• Sonuç bulunamadı

ÜNİTE AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GÜMRÜK BİRLİĞİ SONRASI AB TÜRKİYE İLİŞKİLERİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ÜNİTE AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GÜMRÜK BİRLİĞİ SONRASI AB TÜRKİYE İLİŞKİLERİ"

Copied!
19
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İÇ İNDEK İLER

• 1996’dan 2004’e Tam Üyelik  Süreçleri

• Gümrük Birliği’nin Ekonomik  Etkileri

• Türkiye'nin Dış Ticareti  Üzerine Etkisi

• Türkiye'deki Doğrudan 

Yabancı Yatırımlar Üzerindeki  Etkisi

HEDEFLER

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra; 

• Türkiye‐AB ilişikilerinde tam üyelik  tarihi alınıncaya kadar yaşanan  süreçler öğrenilecek,

• Türkiye'nin gümrük birliği sonrası  AB ile olan dış ticaretinin gelişimi  izlenebilecek,

• Türkiye'nin ekonomik gelişiminde  önemli yeri olan Doğrudan 

Yabancı Yatırımlarda Gümrük  Birliği sonrası değişim 

görülecektir.

 

 

   

GÜMRÜK BİRLİĞİ SONRASI  AB‐TÜRKİYE İLİŞKİLERİ 

AVRUPA BİRLİĞİ VE  TÜRKİYE İLİŞKİLERİ 

 

Prof. Dr. Ömer Selçuk EMSEN 

Arş. Gör. Ziya Çağlar YURTTANÇIKMAZ 

 

ÜNİTE 

12

(2)

Gümrük birliği 

 

süreciyle birlikte  artan dış rekabet  Türkiye’nin kendini 

geliştirmesine ve  özellikle sanayi  ürünlerinde rekabet  gücü kazanmasına yol 

açmıştır. 

 

GİRİŞ 

Türkiye 1 Ocak 1996’da yürürlüğe giren Gümrük Birliği (GB) Anlaşması  sonrasında Avrıpa Birliği (AB) ile olan ilişkilerinde yeni bir döneme girilmiştir. Söz  konusu dönemde siyasi açıdan istenildiği gibi ilerleme kaydedilememesine karşılık  ekonomik açıdan özellikle dış ticaret açısından büyük gelişmeler yaşanmıştır. Bu  dönemde 16 Temmuz 1997’de Gündem 2000 Raporu’nda Türkiye’nin tam üyelik  görüşmeleri konusuna değinilmemesi, buna karşılık Güney Kıbrıs Rum Yönetimi  (GKRY) için üyelik görüşmelerine başlanılması kararı alınması Türkiye‐AB 

ilişkilerinde gerginliğe sebep olmuştur. Aralık 1999’da yapılan Helsinki Zirvesi’nde  Türkiye aday ülke olarak ilan edilmiş, ancak Türkiye ile tam üyelik görüşmelerine  başlanmamıştır. Türkiye ancak 17 Aralık 2004’te Brüksel’de yapılan AB Zirvesi ile  müzakerelere 3 Ekim 2005 tarihinde başlayabilmiştir. Tam üyeliğe giden bu yolda  görüşmeler hâlen devam etmektedir. Türkiye bu süreçte belki siyasi olarak istediği  şekilde ilerleyememektedir. Ancak, ekonomik açıdan gerek AB ile gerekse dünya  ile olan ekonomik bağlarını kuvvetlendirmektedir. Türkiye’nin 2012 yılında dünya  ile dış ticaret hacmi 390 milyar dolara, AB ile olan dış ticaret hacmi ise 150 milyar  dolara yaklaşmıştır. Benzer şekilde AB ile olan dış ticaret mal grupları itibariyle de  farklılaşmıştır. Artık Türkiye AB gibi gelişmiş bir ekonomiye daha fazla sanayi ve  teknoloji malı satmakta ve karşılığında yüksek oranda sanayi ürünü almaktadır. 

Pek çok alanda AB karşısında rekabet gücünü yükseltmiştir. Özellikle metal sanayi  ve otomotivde AB’nin gerisinde olmasına karşılık rekabet gücünde büyük artışlar  gerçekleştirilmiştir. Ancak özellikle gıda, tütün ile geleneksel sanayi ürünü olan  tekstil ve hazır giyim sektörlerinde rekabet gücü AB’den yüksek olmasına karşılık  azalış göstermektedir. Söz konusu bu gelişmelerin yanında ülkemize olan 

doğrudan yabancı yatırımlar da ( DYY) büyük bir hızla artmıştır. Yabancı yatırımları  teşvik yönünde atılan adımlar ve Türkiye’nin gerek gümrük birliği, gerekse AB  üyelik süreci Türkiye’ye yapılan DYY’yi artırmıştır. 2007 yılında yapılan DYY,  GSYİH’nin %3.54’üne ulaşarak hem rakamsal hem de oransal açıdan rekor  kırmıştır. Yapılan yatırımların ortalama olarak %70’inden fazlası da AB üyesi  ülkelerden gelmektedir. Bu durum, Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinin AB 

ülkelerindeki yatırımcılar tarafından da desteklendiği ve Türkiye’nin tam üyeliğine  olan güvenin bir göstergesi olarak kabul edildiğine işaret etmektedir.  

 

1996’DAN 2004’E TAM ÜYELİK SÜREÇLERİ 

Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki Gümrük Birliği Anlaşması’ndan sonra  13‐14 Aralık 1996’da Dublin’deki Avrupa Birliği Zirvesi’ne Merkezî ve Doğu Avrupa  (MDA) ülkeleri, Baltık ülkeleri, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Malta davet 

edilmiştir. Bu toplantı da Türkiye ile ilgili olarak Ege denizindeki sorunlar gündeme  getirilmiş ve insan hakları konusunda çeşitli uyarılarda bulunulmuştur. Avrupa  Birliği 16 Temmuz 1997’de Gündem 2000 raporu ile MDA ülkelerini kapsayan bir  genişleme sürecini açıklanmıştır. Söz konusu rapor MDA ülkeleri ile GKRY'nin en  kısa sürede AB'ye üye olmalarının hedeflendiği açıklanmıştır. Bu çerçevede ilgili  ülkelerde öncelikle Kopenhag Kriterleri’ne mevcut durum itibariyle en fazla  yaklaşan Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovenya ve Estonya’nın 

(3)

Gümden 2000 

 

Raporu’ndaki AB  genişleme sürecinde 

Türkiye’ye yer  verilmemesi ilişkileri 

olumsuz yönde  etkilemiştir.

 

üyeliklerinin başlatılması, sonra ise görece daha geri olan Slovak Cumhuriyeti,  Litvanya, Letonya, Bulgaristan ve Romanya ile müzakerelere başlanılması 

planlanmıştır. Türkiye’ye yönelik herhangi bir karar alınmamıştır. Raporda Türkiye  için Gümrük Birliği sürecinin iyi işlemesinden memnun olunduğu ve bu durumun  AB ile olan ilişkilerin geliştirilmesinde Türkiye’nin lehine olduğu vurgulanmaktadır. 

Ancak, gerek siyasi (insan hakları ve Güneydoğu sorunu), gerekse ekonomik  (makroekonomik istikrarsızlığı giderilememesi) açıdan AB’ye tam üyelikten uzak  olunduğu vurgulanmıştır. Gündem 2000 Raporu sonrasında Türkiye ile AB arasında  gerek ikili, gerekse komisyonlar arası yoğun görüşmeler yapılmıştır. Bu 

görüşmelerde Türkiye, Gündem 2000 Raporundaki aleyhine olan görüşlerin  haksızlığını vurgulamış ve ikili ilişkilerin olumsuz yönde etkileneceğini belirtmiştir. 

Türkiye ayrıca Lüksemburg Zirve Toplantısı’nda Türkiye'ye AB genişleme süreci  içine alındığını, Türkiye'nin üyelik öncesi desteklenmesinin yol haritasının  çizilmesini ve Türkiye'ye Avrupa Daimi Konferansı’nda diğer aday ülkelerle aynı  statüde katılma hakkı verilmesini istemiştir.  

12‐13 Aralık 1997’de Lüksemburg'da yapılan Avrupa Birliği Zirvesi sonuç  bildirisinde Türkiye'nin tam üyeliğe giden yoldaki ilerleyişi takdir edilmiş ve tam  üyeliği gerçekleştireceğine olan AB’nin inancı vurgulanmıştır. Ayrıca AB Türkiye'ye  tam üyelik konusunda bir strateji hazırlamaya karar vermiştir. Hazırlanacak bu  strateji belgesi ile Ankara Anlaşması’nda belirtilen üyeliğe geçiş için AB tarafından  sağlanması gereken imkânların geliştirilmesi, gümrük birliğinin geliştirilerek  sürdürülmesi ile mali ve mevzuat alanlarında uyumun yükseltilmesi yer  almaktadır. Ancak, söz konusu ilişkilerin geliştirilmesi Türkiye’nin siyasi ve  ekonomik reformlarını sürdürmesine, Yunanistan ve Kıbrıs ile olan sorunlarını  çözmesine ve karşılıklı ilişkilerini geliştirmesine bağlanmıştır. Türkiye ise 

Lüksemburg Zirvesi sonrasında yaptığı açıklamada, AB'nin Türkiye’ye yönelik tek  taraflı ve olumsuz tavrını kınayarak Türkiye’nin tam üyelik hedefini 

gerçekleştirmek için çalışmaya devam edeceğini, ancak ilişkilerin geliştirilmesinin  tek taraflı olamayacağına ve AB'nin de bazı sorumluluklarını yerine getirmesi  gerektiğine vurgu yapmıştır. Gerek Yunanistan, gerekse Kıbrıs konularının AB ile  olan ilişkilerde müzakere konusu olmayacağını belirtmiştir. Lüksemburg Zirvesi  sonrası Londra'da 12 Mart 1998 tarihinde yapılacak Avrupa Konferansı'na 

Türkiye’nin katılmayacağı belirtilerek mevcut ilişkilerin AB'nin siyasi iradesine bağlı  olduğu belirtilmiştir. Avrupa Birliği Komisyonu ise tüm bu gelişmelerden sonra  Lüksemburg Zirvesi’nde Türkiye ile olan ilişkileri geliştirebilme adına bir strateji  belgesi açıklamıştır. Belgede stratejinin uygulanması durumunda Türkiye’nin  genişleme sürecine girebileceği belirtilmiştir. Belgede mali iş birliği konusunda  AB'nin mali yardımlarının biran önce yürürlüğe konulması gerektiği vurgulanmıştır.  

 

Cardiff ve Viyana Zirveleri (Haziran 1998‐Aralık 1998) 

15‐16 Haziran 1998’de yapılan Cardiff Zirvesi’nde Türkiye'nin AB  genişleme süreci içindeki yeri konusunda daha yumuşak ve iyi ifadelere yer  verilmiştir. Zirve bildirgesinde Türkiye'nin üyelik adayı olduğu belirtilmiştir. 

Böylece aday ülkelerin tam üyeliğe geçişte mevcut durumlarını inceleyen “devrevi 

(4)

Aralık 1999’daki 

 

Helsinki Zirvesi’nde  Türkiye AB’ye aday 

ülke olarak ilan  edilmiştir. 

 

gözden geçirme mekanizmasına” Türkiye’yi de dâhil etmişlerdir. Ayrıca 

komisyonun sunduğu ve Türkiye ile ilgili olan strateji, belgesi onaylanarak gerekli  mali desteğin sağlanması istenmiştir. AB Komisyonunun hazırladığı Cardiff Raporu  4 Kasım 1998 tarihinde Türkiye'ye ulaştırılmıştır. Olumsuz bazı ifadeler bulunmakla  birlikte rapor, Türkiye'nin aday ülke olduğunun göstergesi olarak kabul edilebilir  niteliktedir. Ancak, yapılan bu düzenlemeler Türkiye tarafından yeterli görülmemiş  ve genişleme sürecinde Türkiye'nin hâlâ ayırımcı bir muamele gördüğü belirtilerek  Türkiye’nin adaylığının diğer aday ülkelerde olduğu gibi hiçbir siyasi koşula 

bağlanmadan olması gerektiği bildirilmiştir.  

11‐12 Aralık 1998’de yapılan Viyana Zirvesi’nde Cardiff Raporu’nda belirlenen ve  Türkiye için tam üyelik stratejisi saptanması isteği kabul edilmiştir. Zirve 

bildirgesinde AB’nin, Türkiye ile olan ilişkilere verdiği önem vurgulanarak 

Lüksemburg ve Cardiff zirvelerinde alınan kararlar çerçevesinde belirlenen Avrupa  Stratejisi’nin uygulanmasına karar verilmiştir.  

 

Helsinki Zirvesi (10‐11 Aralık 1999) 

Helsinki Zirve’sinde Türkiye’nin adaylığı oybirliği ile kabul edilmiş ve  Türkiye ile AB ilişkileri için yeni bir dönem başlamıştır. Helsinki Zirvesi’nde Türkiye  aday ülke olarak ilan edilmiş olmasına karşılık tam üyelik görüşmelerine 

başlanmamıştır. Lüksemburg Grubu ülkeleri (Çek Cumhuriyeti, Estonya, G. Kıbrıs,  Macaristan, Polonya ve Slovenya ) ile müzakereler 31 Mart 1998'de başlamıştır. 

Diğer 6 aday ülke olan Helsinki Grubu ülkeleri (Bulgaristan, Letonya, Litvanya,  Malta, Romanya ve Slovakya) ile müzakereler 15 Şubat 2000’de başlamıştır. 

Türkiye ise bu 12 aday ülkeden ayrı olarak tam üyelik müzakerelerine  alınmamıştır. 

 

Katılım Ortaklığı Belgesi (Aralık 2000) 

Türkiye, Helsinki Zirvesi sonrası AB’ye aday ülke ilan edildikten sonra  Avrupa Komisyonu Türkiye için bir rapor hazırlamıştır. Bu raporda Türkiye’nin  Kopenhag Kriterleri’ni sağlaması açısından yapması gerekenler, AB müktesebatı  uyum yükümlülükleri, mali yardımlar ve üyelik için gerekli şartları içeren ilk Katılım  Ortaklığı Belgesi (KOB) 4 Aralık 2000 tarihinde AB konseyi tarafından kabul edilmiş  ve Nice Zirve toplantısında onaylanarak yayımlanmıştır. AB genişleme sürecindeki  tüm aday ülkeler için hazırlanan KOB, üyelik sürecindeki ülkelere süreç içinde  yapmaları gereken düzenlemeleri göstermede bir yol haritası niteliğindedir. 

Yapılacak düzenlemelerde temel belge ise Kopenhag Kriterleri ve AB 

müktesebatıdır. KOB ile üyelik yolunda aday ülkelerin yapması gerekenler AB  komisyonu tarafından tek taraflı olarak hazırlanır. 

 

Nice Zirvesi (7‐9 Aralık 2000) 

Fransa’nın Dönem Başkanlığı’nda gerçekleştirilen Nice Zirvesi sonrası  kabul edilen Nice Antlaşması ile AB’nin 10 yıllık genişleme süreci içinde Türkiye’ye  yer vermemiştir. Böylece Helsinki Zirvesi’nde kabul edilen aday ülke statüsü yok  sayılmıştır. 26 Şubat 2001 tarihinde imzalanan Nice Antlaşması ile AB’nin 

(5)

Aralık 2004’teki 

 

Brüksel Zirvesi’nde 

Türkiye’nin tam  üyelik  müzakerelerine  

3 Ekim 2005’te  başlayabileceği  açıklanmıştır.

 

genişleme sürecinden sonra nasıl bir yapısı olacağı, Avrupa Komisyonu’nun yapısı  ve Birlik geneli siyasi kararlarda çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Yapılan 

düzenlemelerde mevcut 15 üye ülkeye katılması planlanan 12 üye dâhil edilerek  AB’nin genişleme sonrası 27 ülkeli bir yapı içinde olacağı planlanmıştır. Bu planda  2007 yılında AB’ye katılması beklenen Bulgaristan ve Romanya yer alırken Türkiye,  Nice Antlaşması’nda “unutularak” herhangi bir şekilde yer verilmemiştir.  

 

Kopenhag Zirvesi (12‐13 Aralık 2002) 

Türkiye’nin tüm aday ülkeler için geçerli olan kriterlere tabi olduğu  vurgulanarak 1999’da Helsinki Zirvesi’nde alınan kararlara atıf yapılarak  Türkiye’nin Kopenhag Kriterleri’ni sağlama konusunda attığı adımlar 

memnuniyetle karşılanmıştır. Aralık 2004’e kadar Avrupa Komisyonu’nun vereceği  rapora bağlı olarak Türkiye Kopenhag siyasi kriterlerini karşılarsa, AB de Türkiye ile  katılım müzakerelerine vakit kaybetmeden başlayacağını belirtmiştir. 2002 

Kopenhag Zirvesinde Türkiye’nin üyeliği çerçevesinde hazırlanan Katılım Stratejisi  Belgesi’nin iyileştirilerek Türkiye’nin üyeliğine destek sağlanacağı ve mali 

yardımların artırılacağı vurgulanmıştır. Ayrıca mevzuat uyumu ve gümrük birliğinin  genişletilmesi konusunda çalışmaların artırılacağı ifade edilmiştir.  

 

Selanik Zirvesi (19‐20 Haziran 2003) 

Selanik’te gerçekleştirilen Zirve sonucunda Türkiye’nin reform sürecinde  yaptıkları ve süreci sürdürme kararlılığı memnuniyetle karşılanmıştır.  

 

Brüksel Zirvesi (12‐13 Aralık 2003) 

Zirve sonuç bildirisi ile Türkiye’nin siyasi ve hukuki alanda yaptığı reformlar  takdir edilmiş ve Kopenhag siyasi kriterleri ve Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB)  kapsamında sağlanan ilerlemenin Türkiye’yi AB’ye yaklaştırdığı vurgulanmıştır. 

Konsey, Kıbrıs Sorunu konusunda alınacak kararların Türkiye’nin AB’ye üyelik  sürecini oldukça kolaylaştırıp hızlandıracağını belirtmiştir. 

 

Brüksel Zirvesi (16‐17 Aralık 2004) 

AB Komisyonu’nun Kopenhag Zirvesi sonuçlarına göre hazırladığı raporu 6  Ekim 2004 tarihinde açıklamıştır. Raporda Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin 

beraberinde getireceği olumlu ve olumsuz etkiler açıklanmıştır. Raporda,  Türkiye’nin Birliğe uyum için yaptığı çabalar değerlendirilmiş ve siyasi kriterlerin  karşılandığı belirtilerek Türkiye’yle müzakerelerin başlatılması yönünde tavsiyede  bulunulmuştur. Ayrıca Komisyon, demokrasi, insan hakları ve temel özgürlükler ile  hukukun üstünlüğü konularında önemli eksikliklerin olduğunu vurgulayarak bu  ihlallerin devamlı olması durumunda müzakerelerin askıya alınabileceğini 

belirtmiştir. 17 Aralık 2004’te Brüksel’de yapılan AB Devlet ve Hükûmet Başkanları  Zirvesi sonucunda ise Türkiye ile müzakerelere 3 Ekim 2005 tarihinde 

başlanmasına karar verilmiştir.  

(6)

Gümrük birliğinin 

 

statik (kısa dönemli) 

ve dinamik (uzun  dönemli) olmak üzere 

iki temel ekonomik  etkisi bulunur.

 

GÜMRÜK BİRLİĞİNİN EKONOMİK ETKİLERİ 

Gümrük birliğine üye olan bir ülke, ilgili ülkelerle yüksek düzeyli bir  birleşme içine girmiştir. Çünkü üye ülkeler arasındaki tarifelerin kaldırılması ve  üçüncü ülkelere karşı ortak gümrük tarifesi uygulamasına geçilmesi oldukça geniş  kapsamlı bir girişimdir. Uygulamada gümrük birliğinin ekonomik etkileri 

incelenirken statik ve dinamik etkiler olmak üzere iki ayrı bölümde ele alınacaktır. 

Statik etkiler teknoloji ve ekonomik yapının değişmediği varsayımı altında gümrük  birliği sonucu üretim faktörlerinin dağıtımı sonucu ortaya çıkan etkilerdir. Statik  etkiler kısa dönemli etkilerdir. Çünkü ekonomik yapı ve teknolojinin uzun süre aynı  kalması kabul edilemez.  

Gümrük birliği ile ülke ekonomisindeki kaynaklar etkin kullanılabileceği  gibi etkinlik dışı olarak da kullanılabilmektedir. Viner (1950) ve Bye (1950) 

çalışmalarında gümrük birliği uygulaması sonucu bölgesel ticaretin arttığını, ancak  dünyanın geri kalan ülkeleri ile olan ticaretin azaldığını belirtmişlerdir. Gümrük  birliği uygulaması ile ortaya çıkan serbest ticaret ve korumacılık aynı anda  uygulandığından bazı ülkeler oluşturulan gümrük birliğinden fayda görürken  bazıları zarar görürler.Gümrük birliğinin statik etkilerinde; üretim etkileri, tüketim  etkileri ve ticaret hadleri değişimi olmak üzere üç temel etkisi bulunur. Gümrük  birliği teorisinde ticaret yaratıcı etkiler olarak belirtilen etkiler olumlu üretim ve  tüketim etkilerinden kaynaklanmaktadır. Ticaret saptırıcı etkilerde ise olumsuz  üretim ve tüketim etkileri bulunmaktadır. Gümrük birliğinin faydalı mı yoksa  zararlı mı olduğu, ticaret yaratıcı etkilerin, ticaret saptırıcı etkilerden daha büyük  olmasına bağlıdır. Bu etkiler büyükse gümrük birliğinin refah etkisi olumlu,  küçükse olumsuzdur.  

 

Gümrük birliği uygulamasında birlik içi gümrük vergilerinin kaldırılması ve üçüncü  ülkelere karşı OGT uygulmasına geçilmesiyle ticaret hadleri üzerinde çeşitli 

Örnek

•A ülkesinde x malının birim fiyatı 100 TL'dir. B ülkesinde 70 TL, C  ülkesinde ise 50 TL'dir. A ülkesi başlangıçta herhangi bir GB üyesi  değildir. A ülkesinde dışarıdan gelen her mal için %20 gümrük  vergisi uygulanmaktadır. Bu durumda B ülkesinin malı A ülkesine  girdiğinde fiyatı 84 TL olurken C ülkesinin malı 60 TL olmaktadır. 

Yani C ülkesi A ülkesine mal satmada avantajlı konumdadır. Daha  sonra A ülkesi B ülkesinin üye olduğu GB katılmıştır. GB 

uygulamasında birlik üyeleri arasında gümrükler kaldırılmış ve  üçüncü ülkelere karşı da %50 gümrük verisi uygulanmaktadır. En  son durumda B ülkesi A ülkesine mal satmak istediğinde malını   kendi iç fiyatı olan 70 TL'den satacaktır. C ülkesi ise A ülkesine mal  satmak istediğinde %50 OGT ile birlikte 75 TL'ye A ülkesine mal  satabilecektir. Bu durumda başlangıçta avantajlı olan C ülkesi  maliyet avantajını kaybetmiştir. A ülkesi ithalatını artık B  ülkesinden yapmaktadır. Bu durum ticaret saptırıcı etkiye örnek  olarak gösterilebilir.

(7)

GB’nin dinamik 

 

etkilerinin başında  büyük ölçekli üretim, 

yüksek kapasite  kullanımı ve düşük 

üretim maliyetleri  gelmektedir.

 

değişimler ortaya çıkar. Gümrük birliğine giren ülkede etkinlik artışları ve  teknolojik yenilikler üretim maliyetlerini düşürür. Bu ise birlik vatandaşlarının  düşük maliyetle tüketim yapmalarına yol açar. Ayrıca birlik üyesi ülkelerden ithalat  yapan üçüncü ülkeler düşük maliyetle ithalat yapacaktır. Bu ülkeler sattıkları  ürünlerde bir fiyat düşüşü yapmadıkları takdirde ise verimlilik artışları sonucu  ticaret hadlerindeki değişme birlik üyesi ülkeler aleyhine olacaktır. Ayrıca verimlilik  artışı sonrası birlik üyelerinin artan geliri bu ülkelerin üçüncü ülkelerden 

yapacakları ithalatın da artmasına yol açar. Bu talep artışı ise üçüncü ülke  mallarının fiyatlarının artmasına ve bir başka açıdan ticaret hadlerinin birlik  ülkeleri aleyhine dönmesine yol açacaktır. Gümrük birliğine katılan ülkeler kendi  kendilerine daha yeterli olduklarından pazarlık güçleri yüksektir ve bu durum  ticaret hadlerinin birlik lehine değişmesine yol açar. Gümrük birliğindeki ülkelerin  sayısı ve ekonomik büyüklüğü arz ve talep dengesi üzerinde etkili olduğundan  dünya mal fiyatlarını değiştirerek ticaret hadleri üzerinde etkili olabilir. Gümrük  birliği üyesi ülkelerin Birliğe katılmaları ile dış ticaretlerinin daha çok Birlik içine  kayması da ticaret hadlerini gümrük birliği üyesi ülkeler lehine değiştirebilir. 

Gümrük birliğinin sattığı ürünlerin fiyatının değişmediğini kabul ettiğimizde,  üçüncü ülkelerden olan mal ithalatının azalması, beraberinde bu malların 

fiyatlarında düşme ve ticaret hadlerinde GB ülkeleri lehine değişme oluşturacaktır.  

 

   

Gümrük birliğinin dinamik etkileri ise temel olarak gümrük birliği ile ulaşılan büyük  piyasanın beraberinde getirdiği büyük ölçekli üretim, yüksek kapasite kullanımı ve  düşük üretim maliyetleri, dış rekabetin artması, döviz rezervlerindeki artış, risk ve  belirsizliğin azalmasının getirdiği avantajlardır. Ülkelerin oluşturdukları gümrük  birliğinin refah etkileri; a) gümrük birliğinin büyüklüğüne, b)Birlik üyesi ülkelerin  coğrafi yakınlıklarına, c)gümrük birliği öncesi uygulanan gümrük oranları ile  gümrük birliği sonrası uygulanan OGT düzeyine, d) gümrük birliğine katılan  ülkelerin üretim ve tüketim yapılarının benzerliğine, e) gümrük birliği öncesi üye  ülkelerin ticari ilişkilerinin boyutuna göre farklılık göstermektedir. AB‐Türkiye  arasında kurulan gümrük birliğinin yukarıda belirtilen bu etkileri Türkiye özelinde  de ortaya çıkmıştır. Dış ticaret hacminden verimliliğe, doğrudan yabancı 

yatırımlardan dış ticaret fiyatlarına kadar gümrük birliğinin Türkiye ekonomisi  üzerinde pek çok etkisi olmuştur.  

     

Gümrük Birliğinin Dış Ticaret Üzerine Etkisi 

Bireysel Etkinlik

• Gümrük Birliği sonrası Türkiye'deki firmaların teknolojik, 

maliyet ve kalite açılarından kendilerini geliştirdiklerini ve 

rakipleri ile mücadele edebileceklerini düşünüyor musunuz?

(8)

Gümrük birliği 

 

sonrasında  Türkiye’nin gerek AB  ile gerekse dünya ile  yaptığı ticarette İİKO 

yükselmiştir. 

 

Türkiye ile AB arasında kurulan gümrük birliği dış ticaret hacmi üzerinde  de oldukça büyük etki oluşturmuştur. Aşağıdaki tablodan da görülebileceği gibi  Türkiye’nin AB ile olan dış ticaret hacmi her geçen dönem hızla artmış ve 2012 yılı  itibariyla 147 milyar dolara ulaşmıştır. Söz konusu 1995‐2012 Döneminde dış  ticaret oransal olarak neredeyse her sene %20 oranında artmıştır. Gümrük birliği  öncesi dönemde ise gerek ihracat ve ithalat, gerekse dış ticaret hacmi oldukça  düşük düzeylerde ve durağan bir seyir izlediği görülmektedir. Gümrük birliği  sonrası dönemde genellikle kriz yıllarında dış ticaret hacminde düşüşler meydana  gelmiş; bunun dışında dış ticaret hacminde yüksek artışlar görülmüştür. Dış ticaret  dengesindeki değişim incelendiğinde ise Türkiye’nin aleyhine olan durumun  Gürmrük birliğine geçiş sonrasında devam ettiği görülmektedir. Dış ticaret dengesi  önceki dönemde olduğu gibi bu dönemde sürekli açık vermiş ve bu açığın boyutları  da giderek yükselme eğilimindedir. Genel olarak değerlendirildiğinde gümrük  birliğinin dış ticaret üzerindeki etkisi dış ticaret hacmi, ihracat ve ithalat üzerinde  pozitif, ancak dış ticaret dengesi üzerinde negeatif etki şeklindedir.  

 

Tablo 12.1. Türkiye‐Dünya Dış Ticareti (1996‐2012 Dönemi)  Yıl 

Dünya’ya  ihracat  (milyon $) 

Dünya’dan  ithalat  (milyon $) 

Dış Ticaret  Dengesi  (milyon $) 

Dış ticaret  Dengesi /  GSYİH (%) 

İİKO(*) 

1996  23224  43627  ‐20402  ‐5.99  53.23 

1997  26261  48559  ‐22298  ‐6.09  54.08 

1998  26974  45921  ‐18947  ‐5.06  58.74 

1999  26587  40671  ‐14084  ‐3.89  65.37 

2000  27775  54503  ‐26728  ‐6.91  50.96 

2001  31334  41399  ‐10065  ‐2.76  75.69 

2002  36059  51554  ‐15495  ‐4.00  69.94 

2003  47253  69340  ‐22087  ‐5.42  68.15 

2004  63167  97540  ‐34373  ‐7.71  64.76 

2005  73476  116774  ‐43298  ‐8.96  62.92 

2006  85535  139576  ‐54041  ‐10.47  61.28 

2007  107272  170063  ‐62791  ‐11.62  63.08 

2008  132027  201964  ‐69936  ‐12.86  65.37 

2009  102143  140928  ‐38786  ‐7.49  72.48 

2010  113883  185544  ‐71661  ‐12.68  61.38 

2011  134907  240842  ‐105935  ‐17.23  56.01 

2012  152462  236545  ‐84083  ‐13.38  64.45 

Kaynak: TUİK ve Dünya Bankası veri setlerinden derlenmiştir. *İhracatın ithalatı karşılama  oranı. 

 

Gümrük birliğinin bu etkileri göz öününe alındığında, AB’ye yapılan  ihracatın artırılması gereklidir. Bunun için de katma değeri yüksek ve AB 

standartlarında mal üretimi önem taşımaktadır. Çünkü ihracat yapılması planlanan  Pazar, gerek maliyet, gerekse kalite açısından yüksek standartlara sahip bir 

(9)

pazardır. Ancak, bu yöntem uygulanarak AB ile olan dış ticaret dengesi düzeltilir ve  dış ticaret daha dengeli bir şekilde yürütülebilir. 

Tablo 12.1’de görüldüğü gibi gümrük birliği sonrası Türkiye’nin dış dünya  ile ticareti büyük oranda artmıştır. Gümrük birliği sonrası İİKO yükselmiştir. Ancak,  dış açığın GSYİH’ye olan oranında da büyük bir yükselme görülmektedir. Bu durum  dışa açıklığın ve ülkedeki dış ticaretle uğraşan kesimlerin yüksek düzeyde 

büyümelerine karşılık GSYİH’nin yeteri kadar artmadığının ve ihracatın dışa bağımlı  bir şekilde geliştiğinin göstergesi olarak kabul edilebilir.  

 

Tablo 12.2. AB’nin Türkiye’nin Dış Ticaretindeki Payı (1996‐2012 Dönemi)  Yıl  Toplam 

ihracat  İçindeki 

Payı 

Toplam  İthalat  İçindeki Payı

AB’ye  ihracat  (bin $) 

AB’den  ithalat  (bin $) 

Dış ticaret  dengesi/ 

GSYİH (%) 

İİKO(*) 

1996  49.73  53.04  11551  23138  ‐3.40  49.92 

1997  46.64  51.22  12248  24870  ‐3.45  49.25 

1998  50.05  52.43  13500  24075  ‐2.82  56.08 

1999  53.98  52.62  14352  21401  ‐1.95  67.06 

2000  52.24  48.82  14510  26610  ‐3.13  54.53 

2001  51.44  44.16  16118  18280  ‐0.59  88.17 

2002  51.19  45.24  18459  23321  ‐1.26  79.15 

2003  51.82  45.71  24484  31696  ‐1.77  77.25 

2004  54.54  46.58  34451  45437  ‐2.47  75.82 

2005  52.26  42.15  38400  49220  ‐2.24  78.02 

2006  51.46  39.44  44016  55055  ‐2.14  79.95 

2007  56.30  40.22  60399  68395  ‐1.48  88.31 

2008  48.01  36.84  63390  74408  ‐2.03  85.19 

2009  46.03  40.10  47013  56509  ‐1.83  83.20 

2010  46.26  38.90  52685  72180  ‐3.45  72.99 

2011  46.22  37.84  62347  91128  ‐4.68  68.42 

2012  38.83  36.97  59198  87448  ‐4.50  67.70 

Kaynak: TUİK ve Dünya Bankası veri setlerinden derlenmiştir. *İhracatın ithalatı karşılama  oranı. 

 

Tablo 12.2 incelendiğinde ise Türkiye’nin AB ile olan dış ticaretinin gümrük  birliği sonrası kriz dönemleri hariç olmak üzere sürekli bir artış gösterdiği 

görülmektedir. GB sonrası dönemde İİKO yükselmiş, ancak dış açık problemi  artarak devam etmiştir. Türkiye’nin AB ile olan dış ticaretinin toplam dış ticaret  içindeki payı ise azalma eğilimindedir. Bu durum ise Türkiye’nin gelişen sanayisi,  artan ekonomik ilişkileri ve uluslararası diyalogları sonucu yeni ekonomik pazarlara  açılımının bir sonucu olarak görülebilir.  

   

GB sonrası 

 

Türkiye’nin AB ile  olan dış ticaretinde 

en önemli ihraç ve  ithal kalemi makine 

ve ulaşım araçları  mal grubu olmuştur.

 

(10)

Tablo 12.3. Türkiye‐AB Dış Ticaretinin Sektörel Dağılımı (1996‐2012 Dönemi)  Türkiye’nin AB’ye İhracatı  

Mal Gruplarına Göre Payları (%) 

1996  2000  2005  2010  2011  2012 

0‐Gıda ve Canlı Hayvanlar  13.86  9.25  8.36  7.68  7.03  7.13  1‐ İçecekler ve Tütün  2.09  1.26  0.72  0.59  0.43  0.43  2‐ Akaryakıt Hariç Malzemeleri, 

Yenmeyen Ham Malzemeler  3.20  2.43  1.73  2.09  2.10  2.00  3‐ Mineral Yakıtlar, Yağlar ve 

İlgili Maddeler  1.71  1.07  1.74  1.86  3.00  4.10 

4‐ Hayvansal ve Bitkisel Katı‐Sıvı 

Yağlar ve Mumlar  0.41  0.12  0.50  0.09  0.06  0.06 

5‐ Kimyasallar ve İlgili Ürünler  2.40  2.44  2.46  3.68  3.68  4.12  6‐ Sanayi Malları  22.02  26.72  21.73  22.10  24.14  21.73  7‐ Makine ve Ulaşım Araçları  13.28  21.60  35.28  36.32  35.32  34.88  8‐ Çeşitli Mamul Eşya  41.04  33.99  26.76  24.25  22.73  23.38  9‐ Mal ve Diğer İşlemler  0.01  1.12  0.73  1.33  1.51  2.17  Türkiye’nin AB’den İthalatı Mal 

Gruplarına Göre Payları (%) 

1996  2000  2005  2010  2011  2012 

0‐Gıda ve Canlı Hayvanlar  3.27  1.45  1.27  2.09  2.73  2.48  1‐ İçecekler ve Tütün  0.13  0.09  0.24  0.27  0.28  0.33  2‐ Akaryakıt Hariç Malzemeleri, 

Yenmeyen Ham Malzemeler  6.78  4.05  5.15  8.58  7.76  8.34  3‐ Mineral Yakıtlar, Yağlar Ve 

İlgili Maddeler  1.63  3.05  1.83  4.02  6.54  8.72 

4‐ Hayvansal ve Bitkisel Katı‐Sıvı 

Yağlar ve Mumlar  0.40  0.34  0.25  0.07  0.07  0.05 

5‐ Kimyasallar ve İlgili Ürünler  16.56  17.79  20.15  18.97  17.38  17.30  6‐ Sanayi Malları  17.98  15.43  18.31  17.06  15.89  16.28  7‐ Makine ve Ulaşım Araçları  46.47  50.47  45.84  42.99  43.14  39.87  8‐ Çeşitli Mamul Eşya  6.70  7.16  6.14  5.45  5.49  5.45  9‐ Mal ve Diğer İşlemler  0.08  0.16  0.82  0.51  0.72  1.17  Kaynak: UNCTAD veri setlerinden derlenmiş ve kullanılan mal grupları Uluslararası  Standart Ticaret Sınıflamasına (SITC Rev. 3) göre sınıflandırılmıştır. 

 

Tablo 12.3’te Türkiye’nin AB ile yaptığı dış ticaret mal grupları itibariyle  incelendiğinde 1995 yılında Türkiye’nin AB’ye yaptığı ihracatta çeşitli mamul eşya,  sanayi malları ile gıda ve canlı hayvanlar ilk üç sırayı alırken 2012 yılında 

Türkiye’nin yaptığı ihracatta ilk üç sırayı makine ve ulaşım araçları, çeşitli mamul  eşya ve sanayi malları almaktadır. Türkiye’deki otomotiv ve yan sanayi 

endüstrisinin hızlı gelişimi bu değişimde önemli bir paya sahiptir. Türkiye’nin  AB’den yaptığı ithalatta ise 1995 yılında makine ve ulaşım araçları, kimyasallar ve  sanayi malları ilk üç sırada iken 2012 yılına gelindiğinde yine aynı grup mallar  Türkiye’nin ithalatında ilk üç sırayı almaktadır.  

  Türkiye’nin AB ile 

 

olan dış ticaretinde  pek çok alandaki mal 

grubunda rekabet  gücü azalmıştır. 

 

(11)

Gümrük birliği 

 

sonrası Türkiye’nin  gıda, canlı hayvan ve 

tütün sektörlerinde  AB karşısında  rekabet gücünde 

büyük azalma  meydana gelmiştir. 

 

   

Tablo 12.4. Türkiye‐AB Dış Ticareti Karşılaştırmalı Üstünlük Yapısı Balassa Endeks Sonuçları  Yıl    0    1    2    3   4    5    6    7    8    9 

1996  4.23  15.89  0.47  1.05  1.02  0.14  1.22  0.29  6.13  0.11  1997  9.39  13.55  0.50  0.61  0.65  0.15  1.38  0.28  5.34  7.96  1998  7.39  8.36  0.63  0.56  0.81  0.12  1.49  0.33  4.77  3.12  1999  5.61  15.83  0.74  0.58  1.53  0.14  1.60  0.42  4.54  17.12  2000  6.37  14.14  0.60  0.35  0.36  0.14  1.73  0.43  4.75  6.86  2001  7.44  6.24  0.42  0.64  1.96  0.13  1.47  0.58  4.06  0.43  2002  4.75  6.02  0.33  0.83  0.70  0.12  1.28  0.65  4.76  0.67  2003  4.79  4.42  0.29  0.63  1.64  0.11  1.32  0.71  5.16  0.27  2004  5.99  3.02  0.35  0.76  0.94  0.13  1.38  0.73  4.73  0.36  2005  6.57  2.98  0.34  0.95  1.99  0.12  1.19  0.77  4.36  0.90  2006  5.30  3.00  0.38  1.07  1.78  0.14  1.24  0.81  3.99  0.96  2007  4.20  2.41  0.32  1.01  0.94  0.14  1.24  0.86  3.76  1.69  2008  3.44  2.35  0.23  0.77  0.81  0.17  1.28  0.93  3.56  1.43  2009  3.98  1.84  0.21  0.58  1.15  0.16  1.24  0.88  4.07  2.37  2010  3.67  2.20  0.24  0.46  1.31  0.19  1.30  0.84  4.45  2.61  2011  2.58  1.51  0.27  0.46  0.79  0.21  1.52  0.82  4.14  2.10  2012  2.87  1.28  0.24  0.47  1.18  0.24  1.33  0.88  4.29  1.86 

Kaynak: UNCTAD veri setlerinden derlenmiştir. 0‐Gıda ve Canlı Hayvanlar,1‐ İçecekler ve Tütün, 2‐ 

Akaryakıt Hariç Malzemeleri, Yenmeyen Ham Malzemeler, 3‐ Mineral Yakıtlar, Yağlar Ve İlgili  Maddeler, 4‐ Hayvansal ve Bitkisel Katı‐Sıvı Yağlar ve Mumlar, 5‐ Kimyasallar ve İlgili Ürünler, 6‐ 

Sanayi Malları, 7‐ Makine ve Ulaşım Araçları, 8‐ Çeşitli Mamul Eşya, 9‐ Mal ve Diğer İşlemler. 

 

Tablo 12.4’te incelenmiş olan Balassa endeksi, ülkelerin dış ticaret  değerlerini baz alarak sektörel olarak rekabet güçlerini ölçen bir endekstir. Bu  endekse göre eğer endeks değeri 1’in altında ise ülkenin o alanda rekabet gücü  zayıftır. Birin altındaki değer sıfıra ne kadar yaklaşırsa, ülkenin rekabet gücü o  kadar azalır. Birin üstündeki değerler ise ülkenin o alanda rekabet gücünün  olduğunu gösterir. Birin üstündeki değer ne kadar yüksekse, ülkenin rekabet gücü  de o kadar fazladır. Balassa endeksi hesaplamasında yer alan ihracat ve ithalat  verilerindeki mal grupları Uluslararası Standart Ticaret Sınıflamasına (SITC Rev. 3)  göre sınıflandırılmıştır. Yukarıdaki tablodan da görülebileceği gibi Türkiye’nin  gümrük birliği sonrası dönemde Türkiye’nin Gıda‐Canlı Hayvanlar ve İçecekler‐

Tütün sektörlerindeki rekabet gücünde büyük bir azalma olduğu görülmektedir. 

Ancak, bu iki sektörde Türkiye’nin AB karşısında rekabet gücü daha yüksektir. 

Akaryakıt Hariç Malzemeleri, Yenmeyen Ham Malzemeler ile Mineral Yakıtlar,  Yağlar ve İlgili Maddeler sektörlerinde de rekabet gücünün azaldığı görülmektedir. 

Hayvansal ve Bitkisel Katı‐Sıvı Yağlar ve Mumlar ile Mal ve Diğer İşlemler 

Bir ey sel   Et kinlik

• Türkiye'nin yeni AB üyesi olan ülkelerle olan dış ticareti, eski 

üyelerle olan dış ticaretine göre mal grupları itibariyle 

kıyaslayınız.

(12)

GB sonrası Türkiye’ye 

 

yapılan DYY içinde en 

yüksek pay AB  ülkelerine aittir. 

 

sektörlerinde ise gümrük birliği öncesi Türkiye aleyhine olan rekabet gücü  Türkiye’nin lehine dönmüştür. Kimyasallar ve İlgili Ürünler ve Makine‐Ulaşım  Araçları sektörlerinde de rekabet gücü açısından AB karşısında güçlü olmasa da  rekabet gücünü iyileştirmiştir. Sanayi Malları alanındaki rekabet gücünü de Türkiye  artırmaya devam etmiştir.  

 

   

Gümrük Birliği Sonrası Türkiye’ye Yapılan Doğrudan Yabancı  Yatırımlar ve AB’nin Yeri 

Önceki bölümde de değindiğimiz gibi ekonomik büyüme için gerekli olan  yatırımların finansmanı yurt içi kaynaklardan sağlanamazsa yurt dışından kaynak  transferi ile giderilir. Dış kaynaklardan doğrudan yabancı sermaye yatırımları en  çok tercih edilen dış finansman kaynağıdır. Çünkü Doğrudan Yabancı Yatırımlar  (DYY) genellikle geldikleri ülkede üretim hacmini artırıcı fiziksel yatırımlara 

yönelirler. Türkiye'nin sahip olduğu ekonomik, sosyal ve jeopolitik önemi AB içinde  büyük önem taşımaktadır. Özellikle gümrük birliğine girmesinin Türkiye’nin mal ve  hizmet üretiminde belli standartlara ulaştığının göstergesi olarak kabul edilmesi ve  AB’ye ihracat yapmak isteyen üçüncü ülkelerin gümrüksüz mal ihracı için önemli  bir üretim üssü pozisyonuna ulaşmıştır. Gerek üretim maliyetleri avantajları,  gerekse AB ile kurmuş olduğu gümrük birliği, Türkiye’ye olan dolaylı ve doğrudan  yatırımları artırması beklenmektedir. Türkiye’nin kendi iç pazarının giderek 

büyümesi, artan refah düzeyi, Orta Asya ve Orta Doğu ile olan yakın tarihi, kültürel  ve ekonomik bağlar, doğal kaynak zengini ülkeler ile sanayileşmiş ülkeler 

arasındaki köprü vaziyeti, Türkiye’ye olan yabancı yatırım düzeyini artırmaktadır. 

AB, Türkiye’nin artan öneminden ötürü Türkiye pazarına daha fazla ağırlık vermiş  ve bu pazarı ABD, Körfez ülkeleri ve Uzak Doğu’dan gelen yabacı yatırımcılara  kaptırmamaya yoğun çaba göstermiştir.  

AB için Türkiye gerek üretim faktörlerden emeğin bolluğu ve ucuzluğu,  gerekse gümrük birliği ile elde ettiği kısıtlama olmaksızın mal giriş çıkış imkânı ile  bulunmaz bir üretim üssüdür. Türkiye’de 1999 yılı sonunda Uluslararası Tahkim  anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle birlikte AB ve diğer pek çok ülkeden Türkiye’ye  doğru sermaye girişleri artmıştır. Ayrıca 17.06.2003 tarihinde çıkarılan 4875 sayılı  Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu ile yabancı yatırımcıların Türkiye’ye yatırım  yapmaları teşvik edilmiştir. Bu kanun ile yabancı‐yerli yatırımcı ayrımı kaldırılmış; 

yabancı yatırımcılara Türkiye’deki faaliyetlerinde elde ettikleri kâr, temettü geliri,  hisse, mal satış, tazminat ve lisans bedellerini yurt dışına serbestçe transfer etme 

Ta rt ış ma • Türkiye'nin gümrük birliği üyeliğinin ekonomik gelişimine  katkı yaptığını düşünüyor musunuz?

• Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan 

“tartışma forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz.

(13)

2007 yılında 

 

Türkiye’ye yapılan  DYY’ler en yüksek 

düzeyine  ulaşmıştır. 

 

hakkı tanınmıştır. Verilen bu haklar ise Türkiye’ye olan DYY girişleri üzerinde  olumlu etki oluşturmuştur.  

Tablo 12.5. Gümrük Birliği Sonrası Türkiye Gelen DYY 

Yıl  DYY 

(milyon $) 

DYY/GSYİH 

(%)  Yıl  DYY (milyon 

$) 

DYY/GSYİH  (%) 

1996  914  0.2685  2005  8535  1.7672 

1997  852  0.2327  2006  17639  3.4166 

1998  953  0.2544  2007  19137  3.5414 

1999  813  0.2246  2008  14747  2.7112 

2000  1707  0.4416  2009  6252  1.2077 

2001  3288  0.9019  2010  6238  1.1039 

2002  571  0.1475  2011  16055  2.6120 

2003  696  0.1708  2012  10120  1.6104 

2004  1190  0.2671       

Kaynak: TCMB EVDS derlenmiştir. 

 

Yukarıdaki Tablo 12.5’te de görülebileceği gibi DYY’ler yıllar itibariyle  büyük farklılıklar göstermektedir. Ancak genel olarak değerlendirildiğinde, özellikle  2005 sonrasında gerek miktar olarak gerekse DYY’nin GSHİY’ye olan payı çok hızlı  bir şekilde yükselmiştir. Bu pay 2005 yılında GSYİH’nin %1,7’si ve üzerine çıkmış,  2007 yılında ise GSYİH’nin %3,54’üne ulaşarak rekor kırmıştır. 

 

Tablo 12.6 Türkiye’ye AB Üyesi Ülkeler Tarafından Yapılan DYY (2007‐2013, milyon $) 

ÜLKE  2007  2008  2009  2010  2011  2012  2013*   Toplam

Almanya  954  1237  498  597  665  551  257  4759 

Avusturya  370  586  1019  1584  2418  1491  634  8102 

Belçika  358  571  201  49  1495  37  10  2721 

Bulgaristan  6  0  0  2  0  0  0  8 

ÇekCumhuriyeti  0  0  465  36  6  41  0  548 

Danimarka  15  164  12  13  15  10  2  231 

Estonya  0  1  0  0  0  1  9  11 

Finlandiya  36  26  4  1  2  0  0  69 

Fransa  367  679  617  623  999  105  201  3591 

Hollanda  5442  1343  718  486  1425  1176  500  11090 

İngiltere  703  1335  350  245  904  2004  63  5604 

İrlanda  21  0  8  0  336  22  0  387 

İspanya  583  838  145  205  2251  170  445  4637 

İsveç  21  55  6  39  78  18  1  218 

İtalya  74  249  314  25  111  178  92  1043 

Letonya  3  8  4  34  2  12  8  71 

Litvanya  2  15  0  0  3  0  0  20 

Lüksemburg  583  3140  493  292  555  1261  127  6451 

Macaristan  0  10  3  0  2  3  3  21 

Malta  0  5  10  49  68  13  16  161 

Polonya  0  7  1  2  10  5  2  27 

Portekiz  701  32  0  1  0  0  0  734 

Romanya  1  0  1  0  0  0  0  2 

Slovakya  0  0  0  0  0  14  0  14 

Slovenya  1  0  0  0  0  0  0  1 

Yunanistan  2360  775  59  436  111  54  24  3819 

Kaynak: TCMB EVDS’den derlenmiştir. *İlk 6 aylık dönemi kapsamaktadır. 

(14)

Türkiye’ye yapılan 

 

DYY’lerin ülkeler 

arasındaki  dağılımında 2007 

yılı sonrası  dönemde  Hollanda birinci 

sıradadır.

 

AB üyesi ülkelerden Türkiye’ye yapılan DYY’nin incelendiği Tablo 12.6’da DYY  yatırımlarının en yüksek olduğu dönem 2007 ve 2008 yıllarıdır. 2007‐2013  döneminde en fazla DYY yatırımı yapan ülkeler ise Hollanda, Lüksemburg ve  Avusturya’dır.  

Tablo 12.7. Türkiye’ye Ülke Bazında Yapılan DYY (2002‐2011, milyon $) 

   2002  2003  2004  2005  2006  2007  2008  2009  2010  2011  2012  468  576  1033  6652  14574 12974 11367 5234  4920  13642  8402  455  557  882  5006  14489 12601 11076 4928  4719  12549  7779 

13  11  41  75  262  202  281  196  323  593 

1605  10  111  89  25  770  30 

21  82 

12  82 

58  97  122  1002  4717  951  331  385  1484  490 

58  97  114  969  4223  891  312  378  1422  470 

10  32  27  12  57  16 

11  467  52 

12  70  60  60  1756  1927  1405  2345  673  928  2013  1845 

13  54  1678  1910  608  2184  361  473  1516  1173 

14  43  1675  1783  311  1963  209  388  195  519 

15  11  196  96  78  45  1317  654 

16  65  59  78  17  797  161  312  455  497  672 

17  108  26  12 

18  24  10 

Top.  571  696  1190  8535  17639 19137 14747 6252  6238  16055  10120 AB 

Payı  79.68  80.03  74.12  58.65  82.14  65.85  75.11  78.82  75.65  78.16  76.87  Kaynak: TCMB EVDS’den derlenmiştir. 1.Avrupa, 2.Avrupa Birliği, 3.EFTA ülkeleri, 4.D. 

Avrupa Ülke, 5.Afrika, 6.Kuzey Afrika, 7.D. Afrika Ülke, 8.Amerika, 9.Kuzey Amerika,  10.Orta Amerika, 11.Güney Amerika, 12.Asya, 13.Yakın ve Orta Doğu Ülke, 14.Körfez Arap  Ülke, 15.Diğer Yakın ve Orta Doğu Ülke, 16.Diğer Asya Ülke, 17.Okyanusya ve Kutup Bölge. 

18.Sınıflandırılmamış Ülke. 

Türkiye’ye ülke bazında yapılan DYY incelendiği Tablo 12.7’de AB’nin  Türkiye yapılan DYY’de en büyük paya sahip olduğu görülmektedir. AB’yi kuzey  Amerika ülkeleri ile Yakın ve Orta Doğu ülkeleri izlemektedir. Bu göstergeler de  Türkiye’nin AB nezdindeki önemini ve üyelik sürecinin en fazla AB üyesi ülkeler  tarafından desteklendiğinin bir göstergesi olarak yorumlanabilir.  

 

Öde v

•Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı yatırımların sektörel ve  bölgesel dağılımını inceleyerek hangi sektör ve bölgelerin  öncelikli olarak doğrudan yabancı yatırımlardan 

faydalandığını araştırınız.

•Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer  alan “ödev” bölümüne yükleyebilirsiniz.

(15)

   

 

 

Öz et

•1 Ocak 1996'da yürürlüğe giren gümrük birliği sonrasında Türkiye  ile AB ilişkileri istenilen şekilde yürürtülememiştir. Özellikle  Temmuz 1997'de sunulan Gündem 2000 Raporu'nda Türkiye'nin  tam üyeliğine yer verilmemesi ilişkileri oldukça germiştir. Aralık  1999'da gerçekleştirilen Helsinki Zirvesi'nde Türkiye'nin adaylığının  kabulü ilişkileri düzeltebilmiştir. Aralık 2004'te yapılan Brüksel  Zirvesi'nde ise Türkiye ile tam üyelik müzakerelerine 3 Ekim 2005  tarihinde başlanılacağı açıklanmıştır.

•Gümrük birliğinin kısa ve uzun dönemli ekonomik etkileri  bulunmaktadır. Bunlardan kısa dönemli üretim etkileri ticaret  yaratıcı ve ticaret saptırıcı etkilerdir. Bu iki etkiden ticaret yaratıcı  etkinin büyük olması durumunda gümrük birliğinin ekonomik fayda  sağladığı söylenebilir. Gümrük birliğinin tüketim etkisinde olumlu  tüketim etkisi, ticaret yaratıcı etki sonucu ortaya çıkarken olumsuz  tüketim etkisiveya tüketimin azalması ticaret saptırıcı etki sonucu  ortaya çıkar.  Gümrük birliği sonucu artan verimlilik, pazarlık gücü  ve birlik içi ticari ilişkiler dış ticaret hadlerini üçüncü ülkeye bağlı  olarak olumlu veya olumsuz bir şekilde etkileyebilmektedir. Gümrük  birliğinin dinamik etkileri ise temel olarak GB ile ulaşılan büyük  piyasanın beraberinde getirdiği büyük ölçekli üretim, yüksek  kapasite kullanımı, rekabet gücü ve yatırım oranlarında artış, risk  belirsizliğin azalması ve teknolojik gelişmedir. 

•Gümrük birliği sonrası süreçte Türkiye'nin gerek dünya ile gerekse  AB ile olan dış ticaret hacmi hızlı bir gelişme göstermiştir. Bu  değişimde mal grupları itibariyle de değişmiştir. Türkiye’nin AB’ye  yaptığı ihracat daha teknoloji yoğun mallar içermektedir. Bu durum  Türkiye'nin özellikle daha teknoloji yoğun mla gruplarında rekabet  gücünü artırmasının bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. 

•Türkiye gümrük birliği sürecinde DYY düzeyinde de büyük 

ilerlemeler sağlamıştır. gümrük birliği sonrası dönemde Türkiye'ye  yapılan yatırımlar devlet tarafından alınan çeşitli teşvikler sonucu  hızla artmış ve 2007 yılında ise GSYİH’nin %3,54’üne ulaşarak bir  rekor kırmıştır. AB'nin Türkiye'ye yaptığı DYY içindeki payı ise  ortalama olarak %70'in üzerindedir.  

(16)

    Değerlendirme  sorularını sistemde ilgili  ünite başlığı altında yer  alan “bölüm sonu testi” 

bölümünde etkileşimli  olarak 

cevaplayabilirsiniz. 

DEĞERLENDİRME SORULARI 

1. Aşağıdakilerden hangisi ülkelerin oluşturdukları gümrük birliğinin  dinamik etkilerinden biri değildir?  

a) Dış rekabetin artması  

b) Dış ticaret dengesinin düzelmesi  c) Döviz rezervlerinin artışı  

d) Yatırımlarda artış ve sanayileşme   e) Risk ve belirsizliğin azalması  

 

2. Gümrük Birliği anlaşması sonrası Türkiye‐AB dış ticaretiyle ilgili olarak  aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır? 

a) Türkiye’nin AB’ye olan ihracatı artmıştır. 

b) Türkiye’nin AB’den yaptığı ithalat artmıştır. 

c) Dış ticaret dengesi Türkiye lehine değişmiştir. 

d) 2001 ve 2009 yıllarında yaşanan kriz dönemlerinde dış ticaret  hacminde daralmalar meydana gelmiştir. 

e) Gümrük birliği anlaşmasının yürürlüğe girdiği 1996 yılından 2012  yılına kadarki süreçte Türkiye’nin AB’ye ihracatı, AB’den ithalatına  göre oransal olarak daha fazla artmıştır.  

 

3. Aşağıdaki AB zirvelerinden hangisinde Türkiye aday ülkelerin tam  üyeliğe geçişte mevcut durumlarını inceleyen devrevi gözden geçirme  mekanizmasına dâhil edilmiştir?  

a) Helsinki Zirvesi  b) Nice Zirvesi  c) Kopenhag Zirvesi   d) Cardiff Zirvesi  e) Brüksel Zirvesi   

4. Aşağıdaki AB Zirvelerinden hangisinde Türkiye aday ülke olarak ilan  edilmiş, ancak Türkiye ile tam üyelik görüşmelerine başlanmamıştır? 

a) Helsinki Zirvesi  b) Viyana Zirvesi  c) Selanik Zirvesi  d) Kopenhag Zirvesi  e) Nice Zirvesi    

             

(17)

5. 16‐17 Aralık 2004 tarihinde yapılan Brüksel Zirvesi ile ilgili olarak  aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? 

a) Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini karşılaması durumunda  katılım müzakerelerine başlanılacağı belirtilmiştir. 

b) Türkiye ile müzakerelere 3 Ekim 2005 tarihinde başlanılmasına  karar verilmiştir. 

c) Helsinki Zirvesi’nde kabul edilen “adaylık” statüsü askıya alınmıştır. 

d) Türkiye için tam üyelik stratejisi saptanması isteği kabul edilmiştir. 

e) Katılım Stratejisi Belgesi’nin iyileştirilerek Türkiye’nin üyeliğine  destek sağlanacağı ve mali yardımların artırılacağı vurgulanmıştır. 

 

6. Aşağıdaki ülkelerden hangisi Aralık 1999’da yapılan Helsinki Zirvesi’nde  AB ile tam üyelik müzakerelerine başlayan ve Helsinki grubu olarak  adlandırılan ülkelerden biri değildir?  

a) Bulgaristan  b) Letonya  c) Malta  d) Polonya  e) Litvanya 

 

7. Gümrük birliğinin statik (kısa dönemli) etkileri ile ilgili olarak aşağıdaki  ifadelerden hangisi yanlıştır? 

a) Statik etkilerde teknoloji ve ekonomik yapının değişmediği  varsayımı kabul edilir.  

b) Ticaret yaratıcı etkiler olumlu üretim ve tüketim etkilerini kapsarken  ticaret saptırıcı etkilerde olumsuz üretim ve tüketim etkileri kapsar.  

c) Gümrük birliği sonrası ticaret yaratıcı etki ile Birlik üyesi ülkelerin  daha fazla tüketim yapmalarına olumlu tüketim etkisidir.  

d) Gümrük birliği sonrası ticaret saptırıcı etki sonucu en verimli  üreticinin Birlik dışında kalmasına bağlı olarak tüketimin eskisine  kıyasla daha pahalı bir hâl almaktadır.  

e) Gümrük birliği sonrası verimlilik artışı üyelerin gelirlerini artıracak ve  üçüncü ülkelerden yapılan ithalat artacaktır. Bu ise ticaret hadlerini  gümrük birliği üyesi ülkeler lehine değiştirir.  

                   

(18)

8. Türkiye’nin AB ile olan dış ticaretinde karşılaştırmalı üstünlük yapısı ile  ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?  

a) Türkiye’nin gıda ve canlı hayvan sektöründe rekabet gücü AB’den  yüksektir. 

b) Tütün ve içki sektöründe Türkiye’nin AB karşısındaki rekabet gücü  azalmıştır. 

c) Mineral yakıtlar, yağlar ve ilgili maddeler sektöründe rekabet gücü  bazı yıllar AB karşısında yüksek iken bazı yıllar düşüktür. 

d) Kimyasallar sektöründe AB karşısında rekabet gücünde avantaj  sağlanamamıştır. 

e) Makine ve ulaşım araçları sektöründe Türkiye, AB karşısında  rekabet gücü üstünlüğünü 2011 yılında elde etmiştir. 

 

9. Gümrük birliği sonrası Türkiye’nin AB ile yaptığı dış ticarette mal grupları  itibariyle yaşanan değişimlerden biri değildir?  

a) Türkiye’nin ihracatında 1996 yılında en büyük paya sahip olan çeşitli  mamul eşya grubudur. 

b) Türkiye’nin AB’den yaptığı makine ve ulaşım araçları ithalatı gümrük  birliği sonrası dönemde toplam ithalat içindeki payını genel olarak  artmıştır. 

c) Türkiye’nin AB’den yaptığı hayvansal ve bitkisel katı‐sıvı yağlar ve  mum grubu ithalatı gümrük birliği sonrası dönemde oransal olarak  azalmıştır. 

d) Türkiye’nin AB’ye yaptığı makine ve ulaşım araçları ihracatı gümrük  birliği sonrası dönemde toplam ihracat içindeki payını artırmıştır. 

e) Gümrük birliği sonrası Türkiye’nin AB’ye yaptığı ihracatta gıda ve  canlı hayvan grubunun payı yıllar içerisinde azalmıştır. 

 

10. Türkiye’ye 2007‐2013 döneminde AB üyesi ülkeler tarafından yapılan  DYY ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? 

a) 2012 yılında Türkiye’ye en fazla DYY yapan AB ülkesi Almanya’dır.  

b) Söz konusu dönemde Türkiye’ye en fazla DYY yapan AB ülkesi  Hollanda’dır. 

c) Bu dönemde Yunanistan, Türkiye’ye en fazla DYY yapan ilk on AB  ülkesinden biridir. 

d) Hollanda, Türkiye’ye en fazla DYY’yi 2007 yılında gerçekleştirmiştir. 

e) Tüm AB üyesi ülkelerden Türkiye’ye DYY yatırımı gelmiştir. 

            CEVAP ANAHTARI        1.B, 2.C, 3.D, 4.A, 5.B, 6.D, 7.E, 8.E, 9.B, 10.A  

(19)

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER KAYNAKLAR  

 

Bilici, N. (2007), “Türkiye‐Avrupa Birliği İlişkileri‐Genel bilgiler, İktisadi ve Mali  Konular, Vergilendirme”, Seçkin Yayınları, 3. Baskı, Ankara. 

Balkır Canan, (1993) "Turkey and the European Community : Foreing Trade and  Direct Investment in the 1980s", in Turkey and Europe , C. Balkir , A. 

M.Williams ,( eds ) Pinter Publishers Ltd, London. 

DTM, (1999) Avrupa Birliği ve Türkiye, T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı,  Ankara. 

Dura, C. ve Atik, H. (2007). Avrupa Birliği, Gümrük Birliği ve Türkiye, Nobel  Yayınevi, Ankara.  

Güran, Nevzat, (2002) Uluslararası Ekonomik Bütünleşme ve Avrupa Birliği,  Anadolu Matbaacılık, İzmir. 

Karluk, R. (2007) Avrupa Birliği ve Türkiye, Beta Basım, 9. Baskı, İstanbul. 

Köse, İ. (2001). Tarihsel Süreçte Türkiye Avrupa Birliği İlişkileri ve Türkiye’nin  Avrupa Birliği stratejisinin Dinamikleri, Karedeniz Teknik Üniversitesi Sosyal  Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Trabzon 

Küçükahmetoğlu , Osman, (1996) “Gümrük Birliği ve Türkiye’nin Rekabet Gücü”  

Gümrük Birliği Sürecinde Türkiye , Sayı:21‐22. 

Seyidoğlu, H. (2009). Uluslararası İktisat, Güzem Can Yayınları, İstanbul  

Utkulu, U. ve Seymen  D. (2003) ” Trade and Competitiveness between Turkey and  the EU: Time Series Evidence” OPENMINDS Conference , Lodz.  

İktisadi kalkınma Vakfı, http://www.ikv.org.tr 

Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği Bakanlığı, http://www.abgs.gov.tr  Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanlığı, www.mfa.gov.tr 

UNCTAD, http://unctadstat.unctad.org    

 

 

 

Referanslar

Benzer Belgeler

Ali Büyükşahin Dede ile Adıyaman Aleviliğinde inanç ve ibadet üzerine yaptığımız söyleşi için bkz?. resim: 1, Ali Büyükşahin Dede, Cem

[r]

Çalışmamızda kalp hızı bakımından lipid emülsiyonu verilen gruplar ile kontrol grubu arasında önemli bir farklılık saptanmamıştır; grup-içi değerlendirmede ise

Department of Internal Medicine, School of Medicine, College of Medicine, Taipei Medical University, Taipei, Taiwan Division of Infection, Department of Internal Medicine, Wan

  Avrupa  Birliği’nin  finansal  sistemindeki  sorunlar  ve  yüksek  kamu  borçlarından  kaynaklanan  problemler  nedeniyle  yaşadığı  süreçte,  2008 

Bölgeler Komitesi’nin ana görevi AB mevzuatı konusunda yerel ve bölgesel 

- Bir önceki bölümde de belirtildiği üzere, Gümrük Birliği ile birlikte KOBĐ’lerin dış pazarlara daha fazla açılma imkanı yakalaması ve bu vesile ile dış

Bu doğrultuda Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki Gümrük Birliği, Türkiye’nin ticaret ve rekabet politikalarını büyük ölçüde etkilemiş ve oluşan yeni