öncelikle Kopenhag Kriterleri’ne mevcut durum itibariyle en fazla yaklaşan Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovenya ve Estonya’nın
Gümden 2000
Raporu’ndaki AB genişleme sürecinde
Türkiye’ye yer verilmemesi ilişkileri
olumsuz yönde etkilemiştir.
üyeliklerinin başlatılması, sonra ise görece daha geri olan Slovak Cumhuriyeti, Litvanya, Letonya, Bulgaristan ve Romanya ile müzakerelere başlanılması
planlanmıştır. Türkiye’ye yönelik herhangi bir karar alınmamıştır. Raporda Türkiye için Gümrük Birliği sürecinin iyi işlemesinden memnun olunduğu ve bu durumun AB ile olan ilişkilerin geliştirilmesinde Türkiye’nin lehine olduğu vurgulanmaktadır.
Ancak, gerek siyasi (insan hakları ve Güneydoğu sorunu), gerekse ekonomik (makroekonomik istikrarsızlığı giderilememesi) açıdan AB’ye tam üyelikten uzak olunduğu vurgulanmıştır. Gündem 2000 Raporu sonrasında Türkiye ile AB arasında gerek ikili, gerekse komisyonlar arası yoğun görüşmeler yapılmıştır. Bu
görüşmelerde Türkiye, Gündem 2000 Raporundaki aleyhine olan görüşlerin haksızlığını vurgulamış ve ikili ilişkilerin olumsuz yönde etkileneceğini belirtmiştir.
Türkiye ayrıca Lüksemburg Zirve Toplantısı’nda Türkiye'ye AB genişleme süreci içine alındığını, Türkiye'nin üyelik öncesi desteklenmesinin yol haritasının çizilmesini ve Türkiye'ye Avrupa Daimi Konferansı’nda diğer aday ülkelerle aynı statüde katılma hakkı verilmesini istemiştir.
12‐13 Aralık 1997’de Lüksemburg'da yapılan Avrupa Birliği Zirvesi sonuç bildirisinde Türkiye'nin tam üyeliğe giden yoldaki ilerleyişi takdir edilmiş ve tam üyeliği gerçekleştireceğine olan AB’nin inancı vurgulanmıştır. Ayrıca AB Türkiye'ye tam üyelik konusunda bir strateji hazırlamaya karar vermiştir. Hazırlanacak bu strateji belgesi ile Ankara Anlaşması’nda belirtilen üyeliğe geçiş için AB tarafından sağlanması gereken imkânların geliştirilmesi, gümrük birliğinin geliştirilerek sürdürülmesi ile mali ve mevzuat alanlarında uyumun yükseltilmesi yer almaktadır. Ancak, söz konusu ilişkilerin geliştirilmesi Türkiye’nin siyasi ve ekonomik reformlarını sürdürmesine, Yunanistan ve Kıbrıs ile olan sorunlarını çözmesine ve karşılıklı ilişkilerini geliştirmesine bağlanmıştır. Türkiye ise
Lüksemburg Zirvesi sonrasında yaptığı açıklamada, AB'nin Türkiye’ye yönelik tek taraflı ve olumsuz tavrını kınayarak Türkiye’nin tam üyelik hedefini
gerçekleştirmek için çalışmaya devam edeceğini, ancak ilişkilerin geliştirilmesinin tek taraflı olamayacağına ve AB'nin de bazı sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğine vurgu yapmıştır. Gerek Yunanistan, gerekse Kıbrıs konularının AB ile olan ilişkilerde müzakere konusu olmayacağını belirtmiştir. Lüksemburg Zirvesi sonrası Londra'da 12 Mart 1998 tarihinde yapılacak Avrupa Konferansı'na
Türkiye’nin katılmayacağı belirtilerek mevcut ilişkilerin AB'nin siyasi iradesine bağlı olduğu belirtilmiştir. Avrupa Birliği Komisyonu ise tüm bu gelişmelerden sonra Lüksemburg Zirvesi’nde Türkiye ile olan ilişkileri geliştirebilme adına bir strateji belgesi açıklamıştır. Belgede stratejinin uygulanması durumunda Türkiye’nin genişleme sürecine girebileceği belirtilmiştir. Belgede mali iş birliği konusunda AB'nin mali yardımlarının biran önce yürürlüğe konulması gerektiği vurgulanmıştır.
Cardiff ve Viyana Zirveleri (Haziran 1998‐Aralık 1998)
15‐16 Haziran 1998’de yapılan Cardiff Zirvesi’nde Türkiye'nin AB genişleme süreci içindeki yeri konusunda daha yumuşak ve iyi ifadelere yer verilmiştir. Zirve bildirgesinde Türkiye'nin üyelik adayı olduğu belirtilmiştir.
Böylece aday ülkelerin tam üyeliğe geçişte mevcut durumlarını inceleyen “devrevi
Aralık 1999’daki
Helsinki Zirvesi’nde Türkiye AB’ye aday
ülke olarak ilan edilmiştir.
gözden geçirme mekanizmasına” Türkiye’yi de dâhil etmişlerdir. Ayrıca
komisyonun sunduğu ve Türkiye ile ilgili olan strateji, belgesi onaylanarak gerekli mali desteğin sağlanması istenmiştir. AB Komisyonunun hazırladığı Cardiff Raporu 4 Kasım 1998 tarihinde Türkiye'ye ulaştırılmıştır. Olumsuz bazı ifadeler bulunmakla birlikte rapor, Türkiye'nin aday ülke olduğunun göstergesi olarak kabul edilebilir niteliktedir. Ancak, yapılan bu düzenlemeler Türkiye tarafından yeterli görülmemiş ve genişleme sürecinde Türkiye'nin hâlâ ayırımcı bir muamele gördüğü belirtilerek Türkiye’nin adaylığının diğer aday ülkelerde olduğu gibi hiçbir siyasi koşula
bağlanmadan olması gerektiği bildirilmiştir.
11‐12 Aralık 1998’de yapılan Viyana Zirvesi’nde Cardiff Raporu’nda belirlenen ve Türkiye için tam üyelik stratejisi saptanması isteği kabul edilmiştir. Zirve
bildirgesinde AB’nin, Türkiye ile olan ilişkilere verdiği önem vurgulanarak
Lüksemburg ve Cardiff zirvelerinde alınan kararlar çerçevesinde belirlenen Avrupa Stratejisi’nin uygulanmasına karar verilmiştir.
Helsinki Zirvesi (10‐11 Aralık 1999)
Helsinki Zirve’sinde Türkiye’nin adaylığı oybirliği ile kabul edilmiş ve Türkiye ile AB ilişkileri için yeni bir dönem başlamıştır. Helsinki Zirvesi’nde Türkiye aday ülke olarak ilan edilmiş olmasına karşılık tam üyelik görüşmelerine
başlanmamıştır. Lüksemburg Grubu ülkeleri (Çek Cumhuriyeti, Estonya, G. Kıbrıs, Macaristan, Polonya ve Slovenya ) ile müzakereler 31 Mart 1998'de başlamıştır.
Diğer 6 aday ülke olan Helsinki Grubu ülkeleri (Bulgaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Romanya ve Slovakya) ile müzakereler 15 Şubat 2000’de başlamıştır.
Türkiye ise bu 12 aday ülkeden ayrı olarak tam üyelik müzakerelerine alınmamıştır.
Katılım Ortaklığı Belgesi (Aralık 2000)
Türkiye, Helsinki Zirvesi sonrası AB’ye aday ülke ilan edildikten sonra Avrupa Komisyonu Türkiye için bir rapor hazırlamıştır. Bu raporda Türkiye’nin Kopenhag Kriterleri’ni sağlaması açısından yapması gerekenler, AB müktesebatı uyum yükümlülükleri, mali yardımlar ve üyelik için gerekli şartları içeren ilk Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB) 4 Aralık 2000 tarihinde AB konseyi tarafından kabul edilmiş ve Nice Zirve toplantısında onaylanarak yayımlanmıştır. AB genişleme sürecindeki tüm aday ülkeler için hazırlanan KOB, üyelik sürecindeki ülkelere süreç içinde yapmaları gereken düzenlemeleri göstermede bir yol haritası niteliğindedir.
Yapılacak düzenlemelerde temel belge ise Kopenhag Kriterleri ve AB
müktesebatıdır. KOB ile üyelik yolunda aday ülkelerin yapması gerekenler AB komisyonu tarafından tek taraflı olarak hazırlanır.
Nice Zirvesi (7‐9 Aralık 2000)
Fransa’nın Dönem Başkanlığı’nda gerçekleştirilen Nice Zirvesi sonrası kabul edilen Nice Antlaşması ile AB’nin 10 yıllık genişleme süreci içinde Türkiye’ye yer vermemiştir. Böylece Helsinki Zirvesi’nde kabul edilen aday ülke statüsü yok sayılmıştır. 26 Şubat 2001 tarihinde imzalanan Nice Antlaşması ile AB’nin
Aralık 2004’teki
Brüksel Zirvesi’nde
Türkiye’nin tam üyelik müzakerelerine
3 Ekim 2005’te başlayabileceği açıklanmıştır.
genişleme sürecinden sonra nasıl bir yapısı olacağı, Avrupa Komisyonu’nun yapısı ve Birlik geneli siyasi kararlarda çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Yapılan
düzenlemelerde mevcut 15 üye ülkeye katılması planlanan 12 üye dâhil edilerek AB’nin genişleme sonrası 27 ülkeli bir yapı içinde olacağı planlanmıştır. Bu planda 2007 yılında AB’ye katılması beklenen Bulgaristan ve Romanya yer alırken Türkiye, Nice Antlaşması’nda “unutularak” herhangi bir şekilde yer verilmemiştir.
Kopenhag Zirvesi (12‐13 Aralık 2002)
Türkiye’nin tüm aday ülkeler için geçerli olan kriterlere tabi olduğu vurgulanarak 1999’da Helsinki Zirvesi’nde alınan kararlara atıf yapılarak Türkiye’nin Kopenhag Kriterleri’ni sağlama konusunda attığı adımlar
memnuniyetle karşılanmıştır. Aralık 2004’e kadar Avrupa Komisyonu’nun vereceği rapora bağlı olarak Türkiye Kopenhag siyasi kriterlerini karşılarsa, AB de Türkiye ile katılım müzakerelerine vakit kaybetmeden başlayacağını belirtmiştir. 2002
Kopenhag Zirvesinde Türkiye’nin üyeliği çerçevesinde hazırlanan Katılım Stratejisi Belgesi’nin iyileştirilerek Türkiye’nin üyeliğine destek sağlanacağı ve mali
yardımların artırılacağı vurgulanmıştır. Ayrıca mevzuat uyumu ve gümrük birliğinin genişletilmesi konusunda çalışmaların artırılacağı ifade edilmiştir.
Selanik Zirvesi (19‐20 Haziran 2003)
Selanik’te gerçekleştirilen Zirve sonucunda Türkiye’nin reform sürecinde yaptıkları ve süreci sürdürme kararlılığı memnuniyetle karşılanmıştır.
Brüksel Zirvesi (12‐13 Aralık 2003)
Zirve sonuç bildirisi ile Türkiye’nin siyasi ve hukuki alanda yaptığı reformlar takdir edilmiş ve Kopenhag siyasi kriterleri ve Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB) kapsamında sağlanan ilerlemenin Türkiye’yi AB’ye yaklaştırdığı vurgulanmıştır.
Konsey, Kıbrıs Sorunu konusunda alınacak kararların Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecini oldukça kolaylaştırıp hızlandıracağını belirtmiştir.
Brüksel Zirvesi (16‐17 Aralık 2004)
AB Komisyonu’nun Kopenhag Zirvesi sonuçlarına göre hazırladığı raporu 6 Ekim 2004 tarihinde açıklamıştır. Raporda Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin
beraberinde getireceği olumlu ve olumsuz etkiler açıklanmıştır. Raporda, Türkiye’nin Birliğe uyum için yaptığı çabalar değerlendirilmiş ve siyasi kriterlerin karşılandığı belirtilerek Türkiye’yle müzakerelerin başlatılması yönünde tavsiyede bulunulmuştur. Ayrıca Komisyon, demokrasi, insan hakları ve temel özgürlükler ile hukukun üstünlüğü konularında önemli eksikliklerin olduğunu vurgulayarak bu ihlallerin devamlı olması durumunda müzakerelerin askıya alınabileceğini
belirtmiştir. 17 Aralık 2004’te Brüksel’de yapılan AB Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi sonucunda ise Türkiye ile müzakerelere 3 Ekim 2005 tarihinde
başlanmasına karar verilmiştir.
Gümrük birliğinin
statik (kısa dönemli)
ve dinamik (uzun dönemli) olmak üzere
iki temel ekonomik etkisi bulunur.
GÜMRÜK BİRLİĞİNİN EKONOMİK ETKİLERİ
Gümrük birliğine üye olan bir ülke, ilgili ülkelerle yüksek düzeyli bir birleşme içine girmiştir. Çünkü üye ülkeler arasındaki tarifelerin kaldırılması ve üçüncü ülkelere karşı ortak gümrük tarifesi uygulamasına geçilmesi oldukça geniş kapsamlı bir girişimdir. Uygulamada gümrük birliğinin ekonomik etkileri
incelenirken statik ve dinamik etkiler olmak üzere iki ayrı bölümde ele alınacaktır.
Statik etkiler teknoloji ve ekonomik yapının değişmediği varsayımı altında gümrük birliği sonucu üretim faktörlerinin dağıtımı sonucu ortaya çıkan etkilerdir. Statik etkiler kısa dönemli etkilerdir. Çünkü ekonomik yapı ve teknolojinin uzun süre aynı kalması kabul edilemez.
Gümrük birliği ile ülke ekonomisindeki kaynaklar etkin kullanılabileceği gibi etkinlik dışı olarak da kullanılabilmektedir. Viner (1950) ve Bye (1950)
çalışmalarında gümrük birliği uygulaması sonucu bölgesel ticaretin arttığını, ancak dünyanın geri kalan ülkeleri ile olan ticaretin azaldığını belirtmişlerdir. Gümrük birliği uygulaması ile ortaya çıkan serbest ticaret ve korumacılık aynı anda uygulandığından bazı ülkeler oluşturulan gümrük birliğinden fayda görürken bazıları zarar görürler.Gümrük birliğinin statik etkilerinde; üretim etkileri, tüketim etkileri ve ticaret hadleri değişimi olmak üzere üç temel etkisi bulunur. Gümrük birliği teorisinde ticaret yaratıcı etkiler olarak belirtilen etkiler olumlu üretim ve tüketim etkilerinden kaynaklanmaktadır. Ticaret saptırıcı etkilerde ise olumsuz üretim ve tüketim etkileri bulunmaktadır. Gümrük birliğinin faydalı mı yoksa zararlı mı olduğu, ticaret yaratıcı etkilerin, ticaret saptırıcı etkilerden daha büyük olmasına bağlıdır. Bu etkiler büyükse gümrük birliğinin refah etkisi olumlu, küçükse olumsuzdur.
Gümrük birliği uygulamasında birlik içi gümrük vergilerinin kaldırılması ve üçüncü ülkelere karşı OGT uygulmasına geçilmesiyle ticaret hadleri üzerinde çeşitli
Örnek
•A ülkesinde x malının birim fiyatı 100 TL'dir. B ülkesinde 70 TL, C ülkesinde ise 50 TL'dir. A ülkesi başlangıçta herhangi bir GB üyesi değildir. A ülkesinde dışarıdan gelen her mal için %20 gümrük vergisi uygulanmaktadır. Bu durumda B ülkesinin malı A ülkesine girdiğinde fiyatı 84 TL olurken C ülkesinin malı 60 TL olmaktadır.
Yani C ülkesi A ülkesine mal satmada avantajlı konumdadır. Daha sonra A ülkesi B ülkesinin üye olduğu GB katılmıştır. GB
uygulamasında birlik üyeleri arasında gümrükler kaldırılmış ve üçüncü ülkelere karşı da %50 gümrük verisi uygulanmaktadır. En son durumda B ülkesi A ülkesine mal satmak istediğinde malını kendi iç fiyatı olan 70 TL'den satacaktır. C ülkesi ise A ülkesine mal satmak istediğinde %50 OGT ile birlikte 75 TL'ye A ülkesine mal satabilecektir. Bu durumda başlangıçta avantajlı olan C ülkesi maliyet avantajını kaybetmiştir. A ülkesi ithalatını artık B ülkesinden yapmaktadır. Bu durum ticaret saptırıcı etkiye örnek olarak gösterilebilir.
GB’nin dinamik
etkilerinin başında büyük ölçekli üretim,
yüksek kapasite kullanımı ve düşük
üretim maliyetleri gelmektedir.
değişimler ortaya çıkar. Gümrük birliğine giren ülkede etkinlik artışları ve teknolojik yenilikler üretim maliyetlerini düşürür. Bu ise birlik vatandaşlarının düşük maliyetle tüketim yapmalarına yol açar. Ayrıca birlik üyesi ülkelerden ithalat yapan üçüncü ülkeler düşük maliyetle ithalat yapacaktır. Bu ülkeler sattıkları ürünlerde bir fiyat düşüşü yapmadıkları takdirde ise verimlilik artışları sonucu ticaret hadlerindeki değişme birlik üyesi ülkeler aleyhine olacaktır. Ayrıca verimlilik artışı sonrası birlik üyelerinin artan geliri bu ülkelerin üçüncü ülkelerden
yapacakları ithalatın da artmasına yol açar. Bu talep artışı ise üçüncü ülke mallarının fiyatlarının artmasına ve bir başka açıdan ticaret hadlerinin birlik ülkeleri aleyhine dönmesine yol açacaktır. Gümrük birliğine katılan ülkeler kendi kendilerine daha yeterli olduklarından pazarlık güçleri yüksektir ve bu durum ticaret hadlerinin birlik lehine değişmesine yol açar. Gümrük birliğindeki ülkelerin sayısı ve ekonomik büyüklüğü arz ve talep dengesi üzerinde etkili olduğundan dünya mal fiyatlarını değiştirerek ticaret hadleri üzerinde etkili olabilir. Gümrük birliği üyesi ülkelerin Birliğe katılmaları ile dış ticaretlerinin daha çok Birlik içine kayması da ticaret hadlerini gümrük birliği üyesi ülkeler lehine değiştirebilir.
Gümrük birliğinin sattığı ürünlerin fiyatının değişmediğini kabul ettiğimizde, üçüncü ülkelerden olan mal ithalatının azalması, beraberinde bu malların
fiyatlarında düşme ve ticaret hadlerinde GB ülkeleri lehine değişme oluşturacaktır.
Gümrük birliğinin dinamik etkileri ise temel olarak gümrük birliği ile ulaşılan büyük piyasanın beraberinde getirdiği büyük ölçekli üretim, yüksek kapasite kullanımı ve düşük üretim maliyetleri, dış rekabetin artması, döviz rezervlerindeki artış, risk ve belirsizliğin azalmasının getirdiği avantajlardır. Ülkelerin oluşturdukları gümrük birliğinin refah etkileri; a) gümrük birliğinin büyüklüğüne, b)Birlik üyesi ülkelerin coğrafi yakınlıklarına, c)gümrük birliği öncesi uygulanan gümrük oranları ile gümrük birliği sonrası uygulanan OGT düzeyine, d) gümrük birliğine katılan ülkelerin üretim ve tüketim yapılarının benzerliğine, e) gümrük birliği öncesi üye ülkelerin ticari ilişkilerinin boyutuna göre farklılık göstermektedir. AB‐Türkiye arasında kurulan gümrük birliğinin yukarıda belirtilen bu etkileri Türkiye özelinde de ortaya çıkmıştır. Dış ticaret hacminden verimliliğe, doğrudan yabancı
yatırımlardan dış ticaret fiyatlarına kadar gümrük birliğinin Türkiye ekonomisi üzerinde pek çok etkisi olmuştur.
Gümrük Birliğinin Dış Ticaret Üzerine Etkisi
Bireysel Etkinlik
• Gümrük Birliği sonrası Türkiye'deki firmaların teknolojik,
maliyet ve kalite açılarından kendilerini geliştirdiklerini ve
rakipleri ile mücadele edebileceklerini düşünüyor musunuz?
Gümrük birliği
sonrasında Türkiye’nin gerek AB ile gerekse dünya ile yaptığı ticarette İİKO
yükselmiştir.
Türkiye ile AB arasında kurulan gümrük birliği dış ticaret hacmi üzerinde de oldukça büyük etki oluşturmuştur. Aşağıdaki tablodan da görülebileceği gibi Türkiye’nin AB ile olan dış ticaret hacmi her geçen dönem hızla artmış ve 2012 yılı itibariyla 147 milyar dolara ulaşmıştır. Söz konusu 1995‐2012 Döneminde dış ticaret oransal olarak neredeyse her sene %20 oranında artmıştır. Gümrük birliği öncesi dönemde ise gerek ihracat ve ithalat, gerekse dış ticaret hacmi oldukça düşük düzeylerde ve durağan bir seyir izlediği görülmektedir. Gümrük birliği sonrası dönemde genellikle kriz yıllarında dış ticaret hacminde düşüşler meydana gelmiş; bunun dışında dış ticaret hacminde yüksek artışlar görülmüştür. Dış ticaret dengesindeki değişim incelendiğinde ise Türkiye’nin aleyhine olan durumun Gürmrük birliğine geçiş sonrasında devam ettiği görülmektedir. Dış ticaret dengesi önceki dönemde olduğu gibi bu dönemde sürekli açık vermiş ve bu açığın boyutları da giderek yükselme eğilimindedir. Genel olarak değerlendirildiğinde gümrük birliğinin dış ticaret üzerindeki etkisi dış ticaret hacmi, ihracat ve ithalat üzerinde pozitif, ancak dış ticaret dengesi üzerinde negeatif etki şeklindedir.
Tablo 12.1. Türkiye‐Dünya Dış Ticareti (1996‐2012 Dönemi) Yıl
Dünya’ya ihracat (milyon $)
Dünya’dan ithalat (milyon $)
Dış Ticaret Dengesi (milyon $)
Dış ticaret Dengesi / GSYİH (%)
İİKO(*)
1996 23224 43627 ‐20402 ‐5.99 53.23
1997 26261 48559 ‐22298 ‐6.09 54.08
1998 26974 45921 ‐18947 ‐5.06 58.74
1999 26587 40671 ‐14084 ‐3.89 65.37
2000 27775 54503 ‐26728 ‐6.91 50.96
2001 31334 41399 ‐10065 ‐2.76 75.69
2002 36059 51554 ‐15495 ‐4.00 69.94
2003 47253 69340 ‐22087 ‐5.42 68.15
2004 63167 97540 ‐34373 ‐7.71 64.76
2005 73476 116774 ‐43298 ‐8.96 62.92
2006 85535 139576 ‐54041 ‐10.47 61.28
2007 107272 170063 ‐62791 ‐11.62 63.08
2008 132027 201964 ‐69936 ‐12.86 65.37
2009 102143 140928 ‐38786 ‐7.49 72.48
2010 113883 185544 ‐71661 ‐12.68 61.38
2011 134907 240842 ‐105935 ‐17.23 56.01
2012 152462 236545 ‐84083 ‐13.38 64.45
Kaynak: TUİK ve Dünya Bankası veri setlerinden derlenmiştir. *İhracatın ithalatı karşılama oranı.
Gümrük birliğinin bu etkileri göz öününe alındığında, AB’ye yapılan ihracatın artırılması gereklidir. Bunun için de katma değeri yüksek ve AB
standartlarında mal üretimi önem taşımaktadır. Çünkü ihracat yapılması planlanan Pazar, gerek maliyet, gerekse kalite açısından yüksek standartlara sahip bir
pazardır. Ancak, bu yöntem uygulanarak AB ile olan dış ticaret dengesi düzeltilir ve dış ticaret daha dengeli bir şekilde yürütülebilir.
Tablo 12.1’de görüldüğü gibi gümrük birliği sonrası Türkiye’nin dış dünya ile ticareti büyük oranda artmıştır. Gümrük birliği sonrası İİKO yükselmiştir. Ancak, dış açığın GSYİH’ye olan oranında da büyük bir yükselme görülmektedir. Bu durum dışa açıklığın ve ülkedeki dış ticaretle uğraşan kesimlerin yüksek düzeyde
büyümelerine karşılık GSYİH’nin yeteri kadar artmadığının ve ihracatın dışa bağımlı bir şekilde geliştiğinin göstergesi olarak kabul edilebilir.
Tablo 12.2. AB’nin Türkiye’nin Dış Ticaretindeki Payı (1996‐2012 Dönemi) Yıl Toplam
ihracat İçindeki
Payı
Toplam İthalat İçindeki Payı
AB’ye ihracat (bin $)
AB’den ithalat (bin $)
Dış ticaret dengesi/
GSYİH (%)
İİKO(*)
1996 49.73 53.04 11551 23138 ‐3.40 49.92
1997 46.64 51.22 12248 24870 ‐3.45 49.25
1998 50.05 52.43 13500 24075 ‐2.82 56.08
1999 53.98 52.62 14352 21401 ‐1.95 67.06
2000 52.24 48.82 14510 26610 ‐3.13 54.53
2001 51.44 44.16 16118 18280 ‐0.59 88.17
2002 51.19 45.24 18459 23321 ‐1.26 79.15
2003 51.82 45.71 24484 31696 ‐1.77 77.25
2004 54.54 46.58 34451 45437 ‐2.47 75.82
2005 52.26 42.15 38400 49220 ‐2.24 78.02
2006 51.46 39.44 44016 55055 ‐2.14 79.95
2007 56.30 40.22 60399 68395 ‐1.48 88.31
2008 48.01 36.84 63390 74408 ‐2.03 85.19
2009 46.03 40.10 47013 56509 ‐1.83 83.20
2010 46.26 38.90 52685 72180 ‐3.45 72.99
2011 46.22 37.84 62347 91128 ‐4.68 68.42
2012 38.83 36.97 59198 87448 ‐4.50 67.70
Kaynak: TUİK ve Dünya Bankası veri setlerinden derlenmiştir. *İhracatın ithalatı karşılama oranı.
Tablo 12.2 incelendiğinde ise Türkiye’nin AB ile olan dış ticaretinin gümrük birliği sonrası kriz dönemleri hariç olmak üzere sürekli bir artış gösterdiği
görülmektedir. GB sonrası dönemde İİKO yükselmiş, ancak dış açık problemi artarak devam etmiştir. Türkiye’nin AB ile olan dış ticaretinin toplam dış ticaret içindeki payı ise azalma eğilimindedir. Bu durum ise Türkiye’nin gelişen sanayisi, artan ekonomik ilişkileri ve uluslararası diyalogları sonucu yeni ekonomik pazarlara açılımının bir sonucu olarak görülebilir.
GB sonrası
Türkiye’nin AB ile olan dış ticaretinde
en önemli ihraç ve ithal kalemi makine
ve ulaşım araçları mal grubu olmuştur.
Tablo 12.3. Türkiye‐AB Dış Ticaretinin Sektörel Dağılımı (1996‐2012 Dönemi) Türkiye’nin AB’ye İhracatı
Mal Gruplarına Göre Payları (%)
1996 2000 2005 2010 2011 2012
0‐Gıda ve Canlı Hayvanlar 13.86 9.25 8.36 7.68 7.03 7.13 1‐ İçecekler ve Tütün 2.09 1.26 0.72 0.59 0.43 0.43 2‐ Akaryakıt Hariç Malzemeleri,
Yenmeyen Ham Malzemeler 3.20 2.43 1.73 2.09 2.10 2.00 3‐ Mineral Yakıtlar, Yağlar ve
İlgili Maddeler 1.71 1.07 1.74 1.86 3.00 4.10
4‐ Hayvansal ve Bitkisel Katı‐Sıvı
Yağlar ve Mumlar 0.41 0.12 0.50 0.09 0.06 0.06
5‐ Kimyasallar ve İlgili Ürünler 2.40 2.44 2.46 3.68 3.68 4.12 6‐ Sanayi Malları 22.02 26.72 21.73 22.10 24.14 21.73 7‐ Makine ve Ulaşım Araçları 13.28 21.60 35.28 36.32 35.32 34.88 8‐ Çeşitli Mamul Eşya 41.04 33.99 26.76 24.25 22.73 23.38 9‐ Mal ve Diğer İşlemler 0.01 1.12 0.73 1.33 1.51 2.17 Türkiye’nin AB’den İthalatı Mal
Gruplarına Göre Payları (%)
1996 2000 2005 2010 2011 2012
0‐Gıda ve Canlı Hayvanlar 3.27 1.45 1.27 2.09 2.73 2.48 1‐ İçecekler ve Tütün 0.13 0.09 0.24 0.27 0.28 0.33 2‐ Akaryakıt Hariç Malzemeleri,
Yenmeyen Ham Malzemeler 6.78 4.05 5.15 8.58 7.76 8.34 3‐ Mineral Yakıtlar, Yağlar Ve
İlgili Maddeler 1.63 3.05 1.83 4.02 6.54 8.72
4‐ Hayvansal ve Bitkisel Katı‐Sıvı
Yağlar ve Mumlar 0.40 0.34 0.25 0.07 0.07 0.05
5‐ Kimyasallar ve İlgili Ürünler 16.56 17.79 20.15 18.97 17.38 17.30 6‐ Sanayi Malları 17.98 15.43 18.31 17.06 15.89 16.28 7‐ Makine ve Ulaşım Araçları 46.47 50.47 45.84 42.99 43.14 39.87 8‐ Çeşitli Mamul Eşya 6.70 7.16 6.14 5.45 5.49 5.45 9‐ Mal ve Diğer İşlemler 0.08 0.16 0.82 0.51 0.72 1.17 Kaynak: UNCTAD veri setlerinden derlenmiş ve kullanılan mal grupları Uluslararası Standart Ticaret Sınıflamasına (SITC Rev. 3) göre sınıflandırılmıştır.
Tablo 12.3’te Türkiye’nin AB ile yaptığı dış ticaret mal grupları itibariyle incelendiğinde 1995 yılında Türkiye’nin AB’ye yaptığı ihracatta çeşitli mamul eşya, sanayi malları ile gıda ve canlı hayvanlar ilk üç sırayı alırken 2012 yılında
Türkiye’nin yaptığı ihracatta ilk üç sırayı makine ve ulaşım araçları, çeşitli mamul eşya ve sanayi malları almaktadır. Türkiye’deki otomotiv ve yan sanayi
endüstrisinin hızlı gelişimi bu değişimde önemli bir paya sahiptir. Türkiye’nin AB’den yaptığı ithalatta ise 1995 yılında makine ve ulaşım araçları, kimyasallar ve sanayi malları ilk üç sırada iken 2012 yılına gelindiğinde yine aynı grup mallar Türkiye’nin ithalatında ilk üç sırayı almaktadır.
Türkiye’nin AB ile
olan dış ticaretinde pek çok alandaki mal
grubunda rekabet gücü azalmıştır.
Gümrük birliği
sonrası Türkiye’nin gıda, canlı hayvan ve
tütün sektörlerinde AB karşısında rekabet gücünde
büyük azalma meydana gelmiştir.
Tablo 12.4. Türkiye‐AB Dış Ticareti Karşılaştırmalı Üstünlük Yapısı Balassa Endeks Sonuçları Yıl 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9
1996 4.23 15.89 0.47 1.05 1.02 0.14 1.22 0.29 6.13 0.11 1997 9.39 13.55 0.50 0.61 0.65 0.15 1.38 0.28 5.34 7.96 1998 7.39 8.36 0.63 0.56 0.81 0.12 1.49 0.33 4.77 3.12 1999 5.61 15.83 0.74 0.58 1.53 0.14 1.60 0.42 4.54 17.12 2000 6.37 14.14 0.60 0.35 0.36 0.14 1.73 0.43 4.75 6.86 2001 7.44 6.24 0.42 0.64 1.96 0.13 1.47 0.58 4.06 0.43 2002 4.75 6.02 0.33 0.83 0.70 0.12 1.28 0.65 4.76 0.67 2003 4.79 4.42 0.29 0.63 1.64 0.11 1.32 0.71 5.16 0.27 2004 5.99 3.02 0.35 0.76 0.94 0.13 1.38 0.73 4.73 0.36 2005 6.57 2.98 0.34 0.95 1.99 0.12 1.19 0.77 4.36 0.90 2006 5.30 3.00 0.38 1.07 1.78 0.14 1.24 0.81 3.99 0.96 2007 4.20 2.41 0.32 1.01 0.94 0.14 1.24 0.86 3.76 1.69 2008 3.44 2.35 0.23 0.77 0.81 0.17 1.28 0.93 3.56 1.43 2009 3.98 1.84 0.21 0.58 1.15 0.16 1.24 0.88 4.07 2.37 2010 3.67 2.20 0.24 0.46 1.31 0.19 1.30 0.84 4.45 2.61 2011 2.58 1.51 0.27 0.46 0.79 0.21 1.52 0.82 4.14 2.10 2012 2.87 1.28 0.24 0.47 1.18 0.24 1.33 0.88 4.29 1.86
Kaynak: UNCTAD veri setlerinden derlenmiştir. 0‐Gıda ve Canlı Hayvanlar,1‐ İçecekler ve Tütün, 2‐
Akaryakıt Hariç Malzemeleri, Yenmeyen Ham Malzemeler, 3‐ Mineral Yakıtlar, Yağlar Ve İlgili Maddeler, 4‐ Hayvansal ve Bitkisel Katı‐Sıvı Yağlar ve Mumlar, 5‐ Kimyasallar ve İlgili Ürünler, 6‐
Sanayi Malları, 7‐ Makine ve Ulaşım Araçları, 8‐ Çeşitli Mamul Eşya, 9‐ Mal ve Diğer İşlemler.
Tablo 12.4’te incelenmiş olan Balassa endeksi, ülkelerin dış ticaret değerlerini baz alarak sektörel olarak rekabet güçlerini ölçen bir endekstir. Bu endekse göre eğer endeks değeri 1’in altında ise ülkenin o alanda rekabet gücü zayıftır. Birin altındaki değer sıfıra ne kadar yaklaşırsa, ülkenin rekabet gücü o kadar azalır. Birin üstündeki değerler ise ülkenin o alanda rekabet gücünün olduğunu gösterir. Birin üstündeki değer ne kadar yüksekse, ülkenin rekabet gücü de o kadar fazladır. Balassa endeksi hesaplamasında yer alan ihracat ve ithalat verilerindeki mal grupları Uluslararası Standart Ticaret Sınıflamasına (SITC Rev. 3) göre sınıflandırılmıştır. Yukarıdaki tablodan da görülebileceği gibi Türkiye’nin gümrük birliği sonrası dönemde Türkiye’nin Gıda‐Canlı Hayvanlar ve İçecekler‐
Tütün sektörlerindeki rekabet gücünde büyük bir azalma olduğu görülmektedir.
Ancak, bu iki sektörde Türkiye’nin AB karşısında rekabet gücü daha yüksektir.
Akaryakıt Hariç Malzemeleri, Yenmeyen Ham Malzemeler ile Mineral Yakıtlar, Yağlar ve İlgili Maddeler sektörlerinde de rekabet gücünün azaldığı görülmektedir.
Hayvansal ve Bitkisel Katı‐Sıvı Yağlar ve Mumlar ile Mal ve Diğer İşlemler
Bir ey sel Et kinlik
• Türkiye'nin yeni AB üyesi olan ülkelerle olan dış ticareti, eski
üyelerle olan dış ticaretine göre mal grupları itibariyle
kıyaslayınız.
GB sonrası Türkiye’ye
yapılan DYY içinde en
yüksek pay AB ülkelerine aittir.
sektörlerinde ise gümrük birliği öncesi Türkiye aleyhine olan rekabet gücü Türkiye’nin lehine dönmüştür. Kimyasallar ve İlgili Ürünler ve Makine‐Ulaşım Araçları sektörlerinde de rekabet gücü açısından AB karşısında güçlü olmasa da rekabet gücünü iyileştirmiştir. Sanayi Malları alanındaki rekabet gücünü de Türkiye artırmaya devam etmiştir.
Gümrük Birliği Sonrası Türkiye’ye Yapılan Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve AB’nin Yeri
Önceki bölümde de değindiğimiz gibi ekonomik büyüme için gerekli olan yatırımların finansmanı yurt içi kaynaklardan sağlanamazsa yurt dışından kaynak transferi ile giderilir. Dış kaynaklardan doğrudan yabancı sermaye yatırımları en çok tercih edilen dış finansman kaynağıdır. Çünkü Doğrudan Yabancı Yatırımlar (DYY) genellikle geldikleri ülkede üretim hacmini artırıcı fiziksel yatırımlara
yönelirler. Türkiye'nin sahip olduğu ekonomik, sosyal ve jeopolitik önemi AB içinde büyük önem taşımaktadır. Özellikle gümrük birliğine girmesinin Türkiye’nin mal ve hizmet üretiminde belli standartlara ulaştığının göstergesi olarak kabul edilmesi ve AB’ye ihracat yapmak isteyen üçüncü ülkelerin gümrüksüz mal ihracı için önemli bir üretim üssü pozisyonuna ulaşmıştır. Gerek üretim maliyetleri avantajları, gerekse AB ile kurmuş olduğu gümrük birliği, Türkiye’ye olan dolaylı ve doğrudan yatırımları artırması beklenmektedir. Türkiye’nin kendi iç pazarının giderek
büyümesi, artan refah düzeyi, Orta Asya ve Orta Doğu ile olan yakın tarihi, kültürel ve ekonomik bağlar, doğal kaynak zengini ülkeler ile sanayileşmiş ülkeler
arasındaki köprü vaziyeti, Türkiye’ye olan yabancı yatırım düzeyini artırmaktadır.
AB, Türkiye’nin artan öneminden ötürü Türkiye pazarına daha fazla ağırlık vermiş ve bu pazarı ABD, Körfez ülkeleri ve Uzak Doğu’dan gelen yabacı yatırımcılara kaptırmamaya yoğun çaba göstermiştir.
AB için Türkiye gerek üretim faktörlerden emeğin bolluğu ve ucuzluğu, gerekse gümrük birliği ile elde ettiği kısıtlama olmaksızın mal giriş çıkış imkânı ile bulunmaz bir üretim üssüdür. Türkiye’de 1999 yılı sonunda Uluslararası Tahkim anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle birlikte AB ve diğer pek çok ülkeden Türkiye’ye doğru sermaye girişleri artmıştır. Ayrıca 17.06.2003 tarihinde çıkarılan 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu ile yabancı yatırımcıların Türkiye’ye yatırım yapmaları teşvik edilmiştir. Bu kanun ile yabancı‐yerli yatırımcı ayrımı kaldırılmış;
yabancı yatırımcılara Türkiye’deki faaliyetlerinde elde ettikleri kâr, temettü geliri, hisse, mal satış, tazminat ve lisans bedellerini yurt dışına serbestçe transfer etme
Ta rt ış ma • Türkiye'nin gümrük birliği üyeliğinin ekonomik gelişimine katkı yaptığını düşünüyor musunuz?
• Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan
“tartışma forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz.
2007 yılında
Türkiye’ye yapılan DYY’ler en yüksek
düzeyine ulaşmıştır.
hakkı tanınmıştır. Verilen bu haklar ise Türkiye’ye olan DYY girişleri üzerinde olumlu etki oluşturmuştur.
Tablo 12.5. Gümrük Birliği Sonrası Türkiye Gelen DYY
Yıl DYY
(milyon $)
DYY/GSYİH
(%) Yıl DYY (milyon
$)
DYY/GSYİH (%)
1996 914 0.2685 2005 8535 1.7672
1997 852 0.2327 2006 17639 3.4166
1998 953 0.2544 2007 19137 3.5414
1999 813 0.2246 2008 14747 2.7112
2000 1707 0.4416 2009 6252 1.2077
2001 3288 0.9019 2010 6238 1.1039
2002 571 0.1475 2011 16055 2.6120
2003 696 0.1708 2012 10120 1.6104
2004 1190 0.2671
Kaynak: TCMB EVDS derlenmiştir.
Yukarıdaki Tablo 12.5’te de görülebileceği gibi DYY’ler yıllar itibariyle büyük farklılıklar göstermektedir. Ancak genel olarak değerlendirildiğinde, özellikle 2005 sonrasında gerek miktar olarak gerekse DYY’nin GSHİY’ye olan payı çok hızlı bir şekilde yükselmiştir. Bu pay 2005 yılında GSYİH’nin %1,7’si ve üzerine çıkmış, 2007 yılında ise GSYİH’nin %3,54’üne ulaşarak rekor kırmıştır.
Tablo 12.6 Türkiye’ye AB Üyesi Ülkeler Tarafından Yapılan DYY (2007‐2013, milyon $)
ÜLKE 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013* Toplam
Almanya 954 1237 498 597 665 551 257 4759
Avusturya 370 586 1019 1584 2418 1491 634 8102
Belçika 358 571 201 49 1495 37 10 2721
Bulgaristan 6 0 0 2 0 0 0 8
ÇekCumhuriyeti 0 0 465 36 6 41 0 548
Danimarka 15 164 12 13 15 10 2 231
Estonya 0 1 0 0 0 1 9 11
Finlandiya 36 26 4 1 2 0 0 69
Fransa 367 679 617 623 999 105 201 3591
Hollanda 5442 1343 718 486 1425 1176 500 11090
İngiltere 703 1335 350 245 904 2004 63 5604
İrlanda 21 0 8 0 336 22 0 387
İspanya 583 838 145 205 2251 170 445 4637
İsveç 21 55 6 39 78 18 1 218
İtalya 74 249 314 25 111 178 92 1043
Letonya 3 8 4 34 2 12 8 71
Litvanya 2 15 0 0 3 0 0 20
Lüksemburg 583 3140 493 292 555 1261 127 6451
Macaristan 0 10 3 0 2 3 3 21
Malta 0 5 10 49 68 13 16 161
Polonya 0 7 1 2 10 5 2 27
Portekiz 701 32 0 1 0 0 0 734
Romanya 1 0 1 0 0 0 0 2
Slovakya 0 0 0 0 0 14 0 14
Slovenya 1 0 0 0 0 0 0 1
Yunanistan 2360 775 59 436 111 54 24 3819
Kaynak: TCMB EVDS’den derlenmiştir. *İlk 6 aylık dönemi kapsamaktadır.
Türkiye’ye yapılan
DYY’lerin ülkeler
arasındaki dağılımında 2007
yılı sonrası dönemde Hollanda birinci
sıradadır.
AB üyesi ülkelerden Türkiye’ye yapılan DYY’nin incelendiği Tablo 12.6’da DYY yatırımlarının en yüksek olduğu dönem 2007 ve 2008 yıllarıdır. 2007‐2013 döneminde en fazla DYY yatırımı yapan ülkeler ise Hollanda, Lüksemburg ve Avusturya’dır.
Tablo 12.7. Türkiye’ye Ülke Bazında Yapılan DYY (2002‐2011, milyon $)
2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 1 468 576 1033 6652 14574 12974 11367 5234 4920 13642 8402 2 455 557 882 5006 14489 12601 11076 4928 4719 12549 7779
3 13 11 6 41 75 262 202 281 196 323 593
4 0 0 0 1605 10 111 89 25 5 770 30
5 0 0 0 3 21 5 82 2 0 0 0
6 0 0 0 3 12 0 82 1 0 0 0
7 0 0 0 0 9 5 0 1 0 0 0
8 9 58 97 122 1002 4717 951 331 385 1484 490
9 9 58 97 114 969 4223 891 312 378 1422 470
10 0 0 0 8 32 27 8 12 0 57 16
11 0 0 0 0 1 467 52 7 7 5 4
12 70 60 60 1756 1927 1405 2345 673 928 2013 1845
13 5 1 54 1678 1910 608 2184 361 473 1516 1173
14 5 0 43 1675 1783 311 1963 209 388 195 519
15 0 1 11 2 3 196 96 78 45 1317 654
16 65 59 6 78 17 797 161 312 455 497 672
17 0 0 0 1 108 26 2 12 5 9 6
18 24 2 0 1 7 10 0 0 0 0 0
Top. 571 696 1190 8535 17639 19137 14747 6252 6238 16055 10120 AB
Payı 79.68 80.03 74.12 58.65 82.14 65.85 75.11 78.82 75.65 78.16 76.87 Kaynak: TCMB EVDS’den derlenmiştir. 1.Avrupa, 2.Avrupa Birliği, 3.EFTA ülkeleri, 4.D.
Avrupa Ülke, 5.Afrika, 6.Kuzey Afrika, 7.D. Afrika Ülke, 8.Amerika, 9.Kuzey Amerika, 10.Orta Amerika, 11.Güney Amerika, 12.Asya, 13.Yakın ve Orta Doğu Ülke, 14.Körfez Arap Ülke, 15.Diğer Yakın ve Orta Doğu Ülke, 16.Diğer Asya Ülke, 17.Okyanusya ve Kutup Bölge.
18.Sınıflandırılmamış Ülke.
Türkiye’ye ülke bazında yapılan DYY incelendiği Tablo 12.7’de AB’nin Türkiye yapılan DYY’de en büyük paya sahip olduğu görülmektedir. AB’yi kuzey Amerika ülkeleri ile Yakın ve Orta Doğu ülkeleri izlemektedir. Bu göstergeler de Türkiye’nin AB nezdindeki önemini ve üyelik sürecinin en fazla AB üyesi ülkeler tarafından desteklendiğinin bir göstergesi olarak yorumlanabilir.
Öde v
•Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı yatırımların sektörel ve bölgesel dağılımını inceleyerek hangi sektör ve bölgelerin öncelikli olarak doğrudan yabancı yatırımlardanfaydalandığını araştırınız.
•Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “ödev” bölümüne yükleyebilirsiniz.
Öz et
•1 Ocak 1996'da yürürlüğe giren gümrük birliği sonrasında Türkiye ile AB ilişkileri istenilen şekilde yürürtülememiştir. Özellikle Temmuz 1997'de sunulan Gündem 2000 Raporu'nda Türkiye'nin tam üyeliğine yer verilmemesi ilişkileri oldukça germiştir. Aralık 1999'da gerçekleştirilen Helsinki Zirvesi'nde Türkiye'nin adaylığının kabulü ilişkileri düzeltebilmiştir. Aralık 2004'te yapılan Brüksel Zirvesi'nde ise Türkiye ile tam üyelik müzakerelerine 3 Ekim 2005 tarihinde başlanılacağı açıklanmıştır.
•Gümrük birliğinin kısa ve uzun dönemli ekonomik etkileri bulunmaktadır. Bunlardan kısa dönemli üretim etkileri ticaret yaratıcı ve ticaret saptırıcı etkilerdir. Bu iki etkiden ticaret yaratıcı etkinin büyük olması durumunda gümrük birliğinin ekonomik fayda sağladığı söylenebilir. Gümrük birliğinin tüketim etkisinde olumlu tüketim etkisi, ticaret yaratıcı etki sonucu ortaya çıkarken olumsuz tüketim etkisiveya tüketimin azalması ticaret saptırıcı etki sonucu ortaya çıkar. Gümrük birliği sonucu artan verimlilik, pazarlık gücü ve birlik içi ticari ilişkiler dış ticaret hadlerini üçüncü ülkeye bağlı olarak olumlu veya olumsuz bir şekilde etkileyebilmektedir. Gümrük birliğinin dinamik etkileri ise temel olarak GB ile ulaşılan büyük piyasanın beraberinde getirdiği büyük ölçekli üretim, yüksek kapasite kullanımı, rekabet gücü ve yatırım oranlarında artış, risk belirsizliğin azalması ve teknolojik gelişmedir.
•Gümrük birliği sonrası süreçte Türkiye'nin gerek dünya ile gerekse AB ile olan dış ticaret hacmi hızlı bir gelişme göstermiştir. Bu değişimde mal grupları itibariyle de değişmiştir. Türkiye’nin AB’ye yaptığı ihracat daha teknoloji yoğun mallar içermektedir. Bu durum Türkiye'nin özellikle daha teknoloji yoğun mla gruplarında rekabet gücünü artırmasının bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.
•Türkiye gümrük birliği sürecinde DYY düzeyinde de büyük
ilerlemeler sağlamıştır. gümrük birliği sonrası dönemde Türkiye'ye yapılan yatırımlar devlet tarafından alınan çeşitli teşvikler sonucu hızla artmış ve 2007 yılında ise GSYİH’nin %3,54’üne ulaşarak bir rekor kırmıştır. AB'nin Türkiye'ye yaptığı DYY içindeki payı ise ortalama olarak %70'in üzerindedir.
Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “bölüm sonu testi”
bölümünde etkileşimli olarak
cevaplayabilirsiniz.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi ülkelerin oluşturdukları gümrük birliğinin dinamik etkilerinden biri değildir?
a) Dış rekabetin artması
b) Dış ticaret dengesinin düzelmesi c) Döviz rezervlerinin artışı
d) Yatırımlarda artış ve sanayileşme e) Risk ve belirsizliğin azalması
2. Gümrük Birliği anlaşması sonrası Türkiye‐AB dış ticaretiyle ilgili olarak aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır?
a) Türkiye’nin AB’ye olan ihracatı artmıştır.
b) Türkiye’nin AB’den yaptığı ithalat artmıştır.
c) Dış ticaret dengesi Türkiye lehine değişmiştir.
d) 2001 ve 2009 yıllarında yaşanan kriz dönemlerinde dış ticaret hacminde daralmalar meydana gelmiştir.
e) Gümrük birliği anlaşmasının yürürlüğe girdiği 1996 yılından 2012 yılına kadarki süreçte Türkiye’nin AB’ye ihracatı, AB’den ithalatına göre oransal olarak daha fazla artmıştır.
3. Aşağıdaki AB zirvelerinden hangisinde Türkiye aday ülkelerin tam üyeliğe geçişte mevcut durumlarını inceleyen devrevi gözden geçirme mekanizmasına dâhil edilmiştir?
a) Helsinki Zirvesi b) Nice Zirvesi c) Kopenhag Zirvesi d) Cardiff Zirvesi e) Brüksel Zirvesi
4. Aşağıdaki AB Zirvelerinden hangisinde Türkiye aday ülke olarak ilan edilmiş, ancak Türkiye ile tam üyelik görüşmelerine başlanmamıştır?
a) Helsinki Zirvesi b) Viyana Zirvesi c) Selanik Zirvesi d) Kopenhag Zirvesi e) Nice Zirvesi
5. 16‐17 Aralık 2004 tarihinde yapılan Brüksel Zirvesi ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
a) Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini karşılaması durumunda katılım müzakerelerine başlanılacağı belirtilmiştir.
b) Türkiye ile müzakerelere 3 Ekim 2005 tarihinde başlanılmasına karar verilmiştir.
c) Helsinki Zirvesi’nde kabul edilen “adaylık” statüsü askıya alınmıştır.
d) Türkiye için tam üyelik stratejisi saptanması isteği kabul edilmiştir.
e) Katılım Stratejisi Belgesi’nin iyileştirilerek Türkiye’nin üyeliğine destek sağlanacağı ve mali yardımların artırılacağı vurgulanmıştır.
6. Aşağıdaki ülkelerden hangisi Aralık 1999’da yapılan Helsinki Zirvesi’nde AB ile tam üyelik müzakerelerine başlayan ve Helsinki grubu olarak adlandırılan ülkelerden biri değildir?
a) Bulgaristan b) Letonya c) Malta d) Polonya e) Litvanya
7. Gümrük birliğinin statik (kısa dönemli) etkileri ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Statik etkilerde teknoloji ve ekonomik yapının değişmediği varsayımı kabul edilir.
b) Ticaret yaratıcı etkiler olumlu üretim ve tüketim etkilerini kapsarken ticaret saptırıcı etkilerde olumsuz üretim ve tüketim etkileri kapsar.
c) Gümrük birliği sonrası ticaret yaratıcı etki ile Birlik üyesi ülkelerin daha fazla tüketim yapmalarına olumlu tüketim etkisidir.
d) Gümrük birliği sonrası ticaret saptırıcı etki sonucu en verimli üreticinin Birlik dışında kalmasına bağlı olarak tüketimin eskisine kıyasla daha pahalı bir hâl almaktadır.
e) Gümrük birliği sonrası verimlilik artışı üyelerin gelirlerini artıracak ve üçüncü ülkelerden yapılan ithalat artacaktır. Bu ise ticaret hadlerini gümrük birliği üyesi ülkeler lehine değiştirir.
8. Türkiye’nin AB ile olan dış ticaretinde karşılaştırmalı üstünlük yapısı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Türkiye’nin gıda ve canlı hayvan sektöründe rekabet gücü AB’den yüksektir.
b) Tütün ve içki sektöründe Türkiye’nin AB karşısındaki rekabet gücü azalmıştır.
c) Mineral yakıtlar, yağlar ve ilgili maddeler sektöründe rekabet gücü bazı yıllar AB karşısında yüksek iken bazı yıllar düşüktür.
d) Kimyasallar sektöründe AB karşısında rekabet gücünde avantaj sağlanamamıştır.
e) Makine ve ulaşım araçları sektöründe Türkiye, AB karşısında rekabet gücü üstünlüğünü 2011 yılında elde etmiştir.
9. Gümrük birliği sonrası Türkiye’nin AB ile yaptığı dış ticarette mal grupları itibariyle yaşanan değişimlerden biri değildir?
a) Türkiye’nin ihracatında 1996 yılında en büyük paya sahip olan çeşitli mamul eşya grubudur.
b) Türkiye’nin AB’den yaptığı makine ve ulaşım araçları ithalatı gümrük birliği sonrası dönemde toplam ithalat içindeki payını genel olarak artmıştır.
c) Türkiye’nin AB’den yaptığı hayvansal ve bitkisel katı‐sıvı yağlar ve mum grubu ithalatı gümrük birliği sonrası dönemde oransal olarak azalmıştır.
d) Türkiye’nin AB’ye yaptığı makine ve ulaşım araçları ihracatı gümrük birliği sonrası dönemde toplam ihracat içindeki payını artırmıştır.
e) Gümrük birliği sonrası Türkiye’nin AB’ye yaptığı ihracatta gıda ve canlı hayvan grubunun payı yıllar içerisinde azalmıştır.
10. Türkiye’ye 2007‐2013 döneminde AB üyesi ülkeler tarafından yapılan DYY ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
a) 2012 yılında Türkiye’ye en fazla DYY yapan AB ülkesi Almanya’dır.
b) Söz konusu dönemde Türkiye’ye en fazla DYY yapan AB ülkesi Hollanda’dır.
c) Bu dönemde Yunanistan, Türkiye’ye en fazla DYY yapan ilk on AB ülkesinden biridir.
d) Hollanda, Türkiye’ye en fazla DYY’yi 2007 yılında gerçekleştirmiştir.
e) Tüm AB üyesi ülkelerden Türkiye’ye DYY yatırımı gelmiştir.
CEVAP ANAHTARI 1.B, 2.C, 3.D, 4.A, 5.B, 6.D, 7.E, 8.E, 9.B, 10.A
YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER KAYNAKLAR
Bilici, N. (2007), “Türkiye‐Avrupa Birliği İlişkileri‐Genel bilgiler, İktisadi ve Mali Konular, Vergilendirme”, Seçkin Yayınları, 3. Baskı, Ankara.
Balkır Canan, (1993) "Turkey and the European Community : Foreing Trade and Direct Investment in the 1980s", in Turkey and Europe , C. Balkir , A.
M.Williams ,( eds ) Pinter Publishers Ltd, London.
DTM, (1999) Avrupa Birliği ve Türkiye, T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, Ankara.
Dura, C. ve Atik, H. (2007). Avrupa Birliği, Gümrük Birliği ve Türkiye, Nobel Yayınevi, Ankara.
Güran, Nevzat, (2002) Uluslararası Ekonomik Bütünleşme ve Avrupa Birliği, Anadolu Matbaacılık, İzmir.
Karluk, R. (2007) Avrupa Birliği ve Türkiye, Beta Basım, 9. Baskı, İstanbul.
Köse, İ. (2001). Tarihsel Süreçte Türkiye Avrupa Birliği İlişkileri ve Türkiye’nin Avrupa Birliği stratejisinin Dinamikleri, Karedeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Trabzon
Küçükahmetoğlu , Osman, (1996) “Gümrük Birliği ve Türkiye’nin Rekabet Gücü”
Gümrük Birliği Sürecinde Türkiye , Sayı:21‐22.
Seyidoğlu, H. (2009). Uluslararası İktisat, Güzem Can Yayınları, İstanbul
Utkulu, U. ve Seymen D. (2003) ” Trade and Competitiveness between Turkey and the EU: Time Series Evidence” OPENMINDS Conference , Lodz.
İktisadi kalkınma Vakfı, http://www.ikv.org.tr
Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği Bakanlığı, http://www.abgs.gov.tr Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanlığı, www.mfa.gov.tr
UNCTAD, http://unctadstat.unctad.org