• Sonuç bulunamadı

Azerbaycanda istinaf (apellyasiya) mahkemeleri Reyaset Heyeti olarak adlandırılan başkanlıktan ve dört daireden oluşmaktadır; mülki, idari-iktisadi, ceza ve askeri daire. İstinaf mahkemesinin dairelerinde davalara bakmak için mahkeme heyetleri oluşturulmaktadır. Yani davalar hakimler tarafından toplu olarak görülmektedir. İstinaf mahkemesinin hakimleri, mahkeme başkanı, onun yardımcısı, mahkeme dairelerinin başkanları ve hakimlerinden ibaretdir. İstinaf mahkemesi hakimlerinin sayısı Mahkeme-Hukuk Şurası tarafından belirlenmektedir (Mahkemeler ve Hakimler Hakkında AC Kanunu, m. 62).

İstinaf mahkemesi başkanlığı (Reyaset Heyeti), mahkemenin başkanından, onun yardımcısından ve daire başkanlarından ibaret terkipte çalışmaktadır (MHHK, m. 63). Başkanlığın kanunda gösterilen bazı görevleri bulunmaktadır. Onun toplantıları üç ayda bir kereden az olmayarak gerçekleşmektedir. İstinaf mahkemesinin başkanı Reyaset Heyetinin toplantılarında başkanlık görevini icra etmektedir (MHHK, m. 64). İstinaf mahkemesi başkanlığının çalışma şekli Mahkemeler ve Hakimler Hakkında kanunun 64 üncü maddesinde ayrıntılı bir şekilde gösterilmiştir.

171 Zira uygulamada ilk derece mahkemelerinin kararlarının bir çoğundan istinaf şikayeti verildiği

görülmektedir. Fakat, nüfus sayısı da dikkate alındığında Türkiyeye oranla Azerbaycanda üst derece mahkemelerine yapılan başvuruların aşırı sayıda olmadığı ve mahkemelerin yükünü ağırlaştırmadığı görülmektedir. En azından bu konuda mahkemelerin her hangi bir şikayeti medyada ya da hukuk çevrelerinde ifade edilmemiştir.

İstinaf mahkemesi dairelerinin görevleri kanunda kısaca şu şekilde ifade edilmiştir: istinaf mahkemesinin daireleri, istinaf derecesi mahkemesi olarak kendi arazi aidiyetinde olan (yani yargı çevresinde bulunan) ilk derece mahkemeleri tarafından görülmüş davalar üzere kararlardan verilmiş istinaf başvuruları (şikayetleri) ve istinaf protestleri173 üzere davalara bakmaktalar. İstinaf mahkemesi dairelerinin kanunda diğer görevleri de üstlendikleri belirtilmiş ve bunlardan başka diğer kanunlarla ona verilmiş görevleri gerçekleştireceği de bildirilmiştir (MHHK, m. 65).

İstinaf mahkemesi başkanının, başkan yardımcısının ve daire başkanlarının görevleri de Mahkemeler ve Hakimler Hakkında AC Kanununda ayrıca gösterilmiştir (MHHK, m. 66-68).

Azerbaycanda istinaf mahkemelerinin hakimlerini AC Cumhurbaşkanının önerdiği hakimler arasından AC Millet Meclisi seçmektedir (AC Anayasası, m. 132, II).

Hakimlerin, mahkeme başkanlarının, başkan yardımcılarının ve daire başkanlarının göreve atanması MHHK'un 94. maddesinde ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.

b) İstinaf Mahkemesinin Görevleri

Azerbaycan Hukukunda istinaf mahkemelerinin görevleri MHHK'da bir kaç başlık altında gösterilmiştir. Daha doğrusu, istinaf mahkemesi başkanlığının, dairelerinin, mahkeme başkanının ve başkan yardımcısının, ayrıca daire başkanlarının görevleri ayrı ayrı sıralanmıştır (MHHK m. 63, 65-68). MHHK'da gösterilen görevlerin bir çoğu istinaf mahkemelerinin metodik, istatik ve teknik işleri ile ilgili olup hukuki konulardan çok bunlara yer verilmiştir.

Medeni Usul Kanununda ise istinaf mahkemelerinin ilk derece mahkemeleri tarafından yapılan şikayetleri mahiyeti üzere görüp karara bağlayacağı belirtilmiştir (MUK m. 357.1, 372.1). Ayrıca, istinaf mahkemesi şikayetin delillerine bağlı olmadan ilk derece mahkemesinin maddi ve usul hukuku kurallarına uyup uymadığını da

173 Savcının itirazı Azerbaycan Hukukunda protest adlandırılmaktadır. Bu şekilde savcı davaya

denetlemekle görevlidir (MUK m. 372.7). Buradan istinaf mahkemelerinin maddi ve hukuki denetimi gerçekleştirmekle görevli oldukları sonucu çıkarılabilir. Halbuki temyiz mahkemesinin sadece hukuki denetimi yapabileceği kanunda açıkça gösterilmiştir (MUK m. 416).

c) Aleyhine İstinaf Yoluna Başvurulabilen Kararlar

aa) İlk Derece Mahkemesi Kararı Olması Şartı

Daha önce de belirtildiği gibi, Türk ve Azerbaycan Hukukunda aleyhine istinaf yoluna başvurulabilecek olan kararlar, kural olarak, ilk derece mahkemesi kararlarıdır.

bb) Nihaî Karar Şartı

Azerbaycan Hukuku'nda nihai kararlardan şikayet MUK'nun 41. fasılında düzenlenmiş olup, ara kararlardan şikayet ise bunu takip eden 42. fasılda ayrıca olarak gösterilmiş ve hükme bağlanmıştır.

Davaya katılanlar (işde iştirak eden şahıslar)174 karardan ayrı olarak ilk derece mahkemelerinin ara kararlarından aşağıdaki hallerde şikayet edebilirler:

1. Medeni Usul Kanununda gösterilmiş hallerde;

2. Mahkemenin ara kararının davanın gidişatına (yani, davada sonraki adımın atılmasına) engel olması durumunda (MUK m. 395.1).

İlk derece mahkemelerinin diğer ara kararlarından şikayet edilmemektedir. Davaya katılanlar bu ara kararlardan tatmin olmadıkta (razı olmadıkta) ara karara olan itirazlarını istinaf başvurusunda (şikayetinde)175 belirtebilirler (MUK m. 395.2). Şikayet

174 İşde iştirak eden şahıslar kavramına dahildir: taraflar, üçüncü kişiler, dilekçe verenler, menfaati olan

şahıslar (Azerbaycan Hukukunda özel icraattaki taraflar kavramını dilekçe verenler ve menfaati olan şahıslar kavramı karşılamaktadır), sosyal birlikler, devlet kurumları (bakanlıklar ve diğer devlet idareleri gibi) ve diğer kurumlar. İşde iştirak eden şahıslar (yani davaya katılanlar diyebiliriz), davanın sonucunda hukuki menfaati bulunan, duruşmalarda kendi adından söz söyleyen, davanın başlatılmasına, inkişafına ve sonlandırılmasına tesir etme yetkisine sahip, kanunen kesinleşmiş mahkeme kararının muhatabı olan mülki icraatın iştirakçılarıdır. Bkz. Mövsümov, s. 66-67.

175 Belirtmek gerekir ki, Azerbaycan Hukukunda Türk Hukukundan farklı olarak “istinaf başvurusu”

ilk derece mahkemesinin ara kararı resmi şekilde verildikten sonra 10 gün içerisinde ilk derece mahkemesine yapılabilir (MUK m. 396.1). Eğer ara karar tarafların katılımı ile ilan edilirse, şikayet etme süresi ara kararın ilan edildiği zamandan sayılmaya başlar (MUK m. 396.2).

İlk derece mahkemesi hakimi şikayeti “esaslı” kabul edip (yani şikayeti yerinde görüp) ara kararını değiştirmezse, o zaman ara karardan yapılan şikayeti 7 gün içerisinde dava dosyasıyla beraber istinaf mahkemesine gönderir (MUK m. 269.2 ve 269.3; m. 397.1).

İstinaf mahkemesi şikayete onun mahkemeye geldiyi tarihten 20 gün içerisinde, istinaf için belirlenmiş prosedür üzere bakmaktadır (MUK m. 397.2). İstinaf mahkemesi şikayet üzerine ara kararıyla aşağıdaki şekillerde hareket edebilir:

1- Mahkemenin ara kararını değiştirmeden şikayeti reddetmek;

2- Ara kararı tam veya kısmen bozup, yahut değiştirip davayı ilk derece mahkemesine göndermek;

3- Ara kararı tam veya kısmen bozup ara kararının konusu olan mesele hakkında karar vermek (MUK m. 398).

İstinaf mahkemesi ilk derece mahkemesinin ara kararını kaldırıp davayı yeniden görülmek üzere gönderdikte istinaf mahkemesinin ara kararında gösterilmiş olan hususlar (yani, yapılması gerektiği belirtilen hususlar) davayı gören ilk derece mahkemesini bağlar (MUK m. 399). İstinaf mahkemesinin şikayet üzere verdiği ara kararı onun verildiği tarihten itibaren kesinleşmektedir (MUK m. 400).

İstinaf mahkemesi ilk derece mahkemesinin kararını veya ara kararını değiştirmeden veyahut ara kararı bozup davayı ilk derece mahkemesine gönderme hakkında karar verdikten sonra, bunlara karşı şikayet olmadığı takdirde, dava istinaf mahkemesi kararının onaylanmış kopyasıyla birlikte ilk derece mahkemesine gönderilir (MUK m. 401).

TÜRK VE AZERBAYCAN HUKUKUNDA İSTİNAF USULÜ

A) Genel Olarak

Türk ve Azerbaycan hukukundaki istinaf usulü bazı yönleriyle bir birinden ayrılsa da genel olarak iki hukuk sistemi bu konuda benzerlik arzetmektedir. İstinafa başvuru hakkına sahip olanlar ilk başta davanın taraflarıdır. Bunun yanısıra davaya katılan diğer kişilerin de şartlar gerçekleştiği zaman istinafa başvuru hakları bulunmaktadır. İstinaf süresi Azerbaycan Hukukunda bir aydır. HMK Tasarısının ilk hazırlandığı sıralarda aynı uygulama Türk Hukuku bakımından da kabul edilmişti, fakat daha sonra süre iki haftaya indirildi. İstinaf dilekçesinin hazırlanması, verilmesi, harç ve giderlerin yatırılması, dilekçenin usulden reddi ve istinaf dilekçesine cevap her iki hukuk sisteminde de benzer hükümlerle düzenlenmiştir. HMK'nın yürürlüğe konulmasıyla Türk Hukukuna getirilen katılma yoluyla istinaf başvurusu ise Azerbaycan Hukuku için henüz tanıdık olmayan bir uygulamadır. Her iki hukuk sistemi de istinaf aşamasındaki yargılamayı ön inceleme ve asıl inceleme olarak ele almaktadır. Azerbaycan Hukukunda istinaf mahkemesinde yapılamayacak işler diye bir ayırım yapılmasa da, yeni vakıa ve delillerin sunulması kural olarak yasaklanmış, fakat yine Türk Hukukundaki düzenlemeyle eşleşen sebeplerle yeni vakıa ve delillerin verilmesine sınırlı olarak izin verilmiştir. Yine Türk Hukukundan farklı olarak Azerbaycan Hukukunda duruşma yapılmasına gerek olmayan durumlar diye bir ayırıma gidilmemiş, davaların duruşmalı görülmesi kuralı benimsenmiştir. İstinaf mahkemesinin vereceği karar konusunda da her iki hukuk sistemi genel olarak benzerlik göstermektedir. İki hukuk sisteminin istinaf usulü aşağıda ayrı ayrı incelendiğinde benzer ve farklı yönleri daha detaylı olarak görülebilecektir.

B) Türk Hukukunda İstinaf Usulü

a) İstinafa Başvuru Hakkına Sahip Olanlar

Kural olarak, istinafa başvurma hakkına sahip olanlar davanın taraflarıdır176. Davacı ve davalı yanda birer tarafın bulunması halinde kimin istinafa başvurabileceğini tespit etmek kolaydır. Bununla beraber, birden fazla tarafın yargılamaya katıldığı durumlarda, kimlerin, hangi koşullarda kanun yoluna başvurabileceği ayrıca belirlenmelidir177. Dava arkadaşlığı, davaya müdahale ve davanın ihbarı gibi durumlarda kanun yoluna başvuru hakkına sahip olanlar ayrı ayrı inceleme konusu yapılmalıdır.

Dava arkadaşları, kural olarak kanun yoluna başvuru hakkına sahiptirler. Ancak davanın tarafı olmalarına rağmen, kanun yoluna başvuru haklarını kullanmaları sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırma ilk derece yargılamasına paralel biçimde yargılamanın basit, ucuz ve hızlı yürütülmesi ve çelişik kararlar verilmesinin önlenmesi amacından veya maddi hukukun tanıdığı haklar üzerinde birlikte tasarrufta bulunma zorunluluğundan kaynaklanmaktadır178.

İhtiyari dava arkadaşlığında179, davalar birbirinden bağımsızdır. Dava arkadaşlarından her biri, diğerinden bağımsız olarak hareket eder (HMK m. 58)180. İhtiyari dava ortaklığında her davanın birbirinden bağımsız olması sebebi ile her dava

176 Akkaya, s. 133; Alangoya/Yıldırım/Deren-Yıldırım, s. 527; Davada taraf kavramı, tarafların

duruşmaya gelememesi ve bunun sonuçları hakkında daha fazla bilgi için bkz. Ulukapı, Ömer,

Medeni Usul Hukukunda Tarafların Duruşmaya Gelmemesi, Konya: Mimoza Yayınları, 1997. Taraf

kavramı için ayrıca bkz. Ulukapı, Ömer, Medeni Usul Hukukunda Dava Arkadaşlığı, Konya: Mimoza Yayınları, 1991, s. 5-12.

177 Akkaya, s. 133. 178 Akkaya, s. 137.

179 Birden çok kişi, aşağıdaki hallerde birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava

açılabilir: a) Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması. b) Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri. c) Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması. (HMK m. 57). Buna Türk Usul

Hukukunda ihtiyari dava arkadaşlığı denilmektedir.

180 “İhtiyari dava arkadaşlarından herbiri gerek olağan kanun yolu olan temyiz ve karar düzeltme, gerek

olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurabilirler.” (Ulukapı-Dava Arkadaşlığı, s. 227).

için istinaf sınırı ayrı ayrı belirlenir. İhtiyari dava ortaklarından her biri hüküm aleyhinde tek başına istinafa müracaat etmelidir, istinafa başvurmayan ortak için hüküm kesinleşir. İhtiyari dava arkadaşlarının her birinin birbirinden bağımsız istinaf yoluna başvurması mümkinken; mecburi dava arkadaşları birlikte başvurmalıdırlar181.

Mecburi dava arkadaşları182, ancak birlikte dava açabilir veya aleyhlerine de birlikte dava açılabilir. Bu tür dava arkadaşlığında, dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorundadır. Ancak, duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemleri, usulüne uygun olarak davet edildiği halde duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade eder (HMK m. 60)183.

Bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir ( HMK m. 65, 1). Buna Türk Hukukunda asli müdahele denilmektedir. Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanır (HMK m. 65, 2). Asli müdahil, asli müdahele davasının tarafı sıfatıyla o davada verilen hükme karşı istinafa başvurma hakkına sahiptir. Diğer yandan, asli müdahele davasının davalıları da birbirlerinden bağımsız olarak hükme karşı istinafa başvurabilirler184.

Üçüncü kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer'i müdahil olarak davada yer alabilir (HMK m. 66). Müdahale talebinin kabulü halinde müdahil, davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip edebilir. Müdahil, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri sürebilir; onun işlem ve açıklamalarına aykırı

181 Alangoya/Yıldırım/Deren-Yıldırım, s. 527.

182 Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla

kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hallerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır. (HMK m. 59).

183 “Maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığında, dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorunda

oldukları için, hükmün temyizi, karar düzeltme ve yargılamanın yenilenmesi yoluna da birlikte başvurmaları gerekir. Aksi takdirde, dava arkadaşlarından bir ya da birkaçının kanun yoluna başvurması hüküm ifade etmez.” (Ulukapı-Dava Arkadaşlığı, s. 190); “Şekli bakımdan mecburi dava arkadaşları birlikte hareket etme zorunda olmadıklarından, herbirisi diğerinden bağımsız olarak kanun yollarına başvurabilirler.” (Ulukapı-Dava Arkadaşlığı, s. 193).

olmayan her türlü usul işlemlerini yapabilir (HMK m. 68, 1). Mahkeme, katıldığı noktadan itibaren, taraflara bildirilen işlemleri müdahile de tebliğ eder (HMK m. 68, 2). Müdahilin de yer aldığı asıl davada hüküm, taraflar hakkında verilir (HMK m. 69, 1). Fer'i müdahilin, tarafla rücu ilişkisinde, asıl davadaki uyuşmazlık hakkında yanlış karar verildiği iddiası dinlenilmez. Ancak, müdahil, zamanında ihbar yapılmadığı için davaya geç katıldığını veya yanında katıldığı tarafın iddia ve savunma imkanlarını kullanmasını engellediğini ya da kendisince bilinmeyen iddia ve savunma imkanlarının, tarafın ağır kusuru sebebiyle kullanılamadığını belirterek, yanında katıldığı tarafın yargılamayı hatalı yürüttüğünü ileri sürebilir (HMK m. 69, 2).

Taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir (HMK m. 61, 1). İhbar edilen davada verilen hükmün ihbar eden kişiye etkisi hakkında 69 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü kıyasen uygulanır (HMK m. 64). Yani bir önceki paragraftaki hüküm uygulanacaktır.

İstinaf yoluna başvuran kişinin hukuki yararının bulunması gerekir. İlk derece mahkemesinde lehine karar verilmiş olan tarafın, kural olarak istinafa başvurmak bakımından hukuki yararının bulunmadığı söylenebilir. Ancak duruma göre, karar lehine olan tarafın istinafa başvuruda hukuki yararı olduğu tespit edilirse, o da bu yola başvurabilir. Örneğin, karar lehine olmakla beraber gerekçesi bakımından tarafın istinaf yoluna başvurmakta yararı bulunabilir. Şüphesiz istinafa başvuran bakımından yukarıda belirtilen miktar ve değer sınırları dikkate alınmalıdır.

Taraflardan birinin istinafa başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa dahi, diğer tarafın istinaf dilekçesine karşı vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurması mümkündür. Buna katılma yolu ile istinaf başvurusu denilmektedir185.

b) İstinaf Sebepleri

Kanunda istinaf sebeplerini ayrıca ve açıkça gösteren genel bir hüküm bulunmamaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun özellikle özel bazı istinaf sebeplerinin yeraldığı m. 353 hükmüne bakılarak; istinaf sebebinin, “ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmadığı” olarak düzenlendiği söylenebilir. İstinaf sebepleri bu haliyle, temyiz sebeplerinden (HMK m. 371) çok daha geniş bir çerçeve çizmektedir186.

Kanunda istinaf sebepleri belirtilmese de, istinaf yoluna başvuran kişinin, dilekçesinde, istinafa başvuru sebeplerini gerekçeleri ile birlikte açıkça belirtmesi aranmıştır (HMK m. 342/2-e). Ayrıca, istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacaktır. Sadece kamu düzenine aykırılık halleri, bölge adliye mahkemelerince kendiliğinden gözetilir (HMK m. 355).

Kanunda istinaf sebepleri bakımından bir sınırlamanın yapılmaması, esasen böyle bir sınırlamanın istinafın niteliğine de uygun düşmeyeceğindendir. Zira, istinafta icabında duruşma da yapılarak ve işin de esasına girilip bölge adliye mahkemesince inceleme yapılarak yeniden karar verilebilmektedir. Bu sebeple gerek usul gerekse esas bakımından yargılamayı etkileyen hususlar istinaf sebebi oluşturur187.

İstinaf açısından önemli olan husus, iptali istenen kararın “objektif” açıdan hatalı olmasıdır. Kararın hatalı olması, ilk derece mahkemesinin hükme etkili vakıaları yanlış tespitinden veya tespit olunan vakıalara hukuku yanlış uygulamasından kaynaklanabilir. Bu durumda, objektif hata mevcuttur. Tarafların dava malzemesini eksik getirmeleri veya delil göstermemeleri mahkemenin hatalı hüküm vermesine neden olsa, burada objektif açıdan değil, sübjektif açıdan bir hata mevcuttur. Yine hükme etkili olmayan usul kurallarına aykırılık da, aynı nedenle istinaf sebebi oluşturmaz.

İstinaf davacısı, hükmün hukuka aykırılığını istinaf sebebi olarak göstermek isterse, hukuka aykırılığa yol açan durumu açıklamalıdır. Söz konusu istinaf sebebinde

186 Kuru/Arslan/Yılmaz, s. 610; Yılmaz-İstinaf, s. 62. 187 Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 600.

üç sorunun cevaplandırılması gerekir. Bunlar sırası ile, hangi hukuk kurallarının olaya uygulanabileceği, ne zaman hükme uygulanması gerekli hukuk kuralının ihlal edildiği ve nihayet hukuk kuralının ihlalinin hangi süreçte iptali istenen hükme etkili olduğudur188.

Hukuk kuralının ihlalinin istinaf sebebi oluşturmasında, fiili mesele-hukuki mesele ayrımı önem taşımaktadır. Hukuki meseleye anayasa, kanunlar, tüzükler, yönetmelikler, uluslararası anlaşmalar, örf ve adet kuralları, yabancı hukuk, bunun yanı sıra mantık kuralları, tecrübe kuralları da dahildir.

Hukuk kuralının hiç uygulanmaması gibi yanlış uygulanması da istinafta bozma sebebidir. İlk derece mahkemesi, olaya uygulanması gerekli hukuk kuralını bulamamış veya hatalı olarak olaya uygulanmayacağına karar vermiş olabileceği gibi, kararı yürürlükten kaldırılmış bir hukuk kuralına dayandırabilir. Yorum hataları da, hukuk kuralının uygulanmasındaki hata statüsündendir. Altlamalardaki hatalar da hukuka aykırılık olarak sınıflandırılır.

Hukuka aykırılık tek başına istinaf sebebi oluşturmaz. Temyizde olduğu üzere, istinaf kanun yolunda da mahkemenin hukuka aykırılığın hükme etkili olup olmadığını kontrolü aranır189.

188 Alangoya/Yıldırım/Deren-Yıldırım, s. 523. 189 Alangoya/Yıldırım/Deren-Yıldırım, s. 524.

c) İstinaf Süresi

Türk Hukuku'nda istinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır190. Bu süre, ilamın (nihaî kararın) usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar191. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır (HMK m. 345); yani, eğer özel kanunlarda sürenin tefhim (sözle bildirim) ile başlayacağı belirtilmişse, istinaf süresi tefhim ile başlayacaktır. Örneğin, İş Mahkemeleri Kanununa (5521 s. K. m. 8, II) göre, “İstinaf yoluna başvurma süresi, karar yüze karşı verilmişse nihaî kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği tarihinden itibaren sekiz gündür”192. İcra ve İflas Kanununa göre ise, icra mahkemesi kararlarında istinaf süresi kararın tefhim veya tebliği tarihinden itibaren on gündür (İİK m. 363/1).

190 “..., Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile taahhüt edilen adil yargılanma hakkının sağlanabilmesi

açısından, usul kanunlarındaki hükümlerin buna uygun hale getirilmesi amacıyla, özellikle makul süre içinde yargılama yapılabilmesi için, 1086 sayılı Kanunda yer alan ve adil yargılanmaya engel teşkil eden hükümlerin değiştirilmesi gerekmiştir. Çünkü, usul kanunları, yargının hızlı işlemesinde ve böylece makul süre içinde adil yargılamanın gerçekleşmesinde önemli bir rol oynamaktadır.” (T.C.

Adalet Bakanlığı-Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunundan Hukuk Muhakemeleri Kanununa,

Ankara: Adalet Bakanlığı, 2011, s. 4); “Alman, İsviçre, Avusturya Medeni Usul Kanunları'nda istinafa başvuru süresi 30 gündür. Tasarılarda 30 gün olarak belirlenen sürenin sonradan 5236 sayılı Kanun'da 15 güne indirilmesi yerinde olmamıştır. Adalet Komisyonunun kabul ettiği Tasarı metninde bu sürenin iki hafta olarak kabul edilmesi amaca hizmet etmeyecektir. İstinaf süresi temyiz süresinden daha uzun tutulmalıdır.” (Alangoya/Yıldırım/Deren-Yıldırım, s. 526).

191 “Usulsüz bile olsa hükmün tebliği yapılmamış idiyse doğaldır ki süre, hükmün üzerinden ne kadar

zaman geçmiş olursa olsun, dolmak şöyle dursun, işlemeye dahi başlamamıştır (2. HD 24.4.1984 E. 3646 K. 3788, YKD 1984 No. 8 s. 1166). Demek ki tarafın hükmü tebliğ dışında bir yoldan öğrenmiş olması halinde dahi durum böyledir. Tarafın birden çok vekili olup da hüküm birden çok vekile ayrı ayrı tebliğ edilmiş ise süre ilk tebliğle başlar (Teb. K., m. 11, f. I, cümle 2) ise de; gerek ihtiyari gerek zorunlu dava arkadaşı durumunda olan birlikte davacılardan birine tebliğ yapılınca tebliğ hepsine yapılmış gibi süre hesaplanmaz. İhtiyari dava arkadaşlarından her biri bakımından kendisine yapılmış tebliğin tarihi değer taşır; zorunlu dava arkadaşlığında ise zorunlu dava arkadaşlarına ayrı ayrı tarihlerde yapılmış tebliğlerden sonuncusunun tarihine bakılır (6. HD 25.10.1968 E. 2752 K. 4433).” (Umar, s. 961); “Vekil tarafından yürütülen davada tebliğler asile değil vekile yapılmak

Benzer Belgeler