• Sonuç bulunamadı

Pars Tuğlacı'nın yeni bir büyük boyutlu çalışması: İstanbul Ermeni Kiliseleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Pars Tuğlacı'nın yeni bir büyük boyutlu çalışması: İstanbul Ermeni Kiliseleri"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

»

■f2$

Pars Tuğlacının yeni bir büyük boyutlu çalışması

İstanbul Ermeni Kiliseleri

İstanbul Ermeni Kiliseleri / Pars Tuğlacı İngilizce, Türkçe, Ermenice paralel metin Büyük boy

451

s. / Pars Y a y ı n _____

ALPAY KABACALI

Mehmed (Fatih), İstanbul’u fethettiği zaman Rum Patriği II. Gennadi- os’verdiği bütün hak ve yetkileri sekiz yıl I sonra (1461) Türkiye Ermenilerinin ru­ hani reisi Hovagim’e de tanır. O çağlarda ruhani re­ islere “marhasa” denilmektedir. Bu, Asur dilindeki “marhasya” sözcüğünün kısaltılmışıdır. Ermeni ru­ hani liderlerinin patrik (badriark) diye anılması I. Süleyman (Kanuni) döneminde başlar (1543).

İstanbul’un fethinden hemen sonra kente yerleşti­ rilen Ermenilerle buraya Bizans döneminde yerleş­ miş olanlar, zamanla kalabalıklaşıp çeşitli semtlere yayılarak bağımsız topluluklar oluştururlar ve kendi kiliselerini inşa ederler.

Osmanlı Devleti, uyguladığı “millet” sistemi uya­ rınca, ülkede yaşayan her cemaate dinsel özgürlük ta­ nımıştır. Ayrıca, “gayrimüslim cemaatlerin dini ya­ şamına bağlı evlenmek, boşanmak, ruhani ve cisma- ni eğitim, hastane ve fukaraperver kurumlan, kilise vakıflarının yönetimi, ruhanilerin disiplin sorunları gibi meselelerin çözümü için ruhani reislere zaman­ la yetki vermiş”tir.

Türkiye Ermenilerinin devletle ilişkilerini Ermeni Patrikliği yürütmektedir. Devletin azınlıklarla ilişki­ si ise Tanzimat’tan sonra kurulan Adliye ve Mezahib (mezhepler) Nezareti (bakanlığı) aracılığıyla sağla­ nır.

Yüzyıllar boyu süren kiliselerde çan çalma yasağı Tanzimat Fermanı’nın ilanından (1938) sonra kal­ kar ve kiliselere hemen demirden çan kuleleri yapılır.

1839’dan sonra yapılan kiliselere de kârgir çan kule­ leri eklenir.

1863’te yayımlanan Nizamname-iMillet-iErmeni- yan, bu cemaate verilen geniş özerkliğin belgesi olur.

Osmanlı Ermenileri dört ruhani merkeze (İstan­ bul ve Kudüs Patriklikleri, Sis ve Ağtamar Gatogiğo- goslukları) bağlıdırlar; bunlar ruhani işlerinde kendi yerel bağımsızlıklarına sahiptir. Ermeni halkının ba­ şında “millet başı” sıfatıyla yer alanîstanbul Ermeni Patrikliği, yönetim sorunlarının da çözüm merkezi­ dir.

Türkçede ilk kaynak

Yukardaki bilgileri verirken, geniş ölçüde Pars Tuğlacı’nın İstanbul E r­ meni Kiliseleri adlı kitabından yarar­ landık. Genel tarih, d inler tarihi ve sa­ nat tarihi alanlarında ilginç bilgilerle, belgelerle ve görsel malzemeyle (686 renkli ve siyah-beyaz resim, 2 harita, 108 plan ve rölöve) yüklü kitap, Pat­ rikhane ve Başbakanlık Osmanlı Ar­ şivleri başta olmak üzere birçok kay­ nak elden geçirilerek altı yılda hazır­ lanmış; üç dildeki (Türkçe, İngilizce, Ermenice) paralel metinlerle basıl­ mış.

Âna bölümleri şunlar: Ermeni Kili­ sesi, Eçmiadzin (Ermenistan’da kent, dünya Ermenilerinin ruhani merke­

zi), Kudüs Ermeni Patrikliği, Türkiye Ermeni P at­ rikliği, İstanbul Ermeni Kiliseleri, İstanbul Ermeni Mezarlıkları, Taşra Kiliseleri.

İlk dört bölümde, Ermenilerin Hıristiyan dinini kabul edişlerinden (301) sonraki dinsel tarihleri ve din gelenekleri anlatılıyor. Bu bölümler, Türkçede ilk kaynak niteliği taşıyor.

Beşinci bölümde, İstanbul E r­ meni kiliseleri ikiye ayrılarak in­ celeniyor: Tarihe karışmış olan kiliseler (22 kilise), günümüzde İbadete açık olan kiliseler (33 kili­

se) . Burada ele alınanlar Gregor- yen Ermeni kiliseleridir ve özel­ likle ibadete açık olanlar üzerin­ de durulmaktadır.

Altıncı bölümde İstanbul E r­ meni mezarlıkları inceleniyor. “Günüm üzde mevcut olmayan m ezarlıkların sayısı 9’dur; “mevcut” mezarlıklar ise 13 adet­ tir. Yazar, bu mezarlıklarda han­ gi ünlü kişilerin gömülü öldüğü­ nü da saptamaya çalışmıştır.

Yedinci bölümde, günümüze kadar ayakta kalmış 6 “taşra kili­ sesi” ele alınıyor. Bunlardan ilki Hatay’da, Ermenilerin yaşadığı Vakıf köyünün kilisesidir. Bura­ da 1936’dan beri Gevont Kar- tunyan’ın (88 yaşında) papazlık yaptığını öğreniyoruz. Öteki kili­

seler Diyarbakır, İskenderun, Derik/M ardin, Kayse­ ri ve Kırıkhan/Hatay’dadır.

Ek Bölüm I’de, “Katolik Ermeni Cemaati”nin olu­ şumu ve ayrılışı üzerine bilgi veriliyor, ilk dört bölü­ mü tamamlayan bu ek bölümden, Ermeni Katolikli­ ğin hem Ermeniler arasında, hem Osmanlı yönetici­ leri yönünden sorunlar yarattığını, “Katolik Mille- ti”nin II. M ahmud tarafından 1830 tarihli bir fer­ manla tanındığını, ardından Katolik Ermeni Cemaa- ti’nin örgütlendiğini öğreniyoruz. “G ünüm üzde İs­ tanbul’daki Katolik Ermenilerin ruhani merkezi, Beyoğlu’nun Sakızağaç mevkiinde bulunan Surp Asdvadzadzin (Meryemana) Katedrali’nin bitişiğin­ deki piskoposluk makamıdır.” Burada, İstan­ bul’daki ibadete açık 12 Katolik Ermeni Kilisesi ile Şişli Katolik Ermeni Mezarlığı üzerine bilgiler de yer alıyor.

Ek Bölüm Il’de, Evangelist- Protestan Ermeni Cemaati’nin kuru­ luş ve ayrılışı üzerinde durulduktan sonra Protestan Ermeni kiliselerin­ den 5’i (3’ü ibadete açık) tanıtılıyor.

Ek Bölüm IlI’te, Türkiye Ermeni Patrikhanesi ile Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki Osmanlı belgelerinin (irade-i seniyye, ferman, buyruldu ol­ mak üzere 113 belge) çevrim yazısı veriliyor.

Ek Bölüm IV, plan ve rölövelere ay­ rılmış.

Kitabın siyasal işlevi

“Küreselleşme’ ye doğru giden dünyamız, ırk, din, dil, cins ayrımcılı­ ğını, insan haklarına saygısızlığı, en büyük insanlık ayıbı olarak görüyor. Osmanlı’nın 1492’de İspanya’dan sürgün edilen Ya- hudilere ülkesini açması, aynı topraklar üzerinde yüzyıllardır yaşayan halklar arasında ayrım yapmayı- şı, hatta onların yönetime katılmalarını, kültüre kat­ kıda bulunmalarını sağlayışı bugün bile övgüyle anı­ lıyor.

• Günümüzde de, iktidarın sorumlu mevkilerinde bulunanlarca, çeşitli unsurların kendi kültürlerine sahip çıkma çabaları Türkiye’nin kültür zenginliği olarak değerlendirilmeye başlandı. Bu, önemli bir aşamadır.

Elimizde bir örnek var; Bulgaristan’da, Türklerin asimilasyonu eylemine girişilmeden kısa bir süre ön­ ce 1981’de Bulgaristan Balkan Devlet Basımevi’nde basılmış ve Sofia Press tarafından yayımlanmış bol resimli bir kitap: Mosques and Moslems in Bulgaria (Bulgaristan’da Camiler ve Müslümanlar). Önsözü Başmüftü Mehmed Topçiev’e yazdırılan bu albüm aracılığıyla, ülkede din ve ibadet özgürlüğünün sağ­ landığı ortaya konulmaya çalışılıyor.

Bu açıdan bakıldığında, Pars Tuğlacı’nın üç dilde hazırlanmış kitabı, laik Türkiye’de yaşayan 50 bin ki­ şilik Ermeni cemaatinin ibadet özgürlüğünü bütün dünyaya belgeleriyle duyuran bir yayın olarak da önem taşıyor.

Kitap bu siyasal işlevi yerine getirirken, dinler tari­ hi ve sanat tarihi alanlarındaki katkılarının yanı sıra Türkiye tarihinin incelenmemiş bir yönünü (özellik­ le Osmanlı Devleti’nin Ermeni cemaatiyle ilişkisini ve bu cemaatin kiliseleri, mezarlıklarıyla ilgili işlemle­ ri) belgelere dayanarak ortaya koymasıyla da değer kazanmaktadır.

Bütün Dünya Ermenileri Ruhani Başkanı Gatoğigos I. Vazken, Türkiye'yi res­ men ziyareti sırasında Anıtkabir anı defterini imzalarken (17 Temmuz 1961).

ISTA M ttl. ERMENİ KİLİSELERİ

\KMl M \ \ İ lil Kl’UI SOI İSİANHH

Mio-u.vnru.ij. ¿ayna t.'ıt;'U;aı*ui.-i’C

C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 1 4 S A Y f A 1 1

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a To ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Yaşamı boyunca bir karşılık bek­ lememiş ki, şimdi beklesinl Ama benim bir hafta boyu beklentim, öfkeye dönüşen beklentim Cevdet Hoca’nın hizmetlerine

İngilizce, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Latince eski ve Yeni Grekçe, Arapça ve Farsçayı ana dili gibi konuşan Cevat Şakir Türkiye’nin ilk tercüme

Çalışmaya konu olan dokuz filmde incelenen şiddet sahneleri genel olarak ele alındığında; şiddet sahnelerine estetik kazandırmak için, devamlılık kurgusunun tercih edildiği,

Kendine has sinema dili ile özgünlük arayışı içerisinde olan Derviş Zaim’in senaryosunu yazıp yapımcılığına ortak olduğu ve yönetmenliğini üstlendiği tüm

Çalışma alanından tek bir lokaliteden (1001 m) ve Kızılağaç orman altı döküntüsünden tespit edilmiştir.. Orchesella balcanica ise sadece Bulgaristan ve

Sinemanın icadı Joseph Plateau‟nun 1832'de fenakistiskop'u icadı ve Lumier KardeĢler‟in bunu kısa sürede geliĢtirmesiyle olmuĢtur. Ġcat edildiğinden beri insanlar

Sivil hayattaki aile toplantıları ve öteki bir araya gelmeler bize çok yabancıydı, bugünkü gibi der­ nekler ve benzeri şeyler de yoktu o za­ manlar..

«Bu yıl burada, gelecek yıl şu­ rada; bu yıl şunlarla, gelecek yıl bun­ larla çalışırız» gibilerden bir tutuma girmemiş; beş yıl küçük Sahne’de on