• Sonuç bulunamadı

Başlık: KİTAP TANITIMIYazar(lar):AKDEMİR, SalihCilt: 32 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000772 Yayın Tarihi: 1991 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: KİTAP TANITIMIYazar(lar):AKDEMİR, SalihCilt: 32 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000772 Yayın Tarihi: 1991 PDF"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KİTAP TANITIMI

'Doç. Dr. Mevlüt GÜNGÖR, Cassas (ö.

37i /981)

ve

Alıkamu'l-Kur'an'ı,

Ankara,

1989, 1989,

XVI X 240 s. Doktora tezi. ' Allah katında geçerli tek din İslam 'dırı. Butün Allah elçileri hep aynı dini tebliğ etmişlerdir. Allah elçileri birbirlerini doğrulamak ıçın gönderilmişlerdir. Bu dini n kaynağı vahiydir. Dinin kaynağı bir ve aynı olunca, konusunun da aynı olması şaşırtıcı bir husus olmasa gerektir.

\

Ta.rih boyunca bütün Allah elçilerinin bildirdikleti dinin konusunu hep' "Tevhid" oluşturmuştur. Tevhid, nasslarda ifadesini bulan ilahi iradenin yeryüzünde hakim kılınmasıdır. Zira İslam dini, bir çok kimsenin yan-

~

.•

lış olarak ileri sürdü.ğünün aksine, sadece Ahiret'le ilgilenen bir diri de- -' ğildir. O, aynı zamanda, bu dünya işleriyle de' doğrudan ilgilenir ve hatta dünya işlerinin tedvirineAhiret'ten bile fazla önen'!.verir. Ahiret önce-likle bu dünya'da hazırlanacaktır. Zira Yüce Allah, kullarına, indirdiği vahye göre hükmetmelerini emretmiş ve indirdi ği ile hükmet~iyeııleri, kafirler, fasıklar ve zalimler olarak tavsif etmiştir2•

Ne var ki, insanlar, tarih boyunca, heva ve heveslerine tabi olma-laı:ı sonucu ilahi emirlere göre hüküm vermeyi terketmişlerdir. Bunun en son' örneğini Hıris~iyanlık'ta görüyoruz. Hz. İsa (a.s.) Tevrat'ı ve peygamberlerin tebliğlerini ortadan kaldırmak için değil, aksine ,onları uygulamak için geldiğini bildirdiği halde, Hıristiyanlar, Yahudi Pav-lus'un yorumuna daya;arak, lIıristiyanlığı sadece Ahiret'le ilgilenen bir __ din haline getirmişlerdir.'

Önemine binaen, Hz. İsa (a.s.rın konu ile ilgili sözlerini burada aktarmakta yarar görmekteyiz: .

."S~nmayın ki, hen Şeriati (Tevrat'ı) yahut peygamberleri yıkmağa geldi;'rı.;hen yıkmağa değil, fakat tamam etmeğe geldim.' Çünkü doğıusu size derim: Gök ve yer geçip gitmeden, her şey vak.i oluncaya kadar, Şeriatten en küçük bir harf veya 1:?irnokta bile yok olmayacaktır.

Bun-1 .3 A.I-i İmrun, 19 2 5 el-Miıide, 44, 45, 47.

(2)

218 KiTAP TANITMA

dan dolayı bu en küçük emiderden' birini kim bozar ve insanlara öylece öğretirBe, göklerin melektıtunda kendisine en küçük denilecektir; ve onları kim yapar ve (iğretirse, göklerin melektıtunda kendisine !;ıüyük denilecektir"3.

Açıkça göıüleceği üzere, Hz. Ts'a, Şeriatin yani Tevrat'üı emirlerinin bir harfinin bile, Kıyamet'e kadar, değişmcyeceğini ve değiştirmeye kalkışa'nlann, Allalı 'm katında en küçük ve zelil olacaklarını, buna mukabil, ilahi emirlere göre amel edenlerin ve bu emiıleri insanlara öğ-. retenlerin ise Aııah katında büyük ikbal göreceklerini ;fiide etm;ştir.

Hal höyle iken, Hıri.stiyan alimlerinin Pavlus gibi, bir din düşma-nının sözüne istinad ederek, şeriatın ilga edildiğini ifade etmeleri, her ..-ışeyden önce ilah edindikleri Hz. İsa'yı inkar etmderinden başka bir şey değildir. Tevrat ve İncil'i uygulamaya koymadıkça, Hıristiyanların Hz. İsa'nın adını bile anmaya hakları yoktur. Şurası bir gerçektir ki, Tev-rılt'ı uygulamadan kaldıı'dıkları için, Aııah katında, ellerindeki İncil gereği, zelil olmaktan kurtulamıyaeaklardır.

Biraz önce ifade ettiğimiz gibi, Allah elçileri birhirlerini doğrula-mak için gönderilmişlerdir. Bunun tabji bir sonucu olarak, en. son pey-gamber Hz. Muhammed (a.s.) kendinden önceki peypey-gamberleri ve şeriat-ıerini doğrulamıştır. Bu yüzden, Tevrat ve İncil'deki bir çok hükmün Kur'an-ı Kerim'de tekrarlandığını görüyoruz.

Kur'~n-ı Kerim 'le birlikte, İslam Dini en mütekamil şekline ulaş-- mıştır. Kur'an-ı KerIm okunduğunda, açıkça görülür ki, Yüce Allah, din ve dünya işlerinin kendi hükümlerine göre düzenlenmesini emret-mektediı. Bu bakımdan Kur'an'a göre, din ile dünya işlerini birbirinden ayırmak mümkün değildir.

İşte Kur'au-ı Kerim'in ahkam yönü ilk günlerden i6baren ilim adamlarının özel itinalarına mazhar olmuştur. Daha ilk asırlardan iti-baren ahkam tefsirlerine ağırlık verildiğini görüyoruz. Tanıtmasını ya-pacağımız araştırma, bu sahada yazılmış kaynak eserlerden biri olan. Cassas'ın Ahkiimu'l-Kur'an'ını' konu almaktadır. Cassas, H. 305-370 yıllarında yaşamış olan büyük Hanefi alimlerinden biridir.

Değerli m~slekta~ım Doç. Dr. Mevlüt Güngör bey, doktora konusu ---"olarak Cassas'ın Ahkamu'l-Kur'an'ını ele almış, ciddi ve dirayetli araş-tırmalardan sonra tezini pekiyi derece ilc 1981 yılında savunmuştur.

(3)

KİTAP TA;,\lTMA 219

Sa'yın Güngör, ilim aleminin istifadesine sunabilmek için eserInı ] 989 yılında bastırmıştır.

Uzun ve ciddi bir araştırmanın mahsulü olan eser, hir giriş, iki ana hölüm vc sonuçtan oluşmaktadır.

Yazar, giriş bölümünde, Cassus'ın yaşadığı hicrl dördüncü asrın siyasi, içtimaı, iktisüdi ve ilmi durumu ile ilgili açıklamalarda hulun-muştur. Birin~i bölüm, Cassas'ın hayatı, şeyhleri, ilmi, talebderi ve eser-lerine tahsis edilmiştir.

İkinci bölüm ise, tezin ana konusunu teşkil eden Cassas'ın Ahka-mu'l-Kur'an'ının detaylı tetkikine ayrılmıştır. İkinei bölüm üç kısım-dan oluşmaktadır. Birinci kısımda, araştıtmacı, Ahkiimu'l-Kur'an'ın Tefsi!, Hadis, Fıkıh, Dil ve Tarih konusundaki kaynaklarını teshit et-, . miş ve hu kaynakları yeterli bir şel~ilde tanıtmıştır. Kaynakların

tes-biti ve tanıtılması ilmi sonuçlara ulaşılması bakımındanbüyük bir-önem taşımaktadır. İkinci kısımda Sayı~ Güngör, Ahkamu'I~Kur'an'ı rivayet açısından detaylı bir şekilde incelemiş ve konuyu iyice açıklığa kavuş-turmak için de yeterli, hol örnekler sunmuştur., Üçüncü kısım ise, Ah.

kamlı'I-Kur'an'ın dirayet nokta-i nazarından tetkikine aYTllmıştır. Araş-tırmacı bu kısımda, Ahkamu'I"Kur'an'ın Usulü Hadis, Usulü Fıkıh, Fıkıh, Kelam, Lügat ve Belağat yönleri üzerinde tafsiliith bir şekilde durmuş ve müfessirin bu konulardaki özgün görüşlerini örneklerle sun-muştur.

Yazar:, tefsirin fıkhi yönünü ineelerken Cassas'ın kendi mezhebine ...-- diğer mezheplere ve fakihlere karşı tutumuna dair de değerli bilgiler sun-muştur. Yine, ilmi bir metodun. gereği olarak, Cassas'a yöneltilen eleş-tiriIere de geniş bir yerayırmayı ihmiU etmemiştir.

Sonuç bölümünde araştırm~eı, ulaştığı ilmi sonuçları' sunmuştur. Nihayet araştıırna, ciddi bir şekilde hazırlanmış bibliyografya ve indeks-ler ile sona ermektedir.

Güzel bir baskı halinde ilim dünyrısına sU,nulan bu eser, bu sahada çaİışanlara kaynak olaeak niteliktedir. Bu bakımdan, değerli meslek-taşım, Doç. Dr. Mevlüt Güngör heyi, bu değerli çalışmasından dolayı tebrik eder, başarılar diler ve ilim dünyasına daha nice ilmi eserler sun-masını Cenab-ı Mevla'dan niyaz ederiz.

Prof. Dr. Salih AKDEMİR

A. Ü. İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Referanslar

Benzer Belgeler

refah ve eğitim tasarıları gibi konulan ele alıp bunların gerçekleş­ mesi için gayret sarfederler, destek olurlar. Bu genel araştırma vakıfları arasında Rockefeller, Ford, New

Hukukumuzda, vakfın gayesinin münhasıran kamuya yararlı olmasını öngören bir hüküm mevcut değildir. Ancak 903 sayılı Ka­ nunun 2 ve 4 üncü maddeleri birlikte

nedende, tarım işkolunda kamu işyerlerinin işgal ettiği yerin ge­ nişliğinden ziyade, sendikalaşmanın sadece bu işyerlerinde olma­ sı, özîel sektöre ait tarım

meleri Usulü Kanunununda kullanılan «adliyeye müteallik» kavra­ mını «adli yargıya müteallik» şeklinde anlamaya hukuksal olanak yoktur 55. Yargı kavramının ne

Bu yazıda aynen şöyle denilmektedir: «657, 1327 ve 1328 sayılı kanunlarla oluşup 1.12.1970 gününden itibaren ger­ çekleşen yeni aylık miktarlarının Türkiye Büyük

c) Un acte exprimant le consentement d'un Etat â etre lie par le traite et contenant une reserve prend effet des qu'au moins un autre Etat contractant a accepte la reserve. Aux

Halûk TANDOĞAN Dördüncü Türk - İsviçre Hukuk Haftası 23-30 mayıs 1970 gün­ lerinde esas çalışmalar Lozan şehrinde olmak ve diğer bazı isviç­ re şehirlerinde de

Toutefois, les assemblees legislatives n'ayant pas comble en- core la lacune qui s'est presentee, d'apres la Cour de Cassation, ce sont les tribunaux qui doivent le faire en se