• Sonuç bulunamadı

Türk Ceza Hukukunda intihara yönlendirme suçu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk Ceza Hukukunda intihara yönlendirme suçu"

Copied!
137
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI

KAMU HUKUKU BİLİM DALI

TÜRK CEZA HUKUKUNDA İNTİHARA

YÖNLENDİRME SUÇU

Canberk KELEŞ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Dr. Öğr. Üyesi Murat AKSAN

(2)
(3)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI

KAMU HUKUKU BİLİM DALI

TÜRK CEZA HUKUKUNDA İNTİHARA

YÖNLENDİRME SUÇU

Canberk KELEŞ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Dr. Öğr. Üyesi Murat AKSAN

(4)
(5)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Canberk KELEŞ

Numarası 154234001021

Ana Bilim / Bilim

Dalı Kamu Hukuku

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Murat AKSAN

Tezin Adı Türk Ceza Hukukunda İntihara Yönlendirme Suçu

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan Türk Ceza Hukukunda İntihara Yönlendirme Suçu başlıklı bu çalışma 10/06/2019 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

(6)

TEŞEKKÜR

Yüksek lisans eğitim ve tez sürecimde, tez çalışmamın meydana gelmesinde büyük bir özen göstererek, bilgi ve tecrübesi ile bana ışık tutan, bilimsel birikimleriyle yol gösteren ve beni destekleyen tez danışmanım Dr. Öğretim Üyesi Murat AKSAN’a, eleştiri ve katkılarından dolayı tez jüri üyeleri Prof. Dr. Berrin AKBULUT ve Dr. Öğretim Üyesi Onursal Cin’e teşekkürlerimi sunuyorum. Çalışma sürecimde bana manevi yönden desteklerini esirgemeyen ve her zaman yanımda olan anneme, babama, kardeşime ve biricik eşime teşekkürlerimi bir borç biliyorum.

Canberk KELEŞ KONYA 2019

(7)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ renci ni n

Adı Soyadı Canberk KELEŞ

Numarası 154234001021

Ana Bilim / Bilim

Dalı Kamu Hukuku

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Murat AKSAN

Tezin Adı Türk Ceza Hukukunda İntihara Yönlendirme Suçu

ÖZET

İntihar kavramı; insanlık tarihi kadar eski bir kavram olup tarihsel süreçte birçok devlet ve topluluk tarafından çeşitli gerekçelerle cezalandırılabilir bir fiil olarak kabul edilmiştir. İlerleyen yıllarda hukuk sistemlerinin gelişmesi, modern toplum ve modern hukuk yapısının oluşması ile bu fiil suç olmaktan çıkarılmıştır. İntihar fiilinin suç olmaktan çıkarılması intihar fiilinin gerçekleşmesine yardım, ikna, teşvik gibi fiillerin de cezalandırılmaması sonucunu ortaya çıkarmıştır. Çünkü ceza hukuku anlamında bir fiile iştirakin cezalandırılabilmesi için işlenen fiilin suç olarak düzenlenmesi gereklidir. Hukukumuzda yer alan iştirakte bağlılık ilkesi de bu durumu öngörmektedir. Tüm bu gerekçelerle modern ceza hukuku sistemlerinde ve bizim ceza hukuku sistemimizde; intihara azmettirme, teşvik, kararı kuvvetlendirme ya da herhangi bir şekilde yardım gibi bir veya birden fazla kişinin intihara yönlendirilmesine yönelik fiillerin müstakil bir suç olarak düzenlenmesi yoluyla bu eksiklik giderilmeye çalışılmıştır. Kanun koyucu intihara yönlendirme suçunu dört fıkra halinde düzenlemiştir. İlk fıkrada

(8)

düzenlenmişken, ikinci fıkrada; bu seçimlik hareketler neticesinde intiharın gerçekleşmesi hali düzenlenmiştir. Üçüncü fıkrada alenen intihara teşvike değinilmiş, dördüncü fıkrada ise; işlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan veya ortadan kaldırılan kişileri intihara sevk edenlerle cebir veya tehdit kullanmak suretiyle kişileri intihara mecbur edenlerin cezai sorumluluğunun ne olacağı açığa kavuşturulmuştur. Mukayeseli hukukta intihara yönlendirme fiilleriyle birlikte ötanazi kavramı da değerlendirilmekte; ölümcül nitelikte hastalara haysiyetli bir ölüm hakkı adı altında hastaların yaşamlarına son verilmektedir. Her ne kadar mukayeseli hukukta bu duruma ilişkin yasal düzenlemeler bulunmakta ise de ülkemiz açısından bu konuda yasal herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.

Anahtar Kelimeler: İntihara Yönlendirme, İntihara İkna ve Yardım, Ötanazi,

(9)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ renci ni n

Adı Soyadı Canberk KELEŞ

Numarası 154234001021

Ana Bilim / Bilim

Dalı Kamu Hukuku

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Murat AKSAN Tezin İngilizce

Adı Turkish Criminal Law Guilty Of Suicide

SUMMARY

The concept of suicide is as old as the history of humanity and it has been adopted as a punishable act by many states and communities for various reasons in the historical process. In the following years, with the development of legal systems, constitution of modern society and modern legal structure, this act has now been excluded from being a crime element. Excluding the suicide act from being a crime has also led to the fact that acts such as assistance, persuasion and instigation are not punished anymore. Because an act committed must be regulated as a crime in order to be punished for complicity in a criminal law act. The principle of loyalty in the complicity in our law system stipulates this situation. For all these reasons, in modern criminal law systems and in our criminal law system, legislative authorities have attempted to remedy this legal deficiency by arranging the acts directed towards one or more people to commit suicide as suicide, instigating, strengthening the decision or assisting him/her in any way. The legislator has regulated the offense of committing suicide in four paragraphs in our country. In the first paragraph, committing suicide has been regulated by the above-mentioned optional movements, while in the second paragraph; the state of suicide has been

(10)

regulated as a result of these optional movements. In the third paragraph, the issue of publicly suicide is mentioned; and in the fourth paragraph, the criminal liability of the people, who have not developed the ability to perceive the meaning and results of the act or who have been abolished or who have committed suicide by using coercive threats, have been elucidated clearly. According to comparative law, the concept of euthanasia has been identified along with the acts of directing suicide; within the scope of a dignified right to death, the life of violently-ill patients is terminated. Although there are legal regulations regarding this situation in comparative law, there is no such legal regulation in this respect for our country.

Keywords: Directing Suicide, Suicidal Persuasion and Assistance, Euthanasia,

(11)

İÇİNDEKİLER

BILIMSEL ETIK SAYFASI ... II YÜKSEK LISANS TEZI KABUL FORMU ... III TEŞEKKÜR ... IV ÖZET ... V SUMMARY ... VII KISALTMALAR ... - 4 - GİRİŞ ... - 5 - BİRİNCİ BÖLÜM İNTİHAR KAVRAMI, TARİHSEL GELİŞİMİ, NEDENLERİ VE İNTİHARA YÖNLENDİRME FİİLİNE BENZEYEN FİİLLERLE MUKAYESESİ I. İNTİHAR KAVRAMI ... - 7 -

II. TARİHSEL GELİŞİM ... - 8 -

III. ÜLKEMİZDEKİ İNTİHAR VAKALARI, SEBEPLERİ VE İNTİHARA YAKLAŞIMLAR- 13 - A. Genel Olarak Ülkemizdeki İntihar Oranları ve Sebepleri ... - 13 -

B. Töre Kavramı ve Bu Sebeple Yaşanan İntiharlar ... - 15 -

C. İntihara Yaklaşımlar ... - 22 -

1. Biyolojik Yaklaşım ... - 22 -

2. Psikolojik Yaklaşım ... - 22 -

3. Sosyolojik Yaklaşım ... - 23 -

IV. HUKUKİ CEZALANDIRILABİLİRLİK AÇISINDAN İNTİHAR FİİLİ ... - 24 -

V. İNTİHARA YÖNLENDİRME FİİLİNE BENZEYEN FİİLLER ... - 26 -

A. Ötanazi ... - 26 -

B. Talep Üzerine Öldürme ... - 33 -

C. Kasten Öldürme... - 35 -

VI. ÖZEL KANUNLAR KAPSAMINDA İNTIHARA YÖNLENDİRME FİİLİNE YÖNELİK DÜZENLEMELER... - 36 -

A. Basın Kanunu Kapsamında İntihara Yönlendirme Suçu ... - 36 -

(12)

İKİNCİ BÖLÜM

TÜRK CEZA KANUNU’NDA İNTİHARA YÖNLENDİRME SUÇU

I. GENEL OLARAK ... - 44 -

II. SUÇLA KORUNAN HUKUKİ DEĞER ... - 48 -

III. SUÇUN UNSURLARI ... - 51 -

A. Tipikliğin Maddi Unsurları ... - 51 -

1. Suçun Konusu ... - 51 -

2. Suçun Fâili ... - 53 -

3. Suçun Mağduru ... - 53 -

4. Fiil (Hareket) ... - 54 -

a. 765 sayılı Türk Ceza Kanununa Göre Fiilin Düzenlenişi ... - 54 -

aa. Genel Olarak ... - 54 -

bb. İkna ... - 55 -

cc. Yardım ... - 56 -

b. 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu Kapsamına Göre Fiilin Düzenlenişi ... - 58 -

aa. Genel Olarak ... - 58 -

bb. Azmettirme ... - 59 -

cc. Teşvik etme ... - 62 -

dd. İntihar Kararını Kuvvetlendirme ... - 65 -

ee. Yardım Etme ... - 67 -

ff. Karşılıklı Anlaşma Yoluyla İntihar ... - 70 -

gg. Kötü Muamele Suçunun İşlenmesi Suretiyle İntihara Yönlendirme ... - 71 -

hh. İntihara Yönlendirme Suçunun İhmali Hareketle İşlenip İşlenemeyeceği ... - 74 -

5. Netice ... - 78 -

6. İlliyet Bağı ... - 79 -

B. Tipikliğin Manevi Unsurları ... - 81 -

C. Hukuka Aykırılık Unsuru ... - 82 -

IV. İNTİHARA YÖNLENDİRME SUÇUNUN NETİCE SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ HALİ ... - 84 -

V. ALENEN İNTİHARA TEŞVİK ... - 86 -

A. Genel Olarak ... - 86 -

B. Tipikliğin Maddi Unsurları ... - 87 -

1. Suçun Konusu ... - 87 -

2.Suçun Mağduru ... - 87 -

3. Fiil ... - 87 -

a. Aleniyet ... - 87 -

b.Teşvik Etme ... - 89 -

VI. İNTİHARA SEVK VEYA MECBUR ETME ... - 91 -

VII. SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ ... - 95 -

A. Teşebbüs ... - 95 -

B. İştirak ... - 100 -

C. İçtima ... - 102 -

VII. İNTİHARA YÖNLENDİRME SUÇUNUN YAPTIRIMI VE MUHAKEME USULÜ ... - 105 -

SONUÇ ... - 111 -

(13)

KAYNAKÇA ... - 120 - ÖZGEÇMIŞ ... -127-

(14)

KISALTMALAR

Bu çalışmada kullanılmış bazı kısaltmalar açıklamaları ile birlikte aşağıda sunulmuştur.

KISALTMALAR

AİHM :Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

AİHS :Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

Akt. :Aktaran

AYM :Anayasa Mahkemesi

Bkz. :Bakınız

C. :Cilt

C.D :Ceza Dairesi

E. :Esas

E.T :Erişim Tarihi

K. :Karar

K.T :Karar Tarihi

KKTC :Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

LAÜ :Lefke Avrupa Üniversitesi

md. :Madde

MÜHF :Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi

R.G :Resmi Gazete

S. :Sayı

s. :Sayfa

sav :Sallallahu Aleyhi ve Sellem

TAA :Türkiye Adalet Akademisi

TBB :Türkiye Barolar Birliği

TCK :Türk Ceza Kanunu

TDK :Türk Dil Kurumu

TMK :Türk Medeni Kanunu

TÜİK :Türkiye İstatistik Kurumu

vb. :Ve benzerleri

vd. :Ve devamı

vs. :Vesaire

(15)

GİRİŞ

Yaşama hakkı bireyler için çok önemli olan ve diğer bütün hakların önünde yer alan bir haktır. Bu hak 1789 tarihli Fransız ihtilali ile birlikte ülkelerin anayasalarında yer almaya başlamıştır. İntihar temelinde birçok etkenin yattığı ve yaşama hakkına doğrudan doğruya müdahaleye yönelik bir olgudur. Bu olgunun meydana gelmesinde kişinin yaşadığı zihinsel, sosyal, kültürel, toplumsal ve ekonomik baskılar ve bu baskıların oluşturduğu incinme, zihinsel, biyolojik bozukluklar, vb. birçok etmenden kaynaklanabilmektedir. Ayrıca intihar, bir kişinin veya birden fazla kişinin farklı sâiklerle mağduru/mağdurları intihara yönlendirmesi ile de ortaya çıkabilir.

Çalışmanın ilk bölümünde: intihar kavramı, bu kavramın tarihsel gelişimi, intihar nedenleri, intihara yönlendirme fiiline benzeyen fiiller, intiharın hukuken cezalandırılabilirliği ve özel kanunlar kapsamında intihara yönlendirme fiiline ilişkin düzenlemeler konuları işlenecektir. İntihar kavranın tarihsel gelişimi başlığı altında tarih sahnesinde daha önce yaşayan uygarlıkların ve dinlerin bu kavrama ne anlamlar yüklediği, bu olguya hangi açıdan baktıklarından bahsedilecektir. İntihara yönlendirme fiiline benzeyen fiiller başlığı altında ülkemizde ve mukayeseli hukukta halen tartışma konusu olan ötanazi ve talep üzerine öldürme gibi kavramlar açıklanarak bu kavramların tarihi gelişimi, uluslararası hukukta uygulanıp uygulanmadığı, ülkemizin bu kavramlara bakış açısı ve bu kavramların gerek uluslararası hukuk, gerekse hukukumuz nezdinde korunup korunmadığına değinilecektir. Ayrıca kasten öldürme ile intihara yönlendirme suçu arasındaki farklar incelenecektir. Ülkemizde intihar vakaları ve sebepleri başlığı altında TÜİK verileri ve bu veriler ile oluşturulan tablolardan da faydalanılarak genel olarak ülkemizdeki intihar oranları ve sebeplerine değinilecek, bu intihar oranları, sivil toplum kuruluşlarının araştırmaları, medyada çıkan haberler değerlendirilerek töre kavramı ve bu kavram ışığında ülkemizde özellikle; Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaşanan önemli sorunlardan biri olan kadın intiharları incelenecektir. Bu intiharların altında yatan sebepler, yaşanan intiharların intihara

(16)

yönlendirme suçu açısından ele alınması ve bu sorunun çözümünde yer alacak aktörlerin çözüme yapabilecekleri katkılar ve çözüm yöntemleri etraflıca açıklanacaktır. İntihara yaklaşımlar başlığı altında intihar fiilinin psikolojik, biyolojik ve sosyolojik yönleri ortaya çıkarılacaktır. İntihara yönlendirme fiiline ilişkin Basın Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu gibi özel mahiyet arz eden kanunlarda yapılan düzenlemeler, bu düzenlemeler ile Türk Ceza Kanunu'ndaki düzenlemeler arasında ne şekilde içtima ilişkisinin ortaya çıkacağına ve ortaya çıkan problemlerin ne şekilde çözüme ulaştırılacağı ele alınacaktır.

Çalışmanın ikinci bölümünde Türk hukukunda intihar ve intihara yönlendirme suçu ele alınacak, değinilecek başlıklarda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda düzenlenen intihara yönlendirme suçu ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda düzenlenen intihara ikna ve yardım suçunun arasındaki farklara değinilerek, önem arz eden değişiklikleri ve iki düzenleme arasındaki olumlu ve olumsuz yönler, doktrindeki tartışmalar da dikkate alınarak mukayese edilecektir. İntihara yönlendirme suçu ele alınırken; suçun koruduğu hukuksal değer olan yaşam hakkına ve bu hakkın gerek ülkemizde gerekse uluslararası bağlamda tarihsel gelişimine önemine binaen değinilecek, suçun unsurları, nitelikli halleri, netice sebebiyle ağırlaşmış halleri, özel görünüş biçimleri, muhakeme ve kovuşturma usulüne detaylı bir şekilde ele alınacaktır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda belirtilen intihara yönlendirme suçu ile ilgili tartışmalı durumlar ve örnekler, tartışmalı durum ve örneklerin somutlaşması ve pekiştirilmesi açısından Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri kararları gibi yüksek mahkemelerin verdiği emsal niteliğindeki kararlar ele alınacak bu kararlar ışığında tartışmalı olabilecek hususlar açığa kavuşturulacaktır. Anayasa mahkemesinin ve Avrupa insan hakları mahkemesinin yaşama hakkına temas eden kararları incelenecektir.

(17)

BİRİNCİ BÖLÜM

İNTİHAR KAVRAMI, TARİHSEL GELİŞİMİ, NEDENLERİ VE İNTİHARA YÖNLENDİRME FİİLİNE BENZEYEN FİİLLERLE MUKAYESESİ

I. İNTİHAR KAVRAMI

İntihar, tarihsel süreç içerisinde birçok şekilde tanımlanmıştır. Ortaçağ’da Latince “sui homicido” (cinayet) ya da “sui ipi sus homicidum” (kişinin kendini öldürmesi) deyimleri kullanılmıştır. 17.yüzyılda bu kelimeler yerine “suicidum” terimi kullanılmaya başlanmıştır. “Suicidum” terimi Latince’de sui(kendini) ve caedes(öldürme) kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Bu terim İlk olarak Sir

Thomas Browne’un 1636 yılında yazdığı “Religio Medici” adlı eserinde

kullanılmıştır. Bu terim 1650’lerden sonra yavaş yavaş İngilizce eserlerinde kullanılmış ve diğer dillere geçmiştir. “Suicidium” terimi temelini Latince’den alarak tüm dünyada tanınan “suicide” ismiyle İngilizce’ye yerleşmiştir.1

İntihar sözlükte; “Bir kimsenin toplumsal ve ruhsal nedenlerin etkisi ile kendi

hayatına son vermesi” tanımlanmıştır.2 İntihar kavramının sözlük tanımı haricinde daha birçok tanım yapılmıştır. Örneğin; Durkheim intiharı, “ölen kişi tarafından

ölümle sonuçlanacağı bilinerek yapılan olumlu ya da olumsuz bir edimin doğrudan ya da dolaylı sonucu olan her ölüm” olarak tanımlamıştır.3

Littre’ye göre intihar; “kendisini öldüren insan fiilidir”. Bu açıdan örneğin;

kaza ile zehirli bir madde içen birinin kendini öldürme eylemi de intihar olarak kabul edilmektedir.4

1 Ersoy, Uğur, “İntihara Yönlendirme Suçu”, TBB Dergisi 2018-136, s. 91

2 Türk Dil Kurumu Sözlüğü (E.T 04.10.2018)

http://tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.592adf11c446e6.0951 8211

3 Koca Mahmut, TCK’da İntihara İkna ve Yardım Suçu, (T.C. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, 1993, s. 1.

4 Artuk Mehmet Emin/Gökcen Ahmet/Yenidünya A. Caner, Ceza Hukuku Makaleleri, Güven Kitap Kırtasiye, İstanbul 2002, s. 4

(18)

Masaryk’a göre intihar; geniş ve dar anlamda intihar olarak ikiye ayrılır. Geniş

anlamda intihar: “hayatın tehlikelerine karşı gerek pozitif ve gerek bir katılma veya

negatif ve pasif bir tutumla kişinin hayatına kasıtsız bir müdahalesi sonucu ortaya çıkan anormal tip ölümler” iken, Dar anlamda intihar ise: “kişinin kasıtlı olarak hayatına son vermesidir”. Masaryk, temizlik ve sağlık şartlarına gerekli özenin

gösterilmemesi sonucunda gerçekleşen ölümleri de, geniş anlamda intihar kapsamında ele alır. Yine Masaryk’a göre intihar sonucu ölümün hemen gerçekleşmesi gerekmez.5

Tıp biliminde oldukça geniş içerikli bir terim olarak kullanılan “intihar” bireyin kendi yaşamını kendisinin sonlandırmasını, sonlandırma yönündeki düşüncelerini ve de sonlandırma girişimlerini kapsamaktadır. Bu kapsamda intihar fikri; kişinin kendini öldürme yönündeki düşünceleri ile buna yönelik planlarını, intihar girişimi; kendini öldürme doğrultusunda bulunduğu davranışları ifade ederken, tamamlanmış intihar da; ölümle neticelenmiş olayı ifade etmektedir.6

İntihar sözcüğünün Türkçede kullanılmaya başlaması Tanzimat dönemine rastlar. İntihar kelimesi Arapça kökenli bir kelime olup Arapça’da kurban manasına gelen “nahr” sözcüğünden türemiştir. Arapça’da intihar eden kişiye “müntehir” denir.7

II. TARİHSEL GELİŞİM

İntihar ile ilgili elimizde bulunan en eski yazılı kaynak Mısırlılar döneminden kalma bir yapıttır. Mısırlılara ait olduğu bilinen bu yapıtta hayatın farklı sorunlarından dolayı bıkmış bir kimsenin intihar düşünceleri yer almaktadır. Günümüze dek çeşitli branşlarda intihar olayı ele alınmış, nedenleri ve sonuçları, bu olguyu önleme veya azaltma tedbirleri üzerinde durulmuştur. İntiharı bilimsel olarak ele alıp inceleyen Emile Durkheim'in intihar konusunda yaptığı araştırmanın

5 Taşdelen Murat, İnanç Açısından İntihar, (T.C. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi), Konya 2006, s. 10

6 Yeğenoğlu, İhsan, İntiharın Anlamı, İntihar ve İntihara Yönelik Tutumlar, (T.C Adnan Menderes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi), Aydın 2015, s. 1.

7 Sümer, Necati, “Antik ve İlkel Toplumlarda İntihar Olgusu”, Siirt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt:1 Sayı:1, 2014, http://ilahiyat.siirt.edu.tr/dosya/personel/20164111478173.pdf (E.T:07.12.2017) s. 84.

(19)

üzerinden yüz yıldan fazla zaman geçmiştir.8 İntihar eden bireylere bakıldığında temelde yatan etkenler inanç eksikliği, sapık inançların ve düşüncenin intiharı teşvik etmesi, psikolojik etkenler, psikiyatrik bozukluklar, ekonomik krizler, toplumun baskısı ve bireyin yalnızlaşması gibi sebepler vardır.9

İntihara karşı toplum veya otorite tarafından verilen tepkiler tarih boyunca değişmiş olup bunların değişmesinde dinler ve akımlar büyük etkiye sahiptir.

İntihar olgusunun gelişmesi iki dönemde olmuştur. İlk dönem yani 1789 Fransız ihtilalinden önceki dönemlerde; intiharın kendisi bizatihi suç olarak görülmüştür. Bu durumun büyük sebebi dinlerdir. Özellikle Hristiyan toplumlarda intihar başlı başına suç olarak kabul edilmiştir. Rönesans ile birlikte bu durum değişerek intihar yavaş yavaş suç olmaktan çıkarılmıştır. İkinci dönem olan 1789 Fransız İhtilalinden sonraki dönemde ise; intiharın kendisi suç olmaktan çıkarıldığı için ülkeler intihara ikna ve yardımı yasaklama yoluna gitmişlerdir. Bu durum intihara ikna ve yardımın suçunun ortaya çıkmasını sağlamıştır.10

Antikçağ’da intiharla ilgili çok değişik görüşler ileri sürülmüştür. Pagan dininin benimsendiği dönemde intihar konusunda oybirliği sağlanmamış olup, toplumda bulunan her büyük felsefe okulu kendine özgü bir tavır takınmıştır. Örneğin: Pythagorasçılar intihara kesin olarak karşı çıkmış, Epikurosçular ve Stoacılar ise hoşgörülü tavır takınmışlardır. Felsefe okullarındaki bu çeşitliliğin hukuk alanında da geçerli olduğu söylenebilir. Atina, Sparta, Thebai gibi bazı kentlerde intihar edenlerin cesedi için çeşitli cezalar öngörülürken, diğer kentlerde böyle cezalara rastlanmamaktadır.11

Antik Çağ denince akla gelebilecek en önemli düşünürlerden birisi de

Platon’dur. Platon’da intihar fiilinin doğru bir davranış olmadığını, bu fiili

gerçekleştirenlere normal bir şekilde ölenlerden farklı davranılması gerektiğini dile getirmiştir. Platon, “Yasalar” isimli eserinde, intihar eden kişilerin normal bir insanın defnedildiği mezarlıklara değil, kimsenin bulunmadığı, ıssız yerlere tören yapılmadan gömülmelerini ayrıca bu kişilerin defnedildikleri yerlere mezar taşı

8 Kozatepe, Erhan, İntihar ve İntihara Teşebbüs Yöntemleri, Nedenleri ve Çözüm Yolları, (Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 2015, s. 4.

9 Kozatepe, s. 4. 10 Koca, (1993), s. 6. 11 Ersoy, s. 80.

(20)

konulmamasını ve adlarının mezarlarına yazılmamasını ifade etmiştir. Bununla beraber Platon bu uygulamaları her intihar edene değil belirli mazereti olmaksızın intihar edene uygulanmasını dile getirmiştir. Platon’a göre; mazeret olarak değerlendirilebilecek sebepler üç tanedir. Bunlar; mahkûmiyet, iyileşmesi mümkün olmayan bir hastalığa yakalanmak ve sefil yaşamdır. Bu mazeretlerin bulunması halinde intihar edenleri yukarıda belirtilen uygulamalara tabi tutmamak gerekir.12

Hristiyanlık dini kabul edildikten sonra ise intihara olan bakış açısı intihar fiiline karşı çıkma yönünde olmuştur. Hristiyanlık dininin mensupları tarafından intihar oldukça ciddiye alınmış, suç olarak kabul edilmiş ve intihar eden kişi hakkında değişik uygulamalara gidilmiştir.

Hristiyanlık anlayışında, insan hayatı ancak Tanrı tarafından sonlandırılabilmektedir.13 Buna bağlı olarak milattan sonra 452’de Arles konseyi tarafından intihar, bir suç olarak tanımlanmış ve şeytanın uyandırdığı aşırı bir öfkenin sebebi olarak yorumlanarak intihar fiili yasaklanmıştır. Bu yasağı çiğnemenin cezası, intihar edenlerin ayinlerin kutsal sunuşlarında hiçbir şekilde anılmaması ve gömülmeleri sırasında “Mezamir”14 şarkılarının söylenmemesi olarak

kabul edilmiştir. Uygulamada ise intihar edenlerin cesetleri sokaklarda sürüklenmekte, ölümleri sebebiyle tören yapılmaksızın yol kenarlarına gömülmekte ya da çöplüklere atılmakta; intihar eden kişi erkekse cesedi dirgenlere geçirilip asılmakta ve intihar eden kişi kadınsa yakılmaktaydı.15

İntihar konusunda Roma’da toplum çeşitli sınıflardan teşekkül ettiği için intihara uygulanacak yaptırım sınıftan sınıfa farklılık göstermiştir. Bu sınıflardan ilki olan hür insanlar sınıfında; insan hayatının kıymeti ve hayata verilen önem sebebiyle, intihar ağır ceza ile cezalandırılmıştır. Ancak Roma’nın gerileme döneminde intihar cesaret ve bilgelik işareti olarak görülmüş, bu fiilin erdemli insan tarafından yapılacağı dile getirilmiş, bu düşünce de intihar vakıalarının artmasına yol açmıştır.

12 Platon (Eflatun), Yasalar, (Çeviren: Candan Şentuna/Saffet Babür), Kabalcı Yayınları 2. Baskı Ankara 1998, s. 368-369.

13 Artuk/Gökcen/Yenidünya, (2002), s. 5-6.

14 *Mezmur kelimesinin çoğuludur. Mizmar (ses çıkaran her çeşit çalgı aleti) eşliğinde söylenen şarkı ve ilahilere denir. Mezamirlerin en meşhuru Mezamiri Davud’tur. Bunlar Davud peygamberin söylediği dualardır.

15 Koca, (1993), s. 3-4: Koca, Mahmut, “İntihara Yönlendirme Suçu”, Ceza Hukuku Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 12, Nisan 2010, s. 22.

(21)

Roma’daki sınıflardan ikincisi olan köleler sınıfında; bu sınıf hukuken eşya olarak kabul edildiği için yapılan muamele ve davranışlar sebebiyle intihar eden kölelere ahlaksız gözüyle bakılmıştır. Roma’daki sınıflardan sonuncusu olan asker sınıfının intiharında ise; her durumda askerin intiharı cezalandırılmıştır. İntihar eden asker korku, tembellik gibi sebeplerle intihar ettiyse intihar eden askerin yapmış olduğu vasiyetnameler iptal edilmiş, kendisi “şerefsiz” olarak kabul edilmiştir. Ayrıca bu fiil sebebiyle asker, askerlikten firar etmiş sayılmıştır.16

Orta Çağ Avrupa’sında ise intiharın iki yüzü vardır. Bu yüz intihar edenin toplumsal statüsüne göre değişmektedir. Orta Çağ Avrupa’sında intihar eden soylu ise cezalandırılmamakta, köylü ise cezalandırılmaktadır. Buradaki temel düşünce soylu bir kişinin onurlu bir davranış için intihar edeceği ve bu sebeple intiharının mazur görülebilir ve bağışlanabilir bir davranış olacağıdır. Köylülerin cezalandırılmasındaki temel düşünce ise köylülerin güçsüzlük, korkaklık sebebiyle intihar edeceği ve bu sebeple cezalandırılması gerektiği düşüncesidir.17

İntihar olgusuna İslamiyet penceresinden bakıldığında; İslam’ın kutsal kitabı olan Kur’an-ı Kerim’de insan hayatının kıymetini ortaya koyan, hayatın anlamını dile getiren ve yaşanan olumsuzluklara karşı nasıl başa çıkılacağını gösteren ayetler vardır. Bu ayetlerde intihara neden olabilecek önemli etkenlerden biri olan umutsuzluk kavramına değinilerek, umutsuzluk durumunda Allah’tan ümidin kesilmemesini ancak inkârcı insanların Allah’tan ümit keseceği dile getirilmiştir.18,19

İslam’ın yüce kitabı Kur’an-ı Kerim’in Nisa suresinde ise “Ey inanlar! …

Kendi canlarınıza kıymayın. Hiç kuşkusuz Allah, size karşı çok merhametlidir”

buyrulmaktadır.20 Yine Hz. Peygamber (sav), Hayber Savaşı’nda ağır şekilde yaralanan bir sahabenin yaralarına dayanamayıp kılıcının üzerine düşerek kendisini öldürmesi üzerine, “O, cehennem ehlidir” demiş ve musibetlere sabredemeyerek

16 Bulut, Erkut Ragıp/Küçüker, Hüdaverdi/Bulut, Necati Serkut, “İntiharın Kısa Tarihçesinden Sebep ve Yöntemlerine Genel Bir Bakış”, Cumhuriyet Tıp Dergisi, 2012, http://dergipark.gov.tr/download/article-file/47831 E.T:07.12.2017, s. 130.

17 Ersoy, s. 83.

18 Dağcı, Abdullah/Yılmaz Fetullah, “Ömer Nasuhi Bilmen’e Göre İntihar ve Nedenleri: Din Psikolojisi ve İslam Hukuku Bağlamında Bir Değerlendirme”, Gümüşhane Üniversitesi Sosyal Bilimler Elektronik Dergisi Ocak 2015, Sayı 12, s. 436.

19 *Örneğin; Kur’an’-ı Kerim’in Yusuf suresinin 12/87 ayetinde insanın neyle karşılaşırsa karşılaşsın Allah’ın rahmetinden ümit kesmemesi emredilir. Bir başka sure olan Hicr suresinin 15/56 ayetinde ise Sadece inkarcıların Allah’tan umut kesebileceği belirtilmiştir.

(22)

kendini öldüren kimsenin ahirette ceza olarak cehenneme gideceğini belirtmiştir.21 Ebu Hureyre’nin Hz. Peygamber’den (sav) naklen söylediği bir hadiste: “Kim bir

tepeden kendini aşağıya atıp, kendi kendini öldürürse o, ebediyen cehennemde yuvarlanır. Kim zehirli bir madde içerek kendini öldürürse ebediyen elinde zehir olacak ve devamlı cehennemde onu içecektir. Kim kendini demirden bir aletle öldürürse o, demir alet elinde ebediyen cehennemde onu karnına saplayıp duracaktır.” şeklinde nakletmiştir. Kısacası İslam dini intiharı hoş görmeyerek

yasaklamıştır. Ancak İslam dininde intihar eden kişi hoş karşılanmasa da, cenaze namazının kılınacağı, bu konuda ortaya çıkan tartışmalara rağmen kabul edilmektedir.22

Aydınlanma çağında ise intiharlara karşı daha hoşgörü ile bakış açışı gelişmiş, intihar kavramı tartışılmaya başlamış ve intihar fiilinin cezalandırılmasının mantıksız olduğu fikrini savunanların sayısı epey artış, bu konuda bir hayli eser yazılmıştır. Örneğin: Montesquieu “İran Mektupları” adlı eserinde intihar eden kişilerin cezalandırılmasını; bu kişilerin bir kez daha öldürülmesi anlamına geldiğini, intiharın ne toplum ne de Tanrı’ya zarar verdiğini, kanunlar bu kadar adaletsiz ve haksızken insanın bu kedere, sefalete karşı elindeki son imkân olan intiharın neden elinden alınmaya çalışıldığını, kısacası herhangi bir gerekçe göstermeksizin intihar eden bir kişinin cezalandırılmaması gerektiğini dile getirmiştir.23

Fransız hukukçu Bacceria’nın etkisiyle Avrupa’da intihar ilk kez 1790 yılında Dr. Giullotin tarafından meclise sunulan teklif üzerine suç olmaktan çıkarılmıştır. Daha sonra bu düzenlemeyi Avrupa’daki diğer devletler de takip etmiştir.24

Görüldüğü gibi modern hukuk sistemlerinin ortaya çıkmasından önce de intihar fiili kınanabilen bir fiil olmakla birlikte cezalandırılabilen bir eylemdi. Bu durum Avrupa’da Fransız ihtilali ile birlikte azalmış ve yok olmaya başlamıştır. Buna rağmen birçok Avrupa devleti 19.yüzyıla kadar müntehiri cezalandırmıştır.25

21 Koca, (1993), s. 5.

22 Taşdelen, s. 84-85.

23 Montesquieu, İran Mektupları, (Çeviren: Muhiddin Göklü), Anka Yayınları, 2. Bası, İstanbul 2001, s. 220-223.

24 Koca, (1993), s. 5. 25 Koca, (2010), s. 22-23.

(23)

III. ÜLKEMİZDEKİ İNTİHAR VAKALARI, SEBEPLERİ VE İNTİHARA YAKLAŞIMLAR

A. Genel Olarak Ülkemizdeki İntihar Oranları ve Sebepleri

Bir mağdurun intihara yönlendirilip yönlendirilmediğinin belirlenmesinde öncelikle yaşanan intihar vakıalarının tespit edilmesi ve yaşanan bu intiharların arkasındaki sebepler incelenerek intiharların oluşmasında herhangi bir kişinin dahiliyetinin olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Ülkemizde intihar istatistikleri konusunda ilk çalışmalar 1927-41 yılları arasında Nezahat Arkun tarafından İstanbul’daki intiharlar esas alınarak yapılmış; daha sonra 1947-51 yılları arasında dokuz ilde İstanbul Üniversitesi Ceza Hukuk ve Kriminoloji Enstitüsü tarafından yapılmıştır. 26 Ancak sınırlı sayıdaki olgularla yapılan bu çalışmalar ülke genelini temsil etmemektedir. İntihar istatistiklerinin sistematik olarak Türkiye çapında tutulmaya başlanması ise 1975’den itibaren gerçekleşmiştir.27

TÜİK intihara ilişkin veriler de dâhil bünyesinde birçok veriyi barındırmaktadır. Bu verilerden Türkiye’deki Kaba intihar hızı verilerine bakıldığında; intihar oranının yıllara göre değişkenlik gösterdiği görülmektedir. Kaba intihar hızı oranı 2002 ila 2016 yılları arasında en çok yüz binde 3.61 en az da yüz binde 4.37 oranında olmuştur.28 Türkiye’deki intihar vakıalarının cinsiyetlere göre

ayırımında erkeklerin oranının kadınların oranına göre bir hayli yüksek olduğu ortaya çıkmaktadır.

TÜİK verilerine göre; Erkeklerde asılarak intihar, intihar yöntemleri arasında en çok karşılaşılan olmuş, bu yolla intihar açısından kadınlarda bu oran erkeklerin yarısından az olmuştur. Örneğin; 2016 yılında erkeklerde 1081 adet asarak intihar vakıasına rastlanılmasına rağmen kadınlarda ise bu sayı 358 olmuştur. 2002 ila 2016 yılları arasında erkeklerde kesici bir aletle intihar vakıaları giderek artış göstermiş ve bu yolla intihar eden erkeklerin oranı kadınların oranına göre bir hayli fazla olmuştur.29 26 http://www.intihar.de/Turkiye-yontemler.htm . 27 Kozatepe, s. 11. 28 Bkz. EK 2. 29 Bkz. EK 1.

(24)

Türkiye’de 2002 ila 2016 yılları arasında intihar sebeplerine ilişkin yapılan araştırmada; yaşanan intiharların içerisinde en büyük payı hastalık sebebiyle intihar almaktadır. Örneğin; 2016 yılında hastalık sebebiyle intiharlarda erkeklerin sayısı 474 iken kadınların sayısı 209’dur. Ancak aile geçimsizliği sebebiyle intiharın da tüm intihar sebepleri içerisinde payı bir hayli yüksektir.30

TÜİK verilerine göre; 2014 yılında kaba intihar hızının en yüksek olduğu il, yüz binde 11.63 ile Tunceli olmuş, bu ili 9.03 ile Bingöl, 8.26 ile Edirne takip etmiştir. Kaba intihar hızının en düşük olduğu il ise yüz binde 1.06 ile Bartın olmuş, bu ili 1.07 ile Çankırı, 1.28 ile Bayburt takip etmiştir. İntihar sayıları yaş grubu ve cinsiyete göre incelendiğinde; 2014 yılında erkek intiharlarının 15 yaş altı grup hariç diğer tüm yaşlarda kadın intiharlarından fazla olduğu gözlemlenmiştir. Cinsiyetler arası farkın en belirgin olduğu yaş Aralığı 20-24 yaş olmuştur.31

2015 TÜİK verileri incelendiğinde; kaba intihar hızının en yüksek olduğu il yüz binde 9.17 ile Kars olmuş, bu ili 8.00 ile Ardahan takip etmiştir. Geçen yıl yüz binde 9.03 ile 2014’ün kaba intihar hızı en yüksek olan Tunceli ise 6.95 ile dördüncü sırada yer almıştır. Kaba intihar hızı en düşük il ise yüz binde 1.10 ile Çankırı olmuş, bu ili 1.21 ile Rize, 1.54 ile Kilis takip etmiştir. 2015 verilerinde dikkat çeken bir husus da 15-19 yaş grubu kadınların oranıdır. 2015 yılında intihar eden kadınların %18’i 15-19 yaş grubundakilerden oluşmuştur.32 Tüm intihar edenlerden % 34,3 gibi bir kısmı 15-29 yaş aralığındaki grubu oluşturmaktadır. Bu durumun nedenleri bir alt başlıkta detaylı olarak anlatılacaktır.33

Son olarak TÜİK 2016 intihar verileri incelendiğinde kaba ölüm hızının 2015 yılında yüz binde 5,2 iken 2016 yılında 5,3’e yükselmiş, 2016 yılında bin canlı doğum başına 10 bebek ölmüştür. Bebek ölüm hızının en yüksek olduğu illerin ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde olması dikkat çekicidir. Bebek ölüm hızında en yüksek il olan binde 18,2 ile Bingöl gelmektedir. Bu ili sırasıyla binde 18 ile Şanlıurfa, binde 15,3 ile Hakkâri ve binde 15 ile Muş izlemektedir.34

30 Bkz. EK 3.

31 http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=18626 E.T 17.10.2017

32 *Bu durumun nedenlerini bir alt başlık olan ülkemizde yaşanan kadın intiharları konusunda işleneceğinden burada detaylı incelenmeyecektir.

33 http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=21516 E.T:17.10.2017. 34 http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=24649 E.T:17.10.2017.

(25)

B. Töre Kavramı ve Bu Sebeple Yaşanan İntiharlar

İntihar, daha çok 1999 yılından sonra Türkiye’nin gündemini bir hayli etkilemeye başlayan bir olgudur. Çünkü birçoğu Güneydoğu Anadolu Bölgesinden gelen Türkiye’nin ve dünyanın genel seyrine ters durumun yaşandığı görülmekteydi. Dünyada ve Türkiye’de erkeklerin intihar oranı kadınlara göre bir hayli fazla olmasına rağmen özellikle bu bölgede kadın intihar oranının erkeklerden fazla gerçekleşmesi söz konusuydu. Örneğin; Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunan Batman ilinde yaşanan intiharların cinsiyet açısından incelenmesinde, 1999-2000 yılları arasında toplam 135 intihar girişimi olmuş, bunların 42’si ölümle 93’ü teşebbüs ile sonuçlanmıştır. Ölenlerin ise % 64,3’ü kadınlardan oluşmaktadır.35 Bu

durum basının ilgisini çekmiş ve bu konuda yapılan haberlerle birlikte, konunun araştırılması için sivil toplum örgütleri tarafından araştırmalar başlatılmıştır.

Kadınların intihar oranlarının bölgesel manada fazla olması; işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik, lüks yaşam özleminin yaygınlaşması, aile içi şiddet ve geçimsizlik kimlik şoku, eğitim seviyesinin düşüklüğü, eğitimler hakkında takınılan olumsuz tavır, aile başına düşen çocuk sayısının çok olması, kız çocuklarının küçük yaşta evlenmeye zorlanması, hurafe ve batıl inançların yaygınlığı vs. gösterilebilir.36

İntiharları etkileyen birçok temel değişken bulunmakla birlikte bu temel değişkenlerden kültürel etkenler arasında bulunan “töre” çok önemlidir. Özellikle kadınlar töreye uygun olmayan görüntü sergilemeleri durumunda, törenin yarattığı baskı ile karşılaşılmakta, bu baskı sonucu töreye uymak zorunda kalan kadın, intiharı çıkış yolu olarak görmektedir.37

Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaşanan töre cinayetlerinde ve buna bağlı olarak töreden kaynaklı intiharlarda; geri kalmışlık düzeyinin fazla olmasından çok, aşiret yapısı ve homojen toplum yapısının etkisi olduğu bilinmektedir. Homojen toplumlarda sosyal kontrolün had safhada olmasından dolayı, kadınların töre cinayeti

35 Yıldız, M. Cengiz, “Türkiye’de Töre Baskısına Bağlı İntiharlar ve Töre Cinayetleri”, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 1 Yıl: 9, Sayı: 16, 2008, E.T:20.10.2017, http://dergipark.ulakbim.gov.tr/asbed/article/view/5000072219, s. 215.

36 Aktay, Yasin, “Batman’da İntiharın Paylaşılamayan Mirası”, Karizma Dergisi, Ekim-Kasım- Aralık, Sayı 12, 2002, s. 70.

(26)

veya töre sebebiyle intihar olaylarıyla daha fazla karşı karşıya kalabilmeleri söz konusudur.38

Güneydoğu’da yaşanan kadın intiharlarında; kadının namusu ile ilgili dedikoduların ve bu dedikoduların toplumda kadının bu dedikodular sebebiyle intihar etmemesinin intihar etmesinden daha büyük ve kınanabilen bir davranış olacağı düşüncesinin ve buna bağlı olarak, toplumdan dışlanmanın da verdiği psikolojik şiddet ve aile ile yaşanan şiddetin büyük pay sahibi olduğu söylenebilir. Kadınların küçük yaşta evlenmeleri ve berdel gibi kurumlar da kadınların intihar etmesine etken olan durumlardır.

Doğu ve Güneydoğu’da yaşanan kadın intiharlarının iç yüzünün görülmesi açısından hazırlanan raporlardan en önemlisi “Birleşmiş Milletler Kadına Karşı

Şiddet, Sebepleri ve Sonuçları Özel Raportörü Yakın Ertürk’ün Türkiye Raporu”dur.39 Bu raporun düzenlenmesinde amaç Türkiye’nin Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde kadın ve kız çocuklarının yükselen intihar olaylarının arkasında yatan sebeplerin ve çözüm yollarının belirlenmesidir. Ertürk bu raporu 05.01.2007 tarihinde İnsan Hakları Konseyi’nin dördüncü oturumunda sunmuştur. Raporda Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşanan intihar olaylarının çoğunun namus ve töre anlayışından kaynaklanan şiddet ile ilgili olduğu, kayıt altına alınan intihar olaylarının bir kısmının gizli cinayet bir kısmının da aile üyelerinin mağdurları intihara teşvik etmesinin söz konusu olduğu dile getirilmiştir. Raporda; “illerin sosyo kültürel durumları, aşiret sisteminin yaygın

olup olmaması, aşiretin iktidarlar ile iç içe geçmesi, bölgesel eşitsizlik ve eğitim istihdam olanaklarının kısıtlı olmasının intihar olaylarının yaygınlaşmasına katkı yaptığı, okuma yazma oranlarının Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde az olmasının da sorunları arttırdığı” dile getirilmiştir.40

38 Yıldız, s. 218.

39 Ertürk, Yakın, “Kadına Karşı Şiddet, Nedenleri ve Sonuçları Özel Raportörü Yakın Ertürk

Türkiye Raporu”, 2007, (E.T:17.10.2017)

http://www.insanhaklarisavunuculari.org/dokumantasyon/files/original/249ae713db590b6be36cee 44c90b7323.pdf

40 *Örneğin; 2000 yılı nüfusuna göre Türkiye’de ortalama okuma yazma bilmeme oranı erkekler için yüzde 6,1 ve kadınlar için yüzde 19,4 olmasına karşın Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde bu oran erkeklerde yüzde 12 kadınlarda yüzde 35 düzeyindedir. Ertürk, s. 7.

(27)

Kadının karşılaştığı şiddetten kaçma yolunu araması ve bu yolda aşiret bağlarının kadının şiddetten kaçışını zorlaştırdığı düşünülmektedir. Bu konuda çarpıcı bir örnek olan vakada; 1997 yılında 18 yaşında olan bir kadın Şanlıurfa Sosyal Hizmetler Kurumunu arayarak koruma tedbiri talep etmiş, bu talep kabul edilerek kadın Ankara’da bir kadın sığınma evlerine yerleştirilmiştir. Kadının ailesi onu aramış kurumdan herhangi bir bilgi alamamış sonunda Şanlıurfa’da bir hükümet bakanını arayarak kadının yerinin belirlenmesini sağlamış, kadının kendi kuzeni ile evlenmesi halinde zarar verilmeyeceği güvencesi verilmesi üzerine kadın evine dönmüş ve evine döndükten altı ay sonra babası tarafından öldürülmüştür. 41

Aşiret ve aile baskısının yol açtığı bir başka örnek ise Şanlıurfa’daki Elife örneğidir. Elife 15 yaşında iken kuzeninin tecavüzüne uğramış ve bu tecavüz neticesinde hamile kalmıştır. Yapılan aile toplantılarında kuzenine tecavüz suçlaması yapılmış, kuzeni tecavüz suçlamalarını reddedince, Elife’nin annesi Elife’ye bir ip vererek namusunu temizlemesini söylemiştir. Sonuçta Elife intihar etmiş, 1 Mart 2003’te Elife’nin annesi ve kardeşi cinayetten suçlu bulunmuş, tecavüzcüsü ise tutuklanmıştır.42

Türkiye’de intihar kurbanlarının çoğunun 15-29 yaş arası erkek ve kadınlar olması dikkati çekmektedir. TÜİK’in 2015 intihar verilerinde; 2015 yılında intihar eden kadınların % 18’inin 15-19 yaş grubundakilerden oluştuğu43 tüm intihar

edenlerden % 34,3 gibi bir kısmı 15-29 yaş aralığındaki grubu oluştuğu göz önüne alındığında, bu durum düşünülmesi ve tedbir alınması gereken bir durumdur. Çünkü gerçekleşen kadın intiharlarının büyük bir kısmı gençler ve genç denebilecek yaşlarda kadınlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu intiharların bir kısmının arkasında da töre intiharlarının olmadığını söylemek mümkün değildir.

Ertürk’ün raporunda değinilmesi gereken bir başka çarpıcı örnek olay ise 2002 yılındaki Sevgül adında 17 yaşında evli bir kadınla ilgili olaydır. Söz konusu olayda; Sevgül 1999 yılında başlık parası karşılığında evlendirilmiştir. Sevgül’ün evleneceği zaman yaşının kanuni evlenme yaşından küçük olduğu için resmi nikâh yapılamamış, sadece imam nikâhı yapılmıştır. Mayıs 2002’de Sevgül asılmış bir şekilde

41 Ertürk, s. 9.

42 Ertürk, s. 14.

(28)

bulunmuştur. Olayla ilgili dinlenen tanıklar intihar olayının yaşandığı gün Sevgül ve kocası arasında hararetli bir tartışmanın yaşandığını iddia etmişlerdir. Sevgül’ün vücudunda yapılan inceleme sonucunda elde edilen tıbbi delillerde ölmeden önce fiziksel şiddet gördüğü ortaya çıkmıştır. Sevgül’ün kocası cinayet iddiasıyla tutuklanmış olmasına rağmen adli tıp uzmanları tarafından yapılan incelemede Sevgül’ün ölümünde intihar haricinde bir başka sebebin bulunduğuna ilişkin delil bulunamadığından salıverilmiş, daha sonra mahkeme yaralama suçundan şüpheliyi cezalandırmıştır.44

Töre intiharlarıyla ilgili sunulan raporlar ve buna bağlı olaylar medyada da büyük bir yankı uyandırmıştır. Bunlara örnek olarak “Doğuda Kadın İntiharları

Arttı”45, “İntiharlar Kenti Batman”46 “40 günde 15 Kadın İntihar Ettirildi”47 gibi

haberlerde intiharların genelde küçük yaşlardaki kız çocuklar tarafından gerçekleştirildikleri, kızların 15-16 yaşında evlendirilmelerinin bu intiharlarda etkili olduğu belirtilmiştir. Kendini tuvalete kabloyla asma, ağaca eşarpla asılma veya anten kordonuyla asılma gibi somut örneklerin de yaşandığı dile getirilmiştir.

Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yer alan Batman ili ile ilgili yapılan bir başka araştırma sonucunda 2000 yılında Batman ilinde 31 tamamlanmış intihar vakası ve 99 intihar girişimi evresinde kalan intihar vakasının gerçekleştiği, nüfusa göre incelendiğinde; Batman ilinin intihar oranının Türkiye ortalamasının iki katından fazla olduğu ortaya çıkmaktadır.48 Batman’da özellikle kadının statüsü, kapalı

toplum yapısının getirdiği ataerkil aile yapılanması, zorla evlendirilme, okula gönderilmeme ve değer yargılarının katı bir biçimde uygulanması, kadınlarda güvensizlik ve umutsuzluk ortamı, kadın intiharları üzerinde etkili olmaktadır.49

Batman’da yaşanan örnek bir olayda; Batman’ın Sason ilçesine bağlı Geçitli Köyü’nde yaşayan Sevide nikâhsız yaşadığı korucu Mahmut iki yıl önce kaçakçılıktan tutuklanması sebebiyle, Mahmut’un nikâhlı eşi Nazime ile birlikte

44 Ertürk, s. 15.

45 http://www.yenisafak.com/gundem/doguda-kadin-intiharlari-artti-2675963

46 https://www.cnnturk.com/2010/yasam/diger/11/25/intiharlar.kenti.batman/597398.0/index.html 47 http://t24.com.tr/haber/40-gunde-15-kadin-intihar-ettirildi,294140

48 Bağlı, Mazhar, “Batman İntiharları Bağlamında Özgürlüğün ve Geleneksel Toplumsal Yapının Kentsel Kurgusu”, Kriz Dergisi Sayı: 12, 2014, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/21/117/815.pdf (E.T:21.10.2017), s. 36.

(29)

kayınbiraderi Bahattin’in yanına yerleşmiş, daha sonra intihar ettiği gerekçesiyle güvenlik güçlerine başvurulmuş, Sason Cumhuriyet Savcılığı’nın yaptığı araştırma neticesinde Sevide’nin vücudunda kaleşnikof mermisi izi bulunmasıyla gerçek ortaya çıkmış, genç kadının olaydan üç gün önce doğum yaptığı ve bu sebeple öldürüldüğü tespit edilmiştir.50

Görüldüğü gibi intihar vakaları incelendiğinde, mağdurların intihar etmelerinin arkasında birçok sebep olduğu görülmektedir. Töre kaynaklı artış bu sebeplerden biridir. Gerçekleştirilen intiharların bir kısmı intihara yönlendirme şeklinde işlenmekte bir kısmı da intihar görüntüsü altında kasten öldürme yoluyla işlenmektedir. Tüm bu sebeplerle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun düzenlediği “Kasten Öldürme” suçunda kanun koyucu “töre sâikiyle” kişilerin öldürülmesini nitelikli hal olarak düzenleyerek daha ağır ceza öngörmüştür. Ancak kanun düzenlenmesinden sonra Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı51 tarafından

yayınlanan “Töre ve Namus Cinayetleri” raporu incelendiğinde; tüm çabalara rağmen töre ve namus cinayetlerinde herhangi bir azalış gözlemlenmemiştir. Aksine küçük de olsa artışlar gözlemlenmiştir. 2003 yılında töre ve namus cinayetine kurban gidenlerin sayısı 150 iken, 2006 yılında bu sayının 216, 2007 yılında ise 220 olduğu dile getirilmiştir.52 Ayrıca Türk Ceza Kanunu’nun bu düzenlemesi töre cinayeti

işlemek isteyen fâilleri ya intihar süsü altında cinayet işlemeye yahut baskılarla töre sâikiyle, mağdurun intihara yönlendirilmesi sağlanarak töre intiharlarına yol açmıştır. Töre ve Namus Cinayetleri raporunda ayrıca; töre ve namus cinayetlerinin en önemli nedeninin kadının ataerkil geleneksel yapı sebebiyle, cinselliğe ilişkin kendisinden beklenen rollere aykırı davranması ve cinselliğe ilişkin geleneksel toplumsal normlardan ciddi sapmalar olduğu ortaya konulmuş, sorunun çözülmesi için uzun yıllar sistematik ve kapsamlı bir şekilde kararlılıkla çabaların yürütülmesi gerektiği dile getirilmiştir.

Töre sebebiyle yaşanan intihara teşvik ve yönlendirmeler hususunda birçok çözüm önerileri ileri sürülebilir. Bu öneriler muhtelif olmakla, bunlardan en önemlisi

50 Yıldız, s .226.

51 *Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı daha sonra lağvedilmiş bu kurum yerine Türkiye İnsan Hakları Kurumu oluşturulmuştur.

52 Başbakanlık Töre ve Namus Cinayetleri Raporu, (http://www.hasantahsinfendoglu.com/dokumanlar/insan_haklari/BASBAKANLIK_TURKIYE_ TORE_NAMUS_CINAYETLERI.pdf E.T:27.10.2017)

(30)

eğitimdir. Özellikle eğitimde cinsiyet eşitliğine dayanan bir eğitim sistemi üzerinde durularak buna uygun standartlarda eğitimin kalitesinin arttırılması gerekir. Eğitime ayrılan kaynaklar arttırılarak sadece Doğu ve Güneydoğu’da değil ulusal çapta eğitimin kalitesinin yükseltilmesi gereklidir. Unutulmamalıdır ki her ne kadar Doğu ve Güneydoğu illerinde töre sebebiyle intihar vakaları sıkça görülmekte ise de Töre ve Namus Cinayetleri raporunda da belirtildiği üzere sayısal manada en çok töre sebebiyle cinayet vakaları Ankara, İzmir gibi illerde görülmektedir.53

Töre cinayetleri ve töre sebebiyle intiharların azalmasına ilişkin bir çözüm önerisi ise; kadın intiharlarının kökeninde yatan nedenlerin belirlenmesi, kadına yönelik şiddete karşı sıfır tolerans gösterilmesidir. Çünkü intihar vakalarının altında yatan sebeplerden biri olan kadına karşı şiddet konusu toplumumuzun kanayan bir yarasıdır. Ülkemizde hemen her gün kadına şiddete ilişkin haberler verilmektedir. Bu konuda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86. maddesinin 3. fıkrasının a bendinde eşe karşı işlenen yaralama fiillerinin takibinin şikâyete bağlı olmadığının düzenlenmesi bu konuda olumlu bir adımdır. Bunun yanında Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenen uzlaştırma kurumunun uygulanması açısından da eşe karşı yaralamanın kapsam dışı bırakılması isabetli olmuştur. Ayrıca bu konuda 20.03.2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “6284 sayılı Ailenin

Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun”a da kısaca

değinmek gerekir. Bu Kanun uyarınca şiddet mağduru kadınların hakkında hâkim tarafından koruma kararı verilerek, bu karar neticesinde fâil uzaklaştırılmakta, ihlal halinde fail tazyik hapsi ile cezalandırılmaktadır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 84. maddesinde düzenlenen İntihara yönlendirme suçu açısından kanun koyucu töre sâikini nitelikli hal olarak düzenlememiştir. Bu konuda bir düzenleme yapılarak töre sâiki ile mağdurun intihara yönlendirilmesi durumunun nitelikli hal olarak düzenlenmesi, intihar yönlendirme suçunun caydırıcılığı açısından önem arz edebilir. Ayrıca unutulmamalıdır ki kadına şiddetin yaygınlaşması kadına karşı gerçekleştirilen İntihara yönlendirme fiillerinin de yaygınlaşmasına zemin hazırlayacaktır.

(31)

Bir başka çözüm yolu önerisi ise medya açısındandır. Medya’nın töre cinayetleri ve bu sebeple yaşanan intiharlar ve İntihara yönlendirme olayları açısından sorumlu davranması, bu olayları rapor ederken koruma altına alınan kadınlarla ilgili haberlerde gizliliği gözetmesi oldukça önemlidir. Ayrıca haberleri verirken, haberlerin veriliş tarzı açısından özendiricilikten de kaçınılmalıdır.

Bu çözüm önerileri haricinde bir başka yol ise Ertürk’ün raporunda belirtildiği üzere “psikolojik otopsi” yönteminin kullanılmasıdır. Psikolojik otopsi ilk kez 1959 yılında St. Louis’te geliştirilerek Eli Robins tarafından uygulanmıştır. Psikolojik otopsi yönteminde çeşitli kaynaklardan bilgi toplanarak olay hakkında bir değerlendirmeye gidilir.54 Bu teknikle üçüncü kişilerin fiillerinin, mağdurun intihar

kararında etkili olup olmadığı belirlenir. Uzman psikiyatrist ve psikologlarca mağdurun yakın ilişkide olduğu kişilerle detaylı mülakatlar yapılmak suretiyle gerçekleştirilir.55

Yapılan bir araştırmada; Adıyaman ilinde 2000 yılında ve 2001 yılının ilk altı ayında gerçekleşen on altı intihar olgusuna ilişkin psikolojik otopsi yoluna gidilmiş, yapılan psikolojik otopsi sonucunda on altı olgunun dokuzunun kadın olduğu, yaş dağılımına bakıldığında; üç olgu dışında (74, 60 ve 40), 36 yaş ve altındaki yaşlarda olduğu görülmüştür. Yaş ortalamasının ise 25,5 olduğu tespit edilen çalışma; intiharın gençleri tehdit eden önemli bir sorun olduğunu göz önüne sermektedir. Eğitim düzeyinin düşük olması da bir diğer çarpıcı durumdur.56

İntihar vakıalarının ortaya çıkarılmasında adli otopsiden sonra psikolojik otopsi yapılması, olayın intihar mı intihara yönlendirme mi olduğu konusunda bize önemli bilgiler verecektir. Bunun yanında psikolojik otopsi yapacak kişilerin alanında uzman ve yetkin olması da bu yöntemin başarılı bir sonuç vermesi açısından dikkat edilmesi gereken konudur. Kısacası intihar yönlendirme suçlarını aydınlatmada yarar sağlayacak bir yöntem olan psikolojik otopsi yönteminin Türkiye’de yaygınlaşması intihara yönlendirme suçlarının çözüme ulaşmasında olumlu katkı sağlayacaktır.

54 Sayılı, Işık/Canet, Saynur/Tuğcu, Handan, “On altı İntihar Olgusunun Psikolojik Otopsi Yöntemi İle Değerlendirilmesi”, Kriz Dergisi Sayı:2 Cilt:11, 2003, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/21/114/795.pdf (E.T:21.10.2017), s. 3.

55 Ertürk, s. 15.

(32)

C. İntihara Yaklaşımlar 1. Biyolojik Yaklaşım

Biyolojik açıdan intiharı araştıran kişilerden bir grup araştırmalarının odak noktasına aile, evlatlık, tek ve çift yumurta ikizliği durumlarını almışlardır. Yapılan tek ve çift yumurta ikizliği, evlat edinme ve aile çalışmalarından elde edilen bulgular neticesinde intihar davranışının genetik temellerinin olabileceğine ilişkin kanıtlara ulaşılmıştır. Araştırmacılardan diğer grup ise intihar davranışının beynin biyokimyası ile açıklanabileceğini dile getirerek beyinde bulunan “Serotonin” maddesini incelemişler, bu maddenin yıkım ürünü olan hidroksiindol asetik asit düzeyinin intihar girişiminde bulunan kişilerde daha düşük seviyede olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Her ne kadar bu bulgular intihar davranışını aydınlatmaya yönelik ipuçları sunuyorsa da bu sonuçların sosyolojik ve psikolojik etmenlerle bir arada değerlendirilmesi intihar davranışını anlamada bize yardımcı olacaktır.57

2. Psikolojik Yaklaşım

Bu yaklaşım türünde mağduru intihara götüren sebeplerin psikolojik bir rahatsızlığın eseri olduğu görüşü dile getirilmiştir. İntihara psikolojik açıdan bakanlar bu konuda birçok kuram ileri sürmüşlerdir. Freud “Yas ve Melankoli” adlı çalışmasında; intihara ilişkin sürecin başlangıç noktasının bilinç dışında meydana gelen sevgi nesnesinin yitirilmesi olduğunu belirtmiştir. Karl Menninger ise, mağdurun intihar davranışında üç temel güdü ile hareket ettiği bu güdülerin sırasıyla; öldürme isteği, öldürülme isteği ve ölme isteği olduğunu belirtmiştir. Bu yaklaşım türünde bir kısım düşünür ise bireylerin tüm davranışlarını öğrenme yoluyla kazandığını ve bireyin davranışlarını gelişim dönemlerinde rol model olarak belirlediği kişileri gözlemleyerek geliştirdiğini, bu sebeple aile bireylerinin intihar davranışı göstermesinin mağdurun intiharında büyük bir etkisi olduğunu dile getirmişlerdir.58

İntiharın psikolojik yönü oldukça fazladır. Bireyleri intihara götüren birçok psikolojik etmen bulunmaktadır. Bu etmenlerden birisi de bireyin ruhi çöküntü altında bulunmasıdır. Ruhi çöküntünün birçok sebebi olabilir. Bunlar hastalık,

57 Yeğenoğlu, s. 7.

(33)

umutsuzluk, depresyon gibi sebeplerdir. Bazı durumlarda ruhi çöküntü altında bulunan birey intihar fiilini bir kaçış yolu olarak benimseyerek bu sebeple intihar davranışı göstermektedir.

Durkheim intihar sebebini “Eğer yaşam onu yaşamak zahmetine değmiyorsa,

her şey ondan kurtulmak için bir bahane olur.” diyerek açıklamıştır.59

3. Sosyolojik Yaklaşım

İntiharı toplumsal bir olgu olarak kabul edip bu konuda çalışmalar yapan ilk kişi Emile Durkheim’dır. Durkheim’a göre; intiharın sebebi toplumsal bütünleşme ve düzenlemenin çok güçlü veyahut çok zayıf olmasıdır. Bu konuda dört farklı intihar türünden söz etmektedir.

Bunlardan ilki “bencil intihar”dır. Burada birey bencilliği sebebiyle kendini toplumdan soyutlamış ve içine kapanık bir yaşam sürmeye başlamıştır. Bu sebeple toplumla bağları zayıfladığı için yalnızlaşan birey intihar eylemini gerçekleştirir.

Durkheim bu intihar türünü anlatırken dinlerden örnek vermiştir. Örneğin:

Hristiyanlığın Katolik mezhebi Protestanlığa göre intihar konusunda daha katıdır. Dinsel topluluğun intihara karşı çıkarak bir anlamda koruyucu olması intihar konusunda bireyi olumlu yönde etkiler. İkinci intihar türü “elcil İntihar”dır. Bu intihar türünde bencil intihardan farklı olarak, bireyde bireysellik namına bir özellik bulunmamakta aksine birey toplumla sıkı şekilde bütünleşmiştir. İntihar ederken sanki topluma karşı bir ödev yerine getiriyor hissiyatındadır. Yani birey intihar ederken kendisini toplum için feda ettiğini düşünmektedir. Üçüncü intihar türü

“kuralsızlık intiharı”dır. Bu intihar türünde olağan seyrinde giden insan

faaliyetlerinin olağandışı şekilde ani iniş çıkış yapması ve bu durumun bireyi intihara sürüklemesi söz konusudur. Dördüncü intihar türü ise “yazgısal intihar”dır. Bu intihar türünde toplumsal düzenlemelerin katı kurallar içermesi sebebiyle birey bu kurallardan kaçış yolu olarak intiharı seçer.60

59 Koca, (1993), s. 13.

(34)

IV. HUKUKİ CEZALANDIRILABİLİRLİK AÇISINDAN İNTİHAR FİİLİ

İntihar konusunda yapılan incelemelerde daha önce bu fiilin psikolojik, biyolojik ve sosyolojik temellerinin olduğu dile getirilmişti. Bu denli karmaşık ve geniş bir davranış olan intihar fiilinin hukuki boyutu olmadığını düşünmek isabetli bir düşünce değildir. Çünkü intihar fiili gerçekleştiğinde olayın adli boyutu sebebiyle olaya Cumhuriyet Başsavcılığı müdahale eder. Meydana gelen olayın gerçekten bir intihar eylemi mi yoksa intihar eylemi şeklinde görünen öldürme fiili mi olduğu ayrıca bu fiilin gerçekleşmesinde herhangi bir kişinin dahiliyetinin bulunup bulunmadığı araştırılır.61

Hukuk kuralları kişilerin veya toplulukların birbirleri ile olan ilişkilerinin düzenleyen ve yaptırımı devlet gücü olan soyut ve sürekli kurallardır. Hukuk kuralları birçok temel hak ve hürriyetleri güvence altına almakla birlikte bu temel hakların en önemlilerinden biri olan yaşama hakkını da güvence altına almaktadır. İntihar fiili de doğrudan doğruya yaşama hakkına müdahale olarak nitelendirilebilecek bir fiil olduğu için hukuki açıdan önemlidir. Bir kişi intihar fiilini gerçekleştirdiğinde bizzat kendi yaşama hakkına müdahale etmiş olur.

Çağdaş ceza hukukunda kişinin kendi hayatına son vermesi veya buna teşebbüs etmesi suç olarak kabul edilmemiştir. Bunun sebebi kişinin ölme hakkının varlığı veya tasvip edilen bir davranış olmasından değil tamamen suç politikası sebebiyledir. İntihar sebebiyle ölen bir şahsa ceza verilmesini hukuken açıklamak ve bundan hukuki bir yarar beklemek gerçekçi değildir.62 İntihar eden kişi intihar fiilinin gerçekleşmesi sebebiyle ölmüş olacağından, verilecek ceza intihar eden ya da diğerleri için hiçbir etki doğurmayacağı gibi bu fiil suç teşkil ettiği takdirde, “mors

omnia solvit” (ölüm her şeyi çözer) ilkesi gereğince, ölenin yargılanarak

cezalandırılması zaten mümkün olmayacaktır. Ayrıca, cezaların şahsiliği ilkesi gereğince, intihar fiilinden ötürü ölenin yakınlarına ceza verilmesi de söz konusu olmayacaktır.63 Diğer taraftan intihar fiilinin intihar etmek isteyen kişinin vazgeçmesi

61 Koca, (1993), s. 17.

62 Koca, Mahmut/Üzülmez İlhan, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 4. Baskı, Ankara 2017, s. 111.

63 Öntan, Yaprak, “İntihara Yönlendirme Suçları” Nevzat Torosluya Armağan Cilt 2, Makale, Ankara Üniversitesi Yayınları, Ankara 2015, s. 846.

(35)

sebebiyle gerçekleşmemesi durumunda da şahsa ceza verilmesi doğru değildir. Çünkü bu ihtimalde intihara teşebbüs eden şahsın fiili gerçekleştirmediği için cezalandırılma tehdidi altında adeta tekrar intihara teşvik edilmesi durumu söz konusu olmaktadır. Öte yandan bu şahısların cezalandırılması özellikle psikolojik sebeplerle intihara yeltenen kişilerin psikolojilerinin onarılmaz şekilde bozulmasına sebebiyet verip, cezaevinin ıslah işlevini ve kişiyi topluma kazandırma işlevini yerine getirmesine engel olacaktır.64

Günümüzde intihar fiili suç olarak kabul edilmemektedir. Durum böyle olunca bir başkasını intihara sevk veya yardım gibi iştirak fiillerini de cezalandırmak mümkün olmayacaktır. Şerikliğe ilişkin fiillerin haksızlığı failin fiilinden gerçekleştiği gibi şerikin kendisinin hukuki değere saldırısından da gerçekleşmektedir. Yani şerikliğin cezalandırılması için şerikin fiilinin de haksızlık içermesi gerekmektedir.65 İntihara yönlendirme suçunda şerikin fiilinin haksızlık içeriği de göz önüne alınarak kanun koyucu şeriklik seviyesindeki katkıları fail hareketi olarak düzenleyerek, kişinin kendi eliyle kendi hayatını sona erdirmesine bir başkasının müdahale etmesini önlemek maksadıyla intihara yönlendirme fiilini bağımsız bir suç tipi olarak düzenleme yoluna gitmişlerdir.66

İntihar fiili suç olarak kabul edilmediği için bu suça teşebbüsün cezalandırılmayacağını yukarıda dile getirmiştik. Bununla beraber intihara teşebbüs eden şahısları cezalandırmak için zaman zaman Askeri Ceza Kanunu’nun 79. maddesindeki “kendini askerliğe yarayamayacak hale getirme” maddesine başvurulduğu görülmektedir. Her ne kadar böyle bir düşünce bulunsa da bu suç özel bir kastla işleneceği için intihara teşebbüs olaylarında bu maddenin tatbikine imkân bulunmamaktadır.67

Bizim Hukukumuzda, modern hukuk sistemlerinde olduğu gibi; intihar fiili gerçekleştiren cezalandırılmamakla birlikte68 intihar fiilinin gerçekleşmesine yardım

64 Koca, (2010), s. 21; Koca/Üzülmez, s. 111.

65 Akbulut, Berrin, “Bağlılık Kuralı”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: XIV, Yıl: 2010, Sayı:1, s.211.

66 Koca (1993), s. 21.

67 Özyüksel, Özgün, “İntihara Yönlendirme”, (Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 2015, s. 20-21.

68 Modern Hukuk sistemlerinden farklı olarak KKTC Ceza Kanunu’nda intihar cezalandırılmamakla birlikte kanunun 219. maddesinde intihara teşebbüse hafif suçlar arasında yer vererek bu suçu işleyenlerin üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağını düzenlemiştir. Özyüksel, s. 20.

Referanslar

Benzer Belgeler

gerçekleştirdiğimiz yüzey araştırmaları sırasında tespit edilen kaya mezarlarından elde edilen veriler, Pontos’un iç kesimindeki kaya mezar geleneğine ışık

Camın temel maddesi olan SiO 2 'nin örneklerde yüksek değerde oluşu hem mekanik dirençlerinin yüksek olduğuna ve dayanıklılığına, hem de ergime sıcaklığının yüksek

Her bir tabloda toplamı on olan ikilileri boyayarak tabloda son sayı kalana kadar devam et.. Kullanmadığın sayıyı noktalı

2) Aradığımız sayının bulunduğu kutuda 10 sayısı yoktur. Bu sayı bulunduğu kutunun son üç sayısından birisidir. Bu sayı bulunduğu kutunun son üç sayısından

Tehdit suçuna iştirakin her hali mümkün olmakla birlikte, bu bakımdan genel düzenlemelerden farklı bir özellik içermez 42. Tehdit suçu “tek faille” işlenebilir

Bu bölümde Türkiye’ de para arzı, faiz oranları ve hisse senedi fiyatları arasındaki dinamik ilişkileri belirlemek amacıyla tahmin edilen bir Standart VAR modelinin

usulünün uygulanacağı düzenlenmiştir. maddesiyle sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı Kanunun 316 vd. maddelerinde iş davaları için basit yargılama usulü

Şekil 7’ de talep seviyesi ile ortalama eksik ve fazla su miktarı ilişkisi, Şekil 8’ de ise talep seviyesine göre kurak ve sulak süre grafikleri