mam
f *
C
T a r i Ih ta n S a h if e l^ r
]
Dördüncü Murad’m
son ayak divanı
Recep paşanın katlinden zorbalar müteessir olmuşlarsa da zahirde iti raza ve gürültüye kalkışmamalardı. Recep paşanın memul hilâfında böyle ânî olarak idamından tedehhüş eden ağalarından ve müzevvirlerden teşvik görmiyen Yeniçerilerle zorbalar bir harekette bulunmadan bir ay geçti. 1041 zilkadesinin yirminci günü Sipa hiler Okmeydaııında toplandılar. Hiz metlerin hemen tevziini istediler. Bu hizmetlerin defterini Sadrâzam Ta- banıyassı Mehmet paşaya gönderdiler. Bu deftere göre İstanbulda hanlarda «oda döşememiş» olanlara hizmet ve- rilmiyecekti. Bunu duyan İstanbullu bazı müfsitler mahrumiyete uğrama mak ve hizmetlerden hisse kapmak üzere hanlarda odalar tuttular. Saürı- âzam Mehmet paşa tedbirli, içinden pazarlıklı bir vezir idi. Kul taifesinin tuğyanmdan devletçe hasıl olan za rarları lâyıkiyle takdir ediyordu. İş görebilmek için zaten eskidenberi bir çok vakalar yüzünden biribirlerini çe kemediklerini bildiği Yeniçerilerle Si pahiler arasmda ittifak vukuuna mey dan vermemek lâzım geliyordu. O da bu yolda tertibat aldı. Sipahilerin kud ret ve kuvvetlerini kırmak için ma kul mütalâalarla Yeniçeri zabitlerini saltanat makamı tarafına celp ve imale ettirdi.
Sipahiler tarafından hizmet talep olunduğunu «suretâ» Padişaha arz- etti. Sultan Murat tarafından (Sipa hilere bundan böyle ecdadım zama nında müdahale etmedikleri hizmet- ! 1er verilmiye.) diye bir hattı hümayun
sâdır oldu.
Umduklarından mahrum bırakıl mak istenileceğine hiç ihtimal vermi- yen sipah tayfası bunu haber almca kudurmuş gibi bir hale geldiler. Bu defa Sultanahmet meydanında top landılar.
Sultan Murat bu toplantıyı öğrenir öğrenmez Sadrâzam ve sair din ve devlet hayırhahları İle meşveret etti; bu güç gailenin d e fi için tedarikte bulundu.
Yeniçeriler ağaları Köse Mehmet ağa ile padişaha karşı ubudiyet dâva- sile sadakat ve vefa izharım taahhüt ettiler.
Sultan Murat Sinan paşa köşkün de bir ayak divanı olmasını ferman etti. Bu divanda veziriâzam Tabanı yassı Mehmet paşa, şeyhülislâm Ahi zade Hüseyin efendi, kazasker Kara Çelebi zade Mahmut ve Hoca zade Abdullah efendiler, nakibüleşraf şeyh Mahmut oğlu Seyyit Mehmet, ki allâ- me Şeyhi efendi diye maruftu. Şeyh Kadı zade ile diğer birçok ülema ve mollalar, kadılar, eşraf ve âyan, bü tün yeniçeri ocak ağaları ve zabitleri, Gürcü Mehmet paşa biraderi sipah ağası Cafer ve silâhtar ağası Ahmet ağalar gibi bölük ağalan, ocakların söz sahibi İhtiyarları hazır bulundu lar.
Bunca zamandan beri devam eden buhran ve Iğtişaşlar herkesi usandır mış, devlet halindeki perişanlık yü zünden umumu bir yeis ve elem kap lamıştı. Devlete evvelki şan ve aza metini İade ettirecek bir himmet ve celâdet sahibine İntizar ediliyordu. Sultan Muradın Hüsrev ve Recep pa şaları İmha tarzı ve mehabetkârane tavrı bu «sahibi zuhurun» o olaca ğında ümitler uyandırıyordu.
Sultan Murat tahtında oturmuştu. Sadrâzam da yanında ayakta duru yordu. Sipahilerin hizmetlerinden memnun olmıyanlar, onlardan taaddi ve zarar görüp İstanbula şikâyete gel miş bulunanlar meydanı doldurmuş tu. Padişah A t meydanına şu emri gönderdi:
(Eğer sipahi kullarım iataatte ise ler aralarından birkaç ihtiyar kimse yi seçip göndersinler. Maksutları ne ise onlara bildirsinler. Onların rızasile verilecek karara razı olsunlar.)
Silâhtar ağası Ahmet ağa:
— Saadetlû padişahım! Sipahiler kendi kullarındır. Hâşâ emri hüma yununuza imtisalden gayri bir vaz’e- deler!
Diye başlıyarak sipahileri nevima himaye makamında sözler söyledi. Padişahın karşısında duran yeniçeri ocak ağalarından biri:
— Çün padişaha itaatleri var, bir bölük âsilerin bu cemiyetlerine sebep nedir? Böyle âsilerin niçin kılıcın sal larsın. (1)
Diye muarazada bulundu. Ahmet ağa da:
— Allahtan bulasın! Saltanat âda bından haberin olsa huzuru hüma yunda böyle söz mü söylerdin!
Cevabını verdi. Münakaşa yüzün den «nakış göründü!» Sol Gurebâ bö lüğü kâtibi olup silâhhtar ağaya mün- tesip olan Aslan Halife de dili düz gün bir adamdı; birçok mâkul söz ler söyledi; Sultan Muradın dik katini celbettl.
Nihayet bölük ağalan sipahilerden birkaç ihtiyarı meclise getirmek üze re At meydanına gönderildiler. (Fez leke) sahibi Kâtip Çelebi de bunlarla beraber gittiğini yazıyor.
Heyet At meydanına vardığı sırada zorba başılar Sultanahmet camisinin
(1) Bövlelerinl niçin müdafaa, eder sin?
dış sofası üstünde minare dibinde du ruyorlardı. Bölük ağaları;
— Padişah hazretleri selârh etti. Fermana muhalefetten muratları ne dir? (Ceddim Sultan Süleyman han zamanında verllegelen hizmetlerden gayriye müdahale ettiklerine rızayı hümayunum yoktur. El çeksinler. Bir kaç İhtiyar gelsin) buyurdular.
Dediler. Eski durumun değişmesine razı olmıyanlardan Kilisli Kör Musa ilerledi.
— Divanda defterdarlığa, vezirliğe varınca hizmetler ve mansıplar bü tün bizimdir. Niçin feragat edelim?
Diye İnat gösterdi. Ortada nice, ni ce sözler söylendi. Vakıa zorbalar ce lâdet gösteriyorlardı amma ülülemre muhalefet korkusundan sözleri kar makarışık çıkıyordu. Kendileri de devrin döndüğünü yıldızlarının düş tüğünü hissediyorlardı. Nihayet bü tün zorbaların ittifaklle İçlerinden beş, on kara çizmeli İhtiyar emektar seçtiler. Bunlar bölük ağalarile bir likte en önde Sultan Osmanın kaatili Davut paşayı evinde saklamış olan Eyüplü Koca Hamza bey olmak üzere Hünkârın huzuruna vardılar.
Padişah söze başladı. Yeniçeri ağa sına, ocak ağalarına, yeniçerilerden kendisinin karşısında durmak üzere Heri geçirilmiş emektar ihtiyarlara hitabederek Allaha ve resulüne İtaati emreden ayeti okuduktan, mealini de izah eyledikten sonra:
— Bu devlet askerin ecdadıma canu dilden itaatile, bütün İşlerde muhalefeti terkeylemelerile zuhur ey lemiştir. Din ve devletin hâmisi nam ve sıfatiyle bu askere münasip olan da budur. Görülen şikak dünyada zaafı, bu da düşmanlarımızın galebe sini İntaç eder; Allahın gazabını da vet eyler; ahırette İnsanı hüsrana uğ ratır; cehenneme düşürür.
Ben şimdi kullarımın kanuna, usu le, bana muti kalıp kalmıyacaklarmı açık olarak bilmek istiyorum. Ne der siniz?
Diye sorau.
Bütün yeniçeri ocak ağaları, ihti yarları ile yeniçeriler «tapu kılıpı hayır dua ve alkış ettiler.
— Devletlû padişahım! Sen bizim padişahımızsın ve yeryüzünde Alla hın gölgesisin! Bizim sana bir veçhile muhalefetimiz yoktur. Dostuna dost düşmanına düşmanız! yediler.
Padişah bunun üzerine şu hitabeyi iradetti:
— Aranızda «tefriki kelime» eder fesada sâî ve salâh ve sedade mu halif bedbahtları ki dünyada işleri fitne koparmakla tuğyandan ibaret adamlar var. Bunlar Allahın emrine ve ülülemir Habeşi! bir köle dahi olsa onun da emrine itaat lâzım geldiğini söyliyen peygamberimizin kavline muhalefet ediyorlar. Ben, ki Halifeyim bana İtaat etmiyorlar. Ce- lâlîler, Haricîler mesabesinde olan bu adamlar sizi dahi iki cihanda bed nam ediyorlar. İmdi, sözünüzün sıdkı o vakit muhakkak olur kİ bu makule müfsitleri himayeden el çekesiniz de katilleri İle fesat maddesini ortadan kaldıralım. Siz de bundan sonra eslâ- fmız gidişince kullukta sabit kadem olunuz. Ben dahi her birinize mer- tebeslnce riayet ve İnayet zuhura ge tireyim!
Sultan Murat sözünü bitirince ye niçeri ağası Köse Mehmet ağa İle bü tün ocak halkı:
— Şevketlû padişahımıza mutiiz! Maazallah eşkıyaya himayet etmeziz! Padişahımıza gerekmiyen bize dahi gerekmez!
Diye çağrışarak padişahın itaate davetine icabet eylediler. Bu sözler üzerine bir Mushaf çıkarıldı. Sultan Murat bizzat:
— Vallahi mi? Billahi mi?
Diye bütün yeniçerilere yemin et-, tirdi.Padişah bu mecliste cereyan eden sözleri, edilen yeminleri kazaskerle-1 rin bütün asker erkânı mahzarında' tesçil eylemelerini istedi. Allâme Şey hî efendi elinde kalem, kâğıt tutu yordu. Emri yerine getirildikten son ra Sultan Murat sipahilere şu hitap ta bulundu:
— Behey Kavım! Siz nb acip taife siniz kİ İnkıyat ve itaat yolunda size söz anlatılamıyor! Muhalefetiniz, fitne araştırıcılığınız yüzünden devle te, saltanata zaaf geldi. Takat geti rilmez tekliflerinize tahammül güç leşti. Hem kulunuzuz deyu İtaat söz leri söylersiniz, hem de bütün ciba- yet kalemlerine, divan İratlarına hiz met namına müstevli olursunuz. Rea yayı harap ettiniz. Aranızda hakka kail d a lyan ları himayeniz yüzünden İçinizde serkeş, insafsız eşkıya ço ğaldı. İhtiyarları, akıllıjarı amele al maz oldular. Siz kırk bin kişi oldu nuz. İstediğiniz hizmetler İse beş yüz bile değil! Reayayı soydunuz. Reaya olmayınca hazine nereden toplana cak? Ülûfe nereden verilecek? Şu de nizden mi vereyim? Siz bununla da kani olmıyarak evkaf tevliyetlerine kadar her hizmetin iradını yuttunuz. Hey kocalar! Nasıl olur-ki hem ek meğimi yiyorsunuz, hem zorbaları ko ruyorsunuz. Dünyada Asilikle bed nam, ahırette Allalhın gazabın a
mtis-(Arkası 6 neı aahifede)
Taha Toros Arşivi