• Sonuç bulunamadı

Türk ve Azerbaycan Hukukunda karşılaştırmalı olarak istinaf ve istinaf usulü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk ve Azerbaycan Hukukunda karşılaştırmalı olarak istinaf ve istinaf usulü"

Copied!
163
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ÖZEL HUKUK ANABİLİM DALI

ÖZEL HUKUK BİLİM DALI

TÜRK VE AZERBAYCAN HUKUKUNDA

KARŞILAŞTIRMALI OLARAK İSTİNAF VE

İSTİNAF USULÜ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Gülnar ZÜLFÜGAROVA

104233001003

Danışman

Prof. Dr. Ömer ULUKAPI

(2)
(3)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Gülnar Zülfügarova Numarası: 104233001003 Ana Bilim/Bilim Dalı Özel Hukuk/Özel Hukuk

Ö

ğrencinin

Danışmanı Prof. Dr. Ömer Ulukapı

Tezin Adı Türk ve Azerbaycan Hukukunda Karşılaştırmalı Olarak İstinaf ve İstinaf Usulü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(4)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

(5)

4 Ekim 1927 tarihinde yürürlüğe giren 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK), 1 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) ile değiştirildikten sonra, bir çok hükümler değişikliğe uğramadan korunduğu halde, bazı konularda eski düzenlemeden farklılık gösteren hükümler yer almış, aynı zamanda bazı yeni kurumlara da yer verilmiştir. 5235 ve 5236 sayılı kanunlarla Türk Hukukuna yeniden getirilen istinaf (bölge adliye) mahkemeleri de HMK'nın yeni düzenlemesinde kanun yolları arasında kendi yerini bulmuştur. Biz bu çalışmamızda istinaf ve istinaf usulünü Türk ve Azerbaycan hukukları açısından karşılaştırmalı olarak ele aldık. Çalışma sürecinde her iki hukuk sistemine ait yürürlükteki mevzuat ve aynı zamanda konuyla ilgili doktrine başvurduk. İstinafla ilgili makaleler, tez çalışmaları, kitaplar ve yürürlükteki mevzuat esas kaynağı oluşturmaktadır. Konu olarak çok geniş olmasına rağmen biz burada istinafa sadece üç bölüm halinde yer verebildik.

İlk bölümde bir kanun yolu olarak istinaf kavramı, istinaf mahkemelerinin tarihçesi, istinafın konusu ve amacı, mukayeseli hukukta istinaf sistemleri ve istinaf sistemine egemen olan ilkeler incelenmiştir.

İkinci bölüm, Türk ve Azerbaycan hukukunda istinaf başlığını taşımaktadır. Bu başlık altında istinaf mahkemeleri teşkilatı, istinaf mahkemelerinin görevleri ve aleyhine istinaf yoluna başvurulabilen kararlar her iki hukuk sistemi açısından ayrı ayrı incelenmiş, aradaki benzer ve farklı yönlere dikkat çekilmiştir.

Türk ve Azerbaycan hukukunda istinaf usulü ise üçüncü bölümde yer almaktadır. İstinafa başvuru hakkına sahip olanlar, istinaf süresi, istinaf sürecinde yapılacaklar ve yapılması yasak olan işlemler, istinaf yargılaması ve mahkemenin vereceği karar çeşitleri, kısaca istinaf prosedürü bu bölümde her iki hukuk sistemi bakımından inceleme konusu yapılmıştır.

En son olarak sonuç kısmında genel bir değerlendirme yapılarak konu sonlandırılmıştır. İstinaf konusu çok kapsamlı bir çalışmayı gerektirse de, biz bu

(6)

çalışmamızda sadecekonuyu her iki hukuk sistemi açısından genel hatlarıyla inceledik ve çok detaylı açıklamalarda bulunmadık. Bunun için de, çalışmamızın Türk ve Azerbaycan hukuklarında istinaf ve istinaf usulü hakkında genel bir değerlendirme olarak kabul edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Son olarak çalışma sürecinde hiçbir desteğini ve yardımını benden esirgemeyen danışman hocam sayın Prof. Dr. Ömer Ulukapı'ya teşekkürlerimi arz etmeyi bir borç bilirim.

Gülnar ZÜLFÜGAROVA

(7)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Gülnar Zülfügarova Numarası: 104233001003 Ana Bilim/Bilim Dalı Özel Hukuk/Özel Hukuk

Ö

ğrencinin

Danışmanı Prof. Dr. Ömer Ulukapı Tezin Adı

Türk ve Azerbaycan Hukukunda Karşılaştırmalı Olarak İstinaf ve İstinaf Usulü

ÖZET

İstinaf, ilk derece mahkemelerinin kararlarından bir üst merci olarak bölge adliye (istinaf) mahkemelerine başvurulması yoludur. Gelişmiş hemen her ülkenin yargı sisteminde bulunan istinaf kanun yolu ilk derece mahkemeleri ile temyiz mahkemesi arasında yer almaktadır. Hukuk devletinin gereklerinden kabul edilen istinaf, davaların ikinci kez daha tecrübeli ve bilgili hakimler tarafından görülmesi imkanını sağladığı için hak arayanlar bakımından bir teminat işlevini görmektedir. İstinaf mahkemeleri yargılama usulüne göre hem ilk derece mahkemeleri hem de temyiz mahkemelerinden farklılık arzetmektedir. Bu mahkemelerde davalar ne ilk derece mahkemelerinde olduğu gibi baştan sona yeniden görülmekte, ne de temyiz mahkemelerinde olduğu gibi sadece hukuki denetimle yetinilmektedir. İstinaf aşamasında maddi ve hukuki meseleler birlikte incelendiği için hak arayanların adli gerçeğe ulaşmaları daha da kolaylaşmaktadır. Azerbaycan Hukukunda üç dereceli yargılama sistemi mevcut olup, istinaf mahkemeleri ikinci derece mahkemeleri temsil etmektedir. Türk Hukukunda da gerçekleştirilen adli reformlar sayesinde uzun aradan sonra istinaf mahkemeleri yeniden yürürlüğe konulmuştur.

(8)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Name Surname Gülnar Zülfügarova ID: 104233001003 Department/Field Private Law / Private Law

Student’s

Advisor Prof. Dr. Ömer Ulukapı

Research Title The Comparision of Appeal and Appealation Procedure in Turkish ve Azerbaijan Law

SUMMARY

Appeal is the method of applying to the courts of appeal as an upper authority from the court of first instance decisions. Almost every developed country judiciary system includes appellation procedure and it exists between court of fisrt instances and supreme court. In a state governed by the rule of law appeal is one of the requirements, because appeal functions as an assurance from the standpoint of declarators by affording an opportunity for the trials to be rewieved second time by the more experienced and proficient judges. From the viewpoint of proceeding, appellate courts have distinctions from both courts of first instance and supreme courts. In these courts cases do not take place as none of them: neither as the courts of first instance where court cases occur from the beginning to end once again nor as it happens in the supreme courts; cases are to be contented with the judicial supervision. In the appellate stage judicial and substantive issues are investigated together and this reality eases to attain judicial truth by declarators.

In Azerbaijan Law system exists three stages of jurisdiction, appellate represents the second stage courts. In Turkish Law system through the judicial reforms after a long time period appellate courts are put in force once again.

(9)

BİLİMSEL ETİK SAYFASI... i

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU ... ii

ÖNSÖZ... iii ÖZET... v SUMMARY ... vi İÇİNDEKİLER... vii KISALTMALAR ... xi GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM İSTİNAF A) İstinaf Kavramı... 3

a) Kanun Yolu Kavramı ve Türleri ... 3

b) Genel Olarak İstinaf Kavramı... 5

c) Adil Yargılanma Hakkı ve İstinaf... 10

B) İstinaf Mahkemelerinin Tarihçesi... 12

a) Genel Tarihçe... 12

b) Türk Hukukunda Durum... 13

c) Azerbaycan Hukukunda Durum... 20

C) İstinafın Konusu ve Mahiyeti ... 24

D) İstinafın Amacı... 27

E) Mukayeseli Hukukta İstinaf Sistemleri ... 29

a) İsveç Hukukunda... 30

b) Alman Hukukunda... 32

c) Fransız Hukukunda ... 36

(10)

e) Avusturya Hukukunda ... 43

f) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Hukuk Davalarında İstinaf ... 48

F) İstinaf Sistemine Egemen Olan İlkeler ... 52

İKİNCİ BÖLÜM TÜRK VE AZERBAYCAN HUKUKUNDA İSTİNAF A) Genel Olarak ... 55

B) Türk Hukukunda İstinaf... 55

a) İstinaf Mahkemesi Teşkilatı... 55

b) İstinaf Mahkemesinin Görevleri... 59

c) Aleyhine İstinaf Yoluna Başvurulabilen Kararlar ... 60

aa) İlk Derece Mahkemesi Kararı Olması Şartı... 60

bb) Nihaî Karar Şartı ... 61

cc) Belli Meblağı (İstinaf Sınırını) Geçme Şartı... 61

C) Azerbaycan Hukukunda İstinaf ... 64

a) İstinaf Mahkemesi Teşkilatı... 64

b) İstinaf Mahkemesinin Görevleri ... 65

c) Aleyhine İstinaf Yoluna Başvurulabilen Kararlar ... 66

aa) İlk Derece Mahkemesi Kararı Olması Şartı... 66

(11)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜRK VE AZERBAYCAN HUKUKUNDA İSTİNAF USULÜ

A) Genel Olarak ... 68

B) Türk Hukukunda İstinaf Usulü... 69

a) İstinafa Başvuru Hakkına Sahip Olanlar... 69

b) İstinaf Sebepleri ... 72

c) İstinaf Süresi ... 74

d) Yetkili Bölge Adliye Mahkemesi ... 75

e) İstinaf Dilekçesi ... 76

aa) İstinaf Dilekçesinin Hazırlanması... 76

bb) İstinaf Dilekçesinin Verilmesi ... 78

cc) Gerekli Harç ve Giderlerin Ödenmesi... 80

dd) İstinaf Dilekçesinin Usulden Reddi... 82

f) İstinaf Dilekçesine Cevap... 82

g) Katılma Yoluyla İstinaf ... 83

h) İstinaf Yoluna Başvurma Hakkından Feragat... 85

i) İstinaf Yoluna Başvurmanın İcraya Etkisi... 88

j) Kötüniyetle İstinaf Yoluna Başvurma ... 89

k) İstinaf Mahkemesinin Ön İnceleme Yapması... 90

l) İstinaf Mahkemesinde (Asıl) İnceleme... 93

aa) Genel Olarak... 93

bb) İncelemenin Kapsamı ... 94

cc) Duruşma ... 98

aaa) Duruşma Yapılmasına Gerek Olmayan Durumlar ... 98

bbb) Duruşma Yapılmasına Karar Verilecek Olan Durumlar... 101

ccc) Duruşmaya Gelinmemesi ve Giderlerin Ödenmemesi... 101

m) İstinaf Mahkemesinde Yapılamayacak İşler... 103

(12)

aa) İstinaf Başvurusunun Haksız Olması ve Reddi ... 111

bb) İstinaf Başvurusunun Haklı Olması ve Kabulü... 112

bbb) İlk Derece Mahkemesi Kararının Kaldırılarak Davanın Kısmen ya da Tamamen Kabulü Kararı Verilmesi... 113

ccc) İlk Derece Mahkemesi Kararının Kaldırılarak Davanın Reddine Karar Verilmesi ... 114

o) Türk Hukukunda İstinaf Mahkemesinde Uygulanacak Diğer Hükümler... 116

aa) Genel Olarak... 116

bb) Zaman Bakımından Uygulama... 117

cc) Türk Hukuku'nda İstinaf Mahkemelerinin Kararları Sebebiyle Ortaya Çıkacak İçtihat Aykırılıklarının Giderilmesi (İçtihatların Birleştirilmesi) ... 118

C) Azerbaycan Hukukunda İstinaf Usulü... 120

a) İstinafa Başvuru Hakkına Sahip Olanlar... 120

b) İstinaf Sebepleri ... 120

c) İstinaf Süresi ... 121

d) Yetkili İstinaf Mahkemesi ... 122

e) İstinaf Dilekçesi ... 123

f) İstinaf Dilekçesine Cevap... 125

g) İstinaf Yoluna Başvurma Hakkından Feragat... 126

h) İstinaf Mahkemesinin Ön İnceleme Yapması... 128

i) İstinaf Mahkemesinde (Asıl) İnceleme... 129

j) İstinaf Mahkemesinde Yapılamayacak İşler... 133

k) İstinaf Mahkemesinin Kararı ... 133

SONUÇ... 138

(13)

KISALTMALAR

ABD : Ankara Barosu Dergisi

AC : Azerbaycan Cumhuriyeti

AD : Adalet Dergisi

AİHM : Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHS : Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi AÜHF : Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi

AÜHFD : Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi

C. : Cilt

E. : Esas

HD : Hukuk Dairesi

HGK : Hukuk Genel Kurulu

HMK : Hukuk Muhakemeleri Kanunu

HUMK : Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu İBD : İstanbul Barosu Dergisi

İBK : İçtihadı Birleştirme Kararı İİK : İcra ve İflas Kanunu

İÜHF : İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi

(14)

m. : madde

MHHK : Mahkemeler ve Hakimler Hakkında Kanun

MHŞ : Mahkeme Hukuk Şurası

MUK : Medeni Usul Kanunu

RG : Resmi Gazete

s. : sayfa

S. : Sayı

SSC : Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti

SSCB : Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi

TC : Türkiye Cumhuriyeti

THD : Terazi Hukuk Dergisi

TMK : Türk Medeni Kanunu

UMDİDİM : Uluslararası Mukavelelerden Doğan İhtilaflara Dair İktisat Mahkemesi

vd. : ve diğerleri

vs. : ve saire

Y. : Yıl

(15)

İstinaf, ilk derece mahkemeleri ile temyiz mahkemesi arasında kalan ve ilk derece mahkemelerinin kararlarından yapılan şikayetlerin incelendiği kanun yolunun adıdır. Gelişmiş bir çok hukuk sisteminde bulunan istinaf mahkemeleri ikinci derecede yargılamayı gerçekleştirmektedir ve bununla tarafların ilk derece mahkemesi kararıyla yanlış buldukları hususları bir daha yeniden gözden geçirmektedir. Böylece adil yargılanma hakkının tam anlamıyla hayata keçirilmesi sağlanmaktadır.

Türk Hukukunda istinaf mahkemeleri 1924 yılında yürürlükten kaldırılmıştı. Fakat kaldırıldığı tarihten itibaren geri getirilmesi konusunda doktrinde tartışmalara sebep olmuştur. Bu konuda leh ve aleyhte bir çok fikir seslendirilmekle beraber çeşitli kanun tasarıları hazırlanarak istinaf mahkemelerinin yeniden kurulması yönünde çalışmalara da hiç ara verilmemiştir. Nihayet, 2005 yılında 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun ile istinaf mahkemeleri yeniden Türk Hukukuna kazandırılmıştır. En son 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu kabul edilirken de istinaf mahkemeleri hakkındaki hükümler yeni kanunda kendi yerini almıştır. Halen fiilen uygulamaya konulmasa da istinaf mahkemeleri Türk Hukukunda üç aşamalı yargılama sisteminin ikincisini oluşturmaktadır.

Azerbaycan Hukukunda da üç aşamalı yargılama sistemi mevcut olup istinaf mahkemeleri ilk derece mahkemeleri ile temyiz mahkemesi arasında yer almaktadır. Genel olarak değerlendirildiğinde, her iki hukuk sisteminde istinafa ait hükümler benzerlik göstermekle birlikte bazı farklılıklar da mevcuttur. Dar istinaf sistemini kabul eden iki hukuk sistemi de istinaf aşamasında yargılamayı yeni baştan tekrarlamamakta ve sebeplerle bağlı bir inceleme gerçekleştirilmektedir. Yeni delil ve vakıaların getirilmesi yasağı kural olmakla beraber buna istisnalar da öngörülmüştür. Her iki hukuk sisteminde de istinaf maddi ve hukuki denetimi gerçekleştiren kanun yolu olmakla sadece hukuki denetimi yapan temyizden ayrılmaktadır. Tahkikat genel olarak duruşmalı yapılmakla birlikte, Türk Hukukunda duruşmasız yapılacak davalar da

(16)

hükme bağlanmıştır. Yeni getirilen sistemle Türk Hukuku katılma yoluyla istinafı kabul ettiği halde, Azerbaycan Hukukunda bu kavram daha uygulama alanı bulmamaktadır.

Genel çerçevesini çizmeye çalıştığımız istinaf usulü her iki hukuk sistemi bakımından ayrı ayrı incelendiğinde daha geniş ve detaylı bilgiler verilecek ve benzerlik ve farklılık daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır.

(17)

İSTİNAF

A) İstinaf Kavramı1

İstinaf bir kanun yolu olarak ilk derece mahkemelerinin kararlarından yapılan başvuruların ikinci derecede yeniden incelenmesini temin etmektedir.

a) Kanun Yolu Kavramı ve Türleri2

Kanun yolu, davanın taraflarına tanınan bir hukuki yoldur ki, bununla yanlış olan kararların (daha doğrusu yanlış olduğu iddia edilen kararların) tekrar incelenmesi ve değiştirilmesi sağlanır3.

Kanun yolunun iki temel özelliğini saptamak mümkündür. Bunlardan birincisi, kanun yoluna başvurunun kararı veren mahkemeye değil de, bir üst mahkemeye yapılması; yani uyuşmazlığın üst yargı organına aktarılması; ikincisi ise, uyuşmazlığın

1 İstinaf kavramı hakkında daha geniş bilgi için bkz. Akil, Cenk, İstinaf Kavramı, Ankara: Yetkin

Yayınları, 2010.

2 Akil kanun yollarının sınıflandırılmasına kitabında dokuz başlık altında yer vermiştir: 1.

olağan-olağanüstü kanun yolu ayırımı, 2. başvurunun üst dereceye mi aynı dereceye mi yapıldığına göre yapılan ayırım, 3. erteleyici etkiye sahip olup olmamalarına göre yapılan ayırım, 4. tek taraflı-iki taraflı kanun yolları, 5. tam-sınırlı kanun yolu ayırımı, 6. bozucu kanun yolu-düzeltici kanun yolu ayırımı, 7. bağımsız kanun yolu-saklı tutulmuş kanun yolu ayırımı, 8. kanun yolu başvurusunun derhal ya da bildirimde bulunmak suretiyle yapılmasına göre yapılan kanun yolu ayırımı, 9. yeni dava malzemesinin getirilip getirilmemesine göre yapılan kanun yolu ayırımı. Bu konuda daha fazla bilgi için bkz. Akil, s. 44-58.

3 Kuru, Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt V, Altıncı Baskı, İstanbul: Demir Demir Yayıncılık, 2001,

s. 4483; “Kanun yolu; yanlış olan veya yanlış olduğu sanılan nihai mahkeme kararının daha üst bir mahkemede kontrol ettirilerek bir daha gözden geçirilmesi için taraflara verilmiş olan usuli bir imkandır.” (Öztek, Selçuk, Adalet Bakanlığı Üst Mahkemeler Hukuk Komisyonu Tarafından

Hazırlanmış Olan Üst Mahkemeler Tasarısı (Bildiri), Yargı Reformu 2000 Sempozyum, İzmir: İzmir

Barosu Yayını, s. 104). Kanun yolu kavramı hakkında farklı yazarlar tarafından farklı tanımlar getirilmiştir. Mesela; “Kanun yolu, tarafa, kendi aleyhine olan ve henüz kesinleşmemiş bir yargı kararının bir üst derece mahkemesinde incelenmesi ve bertaraf edilmesi imkanını veren bir hukuki çaredir.” (Alangoya, Yavuz/Yıldırım, Kamil/Deren-Yıldırım, Nevhis, Medeni Usul Hukuku Esasları,

(18)

şekli anlamda kesinleşmesinin engellenmesidir. Bu özellikler (aktarıcı ve erteleyeci etki), kanun yolunu diğer hukuki çarelerden de ayırmaktadır4.

Hüküm mahkemelerinin karar verirken yanlışlık yapmaları ihtimali bulunduğundan, verilen kararların daha yüksek bir mahkeme tarafından kontrol edilmesi için, her hukuk sisteminde kanun yolları kabul edilmiştir. Ancak kanun yollarına başvurma imkanı sonsuz değildir. Hükmün kesinleşmesi için en fazla iki kanun yolu kabul edilmiştir. Kararın bu kanun yollarından geçmesinden sonra veya bu kanun yollarına başvurma sürelerinin geçirilmesi ile karar kesinleşir; artık onun aleyhine normal bir kanun yoluna gidilemez5.

Türk medeni usul hukukundaki kanun yolları, nihai kararlar için kabul edilmiştir. Mahkemelerin nihai olmayan kararlarına (ara kararlarına) karşı başvurulacak (genel bir) kanun yolu yoktur.

Nihai kararların kesinleşmesine (şekli anlamda kesinlik) engel olan kanun yollarına, normal (olağan, adi) kanun yolu denir. Yani, normal kanun yollarına başvurulması halinde, hakkında kanun yoluna başvurulan nihai karar bu yollardan geçmeden kesinleşmiş olmaz. Normal kanun yolu, henüz kesinleşmemiş olan nihai kararlar için tanınmış bir yoldur. Bir karara karşı normal kanun yoluna başvurulursa, o kararın kesinleşmesi önlenmiş, yani kanun yoluna başvurmanın sonucuna kalmış olur. Normal kanun yolu süresi içinde bu yola gidilmezse veya gidildiği halde nihai karar onanır ve başka bir kanun yolu da yok ise, nihai karar kesinleşir6. Adi yollara, her hangi hata sebebile başvurulabilir. Başvuru üzerine hakim, davayı her noktadan yeniden tetkik eder7. Genel olarak istinaf veya temyiz yolları nihai kararların kesinleşmesine engel oldukları için olağan (adi) kanun yollarından sayılmaktadır. Çünkü bir karar ancak bu

4 Ercan, İbrahim, Güncel Tartışmalar Işığında Hukuk Yargısı Bağlamında Alman İstinaf Sistemi, Prof.

Dr. Hayri Domaniç'e 80. Yaş Günü Armağanı, Cilt I, İstanbul: Beta Yayınları, 2001, s. 673;

Deren-Yıldırım, Nevhis, Kanunyollarına Dair Bazı Düşünceler (Tebliğ), Medeni Usul ve İcra-İflas

Hukukçuları Toplantısı – VI, İzmir, 2007, Türkiye Barolar Birliği Yayınları, s. 8.

5 Kuru-Usul, s. 4483-4484. 6 Kuru-Usul, s. 4484.

7Belgesay, Mustafa Reşit, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu Şerhi, İkinci Tabı, Cilt: II, İstanbul:

(19)

yollardan geçtikten sonra veya bu yollara başvuru için gerekli müddetin bitiminden sonra kesinleşebilir8.

Kesinleşmiş hükümlere karşı tanınmış olan kanun yoluna, fevkalade (olağanüstü) kanun yolu denir. Bu halde hüküm, normal kanun yollarından (derecattan) geçerek veya süresi içinde normal kanun yoluna başvurulmadığı için kesinleşmiştir. Bundan sonra, kural olarak aynı konuda, aynı dava sebebine dayanarak ve aynı taraflar arasında (yeni) bir dava açılamaz; açılırsa dinlenmez. Fakat, bazı ağır yargılama hataları yapılarak (hükmün yalan şahadete veya sahte senede istinat etmesi gibi) verilmiş olan (yanlış) hükümlerin kaldırılmasını veya değiştirilmesini sağlamak için, normal olmayan, fevkalade (olağanüstü) bir kanun yolu kabul edilmiştir ki, buna Türk Hukukunda yargılamanın iadesi (iadei muhakeme) denir9. Fevkalade yollara ancak kanunun tayin ettiği bir sebebin varlığı halinde müracaat edilebilir. Bu yollara müracaat halinde, mahkeme, aleyhine müracaat edilmiş olan kararın her noktada isabetli olup olmadığını değil, kanunda, hükmün bozulması için kafi addedilen bir sebebin bulunup bulunmadığını tetkik eder10.

Azerbaycan Hukukunda olağan (normal, adi) kanun yolları istinaf ve temyizdir. Fevkalade kanun yolu olarak ise ilave temyiz icraatı (MPM m. 422-431), hak ve özgürlüklerin çiğnenmesi ile ilgili yeni haller üzere icraat (MPM m. 431-1. – 431-4.) ve kanunen kesinleşmiş mahkeme kararlarına yeni açılmış haller üzere yeniden bakılması üzere icraat (MPM m. 432-438) bulunmaktadır.

b) Genel Olarak İstinaf Kavramı

İlk derece mahkemesi tarafından verilen hükmün, maddi ve hukuki bakımdan bir başka makam tarafından incelenmesine verilen isim Türk Hukukunda öteden beri

8 Bilge, Necip/Önen, Ergun, Medeni Yargılama Hukuku Dersleri, 3. Baskı, Ankara: Sevinç Matbaası,

1978, s. 641.

9Kuru-Usul, s. 4484-4485; Bilge/Önen, s. 641; “Fransız hukukunda temyiz yolu dahi olağanüstü yol

sayılmaktadır. Alman ve Avusturya hukuklarında ise, temyiz normal kanun yolu niteliğindedir. Diğer yandan, yargılamanın yenilenmesi de, Alman doktrininde, dar ve teknik anlamda kanun yolu olarak değil, kesin hükmü ortadan kaldırmaya yarayan bir hukuksal çare olarak benimsenmektedir.” (Bilge/Önen, s. 641).

(20)

farklılıklar göstermektedir. Doktrinde bu mahkemeler için “üst mahkeme” terimi kullanıldığı gibi11, hazırlanan kanun tasarılarında da mahkeme adının farklı terimlerle anlatıldığı görülmektedir. 1932 yılında hazırlanan kanun tasarısında “istinaf” terimi benimsenmişken, 1948, 1952, 1963, 1977, 1978, 1985, 1993 ve 1999 yıllarında hazırlanan kanun tasarılarında “üst mahkeme” terimi tercih edilmiştir12.

2003 yılında hazırlanıp TBMM'ye sunulan ve Genel Kurulda yürütme maddelerine kadar kabul edilen, “Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı” ve Adalet Komisyonu raporunda ise ilk kez “bölge adliye mahkemesi” teriminin kullanıldığı görülmüştür.

Mahkemenin adı konusunda terminoloji farklılığı yaşanırken, kanun yolu olarak yapılan tanımlamalarda doktrin ve kanun tasarılarının tümü “istinaf” terimini kullanmayı uygun bulmuşlardır13.

Kanunda, “bölge adliye mahkemeleri” teriminin kullanılması, idari yargı alanında görev yapan bölge idare mahkemelerine benzer bir isim konma gayretinden

11 Selçuk, Sami, Konumu Açısından Yargıtay ve Üst (İstinaf) Mahkemeler Sorunu, Yargıtay Dergisi, C: 2,

Ekim 1976, S: 4, s. 33-51; Erem, Faruk, “Üst Mahkemeler” Kanun Tasarısı, ABD, Y: 51, Eylül 1994, S: 3, s. 371-388; Bilge, Necip, Üst Mahkemeler, AÜHF Yayınları, Ord. Prof. Dr. Sabri Şakir Ansay'ın Hatırasına Armağan, Ankara 1964, s. 61-89; Tanrıver, Süha, Adliye Mahkemeleri İle Üst

Mahkemelerin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı İle İlgili Bazı Düşünceler, Makalelerim I (1985-2005), Ankara: Asil Yayın Dağıtım, 2005, s. 53-57; Tanrıver, Süha, Hukuk Yargılama Usulü Kanun Tasarısı Üzerine Bazı Düşünceler, Makalelerim I (1985-2005), Ankara: Asil Yayın Dağıtım,

2005, s. 71-75; Öktem, İmran, Üst Mahkeme – İstinaf, AÜHF Yayınları, Ord. Prof. Dr. Sabri Şakir Ansay'ın Hatırasına Armağan, Ankara, 1964, s. 91-103; Evren, Teoman, Yargının Hızlandırılması

Konusunda Düşünceler, ABD, Y: 1984, S: 6, s. 864-868; Alp, Tahir, İl Üst Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Bir Öneri, ABD, Y: 49, Ocak 1992, S: 1, s. 26-39; Erem, Faruk, İstinaf Mahkemeleri, AÜHFD, Y: 1950, C: 7, S: 1-2, s. 9-17.

12 “Bu tasarıda (1963 yıl tasarısı) (İstinaf) terimi yerine (üst mahkeme) teriminin kullanılması sebebi

şöyle açıklanmıştır: İkinci derece hüküm mahkemesi olmakla beraber aynı zamanda bir kısım davaları kesin surette hükme bağlaması itibariyle istinaf yerine (Üst) denilmesi daha uygun bulunmuştur. Çünkü istinaf arapçada bir işe yeniden başlamak anlamına gelip, üst mahkemelerde ise işe mutlaka yeniden başlamak icap etmiyeceği, üst mahkemelerin evrak üzerinde karar verebileceği gibi ileri sürülen bazı delilleri yeniden dinlemek hususunda yetkiyi haiz olduğu, o bakımdan üst mahkemeye intikal eden her davanın usuli manada yenilenmesi muhakemenin tekrarı bahis konusu olmadığından (İstinaf) terimi yerine (Üst) deyimi yerinde bulunmuştur.” (Öktem, s. 93).

(21)

kaynaklanmakla birlikte14, bu iki mahkeme, yüklenen görevler itibariyle birbirine benzememektedir. Bölge idare mahkemeleri idare ve vergi mahkemelerine oranla üst mahkeme olmasına karşın, genel anlamda bir itiraz mahkemesi niteliğindedir (2576 sayılı Kanun, m. 8). Oysa adli yargı alanında kurulması düşünülen bölge adliye mahkemeleri, kanun yolu olarak ilk derece mahkemelerince verilen kararları, ikinci derece mahkemesi olarak denetleme görevini yerine getirecektir15.

İstinaf sözlük terimi olarak “yeniden başlama”, “sözün başlangıcı, sözün başı”, “bidayet (ilk derece) mahkemelerince verilen hükmün bir üst mahkemeye başvurarak feshini isteme” anlamına gelmektedir16.

Hukuki terim olarak istinaf, ilk derece mahkemeleri tarafından kesin bir hüküm ile sonlandırılan davanın ikinci derecede, yüksek mahkemede yeniden görülmesi için müracaat edilen kanun yolu olarak gösterilmektedir17.

Kanun yollarının ikinci derecesi olan istinaf, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararlara karşı belirli süre ve koşullar altında başvurulabilen ve hatalı olan (veya hatalı olduğu iddia edilen) bu kararların düzeltilmesini amaçlayan bir kanun yoludur18.

Teknik ve klasik (en eski) anlamda istinafta, uyuşmazlık, ilk derece mahkemesinin önünde cereyan etmiş yargılamadan tamamen bağımsız olarak, yeni ortaya çıkan değişiklikler ve bir sınırlamaya tabi olmaksızın ileri sürülebilen yeni delil ve olayları da gözönünde tutarak, bölge adliye (istinaf) mahkemesi tarafından aynen yeniden (tekraren) ele alınmakta ve uyuşmazlık hakkında karar verilmektedir. Yani, bu

14 Yücel, s. 159-160; Özdemir, Kenan/Hız, Yüksel/Balo, Yusuf Solmaz, Türk Yargısında Yapısal Çözüm

Arayışları ve Bölge Adliye (İstinaf) Mahkemeleri, AD, Ocak 2005, S: 21, s. 8-9.

15 Yücel, s. 159-160.

16 Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, 6. Ofset Baskı, Ankara: Aydın Kitabevi,

1984, s. 552.

17 Türk Hukuk Lûgati, Ankara: Maarif Matbaası, 1944, s. 172. İstinaf ve istinaf mahkemeleri terimlerinin

açıklaması için ayrıca bkz. Bağdatlı, Selahattin, Hukuk Sözlüğü, İstanbul: Derin Yayınları, 2002, s. 338; Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük 1, A-J, 9. Baskı, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1998, s. 1109; “İstinaf, ilk derece mahkemesi kararına karşı en üst dereceli mahkemeden önce ikinci derecede başvurulan (ve bazı durumlarda vakıa mahkemesi, bazı hallerde temyiz mahkemesi olarak kullanılan) kanun yolu; appelation.” (Yılmaz, Ejder, Hukuk Sözlüğü, Genişletilmiş Altıncı Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları, 2001, s. 439).

18 Çiftçi, Murat Özgür, Medeni Yargılama Hukukunda İstinaf, İstanbul: On İki Levha Yayıncılık, 2011, s.

(22)

(geniş) anlamdaki istinaf anlayışında, ilk derece mahkemesinin incelediği ve değerlendirdiği vakıalar, ondan bağımsız olarak ikinci derecede görev yapan istinaf mahkemesinde de tekrarlanır. Vakıaların (yeniden) incelenmesi sebebiyledir ki, istinaf mahkemelerine (hukuki denetim makamı olan temyiz mahkemesinin yaptığı işin aksine), vakıa (olay) mahkemesi de denir19.

Esas itibariyle bunun nedeni, hukukun o tarihlerde henüz “maddi mesele – hukuki mesele” ayırımını yapacak kadar gelişmemesi ve ayrıca (ceza hukuku bakımından) yargılamanın dosya üzerinden yürütülmesi idi. Ancak 18 inci yüzyıldan itibaren yargılamanın sözlülüğü ve delillerin doğrudanlığı ilkeleri yerleşince klasik istinaf anlayışının bu ilkelere ters düştüğü; zira, istinaf hakiminin bütün delillerle ikinci kez aynen karşı karşıya gelmesi durumunda, aradan geçen zamanla deliller kararmış olabileceğinden, birincisinden daha kötü bir ilk yargılama yapılmış olacağı sakıncası ileri sürüldü.

Bunların sonucunda, istinafın klasik (geniş) anlamının terk edilerek, dar anlamda istinaf anlayışına varıldı. Dar anlamda istinafta ise, ilk derece mahkemesinde tamamlanmış olan yargılama, istinaf mahkemesinin önünde baştan sona aynen tekrarlanmaz ve maddi vakıalar, yalnızca gereken hususlarda (sınırlı olarak) yeniden incelenerek karara varılır. Bugün için genel eğilimin, dar anlamda istinaftan yana olduğu söylenebilir. Çünkü, ilk yargılamayı baştan sona tekrarlamak, davaların istenmeyecek şekilde uzamasına, usul ekonomisi ilkesinin ihlaline neden olabilir20. Adaletin tam olarak gerçekleşmesinin yanısıra, adaletin gecikmemesinde de kamu

19 Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Değiştirilmiş 20.

Baskı, Ankara :Yetkin Yayınları, 2009, s. 605; Yılmaz, Ejder, İstinaf, Ankara: Yetkin Yayınları, 2005,

s. 21; Kuru, Baki, Hukuk Usulünde İstinaf Teşkilatı, Makaleler, İstanbul: Arıkan Basım Yayım, 2006, s. 55-56.

20 Kuru/Arslan/Yılmaz, s. 605; Yılmaz-İstinaf, s. 22; “İstinaf kanun yolu ile ilgili kanun ve kanun

tasarılarında genişletilmiş temyiz sisteminin kabul edilmiş olmasına rağmen, öngörülen yargılama hukuku kurallarının, bölge adliye mahkemelerinin yargılama sürecini netice itibarıyla uzatacağı bir gerçektir. Ancak bu, bir tercihin sonucudur. Daha kısa sürede yargılama mı, yoksa maddi gerçeğe daha yakın bir yargılama mı? AİHS'nin 6'ncı maddesi “makul süre”de yargılamadan söz etmektedir. Ancak, Sözleşme aynı zamanda yargılamanın sonucu itibarıyla tarafları tatmin etmesinin, maddi gerçeğin öncelikli olduğunu da belirtmektedir.” (Özdemir/Hız/Balo, s. 34).

(23)

yararının bulunduğu gözardı edilmemelidir. Zira geciken adaletin, “adalet” olamadığı kabul edilmektedir21.

İstinafın en önemli özelliği olan, maddi meselenin tekrar incelenmesi, doğru karar verilmesi açısından vazgeçilemeyen bir metoddur. Başka bir deyişle, sadece hukuki inceleme yapılması, karardaki hataların tümünü kapsamaz. Maddi meselede bir hata yapılmışsa, bu hatanın temyizde ortadan kaldırılması imkansızdır. Bu nedenle, maddi meseleyi kontrol eden bir denetleme mekanizması kabul edilmesi şarttır22. Maddi meseleyi inceleyecek bir organın bulunmaması ise, Yargıtay'ın zorunlu olarak, maddi meseleye girmesine yol açar. Gerçi Yargıtay'ın maddi meseleyi incelemesi hukukta bir gelişmenin ifadesidir, fakat bu ancak “genişletilmiş temyizde”23 ve ilk muhakemenin maddi meselenin belge üzerinden kontroluna imkan verecek bir biçimde yapılmasından sonra mümkün olabilir24.

İstinaf mahkemeleri Türk hukuk sistemine girdiğinde, adli yargı ilk derece mahkemeleri tarafından verilen hükmün “istinaf kanun yolu” aracılığıyla maddi ve hukuki bakımdan yeniden incelenmesini yapacak, temyiz yeri olan Yargıtay ise asli

21 Yılmaz-İstinaf, s. 22; “Davaların çabuk bitirilmesi özlenen bir sonuçtur. Ancak yargının amacı

adalettir. Yargı hızlandırılırken adaletli sonuçlara varılması için de önlem alınmalıdır. Hızlı ama adaletli yargılama amaçtır. Adalet hiçbir zaman çabukluğa feda edilmemelidir. Aksi halde hızlı yargılama daha zararlı sorunları beraberinde getirecektir.” (Evren, s. 864; Yazar ayrıca, adaletin işleyişinde görülen yavaşlıkları yasal düzenlemelerden önce insan unsuru ile ilgili bulmaktadır (bkz. s. 864)).

22 Yücel, s. 175-176; Yenisey, Feridun, İstinaf, AD, Ocak 2000, S: 2, s. 11-12; “İstinaf ile temyizi

birbirinden ayıran en önemli özellik, temyizde delillerle temas edilerek öğrenme muhakemesi yapılamamasına karşılık, istinafta gerektiğinde delil de incelenerek esas hakkında yeni bir karar verilmesidir. İstinafta yeni bir olay yargılaması yapılır ve hata tespit edilirse, esas mahkemesi tarafından verilmiş olan ilk hüküm ıslah edilir. İstinaf yargılaması yapan mahkeme, hatayı tespit ettikten sonra esas hakkındaki kararı da verir. Buna karşılık, temyizdeki kural, bozmadır. Bozmadır çünkü, Yargıtay delillerle bizzat temasa geçerek olay yargılaması yapamaz. Yargıtay'ın ülkede içtihat birliğini sağlamak amacıyla kurulmuş bulunmasından kaynaklanan “tek mahkeme oluş” özelliği vardır. Yargıtay'ın delillerle tekrar temasa geçerek maddi meseleyi denetleyebilmesi imkansızdır.” (Yenisey, s. 11).

23 “Bizde hazırlanan 1932, 1952, 1963, 1977 ve 1978 tasarılarının önerdikleri sistem gibi, Bölgesel

Yargıtaylar kurmak ve genişletilmiş temyiz muhakemesi uygulayarak maddi meseledeki hatayı gidermek için, öğrenmeyi muhakemede yapmak gerekeceğinden, verilen isim ne olursa olsun, yapılan işin mahiyeti, amacından sapmış bir istinaf olacaktır. İlk mahkemeye uzak bir esas mahkemesini sakıncalı bulduğumuzdan, bölgesel Yargıtay kuruluşunu içeren böyle bir sistemi de benimsemedik. Kanaatimizce, maddi meselenin en iyi bir biçimde tekrar gözden geçirilmesini ve kontrol edilmesini sağlayacak ve ayrıca ilk mahkemelere mümkün olduğu kadar yakın yerlere kurulacak istinaf mahkemelerinin kabulü, maksada en uygun alternatiftir.” (Yenisey, s. 18-19).

(24)

görevine dönerek üçüncü derece yargı yeri olarak “hukuka uygunluk” denetimini sağlayacaktır25.

c) Adil Yargılanma Hakkı ve İstinaf

Adil yargılanma hakkı ilk kez AİHS'de düzenlenmiş olan (m. 6) temel bir haktır. Adil yargılanma hakkı günümüzde tüm bireylerin, mensup oldukları devletlerden talep edebilecekleri ve uluslararası alanda güvence altına alınmış olan en temel haklardan birisidir26. Sözleşmenin 6/1'nci maddesine göre, “Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili anlaşmazlıklar (nizalar), gerek cezai alanda kendisine karşı yükletilen bir suçlamanın (isnadın) esası hakkında karar verecek olan yasal, tek (müstakil) ve tarafsız bir mahkeme tarafından, davasının kabul edilebilir bir süre içinde hakkaniyete uygun ve alenî olarak dinlenmesini istemek hakkına sahiptir.”27

Kanun yoluna başvurma hakkı, AİHS'de açıkça düzenlenmemiş olmakla birlikte AİHS'ye ek 7 numaralı protokolün 2. maddesinde güvence altına alınmıştır. Buna göre; “Cezai bir fiilden ötürü bir yargı yeri tarafından mahkum edilen kimse, mahkumiyet ve cezasını daha yüksek bir yargı yerinde yeniden inceletmek hakkına sahiptir”. Aynı şekilde, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin 14/5 hükmüne göre; “bir suçtan hüküm giyen herkes, mahkumiyetinin ve hükmün yasalar uyarınca daha yüksek bir mahkeme tarafından incelenmesi hakkına sahiptir”.

Her ne kadar söz konusu maddelerde, özellikle ceza hukuku alanında temyiz ve kanuni yollara müracaat hakkından bahsedilmekte ise de, özellikle hak arama hürriyetinin ve adil yargılanma hakkının önemli bir unsuru olması bakımından ele alındığında bu hakkın tüm uyuşmazlıklarda ve bu arada da hukuk davalarında da geçerli olduğunu kabul etmek gerekir.

25 Yücel, s. 160; 180; Özdemir/Hız/Balo, s. 13-14; ““Bir başka deyişle, Yargıtay; hükmü yargılayacaktır,

maddi olayları değil. Çünkü, maddi olayları, açıklık, sözlülük, yüze karşılık ve doğrudanlık ilkelerinin uygulandığı, olayların ruh ve yürek yaşandığı birer laboratuvar olan ilk derece mahkemeleri değerlendirecektir. Bu eşyanın doğası gereğidir.” (Selçuk-İstinaf Mahkemeleri Sorunu, s. 37-38).

26 Demircioğlu, Yaşar, Medeni Usul Hukukunda İnsan Hakları ve Adil Yargılanma Güvenceleri, Ankara:

Yetkin Yayınları, 2007, s. 47.

(25)

Zira söz konusu uluslararası sözleşmelerde amaçlanan; hukuk ve ceza davaları arasında bir ayrım yaparak, salt cezai bir fiilden yargılanan kimselere kanun yollarına müracaat hakkını tanımak değil, ilk derece mahkemelerinin, karar verirken yanlışlık yapmaları ihtimalinden yola çıkarak, daha yüksek bir mahkeme tarafından hem hukuk hem de ceza davalarının incelenmesine imkan sağlamaktır28.

İnsan Hakları Komitesi'ne göre, kanun yollarına müracaat hakkından bahsedebilmek için, ilk derece mahkemesi hükmünün denetiminin, daha yüksek bir yargı yerinde ve yasaya uygun olarak gerçekleştirilmesi gerekir. Denetim hakkı; bir olayın, ikincisi birincisinden daha yüksek bir yargı yeri olmak üzere en az iki derecede yargısal denetimin yapılmasını sağlar29.

TC Anayasasının 36'ncı maddesi, herkesin, yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğunu belirterek, adil yargılanma hakkını anayasal bir ilke olarak kabul etmiştir30.

Bir kararın, dava mahkemesi yargıcı tarafından yeniden incelenip teyit edilmesi, denetim ve kanun yollarına müracaat hakkının kullanılması olarak nitelendirilemez. Bununla birlikte Komisyon ve Divan'ın yerleşmiş içtihatlarına göre, AİHS, sözleşmeci devletleri “istinaf” ya da “temyiz” mahkemesi kurmakla yükümlü tutmamıştır. İlk derece mahkemesinin kararının denetlenebileceği bir üst denetim organının varlığı yeterlidir31.

Adil ve hakkaniyete uygun bir yargılamadan bahsedebilmek için, hüküm mahkemelerinin vermiş oldukları kararların, hukuka uygunluğunun denetlenmesi imkanının mutlaka hukuk düzeni içerisinde kurumsallaştırılmış olması gerekir. Modern

28 Demircioğlu, s. 273. 29 Demircioğlu, s. 274. 30 Yücel, s. 174-175.

31 Demircioğlu, s. 274-275; “Sözleşmenin yorumuna göre çekişmenin çözümünde, hak ve yükümlülüğü

etkileyen her türlü yargısal işlem, adil yargılanma hakkını etkilediğinden, yargılamanın maddi gerçeği yansıtması gereklidir. Böylece, maddi olay yeniden değerlendirilecek ve muhtemel adli hatalar ortadan kalkacaktır. Maddi ve hukuki gerçeklere ulaşmak ve adli hataları gidermek bakımından, uyuşmazlık ve çekişmenin maddi olay yani ispat yönünden ve hukuka aykırılık açısından uygun bir sonuca bağlanıp bağlanmadığını denetleyen ve temyiz yolundan önce gelen ayrı bir kanun yoluna gereksinim olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. Bu yol, istinaf kanun yoludur.” (Yücel, s. 175).

(26)

bir hukuk devletinde, bütün mahkemelerce uygulanan hukuk kurallarının denetlenmesi, yüksek mahkemelerin temel görevleri arasındadır.

Aynı şekilde kişilere “kanun yollarına” müracaat hakkının tanınmış olduğundan bahsedebilmek için; yüksek yargı yerince yapılan denetimin, alt derece mahkemesinin hem usul hukukuna hem de maddi hukuka ilişkin vermiş olduğu kararlara yönelik olması gerekir. Hukuki ve maddi sorunların incelenmesi yerine sadece, usul kurallarının uygulanmasının yerindeliğiyle sınırlandırılmış bir denetimin, bu güvencenin gereklerini yerine getirmesi mümkün değildir. Temyiz denetimleri, “usul şartlarının biçimsel olarak yerine getirilmesinin doğrulanmasından” daha fazla bir şey olmalıdır. Yüksek yargı yerince yapılan denetim, davadaki konuların esasına yönelik olmalıdır32. Bunun da istinaf mahkemelerinin faaliyeti ile gerçekleşebileceği kabul edilmektedir33.

B) İstinaf Mahkemelerinin Tarihçesi a) Genel Tarihçe

İstinaf mahkemelerinin ilk örnekleri Roma hukukunda görülmüştür34. Roma hukukunda önceleri halka başvurma (provocatio ad populum) terimi kullanılıyorken, imparatorluk devrinde, ilk hakim kararlarına karşı ikinci bir hakime başvurma yolu ortaya çıkmıştı. Altlık-üstlük ilişkisi içinde bulunan mahkemelerin kuruluşunu gerektiren bu yol krala yapılan bir çağrı anlamında “appellatio” olarak adlandırılmıştı.

İngiltere'de, ilk kez feodalizmin zayıfladığı 15. yüzyıl sonlarında kurulan krallık mahkemeleri ile bir mahkeme kararının daha üst yetkili bir mahkemece incelenmesi anlamında “appeal” sözcüğü istinafa eş anlamda kullanılmaya başlanmıştır35.

Fransa'da önceleri hakim tarafından verilen kararlar kral divanı tarafından istinaf yoluyla incelenirdi. Daha sonra divanların yerine “bailly” denen istinaf hakimleri atandı ve bunların kararlarına karşı da kral divanına başvuru kabul edildi. 1789 Fransız İhtilali

32 Demircioğlu, s. 275. 33 Bkz. Yenisey, s. 11-12. 34 Akil, s. 59; Yücel, s. 160.

35 Yücel, s. 160; Azerbaycan Hukukunda da istinaf mahkemelerinin ismi “apellyasiya mahkemeleri”

(27)

ile sistem tamamen değiştirilerek ilk kez 1790 yılında çıkan bir kanunla istinaf mahkemeleri yasal bir boyuta taşındı36.

Bugün Almanya, Fransa, İsviçre, İtalya, Avusturya, Yunanistan, İngiltere, ABD ve bir çok diğer ülkelerde istinaf mahkemeleri faaliyet göstermektedir37.

b) Türk Hukukunda Durum

Türk hukukunda ise istinaf mahkemeleri oldukça ilginç bir süreçten geçmiştir. Bu mahkemeler bir dönem faaliyet gösterdikten sonra kapatılmış, uzun yıllar açılması tartışılmış, en sonunda da TBMM'de kabul edilen ve 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe konulan 5235 sayılı Kanun ile yeniden kurulması benimsenmiştir.

Türk hukukuna istinaf, 19 uncu yüzyıldaki batılılaşma hareketlerinin sonucunda, “nizamiye mahkemeleri” ile girmiştir. O ana kadar adalet işleri yalnızca şer'i (dinsel) mahkemeler eliyle görülmekte idi. Şer'i mahkemelerin bünyesi, Batı'dan alınan yeni kanunları uygulamaya müsait değildi. Bu sebeple yeni mahkemelere ihtiyaç duyuldu ve nizamiye mahkemeleri kuruldu38.

Osmanlı İmparatorluğu'nda 1839 Tanzimat Fermanına kadar “şer'iye mahkemeleri” bulunurken, 1840 yılında İstanbul'da, 1847 yılında Anadolu'da tüccarlar arasından seçilen hakimlerden oluşan “nizamiye mahkemeleri”, 1869 tarihli “Divan-ı Ahkam-ı Adliye Nizamnamüteme-i Dahilisi” ile de, İstanbul'da Yargıtayın temeli sayılan Divan-ı Ahkam-ı Adliye kurulmuştu. 1871'de çıkarılan “Mehakimi Nizamiye

36 Yücel, s. 160-161.

37 “İstinafın asıl menşeini feodalitenin yıkılması sıralarında bulmak mümkündür.” (Erem-İstinaf, s. 10);

“Cezada olduğu gibi, hukukta da bugün hemen bütün kanunlarda kabul edilmiş olan istinaf, garp memleketleri bakımından tarihen yeni bir müessese değildir. Ancak eski devirlerin istinafı, adli bir teminattan ziyade, siyasi bir müessese olmuştur.” (Şensoy, Naci, İstinaf, İÜHF Mecmuası, 1946, C: 12, S: 4, s. 1062). “Biraz evvel Romada, İmparatorluk Devrinde, Prense müracaatin, Kırali Hükümetin belli başlı kuvvetlerinden olan idari hiyerarşinin temerküz ettirilmesi mevzuunda bir vasıta, alet ittihaz edilmiş olduğunu söylemiştik. Fransada da istinaf ayni fikir ve ayni gaye ile tesis olunmuş ve bu, adli bir teminattan ziyade, politik bir müessese olarak zuhur etmiştir.” (Şensoy, s. 1064).

(28)

Hakkındaki Nizamname” ile nizamiye mahkemeleri iki dereceli mahkemeler durumunu almıştı: bidayet mahkemeleri ve istinaf mahkemeleri39.

27 Cemaziyelahır 1296 tarihli (1879) “Mahakim-i Nizamiyenin Teşkilatı Kanunu Muvakkatı” ve 1808 Fransız Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu tercüme edilmek suretiyle iktibas olunan 5 Recep 1296 tarihli “Usulü Muhakemat-ı Cezaiye Kanunu” ile istinaf yargılaması kanun boyutunda mevzuata girmiştir. Sözü edilen Geçici (Muvakkat) Kanun, ayrı bir istinaf mahkemesi kurmak yerine bu görevi ağır ceza ve asliye mahkemelerine vermişti. Ancak, bu mahkemelerin asıl görevlerinin yoğunluğu ve ağırlığı karşısında “istinaf” görevlerine yeterli zamanı ayıramamaları nedeniyle biriken iş ve davalar içinden çıkılamaz derecede çoğalmış olduğundan umulan yararlar elde edilememiştir.

24 Nisan 1924 yılında kabul edilen 469 sayılı “Mehakimi Şer'iyenin İlgasına ve Mehakim Teşkilatına Ait Ahkam-ı Muaddil Kanun” ile şer'iye mahkemeleri ile birlikte istinaf mahkemeleri de kaldırılmış (m. 9) ve mahkemeler hukuk ve ceza mahkemeleri olarak kurulmuşlardır40. İstinaf mahkemelerinin kaldırılmasının nedenleri arasında şunlar sayılmıştır:

- İstinaf mahkemeleri iki-üç yer dışında sistemli bir biçimde kurulamamış, buralarda ilk derece mahkemeleri görev yapmıştır.

- Bu mahkemeler için yeterli nitelikte hakim bulunmamıştır. Hukuk fakültesi mezunu sayısı az olduğu için, istinaf mahkemelerine zabıt katipliğinden, hatta mübaşirlikten gelme hakimler atanmasına karşılık, ilk derece mahkemelerinde hukuk fakültesinden yeni mezun olmuş genç hakimler görev yapıyordu. Bu durumun bir sonucu olarak da, 1920'li yıllarda temyiz mahkemesi çoğunlukla ilk derece mahkemesi kararlarını onarken, istinaf mahkemesi kararlarını ise bozmaktaydı.

39 Yücel, s. 161; Yenisey, s. 13.

40 Yücel, s. 161; Özdemir/Hız/Balo, s. 9; Akbaba, Ahmet, İdari Yargıda Kanun Yolları ve İstinaf, THD,

(29)

- Nitelikli hakim eksikliği ve sınırlı yerlerde kurulmuş olması nedeniyle istinaf mahkemelerinin, adaletin süratle dağıtımına ve birikimine engel olduğu neden görülmüştür41.

O tarihlerde, yeterli insan gücü ve alt yapının bulunmaması, yeni bir hukuk düzenine geçilmesi sebebiyle üç dereceli sistemin istenen faydayı sağlayamaması gibi sebepler de ortaya çıkınca, ileride tekrar değerlendirilmek üzere istinaf mahkemesinin de yer aldığı iki aşamalı kanun yolu sistemi yerine, sadece temyizden oluşan tek aşamalı kanun yolu sistemine geçilmiştir42.

İstinaf mahkemelerinin Türk Hukuk sisteminden kaldırıldığı 1924 yılından bugüne kadar, bu mahkemelerin yeniden kurulmasının yararlı olup olmadığı sürekli tartışılmıştır. Tartışmalar Yargıtay başkanlarınn adli yıl açılış konuşmalarında yapıldığı gibi, beş yıllık kalkınma planlarında ve sivil toplum kuruluşlarının etkinliklerinde de süregelmiştir. Türkiye'nin Avrupa Birliğine giriş için çalışmalarını hızlandırmasının ardından, AB Komisyonunca hazırlanan raporlarda da mevzuatın AB normlarına uygun duruma getirilmesi yönünde gelen talepler, istinaf mahkemelerinin kurulması için itici güç olmuş ve bu alandaki çalışmalara hız verilmiştir43.

İstinaf (üst) mahkemelerin kurulması isteminin temelindeki nedeni yer yer istinaf kavramının teknik ve gerçek anlamına değinilmiş olmasına rağmen, Yargıtay'ın iş yükünün azaltılması ve onun bir içtihat mahkemesi haline getirilmesi arzusu olduğu belirtilmiştir. Buna bir başka deyimle Türk yargı sisteminin dinmeyen özlemi de deyilmiştir44. Aynı zamanda Yargıtay'ın iş yükünün azaltılmasının istinaf

41 Yücel, s. 162; Yenisey, s. 14.

42 Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine

Göre Medeni Usul Hukuku, 10. Bası, Ankara: Yetkin Yayınları, 2011, s. 598; Doktrinde istinafın

kaldırılmasının çeşitli nedenleri sayılmıştır, biz burada sadece bazılarına değindik. Daha fazla bilgi için bkz. Yenisey, s. 14-15; Yücel, s. 162; Öztek, s. 105.

43 Yücel, s. 180-181; Yılmaz, Ejder, Hukuk Muhakemeleri Kanununun Getirdikleri, ABD, Y: 69, S:

2011/2, s. 214; Surlu, Mehmet Handan, Türk Hukuk Uygulamasının Tarihsel Perspektifi Açısından İstinaf (Üst) Mahkemeleri veya Türk Yargı Sisteminin Dinmeyen Özlemi (Bildiri), Yargı Reformu 2000 Sempozyum, İzmir: İzmir Barosu Yayını, 2000, s. 97; Yargıtay Birinci Başkanlarının istinaf (üst mahkemeler) hakkında yargı yılı açılış konuşmalarındaki görüşleri için bkz. Surlu, s. 92-95.

(30)

mahkemelerinin yeniden kurulmasında esas gaye olmadığı da doktrinde hep söylenegelmiştir45.

Türkiye, 1961 sonrası planlı kalkınma ilkesini benimsemiş ve beş yıllık planlar yapmayı öngörmüştür. Bu bağlamda önceleri hazırlanan Birinci ve İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planlarında sadece ekonomik ve sosyal konulara yer verilirken, daha sonra hazırlanan planlarda ve bunlara dayalı olarak çıkartılan yıllık programlarda, adalet konusuna da ayrı bir başlık halinde yer verilmeye ve nelerin yapılacağına değinilmeye başlanmıştır46.

İstinaf mahkemelerinin yeniden kurulması konusu, yukarıda da değindiğimiz üzere, Türk hukuk uygulaması ve yargı sisteminin gündeminde kısa sürede yerini tekrar fikir düzeyinde almakla kalmamış, yasalaşması yolunda da üzerinde çalışmalar yapılmıştır.

Bu konudaki ilk tasarı 98 madde halinde 1932 yılında bir komisyonca hazırlanmış olup; uzun gerekçesi ile dikkati çekmiştir.

İkinci tasarı, 1932 tasarısı üzerinde yapılan ve değişiklikleri de içeren bir çalışmanın ürünüdür. 1948'de TBMM'ne de sunulmuş, 11 maddesi Adalet Komisyonunda görüşülmüşken, daha sonra Bakanlıkça geri çekilmiştir.

Üçüncü tasarı 1952 yılında hazırlanmış olup, Adalet Komisyonunda görüşülüp değişiklikler kabul edilmiş, ancak TBMM gündemine alınmadığından daha sonra kadük olmuştur. 48 madde iken görüşmelerde 55 maddelik bir tasarı olmuştu.

45 “İstinafın temyiz yoluyla ilgisi yoktur. İstinaf mahkemeleri Yargıtayın işini azaltmak amacıyla da

kurulmamışlardır. Kurulunca Yargıtayın işinin azalması yalnızca bir sonuçtur. Sonuçlarla nedenler birbirine karıştırılmamalıdır.” (Selçuk, Sami, Üst (İstinaf) Mahkemeleri Tezelden Kurulmalı, ABD, Yıl: 49, Ocak 1992, S: 1, s. 24-25); “Fakat istinaf mahkemeleri, sadece Yargıtay'ın iş yükünü azaltmak için getirilmemektedir. Bu, daha çok bir sonuç olacaktır. Çünkü belli davalar, zaten istinaf kademesinde sonuçlanmış olacaktır. Yargıtay'ın incelemeye alacağı davalar ise, bir ön inceleme sonucunda belirlenecektir. İstinaf mahkemelerince verilen kararlar, ön inceleme sonucuna göre ya kesinleşmiş olacak, ya da bir içtihat konusu olarak Yargıtay'ca incelenecektir.” (Türk, Hikmet Sami, İstinaf Mahkemeleri, AD, Ocak 2000, S: 2, s. 8-9).

(31)

İstinafla ilgili dördüncü çalışma 1963 yılında Adalet Bakanlığı'nca hazırlanan “Adliye Mahkemelerinin Kuruluşu Hakkında Kanun Tasarısı” adıyla 61 maddeden oluşan tasarıdır ve “Üst Mahkemeler” adıyla istinafa yer vermiştir.

1977 yılında zamanın Yüksek Hakimler Kurulu'nca da bir tasarı hazırlanmış olduğu gibi aynı yıl Adalet Bakanlığı'nca da bir tasarı gündeme getirilmiştir.

Bu konudaki yedinci tasarı Adalet Bakanlığı'nca Yüksek Hakimler Kurulu'nun 1977 yılındaki taslağı esas alınarak hazırlanmıştır47.

1985 yılında yine Adalet Bakanlığı'nca hazırlanan ve 73 esas, 4 geçici maddeden oluşan “Üst Mahkemeler Kanun Tasarısı” sekizinci çalışmayı oluşturmuştu.

Yine Adalet Bakanlığı'nca hazırlanan bir diğer “Üst Mahkemeler Kanun Tasarısı” 62 esas ve 72 geçici maddeden oluşuyordu.

Yargıtay'ın hazırladığı 73 esas ve 4 geçici maddeden meydana gelen “Üst Mahkemeler Kanun Tasarısı” bu konudaki onuncu tasarıdır.

2.12.1993 tarihinde TBMM Başkanlığına sunulan “Adliye Mahkemeleri ile Üst Mahkemelerin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı” 53 esas ve 8 geçici maddeden oluşuyordu. Adalet ve Bütçe Plan Komisyonunda görüşülüp bazı değişiklikler yapılıp kabul edilmişti. Ancak, bu tasarı da seçimler nedeniyle kadük olmuştur.

Bu konudaki son ve onikinci çalışma elde olan 5235 sayılı “Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Üst Mahkemelerin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun”dur48.

5235 sayılı Kanun'un Genel Gerekçesi'nde, istinaf (bölge adliye) mahkemelerinin neden kurulması gerektiğine dair şu açıklama yeralmaktadır:

“Yargılama süreci bir sistemdir. Bu sistem, uyuşmazlık ve çekişme hakkında verilecek hüküm kesinleşinceye kadar birden çok evreleri kapsamaktadır. Yargılamanın

47Surlu, s. 98. 48 Surlu, s. 99.

(32)

bu özelliği, temelde, gerçeğe ulaşarak adli hataları önlemek amacına dayanır. Evrelerden birisi, “kanun yolu” adı verilen “denetim muhakemesi”dir. Esasta denetim muhakemesinin en önemli evresini oluşturan temyiz yolunda, doğrudan öğrenme yargılaması yapılmaz. Temyiz üzerine verilecek hüküm sadece hukuka aykırılığı denetler; bu nedenle maddi ve hukuki gerçeklere ulaşmak ve adli hataları gidermek bakımından, uyuşmazlık ve çekişmenin maddi olay yani ispat yönünden ve hukuka aykırılık açısından uygun bir sonuca bağlanıp bağlanmadığını denetleyen ve temyiz yolundan önce gelen ayrı bir kanun yoluna gereksinim olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. – Bugün çeşitli ülkelerde yargılama faaliyeti ile görevlendirilmiş bulunan ilk derece mahkemelerinin kararlarını inceleyen üst derece mahkemeleri vardır. İki dereceli yargı teşkilatı hak arama hürriyetinin yeterince gerçekleştirilmiş sayılması için de zorunlu görülmektedir. – İlk derece mahkemelerince verilen kararların olaylara, hukuka ve usule uygunluğunu denetlemek görevini yüklenmiş olan ikinci derecedeki mahkemeler, bazı ülkelerde iki, bazı ülkelerde de üç kademede görev yapmaktadırlar. Ülkemizde ikili kademe sistemi vardır. Kararların hem hukuka hem de olaylara uygunluğunu ise Yargıtay denetlemektedir. Oysa, adli yargı ilk derece mahkemelerince verilen kararlar, bölge adliye mahkemelerince ispat ve hukuka uygunluk yönlerinden ve Yargıtayca sadece hukuka uygunluk bakımından incelenmelidir. Yargıtay, bir içtihat mahkemesi olarak işlevini sürdürmelidir. – Ülkemizde, 1879 yılında yürürlüğe konulan “Mahakimi Nizamiyenin Teşkilat Kanunu Muvakkati” ile “istinaf” adı altında kurulan ikinci derece mahkemeler, 1924 yılında çıkarılan 469 sayılı “Mahakimi Şer'iyenin İlgasına ve Mahakim Teşkilatına Ait Ahkamı Muaddil Kanun” ile kaldırılmıştır. Bu mahkemelerin çalışmalarına, adaletin süratle dağıtımına engel oldukları ve arzu edilen yararı sağlamadıkları gerekçesiyle son verilmiştir. Sözü edilen “Muvakkat Kanun”, ayrı bir istinaf mahkemesi kurmak yerine bu görevi ağır ceza ve asliye mahkemelerine vermişti. Ancak, bu mahkemelerin asıl görevlerinin yoğunluğu ve ağırlığı karşısında “istinaf” görevlerine yeterli zamanı ayıramamaları sonunda biriken iş ve davalar, içinden çıkılamaz derecede çoğalmış olduğundan umulan yararlar elde edilememiştir. – Bugün hemen hemen bütün ülkelerde Yargıtayın karşılığı olan yüksek mahkemeler, birer içtihat mahkemesi görevini yapmakta, ilk derece mahkemelerince verilen kararların olaylara, kanuna ve usule uygunluğunu denetlemek yani istinaf kanun yolu incelemesini yapmakla görevli ikinci derece mahkemeler bulunmaktadır. Yargıtay ise ilk derece mahkemeleri ile kendi arasında süzgeç görevini yapacak bir ara mahkemesi bulunmadığı için her iki görevi, yani hem içtihat yaratmak hem de istinafı yürütmek durumunda kalmıştır. Yargıtayın kendisinden beklenen içtihat mahkemesi olma

(33)

niteliğini koruyabilmesi, iş yükünün çok artmış olması nedeniyle zorlaşmıştır. Yargıtayın içtihat mahkemesi olma niteliğinin korunması, yargılamanın güvenli ve hızla sonuçlandırılması bakımından istinaf kanun yolu incelemesini yapmak üzere bölge aldiye mahkemelerinin kurulmasının bir ihtiyaç haline geldiği görülmektedir. – Mahkemelerin verimli, etkili, süratli ve güvenli çalışmalarını sağlamak ve denetim yargılamasını güçlendirmek üzere; eskiyen ve yetersiz hükümler taşıyan 469 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılarak, bunun yerine adli yargı ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemelerinin kuruluşunu, görevlerini ve yetkilerini düzenlemek amacıyla bu Tasarı hazırlanmıştır”49.

İstinaf mahkemelerinin kaldırılma tarihi olan 1924 yılından bu yana Türkiyede istinaf mahkemelerinin lüzumlu olup olmadığı meselesi sürekli münakaşa edilegelmiştir. Bu zaman zarfında istinaf mahkemelerinin leh ve aleyhinde bir çok düşünceler de seslendirilmiştir, onun faydaları ve mahzurları da tartışılmıştır50.

İstinafın aleyhine Türk Hukuk doktrininde zaman zaman farklı görüşler seslendirilmiş ve bazı yazarlar tarafından da savunulmuştur51. Hatta, üst mahkemelerin, yani, istinaf mahkemelerinin oluşturulması yerine, mevcut iki dereceli yargı düzeni içerisinde kalınmak kaydıyla, sistemi daha fonksiyonel hale getirebilecek yasal önlemlerin alınmasının daha sağlıklı ve daha doğru olacağı da ileri sürülmüştür52.

İstinaf mahkemeleri hakkında yazılı olarak fikir beyan eden müelliflerin ekserisi, genel olarak Türkiyede istinaf mahkemelerinin kurulması lehinde olmuştur. İstinaf

49 Yılmaz-İstinaf, s. 38-39.

50 Kuru, Baki, İstinaf Mahkemeleri Kurulurken, Makaleler, İstanbul: Arıkan Basım Yayım, 2006, s. 10;

İstinaf mahkemelerinin leh ve aleyhinde olan görüşler için bkz. Kuru-İstinaf Mahkemeleri, s. 10-13;

Yılmaz-İstinaf, s. 23-31. Ayrıca, Selçuk- İstinaf Mahkemeleri Sorunu, s. 33-51; Türk, s. 5-10; Selçuk-Üst Mahkemeler, s. 20-25; Öztek, s. 104-114; Akbaba, s. 157-180; Özdemir/Hız/Balo, s.

1-37.

51 Erem-İstinaf, s. 14-15; İstinafın aleyhine olan görüşlerin daha geniş açıklaması için bkz. Erem-Tasarı,

s. 371-388; Tanrıver-Adliye Mahkemeleri, s. 53-57; Surlu, s. 101 (Bu yazar genel olarak istinaf kavramına karşı olmadığı halde, Türkiyede kurulmasına karşı). Bu görüşlere karşı olan fikirler için bkz. Bilge, s. 68-81.

52Tanrıver-Adliye Mahkemeleri, s. 57. Yazar Faruk Eremle aynı görüşte olmakla Türkiye'de istinaf

mahkemelerinin kurulmasına karşı ve bu düzenlemenin yerine mevcut sistemin ıslah edilmesi için öneriler ileri sürmektedir. “Kanaatimizce, yapılması gereken şey, istinaf yargılamasını getirmek değil; mevcut sistemin ıslah edilerek muhafazası olmalıdır. Bu bağlamda, Yargıtay'ın yüksek bir içtihat mahkemesi olarak fonksiyonunu gereği gibi ifa etmesini engelleyen ve iş yükünün artmasına neden olan etkenlerin, ortadan kaldırılmaya çalışılması gerekir. Bunun temini için,…” (Tanrıver-Hukuk Yargılama Usulü, s. 75). Bu öneriler için bkz. Tanrıver-Hukuk Yargılama Usulü, s. 71-75.

(34)

mahkemelerinin lehinde olan müelliflerin bir kısmı, bu mahkemelerin hemen kurulması gerektiği kanısında oldukları halde, bazıları ise zamanla bazı şartların gerçekleştirilmesinden sonra buna teşebbüs edebileceğini savunmuşlardır. İstinaf mahkemeleri kurulmasının aleyhinde olan müellifler ise azınlıktadır53.

İstinaf mahkemelerinin kurulmasını savunan yazarlardan Türk adalet teşkilatının ıslahı için öneriler ileri sürenler de olmuştur. Gerekli şartların tahakkukundan sonra kurulacak istinaf sisteminde davaların daha iyi ve emniyetli bir şekilde hükme bağlanacağı ifade edilmiştir54.

c) Azerbaycan Hukukunda Durum

31 Aralık 1991 tarihinde Azerbaycan, SSCB'den ayrılarak, bağımsızlığını ilan etti ve özel mülkiyeti, özel teşebbüsü istisnasız tanıyan ve destekleyen hukuk devleti olduğunu tüm dünyaya duyurdu. Sosyalist rejimi terk ederek özel mülkiyeti ve özel teşebbüsü tanıyan Azerbaycan'ın “geçiş dönemi”nde Sovyetler Birliği'nde kabul edilen yasalar halen yürürlükte olduğu gibi, eski mahkeme sistemi55 faaliyetine devam etmekteydi. Bu yasalar ve mahkeme sistemi hızla gelişen Azerbaycan ihtiyaçlarına cevap vermediği için hukuk davalarının, özellikle ticari davaların yargılanmasında ciddi sorunlar doğmuştur56. Bu sorunlar nedeniyle, 25 Şubat 1992 tarihinde kabul edilen 76 sayılı Arbitraj Mahkemesi Kanunuyla, Azerbaycan Arbitraj Mahkemesi kuruldu. Arbitraj mahkemesi devletin, sosyal kurumların, kolhozların, kooperatiflerin, tacirlerin, yabancı tabiiyetli gerçek ve tüzel kişilerin ticari faaliyetinden doğan davalara bakmakla görevli idi (Arbitraj Mahkemesi Kanunu m. 1)57.

53 Kuru-İstinaf Mahkemeleri, s. 13-14.

54 Kuru-İstinaf Mahkemeleri, s. 14; Bu şartlar ve Türk adalet sisteminin gelişimi için ileri sürülen fikirler

hakkında daha fazla bilgi için bkz. Kuru-İstinaf Mahkemeleri, s. 14-24, 43; Yılmaz-HMK, s. 218-219.

55 16 Haziran 1981 tarihli Azerbaycan SSC Mahkeme Kuruluşu Hakkında Kanunun düzenlediği eski

mahkeme sistemi şeması için bkz. Zengin, Eyüp/Kamalov, Nesimi, Azerbaycan Respublikası'nda

Mahkeme Sistemi, AÜHFD, Y: 1999, C: 48, S: 1-4, s. 57-101; Eski mahkeme sisteminde yargı usulü

için ayrıca bkz. Zengin, Eyüp/Kamalov, Nesimi, Azerbaycan Respublikası Mahkeme Sisteminde

Mahkeme Süjeleri ve Mahkeme İcraatı, AÜHFD, Y: 1999, C: 48, S: 1-4, s. 103-134.

56 Yolçiyev, Mübariz, Türk Hukukuyla Mukayeseli Olarak Azerbaycan Hukukunda Sigortacının Rücu

Hakkı (Doktora Tezi), Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008, s. 233-234.

57 “05.10.01 tarihinde 190-IIQD sayılı kanunla, 76 sayılı Azerbaycan Arbitraj Kanunu yürürlükten

(35)

10 Haziran 1997 tarihinde Azerbaycan'ın yeni yargı sistemini tespit eden Azerbaycan Cumhuriyeti Mahkemeler ve Hakimler Hakkında Kanunu (MHHK) kabul edilerek yürürlüğe konuldu. MHHK m. 19 Azerbaycan'da yargılama yetkisine sahip olan mahkemeleri58 saymıştır. Buna göre, Azerbaycan'da aşağıdaki mahkemelerin yargılama yetkisi vardır.

- İlk derece mahkemeleri

Rayon (şehir/vilayet) mahkemeleri (MHHK m. 20 vd.), uygulamada Genel Mahkemeler olarak da adlandırılmakta olup, hem ceza, hem hukuk, hem de idari davalara bakmakla görevli mahkemelerdir59. Eski mahkeme sisteminde rayon mahkemeleri yanında Bakü Şehir Mahkemesi de faaliyet göstermekteydi60.

MHHK m. 19'da 10.12.2006 tarihinde yapılan değişikliğe kadar Azerbaycan'da faaliyet gösteren iktisat mahkemeleri, Yerel İktisat Mahkemeleri (YİM, MHHK m. 42 vd.) ve Uluslararası Mukavelelerden Doğan İhtilaflara Dair İktisat Mahkemesi (UMDİDİM, MHHK m. 47 vd.) olmakla ikiye ayrılmaktaydı.

UMDİDİM'inin görev alanını AC Medeni Usul Kanunu m. 27 tespit etmekteydi. Bu hükme göre, UMDİDİM'i Azerbaycan'ın gerçek ve tüzel kişileri, yine yabancı tüzel kişilerin, yabancı sermayeli tüzel kişilerin, uluslararası kurumların, ticari faaliyetle iştigal eden yabancı vatandaşların veya vatansızların arasında meydana gelen ve “ona ait olan” davaları yargılamakla görevlidir. UMDİDİM, doktrinde yapılan eleştirilere sebep olduğu için 10.12.2006 tarihli ve 206 IIQD sayılı kanunla kaldırılmıştır61.

Hem ticari, hem de vergi davalarını yargılamakla görevli olan Yerel İktisat Mahkemeleri ilk defa 05.10.2001 tarihinde sadece Bakü'de kuruldu. UMDİDİM kaldırıldıktan sonra YİM'lerin adı da İktisat Mahkemeleri olarak değiştirildi ve Bakü dışında, Sumgayıt, Şeki, Lenkeran, Elibayramlı, Gence gibi şehirlerde bölgesel nitelikte

58 Bugün için AR-da yürürlükte olan mahkeme sisteminin şeması için bkz. http://bakuappealcourt.gov.az

(Erişim tarihi: 30.06.2012).

59 Yolçiyev, s. 234.

60 Zengin/Kamalov-Mahkeme Sistemi, s. 61. 61 Yolçiyev, s. 234-235.

(36)

İktisat Mahkemeleri kuruldu62. 22 Haziran 2010 yılında yapılan değişiklikle iktisat mahkemelerinin adı inzibati-iktisadi (buna türkçede idari-iktisadi mahekemeler de diyebiliriz) mahkemeler olarak değiştirildi.

İdari-iktisadi mahkemelerinin görev alanı MHHK'un 8. faslında tespit edilmiştir. İdari-iktisadi mahkeme ilk derece mahkemesi olarak kanunla görevlerine ait edilmiş idari ve iktisadi uyuşmazlıklara dair işlere bakmaktadır. İktisad mahkemelerinin görev alanı ayrıca MUK'nun 26. maddesinde de düzenlenmiştir.

Ağır Ceza Mahkemeleri, MHHK'un 5. faslında düzenlenmiş olup, Kanunla görevine dahil edilen ceza davalarına bakmakla görevlidir.

Genel Askeri Mahkemeler, MHHK'un 6. faslında düzenlenmiş olup, Kanunla görevine dahil edilen ceza davalarına bakmakla görevlidir.

Nahçivan Özerk Cumhuriyeti Ağır Ceza Mahkemeleri de 22 Haziran 2010 tarihinde MHHK'a yapılan değişiklikle yeni yürürlüğe konulmuş ilk derece mahkemeleri arasında yer almaktadır. Bu mahkemelerin görevleri ve diğer hususlar adı geçen kanunun V-I faslında düzenlenmiştir.

Askeri Ağır Ceza Mahkemeleri, MHHK'un 7. faslında düzenlenmişti ve kanunla görevine dahil edilen ceza davaları üzere ilk derece mahkemeleri arasında yer alıyordu. Fakat 22 Haziran 2010 tarihli değişiklikle bu mahkemeler de yürürlükten kaldırılmıştır.

Sonuç olarak, bugün için Azerbaycan'da faaliyet gösteren mahkeme sisteminde hukuk davalarını yargılamakla yetkili mahkemeler rayon (şehir/vilayet) mahkemeleri ve inzibati-iktisadi mahkemelerdir.

- İstinaf Mahkemeleri

Nahçivan Özerk Cumhuriyeti Ali Mahkemesi, MHHK'un 10. faslında düzenlenmiş olup, Nahçivanda faaliyet gösteren Rayon Mahkemeleri ve İktisat

(37)

Mahkemeleri için istinaf mahkemesi (ikinci dereceli mahkeme) fonksiyonunu yerine getirmektedir (MHHK m. 52, II)63.

İstinaf mahkemesi olarak faaliyet gösteren Apellyasiya Mahkemeleri ise ilk yıllar Azerbaycan Apellyasiya Mahkemesi (MHHK m. 61 vd.) ve Apellyasiya İktisat Mahkemesi (MHHK m. 70 vd.) olarak kurulmuştu. Azerbaycan Apellyasiya Mahkemesi, rayon mahkemelerinin vermiş olduğu kararlardan yapılan şikayetlere baktığı halde, Apellyasiya İktisat Mahkemesi ise, yerel iktisat mahkemesinin ve UMDİDİM'sinin kabul ettiği kararlardan verilen şikayetlere bakmaktaydı. Hem Azerbaycan Apellyasiya Mahkemesi, hem de Apellyasiya İktisat Mahkemesi sadece Bakü'de kurulmuştu.

10.12.2006 tarihli ve 206 IIQD sayılı kanunla Apellyasiya İktisat Mahkemesi kapatıldığı gibi, Azerbaycan Apellyasiya Mahkemesinin adı da Apellyasiya Mahkemesi olarak değiştirildi. Bununla birlikte, Bakü dışında, Sumgayıt, Şeki, Lenkeran, Elibayramlı, Gence gibi bölgelerde de Apellyasiya Mahkemeleri kuruldu.

- Ali Mahkeme (Üst Derece Mahkemesi)

Azerbaycan mahkeme sisteminde temyiz mahkemesinin görevlerini Azerbaycan Ali Mahkemesi gerçekleştirmektedir (MHHK m. 77 vd.). Ali Mahkeme sadece başkent Bakü'de faaliyet göstermektedir.

Görüldüğü üzere, bağımsızlığını ilan ettikten sonra Azerbaycan'da hukuk davaları ilk yıllarda rayon mahkemelerinde ve Arbitraj Mahkemesinde yargılandığı halde, sonralar Arbitraj Mahkemesi kapatılarak yerine Yerel İktisat (Ticaret) Mahkemeleri ile Uluslararası Mukavelelerden Doğan İhtilaflara Dair İktisat (Ticaret) Mahkemeleri kurulmuş, fakat 10.12.2006 tarihinde bu mahkemeler de kapatılarak, yerine iktisat mahkemeleri kurulmuştur64.

63 Yolçiyev, s. 235. 64 Yolçiyev, s. 236.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu müdahale neticesinde Alâeddin Camisinde yıllardan beri süregelmekte olan ve pek çok onarımların yapılmasına neden olan zemin sorunları sona ermiş, bununla beraber,

[r]

Erdoğan UNUR ((Erciyes Ün.Tıp Fak.) Doç.Dr..

This evaluative study aimed to investigate the changes in new nursing students’ LOC scores in a Turkish university nursing program through peer mentoring by senior nursing

Araştırmada veriler kişisel özellikler, kemoterapotik ilaçlarla ilgili uygulamalarda (ilaç hazırlama, uygulama, atıkları atma, dökülme/saçılma kontrolü, son 48

Araştırmadan elde edilen sonuçlar doğrultusunda hemşirelik eğitim kurumlarının ve mesleki örgütlerin, hemşirelerin meslekleşme sürecinde hızla yol almasını sağlamak

<RNVXOOXN VÕQÕUÕQÕQ DOWÕQGD JHOLUH VDKLS ROXS GD \DúOÕ \D GD |]U- O NDWHJRULVLQH JLUPH\HQ NLúLOHUH PXKWDoOÕN GXUXPXQXQ WHVSLW

in all concentrations of leptin in human umbilical artery and relaxation responses observed at high concentrations of leptin are partially mediated by NO and