• Sonuç bulunamadı

Hüseyin Sermet'e onursal doktora

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hüseyin Sermet'e onursal doktora"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

18 KASIM 1998 ÇARŞAMBA

CUMHURİYET

ALLEGRO

KÜLTÜR____________________

EVİN İLYASOĞLU

Hüseyin Seım et’e onursal doktora

M armara Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafın­ dan geçen hafta piyanist Hüseyin Serm et’e “Onur­

sal Doktora” verildi. Bu unvan hiçbir zaman kişi­

nin adına (başına ya da sonuna) bir “ Ph. D” ya da

“ Dr.” niteliğinde eklenerek akadem ik yolda kul­

lanılmaz. Ancak, adından da anlaşıldığı gibi, onur­ sal bir özellik taşır. Kişinin özgeçm işinde onurlu b iry er tutar. Marmara Ü niversitesi’nin verdiği 24. onursal doktora imiş. Kuruluşundan bu yana an­ cak 24 kişi onurlandırılmış bu unvan ile. Bu ender verilen unvanın bu yıl müzik dalından bir temsil­ ciye verilmesi çok anlam lı. Müzik adına nice “söz­

de sanatçı ”mn kabul gördüğü bir ortam da böyle-

si bir klasik müzik sanatçısına dikkat çekilmesi, aka­ dem ik dünyanın ciddi emekçinin yanında olduğu­ nu gösteriyor.

Hiçbir sanat dalının üyesi müzikçi kadar yalnız başına savaş vermez. Her şeyden önce belki de hiçbir sanat dalının öğretisi müzik kadar uzun yıl­ lan gerektirmez. Çok küçük yaşta yeteneğiniz keş­ fedilecek. odalara kapanacaksınız saatler boyu. Günde en az 5-6 saat çalgınızın başından kalkma­ dan çalışacaksınız. Sonra yurtdışı serüveni başla­ yacak. Burslar aranacak, sürekliliği sağlanacak. Doğru öğretm eni doğru zam anda seçeceksiniz. Yarışmalara katılacaksınız. Önemli salonlann kon­ ser program larına girmeye, önemli şe f ve orkest­ ralarla çalmaya hak kazanacaksınız. Müzik dergi­ lerindeki konser ve CD eleştirilerini kovalayıp öz­ geçmişinizi donatacaksınız. İyi bir em prezaryo bulursanız, ne âlâ. Yoksa sizi oralara gönderen

“devlet”, artık elini çekm iştir üstünüzden. Kurtlar

sofrasındaki savaşı yapayalnız kazanmalısınız. Hüseyin Sermet 1955 doğumlu. Ankara Devlet K onservatm an'nda Ferhunde Erkin'in öğrencisi olarak eğitime başlamış; 1968'de, on üç yaşında

“Harika Ç ocuklar” Yasası ile Paris'e gitmiş. Pa­

ris K onservatuvan'nda Sancan. Brunhoff ve çağı­ mızın en önemli bestecilerinden Messiaen’m öğ­ rencisi olmuş. Özel olarak Paris'te Boulanger ile, L ondra’da İngiltere’nin ünlü eğitmeni Curcio ile çalışmış. Uluslararası müzik çevrelerinin gözde ödüllerini derlemiş. Bunlann arasında en önem li­ si 1983 yılında Kraliçe Elizabeth yarışm asında fi­ nale kalmasıdır. Son yıllardaki başarılı C'D yapım­ larıyla sürekli Fransa’da “Altın Diyapozon” ödü­ lüne değer bulunmakta. O ysa yurtiçinde onun de­ ğerlendirilmesi son on yıl içinde oldu. Yakın yıl­ lara dek daha ne orkestra solisti ne de devlet sa­ natçısıydı. Yurtiçinde aldığı ilk övgü Boğaziçi Üni- versitesi'nin 1988'deki Onursal Doktorası olm uş­ tu. 1991’de Devlet Sanatçısı ve ardından da İzmir

Devlet Senfoni O rkestrası’nm solisti oldu. Bugün Hüseyin Serm et’i Türk piyanistlerinin yeni kuşa­ ğına, yeni okuluna yol açan bir öncü olarak kabul ediyoruz.

Serm et'in etkinlikleri arasında Alkan ve Schınidt gibi az çalman bestecileri gün ışığına çıkarması, bu arada oda müziğinde seçkinleşmesi ve festival organizatörlüğü de var. Son yıllarda resital ve kon­ serlerinin yanı sıra verdiği oda müziği konserleri için dünyanın ünlü sanatçılarını da Türkiye’ye ge­ tirdi. Koreli piyapist Kıın Woo-Paik’i; Maria Jo-

ao Pires’i ve parlak kemancı Tedi Papavrami’yi sun­

du. Geçen yıldan başlayarak düzenlediği Amfor Mü­ zik Festivali ise bundan böyle Türkiye’deki müzik yaşamına yeni renkler katacak.

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nın Istin- ye’deki salonunda yapılan tören, ne yazık ki kala­ balık bir kitle tarafından izlenmedi. Rektörler, de­ kanlar ve öğretim üyelerinin ağırlıkta olduğu bir

M

1 rJL armara

Üniversitesi

İletişim Fakültesi

tarafından

geçen hafta

piyanist Hüseyin

Sermet’e ‘Onursal

Doktora’ verildi.

Müzik adına nice

‘sözde sanatçı’mn

kabul gördüğü

bir ortamda

böylesi klasik

müzik sanatçısına

dikkat çekilmesi,

akademik

dünyanın ciddi

emekçinin

yanında olduğunu

gösteriyor.

izleyici vardı. Hüseyin Serm et’in bu yüreklendir­ menin coşkusuyla çaldığı Schumann’ın Papillon’u (Kelebekİer) ve Liszt’in M efisto Vals’i düşsel bir dinletiydi. Sanatçı zengin imge gücünü ve tuşla­ rın derinliğine inen tekniğini bir kez daha sergile­ di. Onu da çok az kişi dinleyebilmiş oldu. Kim bi­ lir, bu ödül ünlü bir piyasa şarkıcısına verilseydi yer yerinden oynar, kameralardan geçilmezdi sa­ londa herhalde.

Bilkenfte çağdaş Türk müziği soluklan

Bilkent Orkestrası 2000 yılına kadar çok sayıda Türk yapıtını dağarcığına almayı, yabancı şef ve solistlere çağdaş Türk yapıtlarını çaldırtmayı ve CD yapmayı amaçlayan bir projeye başladı. Her zaman yakındığımız konulardan biri çağdaş Türk beste­ cilerin orkestra programlarına alınmaması. Diğe­ ri ise konservatuvarlanmızda çağdaş müziği yorum­ layacak eğitimin güçlü olmayışı. Dolayısıyla

yo-rumcularımızm çağdaş Türk bestecilerini de çal­ maya hazır olmayışı. Bilkent Üniversitesi, Müzik Hazırlık O kulu’ndaki eğitiminde de ağırlıklı ola­ rak Türk bestecilerinin eserlerini incelemeyi prog­ ramına almış. Böylece Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi 2000 yılını müzikte

“Türk Bestecileri Yılı” olarak duyurmuş.

Umarız, bu bağlamda tüm kuşaklarıyla çağdaş müziğimiz seslendirilir, kayda alınır ve her birinin arşivi yapılır.

Özgür Aydın’dan romantik seçkiler

Genç kuşak piyanistlerimizden Özgür Aydın’ın (1972) ikinci C D ’si yine romantik bestecilerden se­ çilmiş. Rachmaninof, Schubert-Listz, Chopin- Liszt ve Chopin’den derlenmiş yumuşak tuşesiy- le, şiir dolu bir söylem tutturmuş her birinde. Özel­ likle Liszt’in Schubert ve Chopin uyarlamaların­ da özgün yapıtı Liszt’in işbirliği ile yeniden yaşa­ ma kavuşturuyor. Belli ki bu kayıtlar konserlerden derlenmiş. Ancak bunca romantik satımı arasına alkışlar girmeseydi keşke! Türkiye Bankalar Bir- liği’nin 40. kuruluş yıldönümü armağanı olarak su­ nulan bu CD, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık tarafından basılmış. Dileriz en kısa zamanda piya­ saya çıkar, müzik meraklılarına da ulaşır.

Özgür Aydın, Avrupa’da yarışmaların piyanisti oldu. Finalist olarak, dördüncü, üçüncü, ikinci de­ receye kadar basamak basamak birçok ödül kazan­ mıştı. En sonunda geçen yıl kazandığı 46. Münih ARD yarışmasıyla tüm müzik kurulularının gözü şimdi Ö zgür’e çevrildi. İşte o da kurtlar sofrasın­ da savaşımını veren bir başka piyanistimiz.

Meral Güneyman’ın resitali__________

Uzun süredir İstanbul’da dinleyemediğimiz Me­

ral Güneyman. Yapı Kredi Sanat Festivali kapsa­

mında 23 Kasım 1998 akşamı AKM ’de bir resital verecek. Çalışmalarını A m erika’da sürdüren sa­ natçımız bu çok yönlü resitalinde caz dünyası ile klasik müzik dünyasını birleştiriyor. Programına

Granados’un yapıtları ve Schumann’ın Fantezisi

ile başlayacak. Gershwin’i bir köprü olarak kulla­ nıp Meade Lux Lewis, T. “Fats” Waller ve Bill

Evans’ın yapıtlarıyla caz dünyasına süzülecek. Ka­

çırılmaması gereken bir konser.

Geçen haftaki duyurumuzla ilgili bir düzelti yap­ mak istiyorum. Genç yetenek Emre Elivar’ın Mül­ kiyeliler D em eği’nde vereceği konserin tarihi yan­ lışlıkla 8 Aralık olarak yazılmış. Bu konser 4 Ara­ lık 1998 Cum a gecesi saat 22.00’de Atatürk Kül­ tür Merkezi Büyük Salonu’nda yer alacak.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

düşük rezistans, devamlı diastolik akım. Yüksek rezistans, düşük diastolik

Fetal fraksiyonu saptamak için 192 SNP belirteci (kromozom 1-12 için polimorfik) kullanılır... Z -score veya normalize kromozom değeri (NCV) olarak ifade edilen sayım

Cerclage for sonographic short cervix in singleton gestations without prior spontaneous preterm birth: systematic review and meta-analysis of randomized controlled trials

• Spontan başlamış doğum veya tıbbi endikasyon yoksa devam eden ikiz gebeliğin en uygun doğum zamanı kararı koryonisiteye bağlıdır. • 37-39 haftalar perinatal

– inferior ve superior vena cava, sinus coronarius drene olur,. – triküspit kapak mitrale nazaran daha

Alptekin, Dağlarca’nın şiirleriyle büyüdüklerini belirte­ rek “Fazıl Hüsnü Dağlarca çok büyük bir ozanımız.. Kendisine bu unvanı verme onurunu bize yaşattığı

Beşikçioğlu ailesiyle bayramlaşıp yarım saat dinlenen Efe, uzun süredir arkadaşlık ettiği, hatta bir ara aralarında sözlendikleri iddia edilen Zeynep

Kapıkaya mezarları, yaklaşık 3.5 km kuzeybatıdaki Kale Tepe Höyüğü çevresinde bulunan kaya mezarlarıyla muhtemelen aynı dönemde ancak çok daha basit