B E N L İ K , K İ M L İ K v e K İ Ş İ L İ K
K A V R A M L A R I III:
KÜLTÜREL KİHLİK
Prof. Dr. Sadık TURAL
K im lik kavram ı önceliklc b ir kişiye âit boyutu ile gündem e gelir, sonra da to p lum seviyesindeki k im lik ... D iğer söyleyiş le «kültürel k im lik»...
Biz, bir insanı, öncelikle bir sosyal h a y a t alanı içinde ta n ır ız : H er insan kendi sosyal h ay at alanının tabiî b ir üyesidir. Biz o nu tanım ak isteyince «kimdir?» diye so rarız.
Bu soruya önce ismini, soyadını söy leyerek, d aha sonra da m em leketini, işini, sosyal ilişkiler ağındaki yerini ifade ederek cevap veririz. Biliyorsak, ona âit diğer özel likleri sayıp dökeriz... Bu cevap verm e iş lem i sırasında, o insanın dışa vurduğu, b i ze gösterdiği, vitrinlediği, büyük b ir kısmı beş duyum uza dayalı olarak topladığım ız bilgileri sıralıyoruz.
İnsanın hüviyeti veya kimliği denilince, b ir insanın başkaları tarafın d an nasıl gö’ rttlüp, hangi değerin biçildiğini anlıyoruz; o vitrini kuran insan, kim liği ile âhenkli ise, kendi kim liği ile ilgili problem leri konu sunda eğilimleri yüzünden bizi şaşırtm ıyor sa, anlıyoruz ki, toplum un yargılarının b ü yük b ir kısmı doğrudur, toplum , kişiyi ta nım ıştır.
İnsan ın kim liğini oluşturan, on a özel b ir v itrin hazırlayan unsurlar, beş an a grup ta to p la n a b ilir:
1. Bedene â it özellikler
2. Zihne a it özellikler (öğrenme gü cü, tanım a, analiz, sentez, değerlendirme, hafıza, hayâl g ü c ü ...)
3. M izaç, h u y ... 4. İstek, irâde 5. ö z e l yetenekler
B unlara b irer p arag raf ile değinelim ; 1) İnsanın, anne ve babası ile önceki nesillerden devralm an genetik yapı sonu cunda o rta y a çıkan anatom ik yapısı, insanın kim liği ile ilk akla gelen göstergelerdir. Bedenî özellikler, b ir ucu ile benlik kav ram ına bağlı, diğer yönüyle de kim lik kav ram ını oluşturuyor.
2) H e r insanın öğrenme; gücü, k av ra m a seviyesi, analiz, sentez ve değerlendir m e gücü ile hâfızası diğerinden farklıdır. Y eni bilgiler edinm eye olan ihtiyaç ile, o ihtiyacın karşılanm ası, zihne a it özellikle rin göstergeleridir. V arlıklar, olaylar, za m anlar, in san lar ve bilgiler arasında k a r şılaştırm alar yapabilm e konusundaki vitrin- leşen ifade ve davranışlar ferdî kim liğin, zihnî özellikler yönünü oluşturur. Çevre konusundaki düşüncesi de, kendisinin, aile sinin veya to p lu m u n geçmişi konusundaki bilgi ve değerlendirm eleri de zihnîdir. Şuur ve idrak seviyesi de diyebilirdik, zihne ait özellikler dedik.
3) M izaç k a v ra m ı: H uy sosyalleşti rebildiği ölçüde, vitrinlendiği kadarıyla, insanın benliğinin şekillenm esinden, toplum içine çıkar hâle getirilm esinden başka bir- şey d e ğ ilid r... M izaç veya hu y kavram ını, h az ve elem arasında gidip gelm eler, ter cih ve tep k iler olarak anlayalım ... M izaç, b ir insanın, kuvvetle benim sediği değer ve norm lardan, sosyal h a y a t alanında göste rilm esinde m ah zu r bulm adığı kabulleridir, davranışlarıdır. Sosyal h ay at alanm da gös terilm esini u y g u n b u ld u k ları...
4) İstek ve ir â d e : İnsanın, başkala rın ı da hesab a katan, isteyiş, kılış v e 'ta v ır
alışla rı sırasında ortaya koyduğu biyo-psiko- lojik eğilim leri de ferdî kim liği oluşturan elem anlardandır. Bu bakım dan, benliğin törpülenerek sosyal hayat alanına getirilen yönü, ferdin kim liği ile ilgili göstergeleri sayılm alıdır. Ümitsizliğe, aşırı üzüntüye tes lim olm ak yerine, çevresindeki insanlardan kendisine benzeyenlerle bütünleşebilm e... K endi gücünün ilkellikten çıkarılm ış, sos yalleştirilm iş yönü bakım ından, tab iî ve sos yal çevre konusundaki teklif ve tercihle rin toplum adına olanları açısından, yaşa"
tarak yaşama arzusu ve irâdesi, insanın kim
liğini oluşturan unsurlardan biridir. Bu ira d enin benliği aşan yönü sosyal tarafın ın ağır basm asıdır.
5) Özel yetenekler: Bir insanın artis tik ,akadem ik, inekânik pratik ve sosyo - politik sahalardan birine ve birkaçına ait yetenekleri ve ortaya koydukları da kim li ğini m eydana getiren elem anlardan bir k ıs mıdır.
Bir sanat dalında, b ir bilim alanında özel b ir gelişmeyi veya değişmeyi sağlayıcı, v eyâhut m evcut bilgileri toplayıp değerlen direrek yeni hüküm ler elde etm e, âlet y a pabilm e, teknolojinin yapısını kavrayıp, onu kullanırken katkıda bulunm a ve nihâyet, gruplara, toplum lara liderlik etm e, kişiye â it kim liği oluşturan unsurlardandır.
İn san lar b ir kişiyi tanım larken, b u beş grupta topladığım özelliklerden b ir veya birkaçını ifade ederler. Bu özelliklerinizi yerip, dedikodunuzu edip, benliklerindeki kıskançlığı başka tü rlü gösterenler de, m ü balâğa ederek övenler de, objektif kalm aya çalışarak değerlendirenler de «kimliğinizi» ifade etm iş olurlar.
B aşkalarına gösterilen kim lik ile insa n ın içindeki dünya (benlik) arasında, çatış m a varsa o rad a b ir kim lik bunalım ı v a r dır denilebilir. K işinin kim lik bunalım ına, benliğini sosyalleştiremem iş olm aktan d o ğan intibâksızlık sebep olabilir. K işinin k im lik bunalım ına, kendi kimliği karşısında olum lu veya olum suz tavır alışların sonun daki sık sık vitrin değiştirm e çabaları yol açabilir. O lm ak istediği hâlde olam am ak, göstermeye çalıştığı halde vitriniyle ay n i leşememek, b ir başka kişi ve kişilere b en
zem ek arzûsu v.b. gibi d u urm lar da, kişi nin kim lik krizine girm esini hazırlam akta dır. «Ya olduğun gibi görün, ya göründü ğün gibi ol» hükm ü, kim lik b uhranı ko n u sunda, 750 yıl önce, T ürk sofîsi M evlânâ’nın bulduğu çâredir.
K im lik b uhranı, insanın benliğinin, sosyalleşmeye direnm esi sonucunda' ortaya çıkabileceği gibi, büyük hadiseler yüzün den, ağır hastalıklardan sonra da karşım ı za gelebilir. K im lik buhranı, yepyeni bir çevrede, yeni değer, norm ve sosyal dene tim unsurlarına intibak m ecburiyetinden de doğabilir. E n sık karşılaşılanı da b u son durum un yol açtığı kim lik bunalım ıdır.
B ir insanın, «Ben başkaları için ne
yim? nasıl görünüyorum?» sorularına ver
diği cevaplar arasında, benzemezlik veya
uyumsuzluk varsa, o insan için kim lik b u
nalım ı var dem ektir. K endi kurduğu vit rinden, kendinden m em nun olm ayan insa nın, duygu, düşünce ve hayâl dünyası ile dış âlem arasındaki çatışm anın dışa vuran yönüne, kimlik krizi diyoruz.
Y aşından, m esleğinden, cinsiyetinden, sosyal, ekonom ik veya kültürel konum un dan m em nun olm am anın verdiği huzursuz lu k tan kurtu lm ak istem ek herkesin hakkı dır.
B ir kişinin veya b ir insan grubunun,
olmak istediği konum ile başkalarının hük" me bağladığı vitrin arasındaki dengesizliğe
kim lik b u h ran ı demeliyiz. Bu buhrandan k u rtulm anın yolu yine insanın kendisidir. Tem el özelliklerini benim seyip sabır ile b a şarılı olm aya çalışm a; eksik olduğu ko n u lar üzerinde düşünürken, bunların çözüm lenem eyecek tü rd en olanlarını kabullenip, başka başarı alanları a ram ak ... K endine karşı dürüst olup sabırlı olm ak. Benliğin den gelen ihtiraslara söz dinletm eye çalış m a k ... K im lik krizi, zam anı üç boyutuyla görm ek suretiyle halledilebilir.
T ürkiye’de gelenekli eğitim in fonksi yonlarım yitirm esi ailede güç odağı tartış m alarının başlam ası kim lik krizlerine yol açtı. Resm î ve yarı resm î kurum lar ile basının m illî benlik ve kim likten uzaklaş tırıcı anlayışlarının ürünlerini, 1940’tan sonra doğanlar üzerinde kolayca görebildik.
Özellikle 1945-1950 arasında doğanlar ise m arksizm in tesirinde kalarak, m illî benli ğin yerine sınıf şuurunu millî kim liğin ye rine m illetlerarası - Sosyalist kim liği koym a savaşını, silahlı eylem e k ad ar götürdüler. O genç insanların m ıydı kabahat?
Bu problem in kaynağında, eğitim sis tem im ize sık sık çirkin politikanın çom ak sokm ası yatar. Bu problem in kaynağında, gençlere ve gençliğe dalkavukluk etmeyi benim seyenlerin hırsları yatar. Bu proble m in kaynağında, oy kaygısı ile m ah allî kim likleri ve insandaki m addî ihtirasları ta h rik eden politikacı tipinin taktik bakım dan doğru (?) strateji bakım ından yanlış prog ram ve propag an d aları yatar. Bu yanlışlık ların kaynağında, kendi m illî benlik ve k im liği konusunda, değil yeterli, gerekli bilgiyi
dahi almadan, teşhis, tedavî işlevlerine so
yunm uş aydın m antığı yatar. Bu buhranın kaynağında, ekonom ik sistem tercihleri, İda rî ve siyasî tavır alışların bünyeye uym a dığı zam an, hastalıklı kişi, grup ve toplum ortaya çıkaracağını sosyoloji ve tarih b il gisinden faydalanarak idrak edem em iş ay dınların in ad ı yatar; değerlendirm ek ve çöz m ek sırad an insanların işi olm adığı gibi, sabır da gerektirir. 1980’den sonra ise, libe ralizm ad ın a teklif edilen fikirler üç açı dan zararlı oldu ve olm aktadır.
1) F e rd î benliğin güçlendirilip, ferdî teşebbüsün ortaya çıkarılm ası ile ferdiyetçi lik kavram larının birbirine karıştırm ası yü zünden. self kuvvetlenm esi değil ego azdı rılm ası durum uyla karşılaşılm ası
2) M illî benlik ile m eydana getirile cek bütünleşm e, m ensubiyet ve birlikte k al kınm a heyecanı im kânının kullanılam ayıp, ortak k ü ltü r paydasından pay alm a heye canı yerine, toplum una ve yarınına güven siz bakan b ir nesil yetişm esi...
3) A ileden başlayarak, dayanışm acı lık esasına göre oluşan, sıra, saygı ve sev ginin belirlediği im an, kanaat, bilgi saha larına a it hususîliklerin kaybedilm esi... M a hallî kim liklerin h o rtlatılm ası...
Bize göre, gelir dağılım ındaki arızalar veya bölgeler arasındaki ekonom ik denge sizlikler, 10 m ilyar dolarlık b ir dış yardım
veya çok zengin petrol k ay n ak la n yahut altın yatakları bulunarak düzeltilebilir. F a kat, dayanışm ayı, sırayı, saygıyı, sevgiyi esas alan yapıya karşı çıkan b ir anlayış, aile m izin yapısını sarsıyor, bu sarsıntı bütün toplum a doğru yayılıyorsa, b ir nesil bunun faturasını öder; düzeltilmesi pahalıya mal- olur.
Sadece A zerbaycan T ürklüğünün değil, dünya T ürklerinin büyük şâiri B ahtiyar V.ı habzâde, F uzûli’ye seslendiği «Şeb-i H ic- rân» şiirinde bu durum u ne güzel dile g e tiriyor ;
Servet gitse dert değil, servet gelir yino de Bu derddir ki, milletin ruhuna aşkına da D iline, kalbine de kasdederler... Ay aman! Elemlerin, derdlerin hanlısından bu
yam an...
D erdinizi doğru teşhis ettiğinden şüp heniz olan doktora gider veya tedâvi olur m usunuz? H ayır! Toplum un derdleri k o nusunda da ayni hassasiyeti gösterm ek ge rekm ez mi?
K avram ları tâ rif etmeye çalışıyorum. G eldik şim di k ültürel kim lik k av ram ın a...
în s a n öncelikle b ir k ültür çevresinde yaşıyor. K ültürü b ir daire olarak kabul edin, o dâirenin kendi içinde yirmiye bölündü ğünü farzedin : O nsekiz ayrı sosyal hayat alanı elde edersiniz. Bu sosyal hayat alanı nın her birinde yaşayanlar birbirine az çok benzerler : Y aşadıkları bölgeler, şehirli, k a sabalı, köylü olanları, tahsilleri ve yaş ile cinsiyetleri, sosyal ve ekonom ik ko n u m lan farklılıklara yol açar. Bu farklılaşm a y ü zünden, k ü ltürün ortak paydasından alm an p ay ise fertlerin ve züm relerin içinde ya şadıkları sosyal h ay at alanı, sosyo-kültürel yapı doğrultusundaki kültürel birikim leri... Sosyo-kültürel yapılardan herbirinin, k ü ltü r den aldığı paylar arasında m utlak bir eşit lik yoktur. Yaş, cinsiyet, yaşanan, yerle şilen yerin tab iî ve sosyal şartları, im kân ları, görülen öğrenim , teknolojiye ulaşma ve kullanm a ile benim senen statü ve ro l ler, insanları gruplandırıyor, b u gruplar daki farklılaşm aya zihniyet demeliyiz.
Bir toplum un içindeki sosyo-kültürel tab ak a lard an b ir veyâ birkaçı m ah allî olan la yetinip, m ah allî olanı k ültür sanabilir. B u tü r zan ların doğurduğu tavır alışlara m ah allî kim likçilik veya rejyonalizm deniİir. K ü ltü r an a yapıdır, büyük birikim dir dem iştim , onun içinde sosyo-kültürel a lt b i rim ler var dedim . Bu n o k tad a k ü ltü r kav ram ının ve sosyo-kültürel yapı kavram ının tek tek tarifin in ortaya konm ası gerekiyor. B u iki k avram dan sonra da, k ü ltü rel kim lik kavram ının tanım lam asını yapacağım.
K ültür, ta rih î b akım dan varlık sahibi olan b ir insan topluluğunun, zam an içinde oluşturduğu, d ah a iyi, d ah a doğru, daha güzel, daha faydalı, d aha İnsanî, d ah a aklî, d ah a ahlâkî, d aha k onforlu, daha ekono m ik, d aha huzurlu, d ah a güvenli olduğu n u n kabullenildiği değer, norm , davranış ve sosyal denetim kontrol u nsurlarının oluş tu rd u ğ u ve b u yolla m ensubiyet duygusu kazandıran b ir hayat tarzıdır.
Bu tâ rif’in «târih bakımından vartık
sahibi» kısm ı, açık am a sö y ley elim : So
y u t b ir toplum ve yaşadığına dâir kesin iz ler b u lu n m ay an b ir k ü ltü rü n üzerinde k o n uşm ak felsefe yapm aktır. Biz tarihçinin ta nıdığı, kabul ettiği toplum ların k ü ltürünü konuşm alıyız. «Zamanın içinde oluşturdu
ğu» ibâresi ise, k ültürün b ir birikim oldu
ğuna, b ir şahsın veya b ir züm renin iste ği y ah u t em ri ile kültür yapılam ıyacağına, tâ rih içindeki varlıkların, akıp gelen zam a n ın k ü ltü r denilen paydayı m eydana getir diğine işâret ediyor.
K ültür, reklâm sız ve zorlamasaz bir şekilde, insana m ensubiyet duygusu veriyor. B ir toplum a m ensup olm a duy g u su ... K ü l tü rü n , toplum un fertlerine ulaşıp onları b ü tünleştirm ek n ih â î hedefidir. İşte k ü ltü r em peryalizm i veya kültürel savaşlar b u yüz den sürüp gidiyor. Bir top lu m u n tam am en bütünleşm esini ö n lem ek ...
G eldik «daha» kelim elerine... «Daha güzel, daha faydalı» vs. D ünyadaki her to p lu m u n kendisine m ahsus, iyilik, güzellik, rahatlık, ahlâklılık rasyonellik anlayışları var. T oplum ların güvenlik ve k ib arlılık an layışları da birbirlerinden fa rk lı... A lm anın Ingilizden, A rabın T ürkten farklı oluşunun
sebebi, kavram ları tâ rif edişindedir; kav ram ların tariflerindeki ağırlık noktalarının farklılığı insan to p lu m lan n ı «özel yapı»lar hâline getiriyor.
H er k ültür kendi içinde b ir b ü tü n lü k tü r .orijinal b ir yapıdır. K ültürler için, ile rilik gerilikten bahsedilem ez, o insan to p luluğu için bir başkasına göre ilerilik geri likten bahsedilebilir. K ültürlerin kınanacak, küçüm senecek, tu h af bulunacak yönleri de yoktur. H er kültür, b ir toplum un ihtiyaç larım karşılam ası bakım ından, kendine m a h sus b ir zenginliktir.
Şimdi sosyo-kültürel yapı kavram ını tâ rif edelim. K ültüre a it ortak paydadan, veya yerleşme birim leri ile diğer toplaşm a ların aldığı farklardan herbirine sosyo-kül türel pay diyorum. Ü çyüzaltm ış derecelik b ir daireyi yirmiye bölüşüm üzü hatırlayı nız, b u böldüklerim iz aslında büyük sosyal bütünlüğün içindeki sosyal yapılardır. O sosyal yapılardan herbiri, diğerine nisbetle az çok farklılık gösteriyor. Ben b u fark lı lıkların adının zihniyet olarak konm asını teklif ediyorum . Bu sosyo-kültürel yapılar daki zihniyetlerden, mahallî renklen ağır
basan durumların adının ise, folklor k av ra
mı olm asını savunuyorum .
K arslı T ü rk ile M uğlalı T ürk, Edirneli ile A danalı arasında duyuş, düşünüş ve h a yâl ediş ile zevk alış arasında fa rk la r b u lunm ası kültürün zenginliğine işâret eder, b u fark lar zihniyet, zihniyetin h ay at için deki görünüşlerinden m ahallîliği bâriz olan lara folklor denilm esini tartışabiliriz.
G eldik kültürel kim liğe...
Benim adım Sadık, babam ın adı K e mâl, soyadım T u ra l... Benim bu ilk kim lik bilgilerim i alan b ir kim se, A lm an mı, A rap mı, R us m u v.s. v.s. cinsli b ir tereddüt ge çirebilir mi? H a y ır... Z âten, konuşunca da T ürk olduğum anlaşılır, Türkçe, kim liğim i zin belirleyici ilk unsurlarındandır.
Bizim toplum um uzun kültürel kim li ğinin zem ini adlarım ız, soyadlarım ızdır. Ben T ü rk ’üm , T ürk m illetine m ensup olduğu m u duyuyor, düşünüyor, hayâl ediyor, ina nıyorum . Bu b ir idrâk m eselesi...
T ü rk ’ü n daha güzel, d aha iyi, d aha fay dalı, daha doğru saydıklarına da sahip çı
kıyor, yaşıyorum , yaşatıyorum . T ü rk ’ün da ha ahlî, daha İnsanî, daha ahlâkî kabul e t tiklerini benim siyorum . Biliyorum ki, m a h allî olanı bizim dir diye benim siyorum . Bi liyorum ki, m ah allî olan, folklorik olan rejyonalist b ir ta v ır ile karşım a gelm edik çe, bizi bölm eye kalkm adıkça, k ü ltü rü m ü zün zenginliğinin b ir göstergesidir.
K ültürel kim liğim izi oluşturan beş ana kaynak v a r :
1) T ârih içinden süzülüp gelen, tabiî gelişm elerle şekillenen gelenek ve görenek lerim izin yol açtığı değer, norm ve sosyal kontrol unsurları.
2) D inî hayatım ızın, inançlarım ızın sebep olduğu, değer, n orm ve sosyal k o n t rol unsurları.
3) A lay edilme, gülünç düşm e kor k usunun doğurduğu, değer, norm ve sos yal kontrol unsurları.
4) K anun, tüzük, yönetm eliklerin (ya zılı hukukun) telk in ettiği değer, norm ve sosyal kontrol unsurları.
5) K endi kültü rü m ü zü n dışından ge len b azan iktibas ettiğim iz, bazen bünye mize uygun hâle getirm eyi, belli b ir o ran da becerdiğim iz değer, n o rm ve sosyal k o n t rol u n su rları...
Bu beş k ay n ak ta n gelen ve bize T ürk ve m üslüm an kim liğini kazandıran değer ler, norm lar ve sosyal denetim m ekaniz m aları, kişiyi toplum da âhenkli hâle getir meye çalışıyor.
K ültürel kim lik, b u beş kaynağın do ğurduğu ve yoğurduğu b ir yaşayış tarzı ka zandırıyor. T ü rk ’ü n aynı dinden olmadığı halde A raptan, A cem den, İngiliz veya Fran- sızdan ayrı b ir kültürel kim lik sahibi ol ması, ayrı m illetler hâlinde yaşayıp gitm e lerine yol açıyor. K ültürel kim lik konusun da, kültürel kim liği o luşturan değerler ko n usunda daha çok şuur sahibi olanlar, daha çok yaşıyorlar. K ültürel kim lik, m illî ben lik ile beslenerek sahip o lunan târihî b iri kim yoluyla, insanlarda m esuliyet kaygusu yaratır, b u duygu «şuur» hâline dönüşün ce o toplum m illetleşir.
Sosyo-kiiltürel m illî kim liğim izin, im an (m üslüm anlığımız), k an aat (gelenek ve gö
reneklerim iz), bilgi (oluşturabildiğim iz ve sistem li şekilde aktarabildiğim iz beşerî, fen ve sağlık bilim lerine ait çağdaş hüküm ler) u nsurlarından birini diğerine tercih edem e yiz. Bu konuda akılcı bir muhafazakârlık, bir çok problem in çözüm ünü hazırlayabi- lecektir.
Bu vesileyle ifâde etm em iz gerekir ki, «Batı M edeniyeti» ifadesi b ir terim değil, tarifi zorlam alı b ir kavram dır.
G örebildiğim iz kadarı ile, Batı M edeni yeti kavram ıyla kasdedilen A vrupa,, ayrı ayrı m illî benliklerden farklı farklı sosyo - kültürel m illî kim liklerden m eydana gelir : A m erikan nufûzu ile Sovyet tehlikesi k a r şısında kurulm uş b ir birleşm e olan A vrupa E konom ik Topluluğu (ve A vrupa T o p lu luğu) içindeki devletlerin herbiri, liderlik
savaşı, daha büyük pay alma müacdelesi,
verm ektedir. K aldı ki, A lm an’m F ran sız’ dan ve İngiliz’den, H ollandalı’m n A lm an ’- dan ve F ran sız’dan hem farklı idealleri hem de farklı kim likleri vardır. D ıştan gö renler değilse de, yakından ve dikkatli y ak laşanlar, b u gerçeği kavrayabilirler. İşte üç ö r n e k :
a) A lm anların, II. D ünya Savaşı Suç luluğu yüzünden m illî benlik ve h attâ m il lî kim lik krizi yaşadıkları, belâlı kırkbeş yıl sona erm iştir;
b) Fransızlar tarafından, N ato ’daki — R usya’ya karşı da olsa— A m erikan li derliğine b oyun eğme politikasından vaz geçme şuuru deklare edilmiştir.
c) A ğır b ir ekonom ik b u h ran a tla ta n İngiltere’n in hem sterlini hem de B ü yük B ritanya gururu yeniden dirilm iştir. O rtadoğuda ağırlığını duyurm akta olan b ir İngiltere vardır. Bu örnekleri diğerleriyle genişletebilirsiniz: M illî benlik ve kim lik ler, ittifakların üstünde b ir tezah ü r halinde daha da güçlenerek devam etm ektedir.
K ültürel kim lik, uyum a devresi geçi rebilir, fak at ortadan büsbütün kalkm az.
1917 yılından beri R usya içinde y ak la şık iki nesil alındı. Sonunda ne oldu? K ü l türel kim likleri reddetm ek üzerine k u ru lan düzen, inkâr ettiğini kabul etm ek zo ru n d a kaldı.
Bizim dem okratikleşm e sürecim iz m il li benliğim izin ve kültürel kim liğim izin güç lenm esine çok yardım eden a n a u n su rlar dan biri olduğu gibi, G ençliğe H itab e ve 10. Y ıl n u tu k ların a akseden anlayış ve ira de, bütünleşm em izi hızlandırm ıştır. Z ihni yet ve folklorik unsurlar b üyüklük göster gesi, zenginlik işaretidir.
M illî benlik ve kültürel kim liğim izin A nayasam ızın değişm ez hüküm lerini, ru h u nu, oluşturduğu sürece, târih içinde devam ederiz. M illî E ğitim ve K ü ltü r B akanlık ları uyguladıkları politikalarda benlik ve kim lik krizine yol açıcı, bütü n lü ğ ü yarala yıcı tercihlerden kaçındığı ölçüde birlik ve bütünlüğüm üz devam eder. R adyo, televiz yon ve gazete gibi görüntülü ve basılı y a yın araçları, m illî benlik ve k ü ltü rel k im lik k onusunda vurdum duym azlık yerine m ensubiyet şuuru taşım ayı ve taşınm asını benim serse, değişm elerin yerini gelişmeler alır. Değişm eler karşısında ayd ın lar da halk da paniğe kapılıp devam lı eleştirici güvensiz b ir h a y a t yaşar. Gelişmeler içinde devam lılık ise, aydının ve hakim parçalanm ışlı ğını önler, herkesi «katkıda bu lu n m a heye canına» götürür. T ü rk olm aktan gurur,
miis-lüm an olm aktan huzur duym ak, ortak p ay dayı zenginleştirm ek... K ültürel kim liğim i zi b u tavırla koruyabiliriz.
Edebiyat, felsefe gibi çok yüksek bir haberleşm e k u ran dil kullanım ları, düşünce ile beraber zevk dünyasını gösterir. Zevk, bir toplum daki hoş ve güzel sayıcı değer ve norm ların, özel b ir heyecan duyurm ası h a lidir.
Bir toplum da kavram lar, fiiller, cüm le ve zevkler ile ilgili kabullerle, davranışlar da kendisini beğenmeme, kendisi dışındaki dünyalara özenme varsa, kim lik krizi b ü tü n açıklığıyla yaşanıyor dem ektir.
Şim di 1991 yılındaki T ürk toplum u- na, vatandaşların ortak payda karşısın daki tavrı; bu ortak p aydadan alabildikleri ve alm ak istedikleri pay; kavram lar, fiiller, cümle ve zevk dünyası bakım ından b a k ı nız. Eğer hiçbir problem yok diyorsanız, hiçbir şey yapm ayınız; eğer, ortak payda karşısında alınan tavırlar ve alm an paylar bakım ından, kavram lar, fiiller ve cümle ile zevk açısından problem v ar diyorsanız bu sosyo-kültürel kim lik bunalım ı için k atk ı larınızı düşününüz.