İslâ m küJr&ij'ü. ve intişart
|
İsmail Habib’in hataları
YAZAN:
¡ M . R a i f e ^ P G A N
II ... ... ...M... .. ' İlTTl — II ■■■■■min - Kavmülfasikin - Knvmülkâ- m it; zenci bir Sabahı idi. Tevkir ıfirin) biçimindedir. K âfiç. zalim, eylediği Şplman-ı Farsî İranlı idi. fasik olan giirûh veya topîıılu^ kar
irinde (IV i Rllirrifl/lnrln* nİAİ Irnıttvıı'l
Hazret# Omerin ölüm döşeğinde (1' ğer s dirn
:retıUm ı
sr 1 İsmail Habib’ in İslâm kültürüne ftemas eden iki ya zısı çıktı. Bunlar dan birincisinde; çıkardığı netice
-lerin sebep-lerini bulmakta isabet sizliğe, İkincisinde K u r’ an âyetle rinin izahlarını yapmakta acze dü şüyor. İlki lıakkmdaki görüşlerimin arzını başka bir yazıya bırakarak
K u r’ anin tefsirine taalluk etmek
bakımından ikinci üzerinde dura
cağım. Vatikan mensuplarından ma hüd Leona Kaytanonun Türkçeye
tercüme olunan İslâm tarihinden
naklen «A raplar; ortaya attıkları yeni din ile dünyayı ateşe verdik ten sonra yine çıktıkları çöllere çe kildiler» laflarile başlayarak «za -
ten İslâm hâkimiyetinin Araptan
başka bir kavmin eline geçeceği on üç asır evvel K ur’ anda apaçık zik redilmiş idi.» diyor.
İslâm d in i; Arapların çıkardığı
olmak şöyle dursun, açppfcndan
mülıim toplulukların intismjnı ön lemek üzere m ücadeleye^^M lala- rma rağmen yine diinyaaM^dört bucağında dört yüz mil^SPunsanı
tevhid ve tenziye akidesine bağla- tan baska Wr W m in _ t
makta muzaffer olan ve bütün in sanları muhatap tutan bir umumî dindir. Fahriâlem efendimiz; K u r’- anm müteaddit yerlerinde tekrar o- jlunduğu üzere insan cinsinden biri
ve fakat Allahın buyruklarını teb-j_-._ ,.w ~ yor. «K avm » lügati; benim saydı„■ v r n__ _ 1Av .
lig ve talim eyleyen resuludur. O- •• Tr, , , , ,
/ . , gmu» göre K u r’ anda mucerred ola
nun gönderilmesi şu kavım yahut r e. 9*0 â ^ ,
, raK ayette geçer. M a t ve zamiri
bu millete mahsus hıdayat değildir, _-ton * ,
a. , , . . . . ılnakıle ayrıca 130 ayette vardır.,
alemlere rahmet içindir. Nitekim, ı ş ı , . *
« * yj , , 3. , ... * J-'Ugat bakımından karşılıklarını
tâ-Cenabı^ Peygam ber; kendi m u h itin -y5„ etmpk r„ ern Tacü1ârû Tjiga _
dekılen ırşad ederken yakın ve u- nüİBraPı Mllh;tülmuhit> Akrcbül .
zaktakı kavimler© de mektuplar, , , ,, „ , m ©varı d gibi başlıca Arap kamus -u ı * i
elçiler ve heyetler yollayarak da- lannm sıralad]klan izahatm hulâ. vetmı umumıleştırm.ştır. İslam dı- seten terefimMj ş6yIed;r :
m ; kavmiyet, asalet, hanedan ve
hâkimiyet bağlılıklarına ehemini- (İnsan toplulukları mukabilinde
yet vermek şöyle dursun, böyle ra- lsml cemı’ dir. Erkek ve kadından bıtaların tesirlerini kaldırmağı pren mürekkep bir cemaate, yahut has-
sip yaparak hangi ırktan, lıanği sÇten ricale denir. Onda tağlip ta-
soy ve boydan olursa olsun İslâm r>Kile kadınlar da dahil olur. K av- toplulıığuna girenlere kat’ î bir e- mürracül denilince o kimsenin ak- jşitlik ve kardeşlik sağlamıştır. Be- ra',a topluluğu, bir Cedde birleşen sul Ekremin Medineye vali tâyin akrabadır. Aralarından ecnebiler de eylediği B ilâ l; Habeşî bir köle idi
¡Melik Mukavkis nezdine İslâm el çisi olarak yolladığı Ubade bin >Sa
le olunca (siz) merciini Is -
mail Habib’ in yaptığı gibi Araplar olmak üzere k a j i p Aycrtin.ter cümesi başına '(¿i'ipplâra SflHtcn) zamiri ilâvesini yapmak i İm on - ha talı vo sakattır. Ayetten neden do layı (İslâm ümmeti arasında re sule uygunluk göstermeyenlerin ve ya İslâm cemaatinin) murat olun
duğu çıkıyor da hitabın Araplara
tahsisi icap ediyor P Bir de niizûl
sebeplerine bakalım : Âyet, '»etnik gazvesinde nazil oldu. H a rb u td f'I ması emredilince halk üçe aynfflrar.
Ansar vo Muhacirinin ilerr lerine uyanlar emre itaat eyî Bir fırk a; mevsim yaz, hava’kıcak, yol uzun vo zahmetli olduğundan
¡sızlanarak ağır davrandılar.
Meş-şılığındadır. (Vansurnâ aİel kavmil _
sayılı yerirpo tâyin eder-I kâfirin) gibi kelâmlarda hem kâ - h ur münafık Abdullah bin Ubey’ de
! halifeliğe layık bulduğu | firler topluluğu, hem düşman-kâ - Ikendi gibi müfsitlerle beraber çık-
SâliııÂ^ftıJıaptan Huzeyfenin azacl- firler milleti, hem de devleti kar- jtı, fakat sonra bir mevkiden göç
'• T r ' ' ' ' ... şılığında olabilir. Edat ve zamir el- |olunurken ordudan ayrılıp
cemaat-hakı suretinde olunca bağlanacağı de geri döndü. Bunun üzerine Re li kğ|sw âdi. Görülüyor ki, lslâm ı-
yotto kavmiyete, milliyete itibar ol-
mad.pt gilıi asalet ve servete de
b a k ı l d ı yoktur. Takva, yâni Al lahtan korkmak vo adalete yağış -
inak hususunda şahsî liyakat ve
kudret başta gelir. Böyle olunca;
Peygamber dahi bir insan olmak
dolayısile bir kavme mensup bulun ması tabiîdir, ama d in ; Arapların çıkarıp ortaya attığı değildir. İs lâm dünyayı ateşe vermemiş, ilim ve medeniyet meş’ alesinin ışıklari- le her tarafta şirk ve cehaletin ve himlerini, ananelerini, ve zulmetle rini parçalamıştır. Şark ve Garp tarihlerinin ittifak ettikleri bu be
daheti tafsile ihtiyaç görmiyerek
«zaten İslâm hâkimiyetinin Arap - tan başka bir kavmin eline geçe - ceği on üç asır evvel K u r’ anda zik redilmişti.» hükmüne gelince, bir kere dâvasını isbat eylemek üzere gösterdiği âyetteki, (kavm) keli -
meşini yanlış tefsir ve tevcih ey 1 i—
varsa kavını ıtlakı miicaveretten do layı mecazendir. Külliyatta bir rei sin emrile kaim olanlar onun kavmi ! dir. Yalnıt, kendi emirleri altında olanlar kavmdı'r. Kavmin â’dâ mâ nasına geldiği de vardır.)
Az çok tefsir ile uğraşmış olan lar bilirler: Ayetlerdeki hitaplar;
ya sarihtir. (Ya Muhammed, Ben
de kî - ey iman edenler sîzler bili niz ki - A ’ rap) vesaire gibi. Bun larda muhatap bellidir. Bazan vi-
no sarih fakat, terkip şeklindedir
(Kavmi Nuh - Kavini L û t...) ve emsali gibi ki, halk topluluğunun mensubiyetini gösterir. Bazan da
yine terkip olarak fKavınüzzali
-veya temyiz edileceği yerler ma - lum olur. Ancak, mücerred olun
ca bundaki muradın takdiri için
âyetlerin nüzul sebeplerine, siyer, ahbar vo âsâra bakılarak kimlerin kasdolunduğu tahmin ve tevcih o- lunabilir, İsmail Habib böyle yap mayarak, ve yalnız Yâni Efendinin (Arisülkur’ an) adındaki vaaz kita bına bağlanarak (K avm ) kelimesi
nin tevcihinde bir kat’iyet kabul
eylemek suretile yanlışlığa düşüyor,
bu kadarla da kalmayarak, âyet
tercümesinin başına hitap mevridi- ni yine kesin olarak ilâve eylemek suretile mefhumu tağyir eyliyor.. Tevbe. ve maide sûrelerinden aldığı iki âyet hakkında şöylece bir ba talı ilâve ve anlayış ileri sürüyor: ( — Araplara hitaben, eğer siz em- rolunduğunıız gazaya çıkmazsanız
Allah sizin yerinize sizden olmayan
başka bir kavmi ikame edecektir.
- Arapların yerine geçecek o başka kavmin vasıfları da anlatılarak - Allah öyle bir kavm getirecek ki, onları sever, onlar da Allahı se - ver. Onlar müminlere karşı mah-
viyetli, kâfirlere karşı
kahredici-sul Ekrem (Eğer onda hayır ola idi bizimle arkadaşlıktan ayrılmaz dı. Şükredin ki, şerlilerin şerlerin den kurtulduk) buyurdu. Görülü - yor k i ; âyetin hükmü resulün em-
muhalefet edenlerden dünya
ve ahret nimetlerinin kesilmesidir. Cihaddan kaçmalarına karşı d ü n yada onlara azap olarak yerlerine adi ve cehdi ikame edici başka kavm geleceğinin inzarıdır. Gelecek kav inin teşhisinde tefsirciler bir kaç ihtimalden babseylemişler ise de biç biri de Vâni Efendi ve ona is- tinad eyleyen İsmail Habib gibi kat’ î hüküm vermemişlerdir. Bun
an şöylece hülâsa eylemek kabildir: 1) Ebu Bekir, Ömer ve ashabı dırlar. Z ir a : Hayatlarında cemaat lerde resule yarılım eyledikleri gi bi ondan sonra dalâlet ve irtidada sapanlara karşı da cibad eylemiş lerdir. 2) Ansardır. Çünkü: Belde lerine hicret eden Peygambere mu avenette bulundular. 3) Yemen hal
kıdır. ReSUlullah; onların zamanı
saadeti eki yardımlarına işaret ey
lediği gibi Hazreti Ömer zamanı
¡fütuhatında dalıi çok yardımlan
lerdir. Onlar Allah yolunda sava- ¡görülmüştür. 4) Hazreti Ali ve
şırlar - âyetler gayet açıktır. O fa s ıd ır . Genç erkeklerden İslama
kavim Araptan başkadır. Miifessirle ¡İh giren, kızının zevci, manevî
rin bu hususta türlü fikirleri vardır, kardeşi ve bütün bayatı boyunca
Yâni Mehmet Efendi tefsirinde resulün tuttuğu yoldan ayrılmayan
«bu kavm ; Arap kavmine tam bir Ali ila ona tâbi olan Şişidir. 5)
mugayeretle mugayir bulunan Türk Ears halkıdıİt Çiifikü: Resul Ek - karnıidir» der. İşte mes’ele budur. rem ; Solman Parsî’yi metheylediği Halbu k i; bir âyette geçen (kavm) feibi İran halkını da «İman, Siirey- takdir ve tahmini için önce nü - J’a yıldızına asılmış olsa Farslılar- zfıl sebeplerine başvurulmak lâzım- öan bir cemaat herhalde oraya ka
dir. Esbabı nüzfıl başlı başına bir dar uzanıp alırlardı.» buyurmuş -
ilimdir. Ondan sfcnraMa evvel ve tur. 6) İran fütuhatında kadsiye
sonraki âyetlere hakmak,icabetler, günü büyük yararlıkları görülen
‘ RÜ”3S (2fîÇ ^fW ta kabilelerden onbin kişidir.
| IınmfyarSV lûgai, Bütün bunlar tahmin ve ihtimal
I
tâbiJt’yo terkiple- hudutlarım aşmamaktadırlar. Vânirin mânaları, fark Efendinin noktai nazarının dahi on-
_ ları birbirlerine ' ara ilâvesine mâııi yoktur. Fakat,
nazaran kuvvet birl'ni de (K a t’ iyet) e ulaştır-
dereceleri, hakikat vo mecaz olmak mağa imkân mevcut değildir. Ger-
Igibi edebî durumları gözönünde ?ek olanı, tavkaya yapışmak, emir-
! bulundurulmak, hadîsler, siyer ve ' ora uymak ve adaleti ikame eyle- !tarifWtf»lıi ihmal olunmamak iktiza " ’ ektir. İsmail Habib Kelim etüllam , I eylctf^jPilhassa, zamirlerin ınercile- yükseltmek ile hâkimiyet kurmağı*
r i n i T t bitapların muhatabım tâ - birbirine karıştırmak ve ikisi yindV pek dikkatli davranmak lâ -
zımgelir. Böyle yapılmadıkça, ter
cüme ve te fs ir ; şahsî görüş ve sap tanıştan ibaret kalır. İslâm usulün de ro’ y ile tefsir caiz değildir. ^>,v
sındaki umum ve husus farklarım unutmak sungtjjjş halayı şiddetlen diriyor. İs]ânım gaVesi; saltanat ve hâkimiyeti ik^ roedon e v v el; din ve
fevvuku ebedîleştirmek bakımından zerre kadar ehemmiyeti yoktur. Bi rinin bıraktığı yerden diğeri baş
lamış ve devam ettirmiş olabilir
ama, bu şeref İslâm camiasının-
dır, ve birinin şerefinde diğerleri
dahildir. IVygambere ve ondan
sonra ilk açtığı din yolunda müea- hedeye iştirak ve nusret eden her kavinin ve her ferdin bu tebşirden hissesi vardır. Ve yine ayni suret
le, âyetin tehdidinde mümasil ve
müşabih hareketlere kıyamete ka - dar ciir’ et edecekler dahi dahildir. Terğip ve tebşir gibi terhip ve enzar da şâmil ve umumîdir. Öyle
olunca; âyetlerin ifa«a eylediği
müjde ve mefharetten asırlardan -
beri islâmm sıyrılmış kılıcı olan
Türk kavminin hissesi pek büyük
tür, ama bu nasibinde inhisar ve
teferriid yoktur. hidayeti neşir rapla başlanm
cem , süslemiş liralarının
te-yazifeye A- b'aşarmış,