• Sonuç bulunamadı

Başlık: İBN NEFİS VE ESERİ, EL-MUCEZYazar(lar):KAHYA, Esin Cilt: 14 Sayı: 0 Sayfa: 189-200 DOI: 10.1501/Felsbol_0000000113 Yayın Tarihi: 1992 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: İBN NEFİS VE ESERİ, EL-MUCEZYazar(lar):KAHYA, Esin Cilt: 14 Sayı: 0 Sayfa: 189-200 DOI: 10.1501/Felsbol_0000000113 Yayın Tarihi: 1992 PDF"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İBN NEFİS VE ESERİ, EL-MUCEZ

Prof. D r . Esin K A H Y A

İ b n ü Nefis o n ü ç ü n c ü yüzyılda yaşamış olan önemli bir bilim adam­ ımdır. 0, 1210 yılında Ş a m ' d a d o ğ m u ş t u r . O d ö n e m d e Şam önemli bir k ü l t ü r merkezi idi. Özellikle t ı p bilimi açısından Ş a m ' ı n özel bir yeri olduğu bilinmektedir. İ b n Nefis b u m ü s a i t o r t a m d a t ı p tahsil etmiştir. O devirde m ü s t a k i l bir t ı p okulu y o k t u ; hastahaneler a y n ı z a m a n d a t ı p öğretimini d e y ü r ü t e n k u r u m l a r d ı . İ b n Nefis t ı p tahsilini N u r e t t i n Zen-gi H a s t a h a n e s i n d e y a p m ı ş t ı r . O r a d a k i öğretmenleri arasında Muhazza' bad-Din A b d u r r a h i m b. Ali (öl. 1230) zikredilebilir.

İ b n Nefis t ı p tahsilinin y a n ı sıra gramer, m a n t ı k , v e h u k u k tahsil etmiştir. D a h a sonra K a h i r e ' y e giden İ b n Nefis, o r a d a Nasırı H a s t a h a n e ­ sinde çalışmıştır. O n u n , tedavinin y a n ı sıra bir çok öğrenci de yetiştir­ miş olduğunu biliyoruz. O n u n öğrencilerinden biri de İbnü'l-Kuff'tur. İ b n Nefis A r a p Dilinde otorite olarak k a b u l edilmiş; çağdaşı Baha-eddin M u h a m m e d b . el-Nakkaş t a r a f ı n d a n d a h ü r m e t l e zikredilmiştir. İ b n Nefis 18 Aralık 1288 t a r i h i n d e K a h i r e ' d e ölmüştür. O b ü t ü n emla­ kini ve k ü t ü p h a n e s i n i Mansuriye H a s t a h a n e s i n e b ı r a k m ı ş t ı r .

İ b n Nefis çeşitli eserleri olan bir bilim adamıdır. O n u n t ı p bilimi dışında vermiş olduğu eserler arasında Muhtasar fi İlm-i Usul el-Hadis1, er-Risale el-Kamiliye fi's-Sıra en-Nebeviye'yi verebiliriz.

O n u n belli başlı t ı p eserleri arasında el-Muhtar min el-Agdiye2,

Tefasir el-İlal ve Abad el-Emrad3, Şerh Fusul l'İbokrat4, Şerh Takdimat

el'Ma'rife li İbokrat5, Şerh al-Mesâil et-Tıbbiye li Hüneyn6, ve el-Mucez

fi't-Tıb7'ı verebiliriz.

1 Yazma nüshası: Kahire VII, 257'de mevcuttur. 2 Berlin 6400'de yazma nüshası bulunmaktadır. 3 Münich 830'da yazma nüshası bulunmaktadır.

4 Yazma nüshaları: Berlin 62, 63; Gotha 1897/8; Paris 2843; Bodlein I, 544: Escurial 799; Patna I 249.

5 Berlin 6224; Gotha 1896; Leiden 1296 (?); Bodlein I 639. 6 Leiden 1304'de bir nüshası bulunmaktadır.

(2)

Bu eserlerden ilki, y a n i el-Muhtar min el-Agdiye adlı eser diyet ve gıda maddeleri k o n u s u n d a d ı r . B u r a d a İ b n Nefis, bize çeşitli gıda mad­ deleri ve y a r a r l a r ı h a k k ı n d a bilgi vermektedir. Ayrıca g ü n ü m ü z için il­ ginç olan bir konu, y a n i sağlıklı beslenme k o n u s u n d a b u r a d a ayrıntılı bilgi b u l m a k m ü m k ü n d ü r .

O n u n t ı p eserlerinden bazıları, y u k a r ı d a zikredilen a d l a r ı n d a n da anlaşılabileceği üzere, bazı m e ş h u r t ı p otoritelerinin eserleri üzerine ya­ zılmış şerhlerdir. O, İ b n Sina'nın, H i p p o k r a t e s ' i n ve H ü n e y n İ b n İ s h a k ' ın eserleri üzerine şerhler yazmıştır. B u n l a r d a n İ b n Sina'nın meşhur ese­ ri Kânun fi't-Tıb adlı eseri üzerine yazmış olduğu şerh şüphesiz bunlar­ d a n en m e ş h u r u d u r . Abdülkerim Şehade t a r a f ı n d a n da belirtildiği üzere, Galen ve diğer t ı p otoriteleri t a r a f ı n d a n verilen k a n ı n kalbe doğru t a k i p ettiği yol h a k k ı n d a k i bilgiye itiraz etmiştir. İ b n Nefis'e göre, k a n kalbin sağ karıncığından sol karıncığına geçemez, çünkü iki karıncık arasında görülebilir ya da görülemeyen hiç bir delik m e v c u t değildir, y a n i iki ka­ rıncık arasında b u l u n a n s e p t u m d a k a n ı n geçmesini sağlayacak her hangi bir geçit y o k t u r8.

İ b n Nefis'in önemli t ı p eserlerinden biri de el-Mucez fî' Tıb eseridir. Bu eser z a m a n ı n d a Ve d a h a sonra yüzyıllar boyu el kitabı olarak kulla­ nılmıştır. B u n u n neticesi olarak, bu eserin bir çok y a z m a nüshası bulun­ duğu görülmektedir. B u n l a r d a n ikisi de Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yazmalar K ü t ü p h a n e s i n d e b u l u n m a k t a d ı r . Bu n ü s h a l a r d a n birisi ta­ rihsiz olup, a n c a k I I . Bayezid m ü h r ü n ü t a ş ı m a k t a d ı r . Bu da o n u n en geç 16. yüzyılda kaleme alınmış olduğunu gösterir9.

Eserin aynı k ü t ü p h a n e d e m e v c u t ikinci nüshası ise H. 1000 t a r i h i n i t a ş ı m a k t a d ı r1 0.

İ b n Nefis'in bu eserinin çeşitli yazarlar t a r a f ı n d a n kaleme alınmış şerhleri de m e v c u t t u r . Mucez'in şerhlerini y a p a n l a r d a n biri de Cemalettin Aksarayi'dir. B u şerhin İ s t a n b u l y a z m a k ü t ü p h a n e l e r i n d e birçok y a z m a nüshaları v a r d ı r1 1. .

7 İst. Süleymaniye 598; Ankara İsmail Saip II 3578, Mustafa Con 177.

8 Abdülkerim Chehade, Ibn en-Nefis et la Decouverte de la Circulation Pulmonaire, Da-mascus 1955.

9 Mustafa Con, 177. 10 İsmail Saip II, 4678

11 Bu eserin belli başlı nüshaları arasında Süleymaniye Şehit Ali Paşa 2060 Ankara'da D.T.C.F. Yazma Kütüphanesi Mustafa Con 177 numaradaki yazma eserin kenarına yazılmış bu­ lunan nüshasını gösterebiliriz.

(3)

İBN NEFİS VE ESERİ EL-MÜCEZ 191

El-Mucez, a y n ı z a m a n d a Türkçe'ye de çevrilmiştir. Eseri, Mustafa b. Şaban es-Sururi (öl. 962 H.) Türkçeye kazandırmıştır. Mütercim Su-r u Su-r i d a h a çok felsefi eseSu-rleSu-rle ilgilenen ve onlaSu-r üzeSu-rine şeSu-rhleSu-r yazmış olan bir müderristir. O n u n şerhleri arasında örnek olarak İsagoci şerhini verebiliriz. Ayrıca o n u n bazı edebî metin şerhleri de v a r d ı r (Mesnevi şerhleri gibi).

Sururî el-Mucez'i çevirirken, paragraf paragraf A r a p ç a m e t i n i al­ mış, ve onların aslını v e r d i k t e n sonra T ü r k ç e çevirilerini vermiştir. Tür-kiyede muhtelif y a z m a k ü t ü p h a n e l e r i n d e bu çevirinin nüshalarını bul­ m a k m ü m k ü n d ü r . İ s t a n b u l ' d a y a z m a k ü t ü p h a n e l e r i n d e tesbit edebildi­ ğimiz şu nüshalarını sayabiliriz: Süleymaniye K ü t ü p h a n e s i n d e Şehit Ali P a ş a 2060, H a m i d i y e 1018, Mihrişah Sultan 345, F a t i h 3542, Kadızade Mehmet 347, Hekimoğlu Ali P a ş a 576; İ s t a n b u l Üniversitesi E d e b i y a t Fakültesi K ü t ü p h a n e s i n d e 964 (T) ve 7000 (T) gibi.

B u n l a r d a n Süleymaniye K ü t ü p h a n e s i n d e b u l u n a n Mihrişah Sultan 345'deki 1162 ( H ) , tarihli olup, Mehmed b. H ü s e y i n t a r a f ı n d a n kaleme alınmıştır; F a t i h 3542 n u m a r a d a kayıtlı olan n ü s h a 1070 (H) tarihlidir; Hekimoğlu Ali P a ş a nüshası 967 (H) tarihlidir; İ s t a n b u l Üniversitesin­ deki 7080 (T) nüshası ise 1153 (H) tarihlidir.

Görüldüğü gibi, el-Mucez'in sadece A r a p ç a nüshaları değil, T ü r k ç e çeviri nüshaları da o n u n Osmanlı İ m p a r a t o r l u ğ u devrinde yaygın bir şekilde kullanılmış olduğunu göstermektedir. O n u n çeviri ve A r a p ç a n ü s h a l a r ı yüzyıllar b o y u Osmanlı bilim aleminde e t k i n olmuş ve t e k r a r t e k r a r kopye edilerek kullanılmıştır.

Biz birçok Osmanlı hekiminin İ b n Nefis'ten yapmış oldukları alın­ tıları verdiklerini v e y a bazılarının ele aldığı k o n u y a ilişkin olarak o n u n kendilerini destekler nitelikteki görüşlerini sunduklarını görüyoruz. Genellikle o n u n adı diğer t a n ı n m ı ş t ı p otoriteleri arasında zikredil­ miştir.

I b n Nefis'in el-Mucez adlı eseri genel bir t ı p eseridir. Eser 4 fenden m e y d a n a gelmiştir. Birinci fen genel olarak insan bedeninin hali, tabiî işleri ve onların yararları ile ilgilidir.

Eserin ikinci fenni ilaçlar ve gıdalar h a k k ı n d a d ı r , Bu kısımda o n u n verdiği ilaçlar arasında, k e n d i n d e n önce yaşamış ve kendi devrindeki hekimlerde de görüldüğü üzere, bitkisel kökenli ilaçlar önemli yer t u t a r . O n l a r d a n bir ikisini Örnek olarak inceleyelim:

(4)

İ b n Nefis'in ilaç olarak kullandığı bitkilerden biri Acacia dediğimiz bitkidir. ( T . K . A r a b i s t a n zamkı). B u b i t k i Dioscorides'ten i t i b a r e n t ı b b î gayelerle kullanılmıştır. Dioscorides o n u n Mısır'da yetiştiğini, ve O r t a A n a d o l u d a yetişen bir tipinin de b u l u n d u ğ u n u söylemektedir. O, bu bit­ k i d e n elde edilen usarenin serinletici olduğunu, göz hastalıklarına, özel­ likle göz ülserlerine, ağız yaralarına iyi geldiğini söylemektedir. Bu bitki­ den elde edilen z a m k s a y d a m d ı r ; y u m u r t a ile birlikte karıştırılıp, pistül şeklinde y a r a l a r d a haricen k u l l a n ı l m a k t a d ı r1 2.

İ b n Nefis ise bu bitkinin, Dioscorides gibi, göz hastalıklarında ya­ rarlı olduğunu k a b u l etmiştir. O n a göre, bu bitkiler özellikle iltihaplı hastalık ve şişlerde etkindir. B u g ü n bu b i t k i n i n çeşitli türleri değişik yerlerde kullanılır. Onun Acacia senegal denen t ü r ü n ü n göğsü y u m u ş a ­ tıcı, sindirim sistemi hastalıklarında etkin olduğu bilinmektedir. Ayrıca biz teskin edici özelliği olduğunu da biliyoruz1 3. Bu son özelliği dolayısıy­

la İ b n Nefis'in de belirtmiş olduğu gibi, iltihaplı y a r a l a r d a ve şişlerde m ü s e k k i n olarak yararlı olabilir.

İ b n Nefis'in el-Mucez de zikrettiği bitkilerden birisi de iklil el-mülk t ü r . Bu b i t k i n i n Latince adı Melilotus officinalis'tir. Bu b i t k i de Diosco­ r i d e s ' t e n beri bilinmektedir, ve t ı b b î gayelerle kullanılmaktadır. Beyni­ ni bu bitki h a k k ı n d a Dioscorides'in vermiş olduğu bilgiyi şöyle nakleder: 'Dioscorides bu bitkiyi istifun diye a d l a n d ı r ı r ; a y v a gibi y a p r a k l a r ı var­ dır; iyi cinsi safran rengindedir; b i t k i ağrı gidericidir. O n u n ekstratı v e y a usaresi şıra ile karıştırılıp kullanılırsa iyi bir analjeziktir. O çözücü ve toksiktir; sert ve iltihaplı şişlere iyi gelir; l a p a şeklinde afyonla alı­ nırsa, iyi olur. O derin y a r a l a r a da iyi gelir; az bir t o p r a k ve mercimekle birlikte kulak iltihabında yararlıdır. O aynı z a m a n d a , göz iltihabına ve baş ağrısına da iyi gelir1 4.

İ b n Sina bu bitkiyi d a h a çok kabız y a p a n droglar arasında zikret­ miştir. İ b n Nefis, o n u n İ b n Sina gibi, kabız y a p m a özelliğini belirterek, Dioscorides'in de belirtmiş olduğu gibi, çözme ve ağrı giderme özellik­ lerinden söz eder. O n a göre, bu bitki, göğüs ağrıları ve r u t u b e t l i yaralar için çok iyidir. Özellikle ermeni inciri ve mercimekle birlikte kullanılır. Melilotusun iyi bir m ü s e k k i n olduğunu ifade etmiştir.

12 Dioscorides, The Greak Herbal of Dioscorides (ed. ve çev.) Roberty T. Gunther, New York, 1959, ss. 72-73.

13 Turhan Baytop, Farmakognozi, c. 2, İstanbul 1971, s. 146; 149-150.

14 Hakim Muhammed Said (ed.) Al Biruni's Book on Pharmacy and Materia Medica, Karachi 1973, s. 41.

(5)

İBN NEFİS VE ESERİ EL-MUCEZ 193

G ü n ü m ü z d e bu b i t k i n i n y a p r a k l a r ı , haricen lapa şeklinde iltihaplar­ da ve kesiklerde kullanılmakladır. O hafif balgam s ö k t ü r ü c ü d ü r ; çay şeklinde içildiğinde soğuk algınlığına iyi gelir1 5.

İbn Nefis'in ilaç y a p ı m ı n d a v e y a ilaç olarak kullandığı bitkilerden birisi de a n a s o n d u r . İ b n Nefis, bu bitkiyi Galen'in de kullandığını, a n c a k o n u n h a k k ı n d a vermiş olduğu bilginin u y u m s u z olduğunu ifade etmiştir.

Bu b i t k i çok eski t a r i h l e r d e n beri m e d i k a l gayelerle kullanılmak­ t a d ı r . Biz o n u n Eski Mısırlılar t a r a f ı n d a n ilaç y a p ı m ı n d a kullanılmış ol­ d u ğ u n u biliyoruz. D a h a sonra a y n ı bitkiyi Dioscorides, B e y r u n i v e İ b n Sina da kullanmışlardır. Onlar bu bitkiyi sancı kesici ve gaz atıcı olarak kullanmışlardır. B e y r u n i Saydana'sında. bu drogun Romalılar t a r a f ı n d a n anisun diye adlandırılmış olduğunu, t o h u m u n u n analjezik ve hafif as-trinjent olduğunu söylemektedir; k o k l a n d ı ğ ı n d a diş ağrılarına, verti-goya, göz ve k u l a k ağrılarına iyi geldiğini ifade e t m e k t e d i r1 6.

İbn Nefis bitkiyi, diğer y a z a r l a r d a n biraz d a h a farklı gayelelerle k u l l a n m a k t a d ı r . O y a r a l a r d a , özellikle iltihaplı y a r a l a r d a a n a s o n u n ya­ rarlı olduğunu söylemektedir; örneğin mesane, böbrek, karaciğer ve dalak y a r a l a r ı n d a olduğu gibi. Bu bilgiye ilave olarak, o, a n a s o n u n , diğer hekimlerin de belirtmiş olduğu gibi, k a r m i n a t i f ve hafif m ü s e k k i n ola­ r a k da y a r a r l ı olduğunu ifade etmiştir. O n a göre, anason, a y n ı z a m a n d a süt ve m e n i n i n a r t m a s ı n ı da sağlar.

B u g ü n anason d a h a çok, eskiden beri bilindiği üzere, midevi ve hafif m ü s e k k i n olarak k a b u l edilmektedir, ve bu gayelerle kullanılmak­ t a d ı r . Ayrıca o n u n diuretik özelliği olduğu da bilinmektedir. İ b n Nefis o n u n bu özelliğini bilmektedir, ve bu nedenle onu çeşitli üriner sistem organlarının y a r a l a r ı n d a k u l l a n m a k t a olduğu düşünülebilir.

İbn Nefis Mucez'inde y u k a r ı d a görülen bitkilerin y a n ı sıra sandal, p a p a t y a , b a k l a fındık, safran, nilüfer, sumak, biber, zeytin, amber, h a t m i , ç a m gibi, d a h a b a ş k a bir çok bitkiyi de ele alıp, onların özellik­ lerini, t ı b b î etkilerini t e k tek, açıklamıştır. O, gerek ilaç y a p ı m ı n d a veya ilaç olarak kullanılan, gerekse yiyecek olarak i s t i h d a m edilen bitkisel ve h a y v a n s a l kökenli maddeleri ele alıp, onlar h a k k ı n d a bilgi vermiş­ t i r . B u n l a r a r a s ı n d a insanın yüzyıllarca besin ve ilaç olarak kullandığı

15 Claire Loewenfeld ve Philippa Back, The Complete Book of Herbs and Spicess, Londra 1978, s. 179.

(6)

süt de v a r d ı r . İslâm t ı b b ı n d a özel bir yeri olan süt h a k k ı n d a , İ b n Nefis, k e n d i n d e n önceki hekimlerden de y a r a r l a n a r a k bir hayli ayrıntılı bilgi vermektedir. O s ü t ü n hamile h a y v a n d a m e y d a n a geldiğini söyler, ve h a y v a n s ü t ü n e nisbetle insan s ü t ü n ü n d a h a yararlı olduğunu, onun bir çok y ö n d e n d a h a ü s t ü n olduğunu söylemektedir. Sadece süt değil on­ dan elde edilen y o ğ u r t ve süt kesmiği de aynı z a m a n d a ilaç olarak çok yararlı maddelerdir.

İbn Nefis'e göre süt, sindirimi hızlandırır; k a n ı n akışını kolaylaş­ t ı r ı r ; cinsel gücü t a h r i k eder; meniyi artırır; yaralara iyi gelir. Yaraları sütle y ı k a m a k yararlı olur. Ayrıca süt b e y i n ve sinirlere de yararlı olur. İbn Nefis b u r a d a ilginç bir n o k t a y a t e m a s e t m e k t e d i r ; bal ve süt birlikte sindirim için ve mide için d a h a yararlı olduğunu söylemektedir. O n a göre, bal ve s ü t birlikte ya da ayrı a y r ı alınınca, her iki halde de insana yararlıdır. Bal m i d e ve göz hastalıklarına iyi gelir.

S ü t t e n elde edilen yoğurt ise safavi maddelerin yıkanmasında, atıl­ m a s ı n d a kullanılır. Aynı şekilde ekşi s ü t de yararlıdır.

B u g ü n biz s ü t ü d a h a çok besin maddesi olarak kullanıyoruz. O n d a n elde edilen süt, tereyağı, y o ğ u r t ve peynir de yine aynı şekilde, besleyici oldukları için, besin m a d d e s i olarak i s t i h d a m edilmektedir. On­ ları, yüksek besin değerleri dolayısıyla özellikle çocukların beslenmesinde a n a maddeler arasında sayıyoruz. Bal ise besin olarak kullanımının ya­ nı sıra, laksatif ve demulcen olarak da k u l l a n ı l m a k t a d ı r .1 7

İbn Nefis ayrıca, el-Mucez'in. ikinci fenninde bazı t a ş l a r d a n da bah­ setmiştir. B u n l a r arasında hacerü'l-ermeni, hacerü'l-lazuverdî ve hace-rü'1-yahudî de vardır. Örneğin bu t a ş l a r d a n hacerü'l-lazüverdi için o, 'sevdavi hıltları a t m a k t a yararlıdır' demiştir. Dioscorides de çeşitli taş­ l a r d a n bahsederken, bu taşla ilgili olarak o n u n göz akıntısına iyi gel­ diğini ve ona yararlı olduğunu ifade e t m i ş t i r1 8. Ancak benzeri bilgiye

İbn Nefis'te rastlayamıyoruz.

El-Mucez'in ü ç ü n c ü fenni b u g ü n k ü deyimle, özel patoloji diyebile­ ceğimiz kısım olup, t e k t e k organların hastalıkları ele alınıp, incelen­ miştir. Bu kısımda ilk olarak beyin ve onun çeşitli hastalıkları ele alınarak açıklanmıştır.

17 Edward P. Claus ve Varro E. Tyler, Pharmacognosy, Philadelphia (USA), 1968, ss. 59-6;.

(7)

-İBN NEFİS VE ESERİ EL-MUCEZ 195

İbn Nefis belli başlı beyin hastalıkları arasında şunları sayar: beyin iltihabı (phrenitis), m a n i y a , k u d u z (hydrophobia), malihülya, aşk, uy­ kusuzluk, k a b u s , t e ş e n n ü c , ihtilaç, baş ağrısı gibi.

B u n l a r d a n uykusuzluk h a k k ı n d a bilgi verirken İbn Nefis, o n u n bel­ li başlı sebeplerini şöyle v e r m e k t e d i r : ateş, ü z ü c ü düşünceler, dışarıdaki hareketler ve gürültü. B u n l a r a ilave olarak, k ö t ü ve k a t ı maddelerle beslenme, malihülya ve k ö t ü hıltlar da uykusuzluğa sebep olabilmekte­ dir.

O, uykusuzluğa ilaç olarak, afyon, menekşe yağı ve safram önerir. Afyon biraz menekşe yağı ile karıştırılıp, b u r u n d a n da verilebilir. O n a göre, aynı ilaçlar baş ağrısı için de iyi gelir.

Biz b u g ü n biliyoruz ki afyon k u v v e t l i bir u y u ş t u r u c u d u r ; çeşitli vesilelerle d a h a çok u y u ş t u r u c u olarak kullanılmıştır. B u g ü n o n u n özel­ likle merkezî sinir sistemi üzerinde etkili olduğu bilinmektedir. Menek­ şenin ise biz, hafif bir m ü s e k k i n olduğunu biliyoruz. Onunla hazırlanan çay ve şurupların baş ağrısı ve uykusuzluğa iyi geldiğini; b a d e m yağı ile hafif laksatif bir şurup yapılabileceğini de yine biz bilmekteyiz1 9.

İbn Nefis eZ-Mucez'in bu fenninde beyin h a s t a l ı k l a r ı n d a n başka, göz, kulak, b u r u n , karaciğer, dalak, m i d e ve bağırsak ve de urogenital sistem hastalıklarıyla ilgili bilgi v e r m e k t e d i r . Bu hastalıkları verirken ilkin hastalığın sebebini, d a h a sonra araz ve n i h a y e t tedavisini ele alıp

açıklamıştır.

İbn Nefis k a l p hastalıklarını da yine bu g r u p t a ele alarak incelemiş­ t i r ; b u n l a r ı n sebebini genel olarak doğal mizaçlardaki bozukluk olarak nitelendirmiştir. O n u n belli başlı kalp hastalıkları a r a s ı n d a hafakan ve bayılmayı verdiğini görüyoruz. O bayılmayı şöyle belirlemektedir: "his­ ler kesilir, kalbin hareketi, zayıflar, hafifler, a m a d u r m a m ı ş t ı r ; biz ikisi arasındaki farkı belirleyebiliriz. B a y ı l m a y a sebep k ö t ü mizaçtır; şiddetli ağrı ve acı b a y ı l m a y a sebep olabilir. B a y ı l m a sadece k a l p , onda t o p l a n a n r u h ve k ö t ü mizaç dolayısıyla m e y d a n a gelmez, o n u n m e y d a n a gelme­ sinde diğer organlar ve m i d e n i n de rolü v a r d ı r . Bazı m i d e hastalıkları da b a y ı l m a y a sebep olabilir".

İbn Nefis bağırsaklarla ilgili hastalıklar arasında ishali, bağırsak yaralarını, iltihaplarını, kolik ve zaaflarını verir. O, m a k a d hasta­ lıklarını m ü s t a k i l olarak ele almıştır. Bunlar arasında m a k a d çıkması, kaşıntısı, şişleri (basur memeleri) ve m a k a d ağrıları v a r d ı r . D a l a k hasta­ lıkları arasında da dalak şişleri açıklanmıştır. O uriner sistem

(8)

larını açıklarken böbrek, d a h a sonra m e s a n e ve sistemin geri k a l a n kıs­ m ı n ı n şikayetlerini ele alıp, açıklamıştır.

İ b n Nefis bu fende son olarak ü r e m e organlarının hastalıklarını ele almış, ilkin erkekte şehvet noksanlığı, m e n i çokluğu, şehvet fazlalığı ve d a h a birçok erkek ü r e m e sistemi ile ilgili hastalıkları a n l a t t ı k t a n sonra, k a d ı n ü r e m e organı ile ilgili hastalıkları incelemiştir. B u r a d a ilkin ra­ himle ilgili h a s t a l ı k l a r d a n bahseder; r a h i m şiş ve urları gibi doğrudan

doğruya organı ilgilendiren şikayetlerin y a n ı sıra fıtık gibi doğrudan doğruya o organı ilgilendirmeyen hastalıklar h a k k ı n d a da bilgi vermiş­ t i r .

İbn Nefis el-Mucez'in d ö r d ü n c ü fenninde genel olarak b ü t ü n v ü c u d u ilgilendiren hastalıkları verir; b u n l a r d a n ilkin h u m m a l a r ı ele almıştır.

Onlar genellikle bulaşıcı hastalıklardır. İbn Nefis bu a r a d a sıtma ve çe­ şitlerini de gayet güzel bir şekilde belirlemiştir. D a h a önceki tarihlerde s ı t m a (malaria) ile ilgili olarak, H i n t t ı b b ı n d a Susrutalarda bilgi verildiğini görüyoruz. D a h a sonra H i p p o c r a t e s ' i n çeşitli sıtma tiplerini çok iyi ayır-dettiğini de biliyoruz. F a k a t bu hastalık h a k k ı n d a erken t a r i h l i en iyi ve t a m bilgiyi Celsus vermiştir. O iki günde, üç günde ve d ö r t g ü n d e bir gelen h u m m a l a r ı ayırdeder. B u n l a r ı n bazılarının karışık bir şekilde or­ t a y a çıkabileceğini de belirtmiştir. Ayrıca onları kendi içlerinde nöbet­ lerinin gösterdikleri farklılıklara göre de a y ı r m ı ş t ı r2 0. Muhtemelen İbn

Nefis Celsus'un yermiş olduğu bu bilgilerden h a b e r d a r d ı . O s ı t m a çeşit­ lerini çok iyi belirlemiştir; O bu tipleri üç a n a g r u p t a toplamıştır. An­ cak ona göre, bu gruplar karışık olarak da bulunabilirler. Ayrıca onla­ r ı n gösterdikleri arazlar birbirlerinden farklı olabilir, y a n i içlerinde de b a ş k a gruplar ayırdedilebilir. Örneğin bazı tiplerde t i t r e m e ile n ö b e t başlarken b a ş k a b i r i n d e ilkin yüksek ateş görülmektedir, bir başka­ sında ise ilkin ü ş ü m e hissedilmektedir. Ç ü n k ü b u n l a r ı y a r a t a n , mey­ d a n a ç ı k m a l a r ı n a sebep olan m i z a ç t a k i dengesizliği y a r a t a n hıltların fark oluşudur. Örneğin bazılarında safra, bazılarında k a n . bazısında balgamdır. E l b e t t e b u r a d a İbn Nefis s ı t m a n ı n paraziter bir hastalık olduğunu söyleyemezdi. Hastalığın paraziter kökenli olduğu, kendisin­ den çok sonraki tarihlerde, 19. yüzyılda Golgi t a r a f ı n d a n açıklanmıştır. O n u n vermiş olduğu bilgiyi Achille Monti (Pavia'da) geliştirmiş ve u z u n yüzyıllar kütle halinde ölümlere sebep olmuş olan sıtmanın k a n d a geli­ şen bir p a r a z i t y ü z ü n d e n m e y d a n a geldiğini o r t a y a k o y m u ş t u r2 1.

20 Castiglioni, A History of Medicine, çev. E. B. Kumbhaar, New York 1947, s. 89, 163, 193. 207-208.

(9)

İBN NEFİS VE ESERİ EL-MUCEZ 197

İ b n Nefis'in bu fende ele aldığı bir diğer hastalık da cüzzamdır. Cüzzam da s ı t m a gibi, erken t a r i h l e r d e n i t i b a r e n insanların k o r k u l u r ü y a s ı olmuş bir hastalıktır. Lepra, miskin hastalığı v e y a cüzzam dedi­ ğimiz bu hastalığın, E s k i Mısırda, H i n t t e ve Çinde görülmüş olduğuna dair bilgiler v a r d ı r ; İ b n Nefis hastalığın bulaşıcı olduğu çok eski tarih­ lerde belirlenmiş ve hastayı tecrit e t m e yoluna gidilmiş o l d u ğ u n u söyler.

İlginç olan n o k t a , cüzzamın salgın halinde görüldüğü devrelerden biri de 13. yüzyıla r a s t l a m a k t a d ı r ki bu da yazarımız İbn Nefis'in yaşadığı yüzyıldır. A v r u p a d a 13. yüzyılda Haçlı Seferleri sırasında cüzzamın yaygın bir şekilde görüldüğü bilinmektedir.

İ b n Nefis el-Mucez'de, y u k a r ı d a da ifade edildiği gibi, cüzzam hakkın­ da bilgi vermiştir. O, bu eserinde hastalık sebeplerini devri t ı p bilgisine u y g u n bir şekilde açıklarken, o n u n hıltlar ve mizaçlara bağlı olarak or­ t a y a çıktığını söylemektedir. O n a göre, hastalık, h a s t a d a n h a s t a y a t e ­ m a s yoluyla geçer; hastalığın o r t a y a çıkışını ise h a v a n ı n mizacındaki bozukluklara bağlıdır.

İ b n Nefis, cüzzamın tanısını verirken özellikle o n u n m e y d a n a getir­ diği yaralar üzerinde d u r u r : ' c ü z z a m d a y a r a l a r ilkin kızıldır; d a h a sonra siyahlaşır; y a r a l a r yüzde, bilhassa b u r u n d a görülür; kıllar dökülür; kanallar da enfekte olmuştur; b u r u n d a b ü y ü m e görülür. H a s t a l ı k iler­ ledikçe, y a r a l a r kızıldan siyaha dönerken, b u r u n , p a r m a k l a r vs. gibi organların ilerleyen y a r a l a r neticesinde d ü ş t ü ğ ü görülür.'

B u g ü n k i cüzzam tanısıyla, İ b n Nefis'in y u k a r ı d a aktarılmış olan t a n ı s ı bir hayli benzerlik göstermektedir. O n u n vermiş olduğu t a n ı gü­ n ü m ü z d e lepra tüberosa dediğimiz cüzzam tipine u y g u n l u k göstermekte­ d i r2 2.

İ b n Nefis cüzzam tedavisinde iyi beslenmenin Önemini vurgula­ m a k t a d ı r ; ayrıca h a m a m ı n h a s t a y a iyi geleceğini söylemektedir. B u g ü n de cüzzamda beslenmenin önemi bilinmektedir. H e r ne k a d a r yaralar t a m a m e n iyileşmese de onları y ı k a m a n ı n hastayı ferahlattığı da k a b u l edilmektedir. Ayrıca, İ b n Nefis menekşe yağı gibi, hafif müsekkin özel­ liği olan bazı bitkisel yağların kullanılmasını da önerir.

İ b n Nefis'in ele aldığı bulaşıcı h a s t a l ı k l a r d a n birisi de vebadır. Cüzzam gibi v e b a da yüzyıllar boyu kitle halinde insanların ölümüne sebep o l m u ş t u r . Veba k o n u s u n d a ilk derli t o p l u bilgiyi Veren Rufus E p -hesus o l m u ş t u r ( 1 . y y . sonu). A n c a k o n d a n önce ve sonraki tarihlerde

(10)

önemli v e b a salgınları görülmüştür; örneğin M.S. 166'da R o m a ' d a , M.S. 251'de K ı b r ı s ' t a görülen veba salgınları gibi.

İbn Nefis el-Mucez'de v e b a n ı n hava, d a h a genel bir ifade ile, çevre şartları dolayısıyla o r t a y a çıktığını söylemektedir. Pislik, yeterince te­ miz olmama, ve k o k u ş m a bu hastalığın görülmesi için hazırlayıcı, teş­ vik edici unsurlardır. O, b u g ü n de k a b u l edildiği üzere, hastalığın daha çok iklime bağlı olarak o r t a y a çıktığını ifade ediyor, ve yine bu hastalı­ ğın kış ve s o n b a h a r d a , nemli h a v a l a r d a o r t a y a çıktığını söylüyor. Ay­ rıca haşerat ve farelerin de bu hastalığa sebep olduğunu ilave etmektedir.

Eğer v ü c u t dengeli bir mizaca sahipse, sükunet içinde olacaktır, y a n i hastalığa y a k a l a n m a y a c a k t ı r . O, bu h a s t a l ı k t a n k o r u n m a k için ekşi nesnelerin yenmesini, y a n i asidik maddelerin yararlı olacağını söylemektedir; ayrıca h a y v a n ı n temizlenmesinin gerekliliği üzerinde de ısrarla d u r u y o r .

İbn Nefis teda-vide misk, a m b e r gibi kokulu bitkiler önermektedir. Muhtemelen b u n l a r d a h a çok h a v a n ı n temiz kokması için önerilmiştir. B u n l a r a ilave olarak, bazı m e y v a l a r ve sebzeler de önerir. B u n l a r ı n ara­ sında şeftali ve a y v a da v a r d ı r ; ayrıca safran gibi bazı droglar da mev­ c u t t u r .

O n u n vebanın tedavisinde önermiş olduğu droglardan kafur İslâm t ı b b ı n d a d a h a çok çürümeyi, k o k m a y ı geciktiren bir m a d d e ihtiva et­ tiği için bu gaye için kullanılmıştır; aynı şekilde Osmanlı hekimleri onu k a n toplayıcı, antiseptik ve ağrı giderici olarak kullanmışlardır; d a h a sonra da aynı gaye ile kullanılmış olduğu görülmektedir. İbn Nefis'in kullandığı gül suyu ise her z a m a n hafif bir müsekkin olarak kullanılmış­ tır.

Veba özellikle 14. yüzyılda çeşitli ülkelerde salgın halinde görül­ m ü ş t ü r , ve de hastalığın elbise ve çeşitli eşya ile bulaşabileceğini ilk de­ fa söyleyen kişi G r a n a d a ' l ı el-Habib (1313-1374) olmuştur. Aynı şekilde, bir başka m ü s l ü m a n h e k i m İbn H a t i m a da 1369'da bir v e b a salgınından b a h s e t m e k t e d i r .

A v r u p a ' n ı n çeşitli yerlerinde görülen salgınlar dolayısıyla bazı Av­ rupalı hekim ve yazarların da v e b a salgınlarından bahsettiğini görüyo­ r u z . B u n l a r d a n Guy de Chauliac 1348'deki salgınla ilgili olarak bilgi verirken, v e b a salgınında h a s t a l a r ı n 5 günde öldüğünü söyler; hastalığı a l m a d a n kimse h a s t a n ı n y a n ı n a y a k l a ş a m a m a k t a d ı r . Kısacası şefkat ölüm demektir. O da İbn Nefis gibi, h a v a n ı n temizlenmesi gerektiğini, asitli nesnelerle ç ü r ü m e n i n önlenmeğe çalışılması gerektiğini ifade eder.

(11)

İBN NEFİS VE ESERİ EL-MUCEZ 199

Yine o, bazı m e y v a l a r l a y a r a l a r ı n dışarıdan işletilerek t e d a v i edilmesini söyler. O, y a r a l a r ı n bazılarında d a ğ l a m a yoluyla tedaviyi ö n e r i r2 3.

G ü n ü m ü z d e ise v e b a n ı n tedavisinin antibiyotiklerle yapıldığını b i l m e k t e y i z2 4.

Y u k a r ı d a bahsedilen bulaşıcı hastalıkların yanı sıra, İ b n Nefis el-Mucez adlı k i t a b ı n d a deri h a s t a l ı k l a r ı n d a n da bahsetmektedir. B u n l a r arasında kellik, saç dökülmesi, fazla kıvırcık saç, saç ağarması, çillilik v e y a çillerin m e y d a n a gelişi, saç uzaması, ciltteki lekeler, ciltteki r e n k kaybolması gibi, sadece cilt ve saçla ilgili olan bazı hastalıkları açıklar ve onların tedavi yolları ile ilgili önerilerde b u l u n u r .

İbn Nefis y u k a r ı d a bahsedilen k o n u l a r d a (hastalık ya da şikayet­ lerde) her birinin sebeplerini verir ve ne gibi tedavi ya da önlemler alın­ ması gerektiğini anlatır. B u r a d a verilen droglar genellikle nemlendirici, cildi besleyici özelliğe sahiptir. Örneğin saç dökülmesinde önerdiği drog­ lar genellikle nemlendirici bitki usareleri ve de bazı bitkisel yağlardır; b u n l a r saç köklerini nemlendirip, besleyerek, saçın yeniden çıkmasını t e m i n edebilecektir.

İbn Nefis ayrıca, derideki lekelerden b a h s e t m i ş t i r ; h a t t a b u n l a r ı ayrı ayrı ele alarak incelemiştir. O n a göre, çillerin m e y d a n a gelişi k a n l a ilgilidir. O kısma gelen d a m a r l a r d a k i tıkanıklık çillere sebep o l m a k t a d ı r . Deride görülen beyaz ve siyah lekeler ise mizaç bozukluğu, y a n i bal­ gam ya da sevdavi hıltlar dolayısıyla m e y d a n a gelmiş olabilir.

İ b n Nefis'in beyaz lekeler dediği, ya da bir b a ş k a tabirle derinin renginin açılması, g ü n ü m ü z d e vitiligo dediğimiz hastalık olmalıdır. Has­ t a l ı k t a s ü t ve fildişi, beyaz, etrafı k o y u kahverengi hiperkronik hale ile çevrili, muhtelif b ü y ü k l ü k t e ve sayıda plaklar m e y d a n a gelmiştir. İ b n Nefis bu lekelerin hıltlardaki dengesizlikten dolayı m e y d a n a geldiğini söylemektedir; dolayısıyla, mizaca eski dengesini k a z a n d ı r a c a k droglarla hastalığı t e d a v i y o l u n a gitmiştir. O n a göre, ayrıca b ü n y e y i güçlendiren, deriyi y u m u ş a t a n ilaçlar da h a s t a y a verilmelidir. Z a m a n l a cilt kendi eski rengine k a v u ş a c a k t ı r . B u g ü n biz akromik lekerin bazen kendiliğinden v e y a t e d a v i sonucunda iyi olabileceğini biliyoruz. Teda­ vide b e r g a m u t esansı ile yapılmış losyonlar ve fotosensibliteyi a r t ı r a n maddeler kullanılır2 5.

23 Castigloini, s. 253-361. 24 Behiç Onul, ss. 563-574.

(12)

İ b n Nefis el-Mucez'de son olarak zehirlerden b a h s e t m e k t e d i r . Bun­ ları h a y v a n i , bitkisel ve m a d e n î olarak a y r ı l m a k t a d ı r . Madenî olanlar arasında civa, arsenik, zaç, ş a p gibi m a d d e l e r b u l u n m a k t a d ı r . H a y v a n i kökenli olanlar a r a s ı n d a ise çeşitli h a y v a n l a r ı n safra keseleri, örneğin k ö p e k ve t a v ş a n ı n safra kesesi b u l u n m a k t a d ı r . B u r a d a ilgimizi çeken bir n o k t a da ekşi ve bozuk h a y v a n i m a d d e l e r i n zehir etkisi y a r a t t ı ğ ı n ı n belirtilmesidir.

Nebati kökenli zehirler arasında ise b a n otu, afyon ve d a h a birçok­ larını vermektedir.

Y u k a r ı d a çeşitli kısımlarından verdiğimiz örnekleriyle t a n ı t m a ğ a çalıştığımız İbn Nefis'in el-Mucez adlı eseri yüzyıllar boyu etkili olmuş ve m e v c u t n ü s h a l a r ı n d a n da anlaşılacağı üzere yaygın bir şekilde kulla­ nılmıştır. B u g ü n d a h i incelendiğinde çeşitli kısımlarında bize ilginç gele­ bilecek bilgiler m e v c u t t u r .

Referanslar

Benzer Belgeler

The effect of the remaining misreconstructed back- grounds on the results is studied by performing a closure test, in which the mass independent amplitude analysis is performed on

Çalışmada, nicel ve nitel faktörlerin birlikte değerlendirildiği çok kriterli bir karar verme yöntemi olan Analitik ağ süreci yardımıyla Türkiye’deki beyaz eşya

Yazında yer alan çalışmalar, yalnızca FÜTZ faktörlerinin yerel ve genel önceliklendirmesini analitik hiyerarşi proses yöntemiyle belirlenmiş, FÜTZ faktörleri temelinde

Now, using the working region for auxiliary parameters and other input parameters, we would like to discuss the behavior of the strong coupling constants in terms of q 2. The

According to the Turkish Association of Travel Agencies research, more than 86% of domestic tourism activity is characterised by sun and sea type of tourism, with the main push

Uykan, “ Ultimate “SIR” (“Signal”-to-“Interference”-Ratio) in Continuous-Time Autonomous Linear Networks with Symmetric Weight Matrix, and Its Use to ”Stabilize” the

The results of strong Granger causality determined that, in Albania, Bulgaria and Romania, there was evidence to reject the null hypothesis for bidirectional causality between

Equating the physical and QCD sides of the correlation function we get the QCD sum rules for the considered strong coupling constants form factors. To suppress