• Sonuç bulunamadı

Türk Kültüründe Sanatkar Üzerine

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk Kültüründe Sanatkar Üzerine"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TURK KÜLTÜRÜNDE SANATKAR ÜZERİNE

BEYHAN KARAMAĞARALI*

S an atk â rla r bize to p lu m u n sosyal yapısını ak settirirler. T oplum un töresi, inancı, sanatkârı etkilediği gibi, yaptığı eserlerde de bu n ları görm ek m ü m k ü n olm aktadır. S an atk âr önce z ih n in d e yapacağını tasavvur eder. B unu y ap ark en de o g üne k a d a r kazanm ış olduğu estetik sezgisini, d in î felsefesini, halkın ö rf ve âdetlerini, tecrübesini bir araya getirir. Zaten sanat eserin in fonksiyonel olabilm esi, yani kullanım am acına uygunluğu, içinde yaşanılan to p lu m u n felsefesini b ilm ed e n sağlanam az. Meselâ, K ırşeh ir H acı Bektaş Veli D erg âh ı’n d a b u lu n a n “ K ırk b u d ak ” isim li şam dana baktığım ız zam an, onu yapan san atk ârın Bektaşî felsefesindeki 40 m akam ı b ild iğ in i,1 b u şam d an ın yukarıya d o ğ ru u zan an gövdesiyle, yer ve gök arasın d a irtib a tı sağlayan b ir hayat ağacı o ld u ğ u n u ,2 şam d an ın k o lların ın ejd er şekillerinden m eydana gelm esinin evreni,3 dallar üzerindeki kuşların velileri tem sil e ttiğ in i,4 şa m d an ın k aid esin d ek i aslan fig ü rleriy le de şam anizm 5 ve o n d a n kaynaklanan Bektaşî ik o n o g rafisin i bildiğini; dolayısıyla bu sa n a tk â rın Bektaşî k ü ltü rü içinde yetişm iş o ld u ğ u n u ve b ü tü n bu sem bollerin kutsal o ld u ğ u n a in a n d ığ ın ı tesp it etm ek m ü m k ü n ­ dür. Aynı d erg âh ın m eydan odasındaki fonksiyonel m im arî düzenlem enin de B ektaşîliğin m istik y ö n ü n ü n b ilin m ed e n yapılam ayacağı açıktır.6

* Prof. Dr., H acettepe Üniversitesi, Arkeoloji-Sanat Tarihi Bölüm ü Sanat Tarihi Anabilim D alı Ö ğretim Üyesi.

1 B. Noyan, Alevilik Bektaşilik Nedir?, Ankara 1985, s. 49-52; E. R. Fığlalı, Türkiye’de Alevilik—

Bektaşilik, Ankara 1991, s. 246-249; L. Göktaş, Türk Sanatında Şam danlar ‘H acıbektaş ve

Mevlâna M üzelerinde Yer Alan Çok Kollu Şamdanlar (H acettepe Üniversitesi, Sosyal Bilim ler Enstitüsü, Yayınlanm am ış Yüksek Lisans Tezi), Ankara 1995, s. 21-24.

2 R. Cook, The Tree of Life, London 1974, s. 29-119; G. Öney, “Artuklu Devrinde Bir Hayat Ağacı H akkında”, Vakıflar Dergisi, 7 (1968), s. 117-120; M. Eliade, Schamanismus und archaische

Ekstase technik, Zürih 1957, s. 170-171; B. Karamağaralı, Ahlat Mezartaşları, Ankara 1992, s.

3-7, 11-13, 15-19.

3 B. Karamağaralı a.g£. s. 3,4,7,9,16,17,74-79; L. Göktaş, a.g.t., s. 55-78.

4 B. Karamağaralı, “Sivas ve Tokat’taki Figürlü Mezar Taşlarının M ahiyeti H akkında”,

Selçuklu Araştırmaları Dergisi, 2 (1971), s. 75-103; L. Göktaş, a.g.t, s. 65-70.

* M. Eliade, a.g.e., s. 444; G. Öney, a.g.m ., s. 119; B. Karamağaralı, a.g£., s. 16-17; L. Göktaş, a.g.t., s. 75-78.

6 J.K. Birge, “Meydan Evi dikdörtgendir ve 9x6 m. ölçüsündedir. Bir ucunda, içeri giren lerin üzerin d en aştıkları eşiği ihtiva eden bir kapı bulunur. Karşı uçta üç basamaktan

(2)

Konya M evlâna D erg âh ı’n d a m u tb a h a bağlı olarak yer alan sem ah tahtası ve ü ze rin d ek i sem ah çivisi,7 c a n la rın çile h ü c re le ri ile sem ah ın yapıldığı alan ancak Mevlevi b ir san atk âr ta ra fın d a n b ilinebilir. Amasya Yakup Paşa Tekkesi’n in p lâ n ın ı yapan ve m escidin doğu ve batısın a d a r b ir k o rid o r ü zerin e altışar çile odası yerleştiren m im arın halveti veya aynı özellikleri hâvi b ir ta rik a t m en su b u o ld u ğ u n u d ü şü n m e m ek m ü m k ü n d eğ ild ir.8 Bu d u ru m sa n a tk â rla rın ese rle rin i m eydana g etirm ek için tarik atlerle ilgili geniş b ir k ü ltü re de sahip olm aları g ereğ in i ortaya koyar.

V esikaların b u lu n m a m a sı veya b ilin e n bazı vesikaların yeterli bilgi verm em esi sebebiyle, sa n a tk â rın b ilg isin i ve m anevî dünyasını anlam ak, yaptığı eseri b ü tü n u n su rlarıy la analiz ed e re k d eğ e rlen d irm e k suretiyle m üm kün olabilir. Yani eldeki kaynak d o ğ ru d an doğruya eserin kendisidir.

M evlâna’n ın ilk tü rb e sin i in şa ed en B edreddin-i Tebrizî h a k k ın d a A h m et Eflâkî: “Şeyh B ed red d in -i Tebrizî m u h te lif fen le ri b ilen b ir a d am ­

dı. Kimya fe n n in d e ve simya san atın d a da Ebû Ali Sînâ idi. Filozofların felsefesinde II. Sokrates ve Y unanlı E flatun’ d u ” d em ek ted ir.9 Biz böylece, sadece b u türbeyi y ap tığ ın ı bildiğim iz b ir m im a rın ne k ad ar geniş bilgi ve kü ltü rle m ücehhez o ld u ğ u n u adetâ tesadüfen öğreniyoruz. Bu sanatkâr gibi bilgili ve k ü ltü rlü pekçok sa n a tk â rın b u lan ab ileceğ in i ancak, b e lg e le rin y etersizliğ i sebebiyle o n la rın k im lik le rin d e n h ab e rsiz old u ğ u m u zu söylem ek gerekir. 1269 y ılın d a vefat e d e n K ad ıların K adısı Zeyneddin’in oğlu R eşideddin Reşid’in A h lat’taki m ezartaşında, şâhidenin oluşan ve üzerind e o n ik i ya da daha fazla çırağı bulunan bir taht-ı m uham m edî bulunur. Çırağlar arasında tep esi Bektaşî derviş tacı şeklinde dört kolu dört kapıyı yani yönü gösteren bir çırağ vardır. Ayrıca tahtın bir yanm a M ürşid postu d en en bir post, A li el-Murtaza Postu, Seyyid A li Sultan Postu, Kaygusuz Postu, H orasan Postu ve törendeki rehberler için bir post bulunur. Törenin yapıldığı bu salonun tavanında kırlangıç kubbe dediğim iz sekizgen biçim de biten bir açıklık vardır. 8 ve 12 rakam ları Bektaşîlerce kutsal sayılır. H acı Bektaş Vilayet-

name sin de I. Murad’ın şöyle em ir verdiği söylenir:

“ Kubbeyi kavî ve güçlü yapın Fakat çevresi sekiz c e p h e li olsun Sekiz im am (İm am ı H eştum ) aşkına Kubbeyi padişahın niyetin e göre yapın.”

(J.K. Birge, Bektaşîlik Tarihi, (Çeviren R. Ç am uroğlu), İstanbul 1991, s. 199-200.

7 M. Ö nder, “M evlevîliği Temsil Eden Eşyalar”, 7ürk Etnografya Dergisi, 2 (1957), s. 62-64. 8 Bu tür yapılar için bkz. B. Karamağaralı, “Ereğli Şeyh Şihâbü’d-din Sühreverdî Külli- yesi Kazısı”, VII. Vakıf Haftası, Ankara 1990, s. 252-278; B. Karamağaralı, “H acı Bayram Zavi­ yesi”, I. Hacı Bayram-ı Veli Sempozyumu Bildirileri, Ankara 1990, s. 91-101.

(3)

TÜRK KÜLTÜRÜNDE SANATKÂR ÜZERİNE 1155 alt k ısm ın d ak i altı m ısralık lirik şiir, bazı h a rfle rin y ıp ran m ası sebebiyle tam olarak o k u n am am ak la b irlik te şöyledir:

“ G öğün d ö n ü şü b ü tü n sene in sa n o ğ lu n u n içini yakıyor Reşid d elikanlılık b ağ ın d a b ir gül idi

Ö lüm dolu b ir rü z g a r esti ve o n u to p rağ a d ü ş ü rd ü ”

Bu kayıt, bu devirde d ü n y an ın d ö n d ü ğ ü n ü n ve b ir yıl için d e bu d ö n ü şü n ta m a m la n d ığ ın ı s a n a tk â r ta ra fın d a n b ilin m e k te o ld u ğ u n u ortaya koym aktadır.10 Bu veri sa n a tk â rla rın K ur’ân’ı çok iyi b ild ik le rin i ve b u bil­ giyi de Yâsin sû resin in 40. ây etin d en a ld ık la rın ı gösterir. K ozm oloji ve astro n o m i ala n la rın d a da sa n a tk â rla rın d e rin bilgi sahibi old u k ları, e se rle rin d e koydukları m o tiflerin iç dünyası ile m eydana çıkm aktadır. Sivas’ta B urûciye M edresesi’n in an a eyvanının cep h esin e işlenen b u rç ve yıldız tasvirleri ile Çifte M inareli M edrese’n in H. K aram ağaralı ta ra fın ­ d an 1964’te tam am lan an kazısında b u lu n a n m u h te m elen b ir an a eyvan parçası ü z e rin d ek i kü rem si şekillerle yıldız m o tifleri, bu sa n a tk â rla rın astronom i ve kosmos alan la rın d a b u n la rın sem bollerini yapabilecek kadar geniş bilgiye sahip o ld u k la rın ı gösterir. Sivas Ç ifte M inareli M edrese cep h e sin in g ü n ey in d ek i köşe k u lesin in alt kısm ına işlenen m u m u yanan sekiz şam dan m otifi, san atk ârın ışığın A llah’ı tem sil ettiğini bildiğini (Nûr suresi: 35-36), m um sayısının 8 o lm asın ın da O rta Asya B udist k ü ltü rü ile Bektaşî k ü ltü rü n c e kutsal b ir rak am o ld u ğ u n u n k av ran d ığ ın ı gösterir. Bu duru m , M üslüm an sanatkârın İslâm felsefesini iyi anladığını ve b u n u gerek m im a rî gerekse m o tiflerle y o ru m lad ığ ın ı ortaya koyar. Konya, Karatay M edresesi’n in kubbesini yapan çini sa n a tk â rla rın ın da kosm osu ve b u n la rın İslâm felsefesindeki m anâsını biliyor olm ası gerekir. E rzu ru m H atuniye M edresesi’nde taç k ap ın ın yan kısım larına konulan kartal, hayat ağacı ve ejd er m otifleri b u n la rı yapan sanatkârın, Asya’da m evcut eski dinî in an çları bildiğini ve bu in an çların İslâm iyet’ten sonra da yaşamaya devam ettiğini gösterm ektedir. M üslüm an sanatkâr, A hlat’ta bir mezar şâhidesinin en üst kısm ına çift başlı b ir ejd er fig ü rü n ü Çin’de, b ir H an dönem i m ezarın­ da olduğu gibi b ir k em er şekli v ererek y erleştirirk en b u n u n evreni tem sil ettiğinden h a b e rd a rd ı.11 A nkara A slanhane Cam ii m ih rab ın ın üst kısm ına, e jd e r fig ü rle ri y erleştiren san atk â r da bu m otifin saygıya değer b ir sem ­ bol o ld u ğ u n u biliyordu. B ursa Ulu C am ii’n in ahşap m in b e rin i yapan

10 B. Karamağaralı, a.g£., s. 155. 11 A.g£., s. 77

(4)

M uham m ed bin Abdulaziz ib n u ’d-Dakî el-Antebî, m in b erin y anlarına son­ suzda b irleşen g eo m etrik b ir kom pozisyon için d e g üneş ile b era b e r Züh- re (U ranüs) gezegenini ve gökyüzünü resm etm iş, yani İslâm felsefesini yorum lam ıştır. A slında g erek m ezartaşları üzerine, gerekse y ap ıların m u h te lif y erle rin e k o n u lan yıldız m o tifleri, kosm osu ve A llah’ı tanıtan y o ru m lard ır. N itekim N ahçivan M üm ine H atu n Türbesi ile Konya Beyhekim M escidi’n in kubbe göbeğindeki yıldız k o m pozisyonlarının o r­ tasındaki A llah yazıları başka tü rlü düşünülem ez.12 Bir kandil içindeki ışık Tanrıyı tem sil ed e rk e n , şekil ötesi olan T an rın ın b ir g ö rü n tü sü n ü ortaya koyar. M ezartaşları veya y ap ıların ü z e rin d e g ö rü len yuvarlak şekiller, çarkıfelekler, gülbezek dediğim iz lotuslar, h ep Allah’ın fizikötesi dünyalar­ da ifade edilen tezah ü rlerid ir.13 Sanatkâr, m u h telif bitki fo rm ların ı eserine y erle ştirirk en de b u n la rın Asya B udist sa n a tın d a T anrı sem bolü o ld u ğ u ­ n u ve Kur'ârCdaki a n lam ın ı bilm ekte idi. “ M usa ateş istediği vakitte Tanrı ağaç su re tin d e O ’n a d ed i ki: Seni yaratan b en im ve sen in T an rın ım ”.14 Bu ifade b itk ile rin de A llahı h a tırla ttığ ın ı gösterm ektedir.

S an atk ârın yaptığı m o tifler ve fig ü rle r o n u n İlâhî kaynağından yani c e n n e t m e fh û m u n d a n gelir. S an atk âr eserin i y ap ark en sadece duyu o r­ g a n la rın ın k en d isin e ile ttiğ in i algılam akla kalm az, akılla, d ü şü n e rek kavradığı olguları yüce ve ulvî Tanrıya lâyık b ir şekilde yapar. S anatın ge­ lişm esi ve m ükem m elleşm esi, özellikle d in î câzibenin artm asın a bağlıdır. M akrokozm os (kainat) ve m ikrokozm os (in san ın m anevî yönü-çıplak göz­ le görülem eyen dünya) arasın d a ilişki vardır. Sultan Veled “b u b in a la rd a ve sanat e serlerin d e g ö rd ü ğ ü n b ü tü n güzellikler, bağlar, bahçeler, köşkler, kum aşlar, m elek ve insanlar, hepsi T anrı’n ın eser ve sanatıdır. Tanrı büyük olduğu için sanatı da büyük olur. Bir parça olan insanın p arçalard an ibaret sa n atla rı ve eserleri de gerçekte T an rı’n ın d ır.” dem ektedir. S ultan Veled asıl ressam ın A llah o ld u ğ u n u şöyle ifade ediyor: “ R essam dan habersiz o la n lar ve on u aram ay an lar yalnız resm i nazar-i itib ara a lırla r” ifadesini k u lla n m a k tad ır.15 “Yüzlerce n akıştan, tü rlü tü rlü h ü n e rle rd e n ..., ona iyi bakarsan h ep sin in b ir o ld u ğ u n u g ö rü rsü n . D eniz b ird ir, fakat sayı o n u n dalgalarındadır. Bu sayıdan geçersen dalganın da denizin de b ir olduğunu g ö rü rsü n ” şiiriyle S ultan Veled, v ah d et ile kesret arasın d ak i m ünasebeti

12 Y. Önge, “Konya’da Beyhekim M escidi” Onasya, 3/29 (1988), s. 8; B. Karamağaralı, “İçiçe Daire M otiflerinin M ahiyeti H akkında”, Sanat Tarihinde Ikonografik Araştırmalar Güner Inal’a

Armağan, Ankara 1993, s. 259, 270.

13 B. Karamağaralı, a.g.m ., s. 259-270. 14 Sultan Veled, Maarif, s. 174.

(5)

TÜRK KÜLTÜRÜNDE SANATKÂR ÜZERİNE 1157 ku rm ak ta, san at e se rin in de O ’n u n eseri o ld u ğ u n u söyleyerek kesrette vahdeti v u rg u lam ak tad ır.16 “ S anattan san atk âra d o ğ ru b ak ın ız” ifadesi ile de, san at e s e rle rin in A llah’ı h a tırla tm a k ta o ld u ğ u n u , h e p sin in o n u n hikm etini anlam ak için yapılm ış olduğunu gösterm ektedir.17 A hm et Eflâkî, A ynüddevle ile M evlâna arasın d a geçen b ir konuşm ayı bize n ak le d erk e n “ M evlâna’n ın bu k ad a r sanatı ve canlı b ir resm i olan sen, dünya, insan, yerde ve gökteki h e r şey kendi m ahsulü olan b ir ressam ın eserisin” dediğini açık lam ıştır.18

H in t ve U zakdoğu sa n a tın d a da T anrı ile sanatçı ara sın d a aynı tü r b ir ilişkinin olduğu görülm ektedir. Bu felsefeye göre, sanattaki esas u n su r zih­ n î faaliy ettir (citta-sanna). A ncak, fâni h isle rin i d ağıtabilen sanatçı, İlmî ve d in î k ita p la rd a n da y a rarla n a ra k T a n rın ın veya b ir m eleğin şeklini ü reteb ilir. Bu şekilleri ise b ü tü n sanat çe şitle rin in m evcut o ld u ğ u Cen- n e t’teki ö rn e k le rin i giz ala n ın d a n g ö rerek çizer. Yani b ü tü n san a tla rın kaynağı İlahîdir, C e n n e t’te m eydana çıkm ış ve c e n n e tte n yeryüzüne in ­ m iştir.19

S anatla d in arasın d ak i ilişki, Fütüvvet teşk ilâ tın d a esn af g ru p la rın ın p irle rin in , ashaba dayandırılm asıyla da ortaya çıkm aktadır.20

1. Selm an-i Farisî: B e rb e rler 10. A bdullah b. Abbas: M üfessirler 2. Ö m er b. Ummeyye: Peykler 11. M âlik el-Eşter: B eğler 3. Bilâl-i H abeşî: M üezzinler 12. M uham m ed ibn Ebû Bekr:Mimarlar 4. B üride-i Eslem î: S an cak tarlar 13. C ö m ert Kassap: K asaplar

5. Z ünnun-ı M ısrî: T abibler 14. C ebir-i A nsarî: N akîbler 6. Suheyb-i Rum î: A h îler 15. Ebu Zerr-i G ifarî: P alan d u zlar 7. H aşan Basrî: Şeyhler 16. E bu’d-D erda: Riyâzet ehli

8. K anber: Seyisler 17. Ebû Übeyde: R eisler

9. Küm eyli İb n Ziyad: Bazı Şeyhler

Evliya Çelebi, Seyahatname'sinde, sa n atla rın p îrle ri vasıtasıyla Hz. M u h a m m ed ’e, C e b ra il’e ve A llah’a k ad ar u zan an b ir silsile takip ettiğ in i a n latarak , p irle rin in isim le rin i v erm ek ted ir.21

16 A.g.e., s. 111. 17 A.g£., s. 236.

18 A. Eflâkî, a.g.e., s. 535.

19 A. K. Coomarasvvamy, Sanatın Tabiatındaki Başkalaşım, (Çeviren N. Ö zdem iroğlu), İstan­ bul 1995, s. 12-13, 164-166, n ot 9.

20 A. G ölpınarlı, “İslâm ve Türk İllerin d e Fütüvvet Teşkilâtı”, İktisat Fakültesi Dergisi, 2 (1949), s. 91-93.

(6)

S a n a tk â rla rın b ü tü n y ö n eticiler ta ra fın d a n k o ru n m ası ü ze rin d e de d u rm a k gerekir. C engiz M erv’e g ird iğ i zam an b ü tü n sa n a tk â rla rı ayır­ d ık tan so n ra 1000 erkeği ö ld ü rtm ü ştü r. S an atk ârlara, S elçuklular ve II- h a n lıla r’da ayrı b ir ö nem v erm işlerd ir.22 İbn Bibi, A lâed d in K eykubat’ın m im arlık , m arangozluk, oym acılık, saraçlık ve ressam lık sa n a tın d a son derece m ah areti olduğunu, K ubadabad Sarayı’n ın p ro jesin in bizzat sultan ta ra fın d a n çizildiğini b elirtm ek ted ir.23 H ülagü felsefe, n ü cû m ve geom et­ ri ile ilgilenm iş, d o ğ u d an ve b atıd an âlim leri toplam ıştır. A rgun H an (1284-1291) kim ya ile m eşgul olm uş24 ve boyacılığın gelişm esinde rol oynam ıştır. O n u n zam an ın d a gelişen m in y atü r sa n atın d a b oyanın önem i görülür. Gazan H an ’ın (1295-1304) veziri R eşid ed d in o ğ u lla rın d a n b irin e yazdığı m ektupta şehri an latırk en kağıt, boya, yün, iplik boyam a atölyeleri, 6000 talebe için b ir talebe m ahallesi, 200 hâfız için d ârü lh ü ffâz, m ü d e r­ ris ve u lem a için ulem a caddesi m eydana g etirm iş o ld u ğ u n u , m u h te lif ü lk e lerd en 50 k ad a r tıb âlim in in de buraya ce lb ed ild iğ in i söylem iştir.25 İlh a n lılar d ö n em in d e A n ad o lu ’daki taş ese rle r ü ze rin d e g ö rü len astro lo ­ jik süslem eler ve g eo m etrik m otifler, sa n a tk â rla rın Rab-ı Reşidi ve Rab-ı Gazan gibi m erk ezlerd e yetiştirilm iş olab ilecek lerin i akla getirm ektedir.

G öktürklere ait O rk u n ’daki K ültigin A nıtı’nda, Çin h ak an ın ın sarayın­ dan sanatkâr getirildiği ve b u n lara ayrıca b ir b ark yapıldığı, içine ve dışına nakış v u rd u rttu ğ u kaydedilm iştir.26 Bu bilgilere göre G öktürkler zam anın­ da da s a n atk â rın d iğ e r in sa n lard a n farklı b ir pozisyonda o ld u ğ u anlaşılır.

U y g u rlar’da da, sa n atk â rın önem li b ir yer tu ttu ğ u görülm ektedir. Budizm ’i kabul ed en U ygurların sanatkâra h ü rm e t ettik leri bilinm ektedir. S anatkâr İlâhî M im arla b ir tu tu lu r. H oço duvar resim leri içindeki b ir dinî m erasim sahnesinde, beyaz b ir at ü ze rin d e B uda fig ü rü görülür. Bu sa h n e n in sağ köşesinde elin d e p aleti ile b ir ressam sahneye d o ğ ru bakm aktadır.27 Sadece Budizm ’deki kutsal k işilerin veya kutsallık atfedilen kim se ve n e sn e le rin yer verildiği m erasim sah n esin d e g ö rü len ressam da b ir bakım a kutsallaşm aktadır. H oço’da oniki hayvanlı Türk takvim ine göre 768 yılına ta rih le n e n “ Semavi A ltun Kazık”a benzer, eseri kötü ru h la rd a n korum ak m aksadıyla Alfa külliyesinin tem eline bırakılan kazık üzerindeki

22 O. Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti, Ankara 1980, s. 376.

23 İbni Bibi, Anadolu Selçukî Devletleri Tarihi, (Çeviren M. N. G ençosm an), Ankara 1941, s. 91-135

24 Z. V. Togan, Umumî Türk Tarihine Giriş, İstanbul 1981, s. 274-275. 25 A.g£„ s. 272.

26 H. N. O rkun, Eski Türk Yazıtları, İstanbul 1936, s. 28. 27 A. V. Le Coq, Chotscho, Graz 1979, s. 31.

(7)

TÜRK KÜLTÜRÜNDE SANATKÂR ÜZERİNE 1159 kayıtta “ Kut veren, kutlu to p rak , k u tlu biçin (m aym un) yılında, hayırlı vakitde, kutlu saatte,....” ifad esin d en so n ra vakfiyeye iştirak e d e n le rin isim le ri yazılm ış en sona da b u ra d a çalışan sa n a tk â rla rın isim leri kaydedilm iştir. Mütevelli Avluç Tarharı, Ahşap işçisi Mengü, Duvarcı Kaymış, Hattat Beğ Arslan, Kopuzcu, Boyuncu.... gibi. H oço s u rla rın ın g ü n ey in d e b u lu n a n 767 ta rih li d iğ er b ir kazık’ta ise Duvarcı Atsız, Nakkaş ve Yaldızcı Beğ, Ahşap Yapan Beğ Vaş gibi, isim ler yer alm ıştır.28 İsm i böyle b ir kutsal kazık’ta yer alan san atk â rla rın da kutlu o ld u k la rın ı d ü şü n m ek gerekir. IX- X. yüzyıl Uygur duvar resim lerinde sanatkârların yer aldığı başka ö rnekler de m evcuttur. Budizm inancı içinde de sanatkârın kutsallığı söz konusudur. İlâh î M im ar h e r şeyi yapandır. U y g u rlar’ın M aniheizm ’i kabul eden g ru p la rı arasın d a M ani’n in ressam olm ası dolayısıyla sa n a tk â rla rın k u tsa llığ ın d an b ah sed ileb ilin ir.

E serini ince ince işleyen sa n a tk â rın asıl am acı, o n d a m o tiflerle ve çizgilerle A llah’ı gösterebilm ektir. Yaptığı işi dikkatli ve y ap ılan ların en güzeli h alin e g etirm e çabası, k en d isin in m ü m in lik d erecesin i de ortaya koyar. O h ald e sa n a tk â rla ra kutsiyet atfedilm esi ve o n la rın T a n rın ın b ir parçası olarak eser yapm aları, bu kutsallığı Tanrıya taşım aktadır. İlim , fen ve d in b a k ım ın d a n iyi yetişm iş b ir sa n atk â rın yaptığı eserlerd e bu yönler b e lirirk e n kendisi de A llah k atın d a sevap işlem iş olur.

Türklerde, b ü tü n dönem lerde, h an ed an m en su p ların ın bir sanat dalın­ d a başarılı o lm asının aran m ası, İslâm öncesi in a n ç la r ve tö re le rd e n kaynaklanm aktadır. O sm anlı dönem inde, san atk âr yetiştirilm esi özellikle tarikatlar aracılığıyla, inanç sistemi içerisinde devam ettirilm iştir. Sanatkâr d in in in in c elik lerin i bilm iş, anlam ış, kavram ış ve b u n u eserle rin e yan­

sıtabilm iştir. M im ar S inan’d an lâke ustası Ali Ü sk ü d arî’ye k ad ar b u böyle sürm üş, ancak eğitim sistem lerin in branşlaşm ayı esas alm aya başlam ası ve d in î b ilg ilerin sadece o işlerle u ğ raşan d in ö ğ ren cilerin e bırakılm aya başlam asıyla sa n a tk â rla rın eserleri de ters o ra n tılı olarak özelliklerini kaybetm iştir.

28 E. Esin, “M uyanlık” M alazgirt Armağanı, Ankara 1972, s. 80-82; A. von G abain, “Gök Türklerin Tarihine Bir Bakış”, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, 1950, s. 376.

(8)

Referanslar

Benzer Belgeler

yüzeyinde tutarak veya kimyasal bileşik yaparak emilmesini engelleyen ya da sınırlandıran aktif kömür gibi maddeler de katılabilir...

İnsanlar tarafından, postu eti ve yağı için olduğu kadar anı değeri için de avlanan ayılar doğada yabani olarak 15-30 yıl kadar, yakalanıp insanlarca bakıldıklarında ise

5 kat üzerine olup her katta 4 ünite (Kran- kenstation) la 400 yataklı bir hastahanedir. Bu prensiple aynı mimar tarafından Alexen- dria'da ve Tahran'da birçok hastahaneler

Otel mevkiinin, üç bulvar üzerinde bulunması, bilhassa esas cepheyi teşkil eden batı yüzünün hemen hemen deniz kıyısında bulunması, binaya ayrı bir hususiyet

Esasen bu sahada, tabiî zemin Kuzeydeki Çınarlı Parktan + 7.00 metrelik bir kotu haizdir.. Gazino - Lokal

Yapılan tetkiklere göre Kızılır- mak nehri üzerinde belli başlı Hirfanlı, Kesikköprü, Kapulukaya, Obruk ve Kar- gı barajı ve hidroelektrik tesislerinin inşası

lelere dökülen ağır yağlardan havacılık için gazolin ve sunî lâstik imaline ya- ııyan

Hava limanı lokantasının kontrol kulesinden ayrılmış olarak inşa edildiği yerlerde yolcu veya kabul binası, bazı inşaî tedbirler alınmak suretile, ileri doğru