• Sonuç bulunamadı

Muallim Naci:Edebi ve şahsi değeri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Muallim Naci:Edebi ve şahsi değeri"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M u a l l i m N a c i

%

N aci h a k k ın d a iik cid d î e se ri, k e n ­ dini o zam an “ U m u r -ı Ş e h b e n d e r î K a ­ le m i H u lâ fa sm d a n ,, d iye tan ıta n , A l i - şanzade Bay İsm ail H ak kı E ldem k a le ­ m e a lm ış tır . “ M u allim N aci,, e fe n d i adı­ nı taşıya n bu 116 sa y fa lık k ita p , M u- a llim ’ in ö lü m ü n d en bir y ıl so n ra ç ık ­ m ıştır. B ay İsm ail H ak k ı E ldem , “ Naci Efendi, şüphe yok ki zamanımızın en ziyade şayan-ı tetkik şuarasmdan biridir.,, d iy or, B ilhassa o d evre g ö r e h ak ikaten çok cid­ dî v e h attâ em sa lsiz sa yılacak bir t e t ­ kik o rtay a a tıy o r . A n c a k N aci’ n in ;

Düşmez bu kuyûda kaib - agâh, Mâdâm ki âkibet Fenadır ; İndimde Huda bilir fedadır Bir lâhza safaya masivaliah

g ib i s ö z le r iy le , o n u .

Cihan efsanedir aldanma Baki Gam - u şadı hayal - ü hâba benzer

d iy e B a k i’ y e p e y r e v g ö ste r iy o r, v e her ikisin i é p icu rien olarak ta v sif ed iyor: “ Naci mekteb-i Baki’ nin gayretli bir tilmizi idi,, kükm ünü v e r iy o r . İşte sonradan yazılan h ay li e se rle r d e h ü kü m süren bu iddia te n k id e m u h taçtır:

N aci fa k ir , fa k a t halinden m em n u n bir a d a m d ı. C ib a li’ de dar bir so k ak için d e k ir a ile otu rdu ğu e v in e g e le n bir m isafir :

— Siz o şiirle r i burada mı sö y lü ­ y orsu n u z A lla h ı sev e r se n iz? diye h a y ­ ret ed in ce , şair c e v a p v e r iy o r :

— Ş iir h er y e r d e sö y le n e b ilir . H u ­ su siy le b ö y le fe r a h fe za y e r d e ... M isafir g ü lü y o r . O zam an N aci diyor k i:

— Buranın fe ra h fe za o ld u ğ u n u mu so rm a k istiy o r su n u z? S ö y le y e y im : b u ­ rada b en d en izin h arek âtım h içbir kayt ile m u k a y y et d e ğ ild ir. [1] Bu sözü n d e ­ lâ le t e ttiğ i ru hî h âieti A t e ş p a r e ’ sinde şö y le ifa d e e d e r :

Tarabâbâd - 1 bîbehanemsin

Bîtekellüf teranehanemsin. İnse de gökten olsa hemsaye Eylemem iltica Mesihâ’ ya Çekmem, imtinan, dil - âğâhım. Kendi hanemdir iltica - gâhım. Gelişim d il-g ü şâ değil mi, nasıl ? Açıl ey şairane beytim, açıl 1 Varsa, sensin, mekân - ı hürriyet.

EderinF’hande nâr - ı Rıdvana Giremem Cennete esirâne. Hane viran da olsa, ben değilim : Beyt - i mâmurdur yegâne dilim. Dalkavuk yok ki bîhuzur etsin. Gelen olmaz ki zevk - ı dil gitsin. Sözlerimden ibaret evlâdım : Ailem , gailem yok, âzâdım... [1] Mecmua-i Muallim, Sayı 31, sayfa: 123

— Edebî ve şahsî değeri —

Epicur fe ls e fe s in in bir te fsir in e göre se a d e t, ruhun sükûn v e fe r a g a tin d e n ib a ret o ld u ğ u d ü şü u ü lü rse:

Külfet - i ikbalden âzâdeyim, Rütbeşinas - ı reviş - i sadeyim. Kimseye yok nâz - ü niyazım benim,

Ali Canip YÖNTEM

Öyle esaret neme lâzım benim. Ayrılırım bin dür - i yekdaneden, Ayrılamam s'ıret - i merdaneden. T e r k -i hakikat eden olmaz mı pest Olmayan inâan mı hakikat - perest. d iyen N aci, bir ép icu rien te lâ k k i ed i­ le b ilir ; fa k a t b ü tü n h ay atı ih tiras sa r- ---; — --- |— |— ■

(2)

ş a r la n için d e g eç en b ü y ü k şair Baki ile rind v e fa k ir N a c i’ nin dü n y ay ı a n ­ la y ışla rın d a hiçbir m ü n a se b e t y ok tu r. Bu n o k ta y a şu k ısa tem ası şim dilik k â fi g ö rü y o ru m . Bu b ö y le a ld u ğ u g ib i ü s ­ lûp n ok ta sın d a n da on u eslâfta n hiç kim sen in m u kallidi g ö rm ü y o ru z. D ed i­ ğ i d o ğ ru d u r:

Gerçi Naci bir suhan - pîraya peyrev olmadı liyk mazm - ı dilkeşi hakka ki üstadânedir.

F ü zu li’ d eki d ah iyan e r y tm e ’ e h ay ­ ran dır, N aili’ yi “ te n k ıh -i elfa z,, da birin ci ü stat sa y a r. N a b i’ deki se lâ s e ti b e ğ e n ir . B ilh assa g a ze lle rin d e k i m ü n ak - k a h iy e t, e sk ilerd e n a ncak N aili’ de g ö - r ü le b ilir ._S ırf bu noktadan N aci’ yi N a i- liy e y a k la ştıra b ilir iz. N aili’ den b a h se ­ d erk en der k i: [2] "Gazeliyatındaki taze taze tâbirler, ince ince tasavvurlar, husu­ siyetle yeni yeni zeminler erbab-ı tab’ ı meclûp eder. İnsan o zeminleri görünce nazire söylemek havesine düşer. Fakat ko­ ca üstada yetişmek müşküldür. Şimdiye kadar Kendisine peyrev olan şairlerden hiçbiri heyeti-i mecmua-i âsâr itibariyle müşarünileyhe rekabet edecek dereceye varmamıştir.,, B öy le o lm ak la b erab er lisan h u su su n d a p e k titiz olan Naci N a ili’ de b ile k u su r b u lu r: “ Bazan inti­ hapta, tenkıhte ileri gider, sözün letafetini kaçırır. Bazı ebyatı vardır ki nümune-i tâkit olur... Bazı ebyatında ise rabıtasızlık bile bulunur.,, d iy e r e k bize m isaller g ö s ­ te r ir . M u allim in fik rin c e : “ Sadelik içinde sanat, sanat içinde sadelik iradesine çalış­ malı. Sanat, icbar-ı tabiat şaibesinden va­ reste bir surette icra edilmeli... İnsan ken­ di şiiri hakkında bir muahız-i şedit olmalı ki sair muahizlere beğendirebilecek söz söylemeğe muvaffak olabilsin... İnsan ken­ dinde hissetmediği bir fikri iyi yazamaz.... Mümkün olduğu kadar tabiilikten ayrılma­ malı. Her letafeti tabiilikte bulmalı.,, [3] O n u n bu k a n aa tid ir ki altm ış y ıla y a ­ kın b ir zam an ö n c e y a zd ığ ı b irço k m a n zu m esin in hâlâ ta ze liğ in i m nhafaza e ttir e b ilm iştir , A h m e t M ithat E fe n d i-p e k m u vakk at b ir zam an için d e-N a ciyi hakîr g ö rü rk en , E k rem B ey d e :

Ne tarik-i reviş-i sade, ne vadi-i kadîm d iy e re k N aci’ nin m eslek in i m ü şev veş g ö ste r irk e n , sanki h ep sin e ce v a p ola­ rak , o , Im d a d -ü l M id ad’ da şu m an zu ­ m esin i n e ş r e tti:

K ö y lü k ızları şa rk iîi Tepeden nasıl iniyor bakın Şu kızın nişanlısı şanlıdır. Yaradan nazardan esirgesin Koca dağ gibi delikanlıdır. Fese bak fese, ne kadar da al. Ne de hoş belindki morlu şal Demedim ya ben sana bak da kal, O kadar da bakmak ziyanlıdırl Yakışıklıdır, seviyor cihan ; Anı ben de pek severim inan I Benim olsa bari şu kahraman Olmaz ne çare nişanlıdır 1 .. Ne darıldın Ahm ed’in oynaşı, Darılır mı âdeme kardaşı ? Sana benziyor şu dağın başı, Ne zaman bakılsa dumanlıdır! . . . . [2] Mecmua-i Muallim, sayı 55, sayfa 217 [3] Istılâhat-ı edebiye, sayfa 151.

Nacinin n esrin d e, m en su p o ld u ğ u E d e­ b iya t - ı C e d id e ’ nın lâ fız şa k la b a n lığın ı b u lam ıyan C en a b Ş eh ab ed d in , bu nesri kendi zih n iyetin e g ö re ze m m e d erk e n [4] şu itira fta n da k a çın a m ıyo r : Mual­ lim Naci’ yi tarih-i edebiyatımız solda sıfır addederse bir haksızık, sağda sıfır adde­ derse daha büyük bir hakaızlık etmiş olur. Onun âhâd - üdebâ hanesinde bir mevkı-i istihkakı vardır.» A b d ü lh a k H âm id de kısm en in tişa r ed en h âtıratın d a : «Âlim bir muallim olan Naci’ nin bir şair olduğunda yeya olacağında şüphe edilemez.» hükm ünü v erdiği g ib i, ç o k daha e v v e l, R icaiza d e’ y e g ü n d erd iğ i bir m ek tu b u n d a da N aci’ nin ü slû b u için : «O kadar selâsete ben pek az şiirde tesadüf ettim» dem iştir. F ilh akika, a ley h in d ek i haksız hücum lar d evam ed erk e n yine İm dadül M idad’ da b a s t ır d ığ ı:

Gönlüm Leyal-i firkatin bidar-ı

Yarab-h â n ıd ır

Fikrettiğim bir âfetin didâr ı nur -efşanıdır. Aksetti bin vâhasretâ, dağlarla oldun

âşin â,

Her dağdaki kalbi şada efganimin efganıdır. . . .

m a n zu m esin d ek i tem iz ü slû b u , ifa d e u stalığ ın ı takdir e tm e m e k m ü m kün olam az. H er h ald e N aci, E d eb iya t-ı C ed id ec ile rin , g e n ç lik sa ik asiy le o la ­ cak , ilk zam anlarda «o üstad-ı edep, o dahi-i irep, o cami-i küll-i şey, o vâkıf-ı hiçbir şey» d iy e te zy if ed işlerin e lâ yık , âdi bir n âzım d e ğ ild i. N a c i, her vekar sahibi gib i h aysiyetin i h er şey d e n üs­ tün g ö rd ü . Lâkin m uhakkak olan bir şey' varsa, s ır f ken di sâ y iy le m uasırlarından p e k ç o ğ u n a ders v e r e c e k k u d d ette ik en M e cm u a -i M u allim ’ in m u kaddem e- sin de d e d iğ i ü zere “ H em m ü teallim , hem m u allim , tea llü m v e ta lim d e n hiç bir v a k it hâli kalm ak iste m e z, b ilm e ­ diğini ö ğ r e n m e ğ e , b ild iğ in i ö ğ re tm e ğ e çalışır,, ken din i b ilir b ir adam d ı. A l i - şanzade B ay İsm ail H akkı E ld e m -k i tam yarım asır önce k a le m e aldığı e s e r , M uallim h akkın da y a zıla n la rın en m u ­ v a ffa k ı sa yılsa lâ y ık tir , - «Naci merhu­ mun en güzel, en metin eş’ arı Ateşpare’ sinde münderiçtir, Şairiyet nokta-i nazarın­ dan iktidar-ı Naci’ yi takdir etmek için bu mecmuasına müracaat muktezidir. Çünkü Füruzan ile Şirare, Sünbüle’ den bir iki gazeli istisna edilecek olursa muhteviyatı, müellifi için mucib-i iftihar sayılacak bir derecede değildir.» der. H ak ikaten A t e ş ­ p a r e , bilh assa te k n ik te y en ileşm e k tem ay ü lü n ü n en v âzıh , en selis ve en m u v a ffa k num u nelerin i g ö ste rm e si iti­ b a riy le dik k ate e lb e tte şa ya n d ır. T u n a ’ dan ayrılara k D icle kıy ıların a dü şm ek m ec b u riy etin d e kald ığı d em lere ait olan şiiri e n fe s d e ğ il m idir :

Cûşa başlar, görünce seyl - i dilim lâübalî revişli enharı.

Akar enhara mâ - i m eyi- dilim ; Severim serhuşane reftarı. Ben de bir başka cûy - 1 cûşanım,

[4] Nesr-i Naci ve nesr-i şair başlıklı makalesi

[5] Kavgalarım, sayfa 20

Niçe vadiden eyledim cereyan, Firkat - i bahr ile hurûşanım, Bende senden ziyadedir feyezan. Feyezanın tezayüt ettikçe Tuna cûş eyliyor hayalimde Tunalaştm gözümde gittikçe... E v e t, A t e ş p a r e ’ d eki hem en bütün m an ­ zu m e le r i, “ K e b u t e r „ i, “ K u zu ,, su , “ Ş am -ı G arib a n „ı, “ Y e ’ si M u h a ceret,,!. . “ G u n , ca-i P e jm ü rd e„si, hepsi ayrı ayrı gü zel şiirlred ir. F akat te k n ik te y en ilik d ü şü - n ü lm iye re k daha g e n iş b ir zih n iyetle ve y aln ız ü stad a n e nazm ın tadını b u l­ m ak e m e liy le m utlaka Ş e ra r e ’ yi, F ü ru - zan -ı o k u m alıd ır ki H âm id’ in m eftu n kald ığı se lâ se tin m ahiyeti anlaşıla b ilsin . M eselâ en çok târize u ğrayan “ m eyhane,, g a ze lin d e bir b e y it vardır ; N aci’ de A r if H ik m et B ey g ib i, K â zım Paşa gib i ü stadları hayran ed en k u d re t, sanırım , tek b aşın a bu b e y itte top lan m ıştır :

Kâbe-i Kuyun anıp nûş ettiğim sagarleri Zemzem - i eşkimle serşar eyledim meyhanede. Şair olm ayan bu b ey ti yaza m az, Şair v e u sta şair o lm ay an .

Bu uzun tetk ik im izin b a şla r ın d a sö y ­ led iğim iz g ib i, N a c i, B a k iy e -ü s se le f idadına g iren K âzım Paşa g ib i, H ersek li A r i f H ik m et B ey g ib i, hattâ Y e n işe h ir F en erli A v n i B ey g ib i G arp ed eb iya t ve fik riy atın d an h a b e rsiz, tam şark lı bir adam d e ğ ild ir. F ran sız, h atta, Ingi­ liz, A lm a n ed ip ve şa irlerin d en hayli şe y o k u m u ş, te rc e m e e tm iş, g arp şiiri­ nin z e v k im ta d a b ilm işti. O n u , b orné sanan lar a ld a n m ışlard ır. N aci, a la fra n - kalık, h ev esiy le e d eb iy a tta m iilı char- m e’ ın ziy am d a n k o rk m u ştu r. N itek im bu en d işe sin d e haksız o lm ad ığın ı E de- b iy a -ı C ed id e erkân ın ın a ykırı te m a ­ y ü lleri g ö ste r m iştir. N aci’ nin dar kafalı ve şa rk lı k a ld ığ ın ı g ö ste r m e k için T a - lim -i E d e b iy a t’ la Istılâh a t-i E d e b iy e ’ yi m u k a sey e k a lk ışm a k caiz d e ğ ild ir. Çünkü ik i eser bir c a té g o r ie ’ de d e ğ il­ d ir. T a lim -i E d e b iy a t, iste rse N aci’ nin de y a p a b ile c e ğ i bir R h é to riq u e k ita b ıy ­ dı. H albu k i Istılah a t-ı E d e b iy e , N aci’ nin M u k ad dim ede tasrih ettiğ i g ib i, b ü sb ü ­ tün b aşk a bir m a k sa tla , bir «lstıla h a t-ı e d e b iy e kam usu yazm ak fik riy le » m ey­ dana k o n m u ştu r . M u allim b ö y le b ir k a ­ m us vücude g e tir m e k için e v v e lc e hayli u ğ r a şm ış; y a zm ış, yazm ış b e ğ e n m e m iş, y ırtm ış atm ış idi. Son ra tekrar b aşlad ı. N aci diy or k i : «İstediğim gibi yazabilsem, maksat husule gelecek ; ne faide ki benim için istediğim surette yazabilmek muhal denilecek derecede güç. İktidarım himme­ timle mütenasip olmalıydı. Her halde böyle şeyleri yazmak yazmamaktan evlâdır itika­ dında bulunduğum için aczim beni ye’se düşürmiyor. Sâyim tezayüt ettikçe aczim tenakus ediyor sanıyorum. Bu güzel bir tesellidir I»

Tebdil - i meslek ettiremez ibtilâ bana Gönlüm sebât arsasının kahramanıdır b eyiti onun k a rek terin i kısaca a n la t­ tığ ı gib i :

Zikre şayandır Fırat’ ın her yeri, Ben ki bir Türk’ üm, unutmam Câber’ i Türk olan nimet - şinas olmak gerek,

(3)

Var yeri gitsem mezar - ı Türk’ e dek. Ey mezar - ı Türk, Safvethanesin. Hâbgâh - ı Şah’ sın, Şahanesin, iftihar et ey saray - ı manevî Şâh - ı Türkân sende olmuş münzevî... parçası da on u n k a lb in d ek i tem iz m il­ liy e t a şk ın ı ifa d e e d e r . K en d isin i y a k ın ­ dan tan ıyan lar, h am iy et ve n ezah etin i te k ra rlam ak ta m ü tte fik id ile r. A h m e d R asim , M u allim ’ in şahsî m eziy etlerin i anlata anlata b itirem ezd i. Bunlardan bir kısm ını bilhassa ben im teşvik im le y azm ıştır. T e r c e m a n -ı H a k ik a t’ te, S e a - d e t’ te ilk m anzum elerinin in tişarı h a se­ b iy le N aci’ yle tanışan C en a b Ş e h a b ed - din, N aci’ den ne zam an b ah sa çılsa efe n d iliğ in i s ö y le r d i : 'F a k ir d i, fa k a t k ıy a feti son derece te m iz v e dü zgü n dü ; a h lâ k ı, şü ph e y o k k ıy a fetin d en daha te m izd i.» d e rd i. Bİr gün M a k b e r ’ den b a h se d iy o rd u k . [6] Ben in o aralık Türk Y u r d u ’ nda H âm id v e b ilh a ssa M akber hakkında u zunca çir m ak alem çık m ıştı. O zam an C e n a b , K a d ık ö y ’ ü n d e, is k e ­ mleye yakın bir e v d e o tu ru y o rd u . Bir

gü n rıh tım da ken d isin e ra stg e ld im . Benim m a k a lem d e, H âm id v e bilhassa M akb er h ak kın da yazd ık larım ı m ü ba­ lâ ğa lı b u ld u . M a k b erd ek i tek e rrü rleri h a t ır la t t ı: «K e şk i H âm id B ey , bizim M uallim N aci’den biraz lisan ve b elâ g a t dersi alıp da sonra bu m ak beri y a zsa y - d ı .„ d edi. Son ra b ird en S ü leym an N a- z iî’ i h a t ır la d ı: “ A m a n N a zif B e y ’ e sa- bu d e d iğ im i sö y le m e i.„ diye yarı şaka ilâve e t t i.

M erhum aziz d o stu m , M eskû kâtcı T ev h id B e y , N aci’ nin ta le b e sin d e n d i. Daim a tek ra r e d e r d i : “ M e k te p te M u a l­ lim Naci Efendi d erecesin d e hiç kim se bizi m ü ste fit e d e m e m iştir . H em vak u r, hem m ü te va zi ta v riy le k a lb le rim ize n ü fu z e d e r d i. E d eb iy a t ve inşa d e r s ­ lerinde en|hurde n ok ta la r ü stü n d e d u ­ ru r, tak rir esn a sın d a ne so m u rtu r, ne g ü le r , her zam an m ü tebessim görü n en ç e h r e siy le b ira z şeh lâca yan yan bakar, k en din i hem sa yd ırır, h em se v d ir ird i.,, B u n la r b en im işittik le rim . N aci h ak ­ kın da o k u d u k la rım da daim a onun iyi a h lâ k ın ı g ö ste r m e k te d ir . T ercem a n -ı H a k ik a t’ te , S e a d e t’ te , M e c m u a -i M u a l- lim ’ de hayli m an zu m eleri, N aciye n âzire ve tah m isleri in tişa r etm iş o lan M e r ­ hum B esim B ey , Ü sta t M ahm ut K em al İn a l’ e v a k tiy le g ön d e rd iği bir m e k ­ tu pta [7] diy or k i: «Naci halûk, lâübâli, be­ şuş, melih, hayırhâh/rahimülkalb, sahî, şeci, vefadar, hukukperver, deryadil, hâlen fakir, kalben ganî, vaziyeten muhtaç, teb’ an müstağni, hilkaten meftun-ı meali, bütün meani-i şamilesiyle afif, zevahirdeki taksir-i kesirine rağmen rabıta-i din ve imandaki itkanı müsellem, bir mümin-i sâfi - siyret idi . . . . »

Ö lü m ü n d en iki yıl ö n c e , y an i 1891 de “ Tarih - n ü v is-i S elâ tin -1 â l-i O sm an ,, unvanı v e r ile r e k A b d ü lh a m id ta ra fın ­ dan saraya alın dı. Bu su r e tle ancak h ayatın ın son iki yılın da m a işe tç e refah g örd ü .

[Devam ı 13 üncü sahifede]

[6] 1913 yılı.

(4)

Muallim Naci

[B a ş taafı 3 cü sa h ifed e]

2 nisan 1309 cum a g ü n k ü g a z e te le r d e „T e e s s ü f-i azım ,, b a şlığ ı a ltın d a şöyle bir h ab er in tişa r e t m i ş t i r : [8]

«Tarih - nüvis-i A l-i Osman ve edeb-i mû- cizbeyan Muallim Naci Efendi, üç dört gün evvel enflüance hastalığına mübtelâ olarak müdavat-ı lâzime semeresiyle şifayâb olmuş iken evvelki gün saat'dokuz raddelerinde [9] tesirat-ı sabıka-i maraziyesi saikasiyle biraz isitrahat etmek üzere yatağına yatmış, ve akşam iftar topu atıldığı halde yemek ma­ hallinde isbat-ı vücut etmediği görüldükte kainpederleri olup bir kaç gündenberi Naci Efendi’ nin hanesinde müsafir bulunan A tu - fetlu AhmedMidhat Efendi Hazretleri tara­ fından haber gönderilmekle refikası uyan­ dırmak istediğinde vâesefâki Naci Efendiyi bîruh olarak bulmuş ve Dr. Pavlâki ve Fuad Beyler vasıtasiyle icra kılman mua­ yen e;-! tıbbiyesinde kendisinin sekteden vefat ettiği anlaşılmıştır.»

A b d ü lh a m it, ertesi gün ü N aci’ nin evine y av erlerin i g ö n d e re re k ailesini t a ’ z iy e t e tm iş, C en a ze m a sra fın ı da ceb in d en v erm iştir. N aci son za m a n ­ larda F atih ’ te Y e n i H am am civarında o tu ru y o rd u . C en a ze m erasim i d e b d eb eli o ld u , n am azı A y a s a fy a ’ da k ılın d ı. A b - d ü lh a m id ’ in ira d e siy le S u lta n M ahm ud T ü rbesin in b ah çesin e d e fn e d ild i.

S O N

[8] Meselâ Sabah Gazetesi, sayı 1313-27 ramazan 1310, yani 1893 nisanı. \

[9] Bittabi alaturka.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Rusçukta bir taraftan medreseye devam edip bir taraftan da Fransızca tehzil !ne girişen ve muh­ telif vazifelerde kullanılıp (Tuna) gazetesinde baş­ muharrirliğe

Bu kez ünlü şair için yazdığı denemeleri, incelemeleri, değinmeleri bir araya toplamakla yetinmeyip, Nâzım ’m yapıtlannı yazarken neler hissettiğini, neler

Bu çevirmenlik döneminde, bir soruyu yanıtlarken, “Benim için iyi bir kitap yazmakla iyi bir kitap çevirmek arasında bir ay­ rım yoktur” diyor Memet Fuat.. Bu,

Sürenin 520 gün olmasının sebebi Dünya’dan Marsa gidişin 250 gün, Mars yüzeyindeki araştırmaların 30 gün, Dünya’ya dönüş süresinin ise 240 gün olarak

"Aslında çok kişili oyunlarda da oyuncu, seyircinin gözü kendi üze­ rinde olduğunu hissederek oyna­ malı, Yoksa başkası konuşurken, gözler nasıl olsa

Variköz ekstremitelerin 80'ine (%57.1) yüksek ven ligasyonu sonrası VSM strippingi ve pake eksizyonu, yapılır- ken 21 ekstremitede (%15) açık subfasiyal perfaratör

/ Paran varsa eğer / bana fanila bir don al, / tuttu bacağımın siyatik ağrısı, / Ve unutma ki / daima iyi şeyler düşünmeli / bir mahpusun karısı.. Bir tahta

Sunulan çalışmada desmin için yapılan immunboyamalarda, α-SMA’ya benzer olarak peritubüler myoid hücreler ile rete testis, duktuli eferentis ve duktus epididimis