-7 7 5 ^ 2 ^ u
UJ 05 • 05 W > < CO CM O CO > < wM ® |T |Y ] i l i i g àV-r
PARASIZ PAZAR EKİ
ORADA TARİH
X
V VAR UZAKTA...
Binlerce yıla tanıklık
eden, bize nereden
geldiğimizi gösteren
onlarca kalıntı var
Güneydoğu da...
"KONDOM NE,
1 7 BİLMEZDİM..."
Kendisine balık oltasıyla
kürtaj yapmaya kalkan
kadınlardan biriydi o da.
Yazar Benoite Groult
ile feminizm üzerine...
20. yüzyıl resim sanatının bir
tanığı: Avni Arbaş... 27 Nisan
1919 onun doğum günüydü. Sanatta
ise altmışıncı yılı. Nâzım Hikmet,
Abidin Dino, Léopold Lévy ve
Picasso’yu yakından tanıdı. Kimi
dostu, kimi de hocası oldu.
MURAT URAL
“Hayat aslında kolay bir iş değil. İnsan bir sürü olaylar yaşıyor. Bazıları öyle olaylar ki insana daha önceden öyle bir şey yaşayacağı söylense herhalde ‘ben dayanamam ’ der. İnsan bunlara dayanabiliyor ve bunlardan bir şeyler an- layabiliyorsa hayatı da yaşamış oluyor. Bir de bir şeylere inanıyorsa...
Ben bu yaşımda gayet mutlu bir adamım. Ama bakarsa nız hiç de o kadar rahat bir hayat yaşamadım. Ama bunla rı yaşamasaydım hayatın içinde olmayacaktım. İnançları mı kaybetmedim. Biliyorum kaybettiğim an hayatın da bir anlamı kalmayacak. Yaşayan bir ölü gibi... Böyle bir duru ma hiç düşmek istemem.
Hiçbir şey bitmiş değil. Bir Japon ressam seksen yaşında harika şeyler yapmıştı. ‘Bir seksen daha yaşasam ne güzel şeyler yaparım ’ demiş. Bu ressam bir seksen yıl yaşasa emi nim yine aynı şeyleri söylerdi.”
etmiş dokuz yaşına geçen hafta basan ressam Av ni Arbaş hayatla ilişkisini böyle döktü sözcükle re. 27 Nisan 1919 onun doğum günüydü. Sanat ta ise altmışıncı yılı...
İstanbul’da Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde retrospek- tif sergisi düzenlenen Avni Arbaş’ın yaşamı 20. yüzyıl re sim sanatının Türkiye’deki ve Avrupa’daki serüvenine de bir tanıklık.
1. Sayfanın devamı
çocukluk günlerine, babasının çalışma oda sında gördüğü suluboyalara, daha sonra ba basıyla başladığı ilk resim alıştırmalarına kadar uzanıyor. Sonra da Galatasaray’daki dersler, okuldan çıkınca koşarak gidilen Akademi'nin “Akşam Atölyesi’’ndeki çalış malara, nihayet 1937 yılında Akademi’ye kaydolup Léopold- Lévy’nin öğrencisi olu şuna... “ Kendimi bildiğimden beri resimle içiçeyim. Hayatımın hiçbirdöneminde ‘ne
Resim yaşantısı boyunca
m oda akım ların, güncel
tartışm aların dışında
kaldı Avni Arbaş.
Doğaya ve hayata dair
izlenim lerini kendine
özgü bir resim diliyle
tuvale aktardı. Resimleri
hem İstanbul’da hem
Paris’te kabul gördü.
Kendi dilini konuştu,
kendi resm ini yaptı.
olmalıyım’, ‘neyapmalıyım’ gibibirdüşün- cem, bir endişem olmadı”.
Kuvayı Milliye Kalpağı
Avni Arbaş dünyaya geldiği sırada Birinci Dünya Savaşı’ndan galip çıkan İtilaf Devlet leri Anadolu’yu işgal ediyordu. İstanbul baş kalarının kontrolü altındaydı. İşgal ve Kurtu luş Savaşı koşul lan içinde geçen çocukluğu yaşamında derin izler bırakacaktı. Babası Mehmet Nuri Bey, Çanakkale’de Atatürk’le birlikte savaşmış, Kurtuluş Savaşı başlayın ca Kuvayı Milliye’ye katılmıştı. Suluboyalı
odayı unutacak kadar uzaklardaydı. Avni Ar baş annesi Rana Hanım’la işgal altındaki İs tanbul’da kalmıştı. Rana Hanım bu ayrılığa bir yıl dayanabildi. Güç savaş koşullarına, Anadolu’nun yoksulluğuna aldırmadan, iki yaşındaki oğlunu alarak işgal altındaki İstan bul’dan kaçtı, kocasının yanına gitti. Meh met Nuri Bey o sırada İtalyan işgali altındaki Muğla’da görevliydi. Kurtuluş Savaşı zafer le sonuçlanınca Mehmet Nuri Bey Aydın’a tayin edildi. Küçük Avni Arbaş, burada Kur tuluş Savaşı ’ndan sonra Cumhuriyet ’ in ku ruluşunu da yaşayacaktı. Başında bir
Kuva-yı Milliye kalpağı ile geziyordu. Yıllar sonra çocukluğunun Kuvayı Milliyecileri, babası, Atatürk, Kuvayı Milliye kalpaklarıyla ve at larıyla Avni Arbaş ’ ın tuvalinde yerlerini ala caklardı.
İlk hocası babasıydı...
Avni Arbaş’m ilk resim hocası, savaş ko şul lanna rağmen resim yapmaktan hiçbir za man vazgeçmeyen babasıydı. Ancak babası nı dokuz yaşındayken kaybetti. Rana Hanım yeniden evlenmedi. Tek varlığı artık oğluy du. Onu Galatasaray Lisesi’ne kaydettirdi. Galatasaray’da koşulları çok iyiydi. Bir re sim atölyesi vardı. Emekli binbaşı ressam Mehmet Ali Bey’di hocaları. Avni Arbaş; Cihat Burak ve Selim Turan’la beraber bu atölyede çalıştı.
Çok genç yaşlarından itibaren hayatla de ğişik ilişkilerkurmak durumunda kalmıştı. Beyoğlu’ndaki sanat ve resim çevrelerine girmiş, Nikola Kalmukov’la (Naci Kalmu- koğlu) çalışmıştı. Galatasaray’da okurken Sanayi-i Nefise Birliği tarafından düzenle nen ve dönemin en önemli sergisi olarak ka bul edilen Galatasaray Sergisi’ne katılmak başarısını gösterdi. Akademideki akşam kurslarına devam etmeye başladı.
Lévy’nin öğrencisi
Fransa'dan Leopold-Lévy, Akademi Re sim Bölümü Şefliği’ne getirildiğinde 1936 yılının sonlarıydı. Ardından Almanya’dan Rudolf Belling Heykel Bölümü Şefliği’ne, Bruno Taut ise Mimari bölümüne atandı. Av ni Arbaş Lévy’nin geleceğini öğrenince, an nesinin şiddetli karşı çıkışlarına rağmen Ga latasaray’dan ayrılarak Akademi’ye kaydol du. Yıllar sonra “Ben ne öğrendiysem Lévy’den öğrendim” diyecekti.
F oto ğra f: K E R E M S A L T U K
3 MAYIS 1998. SAYI 632
3
1939 yılında 1. Devlet Resim ve HeykelSergisi düzenlendi. Öğrenci Avni Arbaş’ın resimleri de vardı bu sergide. D Grubu’nun resim ve sanat dünyasında etkili olduğu yıl lardı. Çallı kuşağına ve empresyonizme kar şı modern resmi savunuyordu D Grubu. Bu grup içinde yer alan sanatçılardan Nurullah Berk, Cemal Tollu. Bedri Rahmi Eyüboğlu Leopold-Lévy tarafından Akademi’ye asis tan olarak alındı Avni Arbaş. Ama Arbaş D Grubu’na katılmayacaktı. Tersine, grubun Batı etkisindeki biçimciliğini eleştiren ve resme toplumsal bir içerik kazandırmayı amaçlayan Yeniler Grubu’nun kurucuları arasında yer aldı. Bu grubun açtığı Liman Resimleri sergi sine katıldı. Ancak daha son ra Abidin Dino gruptan çıkarılınca Yeni- ler’den ayrıldı. 1942'de Cumhuriyet Halk Partisi tarafından düzenlenen Yurt Gezisi’ne davetedildi. Siirt’egitti. llkkez Anadolu’yu gördü. Çok etkilendi. Siirt’te iki ay kaldı ve onresimyaptı. Bu gezinin izlenimleri 1951 yılında Maya’da açacağı sergide görülecek ti.
1943 yı lında Akademi ’de öğrenciyken ev lendi . O yaz ailesiyle birlikte Lüleburgaz’ a gitti. Burada yaptığı resimlerle Beşinci Re sim ve Heykel Sergisi’ne katıldı.
Paris’te 30 yıl
1946 yı lına gelindiğinde, dünya savaşı bit mişti. Avni Arbaş’ın Akademi’deki doku zuncu yılıydı bu. Akademi’den ayrılmaya, mezun olmaya da niyeti yoktu. Çünkü resim yapmak istiyordu. Diploma almayı önemse miyordu. Kendisini resimden uzaklaştıraca ğı düşüncesiyle öğretmenlik yapmak istemi yordu.- Fransız hükümetinin bursu için Aka demi tarafından aday gösterilince bir yıllığı na Fransa’ya gitti. Ve bir yıl için gittiği Pa ris’te tam otuz sene kaldı.
O dönemlerde Paris’e gitmek hemen her sanatçının düşüydü. Lhote, Léger, Dufy gi bi sanatçıların atölyelerinde çalışan genç res samlar yurda döndükten sonra mo dern resim anlayışlarının örneklerini veriyorlardı. Bu koşullarda kendi olanaklarıyla Paris’e gitme olanağı olmayan bir sanatçı için burs kazan mak, dönemin ünlü atölyelerinden birinde çalışmak olanağına kavuş mak bir “devlet kuşu” gibiydi. An cak Avni Arbaş’ın Paris’e gidiş ama cı bir atölyede çalışmak değildi. Ona göre en büyük okul müzeleriyle, ga lerileriyle, sanat ortamıyla Paris’ti.
Zerrin’i kaybediyor
Savaş sonrası Paris yine canlanmış ve yine dünyanın sanat başkenti kim liğine bürünmüştü. Dünyanın herya- nından sanatçıları kendine çekiyor du. Avni Arbaş Paris’te dönemin ön de gelen sanatçılarıyla tanıştı. Yaşam koşulları ağır, bursu ise yetersizdi. Pansiyon ücretini ve ucu ucuna ye mek parasını karşılıyordu geliri. Ka rısı da Paris’e gelmişti. Ancak bek lenmedik biracı çaldı kapısını: Eşi Zerrin doğum sırasında öldü. Avni Arbaş yeni doğmuş bir kız çocuğuy la başbaşa kalmıştı. Kızıyla topu to pu dört ay birlikte olabildi. Dört aylık bebeğini eşi Zerrin’in ailesine, Istan- bul’agönderdi. Eşinin adını verdiği kızını bir daha yirmi yıl sonra görebi lecekti.
Birinci senenin sonunda Avni Ar- baş’ın bursu kesildi. Buna karşın dönmeyi düşünmedi. Birsüre annesi yardım etti. Daha sonra da bir moza ik atölyesinde çalışmaya başladı. Ha tim kazanmaya başlamıştı. Buara- tölyesinde resim çalışmalarım Vüyor, T ürkiye’deki
arkadaşla-nyla da ilişkisini kesmiyor, haberleşiyordu. Avni Arbaş, bir süre sonra, Henriette La- pouge’latanıştı. Henriette sanatla, özellikle de resimle çok ilgiliydi. Önce beraberyaşa- dılar sonra evlendiler. (1958)
İlk İstanbul sergisi
Avni Arbaş 1951 yılında, otuz iki yaşın dayken ilk sergisini İstanbul’da Maya Gale- risi’ndeaçtı. Resimlerini Paris’ten Henriette
fß i«
1923 Muğla... Kuvayi Milliye günleri...
getirmişti. Sergi İstanbul sanat çevrelerinde ilgiyle karşılandı.
Avni Arbaş Paris’te resimlerini galerilere götürüyor, gösteriyor ve satılması için bıra kıyordu. Arada satılanlarda oluyordu. Altı yıllık bir direnmenin sonunda Salon de Mai sanatçıları arasına girmeyi başardı. Artık “Yeni Paris Okulu” sanatçıları arasındaydı. Bu okuldaki sanatçıların sloganı “ Lirizme evet, sürrealizme hayır’tiı. Hareketin destek leyicilerinden Charles Estienne, “ Paris Oku
lu nedir? sorusuna şu cevabı veriyordu: “ Bir birine düşman iki kardeş, sürrealizmin en derin yanı ile soyutun en özgür ifadeleri bu okulda birleşiyor. Sanat artık doğayı taklit et miyor, onun anlamı haline geliyor.”
Octobre Sergisi’nde
Avni Arbaş, 24 Ekim 1952’de Paris’te ün lü “Octobre” sergisine katıldı. Serginin Yü rütme Komitesi’nin başkanlığını bir başka Türk sanatçı, Nejat Devrim yapıyordu. Ser gi, Nejat Devrim’in “ Yeter yeter artık beyler, kendimizinkinden başka bir soluğumuz yok ve olamaz ki beyler... Dört nala kalkmış sü- varilerrenk ülkesinin sınırlarına dayanmış tır. Dört nala gidildiğinde insan ruhu her tür lü tehlikenin üstesinden gelir.” manifesto suyla açıldı. Sergi dünya sanatçılarının top lantısı gibiydi. Değişik milliyetlerden sek sen sekiz sanatçının katıldığı ve ikişer eser verdikleri sergiyeTürkiye’den Avni Arbaş’la birlikte Füreya Koral da katılmıştı.
Avni Arbaş, 15 Mayıs 1953’te Galeri de Roue’da, Paris’teki ilk kişisel sergisini açtı. Sergide, Mahmut Makal’m 1950 yılında ya yımlanan ve Türkiye’de tartışmalara neden olan “ Bizim Köy” adlı romanından esinle nen resimler ağırl ıktaydı. Anadolu ortamın da sunulan sergi Paris’te ilgi uyandırdı.
Eleştirmen Jacques Lassaigne serginin da vetiyesinde sergi ve sanatçı için şunları yaz mıştı : “ B ir kaç senedi r Pari s ’te yaşayan, ay nı zamanda 1 stanbul ’da beraber ol duğu genç sanatçılarlabirlikteeserlerini sergileyen 34 yaşındaki Türk sanatçı Avni Arbaş, bu sergi siyle farklı ortamlarda geliştirilen araştırma larının devamlılığını ve farklı örneklerle de sanatının bütünlüğünü gösteriyor. Egzotiz min ve mahalli renklerin cazibesine kapıl madan, sabırlı bir yaklaşımla ana temalar üzerinde çalışıyor. Böylelikle insanın karşı laştığı sorunlara karşı duyarlı yaklaşımını sürekli araştırmayla sanatını gösteriyor.”
Picasso’yla tanışma
Bu sergi Avni Arbaş için bir dö nüm noktası oldu. Bu arada çok be ğendiği Picasso ile de tanıştı. Yazın Vallauris’te birlikte oldular. Artık tü müyle resimle ilgilenebiliyordu. 1954’te Paris’te Galeri Charpenti- er’de açılan ve yankılar uyandıran “ Ecole de Paris (Paris Okulu)” ser gisine katıldı. Aynı yıl St. Paul de Vence’daki Galeri Octobon’da ikinci sergisini açtı. 1955’te, Abidin Di- no’yla aynı galeride ortak bir sergi hazırladılar. Fransa’daki sanat çevre leri artık onu Parisli bir sanatçı ola rak kabul etmişti. Nitekim, 1955’te Düsseldorf’ta düzenlenen Fransız- Alman Ortak Sergisi ’ne Fransa’dan “ ParisOkulu” sanatçılanylabirlik- te, 1957’deTorino’daaçılan “Çağdaş Fransız Resmi” sergisine ise kişisel olarak katıldı. Bu sergilerde resimle ri desatıldı. 1956’da Paris’in seçkin galerilerinden Dina Vierny’de, 1958’de ise Antibes’te Grimaldi Mü- zesi’ndekişisel sergileri düzenlendi.
Ekim 196 l ’de Paris’teki Galeri Ni cole, Newyork’ta açtığı galeride Av ni Arbaş’ın bir resim sergisini dü zenledi. Sergiyi izleyen ve resimleri beğenen Türkiye’nin Birleşmiş Mil letler Temsilcisi Turgut Menemenci- oğlu, yeni temsilcilik binası için Av ni Arbaş’tan tablo aldı. Ve resim tem silcilik binasına asıldı.
Nâzım Hikmet’le Paris’te
Avni Arbaş, 1958 yılında ilk kez Paris’e gelen Nâzım Hikmet’le ta nıştı. Nâzım Hikmet, Avni Arbaş’m resimlerini gördü. Özellikle at fi «
-DERGİDEN
Merhaba,
Bu haftaki dergimizin kapak konusu
ressam Avni Arbaş. İstanbul Milli
Reasürans Galerisi ’ndeki retrospektif
sergisi ile Mayıs ayı boyunca onu
daha yakından tanıyacağız. Kendi
resimleri peşinde geçirdiği ömrün
satır başlarına gireceğiz. Tam 20
yılını vatansız yaşamaya zorlanan
Avni Arbaş'in 79 yıllık yaşamından
kesitler veriyor Murat Ural...
Arbaş in yaşıtı bir konuğumuz daha
var bu haftaki dergimizde. Fransız
yazar Benoite Groult... Feminist
yazar, kadınlığa ilişkin sosyal
hafızayı tazeliyor anlattıklarıyla.
Çok yakın geçmişten inanılması zor
örnekler sıralıyor. Hem de kendi
yaşamından. Bunlardan en çarpıcısı
balık oltasıyla kendi kendisine
yaptığı kürtaj. Kürtajın ve doğum
kontrolünün serbest bırakılmasının
tarihi öylesine yeni ki. Hâlâ kürtaj
hakkı elde edebilmek için kavga
veren, ama bu arada kendi kendisine
kürtaj yapmaya çalışan kadınlar var
dünyanın pek çok köşesinde...
Benoite Groult 'un anlattıkları
arasında ne tuhaf dedirtecek bir
saptama daha var. 1950 ’li yıllar
Fransa sında kocasından izin
almadan banka hesabı açtıramayışı.
Bize garip gelen bu uygulamadan
payına düşeni alan Avrupalı kadınlar
bugün 60-70yaşlarını sürüyorlar.
Günümüzde kadın hakları açısından
Türkiye den daha ileri gibi görünen
pek çok Batılı ülke 1930 ’lu 1940 'lı
yıllarda acınacak bir durumdaymış.
Bu haftaki Cumhuriyet Dergi 'nin
arka kapağını görünce
şaşıracaksınız. Çünkü bir öykü var
arka sayfamızda. Hem de Memet
Fuat ’ın bir öyküsü. ‘İşkenceci
Utansın ’ başlığını taşıyan sayımızın
ardından telefon edip bu konuda
yazılmış bir öyküsü olduğunu söyledi
ve bugün okuduğunuz “Yaralı Bir
Serçe ” adlı öyküyü gönderdi.
Memet Fuat ’a teşekkür ediyoruz.
Katalogundaki resimleri
kullanmamıza izin veren
Orhan Taylan ’a da...
Önümüzdeki hafta yeni bir dergide
buluşmak umuduyla...
İpek Çalışlar
CUMHURİYET DERGİ
İMTİYAZ SAHİBİ: BERİN NADİ ■ BASAN VE YA YAN: YENİ GÜN HABER AJANSI BASIN VE YA YINCILIK A.Ş.1G EN EL YAYIN YÖNETMENİ: OR HAN ERİNÇ ■ GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ:
HİKMET ÇETİNKAYA ■ YAZIİŞLERİ MÜDÜRÜ:
İBRAHİM YILDIZİSORUMLU MÜDÜR: FİKRET
İLKİZ ■ YAYIN YÖNETMENİ: İPEK ÇALIŞLAR ■
GÖRSEL YÖNETMEN: AYNUR Ç O L A K ! REK LAM: MEDYAC
gürlü resimlerinden etkilendi. Mosko va’ya dönerken “Avni ’nin Atlan” şiirini yaz dı ve sanatçıya armağan etti. Nâzım Hikmet 1961 ve 1963 yıllarında Paris’e geldiğinde yine görüştüler. Avni Arbaş, Nâzım’la son görüşmesini şöyle anlatıyor: “ 1963’te Pa ris’e geldiğinde çok hastaydı. Abidin, Nazım ve ben yürüyorduk. O gün doktora gitmişti. Soracağım doktor ne dedi diye. Soramıyo rum. Biraradurdu, sonra devam etti: ‘Dok tordan geliyorum. Doktor: Senin kalbin pa ramparça, seni yaşatan insan sevgisi dedi’. Durumu anlamıştık. Merdiven çıkması ke sinlikle yasaktı. Buna rağmen hepimizi tek tek ziyaret etti. Bir gece bana da geldi. Mer divenleri çıktı. Oturduk konuştuk. Bir ara benden ‘Avni’nin Atlan’ şiirini istedi. Getir dim. Bir mısrada ‘hem bu sefer ayyıldızlı bayrağı daorakçekiçli’ diye yazmıştı. Ben den ‘orak-çekiç’i silmemi istedi. Ben de kendisinin düzeltmesini istedim. Orak-çe- kiç’in üzerini çizdi ve el yazısıyla ‘ışık için de ’ diye yazdı. Daha sonra Moskova’ya dön dü ve kısa ve süre sonra ölüm haberini aldık.”
Vatandaşlıktan çıkarılma
11 Şubat 1964’tc Bakanlar Kurulu “Türk Vatandaşlığı Kanunu”nu kabul etmişti. Bu
kanuna göre yurtdışına öğrenim için çıkan vatandaşlardan öğrenimlerini tamamlayan ların üç ay içinde askerlik için başvurmaları gerekiyordu, aksi halde vatandaşlık hakları nı kaybedeceklerdi. Avni Arbaş bu sırada kırk beş yaşındaydı. Fransız Akademisi
üye-Kendisine tanınan
süre içinde askerlik
başvurusu yapm ayınca
vatandaşlıktan atıldı
Avni Arbaş. Onu
vatansız bırakan yasanın
tarihi 11 Şubat 1964’tü.
Vatandaşlığa yeniden
kabul edilm esi ise tam
20 yıl alacaktı.
si tiyatro yazarı Montherlant’ın kitabı için li- tolar hazırlıyordu. Sözleşme yapmıştı. Bu kitapta bir Türk ressamının resimlerinin yer alması hem Avni Arbaş için hem de Türkiye için çok önemliydi. Bu mazeretleri dikkate alınmadı ve vatandaşlıktan çıkarıldı. Bun dan sonrada vatansız yaşadı. Fransız vatan daşlığına geçebilirdi ama başvurmadı. Çün- kübir gün mutlaka memleketine döneceğini düşünüyordu. 1976’da izinle Türkiye’ye dö nebildi. Ancak yirmi yıl sonra vatandaşlığa tekrar kabul edilecekti. Avni Arbaş’ın vatan daşlıktan çıkarı İma işlemleri yürütül ürken, resimleri Avrupa’da Dışişleri Bakanlığı tara fından düzenlenen “ Çağdaş Türk Resmi Sergisi” ile Avrupa’nın başkentlerinde dola şıyordu.
Temmuz 1966’da Antibes’te Renée La porte Galerisi’nde üç Fransız ressamla, Bo- lin, Cottavoz, Debré ile birlikte ortak sergi düzenledi. 1968 ocak ayı içinde Paris’te Mu rai 1 le Galerisi ’ nde düzen lenen “ Pari s ’te Ya şayan Türk Ressamları” sergisine Fikret Mualla,Tiraje Dikmen, Atilla Bayraktaroğ- lu, Müzehher Bilen, Remzi Rasa, Adnan Va- rınca’ylabirlikte katıldı. Ant Yayınları tara fından yayımlanan Yaşar Kemal’in İnce Me- med romanının birinci ve ikinci ciltlerinin
kapak desenlerini yaptı. 1970 yılında, ABD’deOhia-Cincinnati’de “The collection o f Avni Arbaş” , 1972 ’de ise New York ta ki şisel sergileri açıldı.
Türkiye’ye dönüş...
Avni Arbaş, Türkiye’ye yirmi beş yıl son ra ilk kez 1971 yılında annesinin ölümü üze rine geldi. 12 Mart dönemiydi. Bodrum’da kısa bir süre Mehmet Ulusoy’labirlikte göz altına alındı. Bunun üzerine Paris’e döndü. Türkiye’ye dönmek için girişimlerini sür dürdü. Ancak bir sonuç alamadı. Bu arada Paris’te resim çalışmalarını sürdürüyordu.
1976’da Galeri Esteve’de kişisel bir sergi dü zenledi. Bu onun yıllardır yaşadığı Paris’te ki son sergisi olacaktı. Çünkü artık Türki ye’ye dönmeye kararlıydı.
Avni Arbaş Türkiye’ye ikinci kez 1976’da geldi. Karısı Henriette Paris’te kalmıştı. İs tanbul’da Abdi İpekçi ile de görüştü. Onun desteğini aldı. Ancak vatandaşlığa kabul edilmedi. Kendi yurdunda, ikamet izni ilebir vatansız olarak yaşamaya başladı.
1951 yılında Maya Galerisi’nde açtığı ilk kişisel sergisinden sonra ikinci sergisi için yirmi yedi yıl beklemek durumunda kalmış tı. 1977’de Ankara'da Vakko Sanat Galeri si’nde bir sergi açtı. Sergi çok ilgi gördü.
Avni Arbaş’ın resimleri Ankara’dan sonra 1978’de İstanbul’da Bedri Rahmi Galeri si’nde, 1979 ve 198 l ’de Ankara’da Artisan Sanat Galerisi ’nde sergi lendi. Aynı yı 1 Ata türk 100. Doğum Yıldönümü nedeniyle dü zenlenen “ Kurtuluş Savaşı ve Devrimleri” yarışmasında birincilik ödülü kazandı.
1981 ’de ikinci kez ABD’ne gitti. Bu ülkede kaldığı üç ay boyuncaNew York’ta ve Cinci- natti’de sergi açtı. Türkiye’ye döndükten sonra sergiler birbirini izledi. 1992”de Ada Yayınları tarafından Ferit Edgü’nün “Av- n i’nin Resimleri” sunuş yazısıyla bir “Avni
Arbaş” katalogu yayımlandı.
Kendi resimleri peşinde...
Avni Arbaş bütün resim yaşantısı boyunca moda akımların, güncel tartışmaların dışın da kalmış, doğayla ve hayatla yakından kur duğu ilişkiler içinde edindiği izlenimleri kendine özgü bir resim diliyle tuvale aktar mış, resimleri hem İstanbul’da hem Paris’te kabul görmüş bir sanatçı. Resim anlayışını iki tanımla açıklıyor: “ Kendi resmini yap m ak” ve “kendi diliyle konuşmak” . Tam olarak, kendi resmini yapmak için kendi di linle konuşmakgerekiyor. Okunduğunda ba sit bir gerçekmiş gibi gelse de, sanatçılar kendi resimlerinin peşinde bir ömür geçiri yorlar. Kendi resmini yapmak sonsuz dene meleri, sabırlı ve düzenli çalışmaları gerek tiriyor. Avni Arbaş’ın resimleri arınmıştır, iz leyen pür bir resimle karşı karşıya olduğunu hemen hisseder. Kuşkusuz arınmak kolay değildir. Eskiden dervişler dergâhlarına kırk yıl düzgün odun taşırlarmış. Avni Arbaş da altmış yıldır, her tuvalin başına geçtiğinde resmin sorunlanylaboğuşuyor.
Avni Arbaş'ın resimlerinde ayrıntılar kay bolmuştur, figür çarpıcı bir biçimde öne çı kar. Perspektifbaşka bir şekil almıştır. Resim sanki iki boyuta indirgenmiştir. Sanatçı san ki doğrudan öze yönelmiştir. Nasıl görüyor sa bunu kendi resim diline çevirerek aktarır. Onun resimlerinde doğa, insan ressamın ger çekliği haline dönüşür ve izleyenin doğaya yeni birbakışlayönelmesini sağlar.
Avni Arbaş, halen yazları İstanbul ’da As- malımescit’te ve kışları Foça'da yaşıyor ve çalışıyor. Altmış yılı geçen sanat yaşamını bircümle ile özetliyor: “ Kendime hiç ihanet etmedim!”
Avni Arbaş’ın retrospektif sergisi ma' ayı boyunca Milli Reasürans Sanat Gî
si’ndeizlenibilir.-^
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi