• Sonuç bulunamadı

İnsan duyu organları aracılığı ile elde ettiği duyumlara bağlı olarak yaşamını devam ettirir. Bu duyuların en önemlilerinden birini işitme duyusu oluşturmaktadır ve birey herhangi bir nedenle işitme yetersizliği ile karşılaştığında, aynı zamanda gelişim, çevresiyle iletişim özelliklerinden de engellenmiş olur.

İşitme kaybı, işitme testi sonucunda belli bir bireyin aldığı sonuçların kabul edilen normal işitme değerlerinden belirli derecede farklı olmasıdır, ya da işitme duyusunda veya duyu ile birlikte işitme sinirlerinde oluşan bir hasar sonucu yaşanan duyusal bir kayıptır. (Tüfekçioğlu,2003:8)

“Davis ve Mc Croskey , çocukların işitsel algı becerilerinin kronolojik yaşla doğru orantılı olarak gelişeceğini ve bu gelişiminin en belirgin olarak 3-8 yaşlarda gözlemlenebileceğini vurgulamışlardır” (Ersoy,1995,27).

Çocuklarda işitme kayıpları gözle görülemeyecek sorunlar olması nedeni ile çoğunlukla göz ardı edilmektedir. Doğumla birlikte ya da yaşamın ilk yıllarından itibaren çeşitli nedenlerle başlayan işitme kayıpları çocuğun; konuşma, dil gelişimi, bilişsel gelişim gibi önemli gelişim alanlarında sorunlar yaşamasına neden olabilir ve okul öncesi dönemden itibaren okul yıllarında başarısı üzerinde etkili olabilir. Çocuğun önemli gelişim alanlarından biri olan müziksel gelişiminin de işitme

rahatsızlıklarından dolayı olumsuz etkileneceği bu durumda kuşkusuzdur. Uçan ‘a göre (2001:26), çocuklarda işitme kaybı müziksel gelişimi olumsuz etkiler. Bu bakımdan işitme kaybının zamanında tanılanması, nedenlerinin araştırılıp saptanması, olumsuz etkenlerin ortadan kaldırılması ve gerekli sağaltımın yapılması gerekir. İşitme kaybı çocuğun müziksel gelişimini zorlaştırır, hatta birçok yönüyle neredeyse olanaksızlaştırır.

Gfeller ve diğerlerine göre (1998) okul öncesi dönemde sosyal ve kültürel aktivitelerin yanı sıra çocuk oyunları ve şarkılarında müziğin kullanımı söz konusudur. Bu dönemde işitme kaybı olan ve özellikle kohlear implant kullanan çocuklar normal işitenlere göre daha az müzikle ilgilenmektedirler. Kohlear implant kullanan çocukların konuşma algılarına ilişkin araştırmaların yanında son yıllarda özellikle müzik algısı ve müzik zevkine ilişkin sistematik araştırmalar yapılmaktadır. Müzik yolu ile çocuklar ve yetişkinler özellikle basit ritmleri ayırt etme ve seslerin tınılarını ayırt etmede başarılı olmaktadırlar.

Gordon (1999), müzik yeteneği ve işitme hakkında herşey isimli çalışmasına göre, müzikal sürecin sağlıklı biçimde ilerleyebilmesi için yaşamın ilkyılllarından itibaren en önemli faktör işitmedir. Müziği işitmek dilin ne olduğunu düşünmek, dil, konuşma ve düşünce üzerinde düşünmektir. Okul öncesinden itibaren işitme gereksinimi üzerinde düşünmek gereklidir, çünkü işitme müzik yeteneğinin temel dayanağıdır. Yeni doğan herkes potansiyel gelişmiş bir işitmeye sahiptir, fakat bu potansiyel müzikal çevre ile değerlendirilmelidir. Her bireyin kaçınılmaz müziksel ihtiyaçları vardır.

Turan’a göre (2006:50), işitmenin değerlendirilebilmesi için sesin iki özelliğini göz önünde tutmak gerekir, bunlar sesin şiddeti ve tizliğidir.İnsan kulağının sesi algılayabilmesi için ses şiddetinin belli bir seviye ve tizlikte olması gereklidir. Normal işiten bir kulakta işitme seviyesi 0-15 dB aralığındadır.

Çocuklardaki işitme kayıpları genel olarak iletim tipi (kondüktif) işitme kaybı ve sensöri-nöral işitme kayıpları olarak iki gurupta incelenebilir. İletim tipi işitme

kayıpları dış ve orta kulağın sesi ileten sistemlerinde meydana gelen patolojiler sonucu, sensöri-nöral işitme kayıpları ise kokleadan başlayıp kortekste primer işitme merkezlerine kadar uzanan yapılardaki çok çeşitli patolojilerden oluşur. Çocuklarda çok sık rastlanan iletim tipi işitme kayıpları genelde hafif-orta derecesine göre değişir. (Belgin, 2003:32-33) İşitme kaybının tipi ve derecesinin ortaya konması için odyogram gereklidir.

Çocuklarda iletim tipi işitme kayıplarının en sık görülen sebebi Effüzyonlu Otitis Media’dır. Okul öncesi dönemde sıklıkla gözlenen orta kulak iltihapları iletim tipi kayba neden olmaktadır ve bu kayıpların ilaçla veya cerrahi tedavisi ile işitme normal duruma dönmektedir. İletim tipi kayıpta odyogram ile gerekli değerlendirmeler yapıldığında hava yoluyla iletilen uyaranlar ile kemik yoluyla iletilen uyaranlar arasında fark bulunur. Otitis media bulgularında ise orta kulakta sıvı bulunması nedeni ile timpanogramda komplians azalması durumu vardır. Kulak kanalının tamamen tıkalı olduğu durumda 30-40 dB’lik bir işitme kaybı ortaya çıkabilir (Jafek,B.W.& Stark,A.K.,2002:22-23).

Çocuklukta hafif veya ileri bilateral işitme kaybı tespit edilir edilmez tedaviye başlanmalıdır. Tek taraflı veya minimal işitme kaybı olan çocuklara eğitim ihtiyaçları ve iletişim fonksiyonları yönünden değerlendirilmelidir. İşitme kaybı olan çocuklar 3 yaşına kadar erken müdahale (early intervention) hizmetine alınmalı, 3 yaşından sonra ise bu eğitime okulda devam edilmelidir (Alper&Myers&Eibling., 2004:16 ve17).

Ülkemizde son yıllarda işitme kayıplarının erken tanı ve tedavisinin yapılması için yeni doğan işitme tarama projeleri uygulanmaktadır. İşitme kaybı olup olmadığının tespiti için sesin şiddeti ve tizliği göz önünde bulundurulmaktadır. Ses şiddetini ölçmek üzere desibel (dB) birimi kullanılmaktadır. Normal işitmeye sahip olan bir insanda işitme seviyesi 0-15 dB aralığındadır (Turan, 2003;49-51).

Çocuklardaki işitme kaybını belirlemek üzere uygulanan işitme testleri davranış ve objektif testler olmak üzere ifade edilebilir. Davranış testleri; çocukların işitsel uyaranlara verdikleri tepkiler gözlenerek yapılan testlerdir. Objektif testler ise; çocuğun işitsel uyaranlara herhangi bir davranış göstererek tepki vermesini gerektirmeyen testlerdir. Davranış testleri; işitsel fark etme ve işitsel ayırt etme testleri olmak üzere iki grupta incelenir. İşitsel fark etme testleri; davranış gözlemi, dikkat çekme testi,görsel pekiştireçli odyometre, performans testi, saf ses odyometre (pure tone audiometry) testlerini kapsar. İşitsel ayırt etme testleri ise; konuşmayı algılama testlerini içerir. Objektif testlerde ise; beyin sapı tepkileri (ABR), otoakustik emisyon ölçümleri, akustik empedans ölçümleri (timpanometri, akustik refleks eşiği) yer almaktadır (Turan, 2006:52, Akyıldız&Kemaloğlu, 2000:35).

Akustik otoskop olarak da isimlendirilen akustik reflektometre, kulak zarı ve orta kulağın muayenesi için geliştirilmiş objektif bir muayene aracıdır. Bu cihaz, timpanometre ya da odyometreden farklı olarak, kulak zarının durumunu ve özellikle de orta kulakta sıvı olup olmadığını göstermek içindir (Akyıldız&Kemaloğlu, 2000:41).

“Timpanometri, kulak zarının ve orta kulak sisteminin kompliansını ölçen objektif bir testtir. Aletin probu ile dışkulak kanalı arasında hava sızdırmaz bir sıkı temas sağlanır. Timpanometri sonuçları timpanogram denen hava basıncı/komplians grafikleri şeklinde elde edilir. Kulak zarının kompliansı zarın her iki tarafındaki hava basıncı eşikten maksimumdadır. Normal orta kulak basınç sınırları 0 ile –150 mm H2O arasındadır ve bu, normal tuba auditiva fonksiyonunu temsil eder. –150 mm H2O’dan daha negatif orta kulak basınçları tuba fonksiyonunu bozuk olduğunu gösterir” (Jafek,B.W.& Stark,A.K., 2002: 18).

Odyometri, sonor stimuluslar vererek, işitme organının bu stimuluslar karşısındaki durumunu saptar ve işitme kayıplarını bir grafik haline getirir. Odyometrinin yapılabilmesi için özel cihazlar, sessiz bir kabin ve özel yetiştirilmiş personele gereksinim vardır. Odyometri ile sadece işitme bozukluğunun derecesi ile birlikte yerini de belirleme olanağı vardır. Odyometride hem tonal seslerle hem de insan sesi ile çalışma ve ölçme olanağı vardır. Bu nedenle, odyometri tonal ve vokal odyometri olarak iki gurupta incelenir (Akyıldız-Kemaloğlu, 2000:37).

“Odyolojik değerlendirme, davranış ve fizyolojik test yöntemleriyle tamamlanır. Lokal olarak kulakta spesifik saf ses, hava ve kemik iletişim eşikleri ve konuşma eşikleri davranış odyolojisi testleri ile elde edilir. Küçük çocuklarda veya testlere koopere olamayanlarda davranış yöntemleri ile yapılan testlerde yeterli odyojojik bilgiler elde edilemez. Bu tür olgularda modifiye davranış metodlarına ilaveten fizyolojik metodlar kullanılır (akustik immitans ölçümleri ve otoakustik emisyonlar gibi)” (Alper&Myers&Eibling., 2004:16).

Çocuklarda işitme performansının değerlendirilmesi üzerine Kemaloğlu& Gündüz&Gökmen&Yılmaz’ın 24-120 aylık 100 çocuk üzerinde yaptığı bir çalışmada, efüzyonlu otitis media tanısı olan çocukların işitme özelliklerinin pure tone odyometri ile değerlendirilmesi yapılmış, bu değerlendirme sonucunda işitme özelliklerinin pure tone odyometri ile belirlenmesinde başarı oranı, 36 aydan küçük çocuklarda %55, 36-48 ay arasındaki çocuklarda ise %20 olarak belirlenmiştir. Araştırma sonunda, işitmenin değerlendirilmesinde pure tone odyometri kullanılması durumunda çocukların yaşları ve işitme testlerine olan konsantrasyon durumlarının odyologlarca göz önünde bulundurulmasının gerekliliği vurgulanmıştır. Nitekim bu araştırmada da işitme kaybının değerlendirilmesinde pure tone odyometri yanı sıra timpanometri kullanılmıştır.

Tablo 2.3.1’de çocuklarda işitme kayıplarının derecelerine göre sınıflandırılması ile iletişim üzerindeki etkileri gösterilmektedir.

Tablo 2.3.1. İşitme Kaybı Dereceleri ve İletişim Üzerindeki Etkileri 2

İşitme Kaybı Dereceleri ve İletişim Üzerindeki Etkileri İşitme Eşikleri

Ortalaması

İşitme Kaybı Derecesi

Etiyolojik Kaynak İşitmenin İletişim Üzerindeki Etkisi

-10 ile 15 dB arası Normal - Olumsuz etkisi yoktur.

16 dB ile 25 dB arası Hafif Seröz, otit, perfore kulak zarı, sensori nöral kayıp

Sessiz ortamlarda konuşma duyulur fakat gürültülü ortamlarda güçlük çekilir,

konuşma gelişi gecikebilir 26 dB ile 40 dB arası Hafif-Orta Seröz, otit, perfore kulak zarı, sensori nöral kayıp,

timpanosikleroz vb.

Ortam sessiz bile olsa hafif sesle yapılan konuşmayı anlamakta güçlük çeker. 41 dB ile 55 dB arası Orta

Kronik otit, orta kulak anomalisi, sensori nöral

işitme kaybı

Yakın mesafelerde yapılan konuşmalar işitilebilir. İşitme cihazı ile konuşma sesi

işitilebilir. 56 dB ile 70 dB arası Orta-İleri anomalisi, sensori nöral Kronik otit, orta kulak

işitme kaybı

Yalnız yüksek sesle yapılan konuşmalar işitilir. Dil gelişimi önemli ölçüde gecikir. İşitme cihazı ile konuşma sesi

işitilebilir.

71 dB ile 95 dB arası İleri Sensori nöral işitme kaybı, orta kulak enfeksiyonu işitilebilir. İşitme cihazı yardımı ve özel Çok yüksek sesle yapılan konuşmalar eğitim desteği ile dil gelişebilir. 96 dB ve üzeri Çok ileri Sensori nöral işitme kaybı, mikst tip işitme kaybı

Çok yüksek sesle yapılan konuşmalar işitilebilir fakat konuşma sesleri işitme cihazı olmadan işitilemez. İşitmeden çok

görmeyi kullanır. (Roush,2001:18, Turan, 2006:51, Ersoy, 1995:4, Belgin,2003: 33)