CUMHURİYET
K ÜLTÜR
DERGİLERDE GEZİNTİ:
KONUR ERTOP
K itaoseverlik. gazetelerimizin
geçmişiyle bı
7
ıgünü ve diilimiz...
Köşe dönmeye, bir koyup yirmi almaya özendirilen insan ların “Ali Emiri Efendi”leri an laması, onların değerini kavra ması güçtür. Bu eski zaman adamı bütün yaşamında kendi parasıyla biriktirdiği kitaplarla Fatih’teki Millet Kitaplığfm kurdu.
Tarih, edebiyat tarihi, biyografya, bibliyografya dal larında uzmandı. Dicle Üniver sitesi öğretim üyesi Dr. Kemal
Çelik’in “Tarih ve Toplum” der
gisindeki yazısı onun bilim ve kültür dünyamıza katkılarıyla ilgili. Yazıda dikkati çeken nokta geçen yüzyılın ortaların da Diyarbakır gibi başkente uzak bir yerleşim alanının bilim ve kültür çevresi olarak sahip olduğu birikim. Bir çocuk gitti ği evlerde 3-4 bin kitapla karşı laşıyor; okula gitmeksizin ken dini yetiştirebiliyor.
Çevresinde ona özel dersler verebilecek derin bilgili pek çok insan var. Başkalarıyla paylaş masını bilen bu insan, oluştur duğu zengin kitaplığı halkının hizmetine sundu. Elindeki önemli yazmalardan kimilerini değerli bilgiler ekleyerek bastırdı.
“Tarih ve Edebiyat”, ‘‘Os manlI Tarih ve Edebiyatı Mec muası” gibi önemli dergileri
yayımladı. (Yazıda bunlardan ilkine ait resmin altına İkincinin adı yazılmış; “tahlis” kurtarma diye okunan sözcük de “tahal-
lüs” takma ad edinme olacak!)
Türkçenin en eski ansiklopedik sözlüğü Divanü Lugat-it-Türk’- ün değerini ilk kestiren, yayım lanmasını sağlayan, böylece bi lim dünyasının Türkçeyle ilgili bilgilerinin alabildiğine zengin leşmesine yol açan da odur.
Önemli olan şu: Ali Emiri bu yazmayı bugünkü parayla
80-85 milyon lira vererek saün alıyor. M acar Akadcmisi’nin 25 milyarlık öne risini geri çevirerek kitabın kendi ülke sinde basılmasına yardım a oluyor. Ta
lat Paşa'nın bu hizmete karşılık gönder
diği 750 milyonu da kabul etmeyerek paranın yardıma muhtaç ailelere dağıtı lmasını istiyor... Geçmişteki insanlarla medyanın bugünkü kralları arasında ne derin ayrılıklar var!..
Basın tarihimizden
Kitap dünyamızla ilgili “Müteferri
ka” dergisinin altbaşlığmda “kitabiyat”
gibi çağdışı bir sözcüğe yer verilmese ne
S
i olacakmış! Dergide Mustafa Nihatzön’ün “Yüz senelik gazeteciliğimiz”
başlıklı yarım kalmış bir incelemesi var.
“Basının ağzını kapamak
milletin ağzını kapamak
demektir. Ağzı kapanmış
milletin ise kollarını
bağlamak pek kolay olup
bundan yararlanacaklar
ise basının ağzını
kapamaya cüret eden
küçük bir azınlıktır.”
“Ayın Tarihi”nin 1928-1931 yılların
daki sayılarından aktarılan uzun yazı, basın tarihimizin başlangıç dönemini ayrıntılarıyla anlatıyor. Özön’ün tek tek gözden geçirdiği eski gazetelerden uzun lu kısalı alıntılar çok ilginç. Örneğin res mi “Takvim-i Vakayi”de (1849) rüşve tin dünyada ve âhretteki kötü sonuçlan anlaühyor: Meclis-i Vala’da rüşvet ve hediye alınmasını önleyecek bir yemin hazırlanmış. Dostlar arasında alınıp ve rilecek hediye miktan belirlenmiş: Yağın ancak 5 kıyyesi; kavun karpu zun, tavuğun, kuzunun, kâseyle tatlı- lann, sürahiyle şerbetlerin 5-6 tanesine izin var!.. “Ceride-i Havadis”te (1861) İstanbul’daki gezinti yerleriyle ilgili bir hükümet tenbihnamesi kadınlarla er keklerin aynı yerde, aynı gün gezip eğ lenmelerini yasaklamakta.
Özön’ün incelemesinin eski harfli bö lümü yeni yazıya çevirilirken yanlışlı klar olmuş:
Bir dipnotta süreli yayınlarla ilgili araştırmalar gösterilmek istenmiş, ama adlarının oraya eklenmesi unutulmuş! Ay adı “Cemaziyelewel?’nin doğrusu
“cümadelûlâ”, bir kitabın adı olan “Kü- re-i Mastaha”nın doğrusu “Küre-i Mu- sattaha” (Düzlemküre) olacak. “Vav”
harfini doğru okutmak için üstüne ya da altına eklenen “7, 8 rakamlarının eski yazıdaki işaretler olduğu hatırlatı lmalı ve şekli gösterilmeliydi!
Özön’ün anlattıklarında gazeteciliği mizin ilk 30 yılı var.
Ya sonrası? İşte, Hakan Tuncel’in “Bi- rikim”deki “Bab-ı Ali’den İkitelli'ye” yazısı günümüzdeki gelişmelerle ilgili:
“Bab-ı Ali’yi İkitelliye dönüştüren basındışı sermaye, beraberinde agresif patronları, profesyonel yöneticileri, ikti dar duygusunu pekiştiriri gösterişli bina ları ve yüksek teknolojiyi de getirmiştir...
Köşe dönmeye, bir koyup yirmi almaya özendirilen
insanların “Ali Emiri E fendileri anlaması, onlann
değerini kavraması güçtür. Bu eski zaman adamı bütün
yaşamında kendi parasıyla biriktirdiği kitaplarla
Fatih’teki Millet Kitaplığı’nı kurdu.
MÜTEFEF^İKA
Dört Aylılc K itab iyat Dergisi
Endüstriyel ve ticari ilişkilerin çoğun luğu şirketlerle devlet arasında. Gazete ya da TV kanalı sahibi olmak bu ilişkiler de büyük avantaj sağlıyor.”
Gazetelerin işadamları, holdingler, bankalar, TV kanallarıyla ilişkilerini sergileyen yazıda okurun niteliği, gaze tesinden beklentileri, gazetelerin içeriği üzerinde durulamamış. Bu yüzden ser gilediği tablo örneğin Cumhuriyet’in Türk basını içindeki konumunu açıkla
gücü). S. 212’deki “temlik” (mülk ola rak verme) de “temellük” (mülk edin me) olacak!)
Dil kirlenmesi
Dil Demeği’nin düzenlediği “Dil dev rimi yolunda adımlar” yarışmasının ko
şullan açıklanırken 12 Eylül’den sonra ki bir gelişmeye parmak basılmakta:
“12 Eylül yönetimince, yasalar çiğnene
“De” bağlacının ayrı yazılacağına
öğretmenlerin %30’u dikkat etmiyor, % 18’i
bazan bitişik, bazan ayrı yazıyor. % 23'ünün
yazılarında yanlış kuruluşlu cümleler var.
Bu öğretmenlerin, katıldıkları programla
eksiklerini giderecekleri düşünülebilir.
Ya ötekiler?
makta yetersiz kalmış.
“Müteferrika”ya aktarılan yazılar
dan biri de basın özgürlüğüyle ilgili.
Mehmet Asaf 1908'de, “Matbuat nizam namesi yapanlara yuf borusu!” başlıklı
yazısında şöyle demiş: “Basının ağzını
kapamak milletin ağzını kapamak de mektir. Ağzı kapanmış milletin ise kol larını bağlamak pek kolay olup bundan yararlanacaklar ise basının ağzını kapa maya cüret eden küçük bir azınlıktır.”
(Bu yazıda da yanlış_okumalar var:
“Zor bazu” değil “zur-i bazu” (kol
rek kapatılan Türk Dil Kurumu yerine oluşturulmuş yeni kurum, oluşturulduğu günden bu yana dil devrimi karşıtlarının yuvası olmuştur.”
Bu dönemde dilimiz yeni-eski, ilcri- geri, Osmanlıca-Türkçe tartışmalarını aşan yeni sorunlarla karşı karşıya kaldı: Medya, büyük ölçekli bir dil kirlenmesi ni hızla yaygınlaştırıyor!.. Muzaffer Uy- guner. “Türk Dili Dergisi”nde son gün lerde yabancı eklerle türetilen bazı tuhaf sözcüklere dikkat çekiyor: “İşkolik,
çavkolik, bankamatik, dokunmatik!..”
Yazıda “The Marmara, The
Ankara” gibi “the’Tı adlar, rek
lamlardaki “Number one, me
ga, leasing” gibi sözcükler, “Fa vori, Aqua Resor, Kiriş World, Sea Garden, Mega Saray” gibi
otel adları sıralanıyor.
Demokrasiye aykırı
Uyguner’in anlattığına göre bir ara Belediye Gelirleri Ya- sası’nda yabancı sözcüklerin bulunduğu levhalar için daha fazla “levha resmi” alınmasını öngören bir madde varmış; de mokratik bulunmadığı için kal dırılmış! Markaların Türkçe ol ması yolunda 1959’da çıkarılan yönetmelik de “yarı aydın bir
kişi” tarafından gcne“demokra-
siye aykırı” sayılarak
kaldırılmış. Bu örnekler de mokrasiye ne kadar da bağlı ol duğumuzu, onu nasıl titizlikle koruduğumuzu doğrusu pek güzel gösteriyor!
Batı kaynaklı sözcükler T D K ’nin dergisi “Türk Dili”- nde Doç.Dr. Halil Ersoylu’nun ayrıntılarıyla ele aldığı bir ko nu. Yazısında vitrinleri, tabela ları kaplayan, günlük yaşama sızan örnekler vermiş: “Fast fo
od, Pascha Disco, Taxim’s...”
Dilimiz yeni-eski,
ileri-geri,
Osmanlıca-Türkçe
tartışmalarını aşan
yeni sorunlarla karşı
karşıya kaldı:
Medya, büyük
ölçekli bir dil
kirlenmesini hızla
yaygınlaştırıyor!
Artık dergilere gazetelerin eklerine “Pop Corn, Walkman, Ekono
mik Trend, Oto Show Fame, Telerama”
gibi adlar verildiğine değinen araştı- rtnacı “din, tarikat konularında yayın
yapan” dergilerin ise şu türden şaşırtıcı
adlar taşıdığını gösteriyor:
“Değişim, Yörünge, İzlenim, Bilgi...”
Bozuk Türkçelcri yüzünden ağır eleşti riler alan TV ve radyo kanallarının yay dığı yabancı sözcükler arasında şunlar var: “Talk Show, Reality Show, Plastip
Show, Gol Show.” İşyerleri de aynı
özentinin oyuncağı: “ Plaza, Capitol,
Center, Country, Galleria...” Doç. Dr. Ersoylu’nun önerisi Lyguner’in sözünü
ettiği uygulamalardan farklı değil: “Kişi
nin nüfusa kaydı yapılırken konulacak adın Türkçeye uygunluğu üzerinde göste rilen titizlik(...) işyeri açma izni ile ilgili başvurularda, kayıtlarda, ruhsat ve ben zeri belge vermelerde de söz konusu edil meli...”
Hem dersini bilmiyor...”
Yine o dergide Doç. Dr. Mukim
Sağır’m yazım yanlışlarını ele alırken
üzerinde durduğu nokta Türkçe öğret menlerinin bu konudaki beceri ve alı şkanlıkları! Bir lisans tamamlama prog ramına katılan 60 öğretmene konuyla ilgili sorular yöneltilmiş, bir sayfalık bir yazı yazdırılmış.
Araştırmaya göre “de” bağlacının ayrı yazılacağına öğretmenlerin %30’u dikkat etmiyor, % 18’i bazan bitişik, ba zan ayrı yazıyor, %23’ünün yazılarında yanlış kuruluşlu cümleler var. Bu öğret menlerin, katıldıkları programda eksiklerini giderecekleri düşünülebilir. Ya ötekiler, üstün körü öğrenimle yıllardır işi sürdürenler, kapılarını oku- ma-yazmaya, kitaba, dergiye, çağdaş düşünceye kapamış “edebivat memurla
rı?”..
Dilini eşekarısı soksun!
Öğretimin başa çıkamadığı dil yanlı şlarını medya özendiriyor ve yaygı nlaştırıyor. Gülcan Seçkin’in “Birikim”- deki “Medya; abe yes, abe no’ ve dilimiz” başlıklı yazısı bununla ilgili. Seçkin, medyanın Türkçeyi kullanılıp atılan bir meta haline getirdiğini belirtiyor. “İnsan
lar, özellikle de gençler ve çocukların ko nuşurken kullandığı sözcük sayısı gide rek azalıyor. Basmakalıp, sığ ve sıradan bir dil kullanımı yaygınlaşıyor (...) Genç ler temiz, özenli, estetik cümleler kuramı yor (...) L.aubalilik, bir külhanbey ağzı, laçkalık...” diyen Seçkin’in verdiği ör
nekler (“Koçum, şekercim, kendine iyi
bak, umarım..”) dilimize, edebiyatımıza
sevgisi, saygısı olanların tüylerini diken diken eden şeyler... Yazıda Türkçe pop, rap parçalarının dilindeki perişanlık gösterilirken buna yol açan toplumsal nedenler de gözden uzak tutulmamış:
“Pop müzik yazarları kırdan kentlere ge len ve kent kültürünü sindiremeyen ma- ganda, zonta, kıro diye etkilenen -büyük- bir insan kesiminin kültürünü, altkültür- lerin yaşayış, konuşma ve davranışlarını alaya alır, eleştirirken (...) bozuk, şiveli, aksanlı bir dil kullanımına yöneldiler.”
Böylece, eşekanlarının işi de alabildi ğine zorlaştı!..
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi