• Sonuç bulunamadı

Ortaokul Öğrencilerinin Çevre Sorunları İle İlgili Çizdikleri Resimlerin Analizi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ortaokul Öğrencilerinin Çevre Sorunları İle İlgili Çizdikleri Resimlerin Analizi"

Copied!
141
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

ORTAOKUL ÖĞRENCİLERİNİN ÇEVRE SORUNLARI İLE İLGİLİ

ÇİZDİKLERİ RESİMLERİN ANALİZİ

Özlem ÖZDURAN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

AİLE VE TÜKETİCİ BİLİMLERİ EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(3)

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı :Özlem ÖZDURAN

(4)
(5)
(6)

TEŞEKKÜR

Yüksek lisans öğrenimim boyunca, engin görüş ve önerileriyle gelişimime katkı sağlayan, çalışmalarıma değer veren ve bu araştırmanın geliştirilmesi ve tamamlanmasında büyük katkıda bulunan ve bana yol gösteren tez danışmanım Prof. Dr. Hacer TOR’a, her zaman yanımda olan ve çalışmalarımı destekleyen, varlığıyla bana güç veren sevgili eşim Serkan ÖZDURAN ve değerli aileme, çizmiş oldukları resimlerle araştırmamın gerçekleşmesini sağlayan İsmetpaşa Ortaokulunda öğrenim gören sevgili öğrencilerime, öğrencilerimle çalışmama imkan veren idarecilerime sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

(7)

ORTAOKUL ÖĞRENCİLERİNİN ÇEVRE SORUNLARI İLE İLGİLİ

ÇİZDİKLERİ RESİMLERİN ANALİZİ

(Yüksek Lisans Tezi)

Özlem ÖZDURAN

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

TEMMUZ, 2018

ÖZ

Günümüzde insanlığın en önemli sorunlarından biri çevre sorunlarıdır, çevre sorunlarının önlenmesinde ise; insanların doğaya bakış açıları, davranışları, tutumları ve farkındalıkları büyük önem taşımaktadır. Bu çalışma; ortaokul öğrencilerinin cinsiyet ve sınıf düzeylerine göre çevre sorunlarını resimlerine nasıl yansıttıklarını analiz etmek amacıyla planlanmıştır. Yapılan çalışma da nitel araştırma modeli kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 2015 – 2016 eğitim – öğretim yılında Sungurlu’da bulunan İsmetpaşa Ortaokulunda 5., 6., 7. ve 8. Sınıflarında öğrenim gören, 180 öğrenci oluşturmaktadır. Öğrencilerden pastel veya kuru boya kullanarak çevre sorunları ile ilgili resimler çizmeleri ve arka sayfada yer alan yarı yapılandırılmış açık uçlu soruları cevaplamaları istenmiştir. Çizilen resimler ve yarı yapılandırılmış açık uçlu sorular içerik analizi yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir. Analizler sonucunda; öğrencilerin birden çok çevre sorununa resimlerinde yer verdikleri görülmüştür. Öğrencilerin resimlerine yansıttıkları çevre sorunları sırasıyla; hava kirliliği, çöpler – atıklar, su kirliliği, toprak kirliliği, ormanların yok olması, davranış kirliliği, hayvan türlerinin azalması, küresel ısınma, radyoaktif kirlenme ve asit yağmurlarıdır. Kız

(8)

öğrencilerin, erkek öğrencilere göre çizdikleri resimlerde daha çok çevre sorununa yer verdikleri ve resimleri daha itina ile çizdikleri görülmüştür. Öğrencilerin sınıf düzeyleri arttıkça çevre sorunlarını resimlerine daha çok yansıttığı tespit edilmiştir. Küresel ısınma, radyoaktif kirlenme ve asit yağmurları gibi çevre sorunları, öğrencilerin resimlerinde oldukça az yer almıştır. Kız ve erkek öğrencilerin en sık ve en son karşılaştıkları çevre sorununun çöp ve atıklar olduğu tespit edilmiştir. Öğrenciler sağlıklı ve temiz bir çevre için öncelikle; çöp kutularının kullanımının arttırılması ve insanların bilinçlenmesi için çalışmalar yapılması gerektiğini belirtmişlerdir.

Anahtar Kelimeler : Çevre, çevre sorunları, öğrenci, resim. Sayfa Adedi : 121

(9)

AN ANALYSIS OF SECONDARY SCHOOL STUDENTS’ DRAWINGS

ABOUT ENVIRONMENTAL PROBLEMS

(MASTER’S THESIS)

Özlem ÖZDURAN

GAZI UNIVERSITY

INSTITUTE OF EDUCATIONAL SCIENCES

JULY, 2018

ABSTRACT

One of the most important problems of humanity today is environmental problems; and humans’ perspectives of nature, their behaviours, attitudes and awareness have great importance in preventing environmental problems. This study aims to analyse the way environmental problems are reflected into their drawings on the basis of gender and grade levels. The study employs qualitative research model. The study group was composed of 180 students who were the 5th, 6th, 7th and 8th graders attending Ismetpaşa Secondary

School located in Sungurlu in 2015-2016 academic year. The students were asked to draw pictures about environmental problems by using pastel or dry paints and then to answer the semi-structured open-ended questions available on the back of the paper. The drawings and the answers to the semi-structured, open-ended questions were then put to content analysis. It was found through analyses that the students included more than one environmental problem in their drawings. The environmental problems reflected into students’ drawings were air pollution, garbage- wastes, water pollution, soil pollution, deforestation, behavioural pollution, decrease in animal species, global warming, radioactive

(10)

contamination and acid rain. It was found that girls included more environmental problems in their drawings than boys and that they took greater care in drawing their pictures. The students were found to reflect environmental problems more into their drawings as their grade levels rose. Environmental problems such as global warming, radioactive contamination and acid rain were the problems that had been included rarely in students’ drawings. It was also found that the environmental problem the boys and the girls encountered the most frequently and most recently was garbage and wastes. They stated that the use of dustbins should firstly be increased for hygienic and clean environment and that activities should be done for humans to raise awareness.

Key Words : Environment, environmental problems, students, drawings Number of pages : 121

(11)

İÇİNDEKİLER

ÖZ…...v

ABSTRACT...vii

TABLOLAR LİSTESİ... xi

ŞEKİLLER LİSTESİ……….………...xii

KISALTMALAR LİSTESİ………xvii

BÖLÜM I ... 1

GİRİŞ ... 1

1.2. Araştırmanın Amacı ... 2 1.3. Araştırmanın Önemi ... 3 1.4. Varsayımlar ... 3 1.5. Sınırlılıklar ... 3 1.6. Tanımlar ... 4

BÖLÜM II ... 5

KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR ... 5

2.1. Çevre Sorunları ... 5 2.1.1. Hava Kirliliği ... 7 2.1.2. Su Kirliliği ... 8 2.1.3. Toprak Kirliliği ... 10 2.1.4. Gürültü Kirliliği ... 11 2.1.5. Görüntü Kirliliği ... 11 2.1.6. Radyoaktif Kirlenme ... 12

2.1.7. Katı Atık Kirliliği ... 13

(12)

2.3. Çevre Sorunlarının Çocuklar Üzerindeki Etkileri ... 16

2.4. Çevre Eğitimi ... 17

2.5. Türkiye’de Çevre Eğitimi... 19

2.6. İlgili Araştırmalar ... 21

BÖLÜM III ... 31

YÖNTEM ... 31

3.1. Araştırmanın Modeli ... 31 3.2. Çalışma Grubu... 32 3.3. Ölçme Araçları ... 32 3.4. Verilerin Toplanması... 33 3.5. Verilerin Analizi ... 33

BÖLÜM IV ... 35

BULGULAR VE YORUMLAR ... 35

4.1. Öğrencilerin ve Ebeveynlerin Demografik Özellikleri ... 35

4.2. Öğrencilerin Resimlerine Yansıyan Çevre Sorunları ... 37

4.2.1. Kız Öğrencilerin Resimlerine Yansıyan Çevre Sorunları ... 59

4.2.2. Erkek Öğrencilerin Resimlerine Yansıyan Çevre Sorunları ... 75

4.3. Kız Öğrencilerin En Son Karşılaştıkları Çevre Sorunları ... 91

4.4. Erkek Öğrencilerin En Son Karşılaştıkları Çevre Sorunları ... 92

4.5. Kız Öğrencilerin En Sık Karşılaştıkları Çevre Sorunları ... 94

4.6. Erkek Öğrencilerin En Sık Karşılaştıkları Çevre Sorunları ... 96

4.7. Kız Öğrencilerin Sağlıklı ve Temiz Bir Çevre İçin Alınması Gerektiğine İlişkin Görüşleri ... 98

4.8. Erkek Öğrencilerin Sağlıklı ve Temiz Bir Çevre İçin Alınması Gerektiğine İlişkin Görüşleri ... 101

BÖLÜM V ... 107

SONUÇ VE ÖNERİLER ... 107

5.1. Sonuçlar ... 107 5.2. Öneriler... 109

KAYNAKLAR ... 111

(13)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Çalışmaya Katılan Öğrencilerin Cinsiyet ve Sınıf Düzeylerine Göre Dağılımı....32

Tablo 2. Öğrencilerin ve Ebeveynlerin Demografik Özelliklerinin Dağılımı...36

Tablo 3. Öğrencilerin Resimlerine Yansıyan Çevre Sorunlarının Dağılımı….………...…37

Tablo 4. Öğrencilerin Cinsiyet ve Sınıf Bazında Resimlerine Yansıyan Çevre Sorunlarının

Dağılımı………...39

Tablo 5. Kız Öğrencilerin Resimlerine Yansıyan Çevre Sorunlarının Dağılımı.………….59

Tablo 6. Erkek Öğrencilerin Resimlerine Yansıyan Çevre Sorunlarının Dağılımı……...75

Tablo 7. Kız Öğrencilerin En Son Karşılaştıkları Çevre Sorunlarının Dağılımı………...91

Tablo 8. Erkek Öğrencilerin En Son Karşılaştıkları Çevre Sorunlarının Dağılımı……...92

Tablo 9. Kız Öğrencilerin En Sık Karşılaştıkları Çevre Sorunlarının Dağılımı…………..95

Tablo 10. Erkek Öğrencilerin En Sık Karşılaştıkları Çevre Sorunlarının Dağılımı………96

Tablo 11. Kız Öğrencilerin Sağlıklı ve Temiz Bir Çevre İçin Alınması

Gerektiğine İlişkin Görüşlerinin Dağılımı……..………..………...98

Tablo 12. Erkek Öğrencilerin Sağlıklı ve Temiz Bir Çevre İçin Alınması

(14)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1. Hava Kirliliği Ö 15………..………41

Şekil 2. Hava Kirliliği Ö 29………..………41

Şekil 3. Hava Kirliliği Ö 106..………..…42

Şekil 4. Hava Kirliliği Ö 124.………..…….42

Şekil 5. Çöpler – Atıklar Ö 1….………..…….43

Şekil 6. Çöpler – Atıklar Ö 64...………..……….43

Şekil 7. Çöpler – Atıklar Ö 107.………..………….44

Şekil 8. Çöpler – Atıklar Ö 125.………..……….44

Şekil 9. Su Kirliliği Ö 16...………..……….45

Şekil 10. Su Kirliliği Ö 30...………..…………...…45

Şekil 11. Su Kirliliği Ö 108.………..………...46

Şekil 12. Su Kirliliği Ö 126.………..………...46

Şekil 13. Toprak Kirliliği Ö 2…..………..………...47

Şekil 14. Toprak Kirliliği Ö 65………..………...47

Şekil 15. Toprak Kirliliği Ö 109..………..………...48

Şekil 16. Toprak Kirliliği Ö 127..………..………...48

Şekil 17. Ormanların Yok Olması Ö 17...………..………..49

Şekil 18. Ormanların Yok Olması Ö 31...………..………..49

Şekil 19. Ormanların Yok Olması Ö 110.………..………..50

Şekil 20. Ormanların Yok Olması Ö 128.………..………..50

(15)

Şekil 23. Davranış Kirliliği Ö 86………..…....52

Şekil 24. Davranış Kirliliği Ö 164..………..52

Şekil 25. Hayvan Türlerinin Azalması Ö 18………..…...53

Şekil 26. Hayvan Türlerinin Azalması Ö 32………..……...53

Şekil 27. Hayvan Türlerinin Azalması Ö 87………..………...54

Şekil 28. Hayvan Türlerinin Azalması Ö 129..………..…………...54

Şekil 29. Küresel Isınma Ö 4..………..………55

Şekil 30. Küresel Isınma Ö 33………..………55

Şekil 31. Küresel Isınma Ö 88………..………56

Şekil 32. Küresel Isınma Ö 130..………..………56

Şekil 33. Radyoaktif Kirlenme Ö 67...………...…………..………57

Şekil 34. Radyoaktif Kirlenme Ö 165.……….………57

Şekil 35. Asit Yağmurları Ö 111.………..………...58

Şekil 36. Hava Kirliliği Ö 6..………..………..60

Şekil 37. Hava Kirliliği Ö 34………..………..60

Şekil 38. Hava Kirliliği Ö 89………..………..61

Şekil 39. Hava Kirliliği Ö 131..………..………..61

Şekil 40. Çöpler – Atıklar Ö 7..………..………..62

Şekil 41. Çöpler – Atıklar Ö 35………....62

Şekil 42. Çöpler – Atıklar Ö 90………..…..63

Şekil 43. Çöpler – Atıklar Ö 132..………..……..63

Şekil 44. Toprak Kirliliği Ö 7..………..……...64

Şekil 45. Toprak Kirliliği Ö 36………..………...64

Şekil 46. Toprak Kirliliği Ö 91………..…………...65

Şekil 47. Toprak Kirliliği Ö 133..………..………...65

Şekil 48. Su Kirliliği Ö 8.………..………...66

(16)

Şekil 50. Su Kirliliği Ö 92...………..………...67

Şekil 51. Su Kirliliği Ö 134………..………....67

Şekil 52. Ormanların Yok Olması Ö 38...………..………..68

Şekil 53. Ormanların Yok Olması Ö 93...………..………..68

Şekil 54. Ormanların Yok Olması Ö 135.………..………..69

Şekil 55. Hayvan Türlerinin Azalması Ö 39………..………..69

Şekil 56. Hayvan Türlerinin Azalması Ö 94…………..………..70

Şekil 57. Hayvan Türlerinin Azalması Ö 136..……..………..70

Şekil 58. Davranış Kirliliği Ö 9.………..………...….71

Şekil 59. Davranış Kirliliği Ö 40...………..……….…..….71

Şekil 60. Davranış Kirliliği Ö 95...…………..………...…..72

Şekil 61. Davranış Kirliliği Ö137..……….…………..72

Şekil 62. Küresel Isınma Ö 41...……….…..……73

Şekil 63. Küresel Isınma Ö 96...……….……..………73

Şekil 64. Radyoaktif Kirlenme Ö 42...………..………...74

Şekil 65. Asit Yağmurları Ö 10...………..…………...74

Şekil 66. Hava Kirliliği Ö 19...……….………..………..76

Şekil 67. Hava Kirliliği Ö 68...………..……….…..76

Şekil 68. Hava Kirliliği Ö 112……….………..……….…..77

Şekil 69. Hava Kirliliği Ö 166.………..………...77

Şekil 70. Çöpler – Atıklar Ö 20...………..………...78

Şekil 71. Çöpler – Atıklar Ö 69...………..………...78

Şekil 72. Çöpler – Atıklar Ö 113.………..………...79

Şekil 73. Çöpler – Atıklar Ö 167.………...79

Şekil 74. Su Kirliliği Ö 21...………...…...80

(17)

Şekil 77. Su Kirliliği Ö 168.………..………...81

Şekil 78. Toprak Kirliliği Ö 22...………..…………82

Şekil 79. Toprak Kirliliği Ö 71...………..……….…...82

Şekil 80. Toprak Kirliliği Ö 115.………..………83

Şekil 81. Toprak Kirliliği Ö 169.………..……….…...83

Şekil 82. Davranış Kirliliği Ö 23...………..………….…..…..84

Şekil 83. Davranış Kirliliği Ö 72...………..………..…...84

Şekil 84. Davranış Kirliliği Ö 116.………..……….…..…..85

Şekil 85. Davranış Kirliliği Ö 170.………..………...…..85

Şekil 86. Ormanların Yok Olması Ö 24...………..………..86

Şekil 87. Ormanların Yok Olması Ö 73...……….……….…..86

Şekil 88. Ormanların Yok Olması Ö 117.………..………..87

Şekil 89. Ormanların Yok Olması Ö 171.………..………..87

Şekil 90. Hayvan Türlerinin Azalması Ö 25………..………...88

Şekil 91. Hayvan Türlerinin Azalması Ö 74…………..………...88

Şekil 92. Hayvan Türlerinin Azalması Ö 118..……..………...89

Şekil 93. Hayvan Türlerinin Azalması Ö 172..…..………...89

Şekil 94. Radyoaktif Kirlenme Ö 75...…….……..………..………90

Şekil 95. Küresel Isınma Ö 76...………..….………90

Şekil 96. Kız Öğrencilerin En Son Karşılaştığı Çevre Sorunları………..92

Şekil 97. Erkek Öğrencilerin En Son Karşılaştıkları Çevre Sorunları………..93

Şekil 98. Kız ve Erkek Öğrencilerin En Son Karşılaştıkları Çevre Sorunları………..94

Şekil 99. Kız Öğrencilerin En Sık Karşılaştığı Çevre Sorunları ………..95

Şekil 100. Erkek Öğrencilerin En Sık Karşılaştığı Çevre Sorunları………..………...96

Şekil 101. Kız ve Erkek Öğrencilerin En Sık Karşılaştıkları Çevre Sorunları………….…97

Şekil 102. Kız Öğrencilerin Sağlıklı ve Temiz Bir Çevre İçin Alınması Gerektiğine İlişkin Düşünceleri……….101

(18)

Şekil 103. Erkek Öğrencilerin Sağlıklı ve Temiz Bir Çevre İçin Alınması Gerektiğine

İlişkin Düşünceleri……….104

Şekil 104. Kız ve Erkek Öğrencilerin Sağlıklı ve Temiz Bir Çevre İçin Alınması

(19)

SİMGELER VE KISALTMALAR

Ö Öğrenci

E Erkek

K Kız

MEB Milli Eğitim Bakanlığı

UÇEP Ulusal Çevre Strateji ve Eylem Planı DPT Devlet Planlama Teşkilatı

(20)

BÖLÜM I

GİRİŞ

Bu bölümde araştırmanın; problem durumuna, amacına, önemine, varsayımlarına, sınırlılıklarına ve tanımlarına yer verilmektedir.

1.1. Problem Durumu

Çevre, insanların ve diğer canlıların birbiriyle etkileşim halinde oldukları ortamdır. İnsanoğlu var olduğundan beri çevre ile bütünleşmiş ve yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak için çevreyi kullanmıştır. Ancak insanlar çevreyi düşünmeksizin, kendi çıkarları açısından kullanması doğal dengeyi olumsuz yönde etkileyerek çözümü zor olan hatta çözümü olanaksız çevre sorunlarına, çevre felaketlerine neden olmuştur.

Günümüzde insanlığın en önemli sorunları arasında yer alan çevre sorunları, çok boyutlu ve oldukça geniştir. Çevre sorunlarının temel nedeni, ekolojik dengenin bozulmasıdır. Ekolojik dengenin bozulması, ekosistemi kabul edilmeyecek şekilde zorlamaktadır. Bu zorlanmaya neden olan; hızlı nüfus artışı, sanayileşme, kentleşme, turizm, doğal kaynakların bilinçsizce kullanımı gibi birçok faaliyet, doğal denge üzerinde olumsuz etkilere yol açmakta ve çevre sorunları ortaya çıkmaktadır. Çevre sorunlarının önde gelen nedenlerini; insanların yaşam biçimleri, sahip oldukları değer yargıları ve tutumları oluşturmaktadır. Çevre sorunları çeşitlerini: toprak kirliliği, hava kirliliği, su kirliliği, gürültü kirliliği, görüntü kirliliği ve radyoaktif, katı atık kirlenme ve uzay kirliliği olarak söylenebilir.

(21)

kullanılması, tüketilmesi çevre sorunlarının küresel boyutlara ulaşmasının sebepleri olarak belirtilmiştir. Aydın ve Çepni (2012) yaptıkları araştırmada, günümüzdeki çevre sorunlarının çocuklardan yaşlılara kadar herkesi olumsuz olarak etkilediğini, bu olumsuz etkiyi yok edebilmek, bireylerin çevre sorunlarına yönelik bilinçlendirilerek, olumlu tutum ve davranışlar sergilemeleri için çevre eğitiminin zorunlu hale geldiğini belirtmiştir. Çevre eğitimi ile bireyler, çevre ile ilgili konularda daha duyarlı olarak hareket edebilecek, olumsuzluklara karşı tepki verebilecek, bireysel çıkarları doğrultusunda çevreye zarar vermeyecektir. Bireyin çevreye karşı olumlu tutumu ve çevre bilgisi arasında yakın bir ilişki vardır. İlkokul ve ortaokulda eğitimlerine başlayan ve devam eden öğrencilere çevre eğitimi verilmesi büyük önem taşımaktadır.

1.2. Araştırmanın Amacı

Çevre sorunları her geçen gün artarak karşımıza çıkmaktadır. Hızlı nüfus artışı, sanayileşme, kentleşme, turizm, doğal kaynakların bilinçsizce kullanımı gibi birçok faaliyet, doğal denge üzerinde olumsuz etkilere yol açmakta ve ekolojik olumsuzluklara bağlı olarak da çevre sorunları ortaya çıkmaktadır. Çevre sorunlarının önde gelen nedenlerini, insanların yaşam biçimleri, sahip oldukları değer yargıları ve tutumları oluşturmaktadır. Çevre sorunlarının önlenmesinde günümüz insanının doğaya bakış açısını değiştirerek, değerlerini ve tutumlarını biçimlendirecek bir eğitim büyük önem taşımaktadır. Yetişkinlerde ve çocuklarda çevre bilincinin geliştirilmesi, çevreye duyarlı olumlu davranışların oluşturulması, çevre sorunlarının ortadan kaldırılması açısından büyük önem taşımaktadır. Zarar görmüş çevrenin yeniden kazandırılmasında ve doğal çevrenin korunmasının temelinde çevre sorunlarının farkında olmak ve çevre eğitimi yatmaktadır.

Öğrenciler kendi algı dünyalarını, duygu ve düşüncelerini çeşitli yollarla ifade ederler. Duygu düşünceleri aktarmada ve algılamada yazılı ifade şeklinin yanında görsel olarak da destekleyici ifade biçimleri olarak resim çizmek gösterilebilir. Resim çizmek, çocuğun daha önceden öğrenmiş olduğu bazı sözcük ve ifade biçimlerinden daha güçlü, daha sade bir anlatım, kendini ifade etme ve iletişim aracıdır. Öğrenci ve çevre ile ilgili araştırmalarda genellikle anket, görüş alma, ölçek ve teste dayalı yöntemler kullanılmıştır. Ortaokul öğrencilerinin çevre sorunları ile ilgili çizdikleri resimlerin analizi konulu bu çalışmayla öğrencilerin algıladıkları çevre sorunlarını resimlerle anlatmaları amaçlanmıştır.

(22)

1.3. Araştırmanın Önemi

İnsan çevresiyle sürekli etkileşim halindedir. Çevre sorunları tüm insanların yaşayışını olumsuz olarak etkilemektedir. Bu sorun insanoğlu ve diğer bütün canlılar için daha tehlikeli boyutlara ulaşmadan, gerekli tedbirler ve önlemler alınmalıdır. Bilindiği gibi en iyi önlem ve tedbir çevre eğitimi ile gerçekleşmektedir. Çünkü insanlara çevre bilincinin kazandırılabilmesi için çevre eğitimi gereklidir. Eğitim ile çevre bilinci kazandırılarak, çevreye karşı olumlu tutumlar ve davranışlar sergileyen nesillerin yetişmesi, çevre sorunlarını en aza indirerek, hayatımızı olumsuz yönde etkilemesini engelleyecektir. Çevre sorunlarının her geçen gün artması ve küresel boyutlara taşınarak tüm canlıları etkileyecek durumda olması geleceğin yetişkinleri olan çocuklarımız için büyük bir tehlikedir. Çevre eğitiminin önemli bir basamağı olan ortaokul dönemindeki öğrencilerin çevre sorunlarına karşı duygu ve düşüncelerini, çizme – yazma tekniği ile, resim yaparak anlatmaları, bilgilerini ve olumsuzlukların farkında oluşlarını göstermeleri, bundan sonra yapılacak olan çevre eğitimi çalışmaları için çok önemlidir. Çorum ili Sungurlu İlçesi’nde daha önce “Ortaokul öğrencilerinin çevre sorunları ile ilgili çizdikleri resimlerin analizi” konulu bir çalışmanın yapılmamış olması, çalışmanın önemini ayrıca arttırmıştır.

1.4. Varsayımlar

Çalışma grubunun araştırmaya gönüllü katıldıkları,

Öğrencilerin resimleri yaparken içten, samimi duygu ve düşüncelerini yansıttıkları, Çizilen resimlerin “çevre sorunları” konusunu içerdiği,

Elde edilen resimlerin çevre sorunları ile ilgili öğrenci görüşlerini, çevre sorunlarına yönelik algılarını, farkındalıklarını ve duyarlılıklarını yansıttıkları varsayılmaktadır.

1.5. Sınırlılıklar

Araştırmanın sınırlılıkları: Araştırma, Çorum İlinin Sungurlu İlçesinde bulunan İsmetpaşa Ortaokulu’nda 5., 6., 7. ve 8. Sınıflarında öğrenim gören kız ve erkek öğrencilerle sınırlıdır.

(23)

1.6. Tanımlar

Çevre: Dünya üzerinde yaşamını sürdüren canlılarının hayatları boyunca etkileşim halinde olduğu dış ortamdır.

Çevre Sorunu: Çevrenin doğal dengesini bozan ve insanlardan kaynaklanan ekolojik zararlardır.

Çevre Eğitimi: Toplumun tüm kesimlerinde çevre bilincinin geliştirilmesi, çevreye duyarlı bireylerin yetiştirilerek bu bireylerde kalıcı davranışların yerleşmesinin sağlanması, çevreyi koruyan ve çevre sorunlarının çözümünde görev almaya istekli bireylerin yetiştirilmesidir.

(24)

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

Araştırmanın bu bölümünde çevre sorunları, çevre sorunlarının insan üzerindeki etkileri, çevre sorunlarının çocuklar üzerindeki etkileri, çevre eğitimi ve çevre sorunları ile ilgili yapılan araştırmalara yer verilmiştir.

2.1. Çevre Sorunları

İnsanlık tarihi incelendiğinde, M. Ö. 8 – 9 bin yıl öncesine kadar avcı – toplayıcı bir kültürle yaşamlarını devam ettirmişlerdir. Hayvan sürülerini sürekli takip etmiş olmaları veya tüketebilecekleri bitkilerin olgunlaşmalarını beklemeleri ve bu bitkilerin bulundukları yerleri aramak için sürekli yer değiştirmek zorunda kalmışlardır. İnsan sayısının az olması, sürekli yer değiştiriyor olmaları ve teknolojik imkanların yok denecek kadar az olması bu dönemde çevre kirliliği gibi bir soruna yol açmamıştır (Polat, 2012, s.7).

İnsanların yerleşik düzene geçmeleri ile rahat edebilecekleri, güvenli yaşam alanları oluşmuştur. Yerleşik hayatla birlikte bazı hayvanları evcilleştirmiş ve buğday, arpa gibi tahılları üretmeye başlamışlardır. Besinlerin üretilmesi ve hayvanların evcilleştirilmesi ile hayatta kalma olasılıkları artmış ve sayıları çoğalmıştır. Ama bir yerde uzun süre yaşamanın dezavantajları doğmuştur. Yerleşik kaldıkları yerler kirlenmeye başlamış ve bir arada kaldıkları için hastalıklara yol açan mikroorganizmalar daha kolay üremiş ve salgın hastalıklar görülmeye başlamıştır. İnsanlar zaman içinde doğadan daha kolay yararlanma imkanı bulabilmek için teknolojik gelişmeler göstermişlerdir. Ancak insan, 18. Yüzyılın sonlarında Sanayi Devrimine kadar, ne doğayı kısa sürede değiştirebilecek teknolojiye ulaşmış ne de nüfus hızlı bir şekilde artmıştır (Akın, 2009, s. 286).

(25)

1850’li yıllardan sonra yaşam standartlarının giderek yükselmesi ve dünya nüfusundaki hızlı artış, doğal kaynakların hızla tüketilmesine yol açmıştır. Çünkü artan nüfusun doyurulma, giyinme ve barınma ihtiyaçlarının giderilmesi gerekmiştir. Bu ihtiyaçların giderilmesi için doğal kaynakların hızla tüketilmesinin yanı sıra, ciddi çevre sorunlarını da beraberinde getirmiştir (Polat, 2012, s. 8-9). 1970 yılından itibaren bütün insanlığın ortak bir sorunla karşı karşıya kaldığının bilincine varılmıştır. Bu ortak sorun çevrenin hızla bozulması, çevre değerlerinin yozlaşması ve yok olup gitme tehlikesidir (Keleş ve Hamamcı 1997, s. 30). Çevre Kanununda (1983) çevre kirliliği, çevrede meydana gelen ve canlıların sağlığını, çevresel değerleri ve ekolojik dengeyi bozabilecek her türlü olumsuz etki olarak ifade edilmiştir (cilt no:22, s. 5909).

Atasay’dan aktaran Polat (2012), sanayileşme ve kentleşmenin 20. Yüzyılda getirdiği başlıca küresel değişiklikleri şu şekilde özetlemiştir (s. 9-10).

Sanayinin gelişimi ve üretimin artması ile özellikle petrol, doğal gaz, kömür ve demir gibi tükenen enerji kaynaklar ile madenlere bağımlılık artmıştır. Özellikle tarım, ulaşım, aydınlanma, sanayi ve ısınmada kullanılan enerjide çok büyük bir artış gözlenmiştir. Bir yandan kişi başına üretilen enerji artarken, diğer yandan özellikle fosil kaynakların yaygın kullanımı ciddi çevresel tahribatlara yol açmıştır.

Ekonomik büyüme üretimin artmasını, üretimin artması da reklam, moda ve medyanın etkisi ile tüketimin artmasını sağlamıştır. Yapay istekler, para, kariyer ve mesleki başarı; dostluk, hoşgörü, paylaşma, içtenlik ve yardımseverliğin önüne geçmiştir. Romantik ve duygusal insanın yerini bencil, hırslı ve çevreye saygısı olmayan insan almıştır. Dünyaya hükmetmek ve çevreyi sömürmek, ilerleme ve kalkınma olarak görülmeye başlamıştır.

Tarımın modernleşmesi ile hektar başına alınan tarımsal verimlilik hızla artmaya başlamış, fakat çevreye zarar veren kimyasal gübreler ve pestisitler de hızla yayılmaya başlamıştır. Yanlış sulama politikaları sonucunda bazı akarsular, göl ve bataklıklar kurutulmaya; yanlış tarım yöntemleri sonucunda ise binlerce hektar toprak verimsizleşmeye ve erozyona uğramıştır. Bir yandan kurak, tuzlu topraklı ve çöl sahalar giderek yaygınlaşmış, bir yandan ise çayır, mera ve ormanlar yok edilerek tarlaya dönüştürülmüştür. Kısaca yanlış arazi kullanımı çözülemeyen bir sorunsala dönüşmüştür.

Yirminci yüzyılda tarımsal başarılara paralel olarak insanlar daha iyi beslenmeye başlamıştır. Sağlık sisteminin yaygınlaşması, tıptaki olumlu gelişmeler, ölüm oranlarının düşmesi ve refah seviyesinin yükselmesi ile ortalama yaşam süresi uzamaya ve toplam nüfus hızla artmaya başlamıştır. Bazı ülkelerde hızlı nüfus artışı o ülkelerin taşıma kapasitesini aşarak kıtlık, açlık, yoksulluk ve hatta kitlesel ölümlere yol açmıştır. Böylece insan türü ilk kez kendi yok oluşunu kendi belirlemeye başlamıştır.

İnsanoğlu, petrol ve toksik metal kirliliği, görüntü ve gürültü kirliliği, uzay kirliliği, pestisit ve katı atık kirliliği gibi yeni kirlilikler ile tanışmaya başlamış. Böylece, sanayi – üretim çeşitliliğinin artması ile birlikte kirlenme çeşitleri ve kirlenme boyutları da artmıştır. Kısa vadede kalkınma ve zenginleşme hayalleri, tüketim ve ekonomik açgözlülük, sonunda uzun vadeli ekolojik felaketlere yol açmıştır.

Ülkeler ve toplumlar arasında gelir, sanayileşme ve kalkınma farklılaşması gittikçe artmıştır. Geri kalmış, gelişmekte ve sanayileşmiş toplumlarda yaşanan çevre sorunlarının kökeni, etkileri ve önlemleri arasında büyük farklılıklar oluşmuş. Çevre sorunları bölgesel ve ulusal sorundan uluslararası soruna dönüşmüş ve çözüm bekleyen küresel sorunların en önceliklisi olmuştur.

(26)

Polat (2012), çevre sorunlarını; hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği, gürültü kirliliği, görüntü kirliliği, radyoaktif kirlenme, katı atık kirlenme ve uzay kirliliği olarak boyutlandırmıştır (s.13).

2.1.1. Hava Kirliliği

İnsanların yaşamlarını devam ettirebilmek için beslenme, barınma gibi temel ihtiyaçlarının yanında temiz havaya da ihtiyaç duymaktadır. Hava aynı zamanda ihtiyaç duyduğumuz birçok şeyle de etkileşim halindedir ve en başta solunumdan, yiyeceklerin, bitkilerin yetişmesi, varlıklarını devam ettirebilmesi gibi birçok faktör ile karşımıza çıkmaktadır. (Boztaş, 2006, s. 20).

Yaşamsal faaliyetleri sürdürebilmek için atmosferdeki gazlar solunur. Ancak bu gazların dışında atmosferde bulunan, kirletici denilen maddeleri de diğer gazlarla birlikte solunmaktadır. Bu kirleticilerin büyük bir kısmı araçlardan, santrallerden, fabrikalardan, sigaralardan ve insan aktiviteleriyle ilişkili diğer kaynaklardan gelmektedir. Büyük bir kısmı fosil yakıtların yanmasıyla ilişkilidir. İnsanlar dışarıda ve kapalı alanlarda bu kirleticilere maruz kalmaktadır (Ağacan, 2014, s. 28). İnsanlar için hayati önem taşıyan doğa, bu kirleticilerin verdiği olumsuz etkiye açık haldedir. Hızlı nüfus artışı, kentleşme, sanayileşme ve doğaya bırakılan kirleticiler, gelecek olumsuz etkilere açık olan havayı kirletmeye başlayan başlıca nedenlerden sadece birkaçıdır

Hava kirliliği gerek insan sağlığını gerekse doğayı tehdit eden büyük bir tehlikedir. Kirli hava, bronşların iltihaplanmasından, akciğer kanserine kadar birçok hastalığa neden olurken, bağışıklık sistemini etkiyerek, başka hastalıklara karşıda vücudu savunmasız hale getirmektedir. Diğer canlılar için de bu olumsuz durumlar söz konusudur (Kurt, 2013, s. 15). Hava kirliliği zamanla atmosferin de değişime uğramasına da neden olduğu için, doğal iklim dengesini bozmakta, bitkilerin dokusunu bozarak, toprağın verimliliğinin azalmasına, bu nedenle tarımsal üretiminde düşmesine neden olmaktadır. Hava kirliliğinden dolayı ortaya çıkan zararlar incelendiğinde ilki, atmosferdeki karbondioksit birikiminin artması sonucunda, dünyanın ısınmasına, bu ısınma sonucu iklimlerin değişmesine, kutupların erimesine, deniz seviyesinin yükselmesine ve kullanılabilir tarım toprağının sular altında kalmasına yol açmaktadır (Türküm, 1998).

(27)

Atmosferde doğal olarak sera gazları bulunmakta ancak; fosil yakıt kullanımı, pirinç tarlalarının artması, ormanların tahribi, hayvansal ve evsel atıklar, spreyler, naylon üretimi, tarımsal gübreler de sera gazlarını arttırarak küresel ısınmaya neden olduğu bilinmektedir (Koçak 2006, s. 37).

Dünya ikliminde küresel ısınmadan dolayı önemli değişiklikler meydana gelmektedir, son yıllarda bir tarafta aşırı yağışlar varken, bir tarafta ise kurallık ve doğal afetler yaşandığını görülmektedir. Son yüzyılın en sıcak ve en kurak yazları, geçilen15 yıl içinde yaşanmış ve yağışların hızla azalması göl, nehir, dere ve akarsuların kurumasına ve de yer altı sularının hızla azalmasına neden olduğu bilinmektedir. Sıcaklığın yükselmesiyle oluşan bu olumsuz tabloya, buzulların erimesi de ilave olmaktadır. Buzulların erimesi, kuraklık, doğal afetler gibi felaketler, insanlarda dahil olmak üzere bütün canlıları, tabiatı etkilemektedir (Kurt, 2013, s. 16-17). Bu olumsuz durum her geçen gün daha yoğun hissedilerek verdiği zararlar giderek artmaktadır.

Hava kirliliğini çok geniş boyutlarla düşünmek ve ele almak gerekmektedir. Çünkü hava kirliliği bölgesel ya da ulusal olmamakta, kıtasal veya küresel boyutta olmaktadır Bir bölgede yaşanan hava kirliliği sadece o bölgeyi değil tüm dünyayı etkileyebilir. Hareketli bir niteliğe sahip olan hava, başka bölgelere de hava kirliliğini taşıyabilecektir (Marın ve Yıldırım, 2004, s. 57).

2.1.2. Su Kirliliği

Su da hava gibi insanların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için mutlaka olması ve karşılanması gereken bir ihtiyaçtır. Sadece insanlar için değil, doğada ki bütün canlıların yaşamlarını devam ettirmeleri için su hayati önem taşımaktadır. Suyun kirlenmesi ise canlılar için büyük bir sorundur.

Su kirliliği kavramı ile su kaynaklarının kullanılmasını bozacak ölçüde, organik, inorganik, biyolojik ve radyoaktif maddelerin suya karışması kastedilmektedir. Doğanın işleyişi incelendiğinde, dışsal destekler olmaksızın suyun belli bir düzeydeki kirlenmenin üstesinden gelebildiği görülmektedir. Ancak kirleticilerin türü ve miktarı arttığında bu işlem etkisiz kalmakta ve kirlilik ortaya çıkmaktadır. Bu şekilde oluşan sürecin yanı sıra su kirliliği, havada oluşan kirlenme ile toprak kirliliği de suyun doğal dolanımı nedeniyle su kaynaklarının kirlenmesine yol açar (Keleş ve Hamamcı 1997, s. 32).

(28)

Dünyanın dörtte üçünün sularla kaplı olduğu, canlıların ağırlığının ise yüzde yetmiş beşini suyun oluşturduğu düşünülürse, suyun canlı varlıkların yaşamındaki işlevini anlamak kolaylaşmaktadır. Yeryüzündeki sular, yüzeysel ve yeraltı suları olarak gruplandırılmaktadır. Bunlardan yüzeysel suların %97.6’sı tuzlu sulardır. Tatlı suların büyük bir kısmını kutuplardaki buzullar oluşturmaktadır (Türküm, 1998).

Boztaş (2006, s. 22) araştırmasında, su kirliliğine neden olan faaliyetlerin; tarımsal faaliyetler, yerleşim yerlerinden kaynaklı kirlenmeler ve sanayi kuruluşlarının çevreye yarattığı kirlenmeler olarak, başlıca faaliyetler olduğunu vurgulamıştır.

Tarımsal faaliyetlerin su sistemi üzerinde birçok olumsuz etkileri vardır, bunlardan ilkinin bitki örtüsünü tahrip etmesiyle ıslak alanlara zarar verdiği bilinmektedir. Bu ıslak alanlar su akışını kontrol ederek, kirleticileri alır, balık ve birçok canlıyı içinde barındırır. Yine tarımsal faaliyetlerde kullanılan yapay gübreler yağmur sularıyla su kaynaklarımıza karışarak sularımızın kirlenmesine neden olmaktadır (Erdoğan ve Ejder, 1997, s. 96). Nüfusun fazla olduğu bölgelerde, kentlerde büyük miktarda çöpün ortaya çıkması, evsel atıklar, kanalizasyon atıkları, denizleri, akarsuları ve gölleri kirletmektedir. Bu atıklardan bazıları toprağa bırakılsa da, rüzgar ve yağmurun etkisiyle yine sularımıza taşınarak, sularımızı kirletmektedir. Çünkü su ve toprak etkileşim halindedir.

Kurt (2013, s. 18) çalışmasında, su kirliliğine büyük ölçüde neden olan başka bir faktöründe sanayi kaynaklı kirleticilerin olduğunu belirtmiştir. Sanayi atıkları ekolojik dengeyi bozmaktadır. Çünkü doğaya bıraktıkları kimyasal atıkların özellikleri değişmektedir. Sanayilerde kullanılmış suların hiçbir arıtmaya tabii tutulmaksızın doğaya bırakılması, kirli suların yeraltı ve yerüstü sularına karışması bütün canlılar için büyük bir problemdir. Dünya da bulunan bütün suların %99’unun birbiriyle bağlı olduğu düşünüldüğünde sürekli ve etki düzeyi yüksek su kirlenmeleri, bütün dünyanın sularının kirlenmesine neden olabilecektir. Bu durumda su ekosisteminde ki canlıların zarar görmesine ayrıca, içme sularına karışmasıyla insanlarda bulaşıcı hastalıklara, salgınlara yol açabileceği bilinmektedir.

(29)

2.1.3. Toprak Kirliliği

Canlı yaşamı için oldukça önemli olan ve içerisinde birçok mineral ve organik madde bulunduran toprağın kirlenmesi bir diğer önemli çevre sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Çevre sorunlarının büyük bir kısmı doğanın yanlış kullanımı sonucunda ortaya çıkmıştır. Toprak kirliliği, toprağın çeşitli dış şartların etkisi ile yapısında meydana gelen değişme ve bozulma sonucu oluşmaktadır (Boztaş 2006, s. 25).

Toprağın ekonomik ve toplumsal işlevi onu insanlar için önemli kılmaktadır. Toprak bir üretim faktörü olarak tarım ve sanayi için yadsınamaz öneme sahiptir. Bunların yanında toprağın mekan olarak kullanılması yerleşim sorunlarının merkezine de toprağı yerleştirmektedir. Dolayısıyla toprak insanın tarım, sanayi ve yerleşme amaçlarına hizmet ederken kendi işlevleri doğrultusunda kullanılamamaktadır. Hızla artan nüfus ve bu nüfusun gereksinimlerini karşılama ihtiyacı toprağın yükünü nitel ve nicel olarak artırmaktadır (Keleş ve Hamamcı, 1993, s. 40).

Marın ve Yıldırım (2004) çalışmasında, toprak kirliliğine neden olan birçok faktör olduğunu, bunların başında da su kirliliğinde de değindiğimiz tarımsal faaliyetler geldiği belirtilmiştir. Tarımsal üretim için kullanılan, tarım ilaçları ve gübreler toprağı kirletmektedir (s. 60). Yine tarımsal faaliyetler için ağaçların kesilmesi ve aşırı sulama diğer kirleticiler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kirlenme ve ağaçların yok olması erozyonun yaşanmasına da neden olabilmektedir. Erozyon ile toprağın en verimli yeri olan üst kısmı sürüklenerek yok olmaktadır.

Çevre sorunlarının hepsinde önemli etkiye sahip olan kentleşmenin, toprak kirliliğinde de son derece önemli bir faktör olduğu bilinmektedir. Verimli toprakların, orman alanlarının kentleşme nedeniyle inşaat alanlarına dönüşmesi ve toprak kaynaklarımızın amaç dışı kullanılması kirlenmeyi hızlı bir şekilde arttırmıştır. Kentleşme ile ortaya çıkan diğer bir kirlenmede çöplerdir. Çöpler özellikle büyük kentlerde ciddi bir çevre sorunudur (Marın ve Yıldırım, 2004, s. 62).

Akkaya, Albayrak, Öztürk ve Cavak (2011) tarafından yapılan araştırmada, sanayileşmenin diğer çevre sorunlarında olduğu gibi toprak kirlenmesinde de önemli bir sorun olduğunu vurgulanmıştır. Kentleşme için toprak arazilerinin kullanılmasının yanında, sanayileşme içinde verimli topraklar ve ormanlar kullanılarak fabrikalar inşa edilmektedir. Sanayi kuruluşları aynı zamanda atıklarıyla da toprakları kirleterek, toprak üzerinde fiziksel, kimyasal birçok değişiklik yaratmaktadır. Toprağın içerisinde bulunan

(30)

değerli maddeleri kullanan sanayi kuruluşları bu ham maddeleri çıkarmak içinde bir dizi işlem yaparak kimyasallar kullanması, toprağın yapısını bozmaktadır (s. 52-53).

Toprağın önemli derecede kirleten diğer bir faktör de asit yağmurlarıdır. Çevre sorunlarının hepsi bir biriyle bağlantılıdır. Havanın kirlenmesiyle oluşan asit yağmurları toprağa düştüğü an, toprağa zarar vererek kirlenmesine neden olmaktadır. Toprakta bulunan zararlı maddeler hava ve su kirliliğiyle birleşince bitki örtüsü de zarar görmektedir Toprağın çeşitli kirleticiler ve atıklar nedeniyle kirlenmesinde insanlar dışında diğer canlıların da olumsuz yönde etkilenmesi doğal dengenin bozulmasına neden olmaktadır (Keleş ve Hamamcı, 1997, s. 45).

2.1.4. Gürültü Kirliliği

Gürültü, insanların işitme sağlığını ve algılamasını olumsuz yönde etkileyen, fizyolojik ve psikolojik dengelerini bozabilen, iş performansını azaltan, çevrenin hoşluğunu ve sakinliğini yok ederek niteliğini değiştiren bir tür kirliliktir (Ural, 1995). Görmez (2003) yaptığı araştırmada, gürültünün kaynağının ses olduğunu, istenmeyen ve rahatsız eden seslerin gürültü kirliliği olarak adlandırıldığını belirtmiştir (s. 60). Diğer çevre kirliliği sorunları kadar gündeme gelmese de sanayi tesislerinden, araçlardan, uçaklardan vs. kaynaklanan gürültünün önemli boyutlara ulaştığı bilinmektedir. Sesler, diğer kirlilik türlerine göre daha fazla olduğu için toplumsal yaşamı fazlasıyla etkilemektedir.

Sanayileşme, motorlu araç sayısındaki artış, kara, deniz ve hava trafiğinin yaygınlaşması ile bunlara ek olarak düzensiz kentleşme, konser salonlarının artması, eğlence ve alışveriş merkezleri ile yapım onarım faaliyetlerinden kaynaklanan seslere kadar birçok örnek gürültü kirliliği yaratan kaynaklar arasında sayılabilmektedir.

Özellikle gelişmiş ülkelerde ve sanayileşmiş kentlerde önemli bir sorun olan gürültü kirliliğinin kaynağı insandır. 90 dB’lin üstünde ki sesler insan sağlığı açısından tehlike yaratmakta olduğu bilinmektedir. Gürültüye uzun süreli maruz kalma psikolojik sıkıntılara neden olur ve bu durum kalp rahatsızlığı, yüksek tansiyon gibi rahatsızlıkları tetikler.

2.1.5. Görüntü Kirliliği

Çarpık kentleşme ve hızlı nüfus artışının ortaya çıkardığı önemli sorunlardan biri de görüntü kirliliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Doğanın yapısına uymayan, yeşil alanı,

(31)

bilinmektedir. Köyden kente geçiş süreciyle kırsal alanlarda yaşayan insanların, hızla kentlere göç etmesi ve yerel yönetimlerin önlem almaması nedeniyle yeşil alanlarımız, ormanlarımız alt yapısız, sağlıksız gecekondu alanlarına dönüşmesine neden olmuştur (Kurt 2013, s. 20-21).

Özpınar (2009) yaptığı araştırmada, gecekondulaşma ve üst üste plansız konulmuş blokların yanı sıra; binaların, işyerlerin önlerine, cadde ve sokaklara gelişi güzel ve düzensiz olarak asılmış ilan ve reklam tabelalarının da görüntü kirliliğine neden olduğunu belirtmiştir (s. 54).

Görüntü kirliliğinin insan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri bulunmaktadır. Kişisel farklılıklara göre insanlar üzerinde başka başka etkiler ortaya çıkartır bunlar aşağıda belirtilmiştir:

 Düzensizlik sonucu dikkat dağılması, gözlerde yorgunluk, isteksizlik, verimsizlik  Karmaşa sebebiyle adaptasyon güçlüğü, sinirlilik, öfke, davranış bozukluğu,

 Sürekli nahoş manzaralarla karşı karşıya kalma sonucu kötümserlik, yaşama sevincinde azalma

 Psikosomatik hastalıklarda artış,

 İstenmeyen görüntüler sonucu ruhi travma, bulantı, baş dönmesi gibi olumsuz etkileri görülebilmektedir (Altıntaş, 2014).

2.1.6. Radyoaktif Kirlenme

Radyoaktif kirlenme en kısa tanımı ile hava, su ve toprağa radyoaktif maddelerin karışmasıdır. ABD’nin 1945’te iki Japon şehrine attığı atom bombası ile dünyamız nükleer çağa girmiştir. Dünya çapındaki radyoaktif kirlenme de 1950’li yıllarda nükleer denemeler sonucu ortaya çıkmıştır. Denemeler sonucu ortaya çıkan stansiyum (Sr-90) isimli maddenin kimyasal olarak kalsiyum yerini alması ve anne sütüyle bile çocukların vücuduna girerek kemiklere yerleşmesi ve ölümcül hastalıklara yol açtığının anlaşılması, radyoaktif kirlenmenin ne denli önemli bir çevre sorunu olduğunun farkına varılmasını sağlamıştır (Kışlalıoğlu ve Berkes 1997, s. 70).

Radyoaktif kirlenmenin en temel nedenleri, nükleer enerji santralleri, bu santrallerin çalışmasıyla oluşan radyoaktif atıklar, nükleer silah üreten tesisler ve nükleer denemelerdir. Nükleer enerji santrallerinde radyoaktif madde atıklarının tamamı güvenli bir şekilde saklanamıyor olması ve saklama yöntemlerinin henüz bulunamamış olması, yer

(32)

altında yapılan nükleer silah denemelerinin bile radyasyon kirliliğine neden olması, radyoaktif kirlilik bakımından çok tehlikeli boyutlara sahip olduklarını göstermektedir (Bilgiliyem, 2017).

Radyoaktif kirlenmenin en tehlikeli özelliği ise, radyoaktif maddelerin yaymış olduğu elektronların havaya, suya, toprağa, bitkilere, bitkilerin besin zinciri ile insan ve hayvanlara çok kolay ve hızlı bir şekilde geçmesidir. Böylelikle canlı, cansız bütün varlıkların bünyesine geçebilmektedir. Radyoaktif kirlilik ile ortaya çıkan radyasyonun en korkunç yanı ölümcül etkisinin uzun süre ortaya çıkmamasıdır. Bu süre zarfında genetik bozukluklar meydana gelmekte, ekolojik dengeler bozulmaktadır (Ural, 1995, s. 67). ABD’de Nevada Çölü’nde yapılan ilk nükleer denemelerden kaynaklanan radyoaktif kalıntılar önce tesadüfen, sonra da yapılan araştırmalarla belirlenmiştir. Bu kalıntıların, ABD’nin her köşesinde, hava, su ve yiyecek maddelerinde ortaya çıktığı bildirilmektedir. Hatta Nevada Çölü’nden alınan kumlarla oluşturulan bir platformda 90 gün süreyle film çalışmaları yapan artistlerin hepsinin kansere yakalandığı bildirilmektedir (Bilgiliyem, 2017).

1986 yılında Ukrayna’da meydana gelen Çernobil faciası sonucunda birçok ülke ile birlikte Türkiye de çok olumsuz etkilenmiştir. Karadeniz Bölgesinde Çernobil faciasından sonra, kanser vakalarında artış olduğu görülmüştür. Radyasyon sonucu hücrelerde meydana gelen değişiklik nesilden nesle geçebilmektedir. Çünkü radyasyonun her dozdaki etkisi canlıları olumsuz olarak etki ettiği bilinmektedir (Ural 1995, s. 69-70).

İnsan sağlığını doğrudan ve olumsuz yönde etkileyen radyoaktif kirlenme günümüzde çoğalarak artmaktadır. Alınabilecek önlemler ile kirlenmeyi en aza indirmek amaçlanmaktadır. Bunun için nükleer silah denemeleri yasaklanmalı, nükleer atıklar güvenli bir şekilde depo edilmelidir. Televizyon, bilgisayar, cep telefonu, tablet gibi radyasyon yayan cihazlar fazla kullanılmamalıdır.

2.1.7. Katı Atık Kirliliği

Toplumların sosyo-ekonomik yapıları değiştikçe üretim, dağıtım ve tüketim alışkanlıkları da değişmekte, hızlı gelişme beraberinde sorunlar da getirmektedir. Nüfusun artması, yaşam standartlarının yükselmesi ve teknolojideki gelişmelerin artması sonucu, katı atık miktarları da son yıllarda önemli derecede artmıştır. Kentleşmenin artmasıyla birlikte

(33)

günümüzde en önemli çevre problemlerinden birini oluşturmaktadır (Bilgili, 2006, s. 5-6). Katı atık kirliliği, 1991 yılında yürürlüğe giren Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinde: Üreticisi tarafından atılmak istenen ve toplumun huzuru ile özellikle çevrenin korunması bakımından, düzenli bir şekilde bertaraf edilmesi gereken katı maddeler olarak tanımlanmaktadır.

Miktarı her geçen gün artan katı atıklar, toprak, hava ve su kirliliğine sebep olmaktadır. Çevre kirliliğine neden olan bu atıkları; yiyecek atıkları, plastik – naylon, kağıt – karton, metal, deri, cam, lastik, kemik, taş – toprak, tekstil, odun ve bahçe atıkları olarak sıralanmaktadır. Katı atıklar kaynaklarına göre; evsel, kurumsal, ticari ve endüstriyel katı atıklar ile inşaat yıkım ve hafriyat atıkları, sokak süprüntüleri, tehlikeli atıklar, arıtma tesisi çamurları, hastane atıkları olarak sınıflandırılmaktadır (Bilgili, 2006, s. 8).

Atıkların rastgele doğaya atılmaları, insanlarda endişe yarattığı için, çevreye karşı duyarlılıklarında artmaya sebep olmuştur. Katı atıklar gelişi güzel depolanmamalıdır. Gelişigüzel depolanması durumunda daha büyük çevresel felaketlere yol açabilecektir. Katı atıklar ham madde sanayisinde kullanılarak, büyük bir kısmının bertaraf edilmesi sağlanmalıdır.

2.2. Çevre Sorunlarının İnsan Üzerindeki Etkileri

Çevre sorunları insan hayatında olumsuz etkilere sahiptir. İnsanların yaşam alanı olan dünya, kirlenmekte ve çevre sorunlarıyla, insanlarda dahil olmak üzere bütün canlılar yüz yüze kalmaktadır. Çevre sorunları insan sağlığını doğrudan ya da dolaylı olarak olumsuz yönde etkilemektedir. Çevre sorunlardan biri olan hava kirliliğinin insan üzerinde bıraktığı olumsuz etkileri incelendiğinde, ilk başta solunum yollarını etkilediğini, akciğer kanseri ve nefes alma darlığı gibi yaşamsal fonksiyonlara zarar verdiği bilinmektedir. Hava kirliliğinden kaynaklanan asit yağmurları da ulaştığı bölgedeki toprağı kirletmekte ve orada yetişen bitki ve ağaçlar üzerinde zararlı etki yaratarak, bitki dokusunu bozmakta ve tarımsal üretimin düşmesine neden olmaktadır. Bu durum da insan hayatını doğrudan olumsuz yönde etkilemektedir, çünkü besin kaynaklarının üretildiği topraklar kirlenmekte, besinlerimizde kirli topraklarda yetişmektedir (Keleş ve Hamamcı, 1997, s. 105-106). Hava kirliliği, havanın hareket etmesinden dolayı bir bölgede ki kirliliği başka bir bölgeye taşınmasına neden olabilmektedir. Havadaki kirlilik yağmurlarla suya ve toprağa karışmaktadır. Su ve toprağın kirlenmesi de insan ve diğer canlıların da hayatını olumsuz

(34)

yönde etkilemektedir. Bu olumsuz etkileri incelediğimizde, suyun insan hayatının vazgeçilmez bir ihtiyacı olduğu aklımıza gelmektedir. Sağlıklı bir yaşam için belirli bir miktar su tüketilmesi zorunlu olduğu gibi beslenme ihtiyaçlarımız içinde zorunluluk teşkil etmektedir.

Suyun kirlenmesi insan hayatı için son derece zararlı olduğu bilinmektedir. Özellikle kirli kullanılmış suların doğaya bırakılması sonucunda yer altında ve yüzeydeki sulara karışması birçok hastalığa sebep olduğu ve tarım alanında da kullanılan gübrelerin, ilaçların zararlı etkileri, bitkiler yoluyla insanlara geçtiği ve hastalıklara neden olduğu görülmektedir (Marın ve Yıldırım, 2004, s. 80).

Nükleer denemeler sonucu kirlenen havanın yağmurlarla sulara karışması, ciddi sağlık problemlerine neden olmaktadır. Su kirlenmesi aynı zamanda bitki ve hayvan topluluklarının da yok olmasına neden olmaktadır. Dünyadaki suların birbiriyle bağlı olduğu düşünüldüğünde suların kirlenmesi denizlerdeki ve yüzey sulardaki birçok hayvan ve bitkinin yaşam alanının yok olmasına neden olmaktadır. Su kirliliği sadece hayvan ve bitkilerin yaşamlarının yok olmasına neden olmamakta aynı zamanda salgın hastalıklara yol açarak, birçok insanın hayatını kaybetmesine neden olmaktadır.

Hava ve su kirliliğinden ayrı düşünülemeyecek olan toprak kirliliği de canlılar için birçok olumsuz etkiye sahiptir. İnsan sağlığı için çok büyük önem taşıyan toprağın da kirlenmesi büyük olumsuzlara neden olmaktadır. Görmez (2003) yaptığı çalışmada, toprağın hem beslenme hem de yerleşim alanı olarak insanoğlu için zorunluluk olduğunu ve aynı zamanda toprağın insanoğlunun her türlü çalışmalarından etkilendiğini belirtmiştir (s. 54). Sanayileşme, kentleşme, tarımsal çalışmalar, bilimsel çalışmalar, enerji üretimi, nükleer denemeler ve katı atık sorunu toprağın yapısını bozmakta ve kalıcı izler bırakmaktadır. Toprağın bu denli kirlenmesi insanların dışında, hayvan ve bitki örtüsünü olumsuz yönde etkileyerek doğal dengeyi, ekosistemi bozmaktadır. Topraktaki kirlenme, suya karışarak suyun kirlenmesine, suyun buharlaşarak havanın kirlenmesine neden olmaktadır. Bu kirlenmelerde doğrudan ve dolaylı yollarla insan hayatını olumsuz yönde etkilemekte veya ölümlere neden olabilmektedir

Çevre sorunlarından bir diğeri olan gürültü kirliliğinin insan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri bulunmaktadır. 90 dB’lin üstündeki sesler işitme için risklidir ve işitme kaybına neden olabilir. Motosikletin 110 dB, bebek ağlamasının 100 dB ve mutfak robotunun 90 dB olduğu düşünüldüğünde gürültü kirliliğinin insan sağlığı üzerinde son derece önemli

(35)

Kurt (2013) araştırmasında, çevre sorunlarından bir diğeri olan radyoaktif kirlenmelerin de insan sağlığı üzerinde olumsuz etkilere sahip olduğunu, radyoaktif kirlenmeler sonucu kanser hastalıklarının artığını, sakat ve zeka özürlü bebekler dünyaya geldiğini belirtmiştir. Bu kirlenmeden hayvanlar bile etkilenerek, farklı uzuvlara sahip bir şekilde doğmakta olduğunu vurgulamıştır (s. 23). Gelişen teknoloji ile her yerde radyasyona maruz kalınmaktadır. Cep telefonu, bilgisayar, televizyon, tablet, M.R., röntgen, tomografi gibi cihazlarda radyasyon almamıza neden olmaktadır. Bu cihazların fazla kullanılması insan sağlığını yine doğrudan olumsuz olarak etkilemektedir. Çevre sorunları yetişkin insanları etkilediğinden çok daha fazla çocukları etkilemektedir. Çocukların çevre sorunlarından etkilenmişlik düzeyini düşürerek sağlıklı nesillerin yetişmesinin sağlanması gerekmektedir.

2.3. Çevre Sorunlarının Çocuklar Üzerindeki Etkileri

Çocukların hayatta kalabilmeleri ve gelişebilmeleri için; güvenli, sağlıklı ve temiz bir çevreye ihtiyaçları vardır. Dede ve Çınar (2010) araştırmalarında, çocukların çevre sorunlarından kaynaklanan ciddi sağlık risklerine maruz kaldıklarını belirterek, çocukların yetişkinlere göre çevre sorunlarının zararlı etkilerinden çok daha fazla etkilendiğini belirtmiştir. Çünkü çocukların yetişkinlere göre çevre sorunlarından etkilenmelerine yol açan biyolojik ve davranışsal farklılıkları vardır. Çevresel tehlikelere çocukların maruz kalması, kalıcı hasarlara ve yetişkinlik dönemlerinde de devam edebilecek hastalıklara neden olabilmektedir.

Çevre sadece enfeksiyon hastalıkları için kaynak olmaktan çıkmıştır. Çevre kaynaklı oluşan diğer hastalıklar gittikçe önem kazanmaktadır. Günümüzde hastalıkların yaklaşık %70’inin çevresel kaynaklı olduğu bilinmektedir. Bu hastalıkların %40’ı beş yaş altı çocuklarda görülmektedir. Bu hastalıklar; astım, davranış bozukluğu, kanser, bağışıklık sistemi bozuklukları, sinir sistemi bozukluğu gibi rahatsızlıklardır. Dünya çapındaki akut solunum sistemi hastalıklarının %60’ının çevresel koşullarla ilişkili olduğu düşünülmektedir. İshalli hastalıklar ise her yıl iki milyon çocuğun ölümüne neden olduğu tahmin edilmektedir. İshal vakalarının %80 – 90’ı kirli sulardan ve hijyen eksikliğinden olmaktadır (Özmert, 2005).

Çocukların hayata kalabilmeleri ve temel ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için öncelikle güvenli, sağlıklı ve temiz bir çevreye sahip olmaları gereklidir. Bu sağlıklı çevreye sahip olabilmek için çevre sorunlarının en aza indirilmesi, bunun için de bireylerde çevre

(36)

bilincinin oluşturulması yatmaktadır. Yetişkinlerde ve çocuklarda çevre bilincinin geliştirilmesi, çevreye duyarlı, olumlu davranışların oluşarak çevre sorunlarını ortadan kaldırmaya yönelik eğitimler verilerek, çocukların çevre sorunlarından etkilenmişlik düzeylerinin düşmesi hedeflenmektedir.

2.4. Çevre Eğitimi

20. yüzyılda dünyadaki hızlı nüfus artışı, nüfus artışına bağlı olarak kentleşmenin olması, sanayileşme ve teknolojinin gelişmesi ile doğal ve fiziksel kaynakların tüketiminin artmasına neden olmuştur. Yeryüzünde el değmemiş, kullanılmamış veya doğallığını koruyabilen alanların sayısı her geçen gün azalmaktadır. Hava, su, toprak, orman, deniz, göl, nehir gibi insan yaşamı için hayati öneme sahip unsurların kirlenmesi gün geçtikçe artmaktadır. Temiz ve sağlıklı bir çevre için mutlaka daha iyi eğitilmiş, bilgili ve sağlıklı toplumlara ihtiyaç vardır (Solmaz, 2010, s. 40-41).

Çevre eğitimi; toplumun tüm kesimlerinde çevre bilincinin geliştirilmesi, çevreye duyarlı, kalıcı ve olumlu davranış değişikliklerinin kazandırılması ve doğal, tarihi, kültürel, sosyo estetik değerlerin korunması, aktif olarak katılımın sağlanması ve sorunların çözümünde görev almak olarak tanımlanabilir (Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 2006, s.1).

Çevre eğitimi ile çevre bilincine sahip bireyler yetiştirilmesi hedeflenmelidir. Bu özelliği bakımından çevre eğitimi, çevre bilimi ve diğer ekolojik içerikli eğitimlerden farklılık gösterir. Çevre eğitimi, bir yandan ekolojik bilgileri aktarırken diğer yandan da bireylerde çevreye yönelik tutumlarının gelişmesini ve bu tutumların davranışa dönüşmesini sağlar. Çevre eğitimi, öğrencilerin bilişsel, duyuşsal ve psiko-motor öğrenme alanlarına hitap eder. Çevre eğitimi, çevrenin korunması için tutumların, değer yargılarının, bilgi ve becerilerin geliştirilmesi ve çevre dostu davranışların gösterilmesi ve bunların sonuçlarının görülmesi sürecidir (Erten, 2004).

Çevre eğitiminin asıl hedefi insan davranışını etkilemektir. Çünkü çevre eğitimi yalnızca bilgi vermek ve sorumluluk hissi oluşturmakla kalmamalıdır. Çevre ile ilgili konularda aktif katılım sağlayacak, olumsuzluklara karşı tepki oluşturacak, bireysel çıkarların toplumsal çıkarlardan ayrı düşünülemeyeceği gerçeğini kavratacak bir eğitim yöntemi uygulanmalıdır. Çevre eğitimi toplumda yaşayan tüm bireylere verilmelidir.

(37)

Çevre sorunlarının önlenmesinde günümüz insanının doğaya bakış açısını değiştirerek, değerlerini ve tutumlarını biçimlendirecek bir eğitim büyük önem taşımaktadır. Yetişkinlerde ve çocuklarda çevre bilincinin geliştirilmesi, çevreye duyarlı olumlu davranışların oluşturulması, çevre sorunlarını ortadan kaldırılması açısından büyük önem taşımaktadır. Zarar görmüş çevrenin yeniden kazandırılması ve doğal çevrenin korunmasının temelinde çevre sorunlarının farkında olmak ve çevre eğitimi yatmaktadır. Çevre hareketinin ilk olarak nerede başladığını söylemek oldukça güçtür. Bu hareketin kökenini Eski Yunan ve Eski Mısır’a kadar götürenler olsa da, ilk hareketin sanayi devrimi ile çevre üzerinde son derece olumsuz tahrip yaratmış İngiltere, Amerika ve kimi Avrupa ülkeleri ile başladığı söylenebilir (Solmaz, 2010, s. 43).

Çevre eğitimine dair bilinen ilk çalışmalar doğa araştırmacıları ve korumacılık olarak kendini göstermiştir. 1970 yılında düzenlenmeye başlayan Dünya Günü ile çevre eğitimi planlanmaya başlamıştır. 1992 yılının Haziran ayında Kuzey Amerika Çevre Eğitimi Kurumu’nun hazırladığı raporda çevre eğitimi “Tabii veya insanlar tarafından inşa edilen çevreler hakkında duyarlı ve bilgili bir vatandaşlık anlayışını geliştirmeyi hedefleyen bir çalışma alanıdır. Çevre konusunda duyarlılık ve bilgi sahibi olma o şekilde gerçekleştirilmelidir ki, sonuçta çevre sorunlarını çözmek için gerekli zihinsel altyapı kamu bilincinde oluşmalı ve yeni sorunların ortaya çıkmasını da önlemelidir. Çevre eğitimi ayrıca insanlarda sorgulama, problem çözme, karar verme becerilerini geliştirmeyi amaçlamalıdır. Böylece yüksek kalitede bir çevre oluşumunu hazırlayarak, yüksek kalitede bir hayat standardının gelişmesini sağlamalıdır.” şeklinde ifade edilmiştir (Polat, 2012, s. 26-27).

1997 yılında, Selanik'te Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonunun çalışma programının uygulanmasına katkıda bulunmak amacıyla, Uluslararası Çevre ve Toplum Konferansı: Sürdürülebilirlik için Eğitim ve Toplum Bilinci (International Conference on Environment and Society: Education and Public Awareness for Sustainability) başlıklı bir konferans düzenlenmiştir. Konferansta Tiflis Bildirgesi’nin tümüyle hala geçerli olduğu belirtilmiş ve sürdürülebilir kalkınma konusunda eğitimde yapılması gereken düzenlemeler için esaslar oluşturulmuştur (Ünal ve Dımışkı, 1999). Güney Afrika’nın Johannesburg kentinde 26 Ağustos – 4 Eylül 2002 tarihleri arasında BM Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi toplanmıştır. Zirve’de Rio’dan Johannesburg’a uzanan süreç özetlendikten sonra, karşılarına çıkan darboğazlar, sıkıntılar üzerinde durularak “Sürdürülebilir Kalkınma” hedefine yönelik küresel taahhüt yinelenmiş,

(38)

ortaklıkların önemi dile getirilerek, uygulamanın güçlendirilmesinin gereği vurgulanmıştır. Tiflis Bildirgesi’nde çevre eğitiminin hedeflerinin nasıl olması gerektiği konuşulmuş, diğer zirve ve toplantılarda alınan kararların uygulanabilirliği konuşulmuştur (Solmaz, 2010, s. 44).

Tiflis Bildirge’sinde sunulan hedefler:

 Bireysel ve toplumsal olarak çevre problemlerinin farkına varma, duyarlılık kazanma.

 Çevre ve çevre problemleri hakkında bireysel ve toplumsal olarak temel bilgi ve deneyimleri kazanma.

 Çevrenin önemi, çevrenin korunması ve çevrenin iyileştirilmesi yönünde gerçekçi tutumlar geliştirme.

 Çevre ve çevre sorunlarını tanımlama ve anlama süreçlerini gerçekleştirerek, çevre sorunlarının çözümü için beceri ve yaklaşım geliştirme.

 Çevre sorunlarının çözümü ile ilgili olarak her seviyede bireysel ve toplumsal katılım gerçekleştirme ve sağlama (Ünal ve Dımışkı, 1999).

Tiflis Bildirgesi’nde yer alan ölçütlere dayanılarak Türkiye’de çevre eğitiminin ana hedefi yeni bir insan tipini, ahlak anlayışını ve tüketim bilincini topluma kazandırmak, ihtiyacı kadar tüketen, gelecek nesillere karşı sorumluluk hisseden, çevre sorunlarına karşı duyarlı ve bilinçli bir insan modeli yetiştirmek olmuştur.

2.5. Türkiye’de Çevre Eğitimi

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu yıllarda, geri kalmış bir tarım ülkesiydi, tarım faaliyetleri haricinde sanayi yok denecek kadar azdı. Savaş döneminin uzun sürmesi ile sağlık ve imar sorunları, 1924’te Köy Kanununu, 1930’da Belediye Kanununu ve Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun çıkmasına sebep olmuştur. Çevre sağlığı ile ilgili görevler Köy Kanunu’nda bulunmuş ve bu kanun ile çevre korunması amacı da güdülmüştür. Belediye Kanunu ile de çevre sağlığı ve denetimi belediyelere verilmiştir (Polat, 2012, s. 32).

1936, 1948 İlkokul programları ile 1936 Köy Okulları Müfredat Programı Taslaklarında çevreyle ilgili şu amaç ve konuların yer aldığı görülmektedir:

(39)

 Hayvan ve bitkileri sevme ve yetiştirme,

 İnsan gücünün ve tabiat kaynaklarının ülke kalkınmasındaki önemi,  Canlı ve cansız varlıklardan yararlanma yollarının öğretimi,

 Milli kaynakların korunması,

 Tabii çevrenin insana ve insanın tabiat üzerine etkileri,  Tabiatı sevme ve koruma,

Yukarıdaki hususların gözlemleri ise;

 Yılın dört mevsiminde çevredeki canlılarda meydana gelen değişikliklerin izlenmesi,

 Çevredeki canlıların birbirleri ile ilişkilerinin gözlenmesi,  Çeşitli gezilerde örneklerin toplanması,

 Okulda akvaryum yapılması, bitki ve hayvan bakımları,  Çevredeki zararlı ve yararlıların tespiti,

 Ormanların yararları ve korunması şeklinde gerçekleştirilmiştir (MEB Programları 1924, 1948; Kültür bakanlığı, 1936’den aktaran; Solmaz, 2010, s. 46)

Türkiye’de çevre eğitimi en geniş kapsamda VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda yer almıştır. III. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973 – 1977)’nda çevre sorunları ilk kez ayrı bir bölüm olarak yer almıştır. Kalkınmak için ayrılmış kaynakları olumsuz yönde etkilemeden çevre sorunlarının çözüm yoluna kavuşturulması için, ulusal kuruluşlarla işbirliği sağlanması, sanayi tesislerinin planlayarak seçilmesi, şehirsel yerleşim yerlerinin gözetilmesi ve korunması esas alınmıştır. Çevre sorunları; Amaçlar, İlkeler ve Politikalar başlığı altında VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda yer almıştır. Sürdürülebilir kalkınma hedefi doğrultusunda çevre bilinci oluşturmak üzere formal ve informal eğitim düzenlemelerinin yapılacağı ve gönüllü kuruluşların destekleneceği belirtilmektedir (Tombul, 2008’den aktaran, Solmaz, 2010, s. 47).

1982 Anayasası ile çevre olgusu Türkiye’de tekrar gündeme girmiştir. Anayasanın 56. Maddesi “Herkes sağlıklı, dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların görevidir.” ilkesini getirmiştir. Bu maddenin direktifleri doğrultusunda hazırlanan ve 11 Ağustos 1983 tarihinde yürürlüğe giren Çevre Kanunu, çevreyi hava, su, toprak gibi bileşenleriyle ekolojik bir sistem bütünü olarak ele almış ve eğitimin önemi üzerinde durmuştur (Polat, 2010, s. 40).

Şekil

Şekil 3.   Şekil 4.
Şekil 11.  Şekil 12.
Şekil 17.  Şekil 18.
Şekil 21.  Şekil 22.
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Kesildim ekmek aşımdan Bela eksilmez başımdan Medet umup gözyaşımdan Yağmur gibi döker miydim İsa Oğuz derdim benim Viran kaldı yurdum benim Olsa idi kadrim benim Kendim

Bir Cumhuriyet Dönemi Ģairi olan MaraĢ da Ģiirlerinde halk, divan ve Batı Ģiirine ait (mısra ve kafiye düzeni, ölçü gibi) özellikler görülse de hiçbir bir nazım

Özel sektörün uzun vadeli dış kredileri Eylül 2014 itibarıyla 164 milyar dolara yaklaşırken, toplamı 402 milyar doları bulmuş olan dış kredi stokunun yüzde

Uygulamada dünya üzerindeki dört Ģehrin en düĢük ve en yüksek sıcaklıkları arasında ne tür bir iliĢki olduğunu araĢtırmak için 01.01.2008 tarihinden

ise (122) ağır kafa travmalı hastalar üzerinde yaptıkları çalışmalarında kafa travması ve beyin patolojisi olmayan kontrol grubunda Serum S100B düzeylerinin çok

Ġnversiyon/terse dönme: Hava kirliliğine neden olan partiküllerin güneĢ ıĢığını soğurarak ısıya dönüĢmesi ve üst katmanların normalin aksine ısınarak dikey

Öte yandan, Trabzon‟daki Bizans Dönemi dini mimari örnekleri arasında yer alan Aziz Evgenios Kilisesi (Yeni Cuma Camisi), Panagia Khrysokephalos/Altın Başlı

[r]