• Sonuç bulunamadı

Beş faktör kişilik kuramına göre muhasebe ve finansman öğretmenlerinin alan yeterliklerinin kişilik özellikleriyle ilişkisinin incelenmesi ve bir uygulama

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Beş faktör kişilik kuramına göre muhasebe ve finansman öğretmenlerinin alan yeterliklerinin kişilik özellikleriyle ilişkisinin incelenmesi ve bir uygulama"

Copied!
81
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BEŞ FAKTÖR KİŞİLİK KURAMINA GÖRE MUHASEBE VE FİNANSMAN ÖĞRETMENLERİNİN ALAN YETERLİKLERİNİN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİYLE

İLİŞKİSİNİN İNCELENMESİ VE BİR UYGULAMA (Yüksek Lisans Tezi)

Süleyman YILMAZ Kütahya-2018

(2)

T.C.

DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İşletme Anabilim Dalı

Yüksek Lisans Tezi

BEŞ FAKTÖR KİŞİLİK KURAMINA GÖRE MUHASEBE VE

FİNANSMAN ÖĞRETMENLERİNİN ALAN YETERLİKLERİNİN

KİŞİLİK ÖZELLİKLERİYLE İLİŞKİSİNİN İNCELENMESİ VE

BİR UYGULAMA

Danışman:

Dr. Öğr. Üyesi Metin ÇALIK

Hazırlayan: Süleyman YILMAZ

(3)

Kabul ve Onay

Süleyman YILMAZ’ın hazırladığı “Beş Faktör Kişilik Kuramına Göre Muhasebe ve Finansman Öğretmenlerinin Alan Yeterliklerinin Kişilik Özellikleriyle İlişkisinin İncelenmesi ve Bir Uygulama” başlıklı Yüksek Lisans tez çalışması, jüri tarafından lisansüstü yönetmeliğinin ilgili maddelerine göre değerlendirilip oybirliği / oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

.../.../2018

Tez Jürisi İmza

Kabul Red

Doç. Dr. Niyazi KURNAZ

Dr. Öğr. Üyesi Metin ÇALIK (Danışman)

Dr. Öğr. Üyesi Mustafa ARI

Doç. Dr. Ayhan KAHRAMAN Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü

(4)

Yemin Metni

Yüksek lisans tezi olarak sunduğum “Beş Faktör Kişilik Kuramına Göre Muhasebe Finansman Öğretmenlerinin Alan Yeterliklerinin Kişilik Özellikleriyle İlişkisinin İncelenmesi ve Bir Uygulama” adlı çalışmamın, tarafımdan bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve yararlandığım kaynakların kaynakçada gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmış olduğunu belirtir ve bunu onurumla doğrularım.

.../.../2018 Süleyman YILMAZ

(5)

Özgeçmiş

Eskişehir Şehit İlker Karter Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Öğretmeni Süleyman Yılmaz 1986 doğumludur. Aksaray ili Ortaköy ilçesinde; Kızılay İlkokulu, İstiklal Ortaokulu ve Ortaköy Çok Programlı Lisesini tamamladı. Gazi Üniversitesi Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesini bitirdikten sonra 2014 yılında Dumlupınar Üniversitesi İşletme Anabilim Dalı Muhasebe Finansman Programında Tezli Yüksek Lisans Öğretimine başladı. Şuan hala Öğretmenlik görevini sürdürmektedir.

(6)

ÖZET

BEŞ FAKTÖR KİŞİLİK KURAMINA GÖRE MUHASEBE VE FİNANSMAN ÖĞRETMENLERİNİN ALAN YETERLİKLERİNİN KİŞİLİK

ÖZELLİKLERİYLE İLİŞKİSİNİN İNCELENMESİ VE BİR UYGULAMA YILMAZ, Süleyman

Yüksek Lisans Tezi, İşletme Ana Bilim Dalı Tez Danışmanı: Dr. Öğr. Üyesi Metin ÇALIK

Mayıs, 2018, 66 sayfa

İnsanların birbirlerinden farklı olduğu varsayımı ile insanların yaşadığı kültür, kalıtım çevre, yaşantı ve gelenek görenek gibi değişkenler insanların farklı özelliklerde ve birbirlerinden farklı olmalarına neden olmaktadır. Bu durum da insanların karşılaştığı durumlar karşısında farklı tepkiler ve davranışlar göstermesine neden olmaktadır. Bu araştırmanın amacı beş faktör kişilik kuramına göre kişilik boyutları olan; yumuşak başlılık, dışadönüklük, deneyime açıklık, sorumluluk ve duygusal denge olguları baz alınarak farklı özelliklerde ve farklı kültürde yaşayan ve çalışan Muhasebe ve Finansman Öğretmenlerinin Alan Yeterliklerine sahip olma üzerindeki etkisinin incelenmesidir. Milli Eğitim Bakanlığının, Muhasebe ve Finansman Öğretmenleriyle ilgili olarak belirlemiş olduğu özel alan yeterlikleri baz alınarak oluşturulan 87 soruluk anket ve Prof. Dr. Hasan BACANLI’nın geliştirmiş olduğu 40 soruluk beş faktör kişilik testi Ankara, Eskişehir ve Kütahya illerinde Mesleki Teknik Anadolu Liselerinde görev yapan 195 öğretmene uygulanarak veriler toplanmıştır.

Yapılan çalışmalarda kişiliğin bazı boyutları yüksek çıkan bireylerde kendi alanlarıyla ilgili farklı konularda birbirlerinden daha başarılı olduğu kanıtlanırsa daha geniş düzeyde hangi alanın hangi kişilik özelliğine sahip bireyler tarafından verilmesi gerektiği ortaya çıkarak daha verimli iş bölümü yapılabileceği düşünülebilir.

Anahtar Kelimeler: Kişilik, Kişilik Özellikleri, Beş Faktör Kişilik Testi, Muhasebe ve Finansman Öğretmenlerinin Kişilik Özellikleri.

(7)

ABSTRACT

INVESTIGATION ON THE PERSONAL CHARACTERISTICS OF FIELD QUALIFICATIONS OF ACCOUNTING AND FINANCE TEACHERS ACCORDING TO FIVE FACTOR PERSONALITY AND AN APPLICATION

YILMAZ, Süleyman

Master Thesis, Deparment of Business Administration Thesis Advisor: Asst. Prof. Üyesi Metin ÇALIK

May, 2018, 66 pages

With the assumption that people are different from each other, variables such as culture, hereditary factors, environment, tradition and life which people lead influence their characteristics and differ them from each other. This also causes people to react differently to the situations they face. The five factors of this research are personality dimensions according to personality theory. The purpose of this study is to examine the effect of accounting and finance teachers who have different characteristics and working conditions in different cultures based on the field qualifications, introversion, extroversion, experiential openness, responsibility and emotional balance. A questionnaire consisting of 87 questions and a questionnaire prepared by the Ministry of National Education based on the special field qualifications determined by the Accounting and Finance Teachers. A 40-question, five-factor personality test developed by Dr. Hasan BACANLI was used to collect data from 195 field teachers working in Vocational Technical Anatolian High Schools in Ankara, Eskişehir and Kütahya provinces and.

The past research showed that individuals with high dimensions of personality are more successful than others in their respective fields, it can be thought that more efficient work division can be made by revealing which field should be given to what type of individuals with regards to personality characteristics on a broader scale.

Key words: Personality, Personality Traits, Five Factor Personality Test, Accounting and Finance Personality Traits of Teachers.

(8)

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET ... v ABSTRACT ... vi İÇİNDEKİLER ... vii TABLOLAR LİSTESİ ... x ŞEKİLLER LİSTESİ ... xi KISALTMALAR ... xii GİRİŞ ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM KİŞİLİK KAVRAMI VE KURAMLARI 1.1. KİŞİLİK KAVRAMI ... 3

1.1.1. Kişiliğin Oluşumunda Etkili Olan Faktörler ... 5

1.1.1.1. Aile Faktörü ... 5

1.1.1.2. Kalıtımsal Faktörler ... 6

1.1.1.3. Sosyal ve Kültürel Faktörler ... 7

1.2. KİŞİLİĞİN BİLEŞENLERİ ... 8 1.2.1. Yetenek ... 8 1.2.2. Karakter ... 9 1.2.3. Mizaç ... 10 1.3. KİŞİLİK KURAMLARI ... 10 1.3.1. Psikanalitik Kuram ... 10

1.3.2. Ayırıcı Özellikler Kuramı ... 17

1.3.2.1. Gordon W. Alport’un Kişilik Yaklaşımı ... 18

1.3.2.2. Hans J. Eysenck’ın Kişilik Yaklaşımı ... 19

1.3.2.3. Henry Murray’ın Kişilik Yaklaşımı ... 19

1.3.2.4. Raymond B. Cattel’in Kişilik Yaklaşımı ... 20

1.3.2.5. Robert R. McCrea ve Paul T. Costa’nın Beş Faktör Kişillik Modeli ... 21

İKİNCİ BÖLÜM BEŞ FAKTÖR KİŞİLİK KURAMI, ÖZELLİKLERİ, BOYUTLARI VE MUHASEBE VE FİNANSMAN ÖĞRETMENLİĞİ 2.1. BEŞ FAKTÖR KİŞİLİK KURAMININ ÖZELLİKLERİ VE BOYUTLARI 24 2.1.1. Tanımı ve Özellikleri ... 24

2.1.2. Beş Faktör Kişilik Kuramının Boyutları ... 25

2.1.2.1. Duygusal Denge(Nevrotizm) ... 25

(9)

2.1.2.3. Deneyime Açıklık ... 26

2.1.2.4. Yumuşak Başlılık ... 26

2.1.2.5. Sorumluluk ... 26

2.2. MUHASEBE VE FİNANSMAN ÖĞRETMENLİĞİ ... 27

2.2.1. Ülkemizde Muhasebe ve Finansman Eğitimi ... 30

2.3. MUHASEBE VE FİNANSMAN ÖĞRETMENLİĞİ ALAN YETERLİKLERİ VE BEŞ FAKTÖR KİŞİLİK KURAMI ... 31

2.3.1. Muhasebe ve Finansman Öğretmenliği Alan Yeterliklerinin Beş Faktör Kişiliğin Dışadönüklük Boyutuyla İlişkisi ... 32

2.3.2. Muhasebe ve Finansman Öğretmenliği Alan Yeterliklerinin Beş Faktör Kişiliğin Duygusal Denge Boyutuyla İlişkisi ... 32

2.3.3. Muhasebe ve Finansman Öğretmenliği Alan Yeterliklerinin Beş Faktör Kişiliğin Deneyime Açıklık Boyutuyla İlişkisi ... 33

2.3.4. Muhasebe ve Finansman Öğretmenliği Alan Yeterliklerinin Beş Faktör Kişiliğin Yumuşak Başlılık Boyutuyla İlişkisi ... 34

2.3.5. Muhasebe ve Finansman Öğretmenliği Alan Yeterliklerinin Beş Faktör Kişiliğin Sorumluluk Boyutuyla İlişkisi ... 35

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM BEŞ FAKTÖR KİŞİLİK KURAMINA GÖRE MUHASEBE VE FİNANSMAN ÖĞRETMENLERİNİN ALAN YETERLİKLERİN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİYLE İLİŞKİSİNİN İNCELENMESİ VE BİR UYGULAMA 3.1. ARAŞTIRMAYA AİT GENEL BİLGİLER ... 37

3.1.1. Çalışmanın Konusu ... 37

3.1.2. Çalışmanın Amacı ... 37

3.1.3. Çalışmada Kabul Edilen Varsayımlar ... 38

3.1.4. Çalışmaya İlişkin Sınırlamalar ... 38

3.1.5. Çalışmanın Muhasebe ve Finansman Eğitimine Katkısı ... 38

3.1.6. Araştırmanın Yöntemi ... 39

3.1.7. Araştırmanın Evreni ve Örneklemi ... 39

3.1.8. Araştırmanın Veri Toplama Araçları ... 39

3.1.8.1. Beş Faktör Kişilik Testi ... 40

3.1.8.2. Muhasebe ve Finansman Öğretmenlerinin Alan Yeterlikleri Anketi ... 40

3.1.9. Verilerin Analizi ... 40

3.1.10. Araştırmanın Hipotezleri ... 41

3.2. ARAŞTIRMA BULGULAR ... 41

3.2.1. Araştırmanın Geçerliği ve Güvenilirliği ... 41

3.2.2. Demografik Bulgular ... 41

(10)

3.2.4. Cinsiyetle ile Muhasebe ve Finansman Öğretmenliği Alan Yeterlikleri

Arasındaki İlişki ... 42

3.2.5. Eğitim Düzeyi ile Muhasebe ve Finansman Öğretmenlerinin Alan Yeterliklerinin Alt Boyutları Arasındaki ilişki ... 43

3.2.6. Eğitim Düzeyi ile Beş Faktör Kişilik Testi Arasındaki ilişki ... 44

3.2.7. Muhasebe ve Finansman Öğretmenliği Alan Yeterliklerinin Alt Boyutlarının Birbirleriyle Olan İlişkilerin İncelenmesi ... 45

3.2.8. Beş Faktör Kişilik Kuramının Boyutlarının Birbirleriyle Olan İlişkilerin İncelenmesi... 47

3.2.9. Beş Faktör Kişilik Testinin Alt Boyutları ile Muhasebe ve Finansman Öğretmelerinin Alan Yeterlikleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi ... 48

SONUÇ VE ÖNERİLER ... 51

EKLER ... 54

KAYNAKÇA ... 61

(11)

TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa Tablo 1.1: Erikson'un Psikososyal Gelişim Evreleri Kuramı ve Karşılık Gelen Kimlik

Duygusu ... 12 Tablo 1.2: Jung'un İki Boyutlu Kişilik Tipolojisi ... 14 Tablo 1.3: Cattel'in 16 Kişilik Faktörü ... 21 Tablo 2.1: Mesleki Teknik Anadolu Lisesi, Anadolu Meslek Programı Muhasebe ve

Finansman Alan Dersleri ... 29 Tablo 3.1: Örneklemdeki Katılımcıların Frekansları ve Yüzdelik Dağılımları ... 41 Tablo 3.2: Örneklemdeki Bireylerin Yaşlara Göre Dağılımı ... 42 Tablo 3.3: Cinsiyet ile Beş Faktör Kişilik Testi Arasındaki İlişkinin Spearman

Korelasyon Analizine Göre İncelenmesine ... 42 Tablo 3.4: Cinsiyet ile Muhasebe Öğretmenlerinin Alan Yeterlikleri Arasındaki

İlişkinin Spearman Korelasyon Analizine Göre İncelenmesine ... 43 Tablo 3.5: Muhasebe ve Finansman Öğretmenliği Alan yeterlikleri ile Örneklemin

Eğitim Durumu Arasındaki ilişkinin Spearman Korelasyon Analizine Göre İncelenmesi... 44 Tablo 3.6: Örneklemdeki Beş Faktör Kişilik Testi ile Öğrenim Durumları Arasındaki

İlişkinin Spearman Korelasyon Analizine Göre İncelenmesine ... 45 Tablo 3.7: Muhasebe Öğretmenlerinin Alan yeterlikleri Maddelerinin Birbirleriyle Olan İlişkisinin Spearman Korelasyon Analizine Göre İncelenmesine ... 45 Tablo 3.8: Beş Faktör Kişilik Testinin Ana Faktörlerinin Kendi İçlerindeki Korelasyon

Değerleri ... 47 Tablo 3.9: Beş Faktör Kişilik Testinin Alt Boyutları ile Muhasebe ve Finansman

Öğretmelerinin Alan yeterlikleri Arasındaki İlişkinin Spearman Korelasyon Analizine Göre İncelenmesi ... 48

(12)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Sayfa Şekil 1.1: Klasik Koşullanma Şeması ... 15 Şekil 1.2: Bandura'nın Biliş, Çevre ve Davranış Etkileşim Modeli ... 16

(13)

KISALTMALAR ABD Amerika Birleşik Devleti

BFKT Beş Faktör Kişilik Testi MEB Milli Eğitim Bakanlığı

MFÖ Muhasebe ve Finansman Öğretmenliği MTAL Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi TTEF Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi

(14)
(15)

GİRİŞ

Eğitim-Öğretimin önemli aktörlerinden biri, öğretmenlerdir. Çağdaş öğretim yaşamında öğrenci merkezli eğitim baz alındığında öğretmenin görevi, bilgiyi doğrudan aktaran değil, öğrencinin bilgiye ulaşmasını; yaparak yaşayarak deneyiminden öğrenmesini ve öğrenilen bilginin yaşamında kullanılmasını sağlamaktır. Bu kapsamda öğretmenlerin kişilik yapılarının kendi alanı ile ilgili gerekli olan özel alan yeterliklerine ve alan bilgisine etkisinin olup olmadığının araştırılması, eğitim ortamının daha verimli olmasını ve eğitimin kalitesinin artırılması açısından önem arz etmektedir. Son yıllarda yapılan birçok araştırmada iş değerleriyle beş faktör kişilik özelliklerinin ilişkisi araştırmalara konu olmaktadır. Sonuç olarak, hangi kişilik özelliklerine sahip muhasebe öğretmenlerinin alan yeterliklerindeki başarısı alan bilgisi üzerinde etkili olduğu düşünülerek bu çalışmanın yapılmasına karar verilmiştir.

Her bireyin yaşadığı ortam, kültür, genetik farklılıklar gibi değişkenler bütün insanlar arasında farklılıklar oluşturduğu gibi aynı branştaki öğretmenlerin aynı öğretim programlarını uygulasalar da, aynı derse girseler de, farklı öğrenmelerin oluşmasına sebebiyet vermektedir. Bazı gruplar belli bir üniteyi daha iyi öğrenmekte, başka bir grup ise aynı konuyu öğrenemeden geçebilmekte olduğu için öğretmenler arası bu bireysel farklılıkların sebeplerinin alan bilgisine etkisinin ne düzeyde olduğu araştırılmaya çalışılmıştır. Kişisel farklılıklar eğitim ortamına olumlu da yansıyabilmekte olumsuz da yansıyabilmektedir. Örneğin dışadönük bireyler insanlar arasında sosyal ve kendini ifade edebilen, sosyal hayatta başarılı bireyler olduğundan, öğretim ortamında öğrencilerle iletişimi ve uyumu da kuvvetli olacağından alanında yeterliliği yüksek olan öğretmenler içedönük ya da içine kapalı öğretmenden daha başarılı bulunulacaktır. Öğretmenlerin kişilik özellikleri ne derece farklı olsa da belli bir standardın oluşturulması Muhasebe ve Finansman eğitiminde öğrenilmesi gereken bilginin azami düzeyde öğrencilere aktarılmasının sağlanması gerekmektedir. Kişilik özelliklerindeki bu farklılıklar öğrenmeyi engellememelidir. Bu çalışmada veriler anket yöntemiyle toplanmış ve SPSS 23.0 programında veriler analiz edilmiştir. Kişiliğin boyutlarıyla muhasebe öğretmenlerinin alan yeterlikleri arasında ilişki araştırılmıştır.

(16)

BİRİNCİ BÖLÜM

(17)

1.1. KİŞİLİK KAVRAMI

Kişilik kavramına ilişkin sosyoloji, hukuk ve psikoloji gibi farklı bilim dallarında farklı tanımlamalar bulunmaktadır. Kişiliği tanımlarken farklı yazarlar kültürel yapıyı, yaşantıyı, çevreyi ve biyolojik duruma dayanan faktörleri baz alarak bazı tanımlamalar yapmışlardır. Kişilik kuramcılarının, kişilik psikologlarının hangi konular üzerinde durmaları gerektiği konusunda farklı görüşler vardır. Bunlardan birisi bilinçaltı mekanizmalarından bahsederken diğeri öğrenme öykülerine, bir diğeri ise insanların düşüncelerini nasıl düzenlediklerine dikkat çekmektedir (Burger, 2006:35).

Mizaç ya da huy, günlük yaşantı içinde kişiye özgü, oldukça sınırlı, belirli duygusal tepkilerin nitelik ve nicelik bakımından değişmesidir. Genel olarak kişilikle eş anlamla da kullanılan sözcük karakterdir. Karakter, kişiye özgü davranışların bütünü olup, insanın bedensel, duygusal ve zihinsel etkinliğine çevrenin verdiği değerdir (Köknel, 1985:21).

Gerçekte kişiliğin bir yanı, insanın öteki kişilerle ilişkilerinde aldığı tavır, gösterdiği davranış, başka bir deyişle, taktığı maskedir. Çevresiyle sürekli ilişkide olan insan, çoğu kez duygularına, düşüncelerine, tutum ve davranışlarına olduklarından değişik biçim vermeye çalışır. Kimi insanlarda bu durum süreklidir; kimisi yerine göre değişik görünmek ister. Böylece sürekli ya da zaman zaman takılan bir maskenin arkasına sığınarak, insan kendisini istediği ya da istendiği gibi göstermeye çabalar. O halde kişilik kavramı, bireyin başkalarıyla kurduğu ilişkilerdeki tepkiyi ve kendini gösterme biçimini de içermektedir (Köknel, 1985: 22).

Kişilik bireyin kendisinden kaynaklanan tutarlı davranış kalıpları ve kişilik tutarlı davranış kalıpları ve kişilik içi süreçler olarak tanımlanabilir. Öncelikle bu tanımda iki durum vardır birincisi tutarlı davranış göstermektir. Yani okulda hırslı bir öğrencinin sporda da hırslı olması veya bugün sosyal olan bir insanın yarında sosyal olması gibi tutarlı davranışlar göstermesi. Çalıştığı ortamdan rekabetçi olan bir insanın bir yarışmada da rekabetçi olması onun tutarlı davrandığını gösterir. Bu durum onun kişiliğini açıklamada kullanılabilir (Burger, 2006: 23).

Kişiliği açıklamada ikinci olarak kişilik içi süreç olarak insanın duyguları, hissettikleri duygularımızı etkileyen duyuşsal ve bilişsel süreçlerinin tamamını kapsayan bir durumdur. Bazı kuramcılar bazı duygu durumlarında ortak davranış

(18)

sergilediğimizi savunmuşlardır. Örneğin korku, kaygı, üzüntü gibi durumlarda aydı duyguları yaşamakta olduğumuzu savunmuşlardır. Bu süreçler dışında da insanın kişiliğini etkileyen süreçler vardır. Örneğin ailenin yetiştirme durumları ve çevre yaşantıları da insanın kişiliğini oluşturmada etkilidir. Kişiliği etkileyen diğer bir faktör ise kültürdür. Yapılan araştırmalarda farklı kültürlerdeki insanların belirgin bazı özellikleri vardır. Örneğin Avrupa ülkelerinde ve ABD’de görülen bireyci kültürler, bireysel gereksinim ve başarılara çok önem verir. Bu kültürdeki insanlar, kendilerini bağımsız ve eşsiz olarak görür. Bunun tam tersi olan kollektif kültürlerde insanlar; aile, kabile ya da ulus gibi daha büyük bir gruba ait olma isteğindendir. Bu insanlar rekabetten çok işbirliğine önem verirler. Bireysel başarılardan çok grup başarısından tatmin olurlar (Burger, 2006: 35).

Buradan çıkan sonuç: Batı ülkelerinde insanlar öz saygılarının yüksek olduğu ve kendilerini diğer insanlardan eşsiz ve farklı olduklarını ve kendi başarılarını her şeyden önde görürler. Doğu kültürlerinde ise birlikte yaşama kültürü bir gruba ait olma hissinden kaynaklanan durumu birlikte olmanın ve yaşamanın daha önemli olduğunu düşünürler. Bu durumda insanların kültürlerinden kaynaklanan farklılıklardır ve kişiliği etkileyen önemli bir unsurdur (Burger, 2006: 23).

Kişiliğin öğrenme ile oluştuğunu ileri sürenlere göre insanın kişiliği, yaşadığı süre içinde kendi tecrübelerinin sonucunda meydana gelir. Küçüklüğünden itibaren insan, yetiştiği çevre içinde davranışlarına gösterilen tepkilere göre kişilik özellikleri geliştirmektedir. İnsan, yetiştiği ortam içinde sakin ve ağırbaşlı olduğunda kendisinin veya bu davranışları gösteren diğer insanların ödüllendirildiğini görüyorsa bu davranışı benimser. Saldırgan ve kızgın davranışlar cezalandırılıyorsa bu davranışlardan kaçınır. Yani ödüllendirmeye veya cezalandırmaya göre davranışlarını düzenler ve onaylanacak özellikler benimser. Bu görüşte, sosyal çevrenin insanın davranışını ve kişilik özelliklerini belirleyen bir etken olduğu anlayışı hakimdir (Fırat vd., 2005: 167).

Gerçekte kişiliğin bir yanı, insanın öteki kişilerle ilişkilerinde aldığı tavır, gösterdiği davranış, başka bir deyişle, taktığı maskedir. Çevresiyle sürekli ilişkide olan insan, çoğu kez duygularına, düşüncelerine, tutum ve davranışlarına olduklarından değişik biçim vermeye çalışır. Kimi insanlarda bu durum süreklidir; kimisi yerine göre değişik görünmek ister. Böylece sürekli ya da zaman zaman takılan bir maskenin

(19)

arkasına sığınarak, insan kendisini istediği ya da istendiği gibi göstermeye çabalar. O halde kişilik kavramı, bireyin başkalarıyla kurduğu ilişkilerdeki tepkiyi ve kendini gösterme biçimini de içermektedir (Köknel, 1985: 21).

1.1.1. Kişiliğin Oluşumunda Etkili Olan Faktörler

Kişilik çok fazla tanımı olan bir kavramdır. Ondan dolayı da kişiliği oluşturan çok fazla faktör bulunmaktadır. Bir bireyin kişiliği tanımlanırken geçmiş yaşantıları, gelecekle ilgili planları ve şu an içinde bulunulan zaman gibi kültür, kalıtımsal faktörler kişiliğin oluşumunda etkili olan faktörlerdendir. Kişilik, doğuştan gelen faktörlerin yanında ve çevresinde etkisi önemli ölçüde kişiliği etkilemekte yani bireyin içinde bulunduğu toplum bireyin bazı davranışları öğrenmesine veya kazanmasına neden olmaktadır. Kişilik insanların dış dünyayla olan etkileşimi sonucunda oluşur. Kalıtsal özellikler ve çevre bireyin kişiliğini oluşturan ve kişiliği farklılaştıran faktörlerdir. Bazı insanlar yetenekleriyle bazıları zekasıyla, bazıları sosyal yönüyle farklılık gösterir. Kişilik oluşumu doğuştan ölüme kadar devam eden bir süreçtir. Kişiliğin oluşmasında alınan eğitim yaşantılardan elde edilen deneyimler ve öğrenmelerde kişiliği etkileyen diğer faktörlerdir. Yani sonuç olarak kişiliği etkileyen çok fazla ve farklı değişkenler vardır. Bunlar belli başlı başlıklar altında ele alınacaktır (Girgin, 2007:44).

1.1.1.1. Aile Faktörü

Bireyin dünyaya geldiği aile ve ailedeki diğer bireylerle olan münasebet, kişiliğin oluşumunda büyük bir etkisi vardır. Ebeveynler aile içerisinde adaletli bir durum oluşturup düşünce ve davranışlarda zorlama sergilemediklerinde, bireyin sağlıklı aile ortamda yetişen bireyler bunun sonucunda daha tarafsız düşünebilmekte ve daha akıllı davranmaktadırlar. Zamanla yaşantılarında daha etkin olduğu, kolay iletişim kurduğu saptanmıştır. Ebeveynlerin bazı durumlara verdikleri tepkileri, bireylerin bazı davranışlarını pekiştirirken, bazı davranışlar için de cesaretlerini ve özgüvenlerini yitirmelerini sağlayarak bazı alışkanlıkların ve değerlerin öğrenilmesine yardımcı olurken bazı davranışların da öğrenilmesine engel olmaktadır (Bozkurt, 2006:97).

Aile insan ilişkilerinin sahnelendiği bir yer olarak düşünülebilir. Çocuk bu ortamda insan ilişkilerini bütün yönleriyle gözlemler. İnsan ilişkilerini belirleyen anlaşma, uzlaşma işbirliği yapma ve uzlaşmacı tavırları bu ortamda kazanır. Çekişme,

(20)

kavga ve anlaşmazlıkları da ailede öğrenir. Bunun yanında çocuk iyi bir gözlemcidir aile içi bireylerin davranış ve tutumlarını inceler. Sonuçlar çıkarı, tepki verir. Sonuç olarak olumlu davranışların sergilendiği ailelerde sağlıklı bireyler yetişir (Yörükoğlu, 2011:85).

Anne ve babanın çocuklarını sevmesi ve ona saygı göstermeleri, onun da diğer insanlara karşı saygı göstermesini ve onları sevmesini sağlar. Görüldüğü gibi ailenin gösterdiği davranış çocukta kişiliğinin oluşmasına etki etmektedir (Yavuzer, 1995:93).

Sağlıklı ve güvenli bir aile ortamında saygı, sevgi ve anlayış içerisinde olan bir aile ortamı bireyin olgunlaşmasını, kendine olan öz güvenini geliştirir. Ailede anlayış gören bireyin hoşgörü duygusu gelişir ve bu duygu onun kişiliğinde bu özelliğinin oluşmasını sağlar. Anne babasını örnek alan çocuğun cinsel kimliği de oluşmaya başlar. Aile içinde örnek aldığı davranışlar onun toplum içindeki davranışlarını da etkiler. Sevilirken sevmeyi, bencilken fedakârlık yapmayı ve paylaşmayı, anne babasının birbirlerine olan sevgi ve muhabbetlerine bakarak anne baba olma davranışını kazanır. Doğuştan gelen durumlar dışında bir çocuğun sağlığını ve ruhsal durumunu belirleyen etkenlerden biri de ailedir. Ailedeki kavga, çatışma, aldatma, küslükler, içki, kumar ve işsizlik gibi durumlar kişilik oluşumunu ve ruhsal durumunu olumsuz etkiler. Bu tür çocuklarda güvensizlik, eziklik ve sevgisizlik duyguları gelişir ve bu duygular davranışa yansır (Yörükoğlu, 2011:85).

1.1.1.2. Kalıtımsal Faktörler

İnsan özelliklerinin bir sonraki nesillere aktarılması olayıdır. Zihinsel durumlar, zeka zihinsel sorunlar kalıtımsal ve kişiliği etkileyen faktörler arasında yer alır. Birçok davranışın altında kalıtım olduğu ve bireylerin psikolojik durumunun önemli bir sebebi olarak da kalıtım olduğu görülmüştür. Bireyin doğuştan getirdiği kalıtımsal özellikler bireyden bireye göre değişiklik göstermektedir. Davranışın ortaya çıkmasında bireyin zihinsel özellikleri, yerel ya da coğrafi özellikler önemli bir durum iken; değerlerin oluşmasında, hedeflerin belirlenmesinde ve inanç sisteminin oluşmasında bireyin getirdiği kalıtımsal faktörler tek başına çok fazla belirleyici değildir (Bozkurt, 2006:97).

(21)

İnsan doğuştan bazı potansiyel özelliklerle dünyaya gelir. Bunlar anne ve babanın genlerinde bulunan özelliklerdir ve onlara da daha önceki nesillerden intikal etmiştir. Yani ırsiyetle insana intikal eden özelliklerden vardır. Genetik alanından yapılan çalışmalar bu konuda yeni bilgiler kazandırmaya devam etmektedir. İnsana hangi özelliklerin ne kadarının geçtiğini açık olarak bilmek henüz mümkün değildir. Bedene ait ve ruhsal olan bazı özelliklerin ırsiyetle geçtiği kabul edilmektedir. Kalıtımla gelen potansiyel özellikler çevre şartlarına göre ya tam olarak gelişir ya da tam olarak gelişemez. Bir kısmı da şartların elverişli olmamasından örtülü kalır. İnsanın kişiliği doğuştan getirdiği özellikler ve çevreden aldığı özelliklerin bir bütün haline gelmesiyle oluşmaktadır (Fırat vd., 2005:167).

Günümüzde doktorlar bir sonraki nesilde genleri nasıl değiştirebiliriz ve sonraki nesillere bunu nasıl aktarabiliriz, diye düşünmekte ve bununla ilgili epigenetik isimli bilim dalıyla ilgilenmektedirler. Örneğin damgalama yönteminde kalıtımsal olarak bir genin annemizden mi yoksa babamızdan mı geldiği bu yöntemde önemlidir (Moalem, 2015:17).

1.1.1.3. Sosyal ve Kültürel Faktörler

Bireyler dünyaya yaşadıkları toplumun kültürü içinde yaşantılarına başlarlar. Bu yaşantı bireyin kişilik gelişimi üzerinde sürekli bir etki oluşturmaktadır. Bireylerin kişilik oluşumunu doğuştan getirdikleri kalıtımsal faktörler ve çevre etkilidir. Bireyin kişiliğini etkileyen yaşadığı çevre içerisinde bireylerin kişiliğini en fazla etkileyen faktör bireylerin içinde bulundukları toplumun sosyal ve kültürel faktörlerdir. Her bireyin kişiliği kendi kültürü tarafından şekillendirilir (Bozkurt, 2006:97).

Bir insanın düşünce yapısını diğer insanlarla olan ilişkisi etkiler. İnsanın insanla olan ilişki evrenin yapısıyla belirlenir ve değişir. Diğer yandan topluma ait politik geleneklerde oluşur. Toplu yaşamanın gereği olarak birey toplumsal değerlerden etkilenir. Toplu yaşama ihtiyacı insanlar arasındaki ilişkileri belirler. İnsan çevresindeki zorluklara karşı geliştirdiği en değerli araç ruhtur ve ruhu özü de tolu yaşamanın gerekliliğiyle kaynaşmıştır. Toplumsal yaşam bir zorunluluk olmuştur. Çünkü insan varlığını birlikte yaşama ve iş bölümü sayesinde sürdürebilir. Yani medeniyet tek başına oluşamaz, iş bölümü yaptıkça medeniyetler kurulmuş ve ilerlemişlerdir. İnsan karakterinin en önemli parçası olarak kabul ettiğimiz yapılar insanın toplumsal

(22)

ihtiyaçlarından kaynaklanan şartların temininden meydana gelir. Bu durum kişini yapısına şekil verir. Örneğin bir karakterin iyi ya da kötü oluşuna toplumun bakış açısı karar verir (Adler, 2004:23-39).

İnsanların birlikte yaşama zorunluluğundan sosyal sistem ortaya çıkmıştır. Bireyin grup hayatı, örf ve adet, değerler, maddi kültür obje ve simgelerinden bir kültür sistemi oluşturulmasına sebep olurlar. Daha sonra diğer bireyler tarafından uyarılmaya ve yönlendirilmeye sevk edilirler. Bulundukları toplum onları çeşitli rollere ve kültür kalıplarını öğrenmeye yönlendirirler çevreye uyum sağlamak için birey bunları öğrenmek zorunda kalır. Kısacası toplum belirli tipte insanlar olmaya zorlar bireyleri (Adler, 2004:23-39).

Birey fiziki çevrenin değil, sosyal çevreninde etkisi altında kalır; toplumda yaşanan olayları, değerleri ve kuralları öğrenir. Çevreye olan uyumu bu şekilde gelişir ve değişir. Yani çevrenin etkisinde kalır bazen de çevrenini etkiler. Yani içinde bulunduğu toplumdan etkilenerek gelişir ve toplumsal değerler içinde yaşantısını sürdürür (Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı, 1989:3).

Belli bir toplumsal yapı içinde yaşayan her bireyin kişiliğini etkileyen faktörler bireyden bireye farklılık göstermekte yani bireylerin eşit şartlara sahip olmadıkları bilinir. Bireye ailenin sunduğu eğitim imkanı, sundukları yaşam standartları, dini inançları gibi farklı durumlar kişiliğin oluşumunda farklılıklar oluşturmaktadır. Örneğin zengin bir ailede dünyaya gelen bir bireyin aldığı eğitim ailenin sunduğu imkanlar neticesinde iyi bir konuma gelebilecekken alt gelir seviyesinde olan bir ailede dünyaya gelen bir bireyin yaşam standartları farklı olacağından kendine uygun bir konum alacaktır yaşantısında (Şimşek vd., 1998:16-17).

1.2. KİŞİLİĞİN BİLEŞENLERİ

1.2.1. Yetenek

Yetenek; istidat, kabiliyet şeklinde de ifade edilmektedir. Doğuştan gelen özelliklerimizdendir. Bazı yeteneklerimiz ölçülebilirken -örneğin güzel resim yapabilmek gibi- bazı yetenekler ise uygun koşullar oluşmadığından ortaya çıkamamakta ama doğuştan yatkın olsak da iyi bir eğitimle yeteneklerimiz

(23)

geliştirilebilir. Bu tip yeteneklerin gelişmesi bireyde özgüven duygusunun gelişmesine katkı sağlar. Bazı yeteneklerimiz zihinsel, bazıları ise fiziksel(bedensel) olabilir. Zihinsel yetenekleri yüksek olan bireyler daha hızlı ve farklı düşünerek bir durum karşısında problem çözme, analiz etme durumları yüksektir. Bedensel yetenekTe ise müzik resim spor vb. gibi alanlarda yetenekleri olanlar başarılı bir müzisyen ya da sporcu olabilmektedir (Girgin, 2007:58).

Bireyin yetenekli olduğu alanda ilgisinin azalması, istek, özlem, güdü gibi durumlar bu alanda ilgisizlik ya da ilgi göstermesi, başarı durumunun belirleyicisidir. Kişinin yaşam biçiminde, üretici olması yetenekli olduğu alanda başarılı olmasını sağlar. Bireyin getirdiği gizil güçleridir (Topses, 2003:123).

1.2.2. Karakter

Karakter çoğu zaman kişilikle aynı anlam ifade edecek şekilde kullanılsa da aslında kişiliğin sosyal ve ahlaki yönünü temsil etmektedir. Karakter duygusal olarak uzun süreçlerde yaşadıklarımızın bizde bıraktıklarıyla ilgilenir. İnsan kendi içinde bazı duyguları süzüp değerli hissettiklerimize başkaları tarafından da önem verilmesi gerektiğini düşünüp yaşantımızda uygular. Bu da karakterimizi oluşturur. Karakterde takdir görme, beğenilme ve olmak istediği kişinin davranışları karakteri şekillendirici etkendir. Mizaç ve yetenek doğuştan gelirken karakter sosyal yaşantı içerisinde gelişmektedir (Girgin, 2007:58).

Usal ve Kuşluvan’a göre, karakter kişinin doğuştan genlerinde taşıdığı ve çevrenin etkisiyle ortaya çıkma özelliği gösteren bir yapıdır. Karakter için biyolojik yapı, temeli oluşturur. Bireyin biyolojik yapısı, zekası bireye özgü olduğu için karakterlerde değişkenlik gösterir. Karakter kişiliğin ayrılmaz bir olgusudur. Kişiliğin değişebilir özelliği olmasına karşın karakterin görsel olarak değişmeyeceği ve sürekli olduğu ileri sürülmektedir. Kişiliği bir vücut olarak tasvir edersek kişilik vücut, karakter ise iskelet olarak tabir edilebilir. Bundan ötürü bu kavramlar birbiriyle karıştırılmakta ve birbirlerinin yerine kullanılmaktadır (Usal ve Kuşluvan, 2000:92).

(24)

1.2.3. Mizaç

Günlük hayatta birbiri yerine kullanılan mizaç ve karakter kavramlarının karşılıkları birbirinden farklıdır. Mizaç kişiliğin duygusal özellikleri ile kalıtımsal boyutunu oluştururken, karakter ise kişiliğin ahlaki ve sosyal boyutunu kapsamaktadır. Bireyin ortaya çıkan durumlarla ilgili duygusal ve ruhsal durumunu da katarak ortaya çıkan bu duruma alışma, tavır geliştirme ve kalıtımsal olarak getirdiği özelliklerin de etkisiyle ortaya koyduğu tutum davranış olarak da nitelendirilebilir (Yeni, 2015:7-8).

Mizaç; huy, yaratılış gibi kavramlar olarak da kullanmaktadır. Bazı araştırmacılar mizacın kalıtımsal olarak geldiği için sabit ve gelişmeyen yaşantılardan, öğrenmelerden etkilenmeyeceğini, kişiliğin bir bileşeni olarak da görmektedir. Sonuç olarak farklı mizaçtaki kişilerin aynı durum karşısında verdikleri duygusal tepki ve tavırlar da farklı olabilmektedir (Sevi, 2009:11-12).

1.3. KİŞİLİK KURAMLARI

Evrendeki en karmaşık yapıya sahip olan varlık insandır ve onu anlamak için birçok bilim adamı araştırma yapmıştır. Psikoloji alanında da insanın kişilik yapısıyla ilgili psikologlar yaklaşımlar oluşturmaya çalışmışlardır. Çoğu kuramcı kişilikteki farklılıkların sebeplerini, nasıl ortaya çıktığını araştırmışlardır. Bu çalışmalar da kişilik kuramlarının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Her kuram kişiliğin farklı bir boyutunu öne çıkarsa da insanın yapısını açıklarken çok fazla olguyla uğraşmak zorunda kalmışlardır (Burger, 2006:35). Kimi araştırmacı bilinç dışı durumları baz alırken bazıları zihinsel süreçleri, bazıların ise öğrenmesin süreç içerisindeki gelişimini baz almaktadır.

1.3.1. Psikanalitik Kuram

Psikanalitik kuramı, içgüdüler üzerine kurulmuş, biyolojik nitelikli bir psikoloji kuramı olup bu kuramın öncüsü Freud’dur. Psikanaliz yöntemiyle normal olmayan davranışları tedavi ederken, kişiliğin gelişimiyle ilgili açıklayıcı görüşler savunmuştur. İlk yaşantı yıllarındaki yaşantılar ve dürtüler insan davranışlarını etkilemekte ve gelişimin bilinç dışı dürtü ve içgüdüsel olarak ortaya çıktığını savunmaktadır. Bu durumu birbiriyle ilişki id, ego ve superego gibi çeşitli kavramlarla açıklamaya çalışmıştır (Bilgin vd., 2010:46).

(25)

Sigmund Freud’un Kişilik Kuramı -Psikanaliz kuramı-; içgüdüler üzerine kurulmuş, biyolojik nitelikli bir psikoloji kuramıdır. Freud, doğuştan var olan, insan ruhunun değişmeyen biyolojik niteliklere sahip olduğunu ve dış etkenlerin hiçbir şekilde insan ruhunun etkilemediğini savunmuştur. İnsan davranışlarını içgüdülerinin belirlediğini ve çevrenin kişinin psikolojik yapı üzerinde etkisinin olmadığını ileri sürmüştür. İnsanın psikolojik etkinliğini, içgüdü kuramıyla açıklamaya çalışan Freud insan davranışlarını bastırma kuramıyla açıklar. İnsan davranışlarının oluşumunun altında yatan nedeni arzularımız, duygu ve düşüncelerimiz olarak belirtmektedir. Yani bilinç dışı olarak ifade etmektedir. İnsan varlığını sürdürebilmesinin içgüdülerini bastırmasıyla mümkün olduğunu belirtmektedir (Güner, 2012:30-31).

Freud kişiliği; id, ego ve süper egodan oluşan bir yapı içerisinde incelemiştir. İd; içgüdüler ve istek hali olarak ifade edilir. Ego; ihtiyacın giderilmesi için uygun zamanın beklenmesi olarak ifade edilebilir. Süper ego; Toplum tarafından uygun görülen davranışlar göstermek olarak ifade edilir. Bu kurama göre sağlıklı bir birey id, ego ve süper egoyu dengeleyen kişidir. Freud da göre insanın iki temel içgüdüsü vardır yaşam ve ölüm içgüdüleri. Yaşam içgüdüsü enerjisini libidodan alır. Toplumsal yaşam ve Ölüm ise insanın davranışlarının ve egonun yön değiştirmesine neden olmaktadır (Tuzcuoğlu, 1995:275-276).

Erich Homburger Ericson’un Kişilik Yaklaşımı; Erikson’un kişilik kuramını Freud’un kişilik kuramından ayıran Freud kişilik gelişimini cinsel gelişim ile açıklarken Erikson kişilik gelişiminde sosyal gelişimi dikkate alarak açıklamıştır. Bundan dolayı kuramının adı Erikson’un psiko-sosyal gelişim kuramıdır. Freud gibi oda kişiliği belli bir döneme ayırmıştır. Ancak Freud’un dönemleri 6 yaşta dönemi kadar kişilik gelişiminin son bulduğunu öne sürerken Erikson’un kişilik gelişimi yaşam boyunca devam eder. Kişilik gelişiminde kalıtımsal faktörlerinde etkili olduğu epigenetik kavramıyla öne sürmüştür fakat kişilik gelişiminde sadece kalıtsal faktörlerin değil bireyin çevresiyle olan ilişkisinin de önemli olduğunu belirtmiştir. Sosyal çevre içerisindeki aile, arkadaş, okul ve öğretmen gibi faktörlerin önemli bir rolü olduğunu göstermiştir (Özdemir vd., 2012:571-572).

Erikson kişilik dönemlerini sekiz ayrı döneme ayırmış ve bu dönemlerde karmaşa ve kriz döneminin olduğunu ve kişinin bu karmaşadan çıkmasının bu durumla

(26)

baş etmesinin kişilik gelişiminde önemli olduğunu öne sürmüştür (Gürses ve Klavuz, 2011:155-158).

Tablo 1.1: Erikson'un Psikososyal Gelişim Evreleri Kuramı ve Karşılık Gelen Kimlik Duygusu

Yaşam Dönemi Psikososyal Gelişim Evresi Kimlik Dugusu Bebeklik Temel Güven-Güvensizlik “Ben bana verilenim’’ İlk Çoçukluk Özerklik-Utanç, Kuşku “Ben oluşturduğum şeyim’’

Oyun Çağı Girişimcilik-Suçluluk “Ben Olacağını hayal ettiğim şeyim’’ Okul Çağı Çalışkanlık-Aşağılık Duygusu “Ben öğrenebildiklerimin tümüyüm’’ Ergenlik Kimlik Duygusu-Kimlik Kargaşası “Ben kimim’’

Genç Yetişkinlik Yakınlık-Yalıtılmışlık “Biz sevebildiklerimizin tümüyüz’’ Yetişkinlik Üretkenlik-Durgunluk “Ben ürettiğim şeyim’’

Yaşlılık Ego bütünlüğü-Umutsuzluk “Ben geride bırakabildiklerimim’’ Kaynak: Atak, 2011: 169.

Erich Fromm’un Kişilik Yaklaşımı; genellikle, psikanalizi 20. yüzyıl sosyal psikolojisiyle birleştirerek aslını bozan Neo-Freud’çular arasında sayılan Fromm, tesadüf sonucu insanın belir bir zaman ve mekana atıldığını ve diğer şekil verilmiş canlılar gibi bulunduğumuz doğanın kanunlarına tabi oluruz. İçgüdüsel uyum kendi özelliklerimizin farkına varmamızdan, hayal ve düşünme yapımızdan dolayı bozulmuştur. Bunun sonucunda kendi yaşam sınırlarımız fark edilmesi ve ait olma duygusundan başlangıçtaki tekliğe ulaşamama korkusuyla dönüştürerek bir aşkınlık duygusu yaşantılarız. Gerçekte varoluşun kendisi bir problemdir. Var oluşun hayatı getirmesine karşılık onun sürekli ölümle tehdit edilmesi bu sorunun çözmek için zamanın yetersizliği umutsuzluğa yol açmaktadır. İnsanın varoluşçu çelişkileri sonsuza dek çözülemez. Yalnızlığının ve yardım yapılmamanın sonucu olarak delirmeyi önlemek için aile, grup veya bir otoriteye bağlanma ihtiyacı hissederler ve bu bağlanmanın sonucunda itaat etme bir bedel öder. Bu bedel aklı kullanmak, sevmek üretmek insan kapasitesinin tümüyle bitirir. Örneğin Fromm din için bireyin yönelim ve bağlanma ihtiyacını karşılaya bir grup tarafından paylaşılan düşünce sistemi olarak ifade eder (Wulff, 2005:243-244).

Fromm Psikanalitik kuramın Hümanist ruhla yeniden eleştirel bir kuram olabileceğine, insanın bozan çarpıtan toplumsal düzenlemeleri eleştirebileceğine;

(27)

insanın topluma değil toplumun insana uyması gerektiğine inanır. Ve kendi ortaya attığı hümanist yaklaşımın Freud’un yaklaşımını eksiklerini tamamladığını düşünür (Güner, 2012:34-35).

Psikanalizin hümanist ruhla yeniden eleştirel ve uyarıcı bir kuram olabileceğine, bilinçdışı dünyanın derinliklerinde yol almayı sürdürerek; insanı bozan, çarpıtan toplumsal düzenlenmeleri eleştirebileceğine ve insanın topluma uyumu yerine toplumun insanın gereksinmelerine uydurulması sürecinde yer alabileceğine değinmiştir. Çağdaş toplumun 35 hastalıklarını oluşturan tinsel olguları, yabancılaşma, bunaltı, yalnızlık, derin duygulardan korkma, etkinlik yoksunluğu, sevinç yoksunluğu, gibi olguları inceleyebileceğine ve aydınlatabileceğine inanır. Fromm kendi hümanizm felsefesinin Freud’un eksikliklerini tamamladığına inanmakta ve bu açıdan, benim görüşlerim, Freud'unkilerden temelde ayrılmaktadır; ancak yine de Freud'un temel bulgularına dayanmaktadır diyerek Freud’a bağlılığını da vurgulamaktadır (Güner, 2012:45).

Alfred Adler’in Kişilik Yaklaşımı; Freud’un insanı içgüdülerin oyuncağı olduğu varsayımına karşı çıkarak, insanın asıl kıymetli yapanın amaçları olduğunu savunmuştur. Kişi davranış duygu ve düşüncelerini bu amaçlara göre yapmakta olduğunu belirtmektedir. Freud cinselliği insan hayatını değerlendiren bir durum olarak görürken, Adler egemenlik arzusunun gerçekleşmesine yardım eden bir faktör olarak görmekte ve cinselliğin temelinde beğenilme arzusunun yattığını öne sürmüştür (Uygur, 2015:73-74).

Carl Gustav Jung’un Kişilik Kuramı: Jung Freud’un öğrencilerinden olup daha sonra ondan kopmuştur. Freud gibi bilinçdışı ve benlik kavramlarına ağırlık vermekle birlikte bu kavramları kalıtım ve çevre içerisinde açıklamaya çalışmıştır. Kişiliğin geçmişten etkilendiğini ve gelecekte ne olacağını bunun etkilediğini savunmuştur. Ona göre kişilik ayrı ayrı parçalardan oluşan bir yapı olmadığını doğuştan kazandığı yapı, bilinçli ya da bilinçdışı tüm duygu ve davranışlarının bütünü insanın kişiliğini oluşturur (Usal ve Kuşluvan, 2000:92).

Jung’un geliştirdiği bilinçaltı çalışmasına göre bireyin ortaya koyduğu davranışların sadece sebeplerle değil amaçlarla da meydana geldiğini içerir. İnsan davranışlarına geçmiş yaşantılar ve gelecekteki istek ve amaçlar belirlemektedir. İnsan

(28)

davranışlarında sebepler kadar amaçların da belirleyici olduğunu öne sürmüştür (Kahveci, 2001:21).

Jung bu bütünlüğü “psişe(zihin)” kavramıyla açıklamış ve Psişeyi etkileyen durumları birbirini etkileyen sistemler; bilinç, bilinçdışı ve toplumsal bilinç dışı kavramlarıyla isimlendirmiştir. Kişiliği iki kademeli olarak açıklamıştır, kişiyi içedönük yada dışadönük yapanın bilinç olduğunu belirtmiştir. Ancak gerekli bilgilerin tamamı bilinçte yer almaz. Kişilerin yaşantısı bir kayıt sistemi gibi bellekte tutulur. Bu depoyu Jung “kişisel bilinçdışı” olarak adlandırılmıştır. Çünkü istediği kadar ve zamanda bu depoyu kullanamazlar ayrıca bastırılmış ve bilinç tarafından kabul edilmeyen durumlarda burada depolanır. Bunu yanısırı “ortak bilinç dışı’’ insanların atalarından aktarılan gizli imgelerde bulunmaktadır (Usal ve Kuşluvan, 2000:92).

Jung’un ortaya attığı iki boyutlu kişilik tipolojisinde tutumlar ve işlevlerden oluşan kişilik tipleri geliştirmiştir. Kişide baskın olan tutumların içedönük ve dışadönük sekiz ayrı düzeye insanların benzer ve farklılıklarını ortaya koyan bir sınıflama yapmıştır. Dışadönük tip, dış dünyadaki gerçeklikleri, zorunlulukları anlama ve yorumlamaya önemserler. İçedönük Tip, öznel düşüncelere önem verirler. Dış dünyaya fazla ilgi göstermezler. Dışadönük hisseden Tip, kadınlarda yaygın olarak gözlenen bu tutum daha çok tutucu oldukları popüler olan standartların var olduklarını değişmez kalıpların olduğunu savunan kişilerdir. İçedönük Hisseden Tip ise kendi içsel dünyasında hissettiklerini kendine saklamayı seçen bireylerdir (İnanç vd., 2010:44).

Tablo 1.2: Jung'un İki Boyutlu Kişilik Tipolojisi TUTUMLAR

İŞLEVLER DIŞADÖNÜKLÜK İÇEDÖNÜKLÜK

DÜŞÜNME Dışadönük Düşünen Tip İçedönük Düşünen Tip

HİSSETME Dışadönük Hisseden Tip İçedönük Hisseden Tip

DUYUM Dışadönük Duyumsal Tip İçedönük Duyumsal Tip

SEZGİ Dışadönük Sezgisel Tip İçedönük Sezgisel Tip

Kaynak: İnanç ve Yerlikaya, 2012: 83

Davranışçılar gelişimi psikanalitik kuramlardan farklı olarak değişimi evrensel olmayan sürekli bir ilerleme olduğunu, yaşam boyunca öğrenme ilkelerinin

(29)

gerçekleştiğini savunmuşlardır. Bilinçdışı dürtülerle ilgilenmemiş, çevresel faktörlerin etkileriyle ilgilenmişlerdir. Davranış kuramcılarına göre öğrenme uyarıcılara karşı koşullanan ve öğrenilen tepkilerin tamamıdır. Öğrenme sürecini koşullanma olarak adlandırmışlardır (İnanç vd., 2010:44).

Bilişsel kuramcılar ise bireyin çevresinden yaşantısından bilgiyi nasıl kazandığını, zihnin bilgiyi nasıl işlediğini bir sorun ile karşılaştığında zihnindeki bu bilgileri getirerek problemi çözme sürecini, muhakeme yapma gibi zihinsel durumları açıklamaya çalışmışlardır. Bilişsel sürecin çevreden gelen uyarıcılarla başladığını savunmuşlardır (Aydın, 2005:16).

Skinner’in Kişilik Kuramı: Davranışçı kuramcılardan gelen olarak öğrenmeyi uyarıcıyla tepki arasındaki süreçle açıklamışlardır. Skinner bütün öğrenmelerin klasik koşullanmayla olmadığını bir uyarıcı olmadan da davranışın gerçekleşebildiğini savunmuştur. Davranışın sonucuna bağlı olan öğrenme anlamına gelen edimsel koşullanma ortaya atmıştır. Yani davranışın sonucu tekrarlanma olasılığını belirleyecektir. Davranış ödüllendirildiğinde davranışın tekrarlanacağını, cezalandırıldığında ise davranışın tekrar edilmesinin azalacağını savunmuştur (İnanç vd., 2010:45-46).

Şekil 1.1: Klasik Koşullanma Şeması

Koşulsuz Uyarıcı(KZU) Koşulsuz Tepki

Koşullu Uyarıcı(KU) Koşullu Tepki Kaynak: Burger, 2006:517

Banduranın Kişilik Kuramı; Bandura davranışın öğrenildiğini ve çevreden etkilendiğini savunmuş davranışcı kuramcıların davranışı düşünmeden uyarıcıya verilen tepki olarak açıklamalarına karşı çıkmıştır. Gelişimde bilişsel ve çevresel faktörlerin etkili olduğunu savunmuştur. İnsanların olaylar karşında düşünüp kendi davranışlarını buna göre belirlediklerini değerlendirme yapıp davranışlarını değiştirebildiklerini savunmuştur. Bandura çocukların yetişkinlerin davranışlarını gözlemleyerek

(30)

incelemelerde bulunmuş ve bu davranışları model alarak taklit ettiklerini gözlemlemiştir. Takli edilecek davranışı modelle ilişkisi, çocuğun kişiliği, içinde bulunduğu durum gibi faktörlerin belirlediğini bilişsel durumunun gözlem yoluyla öğrenmesinde etken olduğuna değinmiştir (İnanç vd., 2010:46).

Banduranın öğrenme modeli aşağıdaki şekilde belirtildiği gibi biliş çevre ve davranış arasında karşılıklı etkilenme vardır. Çevre düşüncelerimizi belli oranda etkilese bile o davranışı yapıp yapmama bize bağlıdır. Etkileşim sürecinde model alma, gözlem ve taklit yeni davranışları kazanmada etkendir (Aydın, 2005:12-13).

Şekil 1.2: Bandura'nın Biliş, Çevre ve Davranış Etkileşim Modeli D

K(B) C Kaynak: Aydın, 2005:13

İnsan davranışlarında olumlu geri bildirim aldığında da olumsuz geri bildirim almadığı davranışları taklit eder, tekrar eder. Olumsuz olarak geri bildirim aldığı davranışlardan kaçınır. Öğrenmenin önemli ölçüde gözlem yoluyla olduğuna yapmaya değer bulduğu davranışları gözlem sonucu yaptığına değinilir (Aydın, 2005:12-13).

Kelly’nin Kişilik Kuramı(George Kelly’nin kişisel yapılar kuramı): Kelly’nin kişilik yaklaşımı insanın benzersiz olduğunu savunur. İnsanının bilim adamları gibi sürekli bir hipotez geliştirip bunu sınadıklarına değinir. Bilim adamlarını deney sonuçlarını kestirme kontrol etme çabasının, insan yaşamında da olduğunu yaşadığımız şeylerin sonuçlarını kestirme ve kontrol etmeye çalıştıklarını söyler. Çevremizde olan şeylerin sonuçlarını kestirememek insana rahatsızlık verebilir. Bunun da Kelly’nin şablon eşleştirmesiyle açıklanabileceğini söyler. Yaşantılarımızdan şablonlarımız oluşur. Yaşadığımız olayları karşılarsa şablon kalır, yeni durum var olan şablonla açıklanamazsa var olan şablon üzerinde değişiklikler yapılır (Burger, 2006:607).

(31)

Bütün insanlar değişen dünyaya ilişkin kendi düşüncelerini oluştururlar. Bazı insanların ise fikirleri sabittir düşünceleri nadir değişir. İnsanların düşünce yapısında şablonları ve kalıpları vardır, bu kalıplarla karşılaştıkları durumları açıklamaya çalışırlar ve dış dünyaya sadece tepki vermezler onu aktif bir şekilde değerlendirmeye çalışırlar ve hareketlerini buna göre yaparlar. Olayları açıklamamızın bizim bu durumlara karşı yaptığımız gerçekçi yorumlarımız olduğunu savunmuştur (İnanç vd. 2012:227).

Piaget’in Kişilik Kuramı: Piaget, kuramında, çocukların yetişkinlerin minyatürü olmadığını savunmuş; çocukların geçirdiği gelişim dönemlerinin yetişkinlerin düşünce yapısından farklı olduğunu dile getirmiştir. Piaget’e göre çocuk etrafında olan şeyleri inceleyen bir araştırmacıdır. Doğuştan bazı refleks davranışlar getirir ve bunlar uyarılar sayesinde kullanılmaya başlanarak anlam kazanır. Bu yaşantılar çocukun bir şema olarak aklında yerleşir. Daha sonra bu şemaları kullanarak yeni durumlarda kullanır. Piaget çocuklar refleks düzeydeki tepkilerden olgun bir insanın düşünce yapısına ulaşıncaya kadar bir birini izleyen dört süreçten bahsetmiştir. Duyusal Motor, İşlem Öncesi, Somut İşlemsel ve Soyut İşlemsel dönemlerdir (Aydın, 2005: 56-57).

Piaget gelişimin dinamiklerini tanımlarken beş kavram kullanmıştır bunlar; şema, uyum sağlama, özümleme uyma ve dengelemedir. Şema, çevredeki bir durumu ya da nesneyi zihninde yer etmesidir. Uyum sağlama ise yeni durum karşısında kendi düşünce yapılarını bu duruma uydurma sürecidir. Yeni bir bilgiyi kendi zihninde var olan şemalarla algılama işlemine özümleme demiştir. Eski şemalar yeni durumu açıklayamadığında yeni şemalar yaratma işlemine ise “uyma” demektedir. Bilişsel gelişim kuramında birey etkin rol almakta karşılaştıkları olay ve durumda zihindeki şemaların yardımıyla yorumlamakta ya da yeni şemalar oluşturmakta ve anlamlı hale getirmektedir (İnanç vd., 2010:50-51).

1.3.2. Ayırıcı Özellikler Kuramı

Ayırıcı özellik insanın belirli bir kişilik özelliğini ne derecede gösterdiğine göre kişiyi sınıflandıran bir kişilik boyutudur. Ayırıcı özellik iki varsayıma dayanır: Birincisi kişilik özelliklerinin zamanla değişmez olduğudur. Örneğin sosyalliği seven birinin ilerleyen zamanda bunun değişmeyeceğini kabul eder ve bununla ilgili yapılan araştırmalarda tutarlı sonuçlar çıkmıştır. Ayırıcı özellik varsayımını ikinci yaklaşımı ise

(32)

kişilik özelliklerinin kararlılık göstermesidir. Örneğin şiddet eğilimli biri spor yaparken de ya da bir toplantı durumunda tartışma yaşandığında şiddet eğilimi gösterdiğini savunur (Burger, 2006:235-238).

Bireysel farklılıkları inceleyen bu kuram kişinin farklı durumlarda göstereceği davranışları kestirmekle ilgilenmez. Bundan farklı olarak belli bir noktaya gelen bireyin nasıl tepki vereceğini, nasıl davranacağını tahmin etmeye çalışır. Örneğin sosyal kaygı ölçeğinde düşük alan kişiyle yüksek alan kişiyi karşılaştırıp düşük alan kişinin bir grup içerisinde insanlarla daha az etkileşime girdiği sonucuna varabilir. Fakat normal bir durumda insanın davranışının ne olacağını tahmin etmekle ilgilenmez (Burger, 2006:235-238).

Ayırıcı özellik yaklaşımının bir başka özelliği de diğer yaklaşımlara göre daha az vurguda bulunma durumudur. Araştırmacılar kişilerin neden böyle davrandığı sonucuyla değil de bireyin kişiliğini tanımlamaya çalışmaktadır. Bu yaklaşım da kısır bir döngüde bulunmaktadır. Bir davranışın ortaya çıkmasının bir başka durumun sonucu olarak yinelenmekte olduğunu savunmuşlardır. Bu kuramın araştırmacıları ayırıcı özellikleri tanımlamayla ilgilenmezler. Süreçte kişilerin belli özellikleri ne kadar taşıdığına bakarlar. Ayırıcı özellikleri ele almanın insanları karşılaştırma açısından kolaylık sağladığını belirtmişler. Ayrıca bu yaklaşımda kişilik ile ilgili diğer kuramlarda olduğu gibi kişilik değişimiyle ilgili pek görüş ortaya koymamışlardır (Burger, 2006:235-238).

Cattell, Alport, sınıflandırdığı beş bine yakın kişilik özelliğini faktör analizine tabi tutarak kişiliği oluşturan yapıyı oluşturan faktörleri bulmaya çalışmıştır. Cattell kişiliği açıklamak üzerinde çok değişkenli araştırma gerekliğini vurgulamıştır ve bu araştırmaların sonuçlarının yöntemi değişse de aynı faktörlerin ortaya çıkması gerektiğini vurgulamıştır (İnanç, 2012:265-266).

1.3.2.1. Gordon W. Alport’un Kişilik Yaklaşımı

Allport, kişiliği açıklarken diğer insanlar üzerinde bıraktığımız etki ve onların bize verdiği tepkinin önemi üzerine değinmiş; ayrıca yalnız bir insanın kişiliğinin olmadığının söylenemeyeceğini öne sürmüştür. Tek başına yaşayan bireylerin topluluk içerisinde sosyal yaşantı sürdüren insanlar kadar ayırıcı kişilik özellikleri gösterebilir

(33)

demiştir. Alport psikanalize tamamen karşı değildir; içgüdüsel dürtülerimizin oluşturduğu gerilimi azaltmak için çaba gösterileceğini kabul etmiştir. Kişiliğin oluşumunun dinamik bir sistem olduğunu, kişilik yapısını açıklamayı güdülenmenin doğasıyla açıklanması gerektiğini savunmuştur (İnanç, 2012:247-249).

Allport, ayırıcı özelliklerin sinir sisteminden kaynaklandığını ve bilim insanlarının yapacağı araştırmalar sonucunda nörolojik açıdan inceleyerek insanların kişilik özelliklerini tespit edebileceklerini savunmuştur. Freud yetişkin kişilerin kişilik özelliklerinin çocukluk evresinde oluştuğunu savunurken, Allport yetişkin davranışları çocukluk davranışına benzese de davranışların altında yatan dürtünün aynı olmadığını öne sürerek Freud’un görüşünden ayrılmıştır (Burger, 2006:238-240).

1.3.2.2. Hans J. Eysenck’ın Kişilik Yaklaşımı

Kişiliği belli bir hiyerarşi içerisinde açıklamakta olup kişiliğin dört aşamadan oluşan bir yapının son aşaması olduğunu öne sürmüştür. Bu aşamaların ilk düzeyi belli uyaranlar karşısında verilen tepkilerden oluşur. İkinci düzeyi ise bireyin yaşadığı ortamlardan elde ettiği davranışlar olarak belirtilir, yani benzer durumlarda benzer tepkiler verilmesini açıklar. Üçüncü düzey, insanın alışkanlık ve davranışlarını belli bir sıraya koyma dönemidir, bazı davranışları bazı kalıplar çerçevesinde serbest bırakır. Kişiliğin oluştuğu son kademe olan dördüncü düzeyde ilk üç aşamadaki kademelerden hangisi daha etkinse kişiliğin belirleyicisi olmaktadır. Bu aşamaların bireyde bıraktığı kalıntılar ve izlerdir. Bu durum kişiden kişiye de değişiklik göstereceğinden tip- kişilik farklılıkları oluşur (Usal ve Aslan, 1995:92-93).

1.3.2.3. Henry Murray’ın Kişilik Yaklaşımı

Murray kişilik yaklaşımda Psikanalitik kişilik kuramını ve ayırıcı özellikler yaklaşımını birleşimi olarak ele almıştır. Jung ile yaptığı çalışmalarının etkisinden dolayı çalışmaların da bilinçaltına önem vermiştir. Murray’ın yaklaşımını kişilik bilimi olarak adlandıran ve kişilin gereksinimlerini temel düzeyde belirlemiştir. Biyolojik ihtiyaçlarla pek ilgilenmemiş, ayırıcı özelliklere benzeyen psikolojik kökenli gereksinimlere yönelmiştir. Belirli koşulda belirli tepkiler gösterme durumu da denilebilir. Bu durumları göstermesinin sebebinin de bilinçaltı olduğunu ileri sürmüştür (Burger, 2006:245-246).

(34)

Murray’a göre hepimizde ihtiyaçlar hiyerarşisi vardır. Yarın sınavın var ve bir eğlence var, biz eğlenmeyi seçersek ihtiyaçlar hiyerarşisinde eğlenme ihtiyacımızın başarılı olma ihtiyacımızdan fazla olduğu sonucu ortaya çıkar. Eğer başarı gereksinimiz yüksek olsaydı ama eğlence gereksinimi kadar olmasaydı yine yeterince başarılı olmayacağını savunur. Murray bir ihtiyacın aktif hale gelmemesini içten gelen baskılanmaya bağlar (Burger, 2006:246).

1.3.2.4. Raymond B. Cattel’in Kişilik Yaklaşımı

Cattel kişilin açıklanmasına diğerlerinden farklı olarak içgüdüsel faktörlerden yola çıkarak başlamamıştır. Faktör analizi tekniğini kullanarak kişiliğin ayırıcı özelliklerini belirlemeye çalışmıştır. Cattel insan davranışlarının sinirsel ve fiziksel statüsünün olmadığını, kişilik özelliklerinin bunlarla belirlenemeyeceğini, kişinin açık davranışlarını inceleyerek kişilik özelliklerinin belirlenebileceğini öne sürmüştür. Cattel, kişilik oluşumunda kalıtım ve çevrenin davranışı ne ölçüde etkilediğinin ölçülebilmesi için güvenilir ve duyarlı ölçeklerle bu işlemin yapılabileceğini söylemiş ve bundan dolayı faktör analizini kullanmayı tercih etmiştir (İnanç, 2012:263-264).

Çok sayıda insana uyguladığı faktör analizleriyle ayırıcılık özelliklerin değişik şekillerde sınıflandırılabileceğini savunmuştur. Cattel, Alport’un listelediği beş bine yakın kişilik özelliklerini faktör analizini uygulayarak kişiliğin yapısını oluşturan faktörleri bulmaya çalışmıştır. Kişilik karışık yapısını incelemek için çeşitli veri türlerine dayalı araştırma tekniklerinin uygulanması gerektiğini öne sürmüştür. Faktör analizinin kişiliğin ayırıcı özelliklerini ortaya koymada uygun bir yöntem olduğu ortaya çıktıysa tekrarlanan farklı yöntemlerin sonucunda ortaya çıkan verilerin de yinelenmesi gerektiğini savunmuştur (İnanç, 2012:264-266).

Farklı veri türlerini veri analizinde kullanan Cattel 16 faktör kişilik kuramının faktör analizinin ilk on iki faktörde L ve Q verilerini ortak kullanış, son dört faktörde sadece Q verilerini kullanmıştır. Kullanılan bu boyutlar iki taraflı olup süreklilik göstermektedir. Yani kişinin özelliğinin hangi tarafa daha yakın olduğunu ve kişilik özelliğini ne derece gösterdiğini saptamaya yöneliktir (İnanç, 2012:266).

(35)

Tablo 1.3: Cattel'in 16 Kişilik Faktörü

Yüksek Puan Harf Sembolü ve Faktör Adı Düşük Puan

cana yakın, sevgi dolu, yumuşak başlı

A

SICAKLIK

uzak, eleştirel, soğuk, ilgisiz

daha zeki, soyut düşünebilen B

AKIL YÜRÜTME

daha az zeki, somut düşünen sakin, duygusal açıdan kararlı,

gerçekçi

C

DUYGUSAL KARARLILIK

duygusal açıdan daha az kararlı, çabucak sinirlenen ya da üzülen, gerçekçi olmayan

atılgan, yarışmacı, inatçı E

BASKINLIK

uysal, alçakgönüllü, mahcup kaygısız, neşeli, hevesli F

CANLILIK

ciddi, ağırbaşlı, suskun kurallara bağlı, ahlakçı, sorumlu G

KURALLARA BAĞLILIK kural tanımaz, ihmalkar, hercai cüretli, gözü pek, maceraperest H

SOSYAL GİRİŞKENLİK

ürkek, uzak, utangaç inatçı, kendine güvenen,

bağımsız

I

HASSASLIK

bağımlı, hassas, alıngan başkalarına güvenen, kabul

edici,

L

İHTİYATLILIK şüpheli, tedbirli,

hayal gücü kuvvetli, unutkan, sanatçı

M

DALGINLIK

geleneksel, ayakları yere basan, pratik

kurnaz, gösterişli N

İÇTENLİK

dosdoğru, yapmacıksız, sosyal açıdan beceriksiz

evhamlı kendini suçlayıcı, sorunlu

O ENDİŞE

kendinden hoşnut, güvenli kendinden emin

tutucu, geleneksel Q1

DEĞİŞİKLİĞE AÇIKLIK

özgür düşünceli, açık fikirli, liberal

kendine güvenen, becerikli, kendi kararlarını tercih eden

Q2

KENDİNE YETME katılımcı, takipçi, gruba bağlı kontrollü, kompülsif, düzenli Q3

MÜKEMMELİYETÇİLİK

disiplinsiz, savsak, düşüncesizce davranan

gergin, engellenmiş, güdülenmiş Q4

GERGİNLİK

rahat, sakin, dingin

Kaynak: Cattel, R., (1965). The scientific analysis of personality, Baltimore: Penguin Books’tan uyarlanmıştır.

1.3.2.5. Robert R. McCrea ve Paul T. Costa’nın Beş Faktör Kişillik Modeli

Alport’la başlayan, Cattel ve Eysenck’le devam eden ayırıcı özellikler yaklaşımı üzerine kişiliğin boyutlarını belirlemek için yapılan çalışmalar 1980 yılların başında Robert McCrea ve Paul Costa çalışmalarıyla gelişim göstermiştir. Kişiliğin yapısını ve sürekliliğini incelemek için faktör analizini kullanan araştırmacılar öncelikle duygusal denge ve dışadönüklük boyutlarıyla ilgilenmişler, fakat deneyime açıklık adını verdikleri yeni bir boyut eklemişlerdir. 1983-1985 yılları arasında yaptıkları çalışmalar

(36)

sonucunda kişiliğin 5 boyuttan oluştuğunu öne sürmüşlerdir ve kişiliğin beş boyutunu ölçmeye yönelik bir ölçüm aracı geliştirmeye çalışmışlardır (İnanç, 2012:286-287).

Başlangıçta kişilik özelliklerini sınıflamaya yarayan bu yöntem zamanla kişilik kuramına dönüşmüştür. Elde edilen sonuçların tutarlı olmasından McCrea ve Costa kişiliğin boyutlarının tek başına tanımlama yapılmasının yetmeyeceğini ayrıca bu boyutların açıklanması gerektiğini öne sürerek kuram geliştirme çabasının içerisine girmişlerdir. McCrea ve Costa da Cattel ve Eysenck kişiliğin iki boyuttan oluştuğunu ve süreklilik gösterdiğini öne sürmüşlerdir. Bu durumu göz önüne alarak yaptıkları çalışmalar sonucunda kişiliğin beş boyutu olduğunu söylemişler ve bunları ise şu şekilde adlandırmışlardır: Dışadönüklük, duygusal denge, deneyime açıklık, yumuşak başlılık ve sorumluluk olarak belirlemişlerdir (İnanç, 2012:287-288).

McCrea ve Costa’ ya göre davranışın açıklanması için üç tane merkezi bileşen, üç tane de periferik bileşenin bilinmesi gerektiğini öne sürmüşlerdir. Merkezi bileşenlerin birinci basamağı Temel eğilimlerdir; doğrudan belli olmayan dolaylı yoldan çıkarılmaya çalışılan kapasite ve yatkınlardır. Doğuştan ya da kalıtımla ya da edinilen yaşantılardan oluşabilir. İkinci bileşen karakterist adaptasyan; insanların çevresine olan uyum sonucu kişide oluşan özellikler. Üçüncü bileşen ise kendililik kavramı ise; kişinin kendisiyle oluşturduğu inanç, düşünce, karşılaştığı durumlardaki davranış şekli bu bileşende ele alınır (İnanç, 2012:290-291).

McCrea ve Costa’ ya göre, Kişiliğin periferik bileşenlerinden birincisi biyolojik temeller ise; kişilik üzerinde nedensel etkiye sahip olan durumun biyolojik olduğunu, genler, beyin, hormonlar gibi biyolojik olduğunu söylemişlerdir. Çevrenin etkisinin olmadığını söylemişlerdir. Nesnel yaşam öyküsü; insanın yaşamı boyunca olan nesnel olarak yaptıkları, düşündükleri ve hissettikleri şeyler olarak açıklamışlardır. Dış etkiler bileşenleri ise; insanın bulunduğu sosyal yaşantı ve çevrenin insanın kişiliğinin üzerindeki etkileri olarak açıklanmıştır (İnanç,2012:291).

(37)

İKİNCİ BÖLÜM

BEŞ FAKTÖR KİŞİLİK KURAMI, ÖZELLİKLERİ, BOYUTLARI VE MUHASEBE VE FİNANSMAN ÖĞRETMENLİĞİ

(38)

2.1. BEŞ FAKTÖR KİŞİLİK KURAMININ ÖZELLİKLERİ VE BOYUTLARI

2.1.1. Tanımı ve Özellikleri

Allport kişilik araştırmaları üzerine 4500 civarında özellik tanımlaması yapmış daha sonra bu alanda araştırma yapacak olan Cattell’e ışık tutmuştur. Bu çalışmaları kullanarak 35 maddeden oluşan iki taraflı özellik değişkenlerini geliştirerek kendisinden sonra gelen araştırmacılara katkı sağlamıştır(Tomrukçu, 2008:15). Beş Faktör kişilik kuramında kişiliğin beş boyutunun olduğu McCrea ve Costa tarafından tespit edilmiştir. Dışadönüklük, duygusal denge (nevrotizm), deneyime açıklık, sorumluluk ve yumuşak başlılık olarak isimlendirmişlerdir (Burger, 2006: 232-235).

Bu yaklaşımı Allport ve Cattel’den alarak geliştiren McCrea ve Costa yaptıkları faktör analizlerinde tutarlı sonuçlar elde ederek bu yaklaşımı kuram haline getirmişlerdir. Bu kuram bir bireyin kişiliğini belirleyen özelliklerin ne kadarına sahip olduğu düzeye göre bireyleri sınıflandıran kuramdır. Bu kuramda iki varsayım bulunmaktadır. Birincisi, bu kuram üzerine çalışma yapan psikologlar bireydeki kişilik özelliklerinin zamanla değişmeyecek olduğuna inanırlar. Mesela, insanlar arasında olmaktan hoşlanan insan yarın eğer insanların bulunduğu ortamdan kaçınırsa o bireyin sosyalleşme isteğinin yüksek olduğu söyleyemeyiz; fakat kısa sürede yapılan ölçüm doğru sonuç vermeyebilir. İnsanlar bazen yalnız kalmak isteyebilir. Bu ölçümler uzun bir zaman diliminde yapılırsa tutarlı sonuçlar ortaya çıkarabilir. Yani sosyalleşmeyi seven biri için bir ay sonra da, bir sene sonra da sonucun aynı olacağına inanılır. Beş Faktör kişilik yaklaşımının altında yatan ikinci varsayım ise; insanların kişilik özelliklerinin durumlara göre kararlılık göstermesidir. Şiddet eğilimli insanların her ortamda bu eğilimini göstereceğine inanılır. Ayırıcı özellikler kuramı insanlar arasında karşılaştırma yapmayı sağlar. Bir kadının erkeksi davranışlar göstermesi demek diğer kadınlara göre daha fazla bu özelliği göstermesi anlamına gelmektedir. Çekingen birinin arkadaşlık kurmada zorlanıyor olması sürekliliğin diğer ucundaki kişilere göre arkadaş edinmede zorlanması demektir. Bu kurama göre diğer kişilerin gösterdiği süreklilik gösteren davranışlarla kişinin davranışının konumu belirlenmektedir (Burger, 2006: 232-235).

Şekil

Tablo 1.2: Jung'un İki Boyutlu Kişilik Tipolojisi
Şekil 1.2: Bandura'nın Biliş, Çevre ve Davranış Etkileşim Modeli                                                                           D
Tablo  2.1:  Mesleki  Teknik  Anadolu  Lisesi,  Anadolu  Meslek  Programı  Muhasebe  ve  Finansman Alan Dersleri
Tablo 3.1: Örneklemdeki Katılımcıların Frekansları ve Yüzdelik Dağılımları
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Bireyin sıklıkla yaptığı en tipik yani özel ve ayırıcı davranışlarını

Benzer bir araştırma olan Kurtpınar (2011)’a göre dışadönüklüğün işe tutkunluk üzerinde etkisi olmadığı belirtilmektedir fakat buradaki etkisizlik,

 Bireyin iç ve dış çevresi ile kurduğu, diğer bireylerden ayırt edici, tutarlı ve yapılanmış bir

Mais, alors qu’en la notion de nature la spontaneite est so- lidaire de l’ordre, lequel ne se conçoit pas sans determination rigoureu- se, en celle de liberte, elle

Araştırmadan elde edilen bulgulara göre duygusal dengesizlik/nevrotizim, yumuşak başlılık ve sorumluluk kişilik boyutlarının öğretmenliğe ilişkin tutumun

457 Balıkesir University The Journal of Social Sciences Institute Volume: 19 - Number: 36-1, December 2016, Faculty of Economics and Administrative Sciences, 10th Year Special

Çokkültürcülük incelendiğinde daha çok 1960’lı yılların ortalarında tekkültürlülüğe ya da asimilasyon yaklaşımlarının hegemonyasına karşı bir tavır olarak

Bu araştırma, ülkemizde okul öncesi döneme yönelik resimli çocuk kitaplarının, okul öncesi eğitim kurumlarında uygulanan Milli Eğitim Bakanlığı 2006 Okul Öncesi