• Sonuç bulunamadı

Diğer Selçuk ve naiması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Diğer Selçuk ve naiması"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SÖYLEŞİ

Deniz GÖKÇE

H

iç hatırlamam, hangi Maarif Vekilidir, hani şu okulları ka­ patıp öğrencilerden bir kurtul- sam, ne güzel yaşayacağım, yönete­ ceğim diyen. Bence tam tersine in­ sanın öğrencileri olmasa, okullar açık olmasa dünyadan haberi olmayacak! Genç insanların bir tarafı var ki, ne­ rede olursa olsun güzeli yeniyi bulup çıkarıyorlar ortaya. Ve yaşamaya pek vakti kalmamış olan, han hamam pe­ şindeki daha önceki nesilleri arada sı­ rada kulaklarından tutup çekiyorlar yeniden hayatın içine..İşte, Kasım a- yında bir gece öğrencim caz piyanisti Can Ayer (BÜ Ekonomi 1989)'de be­ nim kapımı çaldı. Yeni bir caz kulü­ bünün açıldığından bahsediyor, mut­ laka gitmemiz gerektiğini söylüyor­ du. Sonunda evin gerçek hakimin­ den izin alarak gittik. Bebek'ten Ar- navutköy'e eski yoldan girerken par­ kın hemen yanında köşede tahta bir konak Naima. Münir Nurettin Sel- çuk'un eşi, Timur Selçuk'un annesi Şehime Erton Hanımefendi'nin 150 yıla yakın bir geçmişi olduğu tahmin edilen evi, küçücük ve sıcak bir ku­ lüp haline döndürülmüş. Ve caz do­ lu. Kanımız o kadar ısındı ki hemen Can Ayer vasıtası ile Selim Selçuk ile tanışıp küçük bir söyleşi yaptık. As­ lında Selim Selçuk'u yakalamak o ka­ dar da zor değildi. Yedi gün, yirmi- dört saat Naima'da yaşıyor, Münir Nurettin'in küçük oğlu. İlginç hikâ­ yesini aktarıyoruz.

- Biraz Selim Selçuk’u tanıyalım.

Özellikle nasıl caz virüsüne yaka­

landığınız bizi ilgilendiriyor.

- 1956 yılında doğdum. Üç karde­ şin en küçüğüyüm. Ablam Meral ve ağabeyim Timur gibi ben de sanat ve müzik dolu bir ortamın içinde büyü­ düm. Oyun oynamaya piyano ile başladım diyebilirim. 4 yaşımda ağa­ beyim Timur'un konserinde küçük bir Chopin çalmak için sahneye bile

(2)

çı-SÖYLEŞİ

" T

kardım. 14 yaşında percussion çal­ mayı seçe'ne kadar da piyano ile uğ­ raştım. Babam çok ilgili bir insandı. Hep teşvik etti. Kendisini hem mü­ zik olarak hem de insan olarak kali­ teli ve zevkli kelimeleri ile ifade ede­ bilirim. Onun Türk Müziği Konserle­ rinde de piyano ile eşlik ettim küçük­ ken. Ancak diğer bir etki de vardı. Annem aslında konservatuarda şan tahsil etmiş bir soprano olmakla be­ raber tiyatroyu seçmiş ve Vasfi Rıza'- nın ekibinde çalışmış bir tiyatro sa­ natkârı idi. Daha sekiz, dokuz yaşın­ da tiyatro kulislerinde dolaşmaya da başlamıştım ve 10 yaşında Musahip- zade Celal'in temsillerinde küçük rol­ lerde oynadım. Bu da beni sürekli farklı şeyleri denemeye itti diyebili­ rim. ilk ve orta okulu Galatasaray Li­ sesinde okudum. Hasta bir Galata­ saray taraftarı sayılabilirim. Futbol da oynadım. Ama liseden sıkıldım ve Si­ te kolejinde liseyi bitirdikten sonra Güzel Sanatlar Akademisi Heykel da­ lında Sadi Çalık'ın atölyesinde üç yıl çalıştım. Ama müzik içeriden hep be­ ni itip duruyordu. Akademi'den ay­ rılıp Türk Müziği Devlet Konservatu­ arın a girdim. Orada Kani Karaca ile Kudüm üzerine çalıştım ve Mevlevi Müziği ile yakından ilgilendim. An­ cak bu da üç yıl sürdü ve sonunda ondan da sıkıldım. Bu işler olurken bir yandan da profesyonel müzisyen­ lik sürüyordu. İstanbul Gelişim or­ kestrası, sonra Timur Selçuk, Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Zerrin Özer gi­ bi müzisyenlere eşlik, Rıza Silahlıpo- da, Onno Tunç, Neşet Ruacan ile ve Gurup Doğuş ile çalışmalar var geç­ mişte. 1976 yılında başlayarak da caz müzisyenliği var. Ali Peret, Tahsin, Cosi, Erden ve ben caz çalardık. O yıl­ larda caz merakı gelişti. Ve 1979 yı­ lında o zaman nişanlım olan Nükhet Ruacan ile New York'a gitmeye ka­ rar verdik, ilhan Mimaroğlu garanti mektubu vererek vize almamızı sağ­ lamıştı ve şeklen bir lisan kursuna gi­ diyorduk, ama işler oldukça zordu. Queens'de oturuyorduk. Kar, kıya­ met vardı, kalorifer yoktu. Camlara battaniye asmak, fırını açıp ısınmak, duştan sıcak su akıtıp buharı ile evi ısıtmak gibi metotları orada

öğren-İyi müzik ön şarttı.

İnsanlar geldiklerinde

müziğe saygılı

olacaklardı.

Müzisyenler de

dinleyicilere saygılı.

dik. Para kazanmam gerekti. Ve ABD'de okuyan her talebe gibi ben­ de bir sürü kaçak işler yaptım. Bir yandan Brooklyn Conservatory of Music de derslere devam ediyordum. Bir yandan da iki lokantada birden bus-boy'luk yapıyordum, inşaat ame­ leliği bile denendi. Sonunda Fazıl adlı bir Türk kulübünde pop müzik çala­ rak amelelikten kurtulduk. Ve caz ile ilişki kuracak vaktimiz oldu. Village Vanguard, Sweet Basil ve 7 th Ave­ nue South gibi kulüplere gittim. Hiç unutmuyorum Elvin Jones ile karşı­ laştığım ve müziğini dinlediğim za­ man işte aradığım bu demiştim. Ara­ ma bitmişti. Bulmuştum! Ancak ha­ yat devam ediyor tabii. 1981'de Nükhet ile evlendik. Ve 1982'de kı­ zımız Roksan sahneye çıkınca Türki­ ye'ye dönmek zorunda kaldık. Rok­ san şimdi okula devam ediyor. Resim

yönünde yeteneği var, zaten annesi de akademidendi. Tabii bu arada de­ ğişiklikler oldu. Ben lise sonrası hiç­ bir şeyi tam bitirmediğim için iki yıl deniz eri olarak askerlik yaptım. Son­ ra da profesyonel müzisyen olarak çalışmalarıma devam ettim. Bu ara­ da Nükhet ile ayrıldık, ayrı yönlere gittik. Ben bir yandan Kuşadası, Çeş­ me, Antalya gibi festivaller çerçeve­ sinde, Bilsak Caz Festivali gibi olay­ larda müzik yaptım. Diğer taraftan da pop ve caz çaldım, Bodrum Caz Kulübü, Ece Bar gibi yerlerde Emin Fındıkoğlu, Hakan Beşer ve basçı Sony, Melissa ve Stephan gibi yaban­ cı arkadaşlar ile müzik yaptık, caz ta­ bii!

- Naima olayı nereden çıktı?

- Amerika'dan dönünce kafamı kaşıyarak işe başlamıştım. Birşeyler yapmak gerekliydi. Çocuk olayı insa­ nı para kazanmaya, ortalama haya­ ta geri dönmeye zorluyor. Ama belli bir tür hayat yaşamayı da vazgeçil­ mez şekilde arzuluyordum. Prensip­ leri şöyle koydum. Bir müzik ve caz ortamında yaşayacaktım. Ve bu or­ tamdan da para kazanmalıydım. Ay­ rıca her yıl üç dört ayı yurt dışında geçirmeli, yenilikler ile bağımı kopar­ mamalıydım. Ayrıca buraya yabancı­ ların da gelmesine önayak olmalıy­ dım ki çağdaş bir müzik standardı tutturulabilsin. Dolayısı ile Naima fikri ortaya çıktı. Ev zaten vardı. Annem bu evde oturamıyordu. Çünkü bir harabe halindeydi. Ev restore edilme­ liydi. En üst katta ben oturacaktım. Orta kat annemin oturmasına müsa­ itti. En alt katta da kulüp ve onun al­ tında mutfak kısmı olacaktı. Kendi arkadaşlarımızı yurt dışından çağır- sak ve geldiklerinde burada müzik yapsalar, dışarı ile yeterli kontak ku­ rulmuş olur diye düşünmüştüm. Bu­ rada yapılmasını düşündüğümüz müzik türü olarak da New York tar­ zı müzik seçildi. Yani Avrupa türü cazdan uzak, koyu caz denen ve çoklukla enstrümantal caz türü. Wo- odie Shaw ve Art Blakey gibi. Ayrıca Naima'yı bir kulüp olarak planlarken de temel bazı prensipler koyduk, iyi müzik ön şarttı. Fiyatları net olarak belirli, aşırı ticari olmayan, medeni bir BOĞAZİÇİ 51

(3)

SÖYLEŞİ

kulüp, insanlar geldiklerinde müziğe saygılı olacaklardı. Müzisyenler de dinleyicilere saygılı. Çalışanlar da pro­ fesyonel olmakla beraber amatör olacaklardı. Bakın buradaki arkadaş­ lar hep üstün kalite insanlar. Mene- jerimiz Murat ilk defa bu tür iş yapı­ yor, Gelişim yayınlarında çalışmayı bı­ rakıp buraya geldi. Bar ve servisteki Mert, Hakkı, Orhan da bu toplumun en üst kalite insanları. Part time ça­ lışan, okula giden insanlar var bura­ da.

- Ne zam an açıldınız?

- işte bunu sormayın.1986 yılında proje başladı. 1.5 yıl ruhsat alama­ dık. Bina ikinci sınıf tarihi eser, sade­ ce içi değiştirilecekti. Bu izin alındık­ tan sonra diğer izinler var bir kulüp açmak için, sonra masraflar tabii. 50 denen restorasyon rakamı 300-400 oldu. Hâlâ bitmedi. Bir yıl parasızlık­ tan ara vermeye mecbur oldum, son­ ra da izin beklemeye başladım. 1989 yılının tümünü izini beklemek ile ge­ çirdik. Artık tam bıkmıştım ki doğum günüm olan 7 Ekim'de bir telefon geldi. Beşiktaş Polis Amirliği'nden biri telefon ediyor ve diyordu ki, "Bugün sizin doğum gününüz galiba, bir he­ diye ister misiniz?" Tabii! dedim, "iz­ niniz çıktı, müjde!" dediklerinde dünyalar benim oldu. O gün Bilsak Festivali vardı. Arkadaşım Arto festi­ val sonrası bütün müzisyenleri bura­ ya topladı. Tony Campbell bile gel­ di. Uluslararası bir açılışı planlanma­ mış şekilde yaptık. O gün bugündür de 24 saat, yedi gün buradayım.

- Yani kulüp hep açık mı? - Evet, birçokları bunu bilmiyor, ya­ zarsanız memnun oluruz. Biz her gün sabah 10.30'da açılıyoruz, ve 13.30'a kadar açığız kafe olarak, müzik de çalıyor burada, caz tabii. Gündüzleri akşam saat sekiz olana kadar yüzde seksen indirimli fiyatlar ile çalışıyoruz. Özellikle 19-21 arası bar saatinde canlı müzik de var ak­ şam üzerleri. Saat 20.30 ile 24.30 arası ise caz var, canlı. Cumartesileri saat 1'e kadar devam ediyoruz. Pa­ zarları ise sabah 11 'den 16'ya kadar ''b ru n c h '' için açığ ız, bunun 12.30-14.30 arasında gitar ve piya­ no türü canlı müzik var. Pazar

ak-Her gün sabah 10.30'da açılıyoruz. Ve 13.30'a kadar açığız kafe olarak, müzik de çalıyor burada, caz tabii. Gündüzleri akşam saat sekiz olana kadar yüzde seksen indirimli fiyatlar ile çalışıyoruz. Özellikle 19.00-21.00 arası bar saatinde canlı müzik de var akşam üzerleri. Saat 20.30 ile 24.30 arası ise caz var, canlı. Cumartesileri saat 01.00'e kadar devam ediyoruz. Pazarları ise sabah 11.00'den 16.00'ya kadar "brunch" için açığız, bunun 12.30-14.30 arasında gitar ve piyano türü canlı müzik var. Pazar akşamları ise 22.00-24.00 arası "Jam session" var.

şamları ise 22-24 arası "Jam session" var. Müşterilerimize özellikle steak veya club sandwich, krep, tavuk gi­ bi çeşitlerimizi denemelerini tavsiye ederiz, en az müziğimiz kadar güzel onlar!

- Ne tür müşteriniz var? - Vallahi çoğunluğu talebe değil. 20-65 yaş arası diyelim, biraz yuppie birazı da cazsever bir müşteri toplu­ luğumuz var. Genelde saat 9.30'da doluyoruz. Zaten yerimiz küçük, 120 kişilik bir kapasitemiz var, bunun sek­ sen kadarı oturma yeri gerisi bar ve bankoda ayakta. Pazartesi, salı gibi günler daha tenha, hafta sonları ise tıklım tıklım geçiyor.

Selim Selçuk'u davulunun başına geri dönmek üzere azat ediyoruz. Elinde çekici ile sandalyeleri tamir ederken, müziğin ritmine göre dar­ beler indiren barmen Hakkı ile küçük bir sohbete girişiyoruz. Bize eğer iyi bir Eggs Benedict yemek istiyorsak pazar brunch'ına gelmemizi, akşam­

ları da eğer ilginç bir içki denemek istiyorsak "Naima Kokteyl" almamızı sağlık veriyor. Bütün ısrarlarımıza rağmen de kokteyl'in içindekileri açıklamıyor. Naima'da kapıdan giriş ücreti olarak 5 bin lira alınıyor, ya­ bancı grup gelirse bu artıyor, içkiler ve yiyecekler 5-10 bin lira arasında Brunch 20 bin lira. Gerçek bir kızar­ mış patates hastası iseniz, tavsiye ediyoruz, sıcak servis var ve patates müthiş. Caz konusunda ise, Can Ayen gene haklı çıktı! Naima'da Tuna Öte- nel, Neşet Ruacan, imer Demirer, Şe- nova Ülker, Önder Foçan, Nejat Da yıoğlu, Murat Verdi, Ali Peret, Yaz Baltacıgil, Hakan Behlil, Hakan Beşer, Can Kozlu gibi müzisyenleri dinle mek mümkün. Ayrıca kaliteli ve genç Avrupa ve Amerikalılar da sürekli gı dip geliyor.

Naima Caz Kulübü

Arnavutköy Deresi Sokak No. ı Telefon: 163 05 78

52 BOĞAZİÇİ

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

35 yıld.r karikatür çizen sanatçı, kari­ katüristin fırçasını hafifmeşrep bir ka­ dına benzetiyor ve «İhmale gelmez, hemen ihanet eder» diyor?. ğın son

1857 de Diyarbakırda doğan Ali Emiri efendi, Diyarbakınn eski şairlerinden Sait Mehmet Emin Çelebinin torunlarından Mehmet Şerif efendinin oğlu­ dur.. İlk

Ziya Paşa, bütün Tanzimat ya­ zarları gibi bizde büyük bir dev­ ri açan insanlardandır.. Onlar çok çalışkan, çok meseleli, o kadar ki meseleler içinde

Esasen İstanbul’da yangın çıkınca ne kadar uzak olursa olsun, evin erkekleri bir kere evdeki eşyanın toplanmasına dikkat eder, sonra gidip yangının istika­ metini

Her halde dünya yüzünde istediğini her kese yaptıracak kadar kudretli tek müstebit olarak şimdi yal­ nız onu tanırım. Onun için bu âfetten mümkün olduğu

F akat kış aylarında alınan gaze- j te sayısı ikiden bire iner ve müş- ' terileri hemen hemen yaz ayla­ rında bile ağaçlar altında esen rüzgârlardan

görülen, geçen sayımızdaki Gülhane Parkı ağaçlıklarının devamı ile ■ mmı ise gene bu sayımızın on dokuzuncu sahifssinde bulacâksuz.. Istanbulun

yarıyıl sonu yazma testinden alınan puanlara göre birinci sınıf öğrencilerinin bu yazma becerilerine ilişkin başarı düzeylerinin yeterli olduğu söylenebilir.. “Eğik