• Sonuç bulunamadı

OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE ÜÇ YAŞ DÖNEMİNDEKİ 35-40 AYLIK ÇOCUKLARA UYGULANAN SES EĞİTİMİNİN İŞİTME KAYIPLI VE İŞİTME KAYIPSIZ ÇOCUKLARIN MÜZİKSEL SES GELİŞİMLERİNE ETKİSİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE ÜÇ YAŞ DÖNEMİNDEKİ 35-40 AYLIK ÇOCUKLARA UYGULANAN SES EĞİTİMİNİN İŞİTME KAYIPLI VE İŞİTME KAYIPSIZ ÇOCUKLARIN MÜZİKSEL SES GELİŞİMLERİNE ETKİSİ"

Copied!
146
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T T..CC.. G GAAZZİİÜÜNNİİVVEERRSSİİTTEESSİİ E EĞĞİİTTİİMMBBİİLLİİMMLLEERRİİEENNSSTTİİTTÜÜSSÜÜ G GÜÜZZEELL SSAANNAATTLLAARR EEĞĞİİTTİİMMİİ AANNAABBİİLLİİMM DDAALLII M MÜÜZZİİKK EEĞĞİİTİTİMMİİ BBİİLLİİMM DDAALLII

OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE ÜÇ YAŞ DÖNEMİNDEKİ 35-40 AYLIK ÇOCUKLARA UYGULANAN SES EĞİTİMİNİN

İŞİTME KAYIPLI VE İŞİTME KAYIPSIZ ÇOCUKLARIN MÜZİKSEL SES GELİŞİMLERİNE ETKİSİ

D DOOKKTTOORRAATTEEZZİİ H HAAZZIIRRLLAAYYAANN E EbbrruuTTEEMMİİZZ T TEEZZDDAANNIIŞŞMMAANNII P Prrooff..DDrr..AAlliiUUÇÇAANN A ANNKKAARRAA--22000077

(2)

Ebru TEMİZ’ e ait, “OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE ÜÇ YAŞ DÖNEMİNDEKİ 35-40 AYLIK ÇOCUKLARA UYGULANAN SES EĞİTİMİNİN İŞİTME KAYIPLI VE İŞİTME KAYIPSIZ ÇOCUKLARIN MÜZİKSEL SES GELİŞİMLERİNE ETKİSİ” isimli çalışma jürimiz tarafından Müzik Eğitimi Bilim Dalında DOKTORA TEZİ olarak kabul edilmiştir.

Başkan : ……….. Üye : ……….. (Danışman) Üye : ………. Üye : ………. ……… Üye : ……….………

(3)

ÖNSÖZ

Bu araştırmanın her aşamasında; neden olmasın düşüncesinden yola çıkarak beni yüreklendiren, yapıcı ve yönlendirici görüşlerini benimle paylaşıp, bilgi ve önerilerini esirgemeyen, asistanlık sınavımdan bugüne kadar kendisi ile çalışma şansına eriştiğim değerli öğretmenim ve danışmanım Prof. Dr. Ali UÇAN’a, çalışma yoğunluğu ve kendi özel problemlerine rağmen ihtiyaç duyduğum her anda desteğini aldığım, akademisyen kişiliğiyle çizdiği bakış açısı ile örnek aldığım Prof. Dr. Ayşegül ATAMAN’a, tez çalışmam boyunca kaynaklarından, yapıcı görüş ve önerilerinden yararlandığım Prof. Dr. Salih AKKAŞ’a, sabırla yardımlarını esirgemedikleri için minnet ve teşekkürlerimi sunarım.

Araştırmanın denel işlem sürecinde yardım ve desteğini esirgemeyen ve Gazi Tıp Fakültesi K.B.B. Anabilim Dalı ve Prof. Necmettin AKYILDIZ İşitme,Konuşma, Ses ve Denge Bozuklukları Merkezinin kapılarını açan Prof. Dr. Yusuf Kemal KEMALOĞLU’na, örneklem grubunun ses ve işitme analizlerini büyük özveri ile gerçekleştiren Uzm.Çağıl SARIDOĞAN ve Uzm. Dr. Yusuf KIZIL başta olmak üzere bütün hekim ve odyolog arkadaşlarıma, Gazi Eğitim Fakültesi Uygulama Anaokulu Müdüresi Türkan SİVRİ ile 3 yaş sınıfı öğretmenlerine, örneklem grubunu oluşturan; Aras, M.Efe, Efe, Deniz, Zeynep, Meva, İdil, Ecemcan, Barış, Bora, Buse’ye ve ailelerine, araştırmanın değerlendirmelerini yapan eğitim uzmanlarına,Doç.Dr.Rüya ÖZMEN, Yrd.Doç.Dr.Sema SEVİNÇ, Yrd.Doç.Dr.Adalet KANDIR, Yrd.Doç.Dr. Ayperi Sığırtmaç, Yrd.Doç.Dr. Esra DALKIRAN, Nuran KARAYEL, Yrd.Doç.Dr. Nilgün SAZAK, Yrd.Doç.Dr.Mehmet ŞEREN’e, yıllardır mesaimi paylaştığım oda arkadaşlarım; Cem’e, Özlem’e, Ersan’a, Zeki’ye, son olarak çalışma disiplini ve hayata bakışı ile örnek aldığım, yanında olmaktan sonsuz huzur ve mutluluk duyduğum sevgili eşim Burak Kağan TEMİZ’e ve minik oğluma sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

(4)

ÖZET

OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE ÜÇ YAŞ DÖNEMİNDEKİ 35-40 AYLIK ÇOCUKLARA UYGULANAN SES EĞİTİMİNİN İŞİTME KAYIPLI VE İŞİTME KAYIPSIZ ÇOCUKLARIN MÜZİKSEL SES GELİŞİMLERİNE

ETKİSİ

Ebru TEMİZ

GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ ANABİLİM DALI MÜZİK EĞİTİMİ BİLİM DALI

Prof. Dr. Ali UÇAN

Haziran, 2007

Bu araştırmanın amacı, okul öncesi eğitimde uygulanan müzik ve ses eğitiminin işitme kaybı olan ve işitme kaybı olmayan çocukların müziksel ses gelişimlerine etkisi olup olmadığının belirlenmesi, bu çocuklardaki işitme kaybı ile müziksel ses gelişimi arasında bir ilişki olup olmadığının tespit edilmesi ve bu yolla işitme kaybı olan ve olmayan çocukların müzik eğitimlerine ve müziksel ses gelişimlerine katkıda bulunmaktır.

Araştırmanın yürütülmesinde tek grup ön test-son test deneysel araştırma

modeli kullanılmıştır. Deneysel çalışmada kullanılan örneklemin belirlenmesinde

grup (sınıf) mevcudu ve işitme kaybı özelliği durumu göz önünde bulundurulmuştur. Buna göre araştırmanın uygulaması, Gazi Eğitim Fakültesi Uygulama Anaokulu 3 yaş grubunda (sınıfında) yer alan 11 çocuk ile yapılmıştır. Denel işlem öncesinde örneklem grubunun işitme analizleri ve ön test aşaması yapılmış, denel işlem aşamasında ise hazırlanan 20 ayrı ses eğitimi etkinliği her gün aynı saatte olmak üzere örneklem grubuna uygulanmıştır. Denel işlem sonrasında yine son test aşaması ile gerekli değerlendirmeler yapılarak sonuçlar karşılaştırılmıştır.

(5)

Araştırmada ele alınan problemlere ilişkin veriler, kişisel bilgiler ve ebeveynlere ilişkin bilgi formu, alan uzmanlarına ilişkin yapılandırılmış görüşme formu, müziksel ses özelliklerini ayırt edebilme becerisi ölçme aracı ve müziksel ses özelliklerine uygun şarkı söyleyebilme becerisi ölçme aracı yoluyla elde edilmiştir.

İstatistiksel çözümlemeler için SPSS 11.0 paket programı içerisindeki çeşitli istatistiksel çözümleme tekniklerinden yararlanılmıştır. İstatistiksel anlamlılık düzeyi olarak 0,05 seçilmiştir. Verilerin çözümlenmesinde karşılaştırılan gruplardaki kişi sayıları parametrik testlerin gerektirdiği sayıda olmadığı için parametrik olmayan testler kullanılmıştır.

Yapılan çözümlemeler sonucunda, üç yaş döneminde 35-40 aylık çocuklara uygulanan ses eğitimi sonrasında; ses eğitimi sürecinin çocukların müziksel ses gelişimi açısından etkili bir süreç olduğu ve işitme kaybı değişkeninin çocukların müziksel ses gelişimini, diğer bir deyişle müziksel ses özelliklerini ayırt edebilme becerileri ile müziksel ses özelliklerine uygun şarkı söyleyebilme becerilerini olumsuz yönde etkilediği ortaya çıkmıştır. Okul öncesi eğitim sürecinde çocukların müziksel gelişim özelliklerine ve bu özellikleri olumsuz yönde etkileyebilecek nedenlerin önemine dikkat çekilerek konu ile ilgili çalışmalar yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

(6)

ABSTRACT

THE EFFECT OF VOICE EDUCATION ON THE MUSICAL VOİCE DEVELOPMENT OF 35-40 MONTHS OLD CHILDREN WITH AND

WITHOUT HEARING LOSS AT PRESCHOOL EDUCATION

Ebru TEMİZ

FINE ARTS EDUCATION DEPARTMENT MUSIC EDUCATION BRANCH

Prof. Dr. Ali UÇAN

June, 2007

The purpose of this study is to determine whether preschool music and voice education affect the musical voice development of the children with and without hearing loss, and whether there is a relationship between hearing loss and musical voice development, hence, to contribute the music education and voice development of the children with and without hearing loss.

In the study, one group pretest-posttest research model was used. In determining the sample, the population of the group and the type of the hearing loss were taken into consideration. The experimental phase of the study was conducted at Gazi Education Faculty Application Kindergarten with 11 children in the age group of three. Prior the experimental procedure hearing analysis and pretest of the sample were made. In the experimental procedure, 20 different voice education activities were applied to the sample. After the experimental procedure the last considerations about the posttest phase was made and the results were compared.

In the study, the data collected through personal information and information forms related to the parents, interview forms constructed to be administered to the area specialists, a a measurement instrument for the ability to differentiate musical

(7)

sound features and a measurement instrument for measuring the ability to sing according to musical voice features. The statistical analyses were made through various statistical analysis techniques in SPSS 11.0 software. The statistical significance was chosen at .05 levels. In the study, nonparametric tests were used because the population of the groups was not adequate for parametric tests.

The results of the study show that after voice education given to 35-40 month old children, voice education process is effective in children’s musical voice development, and that the variable of hearing loss affects children’s musical voice development, in other words, children’s ability to differentiate musical sound features and to sing according to their musical voice features negatively. The results also show that the children’s musical development features and some factors that can affect their development deserve attention, and that research studies should be conducted in this area.

(8)

İÇİNDEKİLER Sayfa No ÖNSÖZ...i ÖZET... ii ABSTRACT...iv İÇİNDEKİLER ...vi ŞEKİLLER DİZİNİ ...ix TABLOLAR DİZİNİ ...x KISALTMALAR DİZİNİ ... xiii BÖLÜM I ...1 GİRİŞ ...1 1.1. Problem Durumu ...4 1.2. Problem Cümlesi ...5 1.3. Alt Problemler ...5

1.4. Araştırmanın Amacı ve Önemi...6

1.5. Sayıltılar...7

1.6. Sınırlılıklar...7

1.7. Tanımlar...8

BÖLÜM II ...11

KURAMSAL ÇERÇEVE...11

2.1. Okul Öncesi Eğitimde Müzik ve 3 Yaş Döneminde Müziksel Gelişim...11

2.2. Müziksel Ses ve Okul Öncesi Dönemde Ses Eğitimi...14

2.2.1. Müziksel Ses ...14

2.2.2. Okul Öncesi Dönemde Ses Eğitimi ...19

2.3. Okul Öncesi Dönemde İşitme Kaybı...21

2.4. İlgili Araştırmalar ...26

2.4.1.Yurtiçinde Yapılan Araştırmalar...26

2.4.2. Yurtdışında Yapılan Araştırmalar...28

BÖLÜM III...31

YÖNTEM...31

(9)

3.1.1. Denel İşleme Hazırlık ...32

3.1.2. Denel İşlem ...33

3.2. Evren ve Örneklem...34

3.2.1. Örneklemi Oluşturan Çocukların Kişisel Özelliklerine İlişkin Bilgiler...34

3.3. Veri Toplama Araçları ve Geliştirilmeleri...36

3.3.1. Müziksel Ses Özellikleri Görüşme Formu...36

3.3.2. Çocuklara İlişkin Kişisel Bilgiler Formu ...38

3.3.3. Ebeveynlere İlişkin Kişisel Bilgiler Formu ...38

3.3.4. Müziksel Ses Özelliklerini Ayırt Edebilme Becerisi Ölçme Aracı...38

3.3.5. Müziksel Ses Özelliklerine Uygun Şarkı Söyleyebilme Becerisi Ölçme Aracı...39

3.4. Verilerin Toplanması...39

3.5. Verilerin Çözümlenmesi...43

BÖLÜM IV ...44

BULGULAR VE YORUMLAR ...44

4.1. Üç Yaş Döneminde 35-40 Aylık Çocukların İşitme Kaybı Özellikleri’ne İlişkin Bulgular Ve Yorumlar ...44

4.2. Üç Yaş Döneminde 35-40 Aylık Çocukların Müziksel Ses Özelliklerini Ayırt Edebilme Becerisi’ne İlişkin Bulgular ve Yorumlar ...45

4.3. Üç Yaş Döneminde 35-40 Aylık Çocuklara Uygulanan Ses Eğitiminin Hafif İşitme Kayıplı Çocukların Müziksel Ses Özelliklerini Ayırt Etme Becerilerine Etkisine İlişkin Bulgular Ve Yorumlar ...46

4.4. Üç Yaş Döneminde 35-40 Aylık Çocuklara Uygulanan Ses Eğitiminin İşitme Kaybı Olmayan Çocukların Müziksel Ses Özelliklerini Ayırt Etme Becerilerine Etkisine İlişkin Bulgular Ve Yorumlar...46

4.6. Üç Yaş Döneminde 35-40 Aylık Çocuklara Uygulanan Ses Eğitiminin Çocukların Müziksel Ses Özelliklerine Uygun Olarak Şarkı Söyleyebilme Becerilerine Etkisine İlişkin Bulgular Ve Yorumlar...49

4.7. Üç Yaş Döneminde 35-40 Aylık Çocuklara Uygulanan Ses Eğitiminin Hafif İşitme Kayıplı Çocukların Müziksel Ses Özelliklerine Uygun Olarak Şarkı Söyleyebilme Becerilerine Etkisine İlişkin Bulgular Ve Yorumlar...59

(10)

4.8. Üç Yaş Döneminde 35-40 Aylık Çocuklara Uygulanan Ses Eğitiminin İşitme Kaybı Olmayan Çocukların Müziksel Ses Özelliklerine Uygun Olarak Şarkı

Söyleyebilme Becerilerine Etkisine İlişkin Bulgular Ve Yorumlar...61

4.9. Üç Yaş Döneminde 35-40 Aylık Çocuklarda Ses Eğitiminin Hafif İşitme Kayıplı Çocuklar İle İşitme Kaybı Olmayan Çocukların Müziksel Ses Özelliklerine Uygun Olarak Şarkı Söyleyebilme Becerilerine Etkisi Arasında Fark Olup Olmamasına İlişkin Bulgular Ve Yorumlar ...63

BÖLÜM V - SONUÇLAR VE ÖNERİLER ...66

5.1. Sonuçlar ...66

1- Üç yaş döneminde 35-40 aylık çocukların işitme 11 çocuğun 5’i çift taraflı hafif işitme kayıplıdır. Buna göre çocukların yarıya yakını işitme kaybı özelliği taşımaktadır...66 5.2. Öneriler...68 KAYNAKÇA ...70 EKLER...79 EK-1...80 EK-2...81 EK-3...82 EK-4...83 EK-5...84 EK-6...85 EK-7...86 EK-8...87 EK-9...102 EK-10...107 EK-11...117

(11)

ŞEKİLLER DİZİNİ

Sayfa No

(12)

TABLOLAR DİZİNİ

Sayfa No

Tablo 2.1.1. Üç Yaş Dönemi Çocuklarının Müziksel Gelişim Özellikleri 1... 14

Tablo 2.3.1. İşitme Kaybı Dereceleri ve İletişim Üzerindeki Etkileri 2... 26

Tablo 3.1. Örneklem Grubunu Oluşturan Çocukların Kişisel Özellikleri 3... 35

Tablo 3.2. Müziksel Ses Özelliklerine İlişkin Uzman Görüşleri 4... 37

Tablo 4.1. Üç Yaş Döneminde 35-40 Aylık Çocukların İşitme Kaybı Özellikleri 544 Tablo 4.2. Üç Yaş Döneminde 35-40 Aylık Çocukların Müziksel Ses Özelliklerini Ayırt Edebilme Becerisine İlişkin Ön Test-Son Test Wilcoxon Testi Bulguları 6... 45

Tablo 4.3. Üç Yaş Döneminde 35-40 Aylık Çocuklara Uygulanan Ses Eğitiminin Hafif İşitme Kayıplı Çocukların Müziksel Ses Özelliklerini Ayırt Etme Becerilerine Etkisine İlişkin Wilcoxon Testi Bulguları7... 46

Tablo 4.4. Üç Yaş Döneminde 35-40 Aylık Çocuklara Uygulanan Ses Eğitiminin İşitme Kaybı Olmayan Çocukların Müziksel Ses Özelliklerini Ayırt Etme Becerilerine Etkisine İlişkin Wilcoxon Testi Bulguları8... 47

Tablo 4.5. Üç Yaş Döneminde 35-40 Aylık Çocuklarda Ses Eğitiminin Hafif İşitme Kayıplı Çocukların Müziksel Ses Özelliklerini Ayırt Edebilme Becerilerine Etkisine İlişkin Ön test-Son test Puanlarının Mann Whitney U Testi Bulguları9... 48

Tablo 4.6. Şarkı Söylemeye Ruhsal Ve Bedensel Açıdan Gevşemiş Biçimde Hazırlanma Davranışına İlişkin Ön Test-Son Test Puanlarının Wilcoxon Testi Bulguları 10... 49

Tablo 4.7. Şarkı Söylemeye Uygun Biçimde Bedensel Duruş Alma Davranışına İlişkin Ön Test Son Test Puanlarının Wilcoxon Testi Bulguları 11... 50

Tablo 4.8. Şarkı Söylemeye Uygun Soluk Alıp Verme Davranışına İlişkin Ön Test Son Test Puanlarının Wilcoxon Testi Bulguları 12... 50

Tablo 4.9. Şarkı Söylemeye Uygun Ses Üretme Davranışına İlişkin Ön Test Son Test Puanlarının Wilcoxon Testi Bulguları 13... 51

(13)

Tablo 4.10. Şarkı Sözlerini Doğru Boğumlama Davranışına İlişkin Ön Test Son Test Puanlarının Wilcoxon Testi Bulguları 14... 51 Tablo 4.11. Şarkı Sözlerinde Tam Vuruş Ritmini Doğru Söyleme Davranışına İlişkin Ön Test Son Test Puanlarının Wilcoxon Testi Bulguları 15... 52 Tablo 4.12. Şarkı Sözlerinde Yarım Vuruş Ritmini Doğru Söyleme Davranışına İlişkin Ön Test Son Test Puanlarının Wilcoxon Testi Bulguları 16... 53 Tablo 4.13. Şarkıyı Kuvvetli Nüans Özelliğine Uygun Söyleme Davranışına İlişkin Ön Test Son Test Puanlarının Wilcoxon Testi Bulguları17... 53 Tablo 4.14. Şarkıyı Hafif Nüans Özelliğine Uygun Olarak Söyleme Davranışına İlişkin Ön Test Son Test Puanlarının Wilcoxon Testi Bulguları18... 54 Tablo 4.15. Şarkıdaki İnce Sesleri Doğru Söyleme Davranışına İlişkin Ön Test Son Test Puanlarının Wilcoxon Testi Bulguları19... 54 Tablo 4.16. Şarkıdaki Kalın Sesleri Doğru Söyleme Davranışına İlişkin Ön Test Son Test Puanlarının Wilcoxon Testi Bulguları20... 55 Tablo 4.17. Şarkıdaki Uzun Sesleri Doğru Söyleme Davranışına İlişkin Ön Test Son Test Puanlarının Wilcoxon Testi Bulguları21... 55 Tablo 4.18. Şarkıdaki Kısa Sesleri Doğru Söyleme Davranışına İlişkin Ön Test Son Test Puanlarının Wilcoxon Testi Bulguları22... 56 Tablo 4.19. Şarkının Ezgisini Bir Bütün Olarak Doğru Söyleme Davranışına İlişkin Ön Test Son Test Puanlarının Wilcoxon Testi Bulguları23... 56 Tablo 4.20. Şarkının Ezgisini Bir Bütün Olarak Doğru Söyleme Davranışına İlişkin Ön Test Son Test Puanlarının Wilcoxon Testi Bulguları24... 57 Tablo 4.21. Şarkıyı Ezgisi ve Sözleriyle Birlikte Bir Bütün Olarak Doğru Söyleme

Davranışına İlişkin Ön Test Son Test Puanlarının Wilcoxon Testi Bulguları25... 58 Tablo 4.22. Üç Yaş Döneminde 35-40 Aylık Çocuklara Uygulanan Ses Eğitiminin Hafif İşitme Kayıplı Çocukların Müziksel Ses Özelliklerine Uygun Olarak Şarkı Söyleyebilme Becerilerine Etkisine İlişkin Wilcoxon Testi Bulguları26... 59 Tablo.4.23. Üç Yaş Döneminde 35-40 Aylık Çocuklara Uygulanan Ses Eğitiminin İşitme Kaybı Olmayan Çocukların Müziksel Ses Özelliklerine Uygun

(14)

Olarak Şarkı Söyleyebilme Becerilerine Etkisine İlişkin Wilcoxon Testi Bulguları27... 61 Tablo 4.24. “Üç Yaş Döneminde 35-40 Aylık Çocuklarda Ses Eğitiminin Hafif

İşitme Kayıplı Çocuklar İle İşitme Kaybı Olmayan Çocukların Müziksel Ses Özelliklerine Uygun Olarak Şarkı Söyleyebilme Becerilerine Etkisi Arasında Fark Olup Olmaması” na İlişkin U-Testi Bulguları28... 63

(15)

KISALTMALAR DİZİNİ

n : Çocuk sayısı

p : Anlamlılık düzeyi değeri

z : Ham puan karşılığı olan standart puan

f : Frekans

% : Yüzde

U : Mann-Whitney U test puanı K.B.B. : Kulak Burun Boğaz

dB : Desibel

msöaeb: : Müziksel Ses Özelliklerini Ayırt Edebilme Becerisi

msöuoşsb: : Müziksel Ses Özelliklerine Uygun Olarak Şarkı Söyleyebilme Becerisi

Hz : Hertz

i.i.a. : İlk işitme analizi s.i.a. : Son işitme analizi

(16)

BÖLÜM I GİRİŞ

Geçmişten günümüze pek çok toplumda müziğin eğitimsel bir işlevi olduğuna inanılmış ve bireylerin eğitiminde erken çocukluk yıllarından itibaren bir araç olarak kullanılmıştır. İnsanoğlunun müziğe karşı doğuştan bir ilgisi ve yeteneği vardır. Bu ilgi ve yeteneği onu müzik sanatına yakınlaştırır, merak ve öğrenme isteği uyandırır.

Bebekler henüz anne karnında iken sesleri duymakta ve bu seslere tepki göstermektedirler. Doğumdan sonra bebeğin, özellikle anne ve babasının sesini diğer seslerden ayırt edebildiği bilinmektedir. Bu noktalardan hareketle müzik ve ses duyumu anne karnından itibaren başlayarak doğumla birlikte insan yaşamının bir parçası halini alır. Bebeğin kendisinde varolan işitme becerisi ile ailesinde, okulunda, arkadaş çevresinde ve pek çok iletişim ortamında duyduğu; ninniler, tekerlemeler, saymacalar, konuşmalar, şarkılar, onun ilk andan itibaren kendini müzik aracılığı ile doğal ve etkili bir biçimde anlatmasına olanak sağlar. Buna bağlı olarak çocuğun müziksel gelişiminin de diğer gelişim alanlarına paralel olarak değişiklikler gösterdiği düşünülebilir.

“Çocuklar doğdukları andan, hatta anne karnından itibaren tanıştıkları sesleri büyüdükçe daha iyi algılar ve yorumlar. Müziksel sesleri ayırt etmesiyle müziksel gelişim süreci de başlamış olur” (Özal Göncü,2002:12).

Denk’e (2000) göre müziğin çocuk üzerindeki etkisi iki ana grupta toplanabilir. İlk olarak müzik önemlidir, çünkü doğuştan varolan bir olgudur. Yaşamın bir parçası olarak ve insan kültürünün güzelliklerinden biri olarak pek çok

(17)

güzelliği açığa çıkarır. İkinci olarak gelişen müzik yetenekleri ile kişilikte gelişmeler ve sosyal gelişimlerde ilerlemeler görülmektedir.

Müziksel bir çevrenin içerisinde doğan çocuk, “müzikle ve müziksel çevresiyle daha bilinçli ve etkili bir etkileşim içine girer. Bunun bir sonucu olarak da; müzikle uyuma, müzikle oynama, müzikle dinlenme, müzikle eğlenme, müzikle öğrenme, müzikle çalışma, müzikle anlaşma, müzikle geçimini sağlama, müzikle kendini geliştirme-gerçekleştirme-aşma vb. gibi daha kapsamlı davranış örüntüleri geliştirir” (Uçan, 1997:13).

Artan ve Bal’a (1993) göre, müzik aracılığı ile pek çok amaca hizmet edileceği unutulmamalıdır. Müziğin; zihinsel gelişimi, motor gelişimi, dil gelişimi, iletişim ve farkında olma becerilerinin gelişimi, yaratıcılık ve duygusal gelişimi desteklediği daima hatırlanmalıdır.

Çocukların kendileri için gerekli olan müzikal becerileri kazanmaları, sahip oldukları müzik yeteneğinin keşfedilebilmesi ve müziğe yönlendirilebilmeleri bulundukları ortama bağlıdır. Aileden sonra çocukların ilk olarak girdikleri ve okul ortamı ile ilk defa karşılaştıkları yer okul öncesi eğitim veren kurumlardır. Bu kurumlardaki eğitim süreçleri ile çocuğun; psikomotor, özbakım, sosyal-duygusal, bilişsel ve dil gelişimi desteklenir.

Okul öncesi dönemde tüm yaş guruplarında uygulanan müziksel etkinlikler incelendiğinde, sese yönelik olarak yapılan etkinliklerin ana yapıyı oluşturduğu görülmektedir. Ses ile yapılan bu etkinliklerle çocuklar hem kendi sesleri hem de doğadaki sesler konusunda bilgi sahibi olacaklar, bu sayede pek çok kavramı da öğrenerek yaşamlarına katma olanağını bulacaklardır. Bu araştırmada 3 yaş dönemindeki çocukların müziksel gelişimlerine uygun olarak müzik etkinlikleri çerçevesinde ses eğitimi yapılmış, ve bu eğitimin içeriğini; gevşeme ve nefes çalışmaları, konuşma çalışmaları ile şarkı söyleme çalışmaları oluşturmuştur.

(18)

Okul öncesi dönemde ses eğitimi yapılırken çocukların öncelikle bu sesleri sağlıklı bir biçimde işitebiliyor olması gereklidir. İşitme çocuğun tüm gelişim alanlarında sağlıklı gelişimi için gerekli olduğu gibi, müziksel gelişim açısından da çok önemlidir. Darrow’a göre (1990) müziğin anlaşılmasında işitme birinci derecede önemli ve gereklidir. Bireyin müziği öğrenmesi ve müzikle iletişim kurması işitme sürecinin sağlıklı olması ile mümkündür. Müzik eğitimcilerine göre müzik, insan kulağı için doğal uyarıcı bir nitelik taşır ve bu nedenle doğal fiziksel sesler hakkında birşeyler öğrenmemize yardım eder. Çocuklardaki ciddi işitme kayıpları, onların normal konuşma seslerini anlayamamalarının yanı sıra normal konuşma frekansından daha fazla frekansa sahip olan müzikleri dinleyememeleri ve hoşlanmamalarına neden olur.

Çocukların müziksel gelişimlerindeki her aşamada işitme ve ses kavramları, aynı zamanda diğer gelişim alanlarını da etkiliyor olmaları açısından ayrılmaz bir bütündür. Günümüzün ilerleyen teknolojik imkanlarıyla tıp alanında yapılan çalışmalar, çocuğun sağlıklı bir gelişim ve dolayısıyla eğitim süreci geçirmesine olanak sağlamaktadır. Eğitim ve tıp alanında yapılacak yeni araştırmalar ise, bireylerin doğuştan sahip olduğu işitme ve müzik yeteneğinin daha iyi anlaşılmasına ve insanlık yararına kullanılmasına hizmet edecektir.

Bu açıklamalar doğrultusunda yapılan bu çalışma, işitme kaybı olmayan ve işitme analizleri ile hafif işitme kayıplı olduğu belirlenen 3 yaş dönemindeki 35-40 aylık çocuklara uygulanan ses eğitiminin, çocukların müziksel ses gelişimlerine etkisi olup olmadığını belirlemek amacıyla yapılmıştır.

(19)

1.1. Problem Durumu

Okul öncesi eğitimde hem müziği çocuğun eğitiminde araç olarak kullanmak hem de çocuğa gelişim özelliklerine uygun müzik eğitimi vermek durumu söz konusudur. Okul öncesi eğitimdeki müzik etkinlikleri incelendiğinde, doğum öncesi dönem de dikkate alınarak göz önünde bulundurulan özellik temel anlamda ses ve sese verilen tepkilerdir. Çocuğun her açıdan gelişim özelliklerinin gerçekleşmesi için gelişim alanlarının birbiri ile eşgüdüm içerisinde olması gereklidir ve bu durum müziksel gelişim için de geçerlidir.

Müziksel gelişimin gerçekleşmesinde işitme duyusu temel bir duyu olarak iş görür. Ses ile ilgili yapılacak her türlü çalışmada işitme duyusu öncelik kazanmaktadır, işitmenin sağlıklı olabilmesi ile sağlıklı bir müziksel gelişim ve dolayısıyla müziksel ses gelişimi gerçekleşebilir. Okul öncesi dönemde işitme ile ilgili problem yaşayan çocukların sadece müziksel açıdan değil, dil gelişimi, sosyal gelişim ve daha pek çok alanda gelişim göstermesinin gerçekleşmesi durumu istenilen düzeyde olmayabilir. Uzman kişilerin görüşleri alındığında ve yapılan araştırmalar incelendiğinde, okul öncesi dönemde müzik etkinliklerinde ses ve işitme unsurunun son derece önemli olduğu görülmekte ve bu konu ile ilgili olarak yeni araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır.

Özellikle tıp alanında, işitme ve müziğin işitme algısı üzerine etkileri konusunda yapılan çalışmalar, müzik eğitiminin çocuğun gelişim özellikleri üzerinde önemli derecede etkili olduğuna işaret etmektedir. Müzik eğitimi alanında yapılan araştırmalar incelendiğinde ise okul öncesi müzik eğitimi ile tıp biliminin birlikte, işbirliği içinde kullanıldığı az sayıda araştırma yer almaktadır. Bu araştırmalarda çocukların işitme ve ses özellikleri, bu özelliklerin fizyolojik nedenleri veya temelleri ile işitme özelliklerinin neden olabileceği olumsuzluklar üzerinde yeterince durulmadığı veya yoğunlaşılmadığı görülmektedir.

(20)

Bu durumda, okul öncesi eğitimde uygulanan müzik ve ses eğitiminin işitme kaybı olan ve işitme kaybı olmayan çocukların müziksel ses gelişimine etkili olup olmadığının araştırılmasına gerek duyulmaktadır. Bu araştırma ise bu gereklilikten kaynaklanmaktadır. Araştırma konusunda ifade edilen müziksel ses gelişimi, çocukların hem müziksel sesleri ayırt edebilme hem de seslerini müziksel ses özelliklerine uygun biçimde kullanabilme özelliklerini içermektedir.

1.2. Problem Cümlesi

Okul öncesi eğitimde üç yaş dönemindeki 35-40 aylık çocuklara uygulanan ses eğitiminin işitme kayıplı ve işitme kayıpsız çocukların müziksel ses gelişimlerine etkisi nedir?

1.3. Alt Problemler

1- Üç yaş döneminde 35-40 aylık çocukların işitme kaybı özellikleri nelerdir?

2- Üç yaş döneminde 35-40 aylık çocuklara uygulanan ses eğitiminin çocukların müziksel ses özelliklerini ayırt etme becerilerine etkisi nedir?

3- Üç yaş döneminde 35-40 aylık çocuklara uygulanan ses eğitiminin hafif işitme kayıplı çocukların müziksel ses özelliklerini ayırt etme becerilerine etkisi nedir?

4- Üç yaş döneminde 35-40 aylık çocuklara uygulanan ses eğitiminin işitme kaybı olmayan çocukların müziksel ses özelliklerini ayırt etme becerilerine etkisi nedir?

5- Üç yaş döneminde 35-40 aylık çocuklara uygulanan ses eğitiminin hafif işitme kayıplı ve işitme kaybı olmayan çocukların müziksel ses özelliklerini ayırt etme becerilerine etkisi arasında fark var mıdır?

(21)

6- Üç yaş döneminde 35-40 aylık çocuklara uygulanan ses eğitiminin çocukların müziksel ses özelliklerine uygun olarak şarkı söyleyebilme becerilerine etkisi nedir?

7- Üç yaş döneminde 35-40 aylık çocuklara uygulanan ses eğitiminin hafif işitme kayıplı çocukların müziksel ses özelliklerine uygun olarak şarkı söyleyebilme becerilerine etkisi nedir?

8- Üç yaş döneminde 35-40 aylık çocuklara uygulanan ses eğitiminin işitme kaybı olmayan çocukların müziksel ses özelliklerine uygun olarak şarkı söyleyebilme becerilerine etkisi nedir?

9- Üç yaş döneminde 35-40 aylık çocuklara uygulanan ses eğitiminin hafif işitme kayıplı çocuklar ile işitme kaybı olmayan çocukların müziksel ses özelliklerine uygun olarak şarkı söyleyebilme becerilerine etkisi arasında fark var mıdır?

1.4. Araştırmanın Amacı ve Önemi

Bu araştırma, yukarıdaki problem ve alt problemleri çözerek; okul öncesi eğitimde 3 yaş dönemindeki 35-40 aylık çocuklara uygulanan ses eğitiminin işitme kayıplı ve işitme kaybı olmayan çocukların müziksel ses gelişimlerine etkisi olup olmadığını, bu çocuklardaki işitme kaybı ile müziksel ses gelişimi arasında bir ilişki olup olmadığını belirlemektir.

Araştırma ayrıca, çocuklara uygulanan ses eğitiminin müziksel ses gelişimi açısından önemli olup olmadığını belirlemeyi ve bu yolla 3 yaş dönemindeki 35-40 aylık çocukların müzik eğitimlerine ve müziksel ses gelişimlerine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.

(22)

Araştırma; okul öncesi dönemdeki çocuklarda işitme kaybı oranının yapılan araştırmalarca son yıllarda özellikle vurgulanması sebebi ile işitme kaybı olan ve işitme kaybı olmayan çocukların müziksel ses gelişimlerine ses eğitiminin etkisinin ilk kez incelenip araştırılacak olması ve böylece alana yenilik getirmesi açısından önemlidir.

3 yaş dönemindeki 35-40 aylık çocukların işitme kaybı ve ses özelliklerinin belirlenerek ses eğitiminin bu çocukların müziksel ses gelişimlerine etkisinin olup olmadığının anlaşılması, bu çocuklardaki işitme kaybı ile müziksel ses gelişimi arasında bir ilişki olup olmadığının araştırılması ve çocuklara uygulanan ses eğitiminin çocukların müziksel ses gelişimi açısından önemli ve gerekli olup olmadığının araştırılması açısından ayrıca önem taşımaktadır.

1.5. Sayıltılar

Bu araştırmanın dayandığı temel sayıltılar şunlardır:

• Araştırma için ulaşılan kaynaklar ve elde edilen veriler yeterlidir. • Veri toplama araçları araştırma için uygundur.

• Müziksel ses özellikleri ayırt etme becerisi ölçme aracında kullanılan ses efektlerinin ses kaynakları çocuklar tarafından bilinmektedir. (insan, hayvan, taşıt, doğa, çalgı)

1.6. Sınırlılıklar Bu araştırma;

• Gazi Eğitim Fakültesi Uygulama Anaokulu’nun 3 yaş sınıfı çocukları ile, • Eğitim dönemi olarak 3 yaş dönemindeki 35-40 aylık çocuklar ile,

• İşitme kaybı bakımından yok denecek kadar düşük kayıplı ve engelli sayılmayacak kadar yüksek işitme kaybı olan “hafif kayıplı” (16-25 dB) çocuklar ile,

• Müziksel ses özellikleri açısından sesin; tınısal özelliği, gürlük özelliği, süre özelliği, yükseklik özelliği, ritm özelliği (ritm ve ezgisel özellik) ile,

• Denel işlemin süreci olarak 4 haftalık eğitim süreci ile, sınırlıdır.

(23)

1.7. Tanımlar

İşitme Kaybı: İşitme testi sonucunda bireyin aldığı sonuçların kabul edilen normal işitme değerlerinden farklılık göstermesidir, ya da işitme duyusunda veya duyu ile birlikte işitme sinirlerinde oluşan bir hasar sonucu yaşanan duyusal bir kayıptır.

Desibel (dB): Sesin gücünü, başka bir deyişle sesin basıncını ifade etmek üzere benimsenen ölçek. Logaritmik nitelikteki öznel bir ölçü birimi. Ses şiddetini ölçmek için kullanılan birim.

Ses: Titreşen moleküllerin ortam moleküllerini harekete geçirerek yayılması sonucu ortaya çıkan bir hareket enerjisidir.

Odyogram: Bir hastanın işitmesinin saf ses uyaranlarıyla test edilmesinden elde edilen işitme eşiği cevaplarının grafik halinde gösterimidir. Odyogram parametreleri, saniyedeki titreşim (Hz) olarak ölçülen frekans ve desibel (dB) olarak ölçülen ses şiddetidir.

Saf Ses Ortalaması: Hastanın konuşma frekansları içerisindeki işitme yeteneğinin bir tahminidir. Bu değer 500, 1000, 2000 Hz’deki hava yolu işitme eşiklerinin ortalamasını bularak hesaplanır.

Timpanometri: Orta kulak kompliansını (uyumunu)belirleme aracıdır.

Komplians:Uyum.

Otitis Media: Ortakulak boşluğunun inflamatuar süreci.

Frekans: Ses dalgalarının saniyedeki dönüş hızı.

Davranış Gözlemi: Deneyimli bir gözlemcinin yaşamının ilk 6 ayındaki bebeğin davranışlarında ortaya çıkan tutarlı değişiklikleri gözleyip, işitmesi ile ilgili güvenilir bilgi verme durumu.

(24)

Dikkat Çekme Testi: Çocuğun gelişimsel bir özelliği olan ses kaynağını arama tepkisi temel alınarak 1944’te Ewing ve Ewing tarafından geliştirilen test.

Görsel Pekiştireçli Odyometre: Altıncı aydan başlayarak 3 yaşına kadar kullanılan ve çocuğun ses kaynağını arama tepkisini hareketli oyuncaklar ve yanıp sönen ışıklar gibi uyaranlarla pekiştiren test.

Performans Testi: 2,5 yaşından itibaren kullanılan ve çocuğun işitsel uyaranı beklemeye ve ses duyduğunda belirli bir eylemi yerine getirmeye şartlandırarak işitme performansını değerlendiren, aynı zamanda dil kullanımına gerek kalmadan yapılacak uygulamanın çocuğa göstererek anlatıldığı test.

Saf Ses Odyometre (Pure Tone Audiometry): Odyometre cihazı ile üretilen saf seslerin başlık ya da kemik yolu ileticisi ile kulağa iletilerek kulakta kemik ve hava yolu ölçümleri yapılmasıdır. Hava yolu ölçümü ile bütün işitme sistemi, kemik yolu ölçümü ile ise işitme seviyesinde herhangi bir frekansta gözlenen değişiklikler test edilir.

Konuşmayı Algılama Testi: Çocuklara 18. aydan itibaren açık alanda uygulanan ve söylendiğinde anlayıp yerine getirecekleri yönergeler ve bildikleri kelimeler kullanılarak oluşturulan testlerdir.

Beyinsapı Tepkileri (ABR): İşitsel uyaranlar verilerek (klik sesler) işitsel yollar boyunca elektriksel tepkiler (impulse) oluşturulması ve kafatasına yerleştirilen bir çift elektrot arasındaki sinyal farkının kaydedilmesi.

Otoakustik Emisyon Ölçümleri: 1978’de Kemp tarafından ilk kez kaydedilen, kokleada üretilen ve dış kulak yolunda ölçülebilen düşük şiddetteki ses enerjilerinin ölçümüdür.

(25)

Akustik Empedans: Empedansmetre, otoadmitansmetre, immitansmetre gibi cihazlar kullanılarak orta kulaktaki patoloji hakkında doğrudan bilgi veren ölçümlerdir. Empedans ise hareket karşı direnç olarak tanımlanır.

Timpanometri: Kulak zarı hareketliliğinin dış kulak kanalındaki hava basıncının değiştirilmesine bağlı olarak değişmesinin ölçülmesidir.

Akustik Refleks Eşiği: Orta kulak kemikçiklerinden üzengiye bağlı olan stapes kasının yüksek seslere karşı kasılması durumu ile elde edilen eşik.

(26)

BÖLÜM II

KURAMSAL ÇERÇEVE

Bu bölümde araştırmayı temellendiren kuramsal çerçeve, Okul Öncesi Eğitimde Müzik ve 3 Yaş Döneminde Müziksel Gelişim, Müziksel Ses ve Okul Öncesi Dönemde Ses Eğitimi, Okul Öncesi Dönemde İşitme Kaybı ana başlıkları altında ele alınmıştır.

2.1. Okul Öncesi Eğitimde Müzik ve 3 Yaş Döneminde Müziksel Gelişim

Onur (2000), Erden ve Akman’a (2001) göre, ilköğretim öncesine rastlayan 3-6 yaş arasındaki dönem “ilk çocukluk” (erken çocukluk) dönemi olarak adlandırılmaktadır.

Erken çocukluk döneminin genel özelliği, her açıdan gelişmenin oldukça hızlı olduğu bir dönem olup, diğer yaşam dönemleri ile kıyaslandığında farklı gelişim dallarının birbirleri ile ilişkisinin en fazla olduğu dönemdir. Hareket gelişimi zihinsel gelişimle iç içedir, duygusal gelişim ise sosyal gelişimle sıkı sıkıya bağlıdır. Fiziksel, dilsel ve müziksel gelişim ise birbiri ile doğru orantılıdır (Oktay,2000:111).

Ülkemizde okulöncesi eğitim kurumları hizmet verdikleri yaş guruplarına göre; 0-36 aylık çocuklara eğitim veren kurumlar kreş, 36-72 aylık çocuklara eğitim veren kurumlar ana okulu ve 60-72 aylık çocuklara eğitim veren kurumlar ana sınıfı olarak isimlendirilmektedirler. Okul öncesi eğitimde, okul öncesi eğitim programının amaçları doğrultusunda çocukların aktif katılımlarının sağlandığı eğitim etkinlikleri uygulanmaktadır.

(27)

Zembat’a (2005) göre okul öncesi eğitimin amacı, çocuğa yaşadığı toplum yapısında alacağı yeri ve yükleneceği sorumlulukları öğretmek; kendisi ve çevresi ile barışık, mutlu, kendi yeteneklerinin farkına varan, üretici, öz güvenini kazanmış bireyler yetiştirmek ve çocuğu, bilinçli olarak belli bir program çerçevesinde kişiliğini zedeleyici davranışlardan uzaklaştırmaktır.

Okul öncesi eğitimde, yaratıcı anlatım ve sanat etkinlikleri, oyun, drama, dil geliştirme, doğa ve fen bilimleri, bedensel vb. eğitim etkinliklerinin yanı sıra en az bunlar kadar önem taşıyan bir diğer etkinlik de müzik etkinlikleridir.

“Çocuğun kişilik ve duygu gelişiminde, kendini ifade edebilme, yargılama ve değerlendirme yapabilme, yaratıcılık gibi becerilerinin gelişerek nihayetinde estetik zevklere sahip olmasındaki önemli faktörlerden biri, müzik etkinlikleridir” (Mertoğlu, 2005; 281).

Bu çerçeveler doğrultusunda okul öncesi eğitim, çocuğun bütün gelişim alanlarında olduğu gibi, müziksel gelişiminin de gerçekleştiği yaşantıların olduğu önemli bir dönemdir.

Okul öncesi müzik eğitiminin ülkemizde bilinçli olarak başlaması oldukça geç olmasına rağmen, Avrupa’da ilk kez 1659 yılında eğitimci John Amos Comenius bir kitabında şu sözleri ile dikkat çekmiştir. “Doğumdan 6 yaşa kadar olan dönemi büyüme dönemi diye geçiştiremeyiz. Bu dönemin, her yaş için eğitim programı olmalıdır.” Comenius’a göre müzik aktif olmalıydı. Bunun nedeni ise; müziğin duyguları canlandırması, zihni dinlendiriyor olması ve dil gelişimine katkıda bulunmasıydı (Erdemli, 1995;14).

“Okul öncesi dönemde çocuğun müzik eğitimi iki boyutta ele alınır: birincisi, müziği çocuğun eğitiminde araç olarak kullanmak; ikincisi, çocuğa genel müzik becerilerini kazandırma ve onun estetik duygularını geliştirmektir” (Denk,2000;14).

(28)

Okul öncesi eğitimde müzik etkinliklerinin temel amacı; çocukların geniş ve kapsamlı müzik deneyimleri yaşamalarını sağlamak olarak ifade edilebilir. Okul öncesi eğitim programlarında bahsedilen amaçlara yönelik olarak yapılan eğitim etkinliklerinde, şarkı söyleme etkinliklerinin dışında: ses çalışmaları, doğru nefes kullanma çalışmaları, doğru şarkı söyleme çalışmaları, sözcükleri doğru telaffuz etme çalışmaları, doğru vurgulamalar yapma çalışmaları, ritmi hissetme ve farklı ritmleri uygun tempoda vurabilme çalışmaları, sözleri melodiye ve ritme uygun söyleme çalışmalarına programda yer verilmelidir (Mertoğlu.2003:283).

Ürfioğlu’na (1989) göre okul öncesi müzik eğitiminin önemi; çocukların iyi, doğru ve zevkle müzik yapması, onlarda bazı müzikal becerilerin geliştirilmesi, şarkı söyleme ve enstrüman çalma gereksinimini ortaya çıkarması, onlara iyi bir “kulak ve ses eğitimi” vererek müzik zevki ve güzel bir müziği anlama kabiliyeti yaratması şeklinde ifade edilmektedir.

Doğum öncesinden itibaren çocuğun yaşantısının her aşamasında bulunduğu ortama göre farklı müziksel gelişim özellikleri göstereceği şüphesizdir. Üç yaş döneminde de tüm gelişim alanlarının yanı sıra müzik alanında da çocuğun sahip olacağı genel müziksel gelişim özellikleri vardır.

“Müziksel gelişim çocukta, ses çıkartma, işitsel algılama, ritm tutma ve ritmle hareket etme, şarkı söyleme, çalgı çalma, müzik yaratma becerileri olarak ortaya çıkar. Çocuk müzik yoluyla renk, sayı, hızlı-yavaş, uzun-kısa, uzak-yakın, ince-kalın gibi kavramları öğrenir ve pekiştirir” (Özal Göncü, 2002; 10-12).

Üç yaş dönemindeki çocukların müziksel gelişim özelliklerine ilişkin olarak çeşitli kaynaklardan derlenen bilgiler Tablo 2.1.1.’ de yer almaktadır.

(29)

Tablo 2.1.1. Üç Yaş Dönemi Çocuklarının Müziksel Gelişim Özellikleri 1

Üç Yaş Dönemi Çocuklarının Müziksel Gelişim Özellikleri Sesleri gelişigüzel çıkartabilirler

Kendine özgü şarkılar mırıldanıp, söylerler

Belli bir ses tonu elde etmek için yetenekleri gittikçe gelişip, belli bir tonda söyleme becerisi kazanır Başkaları ile şarkı söylemek konusunda kendine güveni gelişir

Basit melodileri tekrarlar Ritm aleti ile yürüyebilir

Sesin alçak-yüksek tonda oluşunu fark eder ve hareketle tanımlar Kısa şarkılar öğrenebilir ve başarılı ses taklitleri yapabilirler

Müzik aletlerine elleri ile vurarak, sallayarak ve tellerini titreterek kullanma becerisini kazanır Ritmik vuruşlar için ritm sopaları kullanabilirler

Müzik dinleme özelliği daha da gelişmiştir Sözcük dağarcığı süratli şekilde genişler

Ses sınırı henüz dardır ve genellikle re-la beşlisi içindedir. Tekerlemeler bu yaş için uygundur

Üç dört dakika süreyle şarkı söyleyebilirler. Sesler arasındaki aynı ve ayrı olanlarını bulur

Müzikal kavramların temeli bu yaşta atılır. Çocuğun müzik yaşamında önemli izler bırakacak olan müzik aktiviteleri, üç yaş grubunun öğretmenine önemli görevler yükler

Kuvvetli-hafif ses, hızlı-yavaş tempo, ince kalın ses, uzun-kısa ses algılama çalışmalarına yer verilir. Birlikte başlama ve bitirme algılanabilir

Çevresel sesleri dikkatle dinlemeye yöneltilebilir Sınıf içi aktivitede dikkat süresi 10-15 dakikadır

Konuşma ve şarkı sesi arasındaki farkı hisseder, nefes, duruş ve artikülasyon özellikleri gelişir Basit ritm enstrümanlarını ayırt edip kullanabilir

Ürfioğlu (1989), McDonald (1991), Akkaş (1991), (Uçan (2001), Duğa (1993), Öztürk (2004), Sun-Seyrek

Uçan ( 2001; 24), üç yaşındaki çocuğun müziksel gelişim özelliklerinin yanı sıra, üç yaş grubundaki çocuklarda ezgi ve şarkı söylemenin ya da müzik yapmanın önemine ayrıca değinmiş ve bu özelliğin müzik dinlemekten daha önemli olduğunu ifade etmiştir.

2.2. Müziksel Ses ve Okul Öncesi Dönemde Ses Eğitimi

2.2.1. Müziksel Ses

Müziksel ses, yalın bir şekilde açıklanacak olursa; müzikal özellikler taşıyan yani temel müzik özellikleri olan ses olarak ifade edilebilir. Bu müzikal özellikler, sesin; tını, süre, nüans, ezgisel (yükseklik), ritm özellikleri olarak açıklanabilir.

(30)

Akkaş (1991) müzikte kullanılan sesleri, cisimlerin saniyede belirli titreşimlerinden oluşan sesler olarak ifade etmiştir. Literatür incelendiğinde müziksel ses tanımı ile ilgili olarak kabul görmüş ortak bir tanımlama olmamakla birlikte, pek çok açıklamaya rastlanmış olup genelde tanımların tek bir özellik üzerine yoğunlaştığı ya da genel olarak müzik yapmaya uygun olan ses olarak ifade edildiği görülmüştür. Zeren (2003) müziksel sesleri tanımlayan üç ana özellik olduğundan yola çıkarak bu özellikleri; frekans (sesin incelik-kalınlık özelliği), şiddet (sesin gürlük özelliği) ve tını olarak açıklamıştır. Uçan (1994) ise işitsel uyarıcı olarak ifade ettiiği sesin özelliklerini; yükseklik (tizlik, peslik), yeğinlik (şiddet), tını, oylum (volüm) ve uzam (süre) olarak belirtmiştir.

Hacıev’e (2005) göre müziksel ses, bir cismin belli bir sürede (örneğin her saniyede) düzenli, sabit ve periyodik olarak titreşmesi sonucunda oluşur. Müzik sesleri yükseklik, süre, güç ve renklerine göre birbirinden ayırt edilir.

Belgin’e (1995) göre müziksel sesin özellikleri üç bölümde incelenebilir. Bunlar; sesin incelik- kalınlık (frekans) özelliği, sesin gürlük (şiddet) özelliği ve sesin tınısı (pitch)’dır. Sesin frekansı bir saniyedeki titreşim sayısıdır. Sesin frekansı titreşen bir cismin boyuna ve kalınlığına göre değişir. Günlük hayatımızda insan kulağını en çok uyaran frekanslar 250-4000 Hertz arasında değişir. Sesi meydana getiren kaynağın mutlaka titreşmesi gerekir. Sesler, kaynağın titreştirme gücüne göre, hafif veya kuvvetli duyulabilir. Titreşim kaynağı, kaynağın cinsine ve ortama göre sesin özelliklerini belirler. Bu özellikler fiziksel olarak ölçülebilen, sesin şiddeti, frekansı ve harmonikleri olduğu kadar insan kulağının sesi psikofizik olarak algılamasını da içine alır. Bu psikofizik algılamanın frekansla ilgili olanına sesin tınısı (pitch), şiddetle ilgili olanına ise sesin yüksekliği (loudness) adı verilir.

Bu araştırmada yer alan müziksel ses kavramına ilişkin olarak kullanılan özellikler aşağıda verilmektedir.

(31)

Sesin Yükseklik Özelliği (İncelik-Kalınlık-Frekans): Sesin incelik-kalınlık

özelliğine sesin dikliği veya frekansı da denmektedir. Sesin frekansı, bir saniyedeki titreşim sayısıdır. Bir saniyede meydana gelen ses dalgası o sesin frekansını belirler. Sesin frekansı titreşen bir cismin boyuna ve kalınlığına göre değişir. Sesin frekansı, inceliği, kalınlığı, boyuna ve gerginliğine göre değişmektedir. İnsan kulağı frekansı 20-20000 Hertz arasındaki seslere karşı duyarlıdır. Günlük hayatımızda işitme duyumuzu en çok uyaran frekanslar 250-4000 Hertz arasında değişmektedir.

Titreşim kaynağı, kaynağın cinsine ve ortama göre sesin özelliklerini belirler. Bu özellik sesin şiddeti, frekansı ve karmonikleri olduğu kadar; insan kulağının sesi psikofizik olarak algılamasını da içine alır. Bu psikofizik algılamanın frekansla ilgili olanına sesin tını (pitch), şiddetle ilgili olanına ise seisn yüksekliği (loudness) adını veriyoruz (Belgin 1995:2).

Ses enerjisi bir titreşimdir. Atmosferde meydana gelen ses dalgalarının kulağımız tarafından toplanmasından beyindeki merkezlerde karakter ve anlam olarak algılanmasına kadar olan süreç işitme olarak adlandırılır (Akyıldız-Kemaloğlu, 2000:24).

Sesin Gürlük Özelliği (Nüans-Şiddet): Sesin önemli özelliklerinden birisi de

sesin şiddetidir. Ses şiddeti desibel (dB) adı verilen bir birimle ifade edilir. Örneğin; fısıltı sesi 20-25 dB, normal konuşma sesi 50-60 dB’dir. 120 dB’i aşan her ses insan kulağı için zararlı etkiye sahiptir. Sesi meydana getiren kaynağın, mutlaka titreşmesi gerekir. Bu etkinin kaynağı, titreştirme gücüne göre, ses hafif veya kuvvetli duyulabilir.

Sesin Tınısal Özelliği: Titreşimin kaynağı, kaynağın cinsine ve ortama göre

sesin özelliklerini belirler. Bu özellikler fiziksel olarak ölçülebilen, sesin şiddeti ve frekansı olduğu kadar insan kulağının, sesi psiko-fizik olarak algılanmasını da içine alır. Bu psiko-fizik algılamanın frekansla ilgili olanına sesin tınısı (pitch), şiddetle ilgili olanına ise sesin yüksekliği (loudness) denir (Özgül,2000:31).

(32)

Sesin Süre Özelliği (Uzunluk-Kısalık): Doğadaki seslerin hepsi uzunluk

kısalık özellikleri açısından aynı değildir. Sesin kısalığı ve uzunluğu soyut bir durumdur, devinimle somutlaştırılması gerekir (Morgül,2001;64).

Sesin Ritm Özelliği (Tartım): Ritm kelimesi Yunanca kökenli olup akış

anlamına gelmektedir. Doğadaki sesler ritmik olan ve ritmik olmayan sesler olarak ifade edilebilir.

Okul öncesinde yapılacak ritm çalışmaları ile çocuğun ritm duygusunun gelişiminin yanında dikkati, dengesi, tepkisi, güven duygusu ile büyük ve küçük kasları da gelişir. Çocuklar ritm çalışmalarını, elleri, ayakları, bedenleri, çeşitli ritm araçları ve ritme uygun sözcüklerle yaparlar (Sun-Seyrek:57).

“Montessori’ye göre her şey ritmle başlar. Çocuk sessizce oturup müziği dinlemez, hareket ister. Bir müzik çalışırken, şarkı söylenirken çocuk, ezgileri belki de yinelemeyez, ama elleriyle, ayaklarıyla, tüm bedeniyle tempo tutmaya çalışır. Okul öncesi eğitimde ritm çalışmaları, çocuğa elleriyle, ayaklarıyla, tüm bedeniyle, oturarak veya ayakta, ezgili ve ezgisiz ritm araçlarını kullanarak ritm kalıplarını hissettirme ve tekrarlama çalışmalarıdır” (Öztürk, 2004; 68).

Okyay’a (1978) göre çocuk, sesten örülmüş bir evrene doğar. Kaynağı, türü ve işlevi çok değişik olan bu sesleri algılar, çözümler, yorumlar ve giderek bu ses evrenini, anlatım gücü ölçüsünde değişik anlatım türlerine dönüştürür. Bu süreç, onun yaşamının ayrılmaz bir parçası olur. Sözü geçen ses evrenini bir eğitim aracı olarak kullandığımızda, aslında çocuğun yaşamı algılama, yorumlama ve anlatma yetisini işlemiş oluruz.

Okul öncesi dönemde müzik eğitiminde pek çok etkinlik bir arada ve birbiri ile ilişkilendirilerek kullanılabilir, en sık kullanılan etkinlikler olarak; ses dinleme, ayırt etme ve ses üretme çalışmaları, nefes açma ve şarkı söyleme çalışmaları, yaratıcı hareket ve dans çalışmaları, ritm çalışmaları ve müzikli öyküler söylenebilir.

(33)

Okul öncesi dönemdeki müziksel eğitim etkinlikleri içerisinde yer alan, ses dinleme ve ayırt etme çalışmaları çocuğun çevreyi daha bilinçli dinlemesine, duyduğu seslere dikkatini vermesine, sesleri tanımasına ve sesleri tekrarlamasına, tanımlamasına yardımcı olmaktadır. Ses çalışmalarında sesleri kaynakları ile eşleştirebilme, sesin yönünü ayırt edebilme, sesin şiddetini algılayabilme etkinliklerine yer verilmektedir, ifadesinden de anlaşılacağı üzere okul öncesi dönemde yapılacak her eğitim etkinliğinde ses kavramının temel alınacağı ve göz ardı edilemeyeceği kuşkusuzdur (Artan,1993).

“Ses’i bir eğitim aracı olarak kullandığımızda; çocuğa, yaşamı algılama, yorumlama, yaratıcılık ve düşünme sistemini geliştirme ve eğitme konusunda yardımcı oluruz” (Ürfioğlu, 1989:5).

Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın yayınladığı “36-72 Aylık Çocuklar İçin Okul Öncesi Eğitim Programı” incelendiğinde okul öncesi dönemde müzik etkinliklerine ilişkin olarak bilişsel alan ve dil alanında “sesleri ayırt edebilme” hedefine rastlanır. Okul öncesi eğitim döneminde müzik etkinlikleri içerisinde yapılabilecek çalışmalar sadece bu hedefle sınırlı değildir ve konu ile ilgili olarak eğiticilerin birikimleri çocukların eğitilmesinde büyük önem taşıyabilir.

Güngörmüş Özkardeş (2005) okul öncesi eğitiminde sesin ve müziğin birlikte kullanımına ilişkin bir program önerisi sunmuştur. Bu programda iki aşama yer almaktadır:

1- Anaokulu programı baz alınarak sesi ve müziği bu programın içine katabilecek etkinlikler

2- Ses ve müziği kullanarak çocuğun hem bilgilenmesini hem de duyarlılığını ve yaratıcılığını geliştirebileceğimiz etkinlikler.

Okul öncesi dönemde ses eğitimi etkinlikleri ile çocuklar hem işitsel açıdan hem de konuşurken ve şarkı söylerken seslerini amacına uygun kullanabilmeleri açısından eğitilmektedirler. Bu durum, çocukların temelde sağlıklı bir işitme yapısına

(34)

sahip olmaları ile mümkündür. Ayrıca müzik etkinlikleri içerisinde çocukların eğitilmesinde kullanılan sesler, eğitimin amacına ulaşabilmesi açısından bazı müziksel özelliklere sahip olmak durumundadırlar.

2.2.2. Okul Öncesi Dönemde Ses Eğitimi

Okul öncesi dönemde ses dinleme ve ayırt etme çalışmalarının yanı sıra çocukların seslerini konuşurken ve şarkı söylerken doğru biçimde kullanabilmeleri için ses eğitimi çalışmaları yapılmalıdır.

“İnsan sesinin, güzel şarkı söyleme becerisi kazandırma amacıyla eğitilmesine “ses eğitimi” denir” (Sun ve Seyrek:79).

Ses eğitimi yukarıdaki tanımdan da yola çıkarak okul öncesi dönemden itibaren bireyin, yaşamında konuşma ve şarkı söyleme becerisi kazanma yolunda eğitilmesi sürecidir. Başka bir deyişle, “bireyin müziksel söyleme davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla istendik değişmeler oluşturma süreci” olarak ifade edilebilir. (Sazak, 2001:35)

“Birey olarak insan, doğumdan önce “ses ve müzikle örülü bir ortam” yaşayan anne karnında oluşurken anne yoluyla müzikten dolaylıca etkilenir; doğumdan sonraki bebeklik döneminde ninni vb. müziklerle uyur; erken çocukluk yıllarında saymaca, tekerlemece ve müzikli oyunlarla oynar”(Uçan,1994;16).

Sun ve Seyrek okul öncesi dönemdeki ses eğitimi sürecinde eğitici tarafından birbiri ile ilişkili olarak yürütülmesi gereken dört temel konudan bahsetmişlerdir. Bunlar; solunma (nefes) eğitimi, gevşeme eğitimi, konuşma eğitimi, toplu ses eğitimi (şarkı söyleme) çalışmalarıdır.

Gevşeme ve nefes çalışmaları: Ses eğitimi sürecinde şarkı söyleme çalışmalarına geçilmeden önce öncelikle gevşeme ve nefes çalışmalarının yapılması gereklidir. Gevşeme çalışmaları ile çocukların bedensel ve zihinsel açıdan müzik

(35)

etkinlikleri yapmaya hazır olmaları sağlanır. Gevşeme çalışmaları içerisinde çocuğun hem zihninde canlandıracağı, onu rahatlatıcı duygu ve düşüncelerin yer aldığı çalışmalar ile bedenini rahat bir biçimde kullanabileceği ve vücut gerginliğini atabileceği çalışmalar yer almalıdır. Nefes çalışmaları ile çocuk çeşitli öykünmelerin eşliğinde düzenli bir biçimde nefes alıp vermeyi öğrenir. Çeşitli oyunlar ve öykünmeler, çocukların gevşeme ve nefes çalışmalarını birbiri ile ilişkili olarak daha çabuk algılayabilmesini sağlayabilir.

Konuşma çalışmaları ile çocukların sözcükleri, doğru tartımla (ritm), doğru vurgulamayla, doğru artiküle etmeyle (boğumlama) söylemeleri sağlamaya çalışılır. Çocuklarla konuşma çalışmaları yapma aşamasında oyunlar, öykünmeler, ritmik kalıplardan oluşan tekerlemeler kullanılmalı, sözcüklerin ritmiyle eğitim göz önünde bulundurulmaya çalışılmalıdır.

Şarkı söyleme çalışmalarında ise çocukların öğretilen şarkıyı, doğru, güzel ve anlaşılır biçimde söylemeleri sağlanır. Ses eğitimi sürecinin son basamağını oluşturan bu aşamada önceki basamaklarda gerçekleşmesi gereken durumların açık bir biçimde gözlenmesi söz konusudur çünkü; şarkı söylerken çocuk öncelikle zihinsel ve bedensel açıdan hazırlıklı olmalı, şarkıda doğru yerlerde nefes alıp vermeli, şarkının sözleri ile, sözcüklerin ritmini doğru ve anlaşılır biçimde söylemelidir. Şarkı söyleme çalışmalarında çocukların sesleri açısından gelişim özelliklerine uygun olan şarkıların seçilmesi gereklidir.

“Çocukların ortalama ses aralığı 3-4 yaş gurubu için do-sol olarak kabul edilmiştir” (Arslan, 2003:298).

Öztürk’e (2004:61) göre, 3-4 yaş çocuklarının ses sınırları (Re-La) beşlisi içinde olduğundan, Re-Mi-Fa-Sol-La notaları ağırlıklı şarkılar bu yaş çocukları için oldukça uygundur.

Okul öncesi eğitimde şarkı söyleme çalışmalarına başlamadan önce üzerinde durulması gereken çalışmaların başında, çocuklara sesleri tanıtmak ve ritm

(36)

çalışmaları yapmak gelmektedir. Şarkı öğretiminde çocuklara öncelikle nefes alma, ses açma ve rahatlama çalışmaları yaptırılmalıdır.(Arslan.2003:294,295)

“2-3 yaşındaki çocuklar sıklıkla şarkı söylerler. İki ve üç yaşındaki çocuklar arasında ilerleme sürecinde fark edilebilen şarkıların tamamıyla aynen tekrar edilebilme yeteneğine sahip olmalarıdır. Üç yaşındaki çocukların çoğu bütün şarkıları tamamıyla söyledikleri geniş bir repertuvara sahiptirler” (McDonald, 1991:14).

2.3. Okul Öncesi Dönemde İşitme Kaybı

İnsan duyu organları aracılığı ile elde ettiği duyumlara bağlı olarak yaşamını devam ettirir. Bu duyuların en önemlilerinden birini işitme duyusu oluşturmaktadır ve birey herhangi bir nedenle işitme yetersizliği ile karşılaştığında, aynı zamanda gelişim, çevresiyle iletişim özelliklerinden de engellenmiş olur.

İşitme kaybı, işitme testi sonucunda belli bir bireyin aldığı sonuçların kabul edilen normal işitme değerlerinden belirli derecede farklı olmasıdır, ya da işitme duyusunda veya duyu ile birlikte işitme sinirlerinde oluşan bir hasar sonucu yaşanan duyusal bir kayıptır. (Tüfekçioğlu,2003:8)

“Davis ve Mc Croskey , çocukların işitsel algı becerilerinin kronolojik yaşla doğru orantılı olarak gelişeceğini ve bu gelişiminin en belirgin olarak 3-8 yaşlarda gözlemlenebileceğini vurgulamışlardır” (Ersoy,1995,27).

Çocuklarda işitme kayıpları gözle görülemeyecek sorunlar olması nedeni ile çoğunlukla göz ardı edilmektedir. Doğumla birlikte ya da yaşamın ilk yıllarından itibaren çeşitli nedenlerle başlayan işitme kayıpları çocuğun; konuşma, dil gelişimi, bilişsel gelişim gibi önemli gelişim alanlarında sorunlar yaşamasına neden olabilir ve okul öncesi dönemden itibaren okul yıllarında başarısı üzerinde etkili olabilir. Çocuğun önemli gelişim alanlarından biri olan müziksel gelişiminin de işitme

(37)

rahatsızlıklarından dolayı olumsuz etkileneceği bu durumda kuşkusuzdur. Uçan ‘a göre (2001:26), çocuklarda işitme kaybı müziksel gelişimi olumsuz etkiler. Bu bakımdan işitme kaybının zamanında tanılanması, nedenlerinin araştırılıp saptanması, olumsuz etkenlerin ortadan kaldırılması ve gerekli sağaltımın yapılması gerekir. İşitme kaybı çocuğun müziksel gelişimini zorlaştırır, hatta birçok yönüyle neredeyse olanaksızlaştırır.

Gfeller ve diğerlerine göre (1998) okul öncesi dönemde sosyal ve kültürel aktivitelerin yanı sıra çocuk oyunları ve şarkılarında müziğin kullanımı söz konusudur. Bu dönemde işitme kaybı olan ve özellikle kohlear implant kullanan çocuklar normal işitenlere göre daha az müzikle ilgilenmektedirler. Kohlear implant kullanan çocukların konuşma algılarına ilişkin araştırmaların yanında son yıllarda özellikle müzik algısı ve müzik zevkine ilişkin sistematik araştırmalar yapılmaktadır. Müzik yolu ile çocuklar ve yetişkinler özellikle basit ritmleri ayırt etme ve seslerin tınılarını ayırt etmede başarılı olmaktadırlar.

Gordon (1999), müzik yeteneği ve işitme hakkında herşey isimli çalışmasına göre, müzikal sürecin sağlıklı biçimde ilerleyebilmesi için yaşamın ilkyılllarından itibaren en önemli faktör işitmedir. Müziği işitmek dilin ne olduğunu düşünmek, dil, konuşma ve düşünce üzerinde düşünmektir. Okul öncesinden itibaren işitme gereksinimi üzerinde düşünmek gereklidir, çünkü işitme müzik yeteneğinin temel dayanağıdır. Yeni doğan herkes potansiyel gelişmiş bir işitmeye sahiptir, fakat bu potansiyel müzikal çevre ile değerlendirilmelidir. Her bireyin kaçınılmaz müziksel ihtiyaçları vardır.

Turan’a göre (2006:50), işitmenin değerlendirilebilmesi için sesin iki özelliğini göz önünde tutmak gerekir, bunlar sesin şiddeti ve tizliğidir.İnsan kulağının sesi algılayabilmesi için ses şiddetinin belli bir seviye ve tizlikte olması gereklidir. Normal işiten bir kulakta işitme seviyesi 0-15 dB aralığındadır.

Çocuklardaki işitme kayıpları genel olarak iletim tipi (kondüktif) işitme kaybı ve sensöri-nöral işitme kayıpları olarak iki gurupta incelenebilir. İletim tipi işitme

(38)

kayıpları dış ve orta kulağın sesi ileten sistemlerinde meydana gelen patolojiler sonucu, sensöri-nöral işitme kayıpları ise kokleadan başlayıp kortekste primer işitme merkezlerine kadar uzanan yapılardaki çok çeşitli patolojilerden oluşur. Çocuklarda çok sık rastlanan iletim tipi işitme kayıpları genelde hafif-orta derecesine göre değişir. (Belgin, 2003:32-33) İşitme kaybının tipi ve derecesinin ortaya konması için odyogram gereklidir.

Çocuklarda iletim tipi işitme kayıplarının en sık görülen sebebi Effüzyonlu Otitis Media’dır. Okul öncesi dönemde sıklıkla gözlenen orta kulak iltihapları iletim tipi kayba neden olmaktadır ve bu kayıpların ilaçla veya cerrahi tedavisi ile işitme normal duruma dönmektedir. İletim tipi kayıpta odyogram ile gerekli değerlendirmeler yapıldığında hava yoluyla iletilen uyaranlar ile kemik yoluyla iletilen uyaranlar arasında fark bulunur. Otitis media bulgularında ise orta kulakta sıvı bulunması nedeni ile timpanogramda komplians azalması durumu vardır. Kulak kanalının tamamen tıkalı olduğu durumda 30-40 dB’lik bir işitme kaybı ortaya çıkabilir (Jafek,B.W.& Stark,A.K.,2002:22-23).

Çocuklukta hafif veya ileri bilateral işitme kaybı tespit edilir edilmez tedaviye başlanmalıdır. Tek taraflı veya minimal işitme kaybı olan çocuklara eğitim ihtiyaçları ve iletişim fonksiyonları yönünden değerlendirilmelidir. İşitme kaybı olan çocuklar 3 yaşına kadar erken müdahale (early intervention) hizmetine alınmalı, 3 yaşından sonra ise bu eğitime okulda devam edilmelidir (Alper&Myers&Eibling., 2004:16 ve17).

Ülkemizde son yıllarda işitme kayıplarının erken tanı ve tedavisinin yapılması için yeni doğan işitme tarama projeleri uygulanmaktadır. İşitme kaybı olup olmadığının tespiti için sesin şiddeti ve tizliği göz önünde bulundurulmaktadır. Ses şiddetini ölçmek üzere desibel (dB) birimi kullanılmaktadır. Normal işitmeye sahip olan bir insanda işitme seviyesi 0-15 dB aralığındadır (Turan, 2003;49-51).

(39)

Çocuklardaki işitme kaybını belirlemek üzere uygulanan işitme testleri davranış ve objektif testler olmak üzere ifade edilebilir. Davranış testleri; çocukların işitsel uyaranlara verdikleri tepkiler gözlenerek yapılan testlerdir. Objektif testler ise; çocuğun işitsel uyaranlara herhangi bir davranış göstererek tepki vermesini gerektirmeyen testlerdir. Davranış testleri; işitsel fark etme ve işitsel ayırt etme testleri olmak üzere iki grupta incelenir. İşitsel fark etme testleri; davranış gözlemi, dikkat çekme testi,görsel pekiştireçli odyometre, performans testi, saf ses odyometre (pure tone audiometry) testlerini kapsar. İşitsel ayırt etme testleri ise; konuşmayı algılama testlerini içerir. Objektif testlerde ise; beyin sapı tepkileri (ABR), otoakustik emisyon ölçümleri, akustik empedans ölçümleri (timpanometri, akustik refleks eşiği) yer almaktadır (Turan, 2006:52, Akyıldız&Kemaloğlu, 2000:35).

Akustik otoskop olarak da isimlendirilen akustik reflektometre, kulak zarı ve orta kulağın muayenesi için geliştirilmiş objektif bir muayene aracıdır. Bu cihaz, timpanometre ya da odyometreden farklı olarak, kulak zarının durumunu ve özellikle de orta kulakta sıvı olup olmadığını göstermek içindir (Akyıldız&Kemaloğlu, 2000:41).

“Timpanometri, kulak zarının ve orta kulak sisteminin kompliansını ölçen objektif bir testtir. Aletin probu ile dışkulak kanalı arasında hava sızdırmaz bir sıkı temas sağlanır. Timpanometri sonuçları timpanogram denen hava basıncı/komplians grafikleri şeklinde elde edilir. Kulak zarının kompliansı zarın her iki tarafındaki hava basıncı eşikten maksimumdadır. Normal orta kulak basınç sınırları 0 ile –150 mm H2O arasındadır ve bu, normal tuba auditiva fonksiyonunu temsil eder. –150 mm H2O’dan daha negatif orta kulak basınçları tuba fonksiyonunu bozuk olduğunu gösterir” (Jafek,B.W.& Stark,A.K., 2002: 18).

(40)

Odyometri, sonor stimuluslar vererek, işitme organının bu stimuluslar karşısındaki durumunu saptar ve işitme kayıplarını bir grafik haline getirir. Odyometrinin yapılabilmesi için özel cihazlar, sessiz bir kabin ve özel yetiştirilmiş personele gereksinim vardır. Odyometri ile sadece işitme bozukluğunun derecesi ile birlikte yerini de belirleme olanağı vardır. Odyometride hem tonal seslerle hem de insan sesi ile çalışma ve ölçme olanağı vardır. Bu nedenle, odyometri tonal ve vokal odyometri olarak iki gurupta incelenir (Akyıldız-Kemaloğlu, 2000:37).

“Odyolojik değerlendirme, davranış ve fizyolojik test yöntemleriyle tamamlanır. Lokal olarak kulakta spesifik saf ses, hava ve kemik iletişim eşikleri ve konuşma eşikleri davranış odyolojisi testleri ile elde edilir. Küçük çocuklarda veya testlere koopere olamayanlarda davranış yöntemleri ile yapılan testlerde yeterli odyojojik bilgiler elde edilemez. Bu tür olgularda modifiye davranış metodlarına ilaveten fizyolojik metodlar kullanılır (akustik immitans ölçümleri ve otoakustik emisyonlar gibi)” (Alper&Myers&Eibling., 2004:16).

Çocuklarda işitme performansının değerlendirilmesi üzerine Kemaloğlu& Gündüz&Gökmen&Yılmaz’ın 24-120 aylık 100 çocuk üzerinde yaptığı bir çalışmada, efüzyonlu otitis media tanısı olan çocukların işitme özelliklerinin pure tone odyometri ile değerlendirilmesi yapılmış, bu değerlendirme sonucunda işitme özelliklerinin pure tone odyometri ile belirlenmesinde başarı oranı, 36 aydan küçük çocuklarda %55, 36-48 ay arasındaki çocuklarda ise %20 olarak belirlenmiştir. Araştırma sonunda, işitmenin değerlendirilmesinde pure tone odyometri kullanılması durumunda çocukların yaşları ve işitme testlerine olan konsantrasyon durumlarının odyologlarca göz önünde bulundurulmasının gerekliliği vurgulanmıştır. Nitekim bu araştırmada da işitme kaybının değerlendirilmesinde pure tone odyometri yanı sıra timpanometri kullanılmıştır.

Tablo 2.3.1’de çocuklarda işitme kayıplarının derecelerine göre sınıflandırılması ile iletişim üzerindeki etkileri gösterilmektedir.

(41)

Tablo 2.3.1. İşitme Kaybı Dereceleri ve İletişim Üzerindeki Etkileri 2

İşitme Kaybı Dereceleri ve İletişim Üzerindeki Etkileri İşitme Eşikleri

Ortalaması

İşitme Kaybı Derecesi

Etiyolojik Kaynak İşitmenin İletişim Üzerindeki Etkisi

-10 ile 15 dB arası Normal - Olumsuz etkisi yoktur.

16 dB ile 25 dB arası Hafif Seröz, otit, perfore kulak zarı, sensori nöral kayıp

Sessiz ortamlarda konuşma duyulur fakat gürültülü ortamlarda güçlük çekilir,

konuşma gelişi gecikebilir 26 dB ile 40 dB arası Hafif-Orta Seröz, otit, perfore kulak zarı, sensori nöral kayıp,

timpanosikleroz vb.

Ortam sessiz bile olsa hafif sesle yapılan konuşmayı anlamakta güçlük çeker. 41 dB ile 55 dB arası Orta

Kronik otit, orta kulak anomalisi, sensori nöral

işitme kaybı

Yakın mesafelerde yapılan konuşmalar işitilebilir. İşitme cihazı ile konuşma sesi

işitilebilir. 56 dB ile 70 dB arası Orta-İleri anomalisi, sensori nöral Kronik otit, orta kulak

işitme kaybı

Yalnız yüksek sesle yapılan konuşmalar işitilir. Dil gelişimi önemli ölçüde gecikir. İşitme cihazı ile konuşma sesi

işitilebilir.

71 dB ile 95 dB arası İleri Sensori nöral işitme kaybı, orta kulak enfeksiyonu işitilebilir. İşitme cihazı yardımı ve özel Çok yüksek sesle yapılan konuşmalar eğitim desteği ile dil gelişebilir. 96 dB ve üzeri Çok ileri Sensori nöral işitme kaybı, mikst tip işitme kaybı

Çok yüksek sesle yapılan konuşmalar işitilebilir fakat konuşma sesleri işitme cihazı olmadan işitilemez. İşitmeden çok

görmeyi kullanır. (Roush,2001:18, Turan, 2006:51, Ersoy, 1995:4, Belgin,2003: 33)

2.4. İlgili Araştırmalar

Bu bölümde, araştırma konusu ile ilgili yurtiçinde ve yurtdışında yapılan kuramsal yayın ve araştırmalarla, bu çalışmaya yöntem açısından ışık tutan araştırmalara yer verilmiştir. Yurt içinde ve yurt dışında araştırma konusu ile birebir örtüşen çalışmalara rastlanmamış olması nedeni ile benzerlik taşıyan araştırmalar yer almıştır.

2.4.1.Yurtiçinde Yapılan Araştırmalar

Özal Göncü’nün 2002 yılında hazırlamış olduğu “4-6 Yaş Anaokulu Çocuklarına Uygulanan Müzik Eğitiminin Müziksel Ses Ve İşitsel Algı gelişimlerine Etkileri” isimli doktora tezinin amacı 4-6 yaş anaokulunda müzik eğitimi alan ve almayan aynı yaştaki çocuklar arasındaki ses ve işitsel algı gelişimleri bakımından

(42)

farkları ortaya koyarak, müzik eğitiminin ses ve işitsel algı gelişimini hangi yönde ve ne derecede etkilediğini belirlemektir. Araştırma örneklemini, Hacettepe Üniversitesi’ne bağlı Beytepe ve Gülveren Anaokullarından tesadüfi seçilen 30 öğrenci oluşturmuştur. Örneklem gruplarındaki çocuklara 15’er sorudan oluşan işitsel algı testi uygulanmış ayrıca bilgisayarla ses analizleri yapılmıştır. Araştırma sonunda, müzik eğitimi alan çocukların diğer çocuklara göre ses problemlerinin daha az olduğu, ses ve işitsel algı gelişimlerinde de olumlu yönde ve anlamlı derecede bir fark olduğu belirlenmiştir.

Artan’ın 1993 yılında hazırlamış olduğu “Anaokuluna Devam Eden 54-77 Aylık Çocuklara Seslerle İlgili Becerilerin Kazandırılmasında Müzik Uygulamalarının Etkisinin İncelenmesi” isimli doktora tezinde, 54-77 aylık çocuklara seslerle ilgili becerilerin kazandırılmasında müzik uygulamalarının etkili olduğu sonucuna varılmıştır.

Erdemli’nin 1995 yılında hazırlamış olduğu “Bilkent Üniversitesi Erken Müzik Eğitimi Programına Devam Eden 48-56 Aylık Çocukların Müzik Becerilerinin Gelişiminin İncelenmesi” isimli yüksek lisans tezinin amacı, altı aylık eğitim programı sonucunda erken müzik eğitimi programına devam eden çocukların müzik becerilerinin gelişiminde müzik eğitiminin etkili olup olmadığının araştırılmasıdır. Araştırmada ön test-son test araştırma modeli kullanılmış olup müzik eğitiminin müzik becerilerinin gelişiminde önemli derecede etkili olduğu sonucuna varılmıştır.

Kürklü’nün 2003 yılında hazırlamış olduğu “3-6 Yaş Grubu Çocuklarının Ses Sınırları, Şarkı Söyleme Becerileri Ve Müzikal Düzeylerinin İncelenmesi” isimli yüksek lisans tezinin amacı, 3-6 yaş gurubu çocuklarının ses sınırlarını, müzikal düzeylerini ve şarkı söyleme becerilerini belirlemektir. 3-4-5-6 yaş grubundan 160 çocuk örneklemi oluşturmuş ve şarkı öğretimi uygulaması yapılarak veriler toplanmaya çalışılmıştır. Uygulamalar sonucunda şarkı öğretiminin, 3-6 yaş gurubu çocuklarının ses sınırlarını geliştirdiği, müzikal düzeyleri ve şarkı söyleme becerilerinde etkili olduğu sonucuna varılmıştır.

Şekil

Tablo 2.1.1. Üç Yaş Dönemi Çocuklarının Müziksel Gelişim Özellikleri 1
Tablo 2.3.1. İşitme Kaybı Dereceleri ve İletişim Üzerindeki Etkileri 2
Şekil 3.1. Araştırma deseni1
Tablo 3.1. Örneklem Grubunu Oluşturan Çocukların Kişisel Özellikleri 3
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

另外一種情況則是耳咽管阻塞後, 中耳內的空氣被周圍組織逐漸 吸收, 使得中耳腔裡的壓力由正變負, 甚至變成真空狀態, 形成一股吸力,

In the study the purpose was to calculate the unit costs of scarves woven with in- sect silk, floss silk, cotton and linen yarn on hand and automatic looms, as well as to compare

İşte Dumas ile tanıştığı tarihte, bu hafif meşrep dilber, Marie Duplessis namını almış, Madeleine bulvarında mükellef bir konağa yerleşmiş bulunuyordu ve

7 Öte yandan Standart Türkiye Türkçesinin sesleri üzerine çok önemli laboratuar çalışmalarında bulunmuş olan Volkan Coşkun yayınladığı “Türkiye

Kitap, Türkçenin ünlü ve ünsüz dizgesinin, bir yandan akustik özelliklerini, diğer yandan ise ses değişimlerine ilişkin temel görünümlerini okuyucuya sunması yönünden,

• Öğrencilerinize ince ve kalın sesleri rahatlıkla ayırt edebileceği enstrüman sesleri veya tek enstrüman ile ses lendirilen eserler dinletiniz (ince sesler için keman,

Sonuç olarak çalışmamızda total işitme kayıplı hastalarda verilen tedavinin etkinliğinin az, yüksek frekansları tutan (inen tip) ve düşük frekansları tutan (çıkan tip)

Yerel çeşitlere ait 20 adet meyvede; meyve ağırlığı, meyve boyu, meyve eni, meyve kalınlığı, meyve sapı uzunluğu, meyve sapı kalınlığı, çiçek çukuru