• Sonuç bulunamadı

Bu bölümde, araştırma konusu ile ilgili yurtiçinde ve yurtdışında yapılan kuramsal yayın ve araştırmalarla, bu çalışmaya yöntem açısından ışık tutan araştırmalara yer verilmiştir. Yurt içinde ve yurt dışında araştırma konusu ile birebir örtüşen çalışmalara rastlanmamış olması nedeni ile benzerlik taşıyan araştırmalar yer almıştır.

2.4.1.Yurtiçinde Yapılan Araştırmalar

Özal Göncü’nün 2002 yılında hazırlamış olduğu “4-6 Yaş Anaokulu Çocuklarına Uygulanan Müzik Eğitiminin Müziksel Ses Ve İşitsel Algı gelişimlerine Etkileri” isimli doktora tezinin amacı 4-6 yaş anaokulunda müzik eğitimi alan ve almayan aynı yaştaki çocuklar arasındaki ses ve işitsel algı gelişimleri bakımından

farkları ortaya koyarak, müzik eğitiminin ses ve işitsel algı gelişimini hangi yönde ve ne derecede etkilediğini belirlemektir. Araştırma örneklemini, Hacettepe Üniversitesi’ne bağlı Beytepe ve Gülveren Anaokullarından tesadüfi seçilen 30 öğrenci oluşturmuştur. Örneklem gruplarındaki çocuklara 15’er sorudan oluşan işitsel algı testi uygulanmış ayrıca bilgisayarla ses analizleri yapılmıştır. Araştırma sonunda, müzik eğitimi alan çocukların diğer çocuklara göre ses problemlerinin daha az olduğu, ses ve işitsel algı gelişimlerinde de olumlu yönde ve anlamlı derecede bir fark olduğu belirlenmiştir.

Artan’ın 1993 yılında hazırlamış olduğu “Anaokuluna Devam Eden 54-77 Aylık Çocuklara Seslerle İlgili Becerilerin Kazandırılmasında Müzik Uygulamalarının Etkisinin İncelenmesi” isimli doktora tezinde, 54-77 aylık çocuklara seslerle ilgili becerilerin kazandırılmasında müzik uygulamalarının etkili olduğu sonucuna varılmıştır.

Erdemli’nin 1995 yılında hazırlamış olduğu “Bilkent Üniversitesi Erken Müzik Eğitimi Programına Devam Eden 48-56 Aylık Çocukların Müzik Becerilerinin Gelişiminin İncelenmesi” isimli yüksek lisans tezinin amacı, altı aylık eğitim programı sonucunda erken müzik eğitimi programına devam eden çocukların müzik becerilerinin gelişiminde müzik eğitiminin etkili olup olmadığının araştırılmasıdır. Araştırmada ön test-son test araştırma modeli kullanılmış olup müzik eğitiminin müzik becerilerinin gelişiminde önemli derecede etkili olduğu sonucuna varılmıştır.

Kürklü’nün 2003 yılında hazırlamış olduğu “3-6 Yaş Grubu Çocuklarının Ses Sınırları, Şarkı Söyleme Becerileri Ve Müzikal Düzeylerinin İncelenmesi” isimli yüksek lisans tezinin amacı, 3-6 yaş gurubu çocuklarının ses sınırlarını, müzikal düzeylerini ve şarkı söyleme becerilerini belirlemektir. 3-4-5-6 yaş grubundan 160 çocuk örneklemi oluşturmuş ve şarkı öğretimi uygulaması yapılarak veriler toplanmaya çalışılmıştır. Uygulamalar sonucunda şarkı öğretiminin, 3-6 yaş gurubu çocuklarının ses sınırlarını geliştirdiği, müzikal düzeyleri ve şarkı söyleme becerilerinde etkili olduğu sonucuna varılmıştır.

Sevinç’in 2002 yılında hazırlamış olduğu “İlköğretim 2. Devre Öğrencilerine Yapılan Şarkı Öğretiminin Sesin Akustik Özelliklerine Etkileri” isimli doktora tezinde; ilköğretim 4. ve 5. sınıfta okuyan ve ortalama 9-12 yaşlarındaki 26 öğrenciye ses eğitimi ilke ve amaçlarından yola çıkarak müzik derslerinde şarkı öğretimi yapılmıştır. Yapılan öğretimin sesin akustik özelliklerine olan etkileri, öğrencilerin seslerinin araştırma öncesi ve sonrasında laboratuvar ortamında Dr.Speech Vocal Assesment bilgisayar programıyla analiz edilmesiyle belirlenmiştir. Araştırma sonunda yapılan şarkı öğretiminin sesin akustik özelliklerinde belirli bir etkisinin olduğu ve bu etkinin eğitimle geliştirilebildiği sonucuna varılmıştır.

2.4.2. Yurtdışında Yapılan Araştırmalar

Fifield’in 1980 yılında hazırlamış olduğu “Participatory Musical Experiences For Children Ages Three, Four, Five” isimli araştırmasında, okul öncesi çocukların aktif müzikal deneyimleri üzerinde durulmuş, onların müzikal farkındalık, müzikal izlenimler ve müzikal yeteneklerini belirlemeye yönelik bir araştırma yapılmıştır. Dilsel aktiviteler içeren egzersizler içerisinde, dinleme, araştırma, manipule etme, seçme, spontane müzik yaratma yer almıştır. Araştırma sonucunda okul öncesi çocuklarında tonal ve ritmik müziğin daha iyi algılandığı belirtilmiştir, Çalışmada kullanılan modelin okul öncesi tüm eğitim birimlerinde kullanılabileceği önerisine yer verilmiştir.

Alvarez’in 1982 yılında hazırlamış olduğu “Preschool Music Education And Research On The Musical development Of Preschool Children” isimli araştırmada, okul öncesi müzik eğitiminin tarihsel gelişimi incelenmiş, 1900 ile 1980 yılları arasındaki süreç ele alınmıştır. Bu süreç içerisinde yapılan araştırmalarda, vokal gelişim, ritmik gelişim, tonal gelişim ve şarkı söyleme konularının işlendiği belirtilmiştir.

Forsythe’nin 1985 yılında hazırlamış olduğu “ The Development And İmplementation Of A Computerized Preschool Measure Of Musical Audation

(Aptitude, Ability,Testing) isimli araştırmada, Gordon’un geliştirdiği PMMA (Primary Measures Of Musical Audiation) ölçeği okul öncesine adapte edilerek kullanılmıştır ve güvenirlik katsayısı ,80 olarak belirlenmiştir. Araştırma sonucunda müzikal yeteneğin gelişiminde müziksel eğitim sürecinin etkili olduğu ortaya çıkarılmış, okul öncesi dönemden itibaren başlayacak müzik eğitiminin devamlılığı sağlandığında bireyin müziksel gelişiminin üst düzeyde olacağından söz edilmiştir.

Rutkowski’nin 1986 yılında hazırlamış olduğu “The Effect Of Restricted Song Range On Kindergarten Children’s Use Of Singing Voice And Developmental Music Aptitude” isimli araştırmada, Gordon’un geliştirdiği PMMA (Primary Measures Of Musical Audiation) ölçeğine ek olarak SVDM (Singing Voice Development Measure) ölçeği kullanılmıştır. Araştırmada okul öncesi çocuklarının şarkı söyleme başarısı ve müzikal davranışlarının gelişimi incelenmiştir. Deney ve kontrol grubu oluşturulmuş, deney grubuna her hafta 30 dakikadan oluşan 15 haftalık bir eğitim süreci uygulanmıştır. Araştırma süreci sonunda, okul öncesi çocuklarının eğitiminde haftada bir kez yapılan 30 dakikalık eğitimin yetersiz olduğu, uygulanan müfredatda eksikliklerin bulunduğu, araştırmadaki cinsiyet değişkeninin etkililiğinin minimal olduğu, öğretmen davranışlarının ve çocuklar arası ilişkilerin öğrenci başarısı üzerinde etkili olduğu sonuçlarına varılmıştır.

Veldhuis’in 1993 yılında hazırlamış olduğu “Singing Of Preschool Children İn Two Contexts isimli araştırmasında, okul öncesi çocuklarının şarkıları spontane aktiviteler ve yetişkin çıkarımları kullanılarak hazırlanan iki farklı kontekst kullanılarak karşılaştırılmıştır. Araştırma 4 yaşında 29 çocuk ile yapılmış, sınıf içerisindeki davranışları videoya kaydedilmiştir. Araştırma sonucunda, okul öncesi gelişimin müzikal gelişime paralel olarak ilerlediği belirtilmiştir.

Dansereau’nun 2006 yılında hazırlamış olduğu “The Musicality Of 3 Year Old Children Within The Context Of Research-Based Musical Engagement” isimli araştırmasında, üç yaş çocuklarının doğal ve müzikal gelişimleri arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Üç okul öncesi okuldan 46 öğrenci ile çalışılmış deney ve kontrol gurupları oluşturulmuştur. Deney gurubuna her biri 30 dakikalık dersten oluşan 12

haftalık süreçte araştırmacının hazırladığı araştırma temelli müzikal gelişim programı verilmiştir. Ölçme aracı olarak Gordon’un geliştirdiği SVDM (Singing Voice Development Measure) ölçeği kullanılmıştır. Sonuç olarak, araştırmacının geliştirdiği programın çocuklar üzerinde etkili olduğu görüşüne varılmıştır.

Walczyk’in (1993) hazırlamış olduğu “Music İnstruction and The Hearing İmpaired” isimli çalışmasında, işitme algısının özellikle müzik sınıflarında ne kadar önemli olduğundan, işitme eğitiminin çevredeki seslere odaklanarak yapılmasından bahsedilmiş, işitme eğitiminde işaret dili, şarkı söyleme eğitimi, teorik bilgiler ile yapılan eğitimde klavyenin kullanımı üzerinde durulmuştur.

Gfeller ve diğerlerinin (1998) hazırlamış olduğu “Musical İnvolvement And Enjoyment Of Children Who Use Cochlear İmplants” isimli çalışmada, Amerika’da işitme güçlüğü yaşayan ve bu nedenle kohlear implant kullanan çocukların eğitiminde müzikal çalışmaların kullanımından bahsedilmiş işitsel ve dil becerilerinin gelişimi üzerinde durulmuştur.

Levinowitz’in (1998) hazırlamış olduğu “The İmportance Of Music İn Early Childhood” isimli çalışmada erken çocukluk yıllarında music eğitiminin çok önemli olduğundan, müzikal gelişimin doğum öncesi dönemden itibaren başladığından ve işitsel algının bu gelişim için temel oluşturduğundan bahsedilmiş ve müzikal gelişimi etkileyen iki önemli faktörün varlığından söz edilmiştir, bu faktörlerden ilki işitme, ikincisi şarkı söyleme ve hareket olarak ifade edilmiştir.

Jahns’ın (2001) hazırlamış olduğu “Introducing Music To The Hearing- İmpaired” isimli çalışmada, işitme sorunu yaşayan çocuklara uygulanacak müzik terapisinden bahsedilmiş ve eğitimcilerin bu terapiyi uygulamalarına ilişkin bir içerikten söz edilmiştir. Terapi içeriğinde, dinleme, ritm enstrümanları çalma gibi özelliklere yer almış olup çalışmada, müzik eğitimcilerinin bu eğitim sürecinde yapması ve yapmaması gereken bazı durumlar yer almış, işitme durumunun eğitimcilerce de önemsenmesi ve belirlenmesi ile ilgili önerilere yer verilmiştir.

BÖLÜM III

YÖNTEM

Bu bölümde, araştırmanın niteliği ve deseni, evren ve örneklemi, araştırmada kullanılan verileri toplamada kullanılan araçlar ve araçların geliştirilmesi, verilerin toplanması, toplanan verilerin çözümlenmesinde kullanılan istatistiksel yöntem ve teknikler ile araştırmanın amacına ulaşabilmesi, geçerli ve güvenilir sonuçlar elde edilebilmesi için alınan önlemler ayrıntılı olarak açıklanmıştır.