• Sonuç bulunamadı

[Bedia Muvahhit hakkında makale]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[Bedia Muvahhit hakkında makale]"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

. JV Z ' r L ^ -- ' "

-’ ; J *^r¿fj ^

a

>*

^ d / / 2 J^ i X > .- ■ V .. /■ " ''I i l a , _ _ f ^ J U ^ y l ^ £, I V-» - j ¿ - J L ¿ ^ - C «3 *’ U j[ _ r- r ,r , , ; , r ^ í j í - ^ a ^ . ■ ? ^ L'_ 1' - J ^ J i _ Í ^ 7 « i / u > r ; . ,c-“ J ^ ✓ "V* ^ 'j

L ^

î

V

^ f * r ^ U <j ^ ^ rv t u r ^ ' u — ' " ^ W - u-<aÔ s < **¿< s* rV ^ U'„t' ^ / C s - f f K ScT ^V c a ’¿ ,^ ^ y S ^ /U -C g ^ J ^ , i r ; ^ V> r0 J > -y » r * ^ \-£ j ( W ^ o ) V i / U ^ ï , , , . , r _ ^ / c D j s . o s

< ' ^

^

< ^ A " - * f' w-'V' •'" *>VuU u-fj>-v

u>rf f ^*»<¿¡áíV

, 6> >-»J^ i < -r; ( y ' **> /' r-> 0 1 ^ «-C^, f cJ' Í ) ? c ^

(2)

VASFI RIZA - BEDİA MUVAHHİT

Türk sahnesinin nadir yetiştirdiği iki sanatkardı*. Yetmiş yıl birbirlerinden kopm ayan, sevimli kişilerdi. Bunlar milletimizin m askotları gibiydi. Herkesçe sevilirlerdi. Bunlar hakkında bu yazıyı hazırlarken,ikisinin birden düşünülmesini ve aynı makalede yer almasını uygun buldum. Burhan Felek'in deyişivle; bu iki ünlü sanatkarım ız^bir çift kum ruya benzerlerdi. Bedia Muvahhit Vasfi'den beş yaş büyüktü. Fakat, kalbi, duyguları, hareketleri öylesine dipdiriydi ki, kimse onun 97 yaşında öldüğüne inanamadı. Sanki o, yetmişinde imiş gibi görünür ve öyle yaşardı.

Bu iki ünlü dosta dair giriş yazımızdan so n ra,ay rı ayrı, biyografileri ve özellikleri üzerinde konuşmak istiyorum.

Bedia Muvahhit'in Kısa Bir Biyografisi

Bâzı eski k a y ıtla rd a B ed ia'n ın doğum ta rih le ri değişik olarak gösterilmektedir. Kimine göre 1896, kimine göre 1897 doğumludur.

Bedia'nın babası Şekip Bey, -eski vali ve bakanlardan- Celal Sarç ile kardeş çocuklarıydı. Aile adları olarak bunlara (Mısırlızade) denirdi. Bedia'nın babası Şekip Bey, hukukçu ve savcıydı. Fransızca'ya aşina bir kültür adamı olarak tanınırdı.

Şekip Bey, kısa süren ömründe üç defa evlenmiş, ilk karısından çocuğu olmamış, 40 yaşında iken 18 yaşındaki Refika Hanımda evlenmiş. Şekip Bey öldüğü zaman Bedia 7 yaşındaymış.

Şekip Bey'in Bedia'dan başka Fuat adında bir kardeşi olmuş. Ne var ki, küçük yaşta vefat etmiş. Bedia amcalarının yardımlarıyla okutulmuş. Özel mürebbiyelerden Fransızca dersi aldırılmış, daha sonra Dame de Sion'a verilmiş. Orayı bitirince, Erenköy Kız Lisesi'ne Fransızca öğretmeni olmuş.

Dame de Sion'da iken, yaz mevsiminde memur olarak devlet dairesinde çalışmak istemiş. Bilindiği üzere, devlette ilk defa çalışan kadınlardan biri Bedia Şekip'tir. Bedia Şekip, telefon idaresinde, bir Türk kızı olarak, görev almak için hayli mücadele etmiş. Hatta -kendi deyimi ile- yönetim aleyhine küçük bir mitingde bulunmuşlar!

***

S o n u n d a, 1914 yılında ,Tiirk kızları ilk defa olarak devlet hizmetine alınmışlar. Bunlar telefon santrallarında kullanılmış. Yukarıda fotoğrafları görülen kadınlar grubu ilk kadın santral görevlileridir.

* * *

Bedia Şekip;Dame de Sioıı'u bitirince, ünlü psikolog Sadrettin Celal (Anten) ile evlendirilmek istenmiş. Ne var ki bu arzu gerçekleştirilememiş. Bedia Hanım

(3)

1921 yılında Muvahhit (Arel) ile evlenmiş. Tek çocukları -Bedia'dan çok önce ölen- Sina'dır.

Bedia'nın oğlu Sina'dan iki torunu vardır. Zeynep (Kaptanoğlu) ekonomi dünyamızın tanınmış kişilerindendir. Öteki torunu Ali Muvahhit'tir.

Yukarıda sözünü ettiğimiz Muvahhit Bey^Türk sahnesinin ünlülerindendi. Ne var ki, akciğerinin rahatsızlığı dolayısıyla çok genç bir yaşta, 1927 yılında aramızdan ayrıldı.

Bedia'yı sahne hayatına atan eşi Muvahhit Bey'dir. O zamana kadar Türk sahnesinde görev alan kadınlar; Ermeni kökenli idiler. Türk kızlarının sahneye çıkması yadırganırdı. Hatta, öylesine yadırganırdı ki o dönemin mahkemeleri bile bunların şahitliklerini kabul etmezlerdi!

Gerek erkek, gerek kadın sanatkarların toplumumuzda saygın yerleri yoktu. Değerlerinin takdir edilmesi şöyle dursun, onlara, adeta aşağılayıcı gözlerle bakanlar, dışlayıcı sıfatlar bile takanlar olurdu! Ressama (boyacı), mimara ve mühendise (sıvacı), müzisyene (çalgıcı), aktöre (soytarı) diyenler bile çıkardı. Zaman oldu ki, şeriat kuralları ile hüküm veren kadılar ve hakimler bazı davalarda tiyatrocuların şahitliğini bile kabul etmediler. Bir misali ileride kendisinden söz edeceğimiz (Vasfi Rıza)nm başından geçmiştir!

Yukarıda belirttiğimiz gibi, Bedia'yı sahneye çıkaran ve onda artistlik kabiliyeti sezinleyen kocası olmuştur. Bedia'yı filimde seyreden Atatürk de onu takdir ederek bu meslekte devamını teşvik etmiştir.

Bedia Muvahhit tiyatro hayatına atıldığını şöyle anlattıydı:

Evleninceye kadar, artist olacağım aklıma gelmezdi. Bir gün Muvahhit, bir ziyafet esnasında sahneyi terk eden Roza'lar, Eliza'lar yerine sanatkar bulmak için sohbet ederlerken onlara; "Ben sahneyi terk eden bu kadınlara karşı Bedia'yı çıkaracağım." demiş. Gerçekten bir hafta sonra kendimi önce kulisler arasında, sonra da tiyatro sahnesinde buldum. Ancak, bu durumu ailelerimizden gizlemekteydik. Bu­ gün resmimin çıktığı gazeteyi Muvahhit masanın üzerinde unutmuş. Bunu dadımız Hafize Hanım görmüş. Koşarak anneme göstermiş. Durum bu suretle aile arasında büyük ve olumsuz bir gürültü yarattı. O günden sonra ne benim annem, ne de Muvahhit'in annesi tiyatroya ayak basmadılar.

îlk roliinı, tbn-ü Refik Ahmet Nuri Bey'in (Ceza Kanunu)ndaki Sacide'dir. Ondan sonra Halide E dib’in Kurtuluş Savaşı'nı işleyen eserinden yapılan, çok tutulan bir film Ateş'ten Gömlek'de rol aldım. Mustafa Kemal Paşa ile bu filmdeki rolüm dolayısıyla tanışmış oldum."

Bedia M uvahhit'in T ürk sahnesinde saygın bir yeri olduğu gibi, aydınlarımızın gönlünde de bağdaş kurmuş bir yeri vardı. Gerek Vasfi Rıza, gerek Bedia Muvahhit A tatürk'ün yakından tanıyıp sevdiği iki sanatkardı. O dönemlerde İstanbul'daki (Dariilbedayi) kumpanyası yaz aylarında kendi hesaplarına Anadolu turnesine çıkarlardı. H atta, bu turnelerini bazen -Ingiliz yönetiminde bulunan- Kıbrıs'a kadar uzatırlardı. Darülbedayi topluluğunun A nkara'daki oyunlarına Atatürk'le ismet İnönü devamlı surette gelirlerdi. Hatta, bazen piyes sonlarında

(4)

Atatürk bütün aktörleri ve aktristleri Çankaya'ya davet eder, orada neşeli sohbetler yaratılırdı. Burada tanıdığı Bedia ile Vasfi'yi Atatürk İstanbul'a geldiğinde de zaman zaman aratmış ve sohbetlerinde hazır bulundurmuştur.

Bedia Muvahhit zekası, kültürü ve güzelliği yanında, bulunduğu toplulukların bir yıldızı olurdu.

Bedia'nm İkinci Evliliği

Bedia Muvahhit ikinci evliliğini, Macar kökenli Ferdi Ştatzer ile yaptı. Ferdi Ştatzer, ünlü bir müzisyendi. İstanbul Konservatuvarı'nda hoca olarak -bir anlaşma ile- çalışıyordu. Bedia'dan on yaş küçüktü, ilk zamanlarda bu evliliği yadırgayanlar oldu. Batılı bir görgüye sahip olan Bedia hiç tereddütsüz bu evliliği yapmıştı. Ne var ki o günün söylentilerine göre, Ferdi Ştatzer bu evlilikten bir menfaat umuyordu. Nitekim, Bedia ile evlenmekle bunu sağladı. Şöyle ki: Ş tatzer'in Belediye K onservatuvarı ile m ukavelesi belirli bir m üddetle sınırlanm ıştı. Ferdi, İstanbul'daki hayatından çok memnundu. Bol para alıyor ve ucuz bir şekilde yaşıyordu. Buradaki görevini uzatmak için anlaşmasını yenilemek arzusundaydı. Bedia gibi toplumun sevdiği ve Atatürk'ün takdir ettiği bir sanatkarla evlenirse, arzu ettiği anlaşm asının uzatılm ası m ümkün olabilirdi. Nitekim öyle oldu. Ama, evliliklerinin mutlu olarak geçtiğine de değinmek lazım gelir. Ne var ki, Ferdi Ştatzer'in İstanbul'da uzun kalabilmesini sağladıktan sonra Bedia'dan avrılmak istemesi onun toplumun gözünden düşmesine sebep oldu. Onsekiz yıl yaşadıktan sonra 1953 yılında Bedia'yı boşadı. Zaten öteden beri gönül macerasını sürdürdüğü ünlü kemancı LilA ile evlendi. Bu evleniş Bedia'da fazla bir üzüntü yaratmadı. Nitekim, Ferdi Ştatzer öldüğünde Bedia -tıpkı batıklar gibi- siyahlara bürünerek onun cenaze törenine katıldı.

Bedia'nm gençlik yıllarından söz ederken, Yahya Kemal'in ilgisine ve bir şiirine değinmek yerinde olur.

Bedia o zaman 13-14 yaşlarındadır. Adada komşuları^Tahsin Nahit'lerdir. Çok erken yaşta kaybettiğimiz şair Tahsin Nahit'le eşi Şefika Hanım tatil günlerinde İstanbul'dan genç edebiyatçıları Ada'ya davet etmektedirler. Yahya Kemal'le Yakup Kadri bunlar arasındadır. Erkekli kadınlı bu toplantılara Tahsin N alıit'lerin komşusu olan Bedia da çağrılm aktadır. Yahya Kemal Bedia'yı bu yaşlarında tanım ıştır. Birkaç kızla, birkaç genç Ada'da merkep sefası yaparak, turlara çıkmaktadırlar. Yahya Kemal'in hissesine Bedia düşmüştür! Nitekim ona yazdığı bir şiir edebiyat kitaplarında da yer almıştır. Yahya Kemal'in o zaman yazıp Bedia'ya verdiği bu şiir, büyük şairimizin doğumunun 100. yılı dolayısıyla yapılan anma töreninde -ünlü bestekarımız- Dr. Alaaddin Yavaşça tarafından bestelenmiş ve orkestra eşliğinde toplantıya katılanlara sunulmuştur. Aynı toplantıya -hasta lıasta- götürülen Bedia da katılmış ve kendisi hakkında yıllarca önce yazılan bu şiirin bestesini gözlerinden iki damla yaş düşürerek dinlemiştir.

o n

(5)

Vasfi Rıza uzun süre bekar kalm ış, ileri yaşlarında Rukiye H anım 'la evlenmiştir. Bu Rukiye Hanım kültürlü bir ailenin iyi yetişmiş bir kızıdır. Ne var ki, Vasfi ile mutlulukları çok kısa sürmüş ve kanserden genç yaşta gözlerini kapamıştır.

Biraz Biyografi

Vasfi yukarıda değindiğimiz gibi, asker kökenli bir ailenin çocuğudur. İstanbul'un o dönemde en meşhur semti olan Beyazıt'da Emin Bey Mahallesi'nde 2 numaralı hanede 1902 yılında doğdu. Babası, Vasfi'yi kendisi gibi subay yapmak istiyordu. Onu Kuleli Askeri Lisesi'ne yazdırdı. Ne var ki Vasfi, kısa sürede askeri okuldan ayrıldı, Alman Ticaret Okulu'na girdi. Ama içine sanat kurdu girmişti! Bir taraftan gizlice Şehzadebaşı'ndaki (Darülbedayi-i Osm anijtye^e giderek kaydını yaptırdı. Onu önce imtihana tabi tuttular. Vasfi 15 yaşında bir çocuk olmasına rağmen kendisinden çok yaşlı kişilerden daha üstün kabiliyetli olarak buraya kabul edildi. 1917 yılının 16 Kasım'mda (Darülbedayi-i Osmani^vejfc adımını attı. Önce küçük roller verildi. Büyük başarı göstermesi üzerine önemli piyeslerde roller üstlendi.

Vasfi'nin kabiliyeti daha çok komedi alanındaydı. Ne var ki, mesleğinde emekli olduktan çok sonra bir dramda rol aldı. Herkesi hayretlere düşürdü. Bu piyes Cevat Fehmi Başkut'un " Paydos "u idi.

Sözü uzatm adan Vasfi ile olan dostluğumuzun başlangıcına değinmek istiyorum.

Vasfi Rıza'yı 1930 yılının sonlarında tanıdım. Gerçi, ondan önce -Lise yıllarımda- turneye çkarak Adana'ya uğrayan Darülbedayi'^iıı temsillerinde onu hayranlıkla seyretmiştim.

Milletimizi kahkahalara boğan bu ünlü sanatkarımızla 1930'larda başlayan dostluğumuz, ölümüne k ad ar sürdü. Görevim dolayısıyla A nkara'daki uzun ikametimizle, yurt dışında geçen yıllanın istisna edilirse, devamlı dostluğumuzun yarım asır sürdüğünü iftiharla söyleyebilirim. Gerçek dostluğun, vefa denilen manevi bağın, kültür ve sanat ağırlıklı, esprili sohbetin ve sonsuz sevginin örneğini onda gördüm.

Vasfi Rıza, değişik meziyetleri kişiliğinde kaynaştırmış bir sanatkardı. Küçük yaşta adımını attığı sahnede en uzun ayakta kalabilm iştir. Ayakta en çok alkışlanmış, bahtiyar sanatkarlardandır. Mesleğine aşıktır. Ondan başka hiçbir mesleğe ve işe yönelmedi, alıcı gözüyle bakmadı. Aktörlüğünü mezarına kadar götürdü.

Pek az kişiye nasip olan meziyetleri arasında okuma merakı, özellikle tarih merakını ve seyahati zirveye çıkarmıştı. Seyahat merakı ona bambaşka bir olgunluk vermişti. Türkiye'de görmediği şehir, gezmediği antik yerler kalmamıştı. Sanırım gençlik yıllarının çok kıt nakil vasıtaları ve imkanları içerisinde Avrupa'nın pek çok yerini alıcı gözüyle gezen, izlenimlerini değerlendiren bir aktördü. Günümüzde çok sayıda uçağın çeyrek günde ulaştığı New York'a 1939'da ancak pek seyrek işleveıı

(6)

vapurlarla gidilebildiği günlerde Vasfi Rıza, dünyada yankılar yapan o büyük sergiye gidebilmiş, her sanatkardan önce Amerika'yı görüp gezmiş bir kişiydi.

Meziyetleri arasında yer alan sohbet tarzı ona hayli dost kazandırmıştı. 0 , bu meziyeti ile her zaman aranan kişilerdendi.

Güçlü bir hafızası vardı. Çocukluk ve gençlik döneminin İstanbul'unu detaylarına kadar sağlam beyninde saklayabilmişti.

Değme yazarlara, araştırm acılara taş çıkartacak nitelikte bir kaleme ve bu kalemin cirit oynadığı ilginç bir üsluba malikti. Gerek sahne anılarında, gerekse geçmişe ait toplum ve kültür konularında kaynaklık edebilecek çok sayıda makaleler, seyahat anıları, en önemlisi son iki büyük cildi oluşturan tiyatro anıları değerli eserleridir.

Vasfi'nin uzun ve zevkli bir yaşamı oldu. Eskilerin deyimiyle, o yaşlılığında da elini eteğini çekmedi. Çok ünlü kişilerin yapam adığını veya başlayıp tam am layam adığını, mesleğinin anılarını tam am ladıktan sonra dünyamızdan ayrıldı. Hafızamızda yaşayan zengin anılar bırakarak gitti.

Atatürk ve Vasfi Rıza

Vasfi Rıza -tıpkı Bedia gibi- A tatürk'ün sempatisini kazanan bir sanatkardı. Sahnedeki çocuksu rollerindeki başarısı, Vasfi'yi A tatürk'e sevdirmişti. Çocuksu rollerdeki inceliği, özel sohbetteki zekâsı, Atatürk'ün zaman zaman aratıp Meclisinde bulundurmasına da âmil olmuştur. Her yıl Darülbedayi'^in Anadolu turnesinde ilk uğradığı şehir Ankara olurdu. Atatürk Darülbedayi'^iıı temsillerine hemen her gece gelerekylocasmda, iftihar duygusuyla sanatkârlarımızı izler, piyesin bitiminde onları Çankaya’ya davet ederek sohbetlerini sürdürürdü. Hatta, Atatürk'ün sanatkârlar için söylediği ve bir atasözü niteliğini kazanan meşhur sözü böyle bir gecede doğmuştu. Atatürk sofrasındaki arkadaşlarına, sanatkârlarımızı göstererek:

"-Efendiler, sîzler m illetvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz, hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz, ama sanatkar olamazsınız..." demişti.

Hayırsever Sanatkar

Vasfi varlıklı bir ailenin çocuğu olmakla beraber, bu varlığı alınteri ile genişletmiş bir kişiydi. Çocuksuz öldü. Gerek erken ölen eşinden, gerek kendi mesleğinden kalan varlıkları, imrenilecek bir hayırseverlik duygusuyla, isabetli yerlere terketti. Bağışları içerisinde ünlü aktörüm üz Beİrç’trt Buclak'la iştirak halindeki bina i c a d ı n ı taşıyan bir m ektep, Esnaf H astahanesi'ne yardımı, kitaplarının bağışı^onun şefkat duygularını simgeleyen örneklerdir.

Vasfi ile müşterek seyahatlerimiz oldu. Yaz aylarında Side'ye ve Marmaris'e gittik. Zevkine doyulmaz sohbetler ettik. Bizleri dinleyenler onun renkli kişiliğine ve derin bilgisine hayran oldular.

Burhan Felek'le, Necmi Rıza'yla buluştuğumuz günlerde Vasfi, bu topluluğun da baş aktörü gibiydi.

(7)

Bedia Muvahhit, gençliğinde, aktrisliği yanında güzelliğiyle de meşhurdu.

(8)

TÜRK SAHNESİNİN ABİDELERİNDEN V A S F İ R I Z A Z O B U

Dünyada sahne yaşantısını - aralıksız - 70 yıl sürdüren sanatkarlar pek azdır. Vasfı Rıza Zobu, bu bahtiyarlardan biridir. Vasfı Rıza, sahne hayatında kırılması güç bir rekorla mesleğinin zirvesinde yaşadı. Hayatında en uzun ve bol alkış alanlardan biriydi. Mesleğinin temiz kalmasına özen gösteren ve titizlikle buna yönelmiş olan bir kişiydi.

70 Yıllık tiyotra hayatı, 90’nına kadar yaşıyan Vasfı Rıza’yı

ihtiyarlatamamıştı. Vasfı Rıza milletimize unutulmaz tebessümler verdi. Sahnemizin temel taşlarından biri yerinde kullandığımız bir kelime ile cihangiriydi.

1948 yılında jübilesi yapıldı ama, o, bu jübile ile, emekliye ayrılmadı.

AİLESİNİN GEÇMİŞİNE BAKIŞ

Vasfi Rıza (Zobu) soyadını niçin aldı? Ailesinin geçmişine dayanan bir soyadıydı bu. Vasfı Rıza’nın ailesinde ağalar, paşalar bulunuyor. Zobu Haşan Ağa’ya dayanan kişinin oğlu Süleyman Efendi’dir. Süleyman Efendi’nin oğlu Haşan Rıza Bey’dir, Vasfı’nin babası budur.

Haşan Rıza Bey, inşaat suabayıdır ve teknik bilgisi çok derindir. İnşaat işlerinde uzman olan, albaylığa kadar yükselen Haşan Rıza Bey, çevresinin ve amirlerinin sevgisini, güvenini kazanan bir kişiydi. Sultan Abdülhamid’in ünlü Tophane Nazırı Zeki Paşa’nın ona verdiği tüm inşaat işlerini başarıyla

sonuçlandırmıştır.

Haşan Rıza Bey, Abdülkadir Paşa’nın torunu, Safer HanımTa evlendi. 6 çocukları oldu. Bunların ikisi kız, dördü erkekti. Erkek çocuklarının ikisi Paşalığa kadar yükseldi. Biri veteriner Paşası, diğeri Ateşemiliter bir Paşaydı. Vasfı’nin bir kardeşi Cevat Bey’dir ki, o da asker kökenlidir. Savaşta şehit olan Cevat Bey, aileyi yasa boğmuştur. Vasfı Rıza, ailenin son çocuğudur. O dönemde, İstanbul’un en kültürlü semti olan Beyazıtde, Emin Bey Mahallesinde, 2 nolu evde 1902 yılında doğdu. Şehit Cevat ile Vasfi Rıza’nın çocukları yoktur. Kardeşleri, Şemsi Paşa ile Necip Paşa’nın, ablaları Ulviye Hanım ile Ahsen Hanım’ın nesilleri devam

etmektedir.

Yukarıda Vasfı Rıza’nın ailenin son çocuğu olduğuna değinmiştik. Vasfı Rıza, annesinin ölümü üzerine ablasının etkisi, ona anne yokluğunu hissetirmeyecek kadar derin olmuştur. Vasfi Rıza, her vesile ile bu olayı minnetle anlatırdı.

DEĞİŞİK OKULLAR

Vasfi’nin soyu, İstanbul’un tanınmış bir ailesinden geliyordu. Asker kökenliler çoğunluktadır. Babası Albaylığa kadar yükselmiş kültürlü bir subaydı. Ancak

cephelerde, çadırlarda yaşıyan askerlerden değildi. Mühendislik alanında bilgisiyle, icratiyle sivrilmiş, çevresinde efendiliğiyle, dürüstlüğüiyle tanınmış bir kişi olarak yaşamını sürdürmüştür.

Haşan Rıza Bey, çocuklarının eğitimine büyük önem vermiş, onların hepsini de subay yapmak istemişti. Aynı amaçla son oğlu Vasfı’yi, Kuleli Askeri Lise’sine verdi. Ne varki Vasfi Rıza, kısa sürede Askeri okulu bıraktı. Alman Ticaret Okuluna girdi.

(9)

Ne varki onun içine sanat kurdu düşmüştü!. Alman Ticaret Okuluna devam ederken bir taraftan da, gizlice Şehzadebaşındaki (Darülbedai-yi-Osmani)

başvuruarak kaydım yaptırdı. Buraya, imtihanla kabiliyetli gençler alınmaktaydı. Vasfı imtahanda başarılı olmuştu. löKasım 1917günü- 15 yaşında birçocukken- (Darülbedai-yi Osmaniye)’ye ilk adımını attı.

SAHNE ADAMI

Vasfi’ye önce, küçük roller verildi. Gösterdiği başarı üzerine önemli piyeslerde rol aldı.

Vasfı’nin en başarılı aktörlüğü, komedi alanında oldu. Daha çok çocuksu, aptal rollerinde başarılı oldu.

Şehir Tiyatrosunun ünlü piyeslerinden olan (Müsahip Zade Celal Bey)’in komedilerinde Vasfı milletimizi kahkahalara boğan bir yıldız oldu.

Vasfı, Şehir Tiyatrosundan emekli olduktan çok sonra, ısrarlı başvurular üzerine Cevat Fehmi Başkut’un ünlü (Paydos) Piyesinde başrolü üstlendi. Vasfı’nin bu rolü, Paydos’un uzun süre sahnede kalmasını sağladı.

Vasfı sinemada da görev aldı.

Ünlü sanatkarımız küçük yaşta adımını attığı sahnede, en uzun ayakta kalabilenlerdendi. Ayakta, en çok alkışlanmış bahtiyarlardandı. Mesleğine aşıktı. Ondan başka, hiç bir mesleğe ve işe yönelmedi. Alıcı gözüyle bakmadı.

Vasfı Muhsin Ertuğrul’dan sonra (Şehir Tiyatrosu) ‘nun rejisörlüğünü yaptı. Genç sanatkarların yetişmesine yardımcı oldu. Ünlü eski piyeslerin, sadeleştirilmiş tatlı bir dilde, yeni kuşaklara tanıtılmasını sağladı.

VÂSFI RIZA’NIN ÖZEL MERAKLARI

Pek az kişiye nasip olan, meziyetleri arasında Vasfi Rıza’da okuma merakı, özellikle tarih merakı ve seyahat sevgisi doruğuna çıkmıştı.

Türkiye’de görmediği şehir, gezmediği antik yerler kalmamıştı. Sanırım, gençlik yıllarının çok kıt vasıtaları ve imkanları içerisinde, Avrupa’nın pek çok yerini alıcı gözle gezen, izlenimlerini değerlendiren bir sanatkardı. Günümüzde çok sayıda uçağın hemen hemen, çeyrek günde, Nevvyork’a. 1939’da pek seyrek işleyen

vapurlarla gidilebildiği günlerde Vasfi Rıza, dünyada yankılar yapan o büyük sevgiye gidebilmiş, her sanatkardan önce, Amerika’yı gözüp görebilmişti.

Meziyetleri arasında yer alan sohpet tarzı, ona, hayli dost kazandırmıştı. Bu meziyetleri ile her zaman aranan kişilerdendi.

Güçlü bir hafızası vardı. Çocukluk ve gençlik döneminin İstanbul’unu, detaylarına kadar, sağlam beyninde saklayabilmişti.

Değme yazarlara araştırmacılara taş çıkartacak nitelikte bir kaleme ve bu kalemin cirit oynadığı ilginç bir usluba mağlikti. Gerek sahne anılarında, gerek geçmişe ait toplum ve kültür konularında, kaynaklık edebilecek, çok sayıda

makalelerle, seyahat anıları, özellikle en önemlisi son iki büyük ciltten oluşan tiyatro hatıraları, önemli eserlerindendir.

(10)

HAYIRSEVER SANATKAR

Vasfı Rıza, varlıklı bir ailenin çocuğu olmakla beraber, bu varlığı alın teriyle genişletmiş bir kişiydi. Çocuksuz öldü. Gerek kısa müddet evlilik yaptığı eşinden, gerek kendi mesleğinden kaynaklanan varlıklarından yararlanarak, imrenilecek bir hayırseverlik duygusu ile çok yerinde bağışlarda bulundu. Bunlar arasında adı verilen bir okul yaptırdı. Esnaf Hastanesine yardımda bulundu. Kitaplarını bir kütüphaneye bağışladı.

Kendinden sonrakilere örnek bir sima olarak adını kalplere işledi. Aslında Vasfı Rıza vefa dolu bir kalbe malikti. Geleneklerimizi yaşatan bir İstanbul efendisiydi. Güçlü aktörlüğü yanında, her alanda uğraş veren bir sanatçıydı.

Vasfı Rıza, dini bütün bir müslümandı. Her akşam aldığı alkolü, Ramazan ayında kullanmazdı. Orucunu tutardı. Bu konuda gösterişi de sevmezdi.

DOSTLUKLARIMIZ

Vasfı Rıza ve Bedia Mübahhit ile dostluklarımız 50 yıldan fazla sürdü. Vasfı Rıza’yı 1930 30’lu yıllarda tanımıştım. Bu dostluk ölümüne kadar - hiç aksamadan - sürüp gitti. Onunla birlikte seyahatlarımız oldu. Yaz aylarında onunla birlikte (Side ve Marmaris)’e gittik. Zevkine doyulmaz sohpetler ettik.

İstanbulda’da ünlü yazar Burhan Felek ve Necmi Rıza ile zaman zaman unutulmaz sohpetlerde bulunduk. Son yıllarda, Bedia’nın katıldığı üçlü toplantımızı sürdürdük.

Vasfi’nin uzun ve zevkli bir yaşamı oldu. Eskilerin değimi ile, o, yaşlılığında elini eteğini çekmedi! Çok ünlü kişilerin yapamadığını veya başlayıp

tamamlayamadığını, mesleğinin anılarını yazdıktan sonra dünyamızdan ayrıldı. Son hastalığında - bağışta bulunduğu Esnaf Hastanesinde bir ameliyat

sonunda 24 Kasım 1992 günü gözlerini kapadı. Dünyaları güldürün aktör hüzünlü bir şekilde toprağa verildi. Yakın dostları olarak onun ölümü —ileri yaşımızda - Bedia Mühhait ile bana pek dokundu. O zevkli haftalık sohpetlerimiz hayal dünyasına gömüldü.

ATATÜRK VE VASFI RIZA

Vasfı Rıza - tıpkı Bedi”a gibi - Atatürk’ün sempatisini kazanan bir sanatkardı. Sahnedeki çocuksu rollerindeki başarısı Vasfı’yi Atatürk’e sevdirmişti. Çocuksu rollerdeki inceliği, özel sohpetteki zekasıi Atatürk’ün zaman zaman aratıp Meclisinde bulundurmasına da amil olmuştur. Her yıl Darülbedayinin Anadolu turnesinde ilk uğradığı şehir Ankara olurdu. Atatürk Darülnedyi’nin temsillerine hemen her gece gelerek, locasında iftihar dugusuyla sanatkarlarımızı izler, piyesin bitiminde onları Çankaya’ya davet, ederek sohpetlerini sürdürdü. Hattai Atatürk’ün sanatkarlar için söylediği ve bir atasözü niteliğini kazanan meşhur sözü böyle bir gecede doğmuştu. Aatatürk sofrasındaki arkadaşlarınai sanatkarlarımızı gözstererek:

Efendiler, sîzler milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz, hatta

(11)

Bedia üzerine söylenecek çok söz vardır. Son günlerinde herkes tarafından davet edilen Bedia Abdi İpekçi Caddesi'ndeki bir apartmanda tek başına otururdu. Ancak, Bedia'nın bu apartmanda mutfağı yok gibiydi. Çünkü, davetten davete gider, kendisine mutfak işi kalmazdı!

Vasfi Rıza ile yetmiş yıllık dostluğu içerisinde hatırımda kaldığına göre; yedi kere darılmışlardı.

Bu iki dost yaşlılık dönemlerinde tüm davetlere birlikte giderler, her yerde birlikte gözükürlerdi. Yaşlılık dönemlerinde bir kaç kere araları açıldıydı. Buna daha çok Vasfi sebep olurdu. Eski bir anıyı anlatırken, unuttuğu bir noktayı Bedia'nın hatırlatm ası onu sinirlendirirdi. Dargınlıkları hep bu çocukça geçmiş zaman bilgilerinden kaynaklanırdı. Son dargınlıklarını barışa döndiirebilmek için valiler, belediye başkanları hayli gayret etmişlerdir. Fakat, bunların barıştırılması -ikisinin huylarını yakından bildiğim için- bana nasip oldu!

Türk karikatüristlerine ömür boyu tipik çizgiler sağlayan Bedia Muvahhit 97 vaşında 20 Ocak 1994 tarihinde aramızdan ayrıldı.

Bedia Muvahhit sahne hayatının elli yılında beşyiiz tip canlandırması ile ünlüdür. Yunan Başbakanı Venizelos İstanbul'a geldiğinde sahnede onu görüp takdir etmiş ve Atina'ya davet etmişti. Bedia orada büyük bir eserin baş rolünü üstlenmiş ve Rumca konuşmuştu. Bu,sanatkarımıza beynelmilel bir şöhret de kazandırmıştı.

(12)

- T ' r ^ ' Ç / Z - ö i

■un... mı m m m ıı ı ıı m ıı ı ıı ı ıı ı ıı ı ir i¡iiiiii m ıı ı ıı m m m m ıı mi m ıı ı ıı m m ıı ı ti m um ııııı m ıı m ııiii ı ıı .il ıı m m ııııı m m ;ı m ıııii ı ıı ııııııı m üiij lunilla

M esleklerini değiiçlirseler: 3

[ . . . Evlenecek olsam dul bir kadınla evlenirim ..] — Şehir tiyatrosundan Vasfi Kıza beyin anketinden —

Ünlü karikatürcümüz Cemal Nadir’in çizgileriyle Vasfi Rıza

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

işte bundan dolayı o nazik, zarif, sevimli ve münevver gencin ölümü yalnız muhte­ rem babası Misak Efendi ile âilesi için değil, memleket kültürü için

En examinant les anciens traités conclus entre les États européens et la Turquie, on peut aisément remarquer, de la part de ces puissances, le souci prédominant

Deyince Hamdullah Suphi Bey Reşit Galip hakkındaki iyi kanaatlerini, vatanperver- ligini kendine mahsus talâka- tiyle anlattı ve mebusluğunun temini için cidden

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha

SP’li çocukların yaş, annelerin çocuklarının öz bakımlarına izin verme, destekleme/teşvik etme puanları ile öz bakım puanları arasında pozitif yönde, istatistiksel olarak

Sonuç olarak; spontan pnömotoraks›n cer- rahi tedavisinde, di¤er yöntemlerle benzer sonuçlar vermesi yan›nda, aksiler torakoto- minin en büyük avantaj› ekstratorasik ade-

eser sayılan genel müdürlük bi- rın sabit varlıkları öz kaynakla- emlak vergisi ödeyecek,.. nasıyla birlikte 3525 metrekare- rıyla

Chronic infection with hepatitis C virus in patients with elevated or persistently normal serum alanine aminotransferase levels: comparison of hepatic histology and response