• Sonuç bulunamadı

Babıali'nin Tarabyalı ressamı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Babıali'nin Tarabyalı ressamı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ı°>%

U R A Y

BabIâli’nin

Tarabyalı ressamı

Geçen yılın ekim ayında

yitirdiğimiz ressam Agop

Arad’ın yapıtları

bugünlerde,

Bey oğlandaki Garanti

Sanat Galerisinde

sergileniyor. 5 mart günü

açılan Agop Ar ad

sergisinde, sanatçının son

çalışmaları ve özel

koleksiyonl ardaki

resimleri

yer alıyor...

Yıllar yılı

k

Cumhuriyet

* te gazete

ressamlığı

yapmış olan

Agop Arad’ı biz de bu

hafta, hem söz konusu

sergiyi gezerek hem de

sanatçının en eski

arkadaşlarından birinin,

gazetemiz sinema

yazarlarından Turhan

Gürkan’ın kaleme aldığı

sımsıcak anıların kapısını

aralayarak yâd etmek

istedik...

A g o p A ra d : 1 9 1 3 -1 9 9 0

A

gop Arad’ın fırçasından çıkan son balıklar bunlar. Üç kırmızı tekir. Uzanıp yatıvermişler sereserpe. Bir de sapsarı limon var yanların­ da. Balığı limonla resmetmesini pek se­ ver Arad. Yoksul ve yalnız insanları, mid­ yecileri, balıkçıları, çocukları, baloncu­ ları, durakta otobüs bekleyen insanları, çiçek satıcılarım, eşekleri, ağaçları, kuş­ lan ve hele Boğaz ı... “BabIâli’nin Tarab-

yalı ressanu”dır Agop Arad. Boğaz’a sık sık yer verir resimlerinde. Arad’m, yaşa­ mının sonbaharında hazırladığı bu son sergide, hem ilkbaharı hem de sonbaha­ rıyla Boğaz da var.

Beyoğlu Garanti Sanat Galerisi’nde

açılan ve 26 m arta dek sürecek olan bu sergi, 40’a yakın tablodan oluşuyor. Ih geçen baharda, ölümüne çeyrek kala, ya­ şadığı en son baharda bu serginin hazır- lıklanna başlamış Arad. Garanti Banka-

sı’nın sanat danışmam Feriha Büyükü-

nal’la m art 1991 için söz kesmişler. H as­ talığım unutup başlamış çalışmaya, yine yaşam dolu, sımsıcak, aydınhk renkler­ le...

ö lü m , geçen ekim ayında serginin 18.

tablosunu henüz tamamlayamadan yaka­ ladı Agop Arad’ı. Ardında pek çok se­ ven bıraktı, pek çok güzel anı...

Feriha Büyiikttnal, A rad’ın bu galeri­ de bir sergi açma düşüncesini ortak bir dost aracılığıyla kendisine ilettiğini söy­

lüyor: “Yanılmıyorsam mart ayıydı. Ken­

dirine gidip sergi hakkında konuşmak is­ tediğimde ‘Ben gelirim’yamtuu aldım. Hasta olduğnnn biliyordum. Merdiven­ le çıkılan eski galerimize yorgun geldi. Elinde Divan Pastaneri’nden aldığı por- takallı çikolataları ile... Bugüne kadar 45 sergi açmış değil de dün akademiden me­ zun olmuş bir sanatçıma çekingenliği, ür­ kekliği vardı. Sergisini açmayı yürekten istediğimi anlayınca rahatladı, sevindi. Yıllar boyu Boğaz’da sürdürdüğü yaşa­ mından, eşini kaybettikten sonra oğluna yönelik çabalarından söz etti. Zordu... Alçakgönüllü tavrı beni duygulandırdı. 1991’in mart ayında sergi yapmak üzere sözleştik. Yaz ortalarında telefonla görüş­ tüğümde, resimlerini birer birer hazırla­ dığım söylüyor, bir yandan da vazgeçip geçmediğimi araştırıyordu. Arad’ın iyilik

dolu yüreğiyle ortaya çıkan bu sımsıcak

resimleri izleyicilere sunmak bana ayrı bir duygu veriyor.”

Agop A rad’ın ardından açılan bu ilk sergide sanatçının dostlarına armağan et­ tiği tablolar ağırlıkta. A rad’ın bu sergi için hazırladığı 18 resimle Cumhuriyet ga­ zetesi yazarlarında olan Agop Arad im­ zalı tablolar bir araya getirilmiş.

Agop Arad dört yıl önce, Burhan Fe­ lek Hizmet Ödülü’nü aldıktan kısa bir sü­ re sonra yazarımız Ali Sirmen’in Cumhu­ riyet DERGİ için yaptığı söyleşide, ken­ disinden tablo satın alan ilk kişinin H a­ şan Âli Yücel olduğunu,'tablosuna 30 li­ ra verdiğini söylüyordu.

Arad, 77 yıllık yaşamında ressamlığı­

nı gazetecilik mesleğiyle birlikte sürdür­ dü. O günün koşullarında, kendi deyişiy­ le, “İ s t a n b u l’u g ü n d ü z g ö zü y le göremeden” elinde fırçası ve kalemiyle sabahlara kadar gazetede çalışıp; sonra da şövalesinin başına geçti.

Agop Arad İstanbul Devlet Güzel Sa­

natlar Akademiri’nde Nazmi Ziya, İbra­ him Çallı ve Leopold Levy atölyelerinde öğrenim gördükten sonra Paris’e giderek

Frochot Akadem isi’nde J. Metzinger’in öğrencisi olmuştu. Arad, Paris öyküsü­

nü şöyle anlatıyor Ali Sirmen’e: “Ben

akademideyken M atisse hayranıydım. Metzinger’e öğrenci olmamın nedeni Ma- tisse’dir. Nice’e gittim, kâşanesini bul­ dum. Hizmetçilere, ‘Monsieur Matisse’i görmek istiyorum’ dedim. Kendisi o sı­ rada bir tekerlekli sandalyede oturuyor­

du. ‘Görüyorsunuz halimi, ben artık

ayakta duramıyorum, hocalığı bıraktım!’

dedi. Yanındaki asistan kızlar makasla

renkli renkli kâğıtlar kesiyor ve duvarlar­ daki panolara yapıştırıyorlardı. Bunlar hep Matisse’in desenleriydi Büyük res­

sam bana bir kart verdi ve onunla Met- zinger’i buldum. Paris’te Pigalle’de çok

güzel bir atölyede hocalık yapıyordu.

Onun uzun süre öğrencisi oldum. Paris1

teki resim maceram budur.”

Agop Arad son aylara dek Cum huri­ yete uğramaktan, bir de “peyzaja çık­ m aktan” vazgeçmedi. İki yıl önce Atilla Özkırımlı’nın kendisiyle yaptığı bir söy­ leşide şöyle anlatıyordu günlerini: “Kah­ vede, evde, otur otur sonu yok. İki şeyi çok seviyorum. Bir, Cumhuriyete geliyo­ rum, iki, peyzaja çıkıyorum.”

Yaşama sevincini herkesle paylaştı

Agop Arad. Cemal Süreya onun için,

“Bütün kuşakları sevdi. Bütün kuşaklar da onu” diyordu. ◄

24 C U M H U R İ Y E T D E R G İ 1 0 M A R T 1 9 9 1 S A Y I 2 6 1

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Akşam gökyüzünde gözlem için iyi konumda olan Satürn, ayın başlarında geceyarısına kadar gökyüzünde. İlerleyen günlerde gezegen giderek

NASA’n›n morötesi dalgaboylar›na duyarl› Gökada Evrim Kaflifi (GALEX) uydusu, Araba Tekeri’nin de, görünür çap›n›n iki kat›na kadar uzanan daha genifl bir

Yazı yazmak için papirüsün kullanılması her tarafa vavılan bir âdet oldu; hat tâ yedi asır evveline kadar h ır s tiyan kilise idaresi, emirlerini papirüs

zen Âşık, bazen Şatıroğlu, bazen de Veysel efendi diye çağırırlar, nedense kimse Veysel bey de­ mez,.. Veysel’in Sivrialandakl adı İsa Veysel Emmi, ama

Kocası, daha karısının ce­ nazesi kalkmadan, onun yerini al­ mağa hazırlanan bir arkadaşile, bo­ zulan işlerini düzeltmek için yeni bir Ankara seyahatine

«Hayatımızda bütün faaliyetimiz, memleket işle­ rinde keyfî, müstebitçe hareket edenlere karşı mü­ cadele ile geçmiştir» diyen Atatürk, en kutsal

Vaktile, benim de kalem yar­ dımımla milliyetçi “Turan,, gazete­ sini çıkarmış olan Zekeriya Beyin Türk ordusunu, Türk milliyetper­ verlerini ve Türk

Ney ve nısfiyeyi, mest olduğu demlerde; gelişi güzel, fakat bir bahçeden rastgele toplanan çiçekler gi­ bi, hoş çalar ve ayık olduğu zamanlarda ise; değil