röportaj
Hürriyeti
&umwtu¿
^
7
'sun-fr
CUMARTESİ, 13 Şubat 1999
Ney sanatçısı Kudsi Erguner Londra Filarmo Orkestrası'nın davetlisiydi
Kitle müziği basit zevk
► Müzikle profesyonel olarak tanışmanız nasıl oldu?
Zaten ailede dedem ve babam usta bir neyzen olduğu için, ney'le çok içiçe büyüdüm. 11 yaşımda ilk kez
kalabalık önüne çıktıktan sonra, 1970 yılında Paris'te bir Mevlevi törenine katıldım. Daha sonra bunu Amerika, İsveç turneleri izledi ve dönüşte, Paris'te kalmaya karar verdim. Paris'i hiç bir zaman vatanım olarak
görmedim. Ama Türkiye'de
özlediğimiz şeyler gittikçe kayboluyor. Bizim vatan diye özlediğimiz ve bağlandığımız kavram biraz ütopik kalıyor.
► Yabancıların sizin müziğinize yaklaşımı nasıl?
Bir sanatçı için en önemli şey, o anı yaşamasıdır. Müziğin bir çok
fonksiyonu var. Siz müzisyen olarak bu fonksiyonları yerine
getiriyorsunuz, dinleyiciyle bütünleşiyorsunuz. Türk insanıyla, Batı insanının sufi müziğini algılaması arasmda çok fark var. Türkiye'de kitle müziği yapılıyor. Kitle müziği çok satmayı amaçladığı için, kitlelerin basit zevklerine hitap ediyor. Dolayısıyla sufi müziği pek çok insana hitap eden, geniş bir dinleyici tabakası olan bir müzik olmuyor. Ve bizim insanımız bir takım kültürel şartlanmalar doğrultusunda bu müziği
değerlendirip, yorumluyor. Oysa Batı inşam kültürel şartlanmanın dışma çıkıp, her eseri kendi içinde müzik olarak görebiliyor. Örneğin Fransa'da bir kitap yayınlanacaksa, 1000 tane satsa da hiç farketmiyor, kitap basılıyor. Bunu Avrupa ülkeleri dışında gerçekleştiremiyorsunuz. Batı'da kitle kültürünün dışında bir şeyler üretebiliyorsunuz.
► Birlikte çalışmayı sevdiğiniz yabancı sanatçılar kimler?
Benim İngiltere'de ünlü sanatçı Peter Gabriel’le çalışmam ilginç olmuştur. Değirmen üstüne kurulmuş
olan müzik stüdyosunda, Batı'da çok yankı uyandıran "Passion-Günah’a Son Çağrı" filminin müziklerinde birlikte çalıştık. Daha sonra Peter Gabriel'in otantik müzikten esintiler taşıyan çalışmalarında birlikte olduk. Bir çok yabancı film müziği
çalışmasına katıldım. Nusret Han isimli ünlü Hint müzisyeni ölmeden önce Türkiye'ye ilk olarak ben tanıttım.
F
ransa'
da okul► Sizin Fransa'da bir ney okulunuz var. Bize bu okulun çalışmalarından sözeder misiniz?
Benim ney konserlerimde, ney ve sufi müziğiyle çok ilgilenen Fransızlar, "bize ney'i öğret" diyorlardı. Ben de bu istek üzerine böyle bir okul açtım. Okulda ney'in yanısıra Mesnevi (Mevlana'nın eserleri) okutuluyor. Öğrencilerin çoğu Fransız, iki tane Sudanlı öğrencimiz var.
Sufi müziğin ve ney'in ustası Kudsi Erguner, Londra Filarmoni Orkestrası'nın davetlisi olarak 6 Şubat'da Londra Royal Festival
Hall'deydi. Erguner'in H illary Topluluğu'yla verdiği konser İngilizler'in yoğun ilgisiyle karşılaştı. Batı müziği tarihinde ilk çok sesli
müziği yapan besteci Guillaum e de M achacut'un, 14. yüzyılda Meryem Ana için bestelediği kilise müziğindeki pasajlarda, sufilik ve Hıristiyanlık ayin anlayışını biraraya getiren Erguner'in tarzı, izleyicilerden büyük beğeni topladı. Konsere
Paris'ten gelen neyzen Kudsi Erguner'le, otel odasında yaptığımız söyleşide, sanatçı m üzik yolculuğundaki satırbaşlarını şöyle açıkladı: "Bu iş bana dedem ve babamdan m iras kaldığı. M irasyedilik yapıyoruz." Kudsi Erguner, dedesi neyzen Süleym an Erguner ve babası neyzen U lvi Erguner'den kendisine m iras kalan ney sanatını, 11 yaşında kalabalık önünde verdiği ilk konserden bu yana profesyonel olarak sürdürüyor.
■ Ayşegül EKİN Cİ
Kuruluşumuzdan bu yana 3 tane Türk geldi. Yabancıların bu müziğe ilgisi çok güzel.
► Sufi müziği içsel duyarlılığı hayata aktaran bir müzik. Siz bu müziği icra ederken ne
hissediyorsunuz?
İcra ettiğiniz her müzikte iç huzuru ve kendinizle olan barışıklığınız, yaptığınız müziğe yansıyor. Sufi müziği inşam arındıran, içsel dünyayı zenginleştiren, huzur verici bir müzik. Bu müziği icra ederken zaten
kendinizle barışık oluyorsunuz.
► Önümüzdeki günlere ait ne gibi planlarınız var?
Bu yaz önce İzmir daha sonra İstanbul'da festival çerçevesinde gösterime girecek, "Tac Mahal" isimli bir konser düzenliyoruz. Bu Hintli müzisyenlerin de katılacağı bir proje. Bu arada Üsküp'te gösterime girecek bir tiyatro oyunu için müzik
hazırlıyorum. Haziran başında
yapacağımız caz ve sufi
müziklerinden oluşan bir Almanya turnemiz var. "Osmanlı davulları" isimli bir çalışmamız önümüzdeki Nisan ayı içinde piyasaya çıkıyor. Bu Türk müziğinin, kendi içinde kendi bütünlüğünü bozmadan yapılan bir senfonik versiyonu oldu. Ayrıca önümüzdeki günlerde 1920’lere ait bir "İstanbul Rembetikosu" yapacağız. Bu çalışmanm bütünlüğünde "Üsküdar'a gider iken", "Makber", "Gemilerde talim var" gibi eski İstanbul kültürünü taşıyan
çalışmalar olacak. Benim bestelerim çok özgün orijinal parçalar.
"Füzyon" olarak
tanımlanabilecek, birbirine karışmış çeşitli konuları işleyen parçalar. Aynca Fransız ve Belçika televizyonlarının ortak yapımı olan va hayatımı konu alan bir film
çalışması var. Ney ustası Kudsi Erguner kendisini “bir mirasyedi” olarak tanımlıyor.
o
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi