• Sonuç bulunamadı

Ekonomik,sosyal ve kültürel sermayenin kişisel tercihlere yansıması: Güvenlikli sitelerin İzmir örneğinde değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ekonomik,sosyal ve kültürel sermayenin kişisel tercihlere yansıması: Güvenlikli sitelerin İzmir örneğinde değerlendirilmesi"

Copied!
214
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI

KAMU YÖNETİMİ BİLİM DALI

EKONOMİK, SOSYAL VE KÜLTÜREL SERMAYENİN KİŞİSEL TERCİHLERE YANSIMASI: GÜVENLİKLİ SİTELERİN İZMİR

ÖRNEĞİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ

Enes YALÇIN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Yrd. Doç. Dr. Hayriye SAĞIR

(2)

BİLİMSEL ETİK T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Bilimsel Etik Sayfası

Ö ğ re n c in in

Adı Soyadı Enes YALÇIN

Numarası 154228001020

Ana Bilim / Bilim Dalı Kamu Yönetimi/Kamu Yönetimi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı

Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Sermayenin Kişisel Tercihlere Yansıması: Güvenlikli Sitelerin İzmir Örneğinde Değerlendirilmesi

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Öğrencinin imzası (İmza)

(3)

KABUL T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu

Ö ğ re n c in in

Adı Soyadı Enes YALÇIN

Numarası 154228001020

Ana Bilim / Bilim Dalı Kamu Yönetimi/Kamu Yönetimi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı

Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Sermayenin Kişisel Tercihlere Yansıması: Güvenlikli Sitelerin İzmir Örneğinde Değerlendirilmesi

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan ……… başlıklı bu çalışma ……../……../…….. tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

(4)

TEŞEKKÜR

Bu tez çalışmasının gerçekleşmesinde, güler yüzü ve derin hoşgörüsü ile her daim bana destek olan kıymetli danışman hocam Yrd.Doç.Dr.Hayriye SAĞIR’a, çalışma disipliniyle ve akademik çalışkanlığıyla genç nesillere örnek olduğuna inandığım Kamu Yönetimi Bölüm Başkanımız Prof.Dr.Mehmet Akif ÇUKURÇAYIR’a, ve bilhassa tezin her aşamasında kendi zamanından feragat ederek bana vakit ayıran, son bir sene içerisinde öğrendiğim bir çok şeyde imzası bulunan, iş arkadaşlığının ötesinde bir ağabey olarak gördüğüm ve kendisini tanımış olmaktan dolayı çok mutlu olduğum Arş.Gör.Yasin TAŞPINAR’a teşekkürü bir borç bilirim.

Ayrıca, kendisiyle, yüksek lisans eğitimime başladığım zaman tanışmış olmayı her daim bir gecikmişlik olarak kabul ettiğim, öğrencisi olmaktan büyük memnuniyet duyduğum hocam Doç.Dr.Yunus Emre ÖZER’e, engin bilgi birikimi ve devlet adamlığı tecrübesi ile her daim çevresine, bilhassa gençlere ışık tutmayı başaran, multidisipliner çalışma yapısı ile bir çok yönden rol model olarak kabul ettiğim Prof.Dr. Sabri TEKİR’e bu vesile ile teşekkür etmeyi vazife kabul ederim.

Ömrünü, inandığı yolda mücadele ederek geçiren, yaşamış olduğu birçok dava adamı, torunu olmayı şeref addettiğim dedem Mehmet Ali ACAR’a, hayatlarını bana ve kardeşim Büşra’ya vakfeden, emeklerini sayfalara sığdıramayacağım, varlık sebeplerim, annem Selma ve babam Mustafa YALÇIN’a, her daim nazımı, kahrımı çeken, sıkıntılı anlarımı huzur dolu vakitlere çevirmeyi başaran sevgili eşim Mesude YALÇIN’a, hayatımı oluşturdukları için şükran dolu olduğumun bu satırlar vasıtası ile tarihe not düşülecek olmasından dolayı bahtiyarım.

(5)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğ re n c in in

Adı Soyadı Enes YALÇIN

Numarası 154228001020

Ana Bilim / Bilim Dalı Kamu Yönetimi/Kamu Yönetimi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı

Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Sermayenin Kişisel Tercihlere Yansıması: Güvenlikli Sitelerin İzmir Örneğinde Değerlendirilmesi

ÖZET

Barınma ihtiyacı, insanoğlunun, asırlar boyunca en temel ihtiyaçlarından biri olmuştur. Ağaç kovuklarıyla, mağaralarla, etrafı çevrili basit mekânlarla, bu ihtiyacını karşılayan insanlar, içinde bulunduğumuz çağda, türlü olanaklarla zenginleştirilmiş yerleşim alanlarında yaşamaktadır. Güvenlikli site konsepti de, insanların, prestij kazanma gereksinimi, çok çeşitli sosyo-kültürel aktivitelere sahip olma arzusu ve güvenlik sağlama kaygılarıyla oluşturdukları bir postmodern yaşam tarzı ürünüdür.

Bu çalışma; güvenlikli sitelerde yaşayan insanları dışa kapalı yerleşim alanlarına iten sebepleri, güvenlikli sitelerin neden her geçen gün daha çok tercih edildiğini araştırmayı hedeflemektedir. Site sakinlerinin homojen bir yapıya sahip olmadığı varsayılarak, farklı düzeydeki ekonomik, sosyal, kültürel sermaye birikimlerine sahip bireylerin, kişisel tercihlerinin de aynı yerleşim alanları içinde bulunsalar dahi farklılaşacağı düşünülmektedir. Bu varsayımdan hareketle, İzmir örneğinde gerçekleştirilen bir alan araştırmasıyla, günlük yaşamdaki durum test edilmeye çalışılmaktadır.

Anahtar kelimeler: Güvenlikli site, Ekonomik sermaye, Sosyal sermaye, Kültürel sermaye.

(6)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğ re n c in in

Adı Soyadı Enes YALÇIN

Numarası 154228001020

Ana Bilim / Bilim Dalı Kamu Yönetimi/Kamu Yönetimi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Yrd.Doç.Dr.Hayriye SAĞIR

Tezin İngilizce Adı

The Reflection of Economic, Social and Cultural Capital on Personal Preferences: Assessment of the Gated Communities in the Case of İzmir

SUMMARY

During decades, housing needs of humankind has become one of the most basic needs. People supplied this requirement with hollows, caves and enclosed simple areas. In our age, they live in settlements enriched with various possibilities. The concept of gated community is the postmodern lifestyle product which is created by people with concerns about prestige and security in addition to the desire to have socio-cultural activities.

This study aims to make research about causes that provoke people to live in gated communities and to detect why people prefer being surrounded areas. It’s believed that people who have different levels of economic, social or cultural capital make various choices although they live in same residential area with the assumption of that residents have heterogeneous social structure. Starting from this assumption, the condition in daily life is tried to be examined via field research implemented in İzmir.

Key words: Gated community, Economic capital, Social capital, Cultural capital.

(7)

İÇİNDEKİLER BİLİMSEL ETİK ... i KABUL ... ii TEŞEKKÜR ... iii ÖZET ... iv SUMMARY ... v İÇİNDEKİLER ... vi KISALTMALAR VE SİMGELER ... ix TABLOLAR LİSTESİ ... x

ŞEKİLLER LİSTESİ ... xiv

GİRİŞ ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM KAVRAMSAL ÇERÇEVE 1.1. Sermaye Tanımı ... 1 1.2. Sermaye Türleri ... 2 1.2.1. Ekonomik Sermaye ... 3 1.2.2. Sosyal Sermaye ... 3 1.2.2.1.Sosyal Sermaye’nin Ölçümü ... 8

1.2.2.2. Sosyal Sermaye Türleri ... 10

1.2.2.2.1. Bağlayıcı Sosyal Sermaye ... 10

1.2.2.2.2. Köprü Kuran Sosyal Sermaye ... 11

1.2.2.2.3. Birleştirici Sosyal Sermaye ... 13

1.2.3. Kültürel Sermaye ... 14

1.2.3.1. Kültürel Sermaye Türleri... 17

1.2.3.1.1. İçşelleşmiş Kültürel Sermaye ... 18

1.2.3.1.2.Nesneleşmiş Kültürel Sermaye ... 19

1.2.3.1.3. Kurumsallaşmış Kültürel Sermaye ... 20

(8)

İKİNCİ BÖLÜM KURAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Toplumsal Tabakalaşma ... 26

2.1.1. Toplumsal Tabakalaşma Sistemleri ... 35

2.1.1.1. Kölelik Sistemi ... 36

2.1.1.2. Kast Sistemi ... 38

2.1.1.3. Feodal Zümreler... 41

2.1.2. Toplumsal Tabakalaşma Kuramları ... 42

2.1.2.1. Fonksiyonalist Toplumsal Tabakalaşma Kuramı ... 42

2.1.2.2. Çatışmacı (Marxist) Toplumsal Tabakalaşma Kuramı ... 44

2.1.2.3. Weberyan Toplumsal Tabakalaşma Kuramı ... 47

2.2. Kentte Mekânsal Ayrışma ve Mekânsal Ayrışma Faktörleri ... 48

2.2.1. Sosyal Ayrışma ... 51

2.2.2. Sınıfsal Ayrışma ... 52

2.3. Güvenlikli Siteler ... 54

2.3.1. Tarihsel Süreç ve Güvenlikli Sitelerin Temeli Olarak Banliyöler ... 54

2.3.2. Güvenlikli Site Olgusu ... 63

2.3.3. Güvenlikli Sitelerin Sosyal ve Mekânsal Ayrışmadaki Rolü ... 70

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM İZMİR ÖRNEĞİNDE GÜVENLİKLİ SİTELER 3.1. Araştırma Evreni: İzmir... 73

3.1.1. Coğrafik ve İklimsel Yapı ... 73

3.1.2. Demografik Yapı ... 74

3.1.3. Sosyo-Ekonomik Yapı ... 74

3.2. Araştırma Amacı ... 75

3.3. Temel Hipotezler ... 76

3.4. Araştırma Yöntemi ... 76

3.4.1. Araştırmada Kullanılan İstatistiki Yöntemler ... 78

(9)

3.5. Araştırmanın Örneklemini Oluşturan Güvenlikli Siteler ... 80

3.5.1. Çiçek Evler Sitesi (ÇES) ... 80

3.5.2. Kordelya Evleri Sitesi (KES)... 83

3.6. Araştırma Verilerinin Analizi ... 87

3.6.1. Demografik Verilerin Değerlendirilmesi ... 87

3.6.2. Güvenlikli Site Sakinlerinin Tercihlerinin Değerlendirilmesi ... 102

3.6.2.1. Betimleyici İstatistikler ... 111

3.6.2.2. Mann-Whitney U Analizleri ... 115

3.6.2.3. Kruskal-Wallis Analizleri... 129

3.6.2.4. Pearson- Correlation Analizleri ... 172

GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ ... 175

KAYNAKÇA ... 179

EKLER ... 193

EK - 1: Anket Formu (Ön Yüz) ... 193

EK - 2: Anket Formu (Arka Yüz) ... 194

(10)

KISALTMALAR VE SİMGELER

ABD: Amerika Birleşik Devletleri

AVM: Alışveriş Merkezi

ÇES: Çiçek Evler Sitesi

EUROFOND: Avrupa Yaşam ve Çalışma Koşullarını İyileştirme Vakfı

KES: Kordelya Evleri Sitesi

OECD: Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü

SES: Sosyo-ekonomik Statü Endeksi

SPSS: Sosyal Bilimler için İstatistik Paketi

TDK: Türk Dil Kurumu

TOKİ: T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı

UNESCO: Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü

(11)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1: Köprü Kuran ve Bağlayıcı Sosyal Sermayenin Karşılaştırılması... 12

Tablo 2: Fonksiyonalist ve Çatışmacı Tabakalaşma Kuramlarının Karşılaştırılması ... 46

Tablo 3: Cronbach’s Alpha Güvenilirlik Değerleri ... 78

Tablo 4: Sitelere Göre Örneklem Grubunun Dağılımı ... 80

Tablo 5:Site Sakinlerinin Cinsiyet Dağılımı... 88

Tablo 6: Site Sakinlerinin Yaş Dağılımı ... 88

Tablo 7:Site Sakinlerinin Doğum Yeri Dağılımı ... 89

Tablo 8: Site Sakinlerinin Medeni Hal Dağılımları ... 90

Tablo 9: Site Sakinlerinin Meslek Dağılımları ... 90

Tablo 10: Site Sakinlerinin Eşlerinin Meslek Dağılımları... 91

Tablo 11:Site Sakinlerinin Çocuk Sahibi Olma Durumu ... 92

Tablo 12: Site Sakinlerinin Çocuk Sayıları ... 93

Tablo 13:Site Sakinlerinin Çocuklarının Devam Ettikleri Okul Türleri ... 93

Tablo 14:Site Sakinlerinin Eğitimlerine Devam Ettikleri Okul Türleri... 94

Tablo 15:Site Sakinlerinin Tahsil Durumları ... 94

Tablo 16: Site Sakinlerinin Özel Okulda Eğitim Alma Durumları... 95

Tablo 17: Site Sakinlerinin Aylık Kişisel Gelir Dağılımları ... 95

Tablo 18: Site Sakinlerinin Aylık Hane Gelir Dağılımları ... 96

Tablo 19: Site Sakinlerinin İzmir’de İkamet Süreleri ... 97

Tablo 20: Site Sakinlerinin İzmir’e Nereden Geldiklerine Dair Gösterge ... 97

Tablo 21:Site Sakinlerinin İkamet Ettikleri Konut Tipleri ... 98

Tablo 22: Bulunulan Sitede İkamet Etme Süreleri ... 98

Tablo 23:Site Sakinlerinin Ev Sahibi-Kiracı Olma Durumları ... 99

Tablo 24:Site Sakinlerinin Güvenlikli Site Yaşam Tecrübeleri ... 99

Tablo 25:Site Sakinlerinin Önceki Barınma Alanları ... 99

Tablo 26: İzmir’de Yazlık Hariç Başka Konut Sahibi Olma Durumu... 100

Tablo 27: İzmir’de Yazlık Hariç Konut Sahibi Olduğunu Bildirenlerin Kaç Adet Konut Sahibi Olduğunun Göstergesi ... 100

Tablo 28: Site Sakinlerinin Yazlık Sahibi Olma Durumu ... 101

Tablo 29: Site Sakinlerinin Otomobil Sahibi Olma Durumu ... 101

Tablo 30: Otomobil Sahibi Site Sakinlerinin Kaç Adet Otomobil Sahibi Olduklarının Göstergesi ... 101

(12)

Tablo 32: Site Sakinlerinin Mutfak Alışverişlerinde Tercih Ettikleri Kanallar ... 102

Tablo 33: Site Sakinlerinin İşe/Okula Giderken Kullandıkları Araçlar ... 103

Tablo 34: Site Sakinlerinin Boş Zaman Tercihleri ... 104

Tablo 35: Site Sakinlerinin Site İçi Ortak Mekanlara ve Aktivitelere Katılım Düzeyleri ... 106

Tablo 36: Site Sakinlerinin Sitede Oturmakla Kendilerini Ayrıcalıklı Hissetme Durumları ... 107

Tablo 37: Site Sakinlerinin Yerel Gündemi Takip Etme Durumları ... 107

Tablo 38: Site Sakinlerinin Herhangi Bir Vakfa, Derneğe, Sendikaya, Siyasi Partiye Üye Olma Durumları ... 107

Tablo 39: Site Sakinlerinin Gerçekleştirdikleri Harcamaların Dağılımı ... 108

Tablo 40: Site Sakinlerinin Komşularıyla İlişki Durumu ... 109

Tablo 41: Site Sakinlerinin Bulundukları Siteyi Yakınlarına Tavsiye Etme Durumu ... 110

Tablo 42: Site sakinlerinin eski konutlarından ayrılmasına ekonomik sermayenin etkisi ... 111

Tablo 43: Site sakinlerinin güvenli site tercihinde ekonomik sermayenin etkisi ... 111

Tablo 44: Site sakinlerinin eski konutlarından ayrılmasına sosyal sermayenin etkisi ... 111

Tablo 45: Site sakinlerinin güvenli site tercihinde sosyal sermayenin etkisi ... 112

Tablo 46: Site sakinlerinin eski konutlarından ayrılmasına kültürel sermayenin etkisi ... 112

Tablo 47: Site sakinlerinin güvenli site tercihinde kültürel sermayenin etkisi ... 112

Tablo 48:Site sakinlerinin eski konutlarından ayrılmasına sosyal ayrışmanın etkisi ... 112

Tablo 49: Site sakinlerinin güvenli site tercihinde sosyal ayrışmanın etkisi ... 113

Tablo 50: Site sakinlerinin eski konutlarından ayrılmasına ekonomik ayrışmanın etkisi ... 113

Tablo 51: Site sakinlerinin güvenli site tercihinde ekonomik ayrışmanın etkisi ... 113

Tablo 52: Site sakinlerinin eski konutlarından ayrılmasına mekânsal ayrışmanın etkisi ... 113

Tablo 53: Site sakinlerinin güvenli site tercihinde sosyal tabakalaşmanın etkisi ... 114

Tablo 54: Site sakinlerinin eski konutlarından ayrılmasına sosyal tabakalaşmanın etkisi ... 114

Tablo 55: Site sakinlerine göre alışveriş mekânlarındaki bazı kriterlerin önem dereceleri ... 114

Tablo 56: Çiçek Evler ve Kordelya Evleri sitelerinin Karşılaştırmalı Analizi ... 115

Tablo 57: Cinsiyet Açısından Karşılaştırmalı Analiz ... 116

Tablo 58: Site Sakinlerinin Çocuk Sahibi Olup Olmamaları Açısından Karşılaştırmalı Analiz . 117 Tablo 59: Site Sakinlerinin Özel Okul Eğitimi Alıp Almamaları Açısından Karşılaştırmalı Analiz.. 118

Tablo 60: Site Sakinlerinin Ev Sahibi Olup Olmamaları Açısından Karşılaştırmalı Analiz ... 119

Tablo 61: Site Sakinlerinin Güvenlikli Site Yaşam Tecrübelerine Göre Karşılaştırmalı Analiz 120 Tablo 62: Site Sakinlerinin Güvenlikli Sitede Yaşam Sürme Hedeflerinin Olup Olmama Durumlarına Göre Karşılaştırmalı Analiz ... 121

Tablo 63: Site Sakinlerinin İzmir’de Yazlık Harici Başka Konutu Olup Olmama Durumlarına Göre Karşılaştırmalı Analiz ... 122

(13)

Tablo 64: Site Sakinlerinin Yazlık Sahibi Olup Olmama Durumlarına Göre Karşılaştırmalı

Analiz ... 123

Tablo 65: Site Sakinlerinin Otomobil Sahibi Olup Olmama Durumlarına Göre Karşılaştırmalı Analiz ... 124

Tablo 66: Site Sakinlerinin Herhangi Bir Sivil Toplum Kuruluşuna Üye Olup Olmama Durumuna Göre Karşılaştırmalı Analiz ... 125

Tablo 67: Site Sakinlerinin Site Yaşamını Tavsiye Etme Durumlarına Göre Analiz ... 126

Tablo 68: Site Sakinlerinin Oturduğu Kentteki Akraba Varlığına Göre Analiz ... 127

Tablo 69: Site Sakinlerinin Site Dışındaki İnsanları Dışlayıp Dışlamadığını Düşünmelerine Göre Analiz ... 128

Tablo 70: Site Sakinlerinin Doğum Yerlerine Göre Algı Farklılıkları Analizi ... 129

Tablo 71: Site Sakinlerinin Yaşlarına Göre Algı Farklılıkları Analizi ... 130

Tablo 72: Site Sakinlerinin Medeni Hal Durumuna Göre Algı Farklılıkları Analizi ... 131

Tablo 73: Site Sakinlerinin Mesleklerine Göre Algı Farklılıkları Analizi... 132

Tablo 74: Site Sakinlerinin Eşlerinin Mesleklerine Göre Algı Farklılıkları Analizi ... 133

Tablo 75: Site Sakinlerinin Çocuk Sahibi Olup Olmamalarına Göre Algı Farklılıkları Analizi . 134 Tablo 76: Site Sakinlerinin Eğitim Durumlarına Göre Algı Farklılıkları Analizi ... 135

Tablo 77: Site Sakinlerinin Aylık Kişisel Gelir Durumlarına Göre Algı Farklılıkları Analizi .... 136

Tablo 78: Site Sakinlerinin Aylık Hane Gelir Durumlarına Göre Algı Farklılıkları Analizi ... 138

Tablo 79: Site Sakinlerinin İzmir’de Yaşama Sürelerine Göre Algı Farklılıkları Analizi ... 140

Tablo 80: Site Sakinlerinin İzmir’e Nereden Geldiklerine Göre Algı Farklılıkları Analizi ... 141

Tablo 81: Site Sakinlerinin Oturdukları Ev Tiplerine Göre Algı Farklılıkları Analizi ... 142

Tablo 82: Site Sakinlerinin Oturdukları Sitede Bulunma Sürelerine Göre Algı Farklılıkları Analizi ... 143

Tablo 83: Site Sakinlerinin Eski Konutlarının Türüne Göre Algı Farklılıkları Analizi ... 144

Tablo 84: Site Sakinlerinin Site İçi Ortak Aktivitelere Katılımlarına Göre Algı Farklılıkları Analizi ... 145

Tablo 85: Site Sakinlerinin Güvenlikli Sitede Yaşadıkları İçin Kendilerini Ayrıcalıklı Hissetme Durumlarına Göre Algı Farklılıkları Analizi ... 147

Tablo 86: Site Sakinlerinin Yerel Gündemi Takip Durumlarına Göre Algı Farklılıkları Analizi ... 150

Tablo 87: Site Sakinlerinin Yeni Komşularıyla İlişkilerine Göre Algı Farklılıkları Analizi ... 151

Tablo 88: Site Sakinlerinin Yaşadıkları Kentteki Akrabalarıyla Görüşme Sıklıklarına Göre Algı Farklılıkları Analizi ... 152

Tablo 89: Site Sakinlerinin Komşularıyla İlişki Düzeylerine Göre Algı Farklılıkları Analizi .... 153

(14)

Tablo 91: Site Sakinlerinin Site Dışında Yaşayanlarla İlgili Görüşlerine Göre Algı Farklılıkları Analizi ... 157 Tablo 92: Site Sakinlerinin Arkadaşlarının Yaşadığı Yere Göre Algı Farklılıkları Analizi ... 159 Tablo 93: Site Sakinlerinin Sitede Bulunması Gereken İnsan Profili Beklentilerine Göre Algı Farklılıkları Analizi ... 160 Tablo 94: Site Sakinlerinin Site Sınır Belirleme Biçimine Bakış Açısına Göre Algı Farklılıkları Analizi ... 161 Tablo 95: Site Sakinlerinin Site Sınırlarının Güvenliği Sağlıyor Olmasına Duydukları İnanca Göre Algı Farklılıkları Analizi ... 162 Tablo 96: Site Sakinlerinin Oturdukları Konutta Güvenlik Değişimi Yapma Durumlarına Göre Algı Farklılıkları Analizi ... 163 Tablo 97: Site Sakinlerinin Güvenlikli Sitede Yaşadıkları İçin Kendilerini Avantajlı Buldukları Yönler Bakımından Algı Farklılıkları Analizi ... 164 Tablo 98: Site Sakinlerinin Güvenlikli Sitede Yaşadıkları İçin Kendilerini Dezavantajlı Buldukları Yönler Bakımından Algı Farklılıkları Analizi ... 165 Tablo 99: Site Sakinlerinin Güvenlikli Sitenin Fiziksel Ayrımcılığa Neden Olup Olmamasını Düşünmeleri Bakımından Algı Farklılıkları Analizi ... 168 Tablo 100: Site Sakinlerinin Site Yakınında Halka Açık Park İsteyip İstememeleri Bakımından Algı Farklılıkları Analizi ... 170 Tablo 101: Site Sakinlerine Göre Bir Kentliyi Diğer Bir Kentliden Ayıran Unsurları Ayırt Etme Bakımından Algı Farklılıkları Analizi ... 171 Tablo 102: Alt Ölçekler Arasındaki İlişkiler I ... 172 Tablo 103: Alt Ölçekler Arasındaki İlişkiler II ... 173

(15)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1: Bağlayıcı, Köprü Kuran ve Birleştirici Sosyal Sermaye Kapsam Alanları ... 14

Şekil 2: Kültürel Sermaye Çeşitleri ... 17

Şekil 3: Kültür Ekonomisini Oluşturan Alanlar ... 22

Şekil 4: Farklı Toplumlarda Toplumsal Tabakalaşma ... 28

Şekil 5: Ortak Özekli Çemberler Kuramı ... 53

Şekil 6: St. Louis’deki Korunaklı Özel Caddeler ... 56

Şekil 7: Kapalı Konut Alanına Dönüşen Banliyö (Ezeiza / Buenos Aires Banliyösü) ... 61

Şekil 8: Emeklilere Özgü Yaşam Tarzı Alanı(Palencia / Northern St. Johns County) ... 64

Şekil 9: Golf ve Boş Zaman Alanları Olarak Kurgulanan Yaşam Tarzı Alanı (Victoria Gardens / Bangkok) ... 65

Şekil 10: Prestij Sunma Amaçlı Konut Alanları (Watersong / Florida) ... 66

Şekil 11: Korunaklı / Kurtarılmış Bölge (Moreno Valley / California)... 67

Şekil 12: Çiçek Evler Sitesi C Blok Giriş Görünümü ... 80

Şekil 13: Çiçek Evler Sitesi’nin Şehir İçindeki Konumu ... 81

Şekil 14: Site içi Havuz Görünümü ... 82

Şekil 15: Site içi Çocuk Oyun Alanı ... 82

Şekil 16: Yapay Şelale Görünümü ... 83

Şekil 17: Kordelya Evleri Sitesi Dış Görünüm 1... 84

Şekil 18: Kordelya Evleri Sitesi Dış Görünüm 2... 84

Şekil 19: Kordelya Sitesinin Coğrafi Konumu ... 85

Şekil 20: Site içi Havuz Görünümü ... 86

Şekil 21: Tellerle Çevrili Spor Alanları ... 86

Şekil 22: Güvenlikli Site Girişi………..86

Şekil 23: Jiletli Tellerle Çevrili Site Girişi ... 87

Şekil 24:Site Sakinlerinin Doğum Yeri Dağılımı ... 89

Şekil 25:Site Sakinlerinin Meslek Dağılımları ... 91

Şekil 26: Site Sakinlerinin Eşlerinin Meslek Dağılımları ... 92

Şekil 27: Site Sakinlerinin Tahsil Durumları... 94

Şekil 28: Site Sakinlerinin Aylık Hane Gelir Dağılımları ... 96

Şekil 29: Site Sakinlerinin Önceki Barınma Alanları ... 100

Şekil 30: Site Sakinlerinin Mutfak Alışverişlerinde Tercih Ettikleri Kanallar ... 103

(16)

Şekil 32: Site Sakinlerinin Site İçi Ortak Mekânlara ve Aktivitelere Katılım Düzeyleri ... 106 Şekil 33: Site Sakinlerinin Gerçekleştirdikleri Harcamaların Dağılımı... 109

(17)

GİRİŞ

İnsanoğlunun yaşamını devam ettirebilmesi için temel ihtiyaçlarını karşılaması gerekmektedir. Yemeden, içmeden, besin ihtiyacını bir şekilde asgari ölçüde karşılamadan, hayatta varlık süremeyen insan, hangi koşullar altında olursa olsun, barınma gereksinimini gideremediğinde de yaşamını devam ettiremeyecektir.

Mağaralarda, ağaç kovuklarında, basit, kapatılmış alanlarda barınan insan, göçebe hayatın terkedilip yerleşik yaşama geçilmesiyle beraber, daha kalıcı yerleşim alanlarına ihtiyaç duymaya başlamıştır. Sazlardan oluşturulmuş ilkel, baraka benzeri evler, toprak damlı taştan oluşturulmuş haneler, insanoğlunun geliştirmiş olduğu ilk yerleşim alanı modellerindendir. Zamanla, farklı toplumlarla iletişim ve etkileşime girilmesi, yerleşim alanlarında da gelişimi beraberinde getirmiştir. Güvenlik ihtiyacının karşılanabilmesi için surlarla çevrili kaleler oluşturulmuştur. İnsanlığın gelişiminin devam etmesi, her geçen gün gereksinimlerin değişmesine ve çeşitlenmesine yol açmıştır. Modern kent yaşamlarına bu şekilde ulaşılmıştır.

Önceleri, hava koşullarının olumsuzluklarına karşı sığınılacak bir alan olarak görülen barınaklar, günümüzde yerlerini, olabildiğince farklı gereksinimin bir arada karşılanabildiği, farklılaşmış ve hayat tarzı olarak algılanan, geniş yerleşim alanları olan yaşam komplekslerine bırakmışlardır.

Güvenlikli siteler de, sözü edilen modern çağın bir ürünüdür ve adeta bir mekânsal tüketim aracıdır. 20. Yüzyılın ortalarında Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) ilk örneklerine rastlanan güvenlikli siteler, Türkiye’de de, başta İstanbul, Ankara, İzmir gibi mega kentlerde ortaya çıkmıştır. Günümüzde ise, hemen her kentte farklı örneklerine rastlanabilecek biçimde yaygınlık göstermekte ve konut piyasasında ciddi anlamda yer işgal etmektedir.

Konut üreticilerinin hatırı sayılır bir kısmı, güvenlikli yaşam alanları oluşturma gayreti içerisindedir. Çünkü güvenlikli yerleşim alanları fazlasıyla talep edilmektedir ve bu durum, kar marjı yüksek bir sektörel hareketliliğe sebep olmaktadır. Konut edinme arzusu içerisinde olan insanlar, kendilerine sunulan olanca imkân neticesinde, maddi durumları elverdiği ölçüde, basit, sıradan(!) bir konuta sahip olmak istememektedirler. Bu durumun oluşmasında, tanıtım, reklam sektörünün göz ardı edilemeyecek bir payı vardır. Artık, konutları ya da daha doğru bir ifade ile

(18)

yaşam alanlarını pazarlayanlar sadece, konut sektörünün temsilcileri değildirler. Halkla ilişkiler, reklamcılar ve farklı sektör temsilcileri konut piyasasının içinde yer almaktadırlar. Çünkü, günümüzde pazarlanan bir konut olmanın ötesinde bir yaşam stilidir, hayat tarzıdır.

Güvenlikli yerleşim alanları, temel olarak; bireylerin sıradan olmadıklarını, ayrıcalıklı olduklarını onlara hissettirmeyi amaçlayan prestij konutları, yaşam alanları içerisinde çok türlü sosyal, kültürel faaliyetin gerçekleştirilme imkanı bulunduğu hayat tarzı alanları ve dışarıdaki yaşamdan kendini soyutlamayı arzulayanlara özel, sınırlı alan yerleşkeleri olmak üzere üç tarzda seçenek oluşturmaktadır. Güvenlikli yerleşim alanlarında yaşam sürme arzusu içerisinde olanlar da, sunulan bu üç seçeneğe uygun biçimde, ayrıcalıklı olma, rahat bir yaşam sürme ve kendisi gibi olmayandan soyutlanma güdüleriyle hareket ederek, ait olmak istedikleri yerleşim alanını, bir bakıma yaşam biçimini belirlemektedirler.

Güvenlikli sitelerde yaşam süren insanlar, her ne kadar, kendilerini bir biçimde dışarıdaki hayattan izole etmişler, site dışındaki insanlarla aralarına duvarlar örmüşlerse de, kendi içlerinde de homojen bir görüntü sergilememektedirler. Güvenlikli sitelerde yaşayan insanların büyük çoğunluğunun, sitenin sunduğu olanaklara ve vaat ettiği yaşam tarzına göre değişmekle birlikte, ekonomik sermaye noktasında sıkıntı yaşamayan bireyler olduğu kabul edilmektedir. Fakat böyle olsa dahi, maddi imkânı alabildiğine geniş site sakinleri, kültürel ve sosyal sermayeye sahip olma noktasında bambaşka portreler çizebilmektedir. Yaşam tecrübeleri, mazileri, aile yapıları, değer yargıları, sosyal ve kültürel gereksinimleri vs. apayrı olan insanların, site içi ve site dışı yaşamlarındaki tercihleri ve arzu duyup kaçındıkları gerçeklikleri de bambaşka bir görünüme sebebiyet vermektedir.

Bireyin günlük ihtiyaçlarının hemen hemen tamamının karşılandığı, hatta temel ihtiyaçların çok üzerinde imkânların sunulmuş olduğu güvenlikli yaşam alanlarındaki sakinlerin birçoğu, gereksinim duyduklarına, kendisi için oluşturulmuş yerleşim alanının dışına çıkma gayretine girmek zorunda kalmadan ulaşabilmektedir. Bu durum, bireyin, kentle ve kendisi gibi olanların dışındaki kentlilerle ilişki kurmasını olanaksızlaştırmaktadır.

(19)

BİRİNCİ BÖLÜM

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Kavramsal çerçeve bölümünde, sermaye kavramı; ekonomik, sosyal ve kültürel sermaye olarak tasnif edilerek ele alınacaktır. Söz konusu sermaye türlerini oluşturan alt sermaye tipleri de, alt başlıklar içerisinde değerlendirilerek, kavram olabildiğince geniş biçimde değerlendirilecektir.

1.1. Sermaye Tanımı

Kimi zaman anamal, kapital olarak da adlandırılan sermaye kavramını karşılayan ve sosyal bilimciler tarafından kabul görmüş ortak bir tanım mevcut değildir. Konuyu esas itibariyle inceleyen iktisat bilimcileri, üretim araçlarından biri olarak ele aldıkları sermaye kavramını, farklı açılardan yaklaşarak tanımlama yolunu seçmişlerdir.

Fisher ‘ sermaye, belli bir andaki mevcut mal stokudur ’ diyerek, sermayeyi zaman kavramı içinde tanımlamıştır. Hicks’e göre ise sermaye, ‘ gelecek dönemdeki ihtiyaçları karşılamak üzere kullanılacak belli bir dönemde elde bulunan mallar bütünüdür’ (Aktaran: Özateşler, 2000: 52). Özellikle nüfus çalışmaları ile tanıdığımız Malthus ve ayrıca Ricardo, Senior, Stuart Mill gibi klasik İngiliz iktisat bilimcilerine göre sermaye, ‘ üretilmiş üretim aracıdır.’ Bu nedenle, toplumda oluşan genel kanının aksine, para ve toprak sonradan üretilmiş bir üretim aracı olmadığından sermaye olarak nitelendirilemez (Özateşler, 2000: 52).

Sermaye ve faiz teorisi üzerine yoğunlaşan, Marksizm’e derin eleştirilerle yanıt veren, Viyana Üniversitesi’ni Avusturya Ekonomi Okulu’nun dünyaca tanınmış merkezi haline getiren Böhm-Bawerk, sermayeyi salt bir üretim aracı olarak göz önüne almayı ‘çocukluk’ olarak nitelendirmektedir (Denis, 1997: 557). Bawerk’ e göre sermaye, esasında, zamandır. Çünkü imal edilen eşyaların, tüketicilerin kullanacakları ürünler haline gelmesi zaman alacaktır ve bu ‘ bekleyiş ’ uzun vadede daha çok ürünün piyasayla buluşmasına sebep olacaktır (Barry, 2002: 34). Bu

(20)

düşünceye göre zaman ve bir bakıma üretim süreçlerinin ‘dolambaçlı’ hali, kapitalizm için katma değer arttırıcı bir sermaye halini almaktadır.

Marx, hammadde, yardımcı malzeme ve iş aletlerini göz önüne alarak ‘sabit sermaye’ kavramını dışlamazken, değişir sermayeyi ‘kristalleşmiş emek’ ten başka bir şey olarak görmez (Öztürk, 2010: 71) ve harcanan emek artıklarının ‘biriktirilerek’ sermaye denen şeyin oluşturulduğunu düşünür.

Hançerlioğlu ise Ekonomi Sözlüğü’nde anamal kelimesini, sermaye kavramının muadili olarak ele almış, tanımlamayı ‘Artık değer elde etmek için kullanılan para ve mal’ şeklinde yapmıştır. Ayrıca, ‘İlkçağlarda faiz karşılığı olarak ödünç verilen mal ve para’ ifadesini de tanımına eklemiştir (Hançerlioğlu, 1997: 14-15). Ekonomi Sözlüğü’nde kullandığı tanımlamalarla yazar, klasik İngiliz iktisatçıların, parayı sermaye olarak kabul etmeyen görüşleriyle örtüşmediğini ortaya koymuştur.

Sermaye kavramını doğal kaynak kavramı ile karıştırmamak lazımdır. Doğal kaynaklar, doğada hazır olarak mevcut iken, sermaye, insanoğlu tarafından üretilmiş bir yapıdadır. Örneğin, salça üretimi gerçekleştiren bir fabrikada, fabrikanın üzerine oturduğu toprak parçası, üretimde kullanılan domates, su gibi mevcutlar doğal kaynak iken, fabrikanın yolu, fabrika binası, kullanılan ekipmanlar sermayeyi oluşturur. Ek olarak, fabrika binası olarak kullanılan binanın, üretim amaçlı değil de iskân amaçlı olarak kullanıldığını varsayarsak bu durumda söz konusu bina ‘artık değer’ üretme yetisini kaybettiğinden sermaye olarak nitelendirilemeyecektir.

1.2. Sermaye Türleri

Sermaye kavramı, bilim insanlarının yaklaşım farklılıklarından dolayı çeşitlilik gösteren bir sınıflandırma içerisinde ele alınmıştır. Çoğunlukla, fiziki sermaye, finansal sermaye, hukuki sermaye, beşeri sermaye, entelektüel sermaye, pozitif sermaye, sabit sermaye, değişir sermaye vs. şeklinde kategorize edilmesine alışkın olduğumuz kavram, tez içeriği doğrultusunda ekonomik, sosyal ve kültürel sermaye olarak sınıflandırılıp, yine bu başlıklar altında incelenecektir.

(21)

1.2.1. Ekonomik Sermaye

Ekonomik sermaye, Marksist yaklaşımın başat ilgi alanlarındandır. Marx, sermayeyi üretim ve değişim sürecindeki artık değer olarak nitelendirmektedir. Bu artık değer kapitalistler ya da burjuvazi tarafından elde edilmektedir (Kapu, 2008: 260). Bourdieu’ya göre ise ekonomik sermaye, doğrudan doğruya paraya çevrilebilen, mülkiyet hakları şeklinde kendini gösteren sermayedir (Aktaran: Eşki, 2009: 9) ve diğer sermaye türlerinden üstündür. Ekonomik sermayenin, temel dayanağı parasal başarı veya başarısızlık, ana belirleyicisi ise para iken, ayrışma (segmentasyon) derecesi zayıf, hiyerarşi derecesi güçlüdür. Göstergesi ise ekonomik statüdür (Anheir vd., 1995: 867).

Bir kaynak, piyasada getiri oluşturabilecek bir yatırıma dönüştürüldüğünde, ekonomik sermayeden söz edebiliriz. Kaynak akışkan hale getirilmiş olmalıdır ki sermaye olarak nitelendirilebilsin (Kapu, 2008: 260). Sermaye kavramının tanımını işlediğimiz başlık altında da değindiğimiz gibi doğal kaynaklar, ham şekliyle elde bulunduğunda sermaye olarak nitelendirilmemektedir. Kaynakların sermaye halini alabilmesi için öncelikle üretilip yatırıma dönüştürülmeleri ardından da piyasada getiri elde etme amaçlı kullanılmaları gerekmektedir (Lin, 2001: 2).

Bourdieu, ekonomik sermaye belirleyicileri değişkenlerini, ev sahibi olmak, lüks bir araba sahibi olmak, yat sahibi olmak, otellerde kalabilmek, ortalama yıllık gelir, deklare edilmemiş gelirin oranı olarak belirlemiştir (Kip, 2010: 25). Beşeri sermaye, ‘Ne biliyorsun?’ , sosyal sermaye, ‘Kimi tanıyorsun?’ , pozitif psikolojik sermaye ‘Kimsin?’ sorularını sorarken, ekonomik sermaye tespitinde sorulması gereken ‘Neye sahipsin?’ sorusudur (Luthans vd., 2004: 46).

1.2.2. Sosyal Sermaye

Ülkelerin hatta uluslararası bölgelerin kalkınma düzeylerindeki farklılıklar, bilim insanlarını sermaye kavramını araştırmaya itmiştir. Kimi zaman gözlenen, uygun coğrafi koşullar ve elverişli ekonomik imkânlara sahip bir ülkenin, kendine nazaran daha kıt doğal kaynak ve iktisadi değere sahip bir ülkenin kalkınma düzeyini yakalayamaması, sosyal sermaye olgusunu kabule yol açmıştır.

(22)

Sosyal sermayeden kavram olarak söz etmese de, ilk kez Tocqueville, ‘Amerika’da Demokrasi’ adlı eserinde, sosyal sermayeye ilişkin yaklaşımlarda bulunmuştur. Amerikalıların ‘birlik sanatından’ bahsetmiş ve Amerikalıların her ne amaçla olursa olsun gönüllü kuruluşlar kurup bu kuruluşlara dâhil olarak kolayca bir araya gelebildiklerini anlatmıştır. Yazara göre Amerika demokrasisini ayakta tutan şey de budur (Şan, 2007: 73).

Kavramı ilk kez kullanansa Lyda Judson Hanifandır. 1916 yılında Batı Virginia’daki kırsal okul aile birliği merkezlerinden söz ederken sosyal sermaye kavramını kullanmıştır. Sosyal sermayeyi bireyler ve aileler arasındaki iyi beklentiler, sempati, sosyal ilişkiler, arkadaşlık gibi kavramlara dayalı olarak tanımlamıştır. Hanifan, bir bireyin komşularıyla ve komşularının diğer komşularıyla iletişime ve sosyal etkileşime geçerek sosyal sermaye birikimi oluşturacağını düşünür. Ona göre böyle bir birikim toplumun tamamında yaşam koşullarının önemli ölçüde gelişmesine katkı sağlayacaktır (Tüylüoğlu, 2006: 21).

1970’lerde ise iktisatçı Glenn Loury sosyal sermaye konusuna eğilmişse de (Erselcan, 2009: 248) kavramı günümüzdeki anlamıyla ilk kez ele alıp sistematik bir şekilde inceleyen Pierre Bourdieu olmuştur. Bourdieu, 1986 yılında yayımlanan ‘The Forms of Capital’ adlı eserinde sermayeyi; ekonomik, sosyal ve kültürel olmak üzere üç farklı formda incelemiştir. Sosyal sermayeyi ise, ‘‘bir bireyin ya da bir grubun, kalıcı bir ilişkiler ağına, az çok kurumlaşmış karşılıklı tanıma ve tanınmalara sahip olması sayesinde elde ettiği gerçek ya da potansiyel kaynakların toplamı, yani böylesi bir ağın harekete geçirmeye olanak sağladığı sermaye ve güçlerin toplamı” (Bourdieu ve Wacquant, 2003:108) olarak tanımlamıştır. Sosyal sermayenin temel unsurlarını; sosyal ağlar, kişilerin verimliliği, sahiplik duygusu, hayata bağlılık, ortaklıklar, benzerlikler, güven, sosyal normlar ve katılım oluşturur. Bourdieu, sosyal ağları ve bağlantıları değişimlerin, yükümlülüklerin ve ortak kimliklerin bir birikimi olarak görür. Bu birikimi devam ettirecek olan şey sosyalleşmedir (Gök, 2014: 47).

Bourdieu’ya (1986: 249) göre, bireylerin kaynaklara ulaşma amaçlı kurdukları sosyal ilişkilerin bizzat kendisi ve söz konusu kaynakların miktarı ile kalitesi olmak üzere, sosyal sermayenin iki bileşeni mevcuttur. Ayrıca, bireyler yalnızca üstünlüklerini koruma amaçlı bağlantı kurarlar ve örgütlü yaşam, bir hedefe ulaşmak için başvurulan araçtır (Field, 2008a: 27). Bir sermaye türünün her zaman için bir

(23)

başka sermaye türüne ikame olamayabileceğini fakat farklı türlerin kombine edildiklerinde yeni bir sermaye oluşumuna yol açabileceklerini düşünür (Aktaran: Field, 2008b: 16-17).

Bourdieu, her ne kadar ekonomik sermayenin diğer bütün sermayelerin kökeninde yattığını, diğer sermaye türlerinin ekonomik sermayenin ‘kılık değiştirmiş halleri’ olduğunu söylese de (Bourdieu, 1986: 252) sermayeyi yalnızca ekonomik sermaye olarak değerlendirmenin sakıncalı olduğunu belirtmiş, tanımladığı diğer sermaye türlerini ihmal etmenin sosyal ilişkileri de anlaşılamaz kılacağını ifade etmiştir (Aktaran: Gök, 2014: 68).

Kapitalist toplumlar ekonomik çıkarlarını maksimize etmeyi amaçlar. Sosyal sermaye de bu amaca uygun olarak kullanılacak grup mallarını elde etmede uygun bir araçtır (Uğuz, 2010: 40). Belki de bu ifadelerden hareketle kimi sosyal bilimciler Bourdie’nun sosyal sermayeyi elitlere özgü bir sermaye olarak gördüğünü düşünmüşlerdir

Bourdie, insanların kurmuş oldukları sosyal ilişkilerin ileride sağlayacağı yararlar göz önünde bulundurularak bilinçli bir şekilde oluşturulduğunu belirtir. Kısa vadede fayda temin etmeyeceği düşünülen, sosyal sermaye yatırımları, uzun vadede parasal olarak veya diğer maddi anlamlarıyla çıkar sağlamaya elverişli olacaktır (Bourdieu, 2010: 71).

Sosyal sermaye konusunda çalışmış bir başka sosyal bilimci olan Coleman ise rasyonel seçim yaklaşımını geliştirmiştir. Neoklasik iktisat modelinin, fayda vermeyen amaçlar doğrultusunda hareket eden insan modelini eksik buluşundan hareketle insan davranışının ussallığını vurgular. Ona göre, sosyal sermaye sosyal ilişkilerden ortaya çıkan bireysel bir kaynak olmakla birlikte bireyden bağımsızdır (Erselcan, 2009: 249).

Coleman sosyal sermayeyi şöyle tanımlamayı tercih eder: "Sosyal sermaye tek bir varlık değildir, ortak iki özelliği olan farklı varlıkların çeşitlenmesidir: Bunların hepsi bir sosyal yapının bazı düzlemlerinden oluşmuşlardır ve bu yapının içindeki bireylerin hareketlerini kolaylaştırmaktadırlar"(Coleman, 1988: 96).

Farklı aile yapılarının çocuklarda farklı sosyal sermaye birikimi oluşturduğunu düşünen Coleman, sosyal sermayenin, fiziki sermaye ve beşeri sermayeye nazaran daha soyut olduğunu ifade eder (Eşki, 2009: 13). Bourdieu’nun aksine Coleman,

(24)

sosyal sermayenin elitlerin tekelinde olduğunu düşünmez ve sosyal sermayeyi bir kamusal mal olarak ele alır. Eğitim yoluyla güçsüzlerin de sosyal sermayeye ulaşabileceklerini aktarır (Kangal, 2013: 18). Ailenin yapısı, aile içinde ebeveynlerin nasıl konumlandığı, annenin çocuktan beklentilerinin ne olduğu, çocuğun yetiştiği yerin dini kurumlara olan mesafesi gibi değişenleri göz önünde bulundurarak sosyal sermayeyi aile-toplum düzleminde değerlendirir (Kapu, 2008: 270).

Coleman, bireylerin sosyal eylemlerine, normların, bilgi kanallarının, beklentilerin, yükümlülüklerin yön verdiğini düşünmektedir (Eşki, 2009: 15). Böylelikle sosyal sermaye, kollektif amaçlara ulaşmayı amaçlamaktadır ve bu durum insanların kimi zaman çıkar elde etmek için neden rekabet etmek yerine işbirliği yapmayı tercih ettiklerini açıklamaktadır. Coleman’a göre sosyal sermaye bir bakıma klasik iktisat teorisindeki görünmez el gibidir (Şan, 2007: 74). Aktörler, hesapçı bir tercih yapıp hedeflerine yöneldikleri sırada hiç de beklenmeyen bir sonuç olarak, hususi bir yatırım yapılmadan, kendiliğinden sosyal sermaye elde edilebilecektir (Field, 2006: 28-40).

Sosyal sermayenin günümüzde oldukça popüler bir kavram olmasına katkıda bulunup, kavramı sosyal çözümlemelerde etkin bir aktör olarak kullanan isimlerin başında ise Robert Putnam gelir. Putnam, sosyal sermayeyi makro düzeyde toplumsal katılım noktasında incelemiştir. 1993 yılında yayınladığı “Making Democracy Work: Civic Traditions in Modern Italy” adlı çalışmasında İtalya’nın kuzey ve güney bölgelerini, öncelikli olarak yönetim yapılarını inceleyerek kıyaslamıştır. Farklı bölgelerdeki demokrasi kültürünü ve katılım düzeylerini ele alarak İtalya’nın kuzey bölgesinde mevcut olan olumlu anlamdaki gelişmişlik farkının sebeplerine vurgu yapmıştır. Putnam’a göre katılım kültürü, sosyal sermayenin en büyük göstergesidir. Ayrıca sosyal sermaye, siyasal istikrarın sağlanması açısından da yegâne öneme sahiptir. İtalya’nın güney bölgesi kuzeye nazaran gelişmemiştir. Çünkü hükümet ile sivil kuruluşlar arasında iletişimsizlik mevcuttur ve bölge toplumunda bir korku kültürü hâkimdir (Yıldız ve Topuz, 2011: 204, Şan, 2007: 75, İnce, 2014: 52).

Putnam, 1995 ve 2000 yıllarında yayınladığı “Bowling Alone: America’s Declining Social Capital’’(Yalnız Bowling Oynamak: Amerika’nın Sosyal Sermaye Düşüşü) ve ‘‘Bowling Alone: The Collapse and Revival of American Community’’

(25)

(Yalnız Bowling Oynamak: Amerikan Toplumunun Çöküşü ve Canlanışı) adlı eserlerinde ise sivil toplum ile sosyal sermaye arasında pozitif bir ilişki kurmuş ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) toplumunu inceleyerek ABD’de sivil toplum örgütlerine katılımın giderek azaldığını ve sosyal sermayenin de erimekte olduğunu tespit etmiştir. Duygusal bir ikon olarak bowling ögesini kullanmıştır. Çünkü ABD’de yalnız başına bowling oynamayı (asosyalliğe sebep olmakta) azaltma amaçlı bowling ligleri düzenlenmektedir (National Statics, 2001: 9). Tocqueville’nin “Amerika’da Demokrasi’’ adlı çalışmasıyla benzerlik gösteren eserlerde Putnam, anne babanın, yoğun çalışmalarından dolayı sosyal yaşama dâhil olma noktasında yeterli vakit bulamamalarını, büyük yerleşim yerlerinde insanların bir araya gelmek için daha fazla zamana ihtiyaç duymalarını, ev temelli eğlence imkânlarının artışıyla (TV, bilgisayar gibi) insanların evlerine kapanmalarını, savaş ve bir takım küresel problemlerin artışıyla apolitik bir neslin yetişmelerini, sosyal sermayenin erime nedenleri arasında zikretmiştir (Yıldız ve Topuz, 2011: 204, Tüysüz, 2011: 15).

İzlenme oranları giderek artan televizyonun söz konusu erimenin en büyük sebebi olduğunu belirten Putnam, gazete okumanın ise sosyal sermayeye katkı sağladığını ifade etmiştir. Gazete okuyan kişiler okumayanlara göre sivil toplum örgütlerine % 76 oranında daha fazla katılım gösterirken, % 55 oranında da daha güvenilir durumdadırlar (Kangal, 2013: 25).

Putnam, çalışma sahasından da anlaşılacağı üzere, sosyal sermaye kavramını geniş bir ölçekte ele almış olmakla Coleman ve Bourdieu’dan ayrılır. Sosyal sermayenin bireylerden ziyade bölgesel ve ulusal düzlemde ekonomik, toplumsal kalkınmayı nasıl etkilediğiyle ilgilenir. Sosyal sermaye üzerinde, topluluk düzeyindeki değişkenler etkilidir. Ona göre, aktif olmayan topluluktaki aktif bir birey, aktif olan topluluktaki aktif bir birey kadar sosyal sermaye üretemeyecektir (Rea-Holloway, 2008: 18).

Putnam, sosyal sermayeyi, "Ortak hedefleri sağlamak amacıyla aktörlerin işbirliği halinde ve etkin şekilde ortak hareket etmesini sağlayan güven, sosyal normlar ve ağlar gibi sosyal örgütlenmenin özelliklerinden oluşmaktadır" (Altan, 2007: 224) diyerek tanımlar.

Bahsedilen üç yazar (Bourdieu, Coleman, Putnam) dışında Portes, Burt, Foley, Paxton, Fukuyama, Knack, Woolcock, Nahapie, Adler, Narayan gibi bilim insanları

(26)

da sosyal sermaye üzerine çalışmalar yürütmüşlerdir. Ancak hemen hepsi, sosyal sermaye kavramını en popüler kavramlardan biri haline getiren bu üç isimden ilham almışlardır. İçlerinde, Fukuyama’nın ‘güven’ mefhumunu öne çıkaran sosyal sermaye tanımı dikkat çeker. Fukuyama sosyal sermayeyi ‘‘bir toplumda ya da toplumun belirli kesimlerinde güvenin hüküm sürmesinden doğan kapasite’’ (Field, 2006: 88) olarak tanımlar.

Kavramın, literatürde yer edinmiş tanımlarının yanında güncel kullanımını ifade etmesi açısından Dünya Bankası ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) tanımlarına göz atmakta yarar vardır. Dünya Bankası sosyal sermayeyi: ekonomik kalkınmanın ‘kayıp halkası’ olarak niteler ve “sosyal sermaye bir toplumun sosyal etkileşiminin niteliği ve niceliğiyle biçimlenen normlar, ilişkiler ve kurumlara atıfta bulunur ve sadece toplumu destekleyen kurumların özeti değildir aynı zamanda toplumu bir arada tutan bir çeşit tutkaldır’’ (National Statistics, 2001:9) diyerek tanımlarken, OECD, “Bir grup içerisinde ya da gruplar arasında işbirliğini kolaylaştıran anlayışlar, paylaşılan değerler, normlarla birlikte ağlar”(Cote ve Healy, 2001: 41) şeklinde daha kısa bir tanımlamaya gitmiştir.

Çoğunlukla pozitif yanlarına değinilen sosyal sermayenin elbette ki negatif tarafları da mevcuttur. Sosyal sermaye, grup içi dayanışma, paylaşım ve işbirliğini arttırırken grup dışında yer alanların dışlanmasına ve sosyal ayrışmalara yol açabilmektedir. Yine bir takım meşru olmayan, belki suça yol açabilecek tutum ve davranışlar mensubu olunan grup içerisinde göz ardı edilebilecek, aidiyet hissedilen çatı altında ‘çeteleşmeye’ varabilecek sonuçlara sebebiyet verilebilecektir.

1.2.2.1.Sosyal Sermaye’nin Ölçümü

Sosyal sermayesi yüksek toplumlar, toplumsal refaha ve yüksek kalkınma seviyesine, düşük sosyal sermayeye sahip toplumlara nazaran daha kolay erişmektedirler. Bir takım ekonomik kısıtlara, coğrafi dezavantajlara sahip oldukları durumlarda bile yüksek sosyal sermayeli toplumlar, zorlu koşulları tolore edebilecek güce sahip olmaktadırlar. Bireyler de aynı şekilde sahip oldukları sosyal sermaye düzeylerini yükselttikçe daha sağlıklı, daha müreffeh ve daha başarılı olmaktadırlar.

(27)

Söz edilen sosyal sermaye düzeyini belirlemek oldukça zordur. Bu zorluk bir takım ölçümler vasıtasıyla aşılmaya çalışılmaktadır. Ölçümler genel olarak birey yahut toplumların güven ve sosyal katılım düzeylerini tespit etmeye yöneliktir. Sadece, güven ve sosyal katılım düzeyi belirlenmesinin sosyal sermaye ölçümünde yetersiz olduğunu belirten Gökçe ve Uğuz (2009: 327-328), Selçuk Üniversitesi lisans öğrencilerinin sosyal sermaye profillerini ortaya çıkarmayı amaçladıkları çalışmalarında, gönüllülük, sosyal adanmışlık, sorumluluk, özyeterlilik ve kontrol düzeyi, sosyal etkileşim ve iletişim, farklılaşma ve farklılıklara hoşgörü düzeyini, güven ve sosyal katılıma ek parametreler olarak tespit etmişlerdir.

Sosyal sermaye ölçümlerinde, çalışılan toplumun karakteristik yapısı da önem arz eder ve bu karakteristik yapı, o toplumu oluşturan bireylerden tek tek elde edilen bireysel sosyal sermaye verilerinin özeti ile uyuşmayabilir.

2002 yılında Dünya Bankası, ‘Sosyal Sermaye Değerlendirme Aracı’ adlı çok değişkenli istatiksel analiz çalışması yapmıştır. Dünya Bankası’na göre sosyal sermaye ölçümünde kullanılabilecek başlıca sosyal sermaye göstergeleri şunlardır (Aktaran: KOSGEB, 2005: 8):

 Demokrasi,  Rüşvet oranı,

 Mahkemelerin bağımsızlığı,

 Grevler, öğrenci hareketleri, protestolar,

 Her 100,000 kişide kişi başına düşen tutuklu sayısı,  Hükümete ve sendikalara olan güvenin derecesi,  Kredi kullanılırlığı,

 Kişisel özgürlük,  Seçmen mevcudu,

 Yerel topluluklara katılım,

 Sosyal bağlamda etkinliklere katılım,  Yetkilendirme, temsil yetkisi oranları,  Komşuluk-mahalle bağlantıları,  Aile ve arkadaşlık bağlantıları,  İş bağlantıları,

(28)

 Çeşitliliğe (farklılığa) tolerans gösterme.

Sosyal sermaye kavramının tek bir tanımı olmadığı gibi sosyal sermaye düzeyi ölçümü de görüldüğü gibi tek bir metot çerçevesinde gerçekleştirilememektedir.

1.2.2.2. Sosyal Sermaye Türleri

Sosyal sermaye türlendirmelerinde; sivil topluma ait sosyal sermaye / kamusal sosyal sermaye, yapısal sosyal sermaye / kavramsal sosyal sermaye, güçlü bağ içeren sosyal sermaye / zayıf bağ içeren sosyal sermaye gibi kategorizasyonlar mevcutsa da (Yıldız ve Topuz, 2011: 206-207), bu kısımda sosyal sermaye, en çok kabul gördüğü şekliyle, bağlayıcı (bonding), köprü kuran (bridging) ve birleştirici (binding) olmak üzere üç türe ayırarak incelenecektir.

Bağlayıcı ve köprü kuran sosyal sermaye çeşitleri ilk kez Robert Putnam tarafından, 2000 yılında yayınlanan “Bowling Alone: The Collapse and Revival of American Community” (Yalnız Bowling Oynamak: Amerikan Toplumunun Çöküşü ve Canlanışı) adlı eserde ortaya atılmıştır (İnce, 2014: 65). Sonrasında ise Woolcock, birleştirici sosyal sermaye kavramını literatüre dâhil etmiştir (Uğuz, 2010:79).

1.2.2.2.1. Bağlayıcı Sosyal Sermaye

Aile, yakın akrabalık, komşuluk ilişkisi gibi birincil düzey ilişkilerin kurulmasıyla bağlayıcı sosyal sermaye elde edilmiş olur. Bağlayıcı sosyal sermaye, birbirleriyle birçok açıdan aynı özellikteki bireylerin oluşturduğu gruplarda şekillenir ve söz konusu grubu daha da homojenleştirici yapıdadır (Kangal, 2013: 39).

Putnam, etnik kardeşliğe dayalı yardımlaşma dernekleri ve kilise temelli kadın okuma gruplarını da bağlayıcı sosyal sermaye örnekleri olarak değerlendirir (National Statics, 2001: 11).

Bağlayıcı sosyal sermaye, çoğu zaman eğitimsel başarıyı arttırma, iş bulma maliyetlerini azaltma ve iş ilişkilerinde görevi kötüye kullanma riskini ortadan kaldırma gibi kamusal kazanımlarla ilişkilendirilir (Field, 2006: 126). Fakat bağlayıcı sosyal sermayeyi ortaya çıkaran gruplar genel anlamda kapalıdırlar ve piyasa ilişkilerinde, grup üyesi olmayanları dışlamaları, gelir dağılımında adaletsizliğe yol

(29)

açabilir (Çalışkan, 2010: 20). Kimi bireyler için gruba dâhil olmak avantaj oluştururken, grup dışı kalmak dezavantaj sayılabilir. Toplumsal ilişkilerde ise grup dışı kalıp aidiyet duygusuna erişemeyen ya da apayrı bir gruba dâhil olup rekabete girişen bireyler toplumsal/mekânsal ayrışmalara ve tabakalaşmalara sebebiyet verebilirler.

Oldukça güçlü bağlara sahip olma özelliği bulunan bağlayıcı sosyal sermayede, örgütlü suç grupları, uyuşturucu çeteleri, mafya tipi yapılanmalara da rastlanabilir. Bu tip oluşumlarda, grup içi ortak değerler ve paylaşılan sosyal sermaye yüksek olmakla beraber, kurulan birlikteliğin toplumsal refah açısından hayli olumsuz durumlara sebebiyet verdiği aşikârdır (Eşki, 2009: 50).

Periyodik olarak, Avrupa genelinde yaşam kalitesi ölçümleri yapan ve bu ölçümleri rapor olarak yayınlayan Avrupa Yaşam ve Çalışma Koşullarını İyileştirme Vakfı (EUROFOUND) 2003,2005 ve 2007 yıllarında, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 31 Avrupa ülkesi hakkında söz konusu alanda bir rapor hazırlamıştır. Rapora göre, Türkler için en önemli kurum ailedir ve en temel sosyalleşme ortamı hanedir. Çalışmaya katılanların yüzde 89’u en az haftada bir kez ailesini veya arkadaşını ziyaret ettiğini, yüzde 96’sı hastalandıklarında yine bu insanlardan yardım istediğini ve yüzde 81’i de zor durumlarda ailesinden borç alabileceğini belirtmiştir. Bu rapor bizlere, Türk insanı için bağlayıcı sosyal sermayenin ne denli önemli olduğunu göstermesi açısından da önemlidir (Kaya vd., 2011: 80, Aktaran: Ergin, 2007: 12).

1.2.2.2.2. Köprü Kuran Sosyal Sermaye

Köprü kuran sosyal sermaye, bağlayıcı sosyal sermayenin aksine, heterojen kimlikleri bir arada tutar. İş arkadaşlıkları, farklı vesilelerle tanışıklık, farklı etnik gruplar içinden arkadaşlık, arkadaşların arkadaşları, bu sosyal sermaye türü için kurulan birlikteliklere örnek teşkil eder. Bu ilişkiler aile, yakın akraba veya komşularla kurulan birincil ilişkilere göre daha az yoğun ve daha zayıftır. Fakat bu tip sosyal sermaye, çapraz sosyal ilişkiler kurulmasına sebebiyet vermekte, insanları kendilerinden daha uzaktaki yakınlık duyduklarına ulaştırmaktadır (Eşki, 2009: 50).

Putnam, köprü kuran sosyal sermaye gruplarına, insan hakları hareketlerini ve ekümenik dini örgütleri de örnek verir. Bu sermaye türünde oluşan bağlar daha zayıf

(30)

ve daha ayrışık kimlikleri barındırma eğilimindedir ama ‘başarılı olmak’ daha önemlidir. Putnam’a göre, köprü kuran sosyal sermaye, kişinin bireysel anlamda ilerlemesine, gelişmesine ve yeni fırsatlar oluşturmasına yardımcı olur (Tecim, 2011: 45). Aslında her ne kadar Putnam’ı, bağlayıcı ve köprü kuran sosyal sermaye kavramlarının kullanımı noktasında öncü kabul etmiş olsak da Granovetter, 1973 yılındaki ‘Zayıf Bağların Kuvveti’ adlı çalışmasında, zayıf bağların, hareketlilik gösteren fırsatları mümkün kılma konusunda önemli yer tuttuklarını savunmuştur (National Statistics, 2001: 11).

Bağlayıcı sosyal sermaye için, dışlamaya, sosyal/mekânsal ayrışmaya, kutuplaşmaya sebebiyet verebileceği düşünülerek eleştiriler getirilmişken, köprü kuran sosyal sermayenin, sayılan sosyolojik olumsuzlukları ortadan kaldırabileceği, en azından azaltabileceği düşünülmüştür. Çünkü birincisinde, büyük ölçüde homojenik bireyler, ‘kendinden’ olan yahut ‘kendi gibi’ olan ile bir birliktelik oluşturup ‘kendine benzemeyeni’ grup dışında tutup ötekileştirirken, ikincisinde, farklılıkları belirgin bireyler, sahip oldukları değişik özellikleri zenginlik kabul ederek birbirleriyle ilişki kurma arzusu gütmektedir. Bu durum sosyalleşmeyi arttırmakta, farklılıklar arasında kurulan köprüler, sosyal/mekânsal ayrışma ve kutuplaşmayı minimize etmektedir. Leonard gibi bazı araştırmacılar ise köprü kuran sosyal sermayenin de dışlayıcı yönünün var olduğundan bahsetmişler ve konuya derinlik kazandırmışlardır.

Tablo 1: Köprü Kuran ve Bağlayıcı Sosyal Sermayenin Karşılaştırılması KÖPRÜ KURAN SOSYAL

SERMAYE BAĞLAYICI SOSYAL SERMAYE

Grubu oluşturan bireyler arasında bağ gücü zayıftır.

Grubu oluşturan bireyler arasında bağ gücü kuvvetlidir.

Kendisini oluşturan bireylere hizmet

eder. Kendisini oluşturan bireylerden hizmet alır.

Diğer ağlarla yeni bağlar kurma

konusunda isteklidir. Diğer ağlarla yeni bağlar kurma arzusu taşımaz.

Grubu oluşturan bireyler heterojen

yapıdadır. Grubu oluşturan bireyler homojen yapıdadır.

Kimliğin bir parçası olabilir. Kimliğin tamamını oluşturma eğilimindedir.

Grup dışı kalanları kucaklayıcıdır. Grup dışındakileri dışlayıcıdır.

Tipik örnekleri: Spor kulüpleri, korolar. Tipik örnekleri: Marjinal gruplar, etnik

dayanışma örgütleri.

(31)

Bir toplumun, sosyal sermayeden yeterince yararlanabilmesi için hem bağlayıcı sosyal sermayeden, hem de köprü kuran sosyal sermayeden fayda temin etmesi gerekmektedir. Söz edilen sermaye türleri birbirlerinin ikamesi olmaktan ziyade birbirlerinin tamamlayıcısıdırlar. Bağlayıcı sosyal sermaye grup içi dayanışma, işbirliği ve güveni sağlarken, köprü kuran sosyal sermaye, grubun diğer gruplarla etkileşime geçmesini sağlayacak, kaynaklara ulaşmasını kolaylaştıracaktır (Öğüt ve Erbil, 2009: 55). Elbette bu durum, evvelce bahsedildiği üzere köprü kuran sosyal sermaye için pozitif dışsallığa işaret ederken, bağlayıcı sosyal sermayenin negatif dışsallık üretme riskine de dikkat çekmektedir (Eşki, 2009: 19).

Putnam’a göre, bir diğer dikkat edilmesi gereken nokta, bağlayıcı sosyal sermayede bireyin bulunduğu konumu koruyup geçimini temin etmesi esas iken, köprü kuran sosyal sermaye sahibi birey, kendisini geliştirip ilerleme fırsatı bulacaktır (Gök, 2014: 41).

1.2.2.2.3. Birleştirici Sosyal Sermaye

İlk kez Woolcock tarafından ortaya atılan birleştirici sosyal sermaye, birbirinden oldukça farklı güç ve konuma sahip birey veya gruplar arasındaki dikey bağları ifade eder. Politik gücü olanlarla, bu güce sahip olmayan halk arasındaki ve birbirinden ayrı özellikler gösteren sosyal sınıflar arasındaki hiyerarşi, güç ilişkisi bu sosyal sermaye türünün ortaya çıkmasına sebep olur (Gerni, 2013: 42).

Diğer sosyal sermaye türlerinden ayrılır biçimde bu sosyal sermaye türünde, bireyler kendi sosyal çevreleri dışındaki bireylerden bilgi, fikir, kaynak edinmektedirler (Field, 2006: 92). Böylelikle bireyler, ailevi, cemaatvari bağlantıların dışında genel toplumsal kuralların oluşumuna birleştirici sosyal sermaye vasıtası ile katkıda bulunurlar. İnsanların toplum içerisinde, hiç tanımadıkları kişilere karşı güven duygularına sahip olmalarını sağlayan da söz edilen sosyal sermaye türüdür (Çalışkan, 2010: 20-21).

Birleştirici sosyal sermaye, makro düzeyde ele alınabilecek sosyal sermaye türüdür. Toplumda, sosyoekonomik bakımdan zayıf olan bireyleri, yetkili kurum-kuruluşlarla buluşturur, siyasi iktidarla dezavantajlı kesimin iletişim kurmasına katkı sağlar (Gerni, 2013: 42).

(32)

Bağlayıcı, köprü kuran ve birleştirici sosyal sermayelerin her biri, bir bakıma diğer sermaye türlerini besleyen bir yapıdadır. Söz konusu sermaye türleri, kurmuş oldukları ağ yapıları, ilişki biçimleri, sosyal grupları oluşturan özne yapıları, kuruluşlarındaki öncelikli amaçları, temin ettikleri birincil faydalar ve kapsam alanları bakımından farklılık arz etmektedirler.

Şekil 1: Bağlayıcı, Köprü Kuran ve Birleştirici Sosyal Sermaye Kapsam Alanları

Kaynak: Eşki, 2009: 52.

1.2.3. Kültürel Sermaye

Kültürel sermaye kavramını literatüre kazandıran Pierre Bourdieudür. Öyle ki, Bourdieu, Marx’ın ‘ekonomi ilişkileri’ ile ‘sınıf’ yaklaşımı, Weber’in ‘iktidar ilişkileri’, ‘statü’ açıklamalarına ek olarak, ‘kültürel ilişkileri’ çalışma sahasının merkezine alarak toplumsal tabakalaşma gerçekliğini açıklığa kavuşturmaya katkıda bulunmuştur (Ünal, 2004: 12). Böylelikle, sermaye kavramı açısından da özgün bir değerlendirme içerisine girmiş, ekonomik, sosyal ve kültürel sermaye sınıflandırmasını geliştirmiştir. Her ne kadar hiyerarşik açıdan ekonomik sermayeyi en üste yerleştirmişse de kültürel sermaye kavramının ekonomik ve toplumsal

(33)

ilişkilerin açıklanmasında önemli bir yer teşkil ettiğini ve sermaye aktarımının en gizli biçimi olduğunu ifade etmiştir.

Bourdieu, kültürel sermayeyi, formel bir eğitim sonucu elde edilmiş olan ‘okul sermayesi’ ve aileden kaynaklanan, aile içi ilişkiler neticesinde kazanılmış olan ‘aileden miras yoluyla aktarılmış sermaye’ olmak üzere ikiye ayırır. Her ne şekilde elde edilirse edilsin, ona göre kültürel sermaye, entelektüel birikimlerin toplamıdır (Ünal, 2004: 116). Düşünür, okulları başat bir konumda değerlendirir. Çünkü iktidarı elinde bulunduranlar eğitim yoluyla kültürel sermayeyi ailelere, dolaylı olarak da bireyler üzerinden toplumun tamamına aşılarlar. Eğitim sistemi çoğunlukla seçkinlerin başarılı olduğu bir düzen dayatır. Sıradan aileler ise ‘eğitimde başarılı olma’ durumunu hedef olarak belirleyip kendileri için bir kabul olarak ele alırlar, sistemin devamını sağlarlar ve kültürel sermaye oluşumuna katkıda bulunmuş olurlar. Okul sistemi, fizikçi Maxwell’in termodinamik yasalarını açıklarken kullandığı cin metaforunun1 yapmış olduğu ayırma işlemine benzer biçimde miras yoluyla kültürel sermayeye sahip olan ‘seçkinleri’ bu sermayeden yoksun olan ‘sıradanlardan’ ayırır (Özsöz, 2007: 5).

Bourdieu, toplumsal tabakalaşmayı, Marx’ın, sınıf kavramını incelerken, ekonomik sermayeyi ele aldığı gibi, kültürel sermayeyi ön plana alarak inceler. Ona göre, toplum, akademik başarı veya başarısızlığı, bireylerin doğal yeteneklerinin bir sonucu olarak görür. Oysa ona göre, kaydedilen akademik başarı, bireylerin ve ailelerin, ait oldukları sosyal sınıfların yansımalarının ürünüdür. Eğitim yatırımlarında, aile içi aktarımı da akademik başarının açıklanışına dâhil etmek gerekmektedir (Gerni, 2013: 55).

Kültürel sermayeye sahip çocuklar, kültürel sermayeye sahip olmayanlarla kıyaslandığında, ilk gruptakilerin, eğitim sistemine daha iyi adapte oldukları ve bu durumun akademik başarıyı kolaylaştırdığı söylenebilir. Çünkü kültürel sermayeye sahip çocuklar, gerçekte olduklarından daha yetenekli görünmektedirler. Buna ek

1

Maxwell’in, az ya da çok hareketli taneciklerin arasında bir cin olduğunu hayal etmesi cin metaforunu ifade eder. Bu cin, tanecikleri ayırmakta, en hızlıları ısısı artan kaba, en yavaşları da ısısı azalan kaba atmaktadır. Böylelikle, ayırma işleminin başka türlü yapılması halinde ortaya çıkacak olan karışıklığın önüne geçilmiş olmaktadır (sendika10.org).

(34)

olarak, bu çocuklar, bilgiye erişmeleri için kendilerine fırsatlar temin eden eğitim sisteminin norm ve değerlerine iştirak ederler (Andersen ve Jaeger, 2013:7).

Kültürel sermaye ile doğrudan alakalı olan habitus kavramına değinmekte de yarar vardır. İnsanların, belirli bir kültür ve alt kültürde yaşamaları sonucu zihinlerinde biriken bilgi stoku olarak da nitelenebilecek olan habitus mefhumunu ortaya atan Bourdieu, bununla, toplumsal deneyimlerimizle zihinsel eğilimlerimizin bir arada bulunduklarını kastetmiştir (Palabıyık, 2011: 128-129). Habitus bir bakıma, sürekli kendini besleyen bir önkabuldür. Müzeye, belirli bir sosyal sınıfa ait olanların gitmesi, havyarın zenginlerin yiyeceği olarak bilinmesi, bir doktor ile bir işçinin hayattan beklentilerinin apayrı olması ve bu sayılanların toplumca tartışılmaz bir gerçeklik haline gelmesi, insanların yetiştikleri çevrenin etkilerini üzerlerinde taşıdıklarının yani habitus kavramının basit örnekleridir.

Başka bir ifadeyle, ‘belli bir zamana ve mekâna ait sosyal koşulların, kafamıza yerleştirdiği kazanılmış niteliklerin, algı, takdir ve eylem şemalarının bütünü’ (Ansart, 1990: 41) olarak da tanımlanan habitus, içselleştirilmiş yatkınlıklar bütünüdür (Lodrik, 2013: 28). Bireyin tercihlerinin, beğeni ve eğilimlerinin sosyomekansal algıyı düzenleyip, sistemi kurmasıyla yaşam dünyası olarak habitus şekillenir (Ünal, 2004: 3). Habitus, sosyal yapılarla sosyal eylem arasında bağ kurduğundan, kültürel sermaye çalışmalarında üzerinde durulan yegâne konu başlığı olmuştur.

Kültürel sermaye konusunu ele alan bir diğer isim olan David Throsby ise, kültürel sermayeyi Bourdieu gibi eğitim-öğretim alanı ile ilişkilendirmek yerine sanat ile alakalandırmıştır (Ekşioğlu, 2012: 17). Throsby (1999: 6-7), kültürel sermayenin, kültürel ürünlerin elde edilmesi için ödenmesi gereken bedel olan kültürel değerin varlığından köken aldığına inanır. Ona göre, kültürel sermaye, maddi (tangible) de manevi (intangible) de olabilir. Maddi kültürel sermaye varlıklarının; binalar, yapılar, siteler, kültürel öneme sahip yerleşim yerleri, tablolar, heykeller ve sanatsal açıdan değerli diğer objeleri ifade etmesi gibi, manevi kültürel sermaye varlıkları da, grupları tanımlayan, grubu oluşturan elemanları bir arada tutan fikirler, düşünceler, gelenekler, uygulamalar ve inançları niteler.

(35)

Kültürel sermaye, kimi yönlerden fiziksel sermayeye benzerlik gösterir. Kültürel sermayenin üretimi için de beşeri faktörlere ihtiyaç vardır. Üretmiş olduğu çıktılar, fiziksel sermayede olduğu gibi ekonomik değer ifade edebilir. Kültürel sermayenin oluşturduğu bazı maddi unsurlar (müze, yerleri vs.), aynı, bir fabrikada olduğu gibi yıpranabilir, bakım ve onarıma ihtiyaç duyabilir. Ancak söz konusu kültürel sermaye değerleri, olduğu gibi bırakılsalar ve yok olmaya yüz tutsalar dahi kamusal mal olarak varlıklarını sürdürmeye devam ederler (Ekşioğlu, 2012: 18).

1.2.3.1. Kültürel Sermaye Türleri

Kültürel sermaye bu kısımda, Pierre Bourdieu’nun sınıflandırdığı şekliyle, içselleşmiş (cisimselleşmiş veya bedenselleşmiş) kültürel sermaye, nesneleşmiş kültürel sermaye ve kurumsallaşmış kültürel sermaye olmak üzere üç türde ele alınacaktır.

Şekil 2: Kültürel Sermaye Çeşitleri

(36)

1.2.3.1.1. İçşelleşmiş Kültürel Sermaye

Bireyin, sosyal yaşantısında, sergilediği davranışlar, takındığı tutumlar, aldığı kararlar, geçmişinden ve ait olduğu sosyal sınıftan izler taşır. Geçmişte edinmiş olduğu, habitus olarak da ifade edilebilen birikimler, bireyde beden bulmuş, içselleşmiş haldedir. Sözü edilen, uzun vadeli toplumsallaşma ve öğrenme süreçlerine dayanan içselleşmiş kültürel sermayedir (Gerni, 2013: 58, Nohl, 2008: 41).

İçselleşmiş kültürel sermaye, bireyin kişiliğine sıkıca bağlıdır ve görünmez bir aktarım kanalıyla nesilden nesile ulaştırılır (Aktaran: Avcı, 2015: 24). Ailenin içinde bulunduğu coğrafyaya ve sosyal sınıfa göre edinilen, ağız, şive gibi dil alışkanlıkları, yazma şekilleri, vücudun farklı bağlamlarda kullanılma tarzları, içselleşmiş kültürel sermaye örneklerinden birkaçıdır (Göker, 2007: 280). Aileden tevarüsen aktarılan kültürel sermaye, bireyin toplum içinde kendisinin edinmiş olduğu kültürel sermaye ile birleşerek içselleşmiş kültürel sermayenin şekillenmesine sebep olur.

Bourdieu’ya (1986: 248) göre ekonomik sermayeye sahip kişilerin, içselleşmiş kültürel sermaye sahibi olmadıkları sürece, ellerindeki kültürel ürünlerin tam olarak kendilerine ait olduğunu hissedebilmeleri için içselleşmiş kültürel sermaye sahibi kişilerin desteğine ihtiyaç duyacakları açıktır. Örneğin tarihi değeri olan bir el yazması eseri alabilecek düzeyde ekonomik güce sahip birisi bu eseri kendi mülkiyetine geçirmiş olsa dahi içselleşmiş kültürel sermayeden yoksun ise malik olduğu sanatsal değeri özümsemesi mümkün değildir. Çünkü muhtemelen bu kişi elindeki eser hakkında doyurucu bir bilgiye sahip olmayacaktır, kendisine bu hususta sorulan sorulara dahi yanıt verebilmek için bilgi sahibi bir sanat danışmanına başvurmak durumunda kalacaktır.

İçselleşmiş kültürel sermaye, kişinin, yaşamsal sürecinde, birikim sonucu oluşturduğu bir değer olduğundan, günlük hayatta bireyin ortaya koymuş olduğu tercihlerin ve zevklerin de bahsedilen birikmişlikten yani kültürel geçmişten

Şekil

Tablo 23:Site Sakinlerinin Ev Sahibi-Kiracı Olma Durumları     Frekans  Geçerli%  Ev sahibiyim
Tablo  30:  Otomobil  Sahibi  Site  Sakinlerinin  Kaç  Adet  Otomobil  Sahibi  Olduklarının  Göstergesi     Frekans  Geçerli %  1  50  62,50  2  25  31,20  3  4  5,00  4  1  1,20  Toplam  80  100,00
Tablo 31: Güvenlikli Sitede Yaşamak, Site Sakinleri İçin Bir Hedef Miydi?  Güvenlikli sitede yaşamak eskiden beri hedeflediğiniz bir
Şekil 30: Site Sakinlerinin Mutfak Alışverişlerinde Tercih Ettikleri Kanallar
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

İnvaziv Sinonazal Aspergilloziste Endoskopik Eksizyon Ve Lokal Fleplerle Onarım: Olgu Sunumu KBB-Forum 2005;4(1)

Kazanım: 12.3.6. Teknolojik gelişmelerin, bölgeler ve ülkeler arası kültürel ve ekonomik etkileşimdeki rolünü açıklar... İnsanın çevresini değiştirmek, doğayı

Otuz beş yaşında kadın olgunun yapılan otopsisinde kafa kaidesinde sfenoid kemik ve sella tursika bölgelerinde lizise yol açmış, kesitlerinde koyu yeşil kahverengi pürülan

Sait Faik jürisi mgyıs ayının ilk haftasında top- lanarak 1969'un en iyi hikâye kitabını seçecek Ü NLÜ hikayecimiz Sait Faik-adına 1955’ten hu yana

Service Quality at Manonjaya Batik for consumer purchasing decisions can be said to be good, and based on partial hypothesis testing, service quality has a significant effect

SATE protokolüne ek güvenlik önlemi olarak verilerin daha güvenli gönderilebilmesi için simetrik anahtarlı sistemlerindeki blok şifreleme algoritmalarından TEA

Orta sınıfa hitaben idealize edilen bir yaşam biçimi olarak güvenlikli siteler mekânsal ayrışmanın fiziksel ve sembolik yönünü gözler önüne

• 34 üniversitenin mimarlık lisans eğitiminde içeriği kısmen yangın güvenlikli tasarım olan 46 ders bulun- makta, bu derslerin 30’u zorunlu, 16’sı seçmeli ders