17 Mayıs 1998
i
ERMENİ PATRİĞİ ADAYLARINDAN 4 2 YAŞINDAKİ BAŞPİSKOPOS MUTAFYAN:
CEMAATİMİZDEKİ GENÇLER ARASINDA YURTD1ŞINA GİDENLER AZALDI
Ermeni Kilisesi'nde
Ermeni cemaati şu anda heyecanlı günler yaşıyor. Çünkü 84'üncüı İstanbul Ermeni Patriği bugün-yann seçilecek. İstanbul Enneni Patrikliği, dünyadaki dört Erm eni Patrikliği’nden (diğerleri Ermenistan'daki Eçmiyadzin, Kudüs ve Beynıt) biri. 146Vde Fatih Sultan Mehmet'in isteğiyle kurulmuş. Padişah, Bursa'dan tanıdığı Piskopos H ovagim 'i İstanbul'a getirerek ilk Patrik olmasını sağlamış. Cumhuriyet dönem inde ise dört Ermeni Patriği var: Naroyan. 1. Karekin, I. Şmork ve II. Karekin. Şimdi ise patriklik makamı için iki aday bulunuyor. Birisi Başpiskopos Şahan . Sıvacıyan, diğeri Patrik Vekili Başpiskopos M esrob Mutafyan. Seçim öncesi Türkiye ve Hergiın gazetelerinde adaylardan Mutafyan'a yönelik saldırgan yazılar yayınlandı. Cumhuriyet'te de Özgen Açar içişleri bakanlığının patrik seçimi kum Harını değiştimıek istediği, dışişlerinin ise buna karşı çıktığı yolunda iddialann ortada dolaştığını yazdı.
Geçen hafta Kumkapı'daki İstanbul Enneni Patrikhanesi'hde adaylardan Başpiskopos Mesrob Mutafyan'ın konuğu olduk. Başpiskopos, Ermeni Kilisesi, gelenekleri v e bugün cemaatin Kilise ve dinle ilişkileri konusunda sorularımızı cevapladı.
Ayşen GÜR
________
__
* stanbul Ermeni Patriği için " d e f i mokratik yolla seçilen tek dini li-
I der" deniliyor. Bu gelenek nasıl f i ortaya çıkmış?
Ermeni Patrikliğinin iki "tek"i var. Birisi, Müslüman bir hükümdar ta rafından kurulmuş tek Hıristiyan merkezi. İkincisi bütün Ermeni pat rikleri gibi İstanbul'dakinin de halk tarafından seçilmesi. Önce Ruhani Genel Kurul toplanıp patrikliğe uy gun bir aday listesi hazırlıyor. Son ra Kilisenin vaftiz olmuş tüm üye leri, yani sokaktaki adam, bu aday ları seçecek sivil delegeleri seçiyor. Delegelerin kimi tuttuklarını halk biliyor. Ruhani Genel Kurul ayrıca on tane de ruhani delege seçiyor. Genel Delegeler Meclisi toplanıyor. 10 nıhani delege ve 85 sivil delege, yani toplam 95 delege birlikte patri ği seçiyorlar.
Patrik seçildikten sonraki işlemler na sıl? D evletin bunu onaylaması nasıl oluyor?
Batıda bir kilise seçiminde devletin hiçbir fonksiyonu yok. Ama Türki ye'de bir sultan patrikliği kurmuş. Baştan itibaren bir devlet tesisi, bir devletin himayesi söz konusu. İlk dönemlerde cemaatteki etkin grup ların hangisi ortaya daha fazla para koymuşsa, onun istediği kişiler pat rik olmuş. Am a Batı’da okuyan gençler İstanbul’a döndüklerinde patriğin artık a lto torbalarının ağır lığıyla değil, bir nizamnameye bağ
lanarak tespit edilmesmi önermiş ler. OsmanlI'daki Kanun-u Esasi- 'den önceki ilk nizamname 1863'de son şeklini almış ve Babıali bunu onaylamış. Bunun adı Nizam na m eyi Millet-i Ermeniyan, Ermem Milleti Nizamnamesi. Osmanlı'da her değişik dini grup bir millet ka bul ediİiyordu. Bir üst kültürün tek millet olması, ulus kavramı yoktu o zaman. Cumhuriyet döneminde ise Nizamname Enneni Kilisesi'nin örf ve adetinin bir parçası olmuştu ar tık. 1961’de Bakanlar Kurulu bir ka rarname çıkardı. 1%1'de ve 1990'da 82'inci ve 83'üncü İstanbul patrikle ri buna göre seçildi. Şimdi 84'üncü patriği seçeceğiz.
Kararnamenin getirdiği koşullar ne
dir? .
Patrik adaylannın 35 yaşım bitir miş, babadan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması ve bu vatandaşlı ğın gerektirdiklerini (örneğin asker lik) yapmış olması gerekiyor. Dev letin itimadına layık olacak, sabıka sı olmayacak, dini olur almış olacak ve patriklik görevini yapacak kapa sitede olacak. Bu şartlara haiz her hangi biri devletin seçim yapılması onayını aldıktan sonra seçilir. Dele geler Meclisi seçimi yaptıktan sonra o kişi yeni İstanbul Ermeni Patriği ilan ve addolunur, deniliyor karar namede. Seçim mazbatası vilayete verilir, o da Ankara'ya iletir. Bakan lar Kurulu bir kararname çıkararak yeni patriğe makamında, kilisede ve sokakta kisveyle gezebilmesi
için izin verir. Bu sadece Diyanet İş leri Başkam’na, Ermeni ve Rum Patriklerine ve Türkiye Musevi Ha- hambaşısı’na verilen bir ayrıcalıktır. Tü rk iye'd e cemaatin K ilise 'y le olan bağı nasıl?
Dünyadaki Ermeni kiliseleri içinde İstanbul'un özel bir konumu var. Mesela paskalya öncesi kırk günlük ■ oruç dönemi sadece İstanbul'da şu anda. Herkes 40 gün kiliseye gider. Bunu yalnız İstanbul'da görürsü nüz. Öteki yerlerde, uzun bir Sov yet dönemi geçiren Ermenistan'da artık yoktur bu. Norm al bir pazar günü cemaatin yüzde 10'u, beş bü yük bayramda da bence yüzde 80'e yalanı Kilise'ye gider. Hemen he men Kilise dışı evlilik yoktur. Ama medeni nikah olmadan dini nikah yapmayız kimseye. 60Tann sonun da, 70'lerde gençler uzaktı kilise den. Seksenlerden sonra bir canlılık görüldü.
Bu gelişm e sizce dünyada gözlenen bir eğilim in parçası mı, yoksa Ermeni
cemaatine özgü bir yönü var mı? *
Türkiye'ye özgü şeyler var. Eskiden her gencin kafasında A vru pa’ya Amerika'ya gitme düşüncesi vardı. Şimdi bu yavaş yavaş azaldı. Hatta Özal döneminden itibaren yurtdı- şından geri dönüş var. Bunu neye bağlarım bilmiyorum. Daha mı iyi yurdun durumu? Bence biz her günkü olayları yaşadığımız için ba zen karamsar düşünüyoruz. Am a bir yirmi sene öncesine baktığımız da bugün durumun daha iyi
oldu-mmommmm
wmm
■ ■ ■
H an
ananan
ÇEVRECİ EBE GÜLBAZ DHKD'NİN TOROSLARDAKİ EN ÖNEMLİ YARDIMCISI
G ütbaz Ebe, köydeki tek diplom alı.
Toroslar'ın zirvesindeki dağ
köyü Dumlugöze'de yaşayan
Ebe G ülbaz, bölgede
gerçekleştirilen Kardelen
Projesi'nde, Doğal Hayatı
Koruma Derneği'nin en
önemli temsilcisi. Gülbaz
Hemşire'nin derneğe
yardımları sayesinde
kardelen çiçeği hem
korunuyor, hem de
köylüye ek kazanç sağlıyor.
K A R D E LE N , umudun çiçeği diye anılır. Yüksek dağların zirvelerin kar da açan bu çiçek, nazlı olduğu kadar enderdir de... Kardelen bugünlerde Toroslar'm dağ köylerinin de umudu oldu. H em de bir ebenin yardımıyla.
Toroslar'm zirvesindeki bu hika ye, D oğal Hayatı Korum a D em eği- 'nin bir projesiyle başladı. A m a ç ba sit: K öylü lerin her gün biraz daha azalan bu çiçeği sahiplenmesi. Biz zat k ö ylü lere kardelen ektirerek... Bu kard elen ler d e ihraç edilecek. K ö y lü le r önceden d e bu çiçekleri top lay ıp ge lir sağlıyorlarm ış, ama hem çiçek miktarı azmış, hem iş çok zahm etliym iş. Ü stelik parayı aracı tüccarlar kazamyormuş. Çiçeğin bi linçsiz toplanm asıyla neslinin tü kenme tehlikesine girm esi de cabası. D o ğ a l H a ya tı K oru m a D erneği Garanti B ankasının katkısıyla bir
proje hazırlamış v e proje sorumlusu Sema A ta y düşmüş, Toros yollarına. Arabayla 6 saatlik tırmanıştan sonra D um lugöze K ö y ü n e vardığında asıl zorluğun, projeyi köylü ye anlatmak ve öncüleri bulmak olduğunu anla mış. Gülbaz Ebe efsanesi d e böylece başlamış.
Gülbaz Ebe D u m lu gö ze Köyü 'n- den d eğ il. K aram an 'ın içinden... Buraya şoför olan kocasına aşık o l duktan sonra yerleşmiş. A m a k ö y lü onu çoktan kabullenm iş. Zaten başka şanslan da yok. M esleğin i bir yana bırakın, kişiliğiyle d e o, köy lünün akıl ablası. Z aten fa kü lteli
hemşire... Y an i k ö y d e k i tek o k u muş. İki yıllık okulu dört yıld a bi tirmiş ama varsın olsun, d iplom alı hemşire m i; hemşire...
Gülbaz Ebe köye gelen bu kim ol dukları bilinm ez insanların dilini ilk anlayan olmuş. Sonra da anladıkları nı köylüye anlatan. Proje sorumlusu Sema A ta y anlatıyor:
"Gülbaz, köyün içini dışını en iyi bilen kişi. Bir kere her eve rahatlıkla g irip çıkabiliyor. Okum uş v e biraz da sivri dilli olduğu için lafım dinleti yor. Herkesi tanır; tanımakla da kal m az haklarmdaki herşeyi bilir. Kim çakşır, kim tembeldir, kim önce ikna
edilm eli, kim e gü venilm ez, kim in projeye aklı yatar. Bunların hepsini en iyi Gülbaz bilir."
PROJE KOORDİNATÖRÜ
Gerçekten d e bu talih kuşunun kıymetini ilk anlayan Gülbaz Ebe ol muş. İhracatçı firm a tohum luk so ğanları verecek; köylü ekip yetiştire cek; firmaya satacak ve para kazana cak. Üstelik köyün adı duyulacak v e belki yolu bile yaptırılacak... K ard e lenle gelen umutlar.
D em ek yetkilileri bölgeye gittikle rinde Gülbaz Ebe'nin evinde kalıyor lar. Burası projenin karargahı gibi. Köylünün ayağı alışık olduğu için de katılım sağlanıyor. A ksayan birşey oldu ğu nda G ü lbaz Ebe dernekle köylü arasında iletişimi sağlıyor, bir çeşit koordinatörlük yapıyor.
İlk ürünler alınmaya başlandı bile. Proje ses de getirdi. 14 Mayıs'ta köy de düzenlenen hasat festivaline gaze teciler, vali yardımcısı, kaymakam ve b ölge m illetvekilleri katıldı. Konuş macılar projeyi desteklediklerini ve Dumlugöze'nin yolunun düzeltilm e si için imkanlarım seferber edecekle rini söyledi. Törenlerin organizatörü nü v e sunucusunu söylem eye bile gerek yok: Tabii ki G ü lbaz Ebe... Kendi yetiştirdiği çocukların oynadı ğ ı 'Silifke'nin Yoğu rdu O yu n u n u sanki ilk kez seyrediyormuş gibi gö z leri dolarak izleyen yine oydu. Eee... N e de olsa hepsini o doğurtmuştu, Gülbaz'm onların üzerinde anaların dan daha çok hakkı vardı.
Başpiskopos Mutafyan, K u m kap ıd a M e ry a m A n a K ilisesi’nin önünde.
ğu, standartların yükseldiği açık. Bir de Kilise 1980’lerde rahmetli 82'nci patrik Kalustyan (I. Şmork) zamanmda önemli bir adım attı. Kimsenin arılamadığı klasik Erme nice yerine kilisede kitapları m o dem Ermenice'yle okumaya başla dık. Vaazlarda her günkü Ermeni ce'yi kullanmaya, hatta Anadolu 'dan İstanbul'a gelenler için Türkçe vaazlar verm eye başladık. Bu he men canlanma yarattı.
Cemaat içinde sizinle ilgili genel dü şünce genç oluşunuz ve yeni bir rüz gar estirmeniz.
Şu anda iki aday var. Biri çok sevdi ğimiz büyüğümüz, 72 yaşında. Di ğeri 42 yaşında. 52 yaşında, 62 ya şında aday yok. A z önce bahsettiği m iz sosyolojik olay: Uzun bir boş luk dönemi var. Belki dışan giden ler çok oldu. Sonra bizim kuşağı m ız kalmaya başladı. Yeniliklere gelince, bazı yenilikler oldu ama bunu ben kendim yapmadım. Yoz gatlI Kalustyan Patriğimiz benden 30 yıl büyüktü ama benden gençti. O sabahın altısında çıkıp yürüyüşe çıkardı. Ben arkasından yetişemez dim, dilim sarkardı. Bu herşeyde öyleydi. O yürüyüşteki karikatür, yani önden giden yaşlı adam, arka sından da dili dışarda bir genç, her alanda öyleydi. Kilise 2000 yıllık, bu Patriklik 600 yıllık. Bu kurunum bir müze parçası olmak, Fatih’le H ovagim 'i anlatıp sadece bu nunla böbür lenmek yerine bugünün ön derleri, devlet yöneticileriyle, öteki kiliselerle, öteki dinlerle diyaloğu nasıl, buna bakmak lazım. Kurumun bu açıdan diya loglarında giri şimlerinde kendi kendini algılama sında çağdaş ol ması, gençleşmesi gerekir.
Ermeni Kilisesi'nde nasıl bir teolojik eğitim almıyor?
İstanbul'da bir ruhban okulu olma dığına göre din görevlisi nasıl yeti şecek? Bu bütün kiliselere has bir sorun. Bu durumda din adamı ya alaydan yetişecek, yani kiliseye ço cukluğundan itibaren korolara katı lacak, bazı şeyler öğrenecek, kendi kendini eğitecek ve yaşı gelince bir rütbe alacak. Ya da ailesinin geliri varsa Batı’daki bir eğitim kurumu- na gidip, sonra Türkiye'ye geri d ö nebilir. Ama burada da sorun var. Çünkü bir katolik okuluna ya da protestan okuluna giden geri dön düğünde kendi yurduna, cemaati ne ve kilisesinden uzak kalabilir. Dünyada Ermeni Kilisesi'n in kendi ruhban okulu yok mu?
Bu, Ermeni olmanın zorluğu. Er menistan 70 yıl Sovyet rejimi altın daydı. Türkiye'den kimse gidemez di. Şimdi bile sınırlar açık değil. Ku düs'te bir ruhban okulu var. Am a o bir manastır ruhban okulu. Beyrut' ta da var. Am a orada Taşnak Parti sinin ağırlığı olduğundan Beyrut'a hiç rağbet etmedik bugüne kadar.
Bazı insanlar Kudüs'e gitti, çoğu ge ri gelmedi. N e w York'ta bir ruhban okulu var. Oraya giden hiçbir genç geri gelm iyor. Çünkü ABD 'de de din adamına ihtiyaç var, dolarla maaş alacaklarsa, kalıyorlar. Ö yle ki biz kendi yöntemlerimizle bu işi gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Ben İstanbul’da Taksim'deki Esayan İl- kokulu’nu, Nişantaşı İngiliz Erkek Lisesi'nin ortaokulunu, Alm anya 'daki Amerikan Lisesi'ni bitirdim. Sonra ABD Memphis Üniversitesi n de sosyoloji okurken Anglikan bir ruhban okulundan teoloji dersleri aldım. Kudüs'te İbrani Üniversitesi
nde ve Amerikan Enstitüsü'nde di ni arkeoloji üzerinde lisansüstü eği tim yaptım. Bir yıl kadar da Roma- 'da St. Thomas Aquinas Üniversite sinde dinlerarası ilişkiler konusun da ihtisas çalışmalarım oldu. Dinlerarası diyalog Patriklikteki gö revlerin iz arasındaydı. Bunu nasıl sürdürdünüz?
Ekümenizm, teolojide bir terimdir. Bütün dünyanın bir ev, bütün in sanların bir aile ve Yaradani da bu evin reisi olarak algılayan bir dü şünce. Ekümenik ilişkilerde safha lar var. Önce hıristiyanlar arası iliş kiler, sonra öteki tek tanrılı dinlerle, sonra çok tanrılı dinlerle, sonra da dinsiz olduklarını söyleyenlerle iliş kiler. Türkiye’de ekümenik ilişkiler o kadar gelişmiş değil. Am a ku
rumsal ekümenik iliş ki olmasa da halkımı zın arasmda bir ya şam diyaloğu var. A rtık İstanbul bir megapolis. Bu me- gapoliste yaşam tar
zı dinle belirlemek çok zordur.
Patrik seçimi dola yısıyla hükümet ten gelecek kararı b e k liy o r s u n u z . C u m h u r i y e t ' t e
Ö zgen Acar'ın
y a zd ığ ı b ir ya zı da hükümetin 1961 kararnamesini değiştireceği ve seçilmiş patriği onay layıp onaylamama gib i bir yetki ala cağı iddialarının duyulduğunu yazdı. Bu konuda size bir b ilgi geldi mi?
Böyle bir bilgim yok. Bunların hepsi seçim öncesi sürenin uzama sından doğan spekülasyonlar. Bu rası patriksiz kalmayacaktır. Bu patrik de muhakkak Enneni Kili sesi'nin örf ve adetlerine göre seçi lecektir. Onun dışında bir patriği tanımamız imkansız. Sokakta yü rüyen cemaat üyesinin iradesinin de bu seçime yansıması gerekiyor. Bu olacaktır, ama bu hafta, ama bu ay, ama gelecek ay. Çok huzurlu bir seçim öncesi ortamı yaşıyoruz. Bazılanmn cam sıkılmış ki huzur suz bir ortam yaratmaya çalışıyor lar! Gerek Enneni toplumu, gerek Patrikhane, gerekse şahsım aleyhi ne kom ik iddialar öne sürenler var. Onlar için yasal girişimlerde bulunduk. Bizi devlet de toplum olarak çok iyi tanır. Şahsen beni ve öteki bütün adayları halk da çok iyi tanır. Yeniden kimse kimseye tanıtılmaz. Bu seçimin hem cema atimiz hem de yurdumuz için ha yırlı olmasını diliyorum.
Taha Toros Arşivi
FOTOĞRAF:
EN
İS
UMU