• Sonuç bulunamadı

Görsel Sanatlar Eğitiminin Öğrencilerin Katı Atık Sorununa Yönelik Farkındalık Düzeyleri Üzerindeki Etkisi(Nedim İnal Ortaokulu Örneği)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Görsel Sanatlar Eğitiminin Öğrencilerin Katı Atık Sorununa Yönelik Farkındalık Düzeyleri Üzerindeki Etkisi(Nedim İnal Ortaokulu Örneği)"

Copied!
179
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

GÖRSEL SANATLAR EĞİTİMİNİN ÖĞRENCİLERİN KATI ATIK

SORUNUNA YÖNELİK FARKINDALIK DÜZEYLERİ ÜZERİNDEKİ

ETKİSİ

(NEDİM İNAL ORTAOKULU ÖRNEĞİ)

Hülya Havva YARIMCA

YÜKSEK LİSANS TEZİ

GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(3)
(4)
(5)
(6)

5

JÜRİ ONAY SAYFASI

Hülya Havva YARIMCA tarafından hazırlanan “Görsel Sanatlar Eğitiminin Öğrencilerin Katı Atık Sorununa Yönelik Farkındalık Düzeyleri Üzerindeki Etkisi” adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından oy birliği / oy çokluğu ile Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans olarak kabul edilmiştir.

Danışman: Prof. Dr. Serap BUYURGAN

(Görsel Sanatlar ve Tasarımı Bölümü, Başkent Üniversitesi) ...

Başkan: Prof. Dr. Meliha YILMAZ

(Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi) ...

Üye: Dr. Öğretim Üyesi Eylem TATAROĞLU

(Görsel Sanatlar ve Tasarımı Bölümü, Başkent Üniversitesi) ...

Tez Savunma Tarihi: 04/07/2018

Bu tezin Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans/ Doktora tezi olması için şartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

Prof. Dr. Selma YEL

(7)

6

TEŞEKKÜR

Sanat yolu ile eğitim alan çocukların çevresel algılarının ve bireysel kişilik gelişimlerinin olumlu yönde ivme kazanması ancak onların eğitim ve öğretimlerini üstlenen nitelikli öğretmenlerin sayesinde olacaktır. Sanat eğitimi alan bireyler, doğru bir eğitimcinin elinde, kazandığı bu değerleri, diğer öğrenme alanlarıyla da bağlantılayabilecekleri gibi, yaşantılarının her alanında da problemleri algılama ve çözebilme bakış açısına sahip olacaklardır.

Bireylerin yaşamlarını sürdürdükleri toplum içerisinde süregelen bir takım sorunları algılamalarında sanatın önemli bir yeri olduğu aşikardır. Çalışmamın içeriğini oluşturan çevre sorunlarının varlığını fark etme ve bu sorunlara duyarlılık kazanılması hususunda, görsel sanatlar eğitiminin, bireyleri bu konuda bilinçlendirmesi bakımından yadsınamaz bir önemi bulunmaktadır. Çünkü sanat eğitimi, öğrencilerin çevresel farkındalık kazanmalarına araçsallık yapan unsurlardan biridir.

Çevresel farkındalığın, çevre hakkında sahip olunan bilgi ile ilişkili olduğu göz önüne alınarak yürütülen bu araştırma da, öğretim süreci içerisinde, sanatın çocuk aklına ulaşabilen dilini kullanmama yardımcı olan, bu dili lisans eğitimimden bu yana bana öğreten, tezimin bütün aşamasında bilgi ve desteğini benden esirgemeyen değerli tez danışmanım, Prof. Dr. Serap BUYURGAN’a sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Desteklerini her zaman hissettiğim Doç. Dr. Meltem DEMİRCİ KATIRANCI ve Doç. Dr. Osman ÇAYDERE’ye teşekkür ediyorum.

Her zaman varlığını yanımda hissettiğim canım ailem başta olmak üzere, araştırmamın özellikle istatistik kısmında büyük yardımlarını gördüğüm, kıymetli hocam Doç. Dr. İsmail KARAKAYA ve Arş. Gör. Mahmut Sami KOYUNCU’ya teşekkür ediyorum. Bireylerin yaratıcılığı ve çizgisel gelişimi yanı sıra, bireysel gelişim sağlıklılığının saptanması için görsel sanatlar eğitimi dersinin, geleceğin eğitmenleri ve anne babaları için son derece önemli olduğunu düşünüyor, çalışmamın diğer araştırmalara kaynak sağlamasını umut ediyorum.

Ankara 2018 Hülya Havva YARIMCA

(8)

7

GÖRSEL SANATLAR EĞİTİMİNİN ÖĞRENCİLERİN KATI ATIK

SORUNUNA YÖNELİK FARKINDALIK DÜZEYLERİ ÜZERİNDEKİ

ETKİSİ

( Nedim İnal Ortaokulu Örneği )

( Yüksek lisans tezi )

Hülya Havva YARIMCA

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Temmuz, 2018

ÖZET

Bu araştırmada Ankara ili Nedim İnal Ortaokulu’nda okuyan 42 öğrencinin çevreye yönelik farkındalık düzeyleri üzerinde görsel sanatlar eğitiminin etkisi değerlendirilmeye çalışılmıştır. Araştırmanın evrenini Ankara ili ortaöğretim 7.sınıf öğrencileri, örneklemi ise Nedim İnal Ortaokulu’n da eğitim gören 13-14 yaş grubundan 42 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada nicel ve nitel araştırma yöntemlerinin bir arada değerlendirildiği karma model kullanılmıştır. Verilerinin toplanmasında MEB Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından geliştirilen 12 sorudan oluşan ‘‘Katı Atık Sorununa Yönelik Başarı Testi’’ kullanılmıştır. Test, ders etkinlikleri başlamadan önce ve etkinlikler tamamlandıktan sonra ön test-son test olarak kullanılmıştır. Araştırmanın nitel boyutuna ilişkin veriler, çalışma grubunu oluşturan öğrencilerin ‘‘Piknik’’ konusunda yaptıkları ilk resimleri ve aynı konuda yaptıkları son resimlerinden elde edilmiştir. Veriler araştırma kapsamında Prof. Dr. Serap Buyurgan ve araştırmacı tarafından hazırlanan ‘‘Resim Değerlendirme Ölçeği’’ doğrultusunda değerlendirilmiştir. Araştırmada öğrencilerin katı atık sorununa yönelik farkındalık düzeyleri üzerinde görsel sanatlar eğitiminin etkisinin ne oranda ve hangi boyutlarda olduğunun belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırma kapsamında toplanan verilerin analizi için SPSS 15 (Statistical Packet Program For Social Sciences)

(9)

8

programı kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, görsel sanatlar eğitiminin çocukların katı atık sorununa yönelik farkındalık düzeyleri üzerindeki etkisi ortaya konulmuş ve eğitimin çocuklara olumlu yönde katkıları olduğu tespit edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Farkındalık, Görsel Sanatlar Eğitimi, Katı atık Sayfa : 162

(10)

9

THE IMPACT OF VISUAL ARTS EDUCATION ON AWARENESS

LEVELS OF STUDENTS TOWARDS SOLID WASTE PROBLEM

(Nedim Inal Secondary School Example)

(Master Thesis)

Hülya Havva YARIMCA

GAZI UNIVERSITY

INSTITUTE OF EDUCATIONAL SCIENCES

July, 2018

ABSTRACT

In this study; the impact of the visual arts education on the awareness levels towards environment of the 42 students studying in Ankara province Nedim İnal Secondary School was tried to be evaluated. The target population of the study consists of 7th grade students in Ankara, and the sample group consists of 42 students from 13-14 age group who are educated in Nedim Inal Secondary School. In the study, the mixed model was used in which quantitative and qualitative research methods were evaluated together. In the collection of the data,''Success Test for the Problem of Solid Waste'' consisting of 12 questions developed by the General Directorate of Measurement, Evaluation and Examination Services of the Ministry of National Education of Turkey was used. The test was applied as pre-test and post-test before the course activities started and after the events were completed. The data on the qualitative dimension of the study were obtained from the first and last pictures of the students forming the study group on “Picnics” subject. The data were evaluated according to the ''Picture Evaluation Scale'' prepared by Prof. Dr. Serap Buyurgan and the researcher in the scope of the research. it was aimed to determine on which criterion the visual arts education is effective on the awareness levels of the students about the solid waste problem. SPSS 15 (Statistical Packet Program for Social

(11)

10

Sciences) program was used for the analysis of collected data. As a result of the research; the impact of visual arts education on awareness levels of the students towards the solid waste problem were revealed and it was determined that education contributed positively to the students.

Key words : Awareness, Visual Arts Education, Solid waste Pages : 162

(12)

11

İÇİNDEKİLER

TELİF HAKKI VE TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU……….i

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI………..ii

JÜRİ ONAY SAYFASI……….iii

TEŞEKKÜR………....iv

ÖZET………....v

ABSTRACT………...vii

İÇİNDEKİLER………...ix

TABLOLAR LİSTESİ………..…...xiii

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ………....xiv

BÖLÜM I

………...……….1

1. GİRİŞ

………...1 1.1. Problem Durumu………...1 1.2. Araştırmanın Amacı………..3 1.3. Araştırmanın Önemi……….4 1.4. Varsayımlar………...6 1.5. Sınırlılıklar……….6 1.6. Tanımlar……….6

BÖLÜM II

………...……...7

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

………...7 2. ÇEVRE KAVRAMI……….7 2.1. Çevre Nedir ?...7 2.2. Çevre Sorunları………..8

(13)

12

2.3.1. Katı Atık Tanımı………...10

2.3.2. Katı Atık Çeşitleri………....10

2.3.3. Katı Atıkların İnsan Ve Çevre Sağlığına Olumsuz Etkileri…....11

2.3.4. Katı Atıklarda Geri Kazanma Ve Geri Dönüşüm………11

2.2. ÇEVRE VE İNSAN……….12

2.2.1. Çevre Eğitimi………13

2.2.2. Ortaokul Kademesinde Çevre Eğitimi………...………14

2.2.3. Çevresel Farkındalık Oluşturmada Sanat Eğitiminin Rolü…....15

2.3. GÖRSEL SANATLAR EĞİTİMİ………..17

2.3.1. Görsel Sanatlar Eğitiminin Gerekliliği………..….18

2.3.2. Görsel Sanatlar Eğitiminin Amaçları……….19

2.3.3. Görsel Sanatlar Eğitimi ve Çevre İlişkisi……….…..21

2.4. ÇOCUK RESMİ………..22

2.4.1. Çocuk Resminin Tarihsel Gelişimi……….22

2.4.2. Çocuk Resimlerinde Görülen Özellikler………....25

BÖLÜM III

………...28

3.YÖNTEM

………...…28 3.1. Araştırmanın Modeli………...28 3.2. Evren ve Örneklem………..30 3.3. Verilerin Toplanması………..30 3.4. Verilerin Analizi………..30

3.5. Geçerlilik ve Güvenirlilik Çalışmaları……….………..32

BÖLÜM IV

………...……...….33

4. BULGULAR VE YORUMLAR

………...………...…...33

4.1. Birinci Alt Probleme İlişkin Bulgular ve Yorumlar………...33

(14)

13

BÖLÜM V

………...…..45

5.SONUÇ VE ÖNERİLER

………...45

5.1. Birinci Alt Probleme İlişkin Sonuçlar………...46

5.2. İkinci Alt Probleme İlişkin Sonuçlar………....46

5. 3. Öneriler………48

KAYNAKÇA

………...49

EKLER

………...………...55 EK 1: Resim Değerlendirme Ölçeği

EK 2: Katı Atık ve Geri Dönüşüme Yönelik Başarı Testi EK 3: Ders Planı 1 ve Ders Planı 2

EK 4: Araştırma Grubu Öğrencilerinin ‘‘Piknik’’ Konulu Ön Resimlerinin ve Son Resimlerinin Değerlendirilmesi

EK 5: Öğrenciler Resim Yaparken Çekilen Fotoğraflar

EK 6: Uzmanlar Değerlendirme Yaparken Çekilen Fotoğraflar EK 7: İzin Belgeleri

(15)

14

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Normallik testi sonuçları……….……31 Tablo 2. Araştırmaya Katılan Öğrencilerin ‘‘Başarı Testi’’nden Aldıkları Öntest-Sontest

Puanları Arasındaki Farkın Anlamlılığını Test Etmek İçin Yapılan

Non-Parametrik Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi Sonuçları………33 Tablo3. Araştırmaya Katılan Öğrencilerin Öntest-Sontest ‘‘Nesne’’ Kullanımları

Puanları Arasındaki Farkın Anlamlılığını Test Etmek İçin Yapılan

Non-Parametrik Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi Sonuçları………35 Tablo 4. Öğrencilerin Resimlerindeki Nesne Kriterlerine İlişkin Ön Test-SonTest

Ortalamalarını Gösteren Tablo………..…36 Tablo 5. Araştırmaya Katılan Öğrencilerin Öntest-Sontest ‘‘ Figür’’Kullanımı Puanları

Arasındaki Farkın Anlamlılığını Test Etmek İçin Yapılan Non-Parametrik

Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi Sonuçları……….38 Tablo 6. Öğrencilerin Resimlerindeki Figür Kullanımlarından, “İnsan Figürlerinde

Duyarlı Davranış Sergileme Durumu “Kriterine İlişkin Ön Test-Son Test

Ortalamalarını Gösteren Tablo ………39 Tablo 7. Araştırmaya Katılan Öğrencilerin Öntest-Sontest ‘‘Mekan’’ Kullanımları

Puanları Arasındaki Farkın Anlamlılığını Test Etmek İçin Yapılan

Non-Parametrik Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi Sonuçları………40 Tablo 8. Araştırmaya Katılan Öğrencilerin Resimlerindeki Mekan Kriterlerine İlişkin Ön

Test-Son Test Ortalamalarını Gösteren Tablo ………41 Tablo 9. Araştırmaya Katılan Öğrencilerin Öntest-Sontest ‘‘ Renk ’’Kullanımı Puanları

Arasındaki Farkın Anlamlılığını Test Etmek İçin Yapılan Non-Parametrik

Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi Sonuçları……….42 Tablo 10. Öğrencilerin Resimlerindeki Renk Kriterlerine İlişkin Ön Test-Son Test

(16)

15

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ

ABD Amerika Birleşik Devletleri DPT Devlet Planlama Teşkilatı MEB Milli Eğitim Bakanlığı

(17)

16

BÖLÜM I

GİRİŞ

Bu bölümde problem durumu, araştırmanın amacı, araştırmanın önemi, varsayımlar, sınırlılıklar ve tanımlar üzerinde durulmuştur.

1.1. Problem Durumu

Nüfus yoğunluğu gün geçtikçe artan şehirlerde ve turistik yörelerde, gelişen teknoloji ve artan nüfus ile birlikte, katı atıklar önemli bir çevre sorunu olarak ortaya çıkmaya başlamıştır. Hızlı ve çarpık kentleşmenin doğal bir sonucu olarak katı atık sorunu gün geçtikçe büyümektedir (Mert, 2006, s.1). Belli bir orandaki atıkları ekosistem, birkaç yıl veya daha uzun sürede temizleyebilme potansiyeline sahip olsa da, günümüzde atık sayısı artık ekosistemlerin temizleme gücünün de üzerine çıkmıştır (Milli Eğitim Bakanlığı, 2011, s.1).

Atık miktarının azaltılmasında, atıkların kaynağında ayrıştırılmasında ve geri dönüşüme gönderilmesinde bireylere görev ve sorumluluklar düşmektedir. Bu da ancak bilinçli, duyarlı ve farkındalık sahibi bireyler tarafından yerine getirilebilir (Karatekin, 2013, s.3). Bireyleri çevre konusunda bilgilendirme ve onlara olumlu tutumlar kazandırarak davranış değişikliği oluşturmak zorunlu hâle gelmiştir. Bu bağlamda, çevre sorunlarını çözmede ve önlemede, verilecek eğitimin önemi ortaya çıkmaktadır (Uzun ve Sağlam, 2006). Bu eğitimin verileceği derslerden bir tanesi de görsel sanatlar eğitimi dersidir.

Sanat eğitimi, bireylerin çevrelerinde olan olayların ve nesnelerin veya sembollerin anlamlarını anlayabilmeleri için gerekli olan becerileri kazanabilmelerine yardım eder. Bu

(18)

17

yüzden, sanat eğitimi, genel eğitim programlarının aynı zamanda bir tamamlayıcısıdır (National Art Education Association, 1994, s.3).

Sanat ve çevre arasında bağ kurularak eğitim verilecek öğrenciye, ilköğretim öncesinden başlayarak çevre eğitimi verilmeli, çevre bilinci küçük yaşlardan itibaren kazandırılmaya başlanmalıdır.

Küçük yaşlarda verilmeye başlanmış sanat eğitimi sayesinde çocukların estetik duyarlılığı gelişmiş, bilinçli yetişkinlerin olması sağlanacaktır. Sanat eğitimi, bireyin davranışlarında olumlu gelişmeler sağlarken, onun çevresel yaşamda sanatsal bilinçte düzenlemeler yapmasını da sağlayacaktır (Tuzlak, 2004) .

Çevre ve çevreye yönelik konular üzerinde olumlu tutuma sahip bireylerin yetiştirilmesinde önemli bir aşama da bireylerin tutumlarının tespit edilerek buna göre eğitim verilmesidir (Uluçınar Sağır, Aslan ve Cansaran, 2008). Sanat eğitimi bu noktada bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü, çevre bilincine sahip bireylerin yetişmesinde sanat eğitiminin önemi büyüktür. Sanatın insana kattığı inceliği kazanabilmiş insan, ilişkilerinde olduğu kadar çevresindeki her şeye karşı daha duyarlı yaklaşarak, onların değerli olduğunun farkına varabilir (Durmuş, 2009).

Çağdaş sanat eğitimi, temelde sanatsal etkinlik ve etkileşimler yoluyla bireylerin ve toplumun içinde yaşadıkları çevreye ve ortama olabildiğince duyarlı olmalarını sağlamaya, söz konusu çevre ve ortamla çok yönlü, kapsamlı ve yararlı bir etkileşim içine girebilmelerine, estetik gereksinimlerini karşılamaya, beğenilerini geliştirmeye, yaratma ve

yorumlama güdülerini doyurmaya, kendilerini sanatsal alanlarda da

gerçekleştirebilmelerini, yaşamlarını daha anlamlı duruma getirme yolunda sanattan en iyi biçimde yararlanmalarını mümkün kılmaya yöneliktir (Buyurgan ve Buyurgan, 2007). Bu bakış açısından hareketle, bu araştırmanın problemini, 7 sınıf öğrencilerinin katı atık sorununa yönelik farkındalık düzeyleri üzerinde, görsel sanatlar eğitimi dersinin katkısı var mıdır?” sorusu oluşturmaktadır. Araştırmada görsel sanatlar eğitiminin, öğrenciler üzerinde farkındalıkları açısından olumlu değişimlere katkısı ortaya koyulmaya çalışılacaktır.

(19)

18 Araştırmanın alt problemleri;

1. Görsel sanatlar eğitimi alan öğrencilerin başarı testinden aldıkları ön test puan ortalamaları ile son test puan ortalamaları arasında anlamlı bir farklılık var mıdır? 2. Görsel sanatlar eğitimi alan öğrencilerin yaptıkları ilk resimleri ile son resimleri

arasında:

a) Resimde kullanılan nesneler açısından, b) Mekanın kullanımı açısından,

c) İnsan figürlerinde duyarlı davranış sergileme durumu açısından, d) Renklerin kullanımı açısından, anlamlı bir farklılık var mıdır?

1.2. Araştırmanın Amacı

Çevre sorunlarının en önemli özelliği insan kaynaklı faktörler yüzünden meydana gelmeleridir ve ne yazık ki bu, büyük ölçüde insanın doğaya bakış açısından kaynaklanmaktadır (Toska, 2013, s.97). İnsanların doğa ile uyumunun sağlanmasında öncelikle insan merkezli bakış açısının değiştirilmesi gerekmektedir. Bu noktada sanat eğitimi faaliyetleri anahtar rol oynamaktadır.

Sanatın eğitimi denilince, bireyin duyularının eğitimi akla gelir. Ünlü İngiliz sanat tarihçisi ve estetikçisi H.Read’e göre, duyuların eğitimiyle kazanılan estetik deneyimler, bir bireyde bütün ussal alanları ve bu alanlara bağlı tüm davranışlarını etkilemektedir. Bu duyuların eğitimi, insan zekasının ve bilincinin dahası yargı yeteneğinin temelini oluşturur. Şayet duyular dış dünya ile sürekli uyum içinde olursa kendi içerisinde tutarlı bir bireyden söz edilebilir (Kırışoğlu, 2005 s.24).

Sanat eğitimi bireye değerlerle düşünmeyi, bazı nitelikleri ayrımsamayı da öğretir. Bu ayrımsamayı öğrenmeye başlayan bireyin görüş alanı genişler ve aynı zamanda daha estetik bir bakış açısına sahip olur. Dar ve sınırlı düşüncelere sahip olan, tek boyutta kalan bireyler yerine, geniş ve güzel düşünen bireyler yetiştirmek sanat eğitiminin amaçları içinde yer alır (Kırışoğlu, 2005 s.49). Bu amaçlara ulaşıldığı taktirde içinde yaşanılan çevreye, kültüre ve hatta diğer kültürlere eleştirel bir tavırla yaklaşmasını bilen, sonunda kendi beğeni ve değer yargılarını oluşturan ve bir o kadar da kendi dünya görüşlerinin dışındakilere saygılı bireyler yetişebilir.

(20)

19

Bireyin çevresiyle temasında tutarlı ve bilinçli davranışlar sergilemesi öncelikle kendi düşünsel durumu içerisinde tutarlı olmasını gerektirir. Çocuk yaşayabilmek için gerekli tüm davranışları algılarından edindiği bilgiler çerçevesinde öğrenir. Bu bilgiler yalnızca nesneleri algılamakla değil, diğer insanların davranış çeşitliliğini algılamakla da oluşur (Çakır İlhan, 2007 s.27-48). Bu bilgiler olumlu da olumsuz da olsa, çocukların resimlerinde ifade edilme yolunu bulur. Çünkü sanatın anlatım dilinin çokluğu çocuğa bir çok yol sunar.

‘’Çocuklar yaptıkları resimlerinde içinde bulundukları çevrenin özelliklerini ve bu çevrede oluşturdukları kendi anlamlarını yansıtırlar’’ (Hague, 2001; Ring, 2006). Küçük yaşlardan itibaren alacak oldukları sanat eğitimiyle ise, çocukların bu ifadesellikleri hız ve bilinç kazanabilir.

San’a (1985, s.17) göre: “Eğer görmek istiyorsak, gözümüz ve zihnimiz beraber çalışmalıdır.” Bireyin sanatı irdeleyebilmesi, estetik bakış açısı kazanabilmesi ve çevresindeki değişimlere farkındalık kazanabilmesi için çevresindekileri sadece görmesi yeterli değildir; bunları zihninde anlamlandırabilmesi gerekmektedir. Bu nedenle her bireyin sanat eğitimi almaya ihtiyacı vardır. Çünkü sanat eğitimi almış birey çevresine daha dikkatli gözlerle bakabilmeyi öğrenir ve böylece yaşadığı çevrenin sanatsal değeri olan özel yapılarını, tarihi değerlerini varsa problemlerini daha fazla önemsemeye başlar. Bu düşüncelerden hareketle, bu çalışmanın amacı; 7. sınıf öğrencileri üzerinde görsel sanatlar eğitimi dersinin, öğrencilerin farkındalık düzeyleri üzerindeki etkisinin ne oranda olduğunu ve bu oranların görsel sanatlar dersini almadan önceki ve sonraki durumları arasındaki ilişkiyi belirlemeye çalışmaktır.

1.3. Araştırmanın Önemi

Çevre problemleri sadece teknoloji ile veya yasalarla çözülebilecek bir problem değildir (Erten, 2003, s.4). Çevrenin korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesi, yeterli bir çevre bilincinin kazandırılması ile mümkündür. Bu da okullarımızda verilecek eğitim sayesinde olacaktır (Uluçınar Sağır, Aslan, ve Cansaran, 2008, s.285).

Eğitimde de sanatta olduğu gibi birey ve toplum arasında ilişki vardır. Eğitim yoluyla bireyin davranışlarında oluşan değişimler toplumu, toplumdaki bu değişmeler ise bireyi etkilemektedir. Toplumdaki bireyler bu etkileşim sonucunda çevreye şekil vermektedirler. Belli bir eğitimle bilinçlenerek, estetik kavramını anlayarak yetişen bireyler çevreye şekil

(21)

20

verirlerse, her şey daha güzel olacaktır. San’ın da 1985’de belirttiği üzere, ‘Sanat eğitiminin en önemli amaçlarından biri de görmeyi, işitmeyi, dokunmayı, tat almayı öğretmektedir. Çevresini hakkıyla algılayıp onu biçimlendirmeye yönelmek için gerekli ilk şarttır.’ Okullarda verilen eğitim sırasında çocuğun çevresiyle olan etkileşimi göz önünde tutularak çevre ve sanat eğitimi konusu göz ardı edilmemelidir (San, 1985, s.17).

Sanat eğitiminin fonksiyonları arasında bireyin çevreye ve her türlü görsel nesneye, farklı bir boyutta, estetik bakış açısıyla ulaşmasını sağlamak da yer alır. Sanat yapıtından her türlü nesneye, olaya değerlerle yaklaşmasını bilen bireyler, kendi doğal davranışları ve sınırlı dünyaları içinde yeni bir çevre yaratırlar ve çevre içinde yaşadıkları kültüre, diğer kültürlere, toplum ve çevre sorunlarına duyarlılıkla hareket ederler. Çevrelerinde gördükleri nesnelere olan beğenileri estetik bir yön kazanır. Bu yaklaşım gelişmiş bir görsel yetiye, geniş anlamda sanatsal düşünebilmeye bağlıdır (Kırışoğlu, 2005 s.49).

Görsel sanatlar eğitimi öğrencilere yetenek ve yaratıcılıklarını estetik bir seviyeye ulaştırma amacı yanı sıra, kişinin duygu, düşünce ve izlenimlerini en iyi şekilde aktarabilmesini öğreten bir eğitim faaliyetidir. Bu faaliyeti nitelikli şekilde alan çocuk, kendini gerçekleştirmede daha başarılı olacak ve hayatını farklı bir çeşitlilikte yaşayacaktır. Zira “doğru bir eğitim yaşantısından geçen, amaçları iyi tespit edilmiş sanat eğitimi alan birey dünyayı daha anlamlı yaşar, maddeyi değiştirir ve yeniden biçim verir, yaratıcı olmanın özgürlüğünü ve insan olmanın yüceliğini yaşar” (Ünver, 2002, s. 23). Günümüzde çevre sorunlarının yaşamı olumsuz etkilemesi nedeniyle bireylerin çevreyle ilgili tutumlarının belirlenmesi ve bu konu ile ilgili yapılacak çalışmalar yaşanabilir çevrenin sürdürülebilirliği açısından önem arz etmektedir .

7. sınıf öğrencilerinin farkındalık düzeyleri üzerinde görsel sanatlar eğitiminin rolünü uygulamalı ve teorik olarak inceleyerek ortaya koymayı amaçlayan bu çalışma, ileride bu alanda yapılacak akademik çalışmalara örnek oluşturması ve kaynak sağlaması açısından önem taşımaktadır.

(22)

21

1.4. Varsayımlar

1. Araştırmaya katılan okuldaki öğrencilere uygulanacak olan “Katı Atık Sorununa Yönelik Başarı Testi” maddelerine, öğrencilerin gerçek görüşlerini yansıtacak biçimde, samimi ve objektif bir şekilde cevap verdikleri varsayılmaktadır.

2. Araştırmada kullanılacak veri toplama araçlarının istenilen özellikleri yeterince ölçtüğü varsayılmaktadır.

3. Örneklemin evreni temsil ettiği varsayılmaktadır.

1.5. Sınırlılıklar

Bu araştırma;

1. 2016-2017 eğitim öğretim yılında Nedim İnal Ortaokulu’nda eğitim gören 13-14 yaş aralığındaki 42 öğrenciyle sınırlıdır.

2. Öğrencilerin 12 sorudan oluşan, ‘‘Katı Atık Sorununa Yönelik Başarı Testi” maddelerine verdikleri cevaplar ile sınırlıdır.

3. Öğrencilerin ‘‘Piknik’’ konusunda, 35x50 resim kağıdı üzerine kuru boya tekniği ile yaptıkları resimlerle sınırlıdır.

1.6. Tanımlar/ Terimler

Çevre Eğitimi: Çevre eğitimi, insanın biyolojik, fiziksel ve sosyal çevresi ile ilgili değerlerin, tutumların ve kavramların tanınması ve ayırt edilmesi olarak tanımlanmaktadır (Doğan, 1997, s. 22).

Katı atık: Katı atık; insan faaliyetleri sonucu işe yaramaz hâle gelen ve akıcı olabilecek

kadar sıvı içermeyen her türlü madde ve malzemelerdir (KAKY, 1991).

Farkındalık: Kişinin duygu, duyum, düşünce ve davranışlarıyla yani kendi varlığı ve çevresiyle temas hâlinde olması şeklinde tanımlanmaktadır (Daş, 2006, s. 49).

(23)

22

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2. Çevre Kavramı

Çevre kavramı insanların diğer insanlarla ilgili karşılıklı ilişkilerini, insanların bu ilişkiler sürecinde birbirini etkilenmesini, insanın kendi dışında kalan tüm canlı varlıklarla, yani bitki ve hayvan türleriyle olan karşılıklı ilişki ve etkileşimi, insanın canlılar dışında kalan ama canlıların yaşamlarını sürdürdükleri ortamdaki tüm cansızlarla, yani hava, su, toprak, yeraltı zenginlikleri ve iklimle olan karşılıklı ilişkilerini ve bu ilişkiler çerçevesinde etkileşimini anlatmaktadır ( Keleş, vd., 2009, s.52). Kısacası çevre, bir organizmanın ya da organizmalar toplumunun yaşamı üzerinde etkili olan tüm faktörlerin tümüdür.

2.1. Çevre Nedir?

Çevre kavramı çok çeşitli konuları kapsadığından çevrenin farklı bir çok tanımı da yapılabilir.

Keleş ve Hamamcı’ya (1998) göre genel bir tanımla çevre, insan faaliyetleri ve canlı varlıklar üzerinde hemen ya da belli bir süre içinde, dolaylı ya da dolaysız bir etkide bulunabilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik ve toplumsal etkenlerin belirli bir zamandaki toplamıdır (s.25).

İnsan açısından çevre ise, ihtiyaçlarını karşılayıp varlığını devam ettirebilmesi için, sürekli üretim ve tüketim faaliyetlerinde bulunduğu, belirli ortamlar olarak tanımlanabilir. Doğal kültürel ve yapay olarak adlandırılabilir.

(24)

23

Son zamanlarda ise çevre, insanı etkileyen dış koşulların tamamı olarak ele alınmaktadır. Çünkü insan, çevrede biyolojik ve kültürel ihtiyaçlarını da karşılamakta ve bundan dolayı da çevre, fiziki ve kültürel özellikleri kapsayan bir kavram olarak tanımlanmaktadır.

2.2. Çevre Sorunları

İçinde bulunduğumuz yüzyıl, bir çok teknolojik imkanları insanlara sunarken, diğer yandan da insanlığın ortak malı olan çevreden, geri kazanılması güç hatta mümkün olmayan değerleri de yok etmektedir. Bağlantılı bir sistem biçiminde hareket eden ekolojik denge ağı, birkaç noktadan bozulmaya başladığı için, insan hayatının her alanında bir tehlike olarak ortaya çıkmakta, insanoğlunun bilinçsizce hareket etmesinden kaynaklı, insan sağlığını ciddi seviyede tehdit etmektedir (Görmez, 1991, s.45) .

Dünya nüfusunun hızla artması, plansız endüstrileşme ve kentleşme, nükleer denemeler, bölgesel savaşlar, tarım ilaçları, yapay gübreler doğal kaynakların bilinçsizce tüketimiyle kirlenen hava, su ve toprak, çevre problemlerinin oluşmasındaki önemli faktörlerdendir. Çevre üzerindeki araştırmalarda, canlılar için tehlikeli olabilecek bu sorunların yaşanmasına yol açan gelişme ve değişimlerin arasında en önemli faktörün yine insan olduğu ortaya çıkmaktadır. Uzmanlarca ele alındığında bu sorunların asıl sebebi, ‘insanın çevre üzerinde gerçekleştirdiği tahribatın kendisine ne şekilde yansıyacağı konusundaki bilinçsizliği, insanın çevreye ne yapılırsa yapılsın kendini tamir edebileceği gibi bir yanlış varsayımla hareket etmesi’ olarak tanımlanmaktadır (Doğan, 1989, s.32).

Günümüzde çevre sorunları olarak belirtilen bu problemler, yani hava, su, toprak, bitki ve hayvan gibi yaşam temellerimizin yok olmasıdır. Doğanın temel fiziksel unsurları olan hava, su ve toprak üzerinde meydana gelen zararlı etkilerin oluşması ile meydana gelen canlıların yaşamlarını olumsuz yönde etkileyen çevre sorunlarının tümü, çevre kirliliğini meydana getirmektedir (Hayta, 2006, s.37). Kışlalıoğlu’na (1985) göre, çevre kirliliğinin oluşmasına temel olan neden, doğanın insan etkileriyle ortaya çıkan atıkları kendiliğinden giderme yeteneğini aşması, buna bağlı olarak bozulmasıdır (s.86).

Çevre kanununun 2.maddesinin c. şıkkında çevre kirliliği, insanın her takım faaliyetleri sonucunda ekolojik dengenin bozulmasıyla havada, suda, toprakta meydana gelen

(25)

24

olumsuz değişmelerle ve yine aynı bu faaliyetler sonucu ortaya çıkan koku, gürültü ve atıkların çevre de meydana getirdiği arzu edilmeyen sonuçlar olarak tanımlanmaktadır (Aydınalp, 1997, s 37).

Hava kirliliği: Hava kirliliğinin literatürde birçok tanımı bulunmaktadır fakat en çok kabul göreni; havanın, doğal ve beşeri faaliyetler sonucu atmosfere karışan katı, sıvı, gaz halinde bulunabilecek kirleticilerin etkisiyle, doğal özelliklerini kaybederek, insan ve diğer cansız varlıkları olumsuz yönde etkileyebilecek duruma gelmesi şeklinde yapılan tanımdır (Yıldız, Sipahioğlu ve Yılmaz, 2000, s.94).

Su kirliliği: Çevre kirliliğinin başka bir nedeni su kirliliğidir. Su kirliliği, denizlerdeki bitki ve hayvan soyunu tüketmekte, içilen ve temizlikte kullanılan sular sonucu insan sağlığı bozulmakta, bulaşıcı hastalıklar ve ölümler artmakta, toprağa karışan kirli sular ile toprak kirlenmekte, erozyon oluşmakta, tarım etkilenmekte ve sebze üretimi yok olmaktadır (Kuzu, 2007, s.334 ).

Toprak kirliliği: İnsan faaliyetleri sonucunda toprağın kimyasal fiziksel biyolojik ve jeolojik yapısının tahrip olmasıdır. Toprak üzerinde yapılan yanlış tarım uygulamalarının, bilinçsiz gübreleme ve ilaçlama çalışmalarının, bunların atık ve artıklarının ve aynı zamanda tehlikeli birçok maddeyi toprağa bırakmanın sonucunda toprakta meydana gelen kirliliktir (Keleş ve Hamamcı, 1998, s.116). Diğer bir deyişle, insanların toprak üzerinde sürdürdükleri faaliyetler sonucunda toprağın yapısında bozulma, değişme, yıpranma ve tükenmenin meydana gelmesine toprak kirliliği denir.

Gürültü kirliliği: İnsan yaşamı üzerinde olumsuz etkileri giderek artan gürültü olgusu da başlı başına bir kirlilik unsuru olarak ele alınmaktadır (Kurra ,1992).

Katı atık kirliliği: Çevre kirliliğinin bir diğeri ise yerleşim birimlerinden çıkan çöpler, ticari ve endüstriyel faaliyetler sonucunda ortaya çıkan atıklar, madencilik ve tarımla ilgili çalışmalarda ortaya çıkan atık maddeleridir.

(26)

25

2.3.Çevre Sorunu Olarak Katı Atıklar 2.3.1. Katı Atık Tanımı

Katı atık; akıcı olabilecek kadar sıvı içermeyen, insan ve çevre sağlığına zarar verebilecek şekilde bertaraf edilmesi gereken ve işe yaramayan maddelere denir (Kurgun , Aydın ve Tarkay, 2002, s.48 ). Ülke mevzuatımızda ise ilk olarak 1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda ‘‘Herhangi bir faaliyet sonucunda çevreye atılan veya bırakılan zararlı maddeler’’ olarak tanımlanmıştır ( Çevre Kanunu 1983).

2.3.2. Katı Atık Çeşitleri

Katı atıkların sınıflandırma işleminde çeşitli yaklaşımlar olmasına karşın genel olarak katı atıklar; bileşimine ve özelliklerine göre katı katıklar ve kaynaklarına göre katı atıklar olmak üzere iki başlık altında incelenebilir:

1. Bileşimine ve özelliklerine göre katı atıklar a) Kompostlanabilir ve yanabilir organikler

b) Biyokimyasal ayrışması imkansız ya da çok yavaş olan organikler c) Yanmayan maddeler

2. Kaynaklarına göre katı atıklar

a) Evsel Atıklar: Ev ortamında günlük faaliyetler sonucu oluşabilecek tehlikeli

olmayan, belediyeler aracılığı ile toplanıp bertaraf edilebilen, ayırma yolu ile geri kazanılabilen atıklara, evsel atıklar denir.

b) Endüstriyel Atıklar: Her türlü endüstri tesislerinde, işlem ve süreçler sonucunda meydana gelen istenmeyen özellikteki katı madde ve arıtma çamurlarına denir.

c) Tehlikeli Atıklar: Çevre ve insan sağlığı açısından zararlı maddelerden oluşan, özellikleri nedeniyle türlerine göre farklı şekillerde bertaraf edilmesi gereken atıklardır. d) Tıbbı Atıklar: Sağlık kuruluşları, tıbbı laboratuvarlar ve araştırma merkezlerinde insan faaliyetlerinden kaynaklanan atıklardır (Meb, 2009).

(27)

26

2.3.3. Katı Atıkların Çevre ve İnsan Sağlığına Olumsuz Etkileri

Her insan sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Sağlıklı bir çevrenin varlığı ise sadece devlete yüklenen ödevlerle değil, vatandaşa da ait bir takım sorumlulukların yerine getirilmesi dâhilinde olacaktır. İnsanların yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmesi için yaptığı bir takım işlemler sonucunda ortaya çıkan katı atıklar, çevre ve insan sağlığını

bilinçsizce davranıldığı takdirde tehdit eder boyutlara ulaşabilir.

Palabıyık’a (2001) göre; katı atıkların çevreye etkileri biyolojik, kimyasal ve fiziksel nitelikte olabilmektedir. Doğrudan veya hayvanlarla bulaşabilen cüzzam, veba, kolera, dizanteri, tüberküloz, kuduz, sıtma gibi hastalıklar biyolojik olumsuzluklara örnek olurken; çöp depolama alanlarında oluşan sızıntı suları ve gazlar, kimyasal ve biyolojik olumsuzluklara neden olmakta; çevreye sorumsuzca bırakılan atıklar insanlara fiziksel zararlar verebilmektedir. Yetersiz temizlik ve atık yönetimi uygulamaları ile çevre ve insan sağlığı arasındaki ilişki kalkınamamış ve/veya kalkınmakta olan ülkelerde açıkça gözlemlenmektedir ( s. 5- 6).

Atık döngüsü içinde katı atıklar, üretildikleri andan son uzaklaştırma aşamasına kadar çevre ve insanla, doğrudan ya da dolaylı olarak bir etkileşim içindedir. Hem insan sağlığını tehdit etmesi, hem de doğada oluşturduğu görsel bozukluğun önüne geçilmesi açısından görev ve sorumluluk yine insanlara düşmektedir.

2.3.4. Katı Atıklarda Geri Kazanma ve Geri Dönüşüm

Katı atıkların fiziksel veya kimyasal işlemlerden geçirildikten sonra ikincil hammadde olarak üretime sorulma sürecine ‘Geri Dönüşüm’ denir.

Katı atıkların toplama ve temizleme dışında herhangi bir işleme tabi tutulmadan aynı şekli ile ekonomik ömrü doluncaya kadar defalarca kullanılmasına ‘Tekrar Kullanım’ denir. Tekrar kullanım ve geri dönüşüm kavramlarını da kapsayan atıkların özelliklerinden yararlanılarak içindeki bileşimlerinin fiziksel, kimyasal ve biyokimyasal yöntemlerle başka ürünlere veya enerjiye çevrilmesine ‘Geri Kazanma’ denir (MEB, 2009, s.49).

Geri kazanma ve geri dönüşüm, çevreyi daha az kirletmenin önüne geçebilmek için değerlendirilebilen atıkların tekrar kullanılabilmesini sağlayan bir atık yönetimidir.

(28)

27

Atıkların oluşumunda aktif rol oynayan toplum için bilinçlendirme, yaşadığı çevrenin kalitesinin sürdürülebilirliği açısından önem taşımaktadır.

Katı atıkların içerisinde geri kazanılabilir olanların başka ürünlere dönüştürülmesi, ülke ekonomisine katkı sağlayacağı gibi hammadde tasarrufu da sağlamaktadır. Hammaddeye daha az ihtiyaç duyulması da, doğal kaynaklarımızın daha fazla korunması ve tüketilmesi

anlamına gelmektedir. Bugün çevre ile ilgili ortaya çıkan sorunların birçok nedeni, bilgi ve

bilinçlenmede olan eksikliklerden insanların bu konudaki farkındalıklarının olmayışından kaynaklıdır. Bireyin yaşadığı çevrede meydana gelebilecek sorunları bilmesi, onu en azından nüfuz ettiği çevresinde koruyucu davranışlara yönlendirecektir.

2.2. Çevre ve İnsan

İnsanın yaşama, koruma ve besin kaynağı sağlayan çevresi olmadan hayatını sürdürmesi ve soyunu devam ettirebilmesi mümkün değildir. Bu nedenle insan–çevre ilişkisi insanlık tarihiyle başlar (Akın, 2007). Çevrenin korunması ve geliştirilmesi hususunda bireylerin bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Tüm insanlığa ait olan çevrenin sürdürülebilirliği için bu bilinç, kişisel duyarlılıktan çok bir zorunluluk hâlini almaktadır. İnsanın çevreye karşı duyarlı davranması, kendi sağlığına yaptığı en iyi yatırımdır. Çünkü sağlıklı bir çevrenin sağlanması sağlıklı bireylerin yetişmesinde önemlidir.

İnsan yaşam standartlarını yükseltmek için bazen farkında olmadan sorumsuzca davranıp içinde yaşadığı çevreyi tahrip edebilmektedir. Bu nedenle çevre ile ilgili problemlerin temelinde, bilinçsiz insan davranışları ve bana bağlı olarak gelişen ekosistemdeki birtakım değişiklikler yer almaktadır. İnsan ve diğer varlıkların denge içerisinde yaşamlarını devam ettirebilmeleri için ekosistem denilen döngü içerisindeki şartların bozulmaması

gerekmektedir. Bu şartların bozulması ya da değişmesi, insan etkinlikleri sonucunda ortaya

çıkan atıkları, doğanın kendiliğinden giderme yeteneğinin üzerine çıkması sonucunda oluşmaktadır (Haktanır, 1992, s.1).

Bu bilgilerden hareketle sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre için, her bireye bir takım sorumluluk ve görevler düşmektedir. Bireylerin bu sorumluluğu üstlenebilmesi, neden üstlendiğinin farkında olup, çevreye bağlı insan geleceğinin mantıklı çıkarımlarını yapabilmesi için, küçük yaşlardan itibaren çevre eğitimi alması gerekli olacaktır.

(29)

28

2.2.1.Çevre Eğitimi

Çevre eğitimi, toplumun bütün kesimlerinde çevre bilincinin geliştirilmesi, çevreye duyarlı, kalıcı ve istendik davranış değişikliklerinin oluşturulması ve tarihi, doğal, kültürel, sosyo-estetik değerlerin korunması ve aktif bir katılımın sağlanması ve sorunların çözümünde aktif görev alma olarak tanımlanabilir (Baykan, 2004, s. 452).

Çevre eğitimi, çevre ile ilgili konularda bilinçli mevcut çevre problemlerinin çözümüne katkı sağlayacak ve yeni problemlerin oluşumunu engelleyebilecek bilgi, beceri, tutum, güdü, kişisel ve toplumsal görev ve sorumluluklara sahip bir dünya nüfusu yaratmayı amaçlayan, yaşam boyu devam eden disiplinlerarası bir yaklaşımdır (Deniş ve Genç, 2010, s.9). Bireylerde çevre bilincinin artırılması etkili bir çevre eğitimiyle mümkündür. Çevre eğitimi genel anlamıyla öğrencilerin çevre deneyimlerinin paylaşımının resmi eğitim programlarına kapsam olarak eklemesidir. Günümüzde çevre sorunlarını ortaya çıkmadan önleyebilmek için farkı çözüm yolları sunulsa da, bir çok çevre tarafından sorunların çözümünde en önemli faktörlerden birinin eğitim olduğu kabul görmektedir (Şimşekli, 2004, s.83).

Çevreye karşı istendik davranışların geliştirilebilmesi açısından bireye verilecek olan eğitim, bireyin kendi davranışlarını kontrol edebilmesi ve var olan sorunlara karşı çözüm önerileri sunabilmesi açısından önemlidir. Bu düşüncelerden hareketle küçük yaşlardan itibaren verilecek eğitimle, yaşadığı toplumun sorunlarına karşı sorumlu davranışlar sergileyen bireyler yetiştirilebilir. Uzun ve Sağlam’a (2006) göre, ‘‘çevre konusunda bilinçli ve duyarlı bireyler yetiştirmenin, çevre sorunlarının çözümünde en etkin yol olduğu söylenebilir. Bireyleri çevre konusunda bilgilendirme ve onlara olumlu tutumlar kazandırarak davranış değişikliği oluşturma zorunluluğu bulunmaktadır. Bu bağlamda çevre sorunlarını çözmede ve önlemede eğitimin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu konudaki başarı ise toplum bireylerinde olumlu tutum ve davranış oluşturmaktan geçmektedir ’’( s.240).

(30)

29

2.2.2. Ortaokulda Çevre Eğitimi

Çevre eğitimi üzerine yapılan uluslararası çalışmaların bulgularına göre, bireylerin çevre eğitimini en verimli şekilde alabilecekleri öğretim seviyesi ortaokuldur (Ünal ve Dımışkı, 1999, s.142).

“Ülkemizde ortaokulda çevre eğitimi, 2358 sayı 11.05.1992 tarihli Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisinde yayınlanan Talim Terbiye Kurulunun 96 sayı 24.04.1992 tarihli kararında belirtilen amaç, esas ve içeriğe göre lise seçmeli dersler grubuna dâhil olan “Çevre ve İnsan 1” dersi ile verilmeye başlanmıştır” (Ünal ve Dımışkı, 1999, s.150). Ortaokul kademesinde çevre eğitiminin amacı, çevre konularında sorumlu davranışlar sergileyebilmelerini sağlayan ve teşvik eden bilgi, beceri ve değer yargıları ile donanmış bireyler olarak yetişebilmelerine yardımcı olmaktır (İleri, 1998, s.4). Çocukluk Birliği adlı kuruluş tarafından yayınlanan rapora göre, çocukluk döneminin doğal dünyaya ilişkin endişe, ilgi, farkındalık, eğilim, değer verme ve bilgi kazanma açılarından kritik bir dönem olduğu ileri sürülmektedir (Gökçe, Kaya, Aktay ve Özden, 2007). Bu nedenle küçük yaşlardan itibaren başlayacak çevre eğitimiyle bireyleri bilinçlendirmek, ileride ihtiyaçlarını karşılama ve doğal kaynaklardan yararlanma hususundaki dengeyi

oluşturması açısından önem arz etmektedir (Budak, 2008, s. 26).

Orta öğretimde verilen çevre eğitiminin amaçları şunlardır:

1. Çevre bilgisinin bir sentez bilgisi olduğu kavramı, çevre eğitiminin kişinin tüm hayatı boyunca alması ve uygulaması gereken bir eğitim süreci olduğu, temel amacın bireylerin çevre bilincinin geliştirilmesi, çevreye duyarlı, olumlu, kalıcı davranış değişiklikleri kazandırılması, doğal, tarihi ve estetik değerlerin korunması, bu uygulamalara aktif katılımın sağlanması,

2. Çevrenin fizik, biyolojik ve sosyal öğelerinin bir bütün olarak ele alınması gerektiğinin, organizmanın dışında bulunan her şeyin çevrenin bir öğesi olduğunun, çevresel öğelerin sürekli bir etkileşim içerisinde bulunduğunun verilmesi,

3. Canlıların dağılımını ve çokluğunu belirleyen etkileşimleri konu edinen bir bilim olarak temel ekolojik kavramların kazandırılması,

4. Çevreyi kirletici davranışlardan kaçınma ve bu tip davranışları, engelleme istek ve davranışının olması,

(31)

30

5. Çevre ve sağlık ilişkisinin öneminin, sağlıklı bir çevrede yaşamanın anayasal bir hak olmasının yanı sıra, böyle bir çevreyi oluşturma, koruma ve geliştirmenin aynı zamanda bir sorumluluk olduğunun, çevre sorunlarının çözümüne katılma ve görev alma istek ve bilincinin kazandırılması,

6. İçme ve kullanma suyu, atıklar, konut, hava kirliliği, radyasyon, aydınlatma, havalandırma, gürültü, mezarlıklar, gıda sağlığı, çalışma koşulları ve işyeri ortamı, kazalar ve önlenmesi, turist sağlığı ve hekimliği, toplum bireylerinin kazaları önleme ve ilkyardım bilgi ve beceri eksikliği, nüfus sorunu vb. konuların, çevre ve sağlık sorunları olarak bir bütün hâlinde ele alınması, kirletici öğeler ve sağlık bağlantısının kurulabilmesi,

7. Çevre konusundaki haber, değerlendirme ve tartışmalarda çok yönlü bakış açısının verilmesi,

8. Çevreyi korumanın yanı sıra düzeltici adımlar atma, bu tip düzeltici çabaları destekleme istek ve bilincinin kazandırılması,

9. Çevreyi korumak için plan ve projeler üretme istek ve becerisinin verilmesi,

10. Kendi yakın çevresinden başlayarak, ülkenin ve dünyanın çevre sorunlarını kavramasını sağlayacak temel bilgilerin verilmesi,

11. Var olan olumsuz çevre koşullarının düzeltilmesinin mümkün olduğu, bunun kişinin kendisine ve gelecek nesillere karşı bir sorumluluğu olduğu bilincinin kazandırılması, 12. Doğal ve yapay afetlere hazırlıklı olan, afet durumlarında, sorunların çözümüne katkıda bulunabilecek temel bilgilere sahip olan, böyle durumlarda toplumsal organizasyonları kolaylaştırıp can ve mal kaybını en aza indirecek uygulama ve davranışlara katılma sorumluluğunun kazandırılması (DPT, 1994 ).

2.2.3.Çevresel Farkındalık Oluşturmada Sanat Eğitiminin Rolü

Farkındalık; kişinin duygu, duyum, düşünce ve davranışlarıyla yani kendi varlığı ve çevresiyle temas hâlinde olması şeklinde tanımlanmaktadır (Daş, 2006, s.49).

Farkındalık insanın yaşamı içerisinde yeni öğrenmeleriyle kazanılan bir değer olmasına karşın, tek başına yeterli değildir. İnsanın kendi düşünmesini düşünmesi öz denetleme ve düzenleme yapabilmesi, farkındalıklarını bütünleştirebilmesi ve geliştirilebilmesi gerekmektedir. İnsan ancak bu sayede kendini destekleme gücü kazanarak kendi sorumluluklarını da üstlenebilir (Daş, 2006, s.65 ).

(32)

31

Görsel sanatlar eğitimi bireyin dünyayı, kendini, yakın çevresini tanıması ve gerektiğinde değiştirebilmesi için fırsatlar sunar. Birey bu süreci sağlıklı bir şekilde geçirebildiğinde hem kendine, hem de topluma fayda sağlar. İnsanın çevresiyle arasında dengeyi sağlamada en önemli rol, görsel sanatlar eğitimiyle bunu nitelikli bir şekilde verebilecek sanat eğitmenlerine düşmektedir. Çevresel bilinç noktasında, eğitim sürecinin içerisinde öğrenciye farkındalık kazandırabilecek, kendi sorumluluklarının farkına varmasını sağlayabilecek görsel sanat eğitiminin ve eğitimcisinin katkısı yadsınamaz bir gerçekliktir.

Görsel algılamayla başlayan bireyin çevresel farkındalığı, sanat eğitimi almasıyla bilince dönüşerek algısal çevresini oluşturur. Böylece birey, çevredeki uyaran görüntüleri özelliklerine göre yorumlar, düzenler ve anlamlandırır. Çevresini algılaması sonucunda oluşan görsel zenginliklerin, yaşama ilişkin deneyim ve bilgilerinin çokluğu, çocukların resimlerinde ifade zenginliği ve anlatım gücü olarak kendini göstermektedir. Bireylerin çevresel farkındalıkları ile çevreye yönelik duyarlılıkları birbirleriyle yakın kavramlardır. Çevreye hem zarar veren hem de koruyan insanın kendisidir. Çevrede meydana gelen sorunların asıl nedenlerini, o çevrede yaşamını sürdüren insanların tutumları ve değer yargıları belirlemektedir. Bu sebeple çevre sorunlarını meydana gelmeden önce önlenebilmesi için, günümüz insanının doğaya bakış açısını ve tutum ve değerlerini değiştirecek bir eğitim verilmesi büyük önem taşımaktadır (Gökçe vd., 2007, s.455-456 ).

Görsel sanatlar eğitimi, çevresel farkındalığın ve aktif katılımcılığın sağlanmasında, bireylerin olumlu tutumlar geliştirmesinde katkı sağlayıcı olmaktadır. Sanat eğitimi içerisinde doğada yapılan uygulamalar ve çevre gezileri bireylere disiplinler arası ilişkilerin yansıtıldığı bir perspektif sunması açısından önem taşımaktadır. Bu açıdan bakıldığında katı atık bilincinin geliştirilmesi ve duyarlı davranışların sergilenmesi durumu, küçük yaştan itibaren alınması gereken görsel sanatlar eğitiminin sağlanmasıyla mümkün olabilir.

Bu bilgilerden hareketle sosyo-estetik değerlerin korunması ve sorunların çözümünde görev alma bilincinin oluşması, çevresine duyarlı nesillerin yetişebilmesi açısından her çocuğun eğitim süreci içerisine girdiği andan itibaren görsel sanatlar eğitimini alması önemli bir gerekliliktir.

(33)

32

2.3. Görsel Sanatlar Eğitimi

Toplumlar zamanla teknolojik, kültürel, ekonomik ve bilimsel gelişmeler yaşadıkça, eğitim ve buna bağlı olarak sanat eğitimi de paralel bir değişim süreci içerisine girmiştir. Tarihsel süreç içerisinde yaşanan bu bilimsel ve sanatsal gelişimlerin sonunda, sanat eğitimi de çeşitli açılardan değişimlere uğramıştır. Çağdaş bir görsel sanatlar eğitimi anlayışına doğru ilerleyen bu süreçte, o dönemlerde ki ilgili alan uzmanları, sanatın diğer birçok olguyla olan bağını ortaya koyacak araştırmalar ortaya koymuşlardır (Yolcu, 2009).

Ünlü araştırmacı Herbert Read, “Sanat yolu ile eğitim” adlı kitabında, önemli olan sanatsal yaratıcılığı geliştiren uygulamaların genel eğitim sistemi içerisinde, insanı yetiştirici süreçler olarak yer almasının önemini vurgulamıştır. Buradaki yaratıcılık, eğitimcinin rehber konumunda olduğu, çocuğun her yaptığına karışmadığı ve onu kendi haline bıraktığı özgür anlayış içerisinde ortaya çıkar. Bu nedenle sanat yolu ile eğitim, bireylerde akıl denetiminden çok duyulara, duyguya ve heyecana yer veren bir süreci destekler. Eğitim sistemlerindeki aşırı ussaslaşmaya karşı çıkar ve bu olguyu dengelemeyi amaçlar (San, 1982).

Görsel sanatlar eğitimi ile çocuğun çevresini güzelleştirmesini sağlayacak estetik bir bakış açısını kazanması amaçlanmaktadır. Çocuğun güzel sanatlarla ilgili bilgileri kazanması, bu bilgileri harmanlayarak sanat yoluyla kendini ifade etmesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Görsel sanatlar eğitimiyle öğrenciler, elde ettikleri bilgileri, günlük yaşantılarında ve diğer derslerinde öğrendikleri bilgilerle harmanlayarak birçok durumda anlamlı bağlantılar kurabilme yetisine sahip olabilirler. Sanat dilinin anlatımsal sonsuzluğu içinde birey, görsel sanatlar dersinde kendini etkin bir biçimde daha iyi ifade edebilir.

Ayaydın, Vural, Tuna ve Yılmaz’a (2011) göre, bireylerin kendilerini ifade edebildikleri görsel sanatlar dersi ile kişisel doyuma ulaşma yanında yaratıcılık, sanatın değerlendirilmesi, yorumlanması, sanatçı, sanatın üretim süreci, kültürlerde ve toplumda sanatın işlevi konularını da öğrenmiş olmaktadır (s.17). Çevresinden bağımsız olamayan insan, sorgulayıcı yapısı gereğince de, bu konuları, görsel sanatlar dersinde, resimlerinde estetik bir bakış açısıyla anlatımsallaştırabilir.

Buyurgan, Buyurgan’a (2012) göre, sanat eğitimi yoluyla, çocuk ile çevresi, özellikle kültürel çevresi arasındaki etkileşim ve iletişim daha güçlü ve anlaşılır olacaktır (s.9). Bu farkındalığın kazandırılmasında sanat eğitmenlerinin rolü göz ardı edilemeyecek kadar

(34)

33

gelişimlerinin olumlu yönde ivme kazanması, ancak onların eğitim ve öğretimlerini üstlenen nitelikli öğretmenlerin sayesinde olabilir. Sanat eğitimi alan bireyler, doğru bir eğiticinin elinde, kazandığı bu değerleri, diğer öğrenme alanlarıyla da bağlantılayabilecekleri gibi, yaşantılarının her alanında da problemleri algılama ve çözebilme bakış açısına sahip olabilirler.

Görsel sanat eğitimi, yalnızca yeteneklilerin eğitimini kapsayan bir süreç değildir. İnsanın genel eğitimi kapsamında, herkes için gerekli bir kişilik eğitimi olarak önemli bir yere sahiptir. Buradaki amaç, sanatçı yetiştirmeye yönelik bir eğitim olmayıp bireyin sanat yoluyla olan estetik eğitimidir. İnsanın kendi gizil güçlerinin, yaratıcılığının farkına varmasına yardımcı olacak imkanları hazırlayan ve bireyin kişilik kazanmasını amaçlayan bir süreçtir (Gençaydın, 1990, s.44 ).

2.3.1. Görsel Sanatlar Eğitiminin Gerekliliği

MEB’e göre görsel sanatlar eğitiminin gerekliliğinden bahseden Sezer (2001); Resim yapmanın çocuklarda çözümleme, karşılaştırma, eleştirme gibi analiz yeteneklerini geliştirdiğinin, gizil güçlerini fark ederek kendine olan güvenlerini arttırdığının ve bu sebeplerle sanat eğitiminin önemli bir gereklilik olduğunun üzerinde durmuştur. Çocuğun, resim yaparak kendini ifade ettiğinden, duygu ve düşüncelerini anlatabilmek için de daha istekli çalıştığından bahsetmiştir. Onlara ilginç gelen konuları daha çok resmetmekten hoşlandıklarına değinmiştir. Bu sayede, çocukların çevresindeki varlık ve olayları görmeye, tanımaya, anlamaya ve bu durumlardan hoşlanmaya başlayarak hem gördüklerinin hem de hayalinde canlandırdıklarının resmini yaparak, aynı zamanda gözlem güçlerinin de artmış olduğunu belirtmiştir.

Sanat eğitimi her yaştaki insan için gerekli olup, insan hayatında önemli bir yer tutar. Çünkü sanat eğitimi, bireyin yaratıcı güç ve potansiyellerini eğitebilmek, estetik düşünce ve bilinci örgütlemek için gereklidir. Bireyin bir işe başladığında, kendini ifade edebilmenin yollarını yaratıcı bir şekilde ortaya koyabilmesi açısından önemlidir. Bireyin pratik düşünme becerisini geliştirip, üretkenliğini sağladığı sosyal ilişkilerini düzenlediği, bilişsel ve duyuşsal yönleriyle tüm zihinsel süreçlerini canlı tuttuğu için de sanat eğitimi, insan yaşamında bir gerekliliktir (Yolcu, 2009).

Sanat, duygu ve düşünce arasındaki bir takım birbirine geçmiş bağlantıyı vurgulayan, öğrenme ve gelişim sürecinin aktif bir tamamlayıcısıdır. Sanatın ve bilimin ortak amacı,

(35)

34

insan yaşamına hizmet etmek ve yeniyi keşfetmektir. Bu nedenle kaliteli bir eğitim anlayışı içinde hizmet sunan modern bir eğitim sistemi, sanat ve bilimin işbirliği içerisinde olmalıdır. Çünkü İleri eğitim sistemleri içerisinde bireyin duyguları eğitilirken aynı zamanda zihinsel becerilerinin, düşüncesinin ve zekasının da geliştiği gözlenmektedir Sanat yalnız uygulama olmamak birlikte bilgi boyutu da taşımaktadır. Bilgi aynı zamanda uygulamada etkili olmaktadır. İster bilgisel ister uygulama düzeyinde olsun, mesele "davranış" sa öğrenme durumuyla ilgili olmaktadır. Öğretim yöntemlerinde; "davranışın" öğrenmeyle olan yakın ilgisi "öğrenmenin" gerçekleşmesinde etkili olan unsurları da hesaba katmamızı gerektirecektir (Kavuran, 2003 s.234). Sanat eğitimi ussal gelişmelere bir fırsat oluşturur lakin sanat tek başına öğrenme için yapılan bir araç hâline getirilmemelidir. Çünkü sanat eğitimi değerlerle düşünme ve nitelikli ürünler verme yolunda, sadece çocuğun bilişsel davranışının gelişmesine yardım etmek için değil, sanatsal bilişi güçlendirmek için var olmalıdır (Kırışoğlu, 2005 s.65).

Bireyin yaşam boyu kullanacağı bilgiler ve iç içe olacağı değerler, yaşamın ilk yıllarında kazanıldığından, birey küçük yaşlardan itibaren alacağı sanat eğitimiyle çevresini daha doğru bir şekilde algılayabilme yeteneğine sahip olabilir. Aynı zamanda sadece bakmayı değil, bakmanın ardına geçme denilen görebilme becerisini de kazanabilir. Çünkü görsel sanat eğitimiyle elde ettiği kazanımlarını hayatının geri kalan kısmına rahatlıkla akseder ya da devredilebilir. Bütün bu durumlar her birey için görsel sanatlar eğitimin gerekliliğini ve önemini ortaya çıkarmaktadır.

Sanat, insan yaşamıyla bir bütün hâline geldiği zaman, insanların daha bilinçli ve duyarlı olacağı, geniş açıyla düşünebileceği, yaratıcı kişiliğe yatkın ve güzeli algılama yetilerinin gelişmiş olacağı bilinen bir gerçektir. Bu nedenlerden dolayı da, çağdaş bir insanın yetişmesinde sanat eğitiminin önemli bir rolü olduğu artık kabul edilmelidir (Artut, 2009, s .121).

2.3.2. Görsel Sanatlar Eğitiminin Amaçları

Sanat eğitiminin amaçları iki ayrı yaklaşımda toplanabilir. Bunlardan birincisi sanatı okullarda bir araç olarak gören yaklaşımlar, ikincisi sanatı bir amaç olarak gören yaklaşımlardır (San, 1985).

Anderson (2003, s.59) sanat eğitiminin temel amacını, sanat yoluyla öğrencilerin kendisi ve kendisi dışındakiler hakkında bilgi edinmelerini sağlamak olarak açıklamaktadır. Çünkü sanat eğitimi öğrenciyi görmeye, araştırmaya, denemeye, sonuca ulaştırmaya

(36)

35

yönlendirirken, öğrencinin aynı zamanda var olan yeteneklerinin keşfini sağlar. Estetik duyarlılıklarını, sosyal becerilerini geliştirerek yaşamları boyunca edindikleri deneyimlerini, öğrendiği kavram ve tekniklerle kullanma, kendisini görsel yolla ifade etme imkanı sunar. Bu sebeplerle sanat eğitimi yaratıcı güçlerin ortaya çıkarmasına fırsat tanıyan, üreten bireylerin oluşmasını sağlayan bir eğitim sistemdir.

Sanat eğitimi yoluyla, çocuk ile çevresi, özellikle kültürel çevresi arasındaki

etkileşim ve iletişim daha güçlü ve anlaşılır olacaktır. Çağdaş sanat eğitimi, temelde sanatsal etkinlikler yoluyla bireylerin ve toplumun içinde yaşadıkları çevreye duyarlı olmalarını sağlamaya, çevresi ile yararlı bir etkileşim içine girebilmelerine, estetik ihtiyaçlarını karşılamaya, ürün ortaya koyabilme ve yorumlama güdülerini doyurmaya, yaşantılarını daha anlamlı hâle getirebilmelerine imkan vermeye yönelik düşüncededir (Buyurgan ve Buyurgan 2007, s.22 ).

Sanat eğitimi bireyin beceri ve yeteneklerini, yönelimlerini ortaya çıkarmada önemli bir rol oynasa da, sanat eğitiminin salt amacı sadece bunlar değildir. Sanat eğitiminin salt amacı öncelikle insan hayatını değerli kılmak ve ondan zevk almayı sağlamaktır. İnsanı önemseyen yapısıyla, yine onun mutluluğu için, insan anlayışına uygun nesiller yetiştirmeyi amaçlamaktadır (Yolcu, 2009 s.94).

‘‘Yanmak damar damar nefes nefes Yaşamak tükene tükene’’

diyen Eyüboğlu bu stresli hazzın tadından söz eder. Bu hazzı yaratmanın bir güdüsü olarak çocuklara tattırmak sanat eğitiminin bir başka amacıdır (Kırışoğlu, 2005 s.51).

Sanat eğitiminin amaçlarını Kazım Artut kitabında şu şekilde sıralamıştır:

1. “Sanatsal aktivitelerin (sanatsal etkinliklerin) ve yaratıcılığın doğasını tanımaları ve benimsemeleri.

2. Duygusal, duyuşsal, entelektüel etkinliklere bağlı artistik becerileri kazanmaları. 3. Sanatsal etkinliklerle ilgili ortaya çıkan düşünce ve hareket özgürlüğü ile ilgili bazı olasılıkları öğrenmeleri.

4. Görme, ayrımsama (görsel duyarlılığın gelişimi) ve görsel olan her şeyin netleştirilmesine olanak sağlayan aktif bir algılama işlevi olduğu şeklinde beceri kazanmaları. Sanat yapıtlarını değerlendirebilecek, onları ayrımsayabilecek nitelikli, sanat tarihi ve estetiksel bilgi birikimine sahip olmaları.

(37)

36

5. Günümüzün en önemli sorunlarından biri olan ‘çevre’ kavramının ne anlama geldiğini anlamalarını, yetişkin bir birey olarak onun geliştirilmesi için duyarlı olmaları, sorumluluk alabilmeleri.

6. Araştıran, inceleyen, sorgulayan, hoşgörülü, geniş, özgür düşünceli bireylerin yetişmeleri.

7. Toplumsal ve kültürel yaşamda kendine güvenen katılımcı, sorumluluk sahibi, üretken kişiliklerin oluşmasına katkıları (Artut, 2009, s .121).”

2.3.3. Görsel Sanatlar Eğitimi ve Çevre İlişkisi

Ünlü araştırmacı Elliot W. Eisner, (2011) sanat eğitimi konusunda yazdığı makalesinde ,’’eğer sanat eğitimi müfredatları görsel sanat eğitimi konusunda pratik öğrenimlere kaydırılırsa, 12.yüzyıldaki öğrencilerin ihtiyaçlarına daha uygun bir eğitim verilmiş olacaktır’’ demektedir. Bu düşüncelerden hareketle Eisner’e göre sanat eğitimi, gözün eğitilmesine katkı saylayarak, her yaştaki insanın çevresindeki nesnelere ,olaylara ve durumlara nasıl bakması gerektiğini öğretecektir. Çevresine daha duyarlı , yaratıcı düşünce ve davranışa sahip estetik beğenisi gelişmiş bireyler, toplumda olumlu değişimlere katkı sağlayacaklardır (Ayaydın, Vural, Tuna ve Yılmaz, 2011) .

Özellikle erken çocukluk döneminde öğrencilerin fiziksel aktiviteleri içeren, aktif ve keşfetmeye dayalı yöntemlerin kullanıldığı eğitimle fiziksel gelişimlerinin, bu dönemdeki çok kısa süreli dikkatlerinin artırılması ve ilgilerini sürdürmeye dönük sanatsal faaliyetlerle bilişsel gelişiminin geliştirilmesi mümkündür (Charleroy, Jensen, McKenna & Thomas, 2012: 5). Çevreyle ilişki kuran birey, algılarının bir kısmını zihninde bilinçli olarak tutar ve ihtiyaç duyduğunda bunları kullanır. Amaçlı olarak bellekte depolanan bu bilgileri, görsel sanatlar dersinde yaratma gücüyle isteği şekilde kullanabilme imkanı bulur. Verilen sanat eğitimi ile birey, çevreye sanatın getirdiği güzellikleri fark ederek, sanat yoluyla her konuda güzel şeyler yaratılabileceğine, hatta yine sanat yoluyla olumsuzlukları dahi eleştirebileceğine dair çıkarımlarda bulunabilir.

Çevresiyle kurduğu bu ilişki, onun aynı zamanda daha fazla bilinçli ve kontrollü olmasını sağlar. Çevresinin ve bu çevre içerisinde kendi davranışlarının farkındalığını yaşar. Yakın çevresinde gelişen olumsuzluklardan kolay etkilen bir yapıya sahip olur. Resimlerinde de bunun etkilerini görmek mümkündür. Nitelikli bir sanat eğitimi ile bu

(38)

37

farkındalıkları arttırılabilir ve aynı zamanda çevresel sorunlarda da, sorumluluk alma isteğinin ortaya çıkmasına katkı sağlanabilir.

Çevresini daha iyi gözlemlemeye başlayan birey, yaşla birlikte sosyalleşmesinin bir sonucu olarak çevrede olup bitenlere daha fazla ilgi duymaya başlar. İlgi duyduğu şeyler resimlerine de yansır. Resimlerinde duygu ve düşüncelerini yansıtacak yollar arar ve bu kendi kendine devam eden arayışları, görsel sanat eğitimiyle estetik ifade biçimlerine dönüşebilir. Aynı zamanda sanat eğitimi içerisinde araştırmaya, sezgiye ve sorgulamaya dayalı düşünsel yönü de gelişir.

Bu yüzden 2003’te Özsoy ‘un da belirttiği üzere “sanat eğitimi, gerek okul öncesinden üniversite düzeyine kadar uygulanan örgün; gerekse boş zamanları değerlendirmede, bir hobi alanı olarak ömür boyu sürebilecek niteliğiyle en önemli eğitim alanlarından biri olmaya devam edecektir” ( s.15). Eğitimde başarıyı etkileyen önemli koşullardan biri çocuğun özelliklerine uygun eğitim yönetiminin seçilmesi ve eğitim ortamının sağlanmasıdır (Ayaydın, Vural, Tuna ve Yılmaz, 2011).

2.4. Çocuk Resmi

Resim ve çocuk, birbirini tanımlayan sürekli değişen ve gelişen dinamik olgulardır, iletişimin en etkili ve önemli unsurlarıdır. Genel sanat eğitimi içinde hiçbir sanat resim kadar, insanın kendini tanımlamasında, kanıtlamasında, doğadaki varlıkların algılamasında ve betimlemesinde etkili olmamıştır (Artut, 2004 s.224 ).

Buyurgan ve Buyurgan’a (2012) göre, sanat eğitimi derslerinde amaca ulaşmada en önemli faktörlerden biri yönlendireceğimiz, bilgilendireceğimiz insanların gelişimini, sanatsal gücünü ve yetilerini tanımaktır (s.24). Bu nedenle bu bölümde çocuk resminin incelenmesinin kısa bir tarihçesini, özelliklerini ve çocukluktan gençliğe çizgisel gelişim evreleri ele alınmıştır.

2.4.1. Çocuk Resminin Tarihsel Gelişimi

Çocuk resimleri yaklaşık iki yüzyıldan fazla araştırmayı içermekte olup, çocuk resimlerine olan ilginin en çok 1885-1920 yılları arasında oldukça yoğun olduğu dikkati çekmektedir.

(39)

38

Bu yıllarda birçok ülkede – kendiliğinden çizilmiş olan – çocuk resimlerini biriktirme, onları betimleme ve sınıflandırma çabaları görülmüştür (Kehnemuyi, 1977, s.22).

Çocuk resimlerine olan ilginin başlaması Jean-Jacques Rousseau’nun çocuklara ve onların eğitimine yönelik düşüncelerinde odaklanır(1761). Rousseau, çocuklar ile ilgili çalışmaların toplum açısından önemli olduğunu vurgular (Batı, 2012, s.61). İleri yıllarda ise çocuk resimleriyle ilgili yapılan araştırmalardan elde edilmiş en büyük başarı olarak, araştırmacıların çocuk resmini gelişim aşamalarını temel alarak sınıflandırma yoluna gitmesidir. Çocuk resmindeki bu gelişim aşamalarına göre çocuk resmini tanımlayan özellikle Kerschensteiner, Rouma ve Luquet nin bu alanda önemli katkıları olmuştur. 1905’te Kerschensteiner, Almanya’daki okul çocuklarının binlerce resmi üzerinde yaptığı çalışma sonucunda, yaşları da göz önüne alarak şematik resim; görsel görünüşe göre çizilen resim ve üç boyutlu mekânı temsil eden resimler olarak üç temel kategoriye ulaşmıştır (Kehnemuyi, 1977, s.22). Belki de çocuk resimlerindeki bu ilk sınıflamaların en önemlisi Luquet’e aittir.

Luquet’nin beş gelişim evresinden oluşan sınıflandırması, birleştirici bir kuramı içermesi ve Piaget’in daha sonraki çalışmalarını etkilemesi nedeniyle önemlidir. Luquet, çocuk resimlerinin (Piaget’in deyimiyle zihinsel imge adı verilen) bir iç modele dayandığını varsaymıştır. Bununla birlikte, gerek Luquet, gerekse daha sonra Piaget, çocuk resimlerinin esas itibariyle gerçekçilik niyetiyle çizildiği savını öne sürmüşlerdir. Luquet’nin önerdiği resim gelişim evrelerinin sıralanışı, hem düzenleme ve grafik becerilerdeki gelişme evrelerini hem de çocuğun gerçeklikle ilgili niyetlerindeki gelişme evrelerini dikkate almıştır (Yavuzer, 1992 akt. Batı, 2012, s.61 -62 ).

1920’de ise Franz Çizek, çocuk resimlerini estetik boyutta incelediği çalışmalarıyla ABD’deki eğitmenlerinin dikkatini çekti ve çocukların yaratıcılıklarını geliştirmek için özgür kılınmaları gerektiğine, yetişkinlerin etkisinden uzak tutulması gerektiğinin önemine vurgu yaparak, üçüncü yaklaşım olan çocuk resimlerine estetik bakış açısını oluşturdu (Batı, 2012).

Luquet ve diğer araştırmacılar tarafından önerilen gelişim evrelerini temel alan görünüşlere karşı Goodenough 1926’da resimle zeka ölçümü konulu kitabının yayımladı. Bu çalışma ve bunu izleyen Harris’in çalışmaları, geleneksel yaklaşımın dışında, çocuk resmini zihinsel gelişimi değerlendirmek üzere kullanmayı hedefliyordu (Kehnemuyi , 1977 s.23).

Şekil

Tablo  3’den  de  görüldüğü  üzere,    araştırmaya  katılan  öğrencilerin  resim  değerlendirme  ölçeğinden ‘‘Nesne’’ boyutunda aldıkları ön test ve son test puanları arasında anlamlı bir  farklılık  bulunup  bulunmadığını  analiz  etmek  için  yapılan  bu
Tablo  4’de  verilen,  nesne  kriterlerinden  “ambalaj  atıkları”  kriteri  incelendiğinde,   öğrencilerin  çizdiği  resimlerde  ön  resimlerin  ortalaması    X̅=4.02381,  son  resimlerin  ortalaması  X̅=3.357143  arasında  istatistiksel  olarak  anlamlı
Figür  Ön Test  42  6,02381  1,944198
Tablo  7’den  de  görüldüğü  üzere,  araştırmaya  katılan  öğrencilerin  resim  değerlendirme  ölçeğinden  ‘‘Mekân’’  boyutunda  aldıkları  öntest ve sontest  puanları arasında anlamlı  bir  farklılık  bulunup  bulunmadığını  test  etmek  için  yapılan  No
+3

Referanslar

Benzer Belgeler

Dokuz Eylül Üniversitesi Torbalı Meslek Yüksekokulu Zemin Mekaniği Laboratuarı KESME KUTUSU DENEYĠ Proje Adı. Proje

Singh ve ark.’nın (117) laringoskopi ve trakeal entübasyon uygulanan 40 olgu üzerinde yaptıkları çalışmada esmolol, lidokain ve nitrogliserinin hiperdinamik yanıt üzerine

Bu çalışmada Afyonkarahisar ilinde satışa sunulan kanatlı eti ürünlerinde Salmonella türlerinin varlığını belirlemek amacıyla Haziran-Aralık 2017 tarihleri

Interview questions have been developed about perception of data journalism, important aspects of data journalism, data journalism process, access to open data,

Sıfır yığılmalı sayma veri modellerinin başlıcaları; sıfır yığılmalı poisson regresyon (zero inflated regression-.. Sayma Verisi Modelleri Üzerine

Araştırmada arkadaşlık ve sosyal sorumluluk ikliminin örgütsel özdeşleşmeye olumlu etki ettiği (0,36) ve etik liderlik ve örgütsel özdeşleşme arasındaki

Katılımcılardan cinsiyet, yaş, unvan, hizmet yılı, sosyal ağ hesabı sahip olma durumları, sosyal ağ hesabını eğitim amaçlı kullanma durumları ve

Orhan Pamuk’un ‘Kar’ adlı yapıtı Türkiye’nin 21. Yy’ın başlıca sorunlarını içeren siyasal bir romandır. Kars içinde küçük bir bölgede gerçekleşen olaylar