r -
60
—Yazan : Eski bir politikacı
Mecit Efendinin ilk sözü: “ Gitmem,
gitmem !,, demek oluyor
3 Mart günü, büyük bir dediko- j du havası içinde geçti: «Gittiler, gidiyorlar!» diye günün her saati bir başka rivayet ortalıkta dolaşı yor. Fakat hakikatte hiç bir ha reket y o k .. Saray, için için kay myor. Fakat görünürde sakin ve sessiz!.
öğleden sonra ilk haberler gel meğe başladı. Halife ve haneda nın. Istanbuldan uzaklaştırılması için Vali Haydar Beye yardımda bulunmak üzere Emniyet Umum Müdürü Muhiddin Bey (sonra İs tanbul Vali ve Şehremini olan) gönderilmiş. . Hanedan âzası he men Türk topraklarından uzaklaş tırılacakm ış.. Erkek âza iki gün içinde yâni 6 Mart perşembe ak şamına kadar, memleketi terke mecbur tutulacak, kadınlara ise bir hafta izin verilecek!.
Hanedan âzasından her birine ilk masraflarına karşılık biner li ra verilecek. Abdülmecid Efendi - ye de, hareketinden evvel ve şim dilik 15 bin lira verilecekmiş. Zevceleri vefat etmiş bulunan da matlar, bu karardan istisna edile cekler, hanedana mensup erkek - lerle evli olup kocaları vefat et - miş bulunan kadınlar da isterler se memlekette kalabilecekler.. Bu haberler birbiri ardına gazete idarehanelerine geliyor. Fakat he nüz saraya karşı bir hareket yok. 4 Mart Salı akşam ı. . Vilâyete şifreli bir telgraf geliyor.
«Halifeliğin lâğvı ve hanedanın memleketten çıkarılması hakkın - daki kanun tasdika iktiran etmiş tir. Derhal tatbikata geçiniz.»
tirmek için kırk kadar emektar cariye ve hadımağası durmadan çalışm ış..
Nihayet saat sabahın beşine yak laşıyor. 16 bine otomobili ve eş yalar için 4 kamyon Dolmabahçe sarayının iç kapısı önünde bekle mektedir. Tam saat beşte, Vali ve Polis Müdürü, sarayın büyük kapısından içeri girmektedirler. . Bu anda Mecid Efendi de, sağında kızı Dürrüşehvar, solunda oğlu Faruk, ardında siyah çarşaflı bir takım kadınlar olduğu halde, sara yın methalindeki mermer basa maklar önünde gözüktü. Vali ve Polis Müdürü kendisini selâmlı - yor. Mecid Efendinin şaşkın bir hali var. . Elini hafifçe fesine doğ ru getirerek selâma mukabele e- diyor ve sonra bir kaç adım daha ilerliyerek Polis Müdürü Sadet
tin Beyin önünde duruyor, keskin bir sesle: «Ben haini vatan deği lim !» diyor. Ve sonra bu söyledî- ( ğinden pişman olmuş gibi yere bakarak ilerliyor.
Hükümet heyetinden kimse, bu sözlere cevap vermiyor. Müthiş 1 bir sessizlik var ortalıkta.. Me - ! cid Efendi, en öndeki büyük, ka- 1 palı saray otomobiline doğru iler ( lemektedir. Şoför ve bir polis se- < lâm vaziyetinde açık kapı önünde t bekliyorlar. Mecid Efendi, evvelâ kızı DUrrüşehvarı arabaya soku yor, sonra kendisi de biniyor. î - kinci zevcesi Şehsuvar Hanımı da j bu arabaya alıyor. İkinci otomo bile diğer Uç haremi Hayrünnisa, ' Bihrııze ve Behiştl Hanımlar bi
n iy o r.. ,
(Devamı var)
Gece, saat dokuz b u çuk .. Vali Haydar, Emniyet Umum Müdürü Muhiddin, Merkez Kumandan ve kili Atıf, Polis Müdürü Sadettin Beyler derhal Dolmabahçe sarayı na gidiyorlar. Halife Abdülmecid Efendiyi derhal görmek istedikle rini bildiriyorlar. Bu sırada Me cid Efendi, Mevlânamn mesnevi sini okumaktadır, . Saat on b i r .. Mahlûğ halife, gelen heyeti ka bul ediyor. Benzi sapsarıdır. O- turduğu koltuğun iki kenarına el lerlle sımsıkı tutunmuştur.
Vali Haydar Bey, Ankaradan gelen emri okuyor ve Büyük Mil let Meclisinin kararım tebliğ edi - yor.
Mecid Efendinin ilk sözü: «Gitmem, Gitmem!.» demek olu yor. «Burası benim memleketim, neden dışarı çıkarıyorsunuz be - n i? » diye söyleniyor.
Heyet, gelen emrin kat’î oldu ğunu, buna uymak mecburiyeti bulunduğunu anlatıyor. Mecid E- fendi, bir kaç dakika süren bir sinir buhranı geçiriyor. Kendine gelince: «Ne vakit gideceğim ? di yor. Ne kadar zaman veriyorsu nuz hazırlanmak için ?»
Heyet, altı saat sonra, yâni sa bahın saat beşinde sarayı terket- mek icabettiğini bildiriyor.
Mecid Efendi: «Nasıl olur, nasıl o lu r?» diye söylenmektedir. «Altı saat içinde ben ne yapabilirim?. Gece, yarısı, eşyalarımı toplamak için adamlarımı bile tedarik ede mem!»: diyor.
Heyet, arzu ettiği kadar hizmet kârın emrine âmade bulundurula cağım söyliyerek, sabahın saat beşinde, mutlak saraydan çıkıla cağını kendisine hatırlatıyor.
^abık halife, oğlu Ömer Faruk Efendi ile kızını ve haremlerini! beraber götürmekte serbest olup olmadığını sorunca, kaç kişi arzu ederse beraber götürebileceği, yal nız saat beşte hepsinin hazır ol ması lâzım geldiği bildiriliyor.
Mecid Efendi parasızlıktan şi kâyet ediyor: «Zengin değilim, yol masrafımız nasıl ola ca k ?» di yor. Kendisine, Büyük Millet Mec Iisi tarafından gönderilen on beş bin lira derhal teslim ediliyor. Sabık halife, bu paranın İngiliz lirasına çevrilmesini istiyor.
Bu arzusunun derhal yerine ge tirileceği ve yolda on beş bin lira karşılığı olarak kendisine 1700 İngiliz lirası verileceği bildirili- yor. Vali, sabık halifeye, gideceği yere kadar bütün masraflarının da hükümet tarafından görülece ğini temin ediyor.
Halife soruyor: «Eşyamı kâmi ld i götürmekte serbest m iyim ?»
Cevap veriyorlar: «Şahsınıza ve ailenize, yâni zevcelerinize ve ço cılklarınıza ait eşyayı istediğiniz gibi beraber alır yahut burada bı rakip sattırmakta serbestsiniz!»
Hükümet heyeti, saraydan ayrıl idığ: vakit saat on ikiye geliyor du. Gazete idareleri yarım saat önce vaziyetten haberdar edilmiş lerdi.
Halifenin Çatalca yolile ve Trakya üzerinden memleketten çı karılacağım da öğrenmiştik. A v rupa ekspresi, gece yarısı saat on ikide hareket ederdi. Kaybe dilecek vakit yoktu. Koşarak Sir keçiye geldim ve eksprese yetiş tim. Ben trene binince diğer ga zetecileri atlattığımı sanıyordum, .içebde her gazetinin bir, hattâ iki mümessilini görünce şaşırıp kal -
d ı m . .
Biz, Çatalcaya doğru tren yolcu luğu yapaduralım, halife sarayın da hazırlıklar da müthiş bir sürat îo devam ediyordu. Eşyayı topla mak, bavullara, çantalara
yerleş-Taha Toros Arşivi