• Sonuç bulunamadı

Türkçenin etimoloji sözlükleri üzerine bir inceleme

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkçenin etimoloji sözlükleri üzerine bir inceleme"

Copied!
235
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRKÇENĠN ETĠMOLOJĠ SÖZLÜKLERĠ ÜZERĠNE BĠR ĠNCELEME

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Yüksek Lisans Tezi Türkçe Eğitimi Ana Bilim Dalı

TaĢkın ĠġGÖREN

DanıĢmanı: Prof. Dr. Nurettin ÖZTÜRK

Haziran 2011 DENĠZLĠ

(2)
(3)

Bu tezin tasarımı, hazırlanması, yürütülmesi, araĢtırmalarının yapılması ve bulguların analizinde bilimsel etiğe ve akademik kurallara riayet edildiğini; bu çalıĢmaların doğrudan birincil ürünü olmayan bulguların, verilerin ve materyallerin bilimsel etiğe uygun olarak kaynak gösterildiğini ve alıntı yapılan çalıĢmalara atfedildiğini beyan ederim.

Tarih 28 / 07 / 2011.

Ġmza

(4)

TEġEKKÜR

Yüksek lisans çalıĢmalarım sırasında, kendilerinden ders aldığım bütün hocalarıma; yüksek lisans tezimin hazırlanmasında göstermiĢ olduğu akademik danıĢmanlığından ve her türlü desteğinden dolayı değerli hocam Doç. Dr. Nurettin ÖZTÜRK‘e; bana maddi-manevi her alanda destek olan sevgili annem Vildan ĠġGÖREN ve sevgili babam Fehmi ĠġGÖREN ile Sahne Tozu Tiyatrosu kurucusu Çağlar ĠġGÖREN ve yetenekli oyuncularına çok teĢekkür ederim.

(5)

ÖZET

TÜRKÇENĠN ETĠMOLOJĠ SÖZLÜKLERĠ ÜZERĠNDE BĠR ĠNCELEME

ĠġGÖREN, TaĢkın

Yüksek Lisans Tezi, Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı Tez DanıĢmanı: Prof. Dr. Nurettin ÖZTÜRK

Haziran 2011, 224 sayfa

Sözlük çalıĢmaları, dilbilgisi ve dilbilim alanının en önemli bölümlerinden biridir. Türkçede sözlük çalıĢmalarının tarihi çok eskiye gider. Ancak etimoloji (kökenbilgisi) sözlüklerinin geçmiĢi fazla eskiye dayanmaz. XIX. yüzyılda Avrupa’da Ģarkiyatın bir alt dalı olarak Türkçenin etimolojisi alanında eserler verilmeye baĢlanmıĢtır.

Gerek yabancı Türkologlar, gerekse Türk Türkologlar tarafından pek çok etimolojik sözlük yazılmıĢtır. Bu sözlüklerin yazılıĢ ve düzenleniĢ yöntemleri birbirinden farklıdır. Türkçenin etimoloji sözlüğünün yazılması konusundaki çaba ve giriĢimler son zamanlarda artmıĢtır. Yalnız, Türkçenin etimolojik sözlükleri nelerdir? Hangi dönem ve ülkelerde yoğunlaĢmaktadır. Hangi yöntemlerle yazılmıĢlardır? Madde baĢları belirlenirken hangi ilkelerden yola çıkılmıĢtır? Hangi dilbilgisi ve dilbilim alt dalı ile iliĢki kurulmuĢ, açıklamalar bu alt dalların hangisine göre yapılmıĢtır? Hangi veri kaynakları kullanılmıĢtır? Örnek seçiminde hangi ölçülere uyulmuĢtur? Bu ve benzeri sorular, çalıĢmanın hareket noktasını oluĢturmaktadır.

ÇalıĢmada Türkçenin etimolojik sözlükleri Türkiye içindekiler ve Türkiye dıĢındakiler olmak üzere iki grupta tasnif edilmiĢ ve bunlar kronolojik olarak ele alınmıĢtır. Doğrudan Türkçe üzerine yazılmıĢ olmasa bile Türkçenin etimolojisine yer veren etimolojik sözlüklerin de öneminden söz edilmiĢtir. Bunun yanında bu alandaki bilimsel eserlerden yola çıkılarak yapılan değerlendirmelerde, etimolojik sözlüklerin hala geliĢme aĢamasında olduğu ortaya çıkmaktadır.

(6)

ABSTRACT

A STUDY ON THE ETYMOLOGICAL DICTIONARIES OF TURKISH

ĠġGÖREN, TaĢkın

M. Sc Thesis in Department Of Turkish Language Education Thesis Advisor: Prof. Dr. Nurettin ÖZTÜRK

July, 2011, 224 Pages

Lexicology is one of the most important parts of linguistics and grammare. The history of lexicological studies in Turkish goes back a long way. But not that much for the history of etymological dictionaries. It’s started to be given some works in the fields of Turkish etymology as a subbranch of orientalism in Europe

There are many etymological dictionaries that have been written by both foreign turcologists and Turkish turcologists. The methods of writing and configurations of these dictionaries are different from each other. The efforts and attempts about writing the etymological dictionaries of Turkish have increased lately. But what are the etymological dictionaries of Turkish? On what counrties and periods does it centre? What kind of methods is used to write them? What principles are used in determining a lexical entry? Which subbranch of linguistics is it related to? What kind of data sources is used? What procedures are followed in choosing samples? All these questions create the starting point of the study.

In the study it has been classified the etymological dictionaries of Turkish by dividing them into two parts as internal and external of Turkey; these dictionaries have been treated chronologically. In this study, even if an etymological dictionary is not focused only on Turkish etymology, it has been mentioned the significance of these etymological dictionaries including Turkish etymology. Besides, it is inferred from the evaluations based on scientific researches in this field that the etymological dictionaries in Turkish language field are in development process.

(7)

ĠÇĠNDEKĠLER TEġEKKÜR ... ii ÖZET ... iii ABSTRACT ... iv ġEKĠLLER DĠZĠNĠ... viii TABLOLAR DĠZĠNĠ ... ix GĠRĠġ ... 1 BĠRĠNCĠ BÖLÜM TÜRKĠYE DIġINDA TÜRK DĠLĠ ÜZERĠNDE ETĠMOLOJĠK ÇALIġMALAR 1.1. Genel Olarak Türkoloji ... 8

1.2. Altayistik ÇalıĢmalar ... 18

1.3. Türk Diliyle Ġlgili Türkiye DıĢında Yayımlanan Etimolojik Sözlükler ... 25

1.3.1. Dictionnaire Etymologique Des Mots De La Langue Française Dérivés De L'arabe, Du Persan Ou Du Turc, Avec Leurs Analogues Grecs, Latins, Espagnols, Portugais Et Italiens... 25

1.3.2. Dictionnaire tymologique Des Mots Français D'origine Orientale Arabe, Persan, Turc, Hébreu, Malais... 29

1.3.3. D'étymologie Daco-Romane léments Slaves, Magyars, Turcs, Grecs-Moderne Et Albanais ... 30

1.3.4. Etymologisches Wörterbuch Der Turko-Tatarischen Sprachen ... 35

1.3.5. Vocabularium Linguae Čuvašicae. Csuvas Szójegyzék ... 40

1.3.6. Versuch Eınes Wörterbuches Der Turk-Dialecte ... 42

1.3.7. Dictıonnaire Etymologique de la Langue Turque ... 49

1.3.8. The Lingua Franca In The Levant ... 54

1.3.9. Этимологический Словарь Чувашского Языка ( timologičeskij Slovar‘ Čuvašskogo Jazyka) ... 65

1.3.10. Қазақ Тілінің Қысқаша Этимологиялық Сөздігі (Kazak Tilinin KıskaĢa Etimologiyalık Sözdigi ) ... 70

1.3.11. Versuch Eines Etymologischen Wörterbuchs Der Türksprachen... 72

1.3.12. Древнетюркский Словарь (Drevnetyurkskıy Slovar) ... 76

1.3.13. An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish ... 77

1.3.14. Этимологический Словарь Тюркских Языков (Êtimologičeskij Slovar‘ Tjurkskix Jazykov) ... 87

1.3.15. Кыргыз Тилинин Кыскача Этимологиялык Сөздүгү (Kırgız Tilinin KıskaĢa Etimologiyalik Sözdigi) ... 94

(8)

1.3.17. Studien Zum Wortschatz Der Jakutischen Ubersetzung Des Neuen

Testaments ... 106

1.3.18. Этимологический Словарь Чувашского Языка ( timologičeskij Slovar‘ Čuvašskogo Jazyka) ... 108

1.3.19. Ранние Тюркско-Монгольские Языковые Связи (Vııı—Xıv Вв.) (Rannie Tjurksko-Mongol'skie Jazykovje Svjazi [Vııı-Xıv. Vv]) ... 112

1.3.20. Этимологический Словарь Тувинского Языка (Etimologiçeskiy Slovar' Tuvinskogo Yazıka) ... 113

1.3.21. Ferheng-i Türkî Nevin (Türkî-Farsî) ... 116

1.3.22. Татар Теленен Кыскача Тарихи-Этимологик Сузлеге (Tatar Tilinin KıĢkaĢa Tarihi Etimolojik Sözlege) ... 118

1.3.23. Arın – Etimolojik Dərləmə Sözlər ... 119

1.3.24. Kıbrıs Türkçesinin Etimolojik Sözlüğü ... 121

ĠKĠNCĠ BÖLÜM TÜRKĠYE’DEKĠ ETĠMOLOJĠK ÇALIġMALAR 2.1. 1920 – 1988 Arasındaki Ġnceleme Yazıları ... 128

2.2. Türkçenin Etimolojisi Ġçin Metot AraĢtırmaları ... 140

2.2.1. Önümüze Çıkan Yeni Meseleler ... 141

2.2.2. Lehçelerin ve Dillerin SarmaĢıklığı, Etimologiden Alabileceğimiz Kazançlar ... 142

2.2.3. Dilin Gizilleri ... 143

2.2.4. Düzeltilecek YanlıĢ Nazariyelerden, Türkçede Köklerin DeğiĢmezliği Efsanesi ... 144

2.2.5. Köklerin DeğiĢikliğine Dair I ... 144

2.2.6. Tasrifîlik Nedir? ... 145

2.2.7. Türkçede Flexion ... 145

2.3. Türkiye Türkçesinin Tarihsel Sözlüğü ... 147

2.4. ĠĢtikakçının KöĢesi, Türk Dilinde Kelimelerin ve Eklerin Hayatı Üzerine Denemeler ... 152

2.5. Büyük Argo Sözlüğü ... 153

2.6. Kelimebaz I / II ... 153

2.7. Her Sözcüğün Bir Öyküsü Vardır ... 155

2.8. Türk Diliyle Ġlgili Türkiye‘de Yayımlanan Etimolojik Sözlükler ... 157

2.8.1. Doğu Anadolu Osmanlıcası -Etimolojik Sözlük Denemesi- ... 157

(9)

2.8.3. Trabzon Maçka Etimoloji Sözlüğü ... 176

2.8.4. Türkçe Kökler Sözlüğü ... 179

2.8.5. Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü ... 195

2.8.6. Sözlerin Soyağacı, ÇağdaĢ Türkçenin Etimolojik Sözlüğü ... 198

2.8.7. Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lügatı (Sprachgeschichtliches und Etymologisches Wörterbuch Des Türkei-Türkischen) ... 205

2.8.8. Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü ... 211

SONUÇ ... 216

KAYNAKLAR ... 219

(10)

ġEKĠLLER DĠZĠNĠ

ġekil 1. 2. Etymolocigal Dictionary of the Altaic Languages, *ăbu maddesi ... 23

ġekil 1. 3. A. P. Pihan sözlüğünden ―Bardaque‖ maddesi ... 27

ġekil 1. 4. A. P. Pihan sözlüğünden ―Beiler-Bey‖ maddesi ... 28

ġekil 1. 5. A. P. Pihan sözlüğünden ―Kiosque‖ maddesi ... 28

ġekil 1. 6. L. Marcel Devic sözlüğünden ―Kiosque‖ maddesi. ... 29

ġekil 1. 7. L. Marcel Devic sözlüğünden ―Kaimac‖ ve ―Kalpak‖ maddeleri. ... 30

ġekil 1. 8. Alexandru de Cihac sözlüğünden ―Zarif‖ maddesi. ... 34

ġekil 1. 9. Alexandru de Cihac sözlüğünden ―Zulüm‖ maddesi. ... 35

ġekil 1. 10. Vámbéry sözlüğünün ać, aź, at, aj, ag, au maddesi ... 39

ġekil 1. 11. Stachowski‘nin Dolganların coğrafyasını veren haritası ... 97

ġekil 2. 1. Türkiye Türkçesinin Tarihsel Sözlüğü‖nden ―Yumak‖ maddesi ... 150

ġekil 2. 2. ―Türkiye Türkçesinin Tarihsel Sözlüğü‖nden ―Ġstemek‖, ―ḲardaĢ‖, ―ḲuĢanmaḳ‖ maddesi ... 150

ġekil 2. 3. ―Türkiye Türkçesinin Tarihsel Sözlüğü‖nden ―Yavuz‖ maddesi ... 151

ġekil 2. 4. Gülensoy sözlüğünde kelime iĢleniĢ biçimi ... 160

(11)

TABLOLAR DĠZĠNĠ

Tablo 1. 2. Etymolocigal Dictionary Of the Altaic Languages Ana Kaynaklarıyla Alınan Diller... 22 Tablo 1. 3. Clauson‘un ÇağdaĢ Türk Lehçelerini Tasnifi ... 81 Tablo 2. 1. Türkçedeki ünlülerin bir tasnifi ... 185

(12)

GĠRĠġ

Dilbilim ve filoloji alanında etimoloji çalıĢmaları önemli bir yer tutar. Etimoloji (etymology /ɛtɨˈmɒlədʒi/ ) Yunanca ἐτυμολογία (etumologíā) sözcüğünden gelmiĢtir. Sözcük, Eski Yunancadaki ―etymon‖ (‗étumon‘ [ἔτυμον], gerçek anlam/duyu > ‗eteos‘, gerçek ile ilgili olan; ‗etymos‘ sözcüğünün nötr hali) sözcüğü ile ―+logos‖ (lógos [λόγος], sözcük, bilgi) sözcüklerinin bileĢiminden doğmuĢtur. BileĢiğin kök anlamı ―sözcüklerin ilk ve doğru biçimleri‖ demektir. Türkçe olarak ―kökenbilim‖ ya da ―kökenbilgisi‖ terimleri kullanılmaktadır. Kök anlamından geniĢ olarak kökenbilim (etimoloji), bir dildeki gösterenlerin kaynağını, ne zaman ortaya çıktıklarını, nereden geldiklerini hangi evrelerden geçtiklerini araĢtıran bilim dalıdır. (Vardar, 2002) Etimoloji, aynı zamanda, sözcüklerin ilk ve doğru biçimlerini bulmak için yapılan dil çalıĢması anlamına da gelir. Türkçede etimolojiye Arapçasıyla ―iĢtiḳâḳ‖ (قاقتشا )1, sözcük türetme bilgisi anlamında yapılan dil çalıĢmasına da ―ilm-i iĢtiḳâḳ‖ (قاقتشا ملا ) denmiĢtir. Günümüzde daha çok etimoloji ya da köken bilgisi terimi kullanılmaktadır.

Sözcük kökenini araĢtırma çabaları Platon‘a kadar gitmektedir. Eski Arap dilcilerinin de kabile adlarının kökenlerine dair araĢtırmalarının olduğunu biliyoruz. (Yakın, 1997:140) Terim olarak bakıldığında etimoloji sözcüğünün ilk kez Helenistik Çağda Halikarnassoslu Dionysios tarafından kullanılmıĢ olduğu söylenebilir.(Dionysius) Bununla beraber etimoloji, bilimsel anlamda IX. yüzyılda ortaya çıkmıĢ; bir dilin geçirdiği evrelerin ve bu evrelerde oluĢan değiĢmelerin belirli yöntemlerle ortaya konularak sözcüklerin kökenlerinin araĢtırılmasıyla bilimsellik kazanmaya baĢlamıĢtır.

Ġlk kez dilbilim ve etimolojinin karĢılaĢtırmalı analizini yapan Sanskrit dilciler ve eski Hindistan‘ın gramercileridir. Sanskrit etimolojisi çalıĢmaları Avrupalı bilim adamlarına tarihsel dilbilimin ve çağdaĢ etimolojinin temellerini sağlamıĢtır. En çok tanınan Sanskrit dilcileri Yāska (Ġ.Ö. 6-5.), Pāṇini (Ġ.Ö. 520-640), Kātyāyana

1 قاقتشا 1. Türeme, türeyiĢ, etimoloji. Sözcüğün geldiği kök-sözcük Ar. قش Ģakk; yarılma yarma,

çatlatma gibi anlamlara gelir. Buradan türetilen iĢtiḳâḳ sözcüğü gene yırtma, paralama anlamında kullanılmıĢtır. Bk Tekin, 2001:9

(13)

(Ġ.Ö 2. II.), Patañjali (Ġ.Ö. II.) gerçekte en eski Sanskrit gramercileri olmasalar bile; kendilerinden önceki Sanskrit gramercilerinin yolunu izlemiĢlerdir. Sözü edilen dilcilerin Sanskritçe dilbilgisi çözümlemeleri, Nirukta ya da Vyutpatti denen Sanskritçe sözcüklerin etimolojisi konusunda geniĢ incelemeler içermektedir. Çünkü eski Hint-Ġran dil ailesinin Hint kolu sesleri ve söylemleri kutsal olarak değerlendirmekteydi ve onlar için kutsal Vedalar ruh ve tanrının gizeminin derin bir çözümünü içermekteydi.

Antik çağda etimoloji konusundaki ilk felsefi metinlerden biri Platon‘un Kratylos (Ġ.Ö. 360) adlı diyaloğudur. Diyaloğun geniĢ bölümünde Sokartes tanrının isimlerini de içine alacak bir biçimde pek çok sözcüğün köküne iliĢkin tahminler yürütmektedir.

Metinde Sokrates‘in Kratylos ve Hermogenes arasındaki ―isimlerin doğruluğu‖ ile ilgili anlaĢmazlığa arabuluculuk yapması istenir. Hermogenes adların göstergelerinin bütünüyle keyfi (nedensiz) olduğunu düĢünürken Cratylus ise adların ya doğal bir biçimde belirlenmiĢliklerinin olduğunu ya da hiçbir Ģekilde olmadıklarını düĢünmektedir. Cratylus, Hermogenes‘in gerçek adı olmadığını söyleyerek Hermogenes‘i kızdırır; ama herhangi bir açıklama sunamayacak kadar özlüdür/vecizdir. Bu yüzden, Sokrates‘in kendi teorisinin kapsadığı etimolojik ilkeleri çözmesi için, bunu Sokrates‘in kendisine bırakır. (Sedley, 1998: 140-154)

Klasik etimoloji gibi Ortaçağ etimolojisi de yüzeysel bir biçimde, birbirine benzeyen sözcükler arasındaki zayıf bağlantıları göstermekteydi. Ancak yorumlamaya bağlı etimoloji bu bağlantıların yapıldığı zamanda oldukça yeniydi. Etimolojinin amacı doğal dünyanın sembolik olarak anlamlandırılmasına bilimsel bir yaklaĢım getirerek ruhani arka planı aydınlatmaktır.

ÇağdaĢ anlamda etimoloji, Marcus Zuerius van Boxhorn gibi XVII. yüzyıl öncülerince daha öncesinde oluĢturulmaya baĢlanmıĢ olsa bile, asıl XVIII. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa‘nın akademik çevrelerinde daha geniĢ olarak "Aydınlanma Çağı" bağlamında ortaya çıkmıĢtır. Sözlük ve dilbilgisi benzerliği temelinde iki dil arasındaki iliĢkiyi kanıtlama konusunda sistematik ilk giriĢim 1770 yılında Macarlı János Sajnovics tarafından yapılmıĢtır. Alman filolojisindeki etimolojik çalıĢmalar

(14)

XIX. yüzyılın baĢlarında Rasmus Christian Rask tarafından tanıtılmıĢtır ve Grimm KardeĢlerin ―Deutsches Wörterbuch‖ adlı sözlüğü ile yüksek standartlara çıkarılmıĢtır. KarĢılaĢtırmalı yaklaĢımın baĢarıları XIX. yüzyılın sonlarında neogramerciler okulunda (neogrammarian school) doruğa ulaĢmıĢtır. Yine XIX. yüzyılda Friedrich Nietzsche ―iyi‖, ―kötü‖ gibi belirli kavramlara iliĢkin anlamlardaki değiĢimlerin, bu fikirlerin zamanla nasıl değiĢtiğini gösterdiği yerde ahlaki değerlerin kesin tarihsel (özellikle kültürel) köklere sahip olduğunu ele alıp tartıĢmak amacıyla etimolojik stratejiler kullanmıĢtır. Bu strateji, Batı metafiziğinin aĢırı hiyerarĢisini merkezden ayırmak amacıyla, sözcüklerin önceki anlamlarını göstermek için etimolojiyi kullanan Jacques Derrida gibi felsefecilerle XX. yüzyılda popülarite kazanmıĢtır.

Türk dili açısından bakıldığında etimolojik çalıĢmaların XVIII. yüzyılda baĢlamıĢ olduğu görülür. XVIII. yüzyıldan günümüze öncelikle Türkiye dıĢında sonra da Türkiye‘de, Türk dili etimolojisi üzerinde birçok eser verilmiĢtir. Ancak dünyadaki etimolojik çalıĢmalarda olduğu gibi, Türkiye‘de de bütün etimolojik sorunların çözüldüğü söylenemez.

Türk dili etimolojik çalıĢmalarında, Türkologların bilimsel anlamda Türkoloji‘ye yaptıkları etimolojik araĢtırma denemeleri dıĢında kazandırdıkları değerli etimoloji sözlükleri vardır. Basitçe bir tanım olarak söyle söylenebilir: ―Bir dilin söz hazinesini içine alan eserlere ‗sözlük‘ (eski: lûgat, kâmus, okyanus, ferheng, dîvan); bir dildeki sözcüklerin kökenlerini (Ģeceresini) veren kelimeleri içine alan sözlüklere de ―etimolojik sözlük‖ denir. (Gülensoy, 2004) Türkoloji sahasına Türkologların çağdaĢ anlamda genel etimolojinin ilkelerine uygun bir biçimde sözlükler vermesi de belli bir zaman almıĢtır. Etimolojik çalıĢmalar yapmak, bilimsel olarak sözcüklerin kökenlerine iliĢkin kimi bilgiler vermek demek olabilir. Ancak etimolojik sözlük ayrıdır. Etimolojik sözlük çalıĢmalarında bir sözlükteki sözcüklerin kökenlerini söylemek ve onların nereden geldiklerini açıklamak bile o sözlüğün bir etimoloji sözlüğü olduğunu göstermeyebilir. Demek oluyor ki bilimsel bir etimoloji sözlüğünün yazılmasında genel etimolojik ilkelerin göz önünde tutulması gerekmektedir. ÇağdaĢ etimolojinin genel ilkeleri Aziz Yakın‘ın Türk Dili dersindeki ―Etimoloji Sözlükleri‖ baĢlıklı makalesine göre 5 madde olarak saptanmıĢtır:

(15)

a) Bir sözcük ya da sözcük öğesinin en eski biçimini ve ona paralel olarak geliĢen bütün biçimlerini belirtmek gerekir.

b) Bir sözcük ya da sözcük öğesinin içerdiği her ses, genellikle köken (etimon) adı verilen kaynak sözcükte, ona denk seslerle karĢılaĢtırılmalıdır.

c) Sözcüğün ait olduğu dilin, belirlenen ses bilgisi ile ilgili karĢılıklarındaki her türlü saptama ve değiĢme, bilimsel olarak açıklanmalıdır.

d) Sözcüğün tarihsel biçiminde ortaya çıkan her türlü anlam kayması da belirtilmelidir.

e) Bir dilde yabancı sesleri ya da ses bileĢimlerini içeren, dildeki öteki sözcüklerden kopuk kalan ya da olağan fonetik karĢılıklardan sapma gösteren sözcükler, büyük olasılıkla, baĢka dillerden alınmıĢtır. Bu durumda sözcüğün hangi dilden geldiği tespit edilmelidir.

Kimi sözlüklerimizde, bir sözcüğün Arapçadan, Farsçadan, Ġngilizceden, Fransızcadan vb. alındığı belirtilmiĢtir; ancak genel etimolojik ilkelere uyularak hazırlanmadıkları için, bunlara bilimsel anlamda etimolojik sözlük adını vermek zordur. Örneğin ―Le Petit Robert‖ adını taĢıyan Fransız dili sözlüğüne veya ―Dictionnaire de la Langue Française, lexis, Lausse‖a bakıldığında, Fransızca her sözcüğün hangi dilden geldiği, Fransızcada ilk olarak hangi tarihte kullanıldığı ve ne gibi değiĢikliklerden geçtiği görülür.(Yakın, 1997) Yine Kemal Aytaç tarafından çevrilen bir çalıĢma olan Wilhelm Pröhle‘nin derlediği ―Karaçay Lehçesi Sözlüğü‖ (1991) (Karatschajisches Wörterverzeichins) Arapça, Farsça ve Rusça olan birtakım sözcüklerin kökenlerini belirtmiĢ olsa da sözcüklerin anlamlarını açıklaması bakımından yetersiz kalmıĢtır. Sonuçta bu gibi yararlı çalıĢmaların izledikleri metot ve içerikleri bakımından birer etimolojik sözlük olduğu söylenemez.

Türk dilinde ilk etimolojik sözlükler XIX. yüzyılın sonlarında yazılmaya baĢlanmıĢtır. Cumhuriyet döneminde uzun yıllar çok önemli çalıĢmalar yapılmamasına karĢın son yirmi yıl içinde önemli etimolojik sözlükler hazırlanmıĢ ve yayımlanmıĢtır.

(16)

XX. yüzyılın ikinci yarısında Ali Ekber Dehhuda Farsça ansiklopedik bir sözlük yazmıĢtır.2

1941‘de Ġran‘ın Çaharmal Bahtiyarî eyaletinde inzivaya çekildiği dönemde yazdığı ve birçok edebiyatçıya göre de Ġran Edebiyatında ġehnâme‘den sonra yazılan en geniĢ çaptaki ikinci eser sayılan Dehhuda‘nın bu ansiklopedik Farsça sözlüğü, Farsçanın kalıcılığı ve ölümsüzlüğü açısından çok etkili olmuĢtur. Ali Ekber Dehhuda sözlüğünde Farsçaya giren Arapça ve Türkçe sözcükleri özellikle belirtmek gereği duymuĢtur. Dehhuda‘nın bu sözlüğü Ġran milliyetçiliğinin geliĢmesine de katkıda bulunmuĢtur.

Tüm Farsça sözcükleri, yerel kelimeleri, bilimsel terimleri ve hatta Arapça sözcükleri Dehhuda sözlüğünde bulmak mümkündür. Her sözcüğün önünde sözlük bakımından anlamı, kullanım yerleriyle beraber doğru telaffuz Ģekli ve pek çok yararlı bilgi de bulunmaktadır. Dehhuda‘ının eseri aslında ansiklopedik bir çalıĢmadır. Neredeyse ömrünün yarısından çoğunu sözlüğünü oluĢturmaya adayan Ali Ekber Dehhuda, bunu sürekli topladığı üç-dört milyon fiĢten oluĢturmuĢtur. Kendisinin ve arkadaĢlarının söylediğine göre, Dehhhuda yalnızca annesinin vefatında iki gün ve kendisinin ağır bir hastalık geçirdiği iki gün dıĢında bir gün bile fiĢ yazmayı ihmal etmediği bilinmektedir. Yazarın hayatta olduğu son güne kadar eserin dört bin iki yüz sayfası hazırlanmıĢ, bugün elimizde olan bu sözlük elli cilt ve yirmi altı bin sayfadan oluĢmaktadır.

Öte yandan Mısır‘ın 1882‘deki Ġngiliz iĢgali süresince Mısır Arapçasında ılımlı yenilik taraftarı olan ve Mısır kültür dilinin de halkın ihtiyaçlarına göre özleĢmesini savunun Mısır milliyetçisi Tâhâ Hüseyin, Mısır Arapçasına giren Çerkezce ve Türkçe sözcükleri tanımlamıĢ ve bunların yerine Arapçalarının bulunması gerektiğini söylemiĢtir.

Türkiye‘ye bakıldığında 1725-1732 yılları arasında ilk kez Esad Mehmet Efendi‘nin Türkçe sözcüklerin esas alındığı, bunların Arapça ve Farsça karĢılıklarının verildiği ―Lehçetü‘l Lugat‖ adlı eseri görülür. Bu sözlük Osmanlı sahasında Türkçe sözcüklerin madde baĢı olarak verildiği ilk eserdir.(Yavuzarslan, 2004) ġeyhülislam Esad Efendi, bu sözlüğünde eski ve yöresel biçimleriyle de olsa

(17)

Türkçenin söz varlığına yer vermiĢtir. Bu eserden sonra Türkçeyi ilk kez Osmanlıcanın dıĢında bağımsız bir dil olarak gören ve kabul eden Ahmet Vefik PaĢa‘nın Osmanlı Türkçesindeki Türkçe söz varlığına da yer veren; ayrıca döneminde büyük yankılar uyandıran ―Lehçe-i Osmânî‖si önemlidir. ġinasi‘nin ―Safî Türkçe‖ sözleriyle ifade ettiği Türkçecilik, dilde sadeleĢme ve halk diline yönelme düĢüncesi ―Lehçe-i Osmânî‖ ile uygulamaya konmuĢtur. (Gözütok, 1997) Bu eserle Türk sözlükçülüğünün kazandığı yeni boyutla Osmanlı aydınının dil politikası da millileĢme yoluna girmiĢtir. Kronolojik olarak Lehçe-i Osmânî‘den sonra gelen ve çağdaĢ Türkiye Türkçesi sözlüklerine temel olan ġemseddin Sami‘nin ―Kâmûs-i Türkî‖si sözlük bilgisi ilkeleri açısından ve kendisinden önce yazılmıĢ sözlüklerden farklı kimi yanlara sahiptir. Tanzimat dönemine kadar Eski Anadolu ve Osmanlı sahsında yazılan sözlüklerin Arapça ve Farsça sözcüklerin madde baĢı olarak verildiği Arapça-Türkçe, Farsça- Türkçe tercüme sözlükler olduğu görülür. Osmanlı sözlükçülüğünde doğu dillerinden Türkçeye yapılan tercümeler biçimindeki gelenek Türkçenin söz varlığını Tanzimat‘a kadar gölgede bırakmıĢtır.

Yukarıda sözü edilen ve Türkçe söz varlığına ilk kez yer veren ―Lehçetü‘l Lugat‖ ve ―Lehçe-i Osmanî‖ adlı eserler dıĢarıda tutulursa, Namık Kemal‘in Türk dilinin iĢlenmesi konusunda ciddi ve önemli önerilerinin olduğu ve ayrıca Türk sözlükçülüğünün o anki durumuna da değinerek Türkçe sözlüklerin hangi biçimlerde yazılması gerektiğine iliĢkin ilkeleri belirlediği ―Lisân-ı Osmânînin Edebiyâtı Hakkında Bazı Mülâhazatı ġâmildir‖ adlı makalesinde çerçevesini çizdiği sözlükçülüğe ve sözlüğe ―Kâmus-ı Türkî‖ye kadar ulaĢılamamıĢ; Türkçenin söz varlığı alıntılarıyla ve kendi öz varlığıyla ortaya konulamamıĢtır. Öte yandan ―Kâmus-ı Türkî‖de sözcüklerin hangi dile ait olduğu belirtildiği gibi hangi kökten türediği de belirtilmiĢ ve bir anlamda etimolojik açıklamalar da bu sözlükte yer almıĢtır.

Ġran‘da Ali Ekber Dehhuda, Mısır‘da Taha Hüseyin ve Türkiye‘de ġemseddin Sami‘nin andığımız eserleriyle Türkçe Arapça ve Farsça üçgeni içinde Osmanlı Türkçesinde bulunan sözcüklerin hangi dilden geldiğini saptama olanağının doğmaya baĢladığını söylemek de yanlıĢ olmaz.

(18)

Türkçenin etimolojik çalıĢmaları ilk olarak yabancı dilciler tarafından ele alınmıĢtır. Zaten Türkolojide öncelikle yabancı Türkologların bu alanda ciddi çalıĢmalar yaptığını biliyoruz. Hasan Eren, Türk dilinin kökenbilim çalıĢmalarının ilk olarak Türk olmayan dilciler tarafından yapılmıĢ olduğunu söylerken baĢka dillerde de buna benzer örnekler olduğunu anımsatmaktadır. Eren bunu, ―Slav dilleri arasında büyük bir yer tutan Rusça‘nın kökenbilim sözlüğünün Alman Slavisti Max Vasmer‘in kaleminden çıktığını biliyoruz.‖ (Eren, 1999: XVI) diyerek örneklemektedir.

Etimoloji için, dilbilimin çok emek verilmesi gereken sorunlu bir koludur demek yanlıĢ olmaz. Etimoloji ile ilgili yazılmıĢ elimizdeki makalelerin ve sözlüklerin neredeyse tümünde etimolojinin ne kadar sorunlu bir çalıĢma alanı olduğu özellikle vurgulanır. Bu alandaki çalıĢmaların üst düzey birikime dayalı olması gerektiği, çok geniĢ ve ayrıntılı incelemeler gerektirdiği ve bunun yanında çalıĢmaların çok uzun bir zamana dayandığı da bilinmektedir. Bu alanda çalıĢan bilim adamlarının iyi bir bilimsel disipline sahip olması gerekir. O dille ilgili olan toplumun yaĢam biçimlerinin, öteki toplumlarla olan etkileĢimlerinin ve kültür öğelerinin de dilbilimci tarafından bilinmesi kaçınılmaz bir gerekliliktir.

(19)

BĠRĠNCĠBÖLÜM

TÜRKĠYE DIġINDA TÜRK DĠLĠ ÜZERĠNDE ETĠMOLOJĠK ÇALIġMALAR

1.1. Genel Olarak Türkoloji

Ġlk olarak Avrupa‘da filizlenmeye baĢlayan çağdaĢ Türkolojinin tarihinin oldukça eskilere dayandığı görülür. Fransız Devrimi, tüm dünya uluslarını siyasi ve sosyal açıdan etkilediği gibi özellikle Avrupa uluslarını ulusçuluk bakımından da etkilemiĢ ve onların kendi bünyelerine, tarihlerine yönelmelerini sağlamıĢtır. Dolayısıyla halkbilim ve ulus dili de oldukça önem kazanmıĢtır. Almanya, Fransa Ġngiltere, Ġtalya gibi önemli Avrupa devletleri kendi köklerine ulaĢmak için büyük araĢtırmalar yapmıĢlardır. Bunun yanında Macar, Fin ve Bulgar gibi kimi Avrupa ulusları da köklerini araĢtırırken Asya‘da Türklerle karĢılaĢmıĢlardır. Türkoloji‘nin doğuĢu o zaman baĢlayan bu araĢtırmalara dayanmaktadır. Daha sonra Türklüğe ve Türkçeye olan ilgi nedeniyle büyük Avrupa devletleri de buna katılmıĢtır. Dolayısıyla ilk Türkologlar Rus, Alman, Macar, Fransız gibi Türk olmayan uluslardandır.

Avrupa ve Rusya‘da Türkoloji Türkiye‘den önce baĢlamıĢtır. Türkoloji tarihi Türkiye içi ve Türkiye dıĢı diye ikiye ayrılabilir. Türkiye içinde Türkoloji geç ortaya çıkmıĢtır. 1924‘te Fuad Köprülü Türkiyat Enstitüsünü kurmuĢ, Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde bu bölümün kurulmasıyla birlikte Türkoloji araĢtırmalarının merkezi Türkiye olmuĢtur.

Etimolojik çalıĢmalar da Tükoloji çalıĢmalarıyla paralel olarak ilerlemiĢ, ilk etimolojik incelemeler ve Türk dili üzerine yazılan sözlükler Avrupa‘da ortaya çıkmıĢtır. Ġncelemememizde etimolojik sözlükleri Türkoloji tarihi ile koĢut olarak Türkiye dıĢındaki etimolojik çalıĢmalar ve Türkiye‘deki etimolojik çalıĢmalar olarak iki ana baĢlıkta ele aldık.

Türkiye içinde ve dıĢında Türk dili ile yapılacak olan etimolojik çalıĢmalara kaynak oluĢturabilecek en eski eserler öncelikle yabancı Türkologlar tarafından ele alınmıĢ ve incelenmiĢtir. Türk diyalektlerinin en eski kaynağı Orhun Abideleridir.

(20)

1252 – 1256 yılları arasında ilk kez Ġranlı Tarihçi Alaaddin Ata Melik Cüveynî, ―Tarih-i Cihan-güĢa‖ adlı yapıtında Orhun yazıtlarından söz eder. Ġsveçli Subay Philipp von Strahlenberg ise 1730 yılında yazdığı ―Avrupa‘nın ve Asya‘nın Kuzey ve Doğu Bölümleri‖ adlı Almanca kitabında Batı‘da bilim dünyasına yazıtları tanıtır. Dolayısıyla Alman, Rus, Fin, Fransız araĢtırmacılar Ġç Asya‘ya giderler. Daha sonra Danimarkalı Türkolog Wilhelm Thomsen 25 Kasım 1893‘te yazıtları okur.

Türk dilinin elimizdeki en eski sözlüğü KaĢgarlı Mahmut‘un ―Divan-ı Lügati‘t Türk‖ (Türkçe Sözler Divanı) adlı eseridir. 1910‘lu yıllar arasında Macar Bilimler Akademisi, eserin yazmasını3 ilk ele geçiren Ali Emiri Efendi‘ye on bin altın karĢılığında bu eseri almak üzere teklif götürmüĢtür. Oysa Ali Emiri Efendi, yazmayı akademiye satmaya yanaĢmamıĢtır. Türklük dünyasına yeni ufuklar açacak olan kitabın aslında böyle bir öyküsü de vardır. Bugün ―Divan-ı Lügati‘t-Türk‖, Türkiye dıĢında ya da içinde yapılan tüm etimolojik araĢtırmalarda ve sözlüklerde kuĢkusuz en temel kaynaktır.

1893 yılında ―Divan-ı Lügati‘t Türk‖ adlı eser henüz Thomsen tarafından yayınlanmadan, Türk dili üzerinde etimolojik görüĢlerin ileri sürüldüğü Türkiye dıĢında etimolojik kaynaklar da vardır. Daha sonra ele alacağımız bu kaynaklar, ―Divan-ı Lügati‘t Türk‖ gibi bir yapıttan yoksun kaldıkları için eksik kalmıĢtır. Bu yüzden ―Divan-ı Lügati‘t Türk‖ özellikle yazılmıĢ bir Türkçe etimolojik sözlük olmasa da, eserin içerisinde eski Türkçe köklere ve öz Türkçe kullanımlara (sav, sagu, koĢuk gibi yazınsal ürünlerde de örnekler vardır.) yer verilmiĢ olması dolayısıyla, etimoloji çalıĢması yapan ya da etimolojik sözlük yazan bilim adamlarının en temel bilimsel kaynağı durumundadır.

XIV. yüzyılda Avrupa‘da Türk dili üzerine yazılan ve bilim çevrelerince Codex Cumanicus adıyla tanınan yazma eserde Kuman Türklerinin dili üzerine bilgiler verilir. Ġlk kez 1880 yılında Geza Kuun tarafından yayımlanan bu yapıt içerik olarak, Latin yazısı ile yazılmıĢ bir Latince – Farsça - Kumanca sözlüktür. Kumanlara Hıristiyanlığı benimsetmek amacıyla yazılmıĢtır. Bugün elimizde

3 KaĢgarlı‘nın eseri günümüze tek yazma olarak ulaĢmıĢtır. Bu yazma KaĢgarlı‘nın kendi el yazısı

değildir. 1 Temmuz 1266 yılında Muhammed Ġbni Ebubekir Ġbni Ebu‘l-Feth es Savi‘nin yazmasıdır. Eser, Ģu an Ġstanbul Milletler Kütüphanesi‘nde korunmaktadır.

(21)

Cumanicus‘tan daha eski Türk yazıtları adı altında toplayabileceğimiz yazıtlar veya Arap harfleriyle yazılmıĢ dil kitapları gibi Türk diline iliĢkin kitaplar da vardır. Ancak Arap yazı sistemine dayanan bu kitapların daha önce olması Cumanicus‘un değerini azaltmaz. Çünkü Türkçe verilerin Latin alfabesine dayanan transkripsiyonla tespit edilmesi Codex Cumanicus‘a özel bir değer katmıĢtır.(Eren 1998) Yapıtta dinsel bilgiler yanında toplum için gerekli, tüm sözler vardır. Dolayısıyla bu bağlamda ele alındığında Codex Cumanicus‘un Türk dili tarihi içinde önemli bir yeri vardır. Bu özel sözlük de yabancı ve Türk Türkologların, etimolojik çalıĢmalarında baĢvurduğu değerli bir kaynaktır.

Osmanlıda dil ve sözlükbilim çalıĢmaları XIX. yüzyılda yeni yeni baĢlamaktadır. Özellikle XIX. yüzyılın sonu ve XX. yüzyılın baĢı ilklerin verildiği dönemdir. Türkçe üzerine Osmanlı Ġmparatorluğu zamanında her ne kadar çok fazla etimolojik çalıĢma yapılmamıĢsa da bu dönemde Batı‘da ilk adımlar atılmıĢtır. Türkçeden Balkan dillerine ya da komĢu dillerden Türkçeye giren öğeler daha o dönemde Batılı bilim adamlarınca ele alınan bir konu olmuĢtur (Ölmez, 1998) . Bu konuda, 1885‘te Miklosich‘in Türkçeden Balkan dillerine geçen sözcükleri ele aldığı çalıĢması bir örnek olarak verilebilir. Bunun yanında Gustav Meyer‘in ―Die griechischen und romanischen Bestandteile im Wortschatze des Osmanisch-Turkischen‖ adlı çalıĢması önemlidir. Osmanlı Türkçesinin sözvarlığındaki Yunanca ve Latince ödünçlemeleri ele alan çalıĢmasında Meyer, Osmanlıcadaki Yunanca sözcüklerin bir bölümünün doğrudan Yunancadan değil de Arapça ya da Farsça üzerinden geçtiğini belirtmektedir. Hatta kimi sözcükler Yunancadan önce Süryani diline, oradan da Arapça ya da Farsça üzerinden Osmanlıcaya geçmiĢtir.

Meyer ile baĢlayan bu çalıĢmalar daha sonra Anadolu ağızları çerçevesinde Andreas Tietze tarafından sürdürülmüĢtür (Ölmez, 1998: VI) . Henry & Renée Kahane ile A. Tietze‘nin birlikte hazırladıkları ―The Lingua Franca in The Levant, Turkish Nautical Terms of Italian and Greek Origin‖ adlı eser, Türk denizcilik terimlerini içeren ve bunları geniĢ oylumda etimolojik açıdan inceleyen Türkçedeki önemli etimolojik çalıĢmalardan biri sayılmaktadır. Bu eser, çalıĢmamızda etimolojik sözlükler arasında ayrıntılı olarak ele alınacaktır.

(22)

Yakın geçmiĢe bakıldığında Türk dili üzerindeki bilimsel çalıĢmaların sürdürülmüĢ olduğu görülür. Bu çalıĢmalar, dil öğelerini etimolojik bağlamda ele alması bakımından da önemlidir. Yazılan etimolojik sözlükleri bir kenara koyarsak etimolojik çalıĢmaların Türkiye dıĢında ―Rocznik Orientalistyczny‖, ―Bücherbesprechungen‖, ―Folia Orientalia‖, ―Central Asiatic Journal‖ ve daha sonra M. Satchowski‘nin editörlüğünü yaptığı ―Studia Etymologica Cracoviensia‖ (1996) gibi dergilerde sürdüğü söylenebilir. Buna bir örnek Stanisław Kałużyński‘nin Rocznik Orientalistyczny dergisinde bir dizi makaleden oluĢan çalıĢması Yakutça sözcüklerin etimolojisini ele almaktadır. Yine Stanisław Stachowski‘nin Folia Orientalia dergisinin XIV-XX. ciltlerinde yer alan Osmanlıcadaki Farsça ödünçlemeleri ele aldığı çalıĢması daha sonra kitap olarak da 1998‘de basılmıĢtır.

Stanisław Stachowski‘nin ilkini 1975‘te yayımladığı toplam dört ciltten oluĢan ―Studien über die arabischen Lehnwörter im Osmanish-Türkischen‖ çalıĢmasında da Osmanlıcaya giren Arapça sözcükleri ele almıĢtır. Kitabının giriĢinde S. Stachowski, ―ġimdiye dek Türkçedeki Arapça ödünçlemeleri ele alan birkaç çalıĢmamız var.‖ diyerek M. Bittner, L. Bauvat, A. Fischer, A. Schaad, S. Majzel, A. Tietze ve H. Eren‘e ait olmak üzere bu konuda yapılmıĢ yedi çalıĢma ismi sıralamıĢtır.

Stachowski‘nin çalıĢması Almanca bir önsözle baĢlamaktadır. Madde baĢları kalın karakterlerle Türkiye Türkçesi alfabesi ile yer almıĢtır. Sözcüklerin etimolojilerinin açıklamalarında fonetik alfabe önemsenmiĢtir.

1980‘de, Valentin Inanoviç Rassadin‘in ―Монголо -Бурятские Заимствования В Сибирских Тюркских Языках‖ (Mongolo-Buryatskiye zaimstvovaniya v sibirskih tyurkskih yazıkah) adlı çalıĢması yayımlanır. Bu çalıĢmada Tofalarca üzerine çalıĢmalarıyla tanınan Rassadin‘in bu incelemesi Sibir yöresi Türk dillerindeki Moğolca, Buryat Moğolcası alıntı sözcükler üzerindedir. Etimolojik ve fonetik açıdan ele alınmıĢ çalıĢmanın sonunda her dildeki ayrıntılar için ayrı dizin vardır. Sözlükte, ―Altay dilinde Moğolca‖ (s.19), ―Hakas dilinde Moğolca‖ (s.34), ―ġor dilinde Moğolca‖ (s.43), ―Çulim Türk dilinde Moğolca‖ (48), ―Doğu Sibirya Tatarlar dilinde Moğolca‖ (51), ―Tofa dilinde Moğolca‖ (s.55), ―Tuva

(23)

dilinde Moğolca‖ (s.58) ve ―Yakut dilinde Moğolca‖ (s.65) baĢlıkları altında etimolojik ve fonetik incelemelerde bulunulmuĢtur.

1991 yılında yayımlanan bir baĢka çalıĢma Marcel Erdal‘ın ―Old Turkic Word Formation‖ adlı eseridir. Ölmez‘e göre eser, hazırlanıĢ yönüyle etimolojik bir yön göstermektedir. 1991‘de yayımlanan iki ciltlik bu çalıĢmada Eski ve Orta Türkçe dönemine ait dil verilerinin türeyiĢ özellikleri yapım eklerine göre ele alınmıĢtır. (Ölmez, 1998; 179) Erdal‘ın bu eseri oylumlu ve mesai alan bir çalıĢmadır. Erdal, ―Bu kitabı yazmak oldukça zaman aldı. Suç benim değil. Ġlk önce sözlükbilimde ve dilbilgisinde bu dilin yarattığı alıĢık olmadık zengin yapıları, daha sonra da heveslendiren kaynaklarla yayımlarını sürdüren filolog meslektaĢlarımı suçluyorum.‖ (Erdal, 1991; XIII) sözleriyle çalıĢmasının ne kadar derin olduğunu anlatmaktadır.

Erdal, eserinin önsözünde dilbilim ve dilbilgisi üzerinde durmakta ve Eski Türkçe dilbilgisi üzerindeki çalıĢmaların yoğun olmadığından söz ederek ―Umuyorum ki bu kitap pek çok dilbilimciyi bu dile çekecek ve bu dilin tanınmamıĢ pek çok özelliği onları ĢaĢırtacaktır.‖ (Erdal, 1991: XII) sözleriyle kitabının giriĢ kısmında çalıĢmasıyla ilgili görüĢlerini dile getirmektedir.

Erdal‘ın iki ciltten oluĢan çalıĢmasının ilk cildinde addan ve eylemden türemiĢ adlara, ikinci cildindeyse addan ve eylemden türeyiĢ eylemlere yer verilmektedir. Kitap bibliyografiye kadar 848 sayfadan oluĢmaktadır.

Eser, sözcükbirim sınıflarının arasındaki belirli iliĢkileri açıklamak üzerine yoğunlaĢmıĢ bir çalıĢmadır. Etimolojik açıdan ele alındığında, eserin sahibi Ģu sözlerle bir değerlendirme yapmaktadır: ―Biz burada okurlara, tüm sözcüklerin kesilip ayrıntılı açıklamalarının yapıldığı Eski Türkçenin etimolojik bir çalıĢmasını sunmuyoruz. Zaten bilim adamlarının günümüze dek ortaya koyduğu etimolojileri okurlara sunacak kadar da yer yoktur. Umuyorum ki tüm bunların eksikliği okur tarafından olumsuz olarak değerlendirilmez… Bang ve diğerleri tarafından kendi metotlarıyla ortaya konulan etimolojik iliĢkiler oldukça cesurca ve zorlamadır. Özellikle, eğitim kitaplarında yer alan notlarla hiç ilgili değildir. Türkolojik ve özellikle Altayistik karĢılaĢtırmalar yıldız iĢaretleriyle (starred forms) ilerletilmeyecektir. Son yıllarda çıkan bazı karĢılaĢtırmalı ve etimolojik sözlüklerin

(24)

keyfî metotlarına Ģiddetle karĢıyım. Japonca ya da Mançucada hatta ÇuvaĢçada birtakım unsurların yalnızca aĢina gelmesinden ispatlanmamıĢ biçimlere kendi tartıĢmalarımızın içinde yer vermeyeceğiz. Biz Eski Türkçe içindeki iliĢkiler üzerinde yoğunlaĢmaktayız.‖ (Erdal, 1991: 32)

Sonuç olarak Marcel Erdal‘ın bu eseri yalnızca etimolojik açıdan değil; fonetik, morfolojik ve gramatikal açıdan da sözcükleri Eski Türkçe sınırları içinde ele almaktadır. Fakat çalıĢma, her ne kadar etimolojik sözlüklere büyük yarar sağlayabilecek bir niteliğe sahip de olsa, özellikle hazırlanmıĢ bir etimolojik sözlük değildir.

Günümüze geldiğimizde özellikle internet dünyasında etimolojik çalıĢmaların sürdürüldüğünü görüyoruz. Sevan NiĢanyan‘ın Sözlerin Soyağacı‘nda (4. baskı) söylediği ―Sözlükçülük geleneğinin dijital alanda olduğu muhakkaktır.‖ sözü bir anlamda doğrudur. Çünkü bugün hızlı arama yapılabilen pratik sözlükler dijital ortamda ve özellikle internet dünyasında güncelliğini koruyarak var olmaktadır.

Yalnızca Türkçenin değil, tüm Avrasya dil ailesinin üzerinde karĢılaĢtırmalı etimolojik çalıĢmalarının yapıldığı internetteki veri tabanı adresi,

http://starling.rinet.ru sitesidir. Sayfanın dili Ġngilizcedir. Ana sayfa kısmında kısa bir giriĢ kısmı vardır. Burada The Tower of Babel‘den söz edilir. ―The Tower of Babel‖ (ToB) uluslararası, karĢılaĢtırmalı ve tarihsel dilbilimle ilgili internet kaynaklı bir projedir. ġimdiye dek internette bulunanlarından en kapsamlı biçiminin olduğu ileri sürülmektedir.

ToB, 1998 yılında Sergei Anatolyevich Starostin‘in kiĢisel sayfası olarak baĢlamıĢtır. Starostin ölmeden önce, artsüremsel çalıĢmalarda Rusya‘nın önde gelen uzmanlarındandı ve Moskova KarĢılaĢtırmalı Dilbilim Okulu‘nun gayrı resmi lideriydi.

Rus bilgin Sergei Anatolyevich Starostin, tarihsel dilbilimcidir ve en çok ata-dillerle ilgili yaptığı teorik çalıĢmalarla tanınır. Starostin; özellikle Altay dilleri teorisiyle ve bunun yanında Kuzey Amerika Kızılderililerinin kullandığı dillerin genel adı olan Na-Dené, Çin Tibet, Yenisey, Kuzeydoğu Kafkas ve Kuzeybatı

(25)

Kafkas dillerinin tümünün genetik anlamda birbiriyle iliĢkili olduğunu kabul eden ―Dené-Caucasian‖ dil ailesinin hipotezini hazırlamasıyla bilinir. Starostin, Kirat halkı tarafından Nepal‘de konuĢulan Tibet-Burman dilinin büyük bir ailesi olan Kiranti dilleri atası (Proto-Kiranti), Tibet-Burman dilleri atası (Proto-Tibeto-Burman), Yenisey dilleri atası (Proto-Yeniseian), Kuzey Kafkasya dilleri atası (Proto- North Caucasian) ve Altayik dillerin atası (Proto-Altaic) ile ilgili çalıĢmalarda etkiliydi. O hayatının büyük bölümünü XVII. yüzyılda Ebu‘l Gazi Han tarafından çıkarılan; ama Gustaf John Ramstedt tarafından XX. yüzyılda yeniden gündeme getirilen, Japoncanın bir Altay dili olduğu teorisini geliĢtirmeye adamıĢtır. 1985‘ten bu yana Starling, Starostin‘in bir dilbilimcinin çalıĢma yeri olarak kurduğu ve geliĢtirdiği bir yazılımdı.

Starostin, Moskova‘da ―Russian State University for the Humanities‖de profesör iken geçirdiği bir kalp krizi sonucu ölmüĢtür. Ölmeden önce Sante Fe Estitüsü’nde ziyaretçi profesör ve 2005 yılında fahri doktora aldığı Leiden Üniversitesi‘nde konuk öğretim üyesi olarak çalıĢmaktaydı. Bugün ToB‘nin büyük bir kaynağa dönüĢmüĢ olduğundan sitenin giriĢ kısmında bundan söz edilmektedir.

ToB, hemen hemen tüm Avrasya dil aileleri üzerinde geniĢ bir bilgiyi kapsamakta ve bu diller arasındaki tarihsel bağları da sunmayı amaçlamaktadır. Bunları yaparken de tutarsız bilgilerden ve karıĢıklıklardan uzak; daha çok bilimsel düzenlemelerden oluĢan hiyerarĢik yapılar biçiminde sunmayı amaçladığı belirtilmektedir.

S. A. Starostin‘in ve Yu. Bronnikov tarafından veri tabanı hazırlanıp geliĢtirilen çalıĢmanın asıl tanıtım kısmı Ģöyledir: ―Ġnternet yayını özeldir. Bir anlamda klasik yayın sorunu çekmenize gerek yok ve göstermek istediğiniz her Ģeyi herkese kolaylıkla gösterebiliyorsunuz. Bir baĢka deyiĢle bu, pek çok ham çalıĢma materyallerinin açıkça görülmesini sağlıyor. Okuyuculardan alçakgönüllü olmalarını ve sunulan veri tabanını amacı doğrultusunda kabul etmelerini rica ediyorum. Bu veri tabanı düzeltmelere ve tartıĢmalara açık olan etimolojik incelemelerin bir koleksiyonudur. Tüm değerli eklentiler ve notlar, web sayfasında yer alacaktır.‖ (http://starling.rinet.ru/intrab.php?lan=en)

(26)

Starostin‘in Türk dilini de içeren çeĢitli etimolojik çalıĢmalarının veri tabanları Ģu Ģekildedir:

1) Long – range etymologies (Uzun dönemli etimolojiler): Sergei Starostin

tarafından pek çok farklı kaynaktan derlenmiĢtir. Bu veri tabanı, Starostin‘in kendi yayınlarından bazılarını da içermektedir. ÇalıĢma, Avrasya‘nın tüm büyük dil ailelerinin arasındaki belirsiz paralelliklerini geniĢ ölçüde kapsamaktadır. Burada, söz konusu veri tabanının hiçbir bağlamda gerçek bir etimolojik dayanak olmadığı; fakat gelecekte bir gün olacağı temenni edilmektedir.

2) Nostratic Etymologies (Nostratik Etimoloji): Sergei Starostin tarafından,

ana nostratik sözlüklerden (Illich-Svitych, Dolgopolsky, Bomhard) ve ek olarak kendi yayınları yanında Moskova okulundaki diğer üyelerden derlenmiĢtir. Nostratik sorunlardan bu veri tabanı kısmen yarım sayılır, tamamlanmamıĢtır.

3) Indo-European Etymology (Hint –Avrupa dilleri Etimolojisi): S. Starostin,

S. Nikolayev tarafından Anadolu Hitit ve Toharca unsurların da eklendiği bu veritabanı, J. Pokorny ve A. Walde‘nin sözlüğüne dayalı olarak Sergei Nikolayev tarafından derlenmiĢtir.

4) Altaic Etymology (Altay dilleri Etimolojisi): S. Starostin, Anna Dybo ve

Oleg Mudrak tarafından derlenmiĢtir. Bu veri tabanı, yazarların ―Etymological Dictionary of the Altaic Languages‖ adlı sözlüklerinin çevirimiçi (online) sürümleridir. ―Etymological Dictionary of the Altaic Languages‖ adlı sözlük, çalıĢmamızın ―Altayistik ÇalıĢmalar‖ kısmında ele alınarak değerlendirilecektir.

5) Uralic Etymology (Ural dilleri Etimolojisi): Sergie Starostin tarafından

derlenmiĢtir. Nostratik veri tabanlarındaki en zayıf nokta olduğu belirtilmektedir. Bunun gerekçesi ise veri tabanının hala K. Redei‘nin mükemmellikten çok uzak olan sözlüğüne dayanması olarak verilmektedir.

(27)

6) Kartvelian Etymology (Kartveli diller etimolojisi): Starostin tarafından

eklenen notlarla birlikte, mevcut olan en iyi karĢılaĢtırmalı Kartveli diller sözlüklerine (G. Klimov ve H. Faehnrich-Z. Sardzhveladze) dayalı olarak Sergei Starostin tarafından derlenmiĢtir. Kısıtlı sayıda Kartveli dili olduğundan, buna oranla bu kısımdaki veritabanının daha dar olmasının ĢaĢırtıcı olmadığı belirtilmektedir.

7) Dravidian Etymology (Dravid dilleri etimolojisi): T. Burrow ve M. B.

Emeneau tarafından yazılan ―Dravidian Etymological Dictionary‖ adlı sözlüğe dayalı olarak George Starostin tarafından derlenmiĢtir. Veritabanı oldukça ayrıntılıdır.

8) Chukchee-Kamchatkan Etymology (Çukçi-Kamçatka dilleri etimolojisi):

Oleg Mudrak tarafından kendisinin kaleme aldığı ―Etymological Dictionary of Chukchee-Kamchatkan Languages‖ (Moskova 2000) adlı sözlüğe dayalı olarak derlenmiĢtir.

9) Eskimo Etymology: Oleg Mudrak tarafından derlenmiĢtir. Mudrak‘in kendi

çalıĢmalarına dayalı olarak derlenmiĢ olduğu anlaĢılmaktadır.

10) Afroasiatic Etymology (Afro-Asyatik diller etimolojisi): Olga Stolbova ve

Alexander Militarev tarafından, basılmıĢ kaynaklarına ve devam eden çalıĢmalarına dayalı olarak derlenmiĢtir.

11) Sino-Caucasian Etymology (Sino-Kafkas dilleri etimolojisi): Neredeyse

tamamen özgün bir araĢtırmaya dayalı olarak Sergie Starostin tarafından derlendiği belirtilmektedir.

12) North Caucasian Etymology (Kuzey Kafkasya dilleri etimolojisi): Bu,

Sergei Nikolayev ve Sergei Starostin tarafından yazılan ―North Caucasian Etymological Dictionary‖ adlı sözlüğün elektronik versiyonudur.

13) Sino-Tibetian Etymology (Sino-Tibet dilleri etimolojisi): Ana veri tabanı,

Sergei Starostin ve Ilya Peiros tarafından yazılan ―Sino-Tibetian Etymological Dictionary‖ adlı sözlüğün elektronik versiyonudur.

(28)

14) Chinese Characters (Çince karakterler): ―Bigchina‖ veri tabanı, Sergie

Starostin‘in bitmemiĢ bir projesidir. Sino-Tibet veri tabanı ile bağlantılı olan bu veri tabanı Starostin‘nin Orta ve Eski Çince ile ilgili çalıĢmalarını da kapsamaktadır.

15) Yeniseian Etymology (Yenisey dilleri etimolojisi): Bu veri tabanı, Heinrich

Werner‘in alternatif inceleme yöntemlerine getirilen ek yorumlarla beraber Sergei Starostin‘in kendi yaptığı Proto-Yenisey dilleri üzerine olan çalıĢmalarına dayanmaktadır. Starostin tarafından derlenen bu veri tabanı, Sino-Kafkas dilleri etimolojisinin veri tabanıyla bağlantılıdır.

16) Burushaski Etymology (BuruĢaski dili etimolojisi): Sergei Starostin

tarafından üç ama BuruĢaski diyalektindeki verilerden derlenmiĢtir. Bu veri tabanı Sino-Kafkas dilleri etimolojisi veri tabanıyla bağlantılıdır.

17) Basque Etymology (Bask dili etimolojisi): John Bengtson tarafından

derlenmiĢtir ve Sino – Kafkas veri tabanına bağlanmıĢtır.

18) Austric Etymology (Avusturya dilleri etimolojisi): Sergie Starostin ve Ilya

Perios tarafından derlenmiĢtir. Avusturya dilleri arasındaki yüzlerce karĢılaĢtırmadan oluĢan bir veri tabanından meydana gelmektedir.

19) Austro –Asiatic Etymology (Avusturya – Asya dilleri etimolojisi): Ilya

Perios tarafından derlenmiĢtir. Büyük bir veri altkümesidir. Avusturya – Asya dilleri için sunulan proto biçimler, yazarın daha önce yaptığı pek çok araĢtırmasına dayanmaktadır.

20) Thai-Kadai Etymology (Tai-Kadai dilleri etimolojisi): Ilya Perio tarafından

derlenmiĢtir. Halen tamamlanmayı bekleyen daha önceki versiyondur. Zhuang-Tai etimolojik veri tabanı, en baĢarılı kısmıdır.

21) Khoisan Etymology (Khaisan dilleri etimolojisi): Gearge Starostin

(29)

22) Global linguistic database (Küresel dilbilimsel veritabanı): Merritt Ruhlen

tarafından derlenmiĢtir. Bu veri tabanı dünya dillerinin çoğunda bulunan tipolojik bilgilerin belli bir miktarını içermektedir.

23) Bibliographic data (bibliyografik veri): Sergei Starostin ve George Starostin

tarafından derlenmiĢtir. ToB‘nin veri tabanlarında kullanılan verilerdeki bibliyografik bilgileri içermektedir.

1.2. Altayistik ÇalıĢmalar

Václav Blažek‘in, Altay dilleri üzerine yazılan ve uluslararsı saygın kitap serisi Handbook of Oriental Studies / Handbuch der Orientalistik (8/1-3)‘te yayımlanan ―Sergei Starostin, Anna Dybo, oleg Mudrak, with assistance of Ilya Gruntov and Vladimir Glumov: Etymolocigal Dictionary of the Altaic Languages, Leiden - Boston: Brill 2003‖ adlı eseri ele almıĢtır. Folia Orientalia‘da yayımlanan bu yazısında, Blazek, eserdeki bölümlemelerden söz etmiĢ ve eseri kısaca tanıtmıĢtır.

Eserin ilk kısmı [A-K], ikinci kısmın [L-Z] harfleri arasındaki sözcüklerden, eserin üçüncü kısmı ise indeksten oluĢmaktadır. Söz konusu üç cilt sırasıyla 1-858, 859-1556, 1557-2096 arası sayfalardan oluĢmaktadır.

Kitabın yazar takımını Sergei Starostin, Anna Dybo ve Oleg Murdak gibi Altayistlerden oluĢmaktadır. S. Starostin Japon, Kore ve Tunguz dillerinin verilerini incelemiĢtir. A. Dybo, Türk ve yine Tunguz dillerinin ve O. Mudrak ise Moğol ve Jurchen4 dillerinin verilerini ele almıĢtır. Bunlara ek olarak Tunguz verilerini derleyen V. Glumov‘u, Moğolca verileri derleyen I. Gruntov‘u verebiliriz. Japoncanın tarihi fonetik yapısına ilgi duymasıyla Altay dilleriyle ilgilenmeye baĢlayan Sergei Starostin ise yazar kadrosunun baĢıdır. BeĢ Altay dili arasında ilkel

4 Jurchen halkı 17. yüzyılın sonuna dek Mançurya bölgesinde yaĢayan Tunguzlulardır. Bunların

diliyse, Jurchen language (Çin. 女真語 Nǚzhēn Yǔ) ölü bir dildir. 1119 yılında Wanyan Xiyin tarafından Jurchen halkı için bir yazı dizgesi geliĢtirilmiĢ pek çok kitap Jurchen diline çevrilmiĢtir. Fakat parçacıklar halinde bile hiçbiri yaĢamamıĢtır, YaĢayan Jurchen dilinin yazı örnekleri çok seyrektir. Bu dilin günümüze kadar gelen en önemli metni, 1185 yılında Ġmparator Shizong‘un hükümdarlığı zamanında dikilen ―Da Jin deshengtuo songbei‖ arkasındaki yazıdır. Bugün hala pek çok Jusrchen yazıtı bulunmaktadır. Jusrchen dilinde, bugün dilbilimcilerin kullanabilecekleri en kapsamlı iki kaynak Ming Dynasty zamanındaki Çin hükümetinin çevirmenlerinin bürosu Siyi Guan ve Huitong Guan tarafından yazılmıĢtır.

(30)

ses benzerlikleri ve leksikostatistik test 1968 yılında Starostin tarafından sunulmuĢtur. Bu çalıĢma Starostin‘in, G. J. Ramstedt ve N. Poppe tarafından sürdürülen (Türkçe, Moğolca, Tunguzca ve ek olarak bazen Korece üzerinde) klasik Altay dil teorisini tartıĢtığı ―Altajskaja problema i proisxoţdenie japonskogo jazyka‖ (Altay dil ailesi sorunu ve Japon dilinin kökeni) (1991) adlı yazısıyla monografi biçiminde geniĢletilmiĢtir. Bu kitapta Starostin, ilk kez kendisi tarafından oluĢturulan ve yeni kuralları da içeren fonetik benzerlikleri detaylarıyla ortaya koymuĢtur. Yazar ayrıca burada tüm Altay dillerinden oluĢan yüz sözcük listesi de yayımlamıĢtır.

A. Dybo ise Altay dillerinde vücut uzuvlarıyla ilgili terimleri detaylarıyla analiz eden bir çalıĢma serisi yayımlamıĢtır. Kendisi aynı zamanda ―Sravnitel‘no-istoričeskaja grammatika tjurkskix jazykov‖ (KarĢılaĢtırmalı Tarihî Türk Dilleri Grameri) adlı kitabı ve ―Ėtimologičeskij slovaŕ tjurkskix jazykov”u (Türk dillerinin etimolojik sözlüğü) (1997) hazırlayan yazarlar kadrosunda bulunmaktaydı.

Eserin yazar kadrosu arasında yer alan O. Mudrak‘ın ise özellikle iki konu üzerinde yoğunlaĢtığı görülür. Biri ÇuvaĢ dilinin tarihi fonolojisi ve Jurchen dilinin yeniden kurumudur. I Gruntov ise 2000 yılında Altay dilleri bağlamında Japoncanın tarihi fonolojisi ile ilgili bir makale yayımlamıĢtır.

―Etymological Dictionary of the Altaic Languages‖ adlı eser 7-9 sayfalar arası bir önsöz5

(preface) ile baĢlamaktadır. Burada günümüz sözlüğü ile ilgili

5 Ġngilizce olan sözlüğün önsözü Ģu Ģekildedir:

―Bu, Altay dillerinin ilk etimolojik sözlük giriĢimidir. Altay dillerinin karĢılaĢtırmalı çalıĢmalarının tarihi oldukça zordur. ġu an bile Altay dillerinin genetik bir bütün olarak varlığı konusunda, bilim adamları arasında ortak bir fikir birliği yoktur. Biz içtenlikle umuyoruz ki bu yayın, 30 yılı aĢkın bir süredir devam eden bu tartıĢmalara bir son getirecektir.

Sunulan sözlük, hiçbir Ģekilde bir son nokta ya da mükemmel bir çalıĢma olarak algılanmamalıdır. Biz anlambilimsel açıdan güvenilir görünen ve fonetik benzerliklerin belirlenmiĢ dizgesine uyan mevcut tüm etimolojik çalıĢmaları toplamaya çalıĢtık. 2800 etimolojik inceleme arasından sunulanların yaklaĢık yarısı yenidir ve bunlar takımımız tarafından 10 yıldan fazla süren bir ön çalıĢma süresince geliĢtirilmiĢtir. Yeni etimolojiler, kesin surette devam edecektir. Bu süreçte, sunulan etimolojik incelemelerden bazıları Ģüphesiz ki yeniden düzenlenecek ve hatta sonraki araĢtırma süreçlerinde bunlar çürütülecektir. ġu anki, bir dilin kök dile bağlı özelliklerinin belirlenme çalıĢmaları da kaçınılmaz bir biçimde değiĢecektir; tıpkı onlarca yıl süren araĢtırmalar sonucunda, Hint Avrupa, Ural ve kurulan öteki dil ailelerinin çoğunda olduğu gibi… Her Ģeye rağmen biz bunu, genel anlamda akademik okur kitlesine sunmaya değer bir çalıĢma ve geçerli bir baĢlangıç noktası olarak görüyor; öneri, düzeltme ve eleĢtirilere de açık olduğumuzu belirtmek istiyoruz.

TartıĢmaları olabildiğince kısa tutmaya karar vermiĢ olsak da, gerekli olduğu yerlerde Etimoloji literatürüne referanslarda bulunduk. ġu anki çalıĢmamızda izlenen sistemle çeliĢtiğinden veya daha iyi bir çözüm bulduğumuzu düĢündüğümüzden, var olan pek çok etimolojik incelemeden bu sözlükte söz edilmemiĢtir. Japonca *p-‘li sözcükleri, Altayca *k-‘li olanlara bağlayan bazı

(31)

etimolojilerle mücadele etmek, böyle bir benzerliğin varlığına kesinlikle inanmadığımızdan, boĢuna olurdu. ġunu söylemeliyiz ki N. Poppe ve G. Ramsdet‘in klasik etimolojik çalıĢmalarda ortaya konan çoğu etimolojileri, tıpkı R. Miller ve S. Martin‘in Japonca etimolojik incelemelerinde olduğu gibi korunmuĢtur. Burada ana Altay dil dizgesinin önerilen sesbilimsel yorumunun, sadece önceki araĢtırmaların bir geniĢletilmiĢi olduğu görülmektedir.

Türk, Moğol, Tunguz ve Mançu dillerinin genetik anlamda bir bütünlüğü, birimi olarak Altay dil ailesi, 1730‘da F. J. v. Strahlenberg tarafından önerilmiĢtir. XI. yüzyıla kadar, bir biçimde, Altay dillerinin karĢılaĢtırmalı grameri ile ilgili ya da sınıflandırılması ile ilgili açık hiçbir fikir yoktu. Diller üzerinde çalıĢan az sayıda bilim adamı, dilleri; Fin, Ural Altay ve Samoyed dilleriyle birlikte Ural-Altay dil ailesinin bir parçası olarak değerlendirmiĢti. ġu an bu görüĢ tamamen çökmüĢtür.

Bilimsel Altayistik çalıĢmaların tartıĢılmaz babası Gustaf John Ramstedt‘ti. O araĢtırmalarına XX. yüzyılın baĢında baĢlamıĢ; hem Altayistik çalıĢmalara bir bütün olarak hem de Altay grubunun alt dileri üzerindeki çalıĢmalara muazzam bir katkıda bulunmuĢtur. AraĢtırmaları, 1950‘deki ölümünden iki yıl sonra, 1952‘de yayımlanan ‗Einführung in die Altaische Sprachwissenschaft‘ adlı ana eseriyle sonuçlandırılmıĢtır. Ramstedt, Altay dilleri arasında birçok temel sesbilimsel benzerlikleri formülleĢtirmiĢ, bu dillerin karĢılaĢtırmalı gramerinin temelini kurmuĢ ve klasik ―Batı dili‖ çekirdeğine Japonca ve Koreceyi de ekleyerek Altay dillerini Ural dillerinden ayırmıĢ ve Altay dil ailesinin sınıflandırmasını bitirmiĢtir.

Altayistik alana olan katkıları gerçekten çok önemli olan öteki bilim adamları N. Poppe, K. Menges, V. Tsintsius, V. Illich-Svitych, S. Martin ve R. A. Miller‘dir. BaĢarılarının tamamı özel bir çalıĢmayı hak etmektedir. Fakat Ģu kadarını söyleyelim ki onların çabaları sayesinde ortak Altay dilleri temel ayrım ve açıklama yöntemleri 1950‘lerin sonu, 60‘ların baĢında var olmuĢtur.

60‘larda bir tepki meydana gelmiĢtir. Bilim adamların bazıları ( birtakım nedenlerden, öncelikle Türkologlar) o zamanlar Altay dil birliğine karĢı çıkmıĢlardır. Altay dil birliğine karĢı çıkanların (Anti-Altaicist) isimleri G. Clauson, G. Doerfer ve A. Shcherbak‘tir. Bu kiĢilerin arasından G. Doerfer; Altay dillerine karĢı olan çalıĢmalarında en tutarlısı, en verimlisi ve en güçlüsü olarak ayrı tutulmalıdır.

Altay dillerine karĢı savlar çok fazla da olsa – sesbilgisinden sözlüksel istatistiğine kadar – bu kiĢilerin temel savları Ģöyle toplanabilir: Altay dilleri arasındaki iliĢki, gerçekte genetik anlamda bir iliĢki olmamalı. Aralarındaki çeĢitli tüm benzerlikler, gerçekte ilgisiz olan dillerin sprachbund içinde (yani tarihsel seyir içinde, coğrafî olarak toplumların karĢılaĢmaları sonucu) dillerin bir çakıĢması ya da benzeĢmesi olarak açıklanmıĢtır. Altay dilleri birliği ile ilgili tüm düĢünceler ciddi anlamda sindirilmiĢti.

EĢzamanlı olarak Doğu Altay dilleri kolu – Korece ve Japonca- zan altında bırakılmıĢtır. Korece için ciddi hiçbir alternatif önerilmemiĢtir; fakat Japoncanın Altay koluna girmeyen akrabaları için aktif bir araĢtırma baĢlamıĢtır. S. Murayama (Japoncanın, Avustronezya ve Altay dilleri arasındaki benzerliği ile ilgili her zaman tereddütleri olmuĢtur.) ve P. Benedict gibi seçkin bilim adamları Japonca- Avustronezya koĢutluğunu araĢtırmaya baĢlamıĢlardır.

Söz konusu sorunun kritik bir değerlendirmesinden sonra biz Altay dillerinin hala genetik bir bütün olarak nitelendirilmesi gerektiği sonucuna vardık, muhtemelen çok büyük bir ailenin kolunu meydana getiren; ama kuĢkusuz kendi içinde ayrı ailelere ayrılan bir bütün… Gerçek Ģu ki ortak Altay dil teorisinin geçerliliğinin bir ispatı olarak görülebilecek ortak Altayistik mirasın bir sözlüğünü derlemek mümkündür.

Sözlükteki çalıĢma 80‘lerin sonunda baĢlamıĢtır. BaĢlangıçta, daha sonra farklı bir projeye geçecek olan I. Shervashidze ile çalıĢtık ve çalıĢma S. Starostin, A. Dybo ve O. Mudrak tarafından sürdürülmüĢtür. Pek çok genç meĢlektaĢımızı ve sözlüğün derlenmesinde çeĢitli safhalarda yardımcı olan öğrencilerimizi ve özellikle Ilia Gruntov, Vladimiz Glumov, Vasiliy Chernov ve Martine Robbets‘i büyük minnettarlıkla anmalıyız. ÇalıĢma, Soros Vakfı, Rusta Temel AraĢtırma Vakfı ve Rusya Ġnsanlık Vakfı tarafından bursla desteklenmiĢtir. ÇalıĢma 1997‘den beri Ariel yatırma grubu tarafından ―Tower of Babel‖ tarafından projesinin taslağı dâhilinde desteklenmektedir.

Tüm çalıĢma Starostin tarafından yaratılan STARLING veritabanı içerisinde yürütülmüĢtür. Altayik veritabanı http://starling.rinet.ru. sitesinde sürekli olarak mevcuttur. Starling yazılımının Windows versiyonunu düzenleyen Ph. Krylov‘a, sitenin yazılarını düzenleyen Yu Bronnikov‘a ve bu karıĢık versiyonun yazı tiplerini düzenlediği için S Bolotov‘a, özel bir teĢekkür borçluyuz.

Ayrıca taslağı yazan ve bize hem biçimsel hem de etimolojik tönden pek çok değerli önerilerde bulunan meslektaĢlarımız Bernard Comrie, Alexander Lubotsky ve Cormack McCarthlie‘ye derin minnetlerimizi sunmak isteriz.‖

Yukarıda, 2005 yılında bir kalp krizi sonucu yaĢamını yitiren Prof. Dr. Sergei Anatolyeviç Starostin‘in (Серге й нато льевич Ста ростин) eserinin önsözünde Altay dilleri üzerinde yaptığı

(32)

öneriler ve Altayik çalıĢmaların kısa bir tarihi ele alınmaktadır. Eserin giriĢ (introduction) kısmı 11-236 sayfalar arasında yer alıyor. Sözlük, 13 – 21 arasında Altay dillerinde uluslararası dil (interlingua) ödünçlemelerinin sorunlarına ayrılan bölümle baĢlıyor. Ödünçlemeleri eĢ asıllı dillerden ayırma konusunda fonetik ölçütün nasıl yardımcı olabileceği ortaya konmuĢtur. Örneğin Blažek Türkçenin *ĺ, *ŕ (Bulgar-ÇuvaĢ dallarının ayrımından sonra *š, *z ) ve Moğolca sırasıyla *š ve *s benzerliklerinin, ödünçlemelerin Türkçeden Moğolcaya alındığını gösterdiğini düĢünmektedir.

Eserde ikinci bölümde Altay dillerinin karĢılaĢtırılmalı fonolojisi tartıĢılmaktadır. Burada 5 Altay dil ailesi arasında sesli ve sessiz harf benzerliklerini yazarlar özetlemiĢler ve bir tablo ile vermiĢlerdir. Eserin bu bölümünde Altay dillerinin ünlüleriyle ilgili yapılan çalıĢmalarda, bu ünlülerin değiĢimine bağlı olarak

değerlendirmeler ve tarihi bilgiler önemlidir. ÇalıĢmamızda yararlandığımız ―Starling‖ veritabanının güncelliği ile ilgili sitenin Ģu anki yürütücülerinden olan Sergei Starostin‘in dilbilimci oğlu George Starostin ile görüĢülmüĢtür.

(33)

meydana çıkabilecek tüm kombinasyonlar detaylı olarak ortaya koyulmuĢtur. Ġkinci bölüm bürünbilimsel olarak temel bilgilerle sınırlandırılmıĢtır.

Üçüncü bölüm (s.136-172) Altay kollarının karĢılaĢtırmalı-tarihsel fonolojisinin detaylı olarak tanıtımına ayrılmıĢtır. (Burada Türkçe A. Dybo, Moğolca O. Mudrak, Tunguzca A. Dybo ve Starostin tarafından iĢlenmiĢtir.). Bu bölümde de geleneksel sınırların ötesinde, kiĢisel disiplin düzeyinde hareket edilmiĢtir.

Dördüncü bölümde Altay dillerinin karĢılaĢtırmalı morfolojisi sunulmaktadır. Bu bölüm isim ve eylem yapılarını oluĢturan yapım eklerinin belirlenmesiyle baĢlamaktadır.

BeĢinci bölümde dil tarihlendirmesi Altay dilleri için uygulanmıĢtır. Blažek‟e göre ―Etymolocigal Dictionary of the Altaic Languages‖ta elde edilen sonuçlar, Starostin‘in 1991‘de ileri sürdüğü sonuçlarla özdeĢ değildir; fakat yine de farklılıklar önemsizdir. Yazarlara göre ortalama %20 civarında bir oran, MÖ 6. yüzyıl sonlarında ana ayrılmayı göstermektedir. AraĢtırmaya göre yavru kolların ayrılma tarihleri nispeten daha yenidir. Tunguzcanın MÖ 4. yüzyıl, Türkçenin tarihimizin baĢlangıç yılları, Japoncanın MS. 5. yüzyıl, Moğolcanın MS 10. yüzyıl, Korecenin MS. 11. yüzyıl olarak belirtilmiĢtir.

Tablo 1. 2. Etymolocigal Dictionary Of the Altaic Languages – Ana Kaynaklarıyla Alınan Diller

Turkic: Eski Türkçe, Karahanlı Türkçesi, Türkçe, Gagavuz, Azerbaycan, Salar,

Türkmen, Halaç, Özbek, Uygur, Karaim, tatar, BaĢkırt, Kırgız, Kazak, Karaçay, Balkar, Karakalpak, Kumuk, Nogay, Sarı Uygur, Hakas, ġor, Oyrot (Altay), Tuva, Tofalar, Yakut, Dolgan, ÇuvaĢ.

Mongolian: Yazılı Moğol, Orta Moğol, Khalkha, Kalmuk, Ordos, Mogol, Dagur,

Dongxiang, Baoan, Shira-Yughur ve Mongor dilleri

Tungus: Jurchen, KonuĢulan Mançuca; diğer tüm lehçeler de alınmıĢtır. Korean: Orta Korece, ÇağdaĢ Korece; bazen ayrıca Silla & Koguryo dilleri Japanese: Eski Japonca, Orta Japonca, ÇağdaĢ Japonca, diğer lehçelerle birlikte.

(34)

Sonuç olarak bu etimolojik sözlük, en azından üç Altay dili koluna dayalı 2.800 sözcüğün etimolojisinden oluĢmaktadır. Tunguzca ve Moğolca sözlüksel veriler, böyle bir oylumu olan Çince ya da Rusçadakinin dıĢında diğer dillerde ilk karĢılaĢtırmalı veri sözlüğünü sunmaktadır. Eserde Türkçe veriler 28 lehçeden elde edilmiĢtir. Blažek‟e göre bu, yalnızca Sevortyan‟ın “Türk Dillerinin Etimolojik Sözlüğü” adlı eseriyle karĢılaĢtırılabilir bir durumdadır. Fakat Sevortyan‟ın eserinin son basılan cildi yalnızca k&q harflerini içermektedir. Eserde Orta Korece ve Eski Japonca sözlüksel veriler yalnızca Korece ve Japonca olarak yayımlanmıĢtı. ġu an ise bütün bu veriler Ġngilizce açıklamalarıyla ve çağdaĢ dillerdeki eĢdeğerleriyle mevcuttur. Blažek‟e göre bu, “Etymolocigal Dictionary of the Altaic Languages‖ın kemikleĢmiĢ anti-Altayistler için bile, Türkçe, Moğolca, Tunguzca, Korece ve Japonca veri sözlüklerine uyum sağlayabilmeleri açısından yararlı olabileceği anlamına gelmektedir.

Şekil 1. 2. Etymolocigal Dictionary of the Altaic Languages, *ăbu maddesi

Referanslar

Benzer Belgeler

……… görülür V- Klimatolojik karakterli ekstrem olaylardan

Bir dilin bütün söz varlığına yönelik bu tip araştırmaların sonuçlarını taşıyan bir kökenbilim sözlüğünün net;.J'r bilgiler içermesi gerektiği konusunda

bireylerde benlik saygısı geliştirmek, akıl sağlığı problemlerini yönetmek gibi pek çok olumlu etki masaj uygulaması ile elde edilebilmektedir... Yenidoğan ve

1-Doktora: Doktora programına başvurabilmek için adayların, eğitim dalı yönünden ilgili anabilim/anasanat dalınca uygun görülecek yüksek lisans diplomasına sahip olmaları,

İnşaat / DSİ Genel Müdürlüğü - Teknik Sözlükler: Dsi Teknik Terimler Sözlüğü - Dsi Hidroloji Sözlüğü - İnşaat Terimleri

Bu dönemde Macarca-Latince sözlüklerin yanı sıra tek dilli Macarca sözlükler, etimoloji sözlükleri ve o günün koşullarına uygun olarak Almanca-Macarca

The main subject of the research that is spare time perception and consideration, understanding and increasing life quality of elder people, presenting problems

Araştırmanın ikinci sorusuna cevap verebilmek için medeni durum değişkenine göre boş zaman algılarının incelendiği soruya verilen cevaplar tablo 3’