• Sonuç bulunamadı

Kurumsal imaj yönetiminde halkla ilişkiler faaliyetleri: Sosyal Güvenlik Kurumu örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kurumsal imaj yönetiminde halkla ilişkiler faaliyetleri: Sosyal Güvenlik Kurumu örneği"

Copied!
268
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANABİLİM DALI

HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM BİLİM DALI

KURUMSAL İMAJ YÖNETİMİNDE

HALKLA İLİŞKİLER FAALİYETLERİ:

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU ÖRNEĞİ

RAMAZAN TUZLA

DOKTORA TEZİ

DANIŞMAN

Doç. Dr. M. Evrim GÜLSÜNLER

KONYA Nisan 2018

(2)
(3)
(4)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğr

en

ci

n

in Adı Soyadı Ramazan TUZLA Numarası:134121001007

Ana Bilim Dalı / Bilim Dalı

Halkla İlişkiler ve Tanıtım Halkla İlişkiler ve Tanıtım Danışmanı Doç. Dr. M. Evrim GÜLSÜNLER

Tezin Adı Kurumsal İmaj Yönetiminde Halkla İlişkiler Faaliyetleri: Sosyal Güvenlik Kurumu Örneği

ÖZET

Kurumsal yapılar, çevresi ve hedef kitlesi ile iletişimi ölçüsünde fark edilir ve benzerlerinin sergilediği gayretin üzerine çıktıkça farklılaşır. Bu farklılık hedef kitlede bir algıya karşılık gelir. Algılanması istenen durumun hedef kitledeki yansımasına yön verme çabası olarak da görülen imaj yönetimi, hedef kitlenin algısında iyi bir konumda olabilme mücadelesidir. Hangi faaliyetlerin kurumsal imaja etki edeceğini bilen kurumsal yapılar, aynı zamanda sektörüne yön veren işletmeler olarak anılmaktadır. Kar amacı güden kuruluşlar kadar, kamu kurumları da günümüzde hizmet verdikleri insanların gözünde iyi bir konumda olabilmek için çaba göstermektedirler. Sosyal Güvenlik Kurumu da kamu hizmeti veren ve 7’den 70’e toplumun her kesimi ile irtibatta olan bir kurumdur. Sosyal Güvenlik Kurumunun imajının tespiti için yapılan bu çalışmada, Türkiye nüfusunun yaklaşık yarısına hizmet veren 7 il müdürlüğünden hizmet alan vatandaşlar üzerinde saha araştırması yapılmıştır. 1033 katılımcıya ulaşılmıştır ve 906 katılımcının cevapları analize değer bulunmuştur. Sosyal Güvenlik Kurumunun halkla ilişkiler ve sosyal sorumluluk kapsamında hedef kitledeki algısının olumsuz olduğu, hizmet kalitesi ve görsel kimlik noktasında, çok olumlu olmamakla beraber, geçmişe nazaran hedef kitlede oldukça olumlu bir algıya sahip olduğu belirlenmiştir. Kurumdan beklentinin, halkla ilişkilerin daha iyi bir yerde konumlandırılması ve hizmet kalitesinin artırılması, olduğu tespit edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Halkla ilişkiler, İmaj, Kurumsal İmaj, Sosyal Güvenlik Kurumu

(5)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğr

en

ci

n

in Adı Soyadı Ramazan TUZLA Numarası:134121001007

Ana Bilim Dalı Bilim Dalı

Halkla İlişkiler ve Tanıtım Halkla İlişkiler ve Tanıtım Danışmanı Doç. Dr. M. Evrim GÜLSÜNLER

Tezin Adı Public Relations Activities in Corporate Image Management: Example of Social Security Institution

SUMMARY

Institutional structures are perceived in terms of communication with the environment and the target group and differ as they exert their efforts. This difference corresponds to a perception in the target group. Image management, also seen as an attempt to direct the reflection of the target situation to the perception of the target, is a struggle to be in a good position in perception of target group. Institutional structures that know which activities will affect the corporate image are also referred to businesses as leading sector. As well as profit oriented institutions, public institutions are striving to be in a good position in the eyes of the people they serve today. The Social Security Institution is an institution that provides public services and communicates with every sector of the society from 7 to 70. In this study to determine the image of Social Security Institution field research was conducted on 7 provincial administration serving about half of the population. 1033 participants were reached and 906 participants' answers were found to be worth analyzing. It has been determined that the perception of the Social Security Institution about public relations and social responsibility is negative in the target group and it has a very positive perception of service quality and visual identity compared to the past. It has been determined that the expectation from Institution is to position the public relations in a better place and to increase the quality of service.

Keywords: Public Relations, Image, Corporate Image, Social Security Institution

(6)

ÖNSÖZ

‘Yalnız taş duvar olmaz’ diyen ak saçlıların ilmik ilmik ördüğü bir medeniyetin varislerinden bir nefer olarak; ‘iyi dostluklar temiz hesaplarla kurulur’ düsturunun tecellisine şahitlik ettiğim bu süreçte çok kıymetli destekler aldığımı ifade etmeyi, samimiyetin gereği olarak görüyorum.

Bu çalışmanın akademik bir eser haline gelmesine danışmanlık eden Doç. Dr. M. Evrim GÜLSÜNLER hocama, çalışmanın her aşamasında eşsiz yardımlarını gördüğüm, analiz sürecinde SPSS programının dilini çözmeme kapı açan Doç. Dr. Ahmet TARHAN hocama, ‘senin gibi öğrenci görmedim’ diyerek son bir gayret için kıymetli teşvikini esirgemeyen Doç. Dr. Enderhan KARAKOÇ hocama sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Bu çalışmanın çeşitli aşamalarında bilgi, öneri ve eleştirileriyle yardımlarını aldığım, aynı zamanda kütüphanesini bana açarak, karşılık veremeyeceğim bir iyiliğin sahibi olan Dr. Salih GÜRBÜZ kardeşime de candan teşekkür ederim.

Son olarak; bu çalışmanın en zorlu sürecini oluşturan ve Türkiye’nin 7 ilinde yaptığım anketlerin yarıdan fazlasında bana eşlik eden kızlarıma ve benimle beraber Müdürlüklerde anket yaptırarak, Antalya’dan dönüş yolunda ‘Baba! Ankara’ya da

gitmek için yeterli anket yaptırabildim mi’ diyerek, bu uğurda bana şevk veren oğlum

Ahmet Bahadır’a da teşekkür borcumun olduğunu ifade etmek isterim.

Ramazan TUZLA Konya 2018

(7)

İÇİNDEKİLER

ÖZET ... iii

SUMMARY ... iv

ÖNSÖZ ... v

İÇİNDEKİLER ... vi

TABLOLAR LİSTESİ ... xii

RESİMLER ve ŞEKİLLER LİSTESİ ... xv

KISALTMALAR ... xvi

GİRİŞ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM HALKLA İLİŞKİLERE YÖNELİK KAVRAMSAL BİR ÇERÇEVE 1. İLETİŞİM ve HALKLA İLİŞKİLER ... 7

1.1. HALKLA İLİŞKİLERİN TANIMI ... 8

1.2. HALKLA İLİŞKİLERİN TARİHSEL GELİŞİM SÜRECİ ... 14

1.3. TÜRKİYE’DE HALKLA İLİŞKİLERİN GELİŞİMİ ... 16

1.4. HALKLA İLİŞKİLER MODELLERİ ... 20

1.4.1. Basın Ajansı Modeli ... 20

1.4.2. Kamuyu Bilgilendirme Modeli ... 21

1.4.3. İki Yönlü Asimetrik Model ... 22

1.4.4. İki Yönlü Simetrik Model ... 23

1.5. DÖRT MODELİN FARKLILIKLARI ... 24

1.6. HALKLA İLİŞKİLERİN UYGULAMA ALANLARI ... 24

1.6.1. Medya İlişkileri ... 25 1.6.2. Finansal İlişkiler ... 25 1.6.3. Kamusal İşler ... 26 1.6.4. Konu/Sorun Yönetimi ... 26 1.6.5. Lobicilik ... 27 1.6.6. Kriz Yönetimi ... 28 1.6.7. İtibar Yönetimi ... 28 1.6.8. Pazarlama İletişimi ... 29 1.6.9. Sponsorluk ... 29

(8)

1.6.10. Kurumsal Sosyal Sorumluluk ... 30

1.6.11. Etkinlik Yönetimi ... 31

1.6.12. Kurumsal Kimlik ve İmaj ... 31

1.6.13. Çalışan İlişkileri ... 32

1.6.14. Toplumla İlişkiler ... 33

1.7. HALKLA İLİŞKİLER ve BENZER UYGULAMA ALANLARI ... 33

1.7.1. Pazarlama ve Halkla İlişkiler ... 34

1.7.2. Reklamcılık ve Halkla İlişkiler ... 35

1.7.3. Propaganda ve Halkla İlişkiler ... 36

1.8. HALKLA İLİŞKİLERİN AŞAMALARI ... 37

1.8.1. Araştırma ... 38

1.8.2. Planlama ... 39

1.8.3. Uygulama ... 40

1.8.4. Değerlendirme ... 41

1.9. HALKLA İLİŞKİLERDE DİKKATE ALINACAK İLKELER ... 42

1.9.1. Dürüstlük ... 43

1.9.2. İnandırıcılık ... 43

1.9.3. Yineleme ... 44

1.9.4. Harcama Planlaması ... 44

1.10. HALKLA İLİŞKİLERİN TEMEL AMAÇLARI ... 44

1.11. HALKLA İLİŞKİLERİN ÖNEMİ ... 47

1.12. HALKLA İLİŞKİLERDE KULLANILAN ARAÇLAR ... 51

1.12.1. Yazılı ve Basılı Kitle İletişim Araçları ... 51

1.12.1.1. Gazete ... 52 1.12.1.2. Dergi ... 52 1.12.1.3. Kitap ... 53 1.12.1.4. Mektup ... 53 1.12.1.5. İşletme Gazetesi ... 53 1.12.1.6. Broşürler ... 54 1.12.1.7. El Kitapçığı ... 54 1.12.1.8. Afişler ... 55 1.12.1.9. Pankart ... 55

(9)

1.12.2. Görsel ve İşitsel Kitle İletişim Araçları ... 55

1.12.2.1. Radyo ... 55

1.12.2.2. Televizyon... 56

1.12.2.3. İnternet ... 56

1.12.2.4. Sinema ve Filmler ... 57

1.12.3. Medya İle İlişkilerde Kullanılan Araçlar ... 58

1.12.3.1. Basın Bildirileri ... 58 1.12.3.2. Basın Bültenleri ... 59 1.12.3.3. Basın Toplantısı ... 59 1.12.3.4. Basın Gezileri ... 60 1.12.3.5. Basın Büroları ... 60 1.12.4. Sözlü Araçlar ... 61

1.12.4.1. Yüz Yüze Görüşme ... 61

1.12.4.2. Telefonla Görüşme ... 61 1.12.4.3. Toplantılar ... 62 1.12.4.4. Yarışmalar ... 62 1.12.4.5. Konferanslar ... 63 1.12.4.6. Seminerler ... 63 1.12.4.7. Sergiler ... 63

1.13. HALKLA İLİŞKİLERİN KURUMSAL İMAJ AÇISINDAN ÖNEMİ ... 64

İKİNCİ BÖLÜM BİR HALKLA İLİŞKİLER UYGULAMA ALANI OLARAK KURUMSAL İMAJ YÖNETİMİ 2. İMAJ ve KURUMSAL İMAJ ... 67

2.1. İMAJIN KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ ... 67

2.2. İMAJIN OLUŞUMU ... 69

2.3. İMAJIN FONKSİYONLARI ... 71

2.4. İMAJ ÇEŞİTLERİ ... 72

2.5. KURUMSAL İMAJA GENEL BİR BAKIŞ ... 74

2.5.1. Kurumsal İmajın Tarihsel Gelişimi ... 75

2.5.2. Kurumsal İmajın Oluşumu... 78

(10)

2.5.2.2. Farklılık Oluşturmak ... 82

2.5.3. Kurumsal İmajın İlişkili Olduğu Kavramlar ... 84

2.5.3.1. Kurum Kimliği ve Unsurları ... 85

2.5.3.1.1. Kurum Felsefesi ... 88 2.5.3.1.2. Kurumsal Davranış ... 89 2.5.3.1.3. Kurumsal Dizayn ... 89 2.5.3.1.4. Kurumsal İletişim ... 90 2.5.3.2. Kurum Kültürü ... 92 2.5.3.3. Kurumsal Ün ... 95

2.5.4. Kurumsal İmajın Kuruluş Açısından Önemi ... 95

2.5.5. Kurumsal İmaj Yönetimi ... 97

2.5.6. Kurumsal İmajı Etkileyen Unsurlar ... 98

2.6. KURUMSAL İMAJ İLE İTİBAR ARASINDAKİ İLİŞKİ ... 100

2.7. GÜÇLÜ BİR KURUM İMAJI OLUŞTURMANIN UNSURLARI ... 102

2.8. KURUMSAL İMAJ OLUŞUMUNDA ETKİLİ OLAN FAKTÖRLER .. 104

2.8.1. Fiziki Faktör-Görsel Kimlik Faktörü ... 106

2.8.2. Sosyal Sorumluluk Faktörü ... 108

2.8.3. İletişim Faktörleri ... 110

2.8.3.1. Halkla İlişkiler... 111

2.8.3.2. Reklam ... 112

2.8.3.3. Sponsorluk ... 115

2.8.4. Kalite Faktörü ... 117

2.9. KURUMSAL İMAJ VE HALKLA İLİŞKİLER ÜZERİNE GEÇMİŞTE YAPILMIŞ OLAN ARAŞTIRMALAR ... 119

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM SOSYAL GÜVENLİK KURUMUNUN KURUMSAL İMAJI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA 3. SOSYAL GÜVENLİK KAVRAMI ... 123

3.1. SOSYAL GÜVENLİĞİN TARİHÇESİ ... 125

3.2. SOSYAL GÜVENLİK KURUMUNUN TARİHÇESİ ... 125

3.3. SOSYAL GÜVENLİK KURUMUNUN KURUM KİMLİĞİ... 128

(11)

3.5. SOSYAL GÜVENLİK KURUMUNUN ORGANİZASYON ŞEMASI . 132

3.6. SOSYAL GÜVENLİK KURUMUNUN GÖREVLERİ ... 133

3.6.1. Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğinin Görevleri ... 134

3.6.2. Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğinin Faaliyetleri ... 135

3.6.3. İl Müdürlüklerinin Faaliyetleri... 136

3.6.4. Sosyal Güvenlik Kurumu İnsan Kaynağı Bilgileri ... 137

3.6.5. Sosyal Güvenlik Kurumu Yöneticileri Hakkında Bilgiler... 139

3.6.6. Sosyal Güvenlik Kurumu Sosyal Medya Tablosu ... 141

3.6.7. Sosyal Güvenlik Kurumu Yayınları ... 143

3.6.8. Kurum İnternet Sitesi ... 145

3.7. GENEL BİR DEĞERLENDİRME ... 150

3.8. SOSYAL GÜVENLİK KURUMUNUN KURUMSAL İMAJINI BELİRLEMEYE YÖNELİK SAHA ARAŞTIRMASI ... 151

3.8.1. Metodoloji ... 151

3.8.2. Araştırmanın Amacı ve Önemi ... 152

3.8.3. Araştırmanın Modeli ... 154

3.8.4. Araştırma Soruları ... 154

3.8.5. Araştırmanın Evreni ve Örneklemi ... 155

3.8.6. Kurumsal İmaj Ölçeği ... 155

3.8.7. Verilerin Analizi ve Kullanılan Testler ... 156

3.8.7.1. Güvenilirlik Testi ... 156

3.8.7.2. Frekans Analizi ... 157

3.8.7.3. Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma ... 158

3.8.7.4. Faktör Analizi ... 158

3.8.7.5. KMO ve Bartlett Testi ... 159

3.8.7.6. Bağımsız Örneklem T-Testi ... 159

3.8.7.7. Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) ... 160

3.8.7.8. Korelasyon Analizi ... 160

3.8.8. BULGULAR VE YORUMLAR ... 161

3.8.8.1. Katılımcıların Sosyo-Demografik Özellikleri... 161

3.8.8.2. Katılımcıların Kurumdan Hizmet Alma Sıklığı ... 165

(12)

3.8.8.4. Kurum Logosunun Bilinirliği ... 166

3.8.8.5. Katılımcıların Tercih Ettiği İletişim Araçları ... 167

3.8.8.6. Kurumun Basılı Materyallerinin Hedef Kitleye Erişimi ... 169

3.8.8.7. Katılımcıların ALO 170 İletişim Merkezini Kullanma Sıklığı ... 170

3.8.8.8. Sosyal Güvenlik Kurumu Hakkında Geçmiş Dönem Algısı ... 171

3.8.8.9. Sosyal Güvenlik Kurumu Hakkında Mevcut Dönem Algısı ... 172

3.8.8.10. Katılımcıların Kuruma Bakış Açılarının Yönü ... 174

3.8.8.11. Kurumun En Beğenilmeyen Yönü ... 175

3.8.8.12. Kurumdan En Temel Beklenti ... 176

3.8.8.13. Kurum Çalışanları Hakkındaki Düşünceler ... 178

3.8.9. Sosyal Güvenlik Kurumunun İmajını Tespite İlişkin Hükümlere Verilen Cevapların Merkezi Eğilim İstatistikleri ... 179

3.8.10. Sosyal Güvenlik Kurumunun İmajını Tespite İlişkin Hükümler İçin Faktör Analizi ... 182

3.8.11. Faktörlerin Değişkenlerle İlişkileri ... 189

3.8.11.1. Faktörlerle Cinsiyet ve Medeni Durum Arasındaki İlişki... 189

3.8.11.2. Faktörler ile Yaş Grupları Arasındaki İlişki... 191

3.8.11.3. Faktörler ile Meslek Grupları Arasındaki İlişki ... 195

3.8.11.4. Faktörler ile Gelir Durumu Arasındaki İlişki ... 198

3.8.11.5. Faktörler ile Öğrenim Durumu Arasındaki İlişki ... 201

3.8.11.6. Faktörler ile Sosyal Güvence Arasındaki İlişki ... 204

3.8.11.7. Faktörler ile Kurumdan Hizmet Alma Sıklığı Arasındaki İlişki 207 3.8.12. Faktörlerin Kendi Aralarındaki İlişkiler ... 210

SONUÇ VE ÖNERİLER... 213

KAYNAKÇA ... 225

EK-1 ANKET ... 236

EK-2 İL MÜDÜRLÜKLERİNE YAZILAN YAZILAR ... 240

BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜŞAVİRLİĞİ E-POSTA YAZISI ... 249

(13)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1: Sosyal Güvenlik Kurumu Çalışan Sayısı ... 138

Tablo 2: Personelin Öğrenim Durumuna Göre Dağılımı ... 138

Tablo 3: Personelin Hizmet Sürelerine Göre Dağılımı ... 138

Tablo 4: Personelin Yaş Gruplarına ve Cinsiyete Göre Dağılımı ... 139

Tablo 5: Sosyal Güvenlik Kurumu Birimlerinin ve Yöneticilerin Sosyal Medya Tablosu ... 141

Tablo 6: Kurumsal İmaj Ölçeği Hükümlerinin Ön Test ve Son Test Güvenilirliği . 157 Tablo 7: Katılımcıların Cinsiyete Göre Dağılımı ... 161

Tablo 8: Katılımcıların Yaşa Göre Dağılımı ... 161

Tablo 9: Katılımcıların Mesleğe Göre Dağılımı ... 162

Tablo 10: Katılımcıların Öğrenim Durumuna Göre Dağılımı ... 163

Tablo 11: Katılımcıların Medeni Duruma Göre Dağılımı ... 163

Tablo 12: Katılımcıların Gelir Durumuna Göre Dağılımı ... 164

Tablo 13: Katılımcıların Sosyal Güvenceye Göre Dağılımı... 164

Tablo 14: Katılımcıların Kurumdan Hizmet Alma Sıklığı ... 165

Tablo 15: Sosyal Güvenlik Kurumu Yöneticilerinin İsminin Bilinirliği ... 166

Tablo 16: Sosyal Güvenlik Kurumunun Logosunun Bilinirliği ... 167

Tablo 17: Sosyal Güvenlik Kurumu Hakkındaki Haberlere Erişim Aracı Dağılımı 167 Tablo 18: Sosyal Güvenlik İşlemleri Hakkındaki Haberlere Erişim Aracı Dağılımı ... 168

Tablo 19: Kurumun Basılı Materyallerinin Hedef Kitleye Erişiminin Dağılımı ... 169

Tablo 21: Katılımcıların Kurum Hakkında Geçmiş İçin Akıllarına Gelenlerin Dağılımı ... 171

Tablo 22: Katılımcıların Kurum Hakkında Şimdi Akıllarına Gelenlerin Dağılımı . 172 Tablo 23: Katılımcıların Kurum Hakkındaki Düşüncesi... 174

(14)

Tablo 25: Katılımcıların Kurumdan En Temel Beklentisi ... 177

Tablo 26: Katılımcıların Kurum Çalışanları Hakkındaki Düşünceleri ... 178

Tablo 27: Kurumsal İmaj Ölçeğinin Frekans, Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma Tablosu ... 179

Tablo 28: Sosyal Güvenlik Kurumunun İmajını Tespite İlişkin Hükümlerin Faktörel Dağılım Tablosu ... 184

Tablo 29: Faktörlerle Cinsiyet Arasındaki İlişki... 190

Tablo 30: Faktörlerle Medeni Durum Arasındaki İlişki ... 190

Tablo 31: Sosyal Sorumluluk Faktörü ile Yaş Grupları Arasındaki İlişki ... 191

Tablo 32: Hizmet Kalitesi Faktörü ile Yaş Grupları Arasındaki İlişki ... 192

Tablo 33: Görsel Kimlik-Fiziki Faktör ile Yaş Grupları Arasındaki İlişki ... 193

Tablo 34: Halkla İlişkiler Faktörü ile Yaş Grupları Arasındaki İlişki ... 193

Tablo 35: Kurumsal İletişim Faktörü ile Yaş Grupları Arasındaki İlişki ... 194

Tablo 36: Sosyal Sorumluluk Faktörü ile Meslek Grupları Arasındaki İlişki ... 195

Tablo 37: Hizmet Kalitesi Faktörü ile Meslek Grupları Arasındaki İlişki ... 195

Tablo 38: Görsel Kimlik-Fiziki Faktör ile Meslek Grupları Arasındaki İlişki ... 196

Tablo 39: Halkla İlişkiler Faktörü ile Meslek Grupları Arasındaki İlişki ... 197

Tablo 40: Kurumsal İletişim Faktörü ile Meslek Grupları Arasındaki İlişki ... 197

Tablo 41: Sosyal Sorumluluk Faktörü ile Gelir Durumu Arasındaki İlişki ... 198

Tablo 42: Hizmet Kalitesi Faktörü ile Gelir Durumu Arasındaki İlişki ... 199

Tablo 43: Görsel Kimlik-Fiziki Faktör ile Gelir Durumu Arasındaki İlişki ... 199

Tablo 44: Halkla İlişkiler Faktörü ile Gelir Durumu Arasındaki İlişki ... 200

Tablo 45: Kurumsal İletişim Faktörü ile Gelir Durumları Arasındaki İlişki ... 200

Tablo 47: Hizmet Kalitesi Faktörü ile Öğrenim Durumu Arasındaki İlişki ... 202

Tablo 48: Görsel Kimlik-Fiziki Faktör ile Öğrenim Durumu Arasındaki İlişki ... 202

Tablo 50: Kurumsal İletişim Faktörü ile Öğrenim Durumu Arasındaki İlişki ... 203

(15)

Tablo 52: Hizmet Kalitesi Faktörü ile Sosyal Güvence Arasındaki İlişki ... 205

Tablo 53: Görsel Kimlik-Fiziki Faktör ile Sosyal Güvence Arasındaki İlişki ... 205

Tablo 54: Halkla İlişkiler Faktörü ile Sosyal Güvence Arasındaki İlişki ... 206

Tablo 55: Kurumsal İletişim Faktörü ile Sosyal Güvence Arasındaki İlişki ... 207

Tablo 56: Sosyal Sorumluluk Faktörü ile Hizmet Alma Sıklığı Arasındaki İlişki .. 207

Tablo 57: Hizmet Kalitesi Faktörü ile Hizmet Alma Sıklığı Arasındaki İlişki ... 208

Tablo 58: Görsel Kimlik-Fiziki Faktör ile Hizmet Alma Sıklığı Arasındaki İlişki . 209 Tablo 59: Halkla İlişkiler Faktörü ile Hizmet Alma Sıklığı Arasındaki İlişki ... 209

Tablo 60: Kurumsal İletişim Faktörü ile Hizmet Alma Sıklığı Arasındaki İlişki .... 210

(16)

RESİMLER ve ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1: Kurum Kültürü, Kurum Kimliği ve Kurumsal İmaj Arasındaki İlişki ... 84

Resim 1: SSK Logosu ... 128

Resim 2: Emekli Sandığı Logosu ... 128

Resim 3: Bağ-Kur Logosu ... 128

Resim 4: Sosyal Güvenlik Kurumu Logosu ... 129

Resim 5: Sosyal Güvenlik Kurumu Uygulamaları... 129

Resim 6: Sosyal Güvenlik Kurumu Hizmet Binası... 129

Şekil 2:Sosyal Güvenlik Kurumu Organizasyon Şeması ... 132

Resim 7: Antalya Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Hizmet Binası ... 130

Resim 8: Antalya Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Hizmet Binası ... 130

Resim 9: Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Hizmet Binası ... 130

Resim 10: Sosyal Güvenlik Kurumu İnternet Sitesi ... 146

Resim 11: Sosyal Güvenlik Haftası Afiş ve Billboard Reklamları ... 148

Resim 12: Sosyal Güvenlik Kurumu Afişleri ... 148

(17)

KISALTMALAR

P.R. : Public Relations

MEHTAP : Merkezi Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi SSK : Sosyal Sigortalar Kurumu

SGK : Sosyal Güvenlik Kurumu

BAĞ-KUR : Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu ILO : Uluslararası Çalışma Örgütü

BİMER : Başbakanlık İletişim Merkezi CİMER : Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi

(18)

GİRİŞ

Günümüz dünyası, algılama yönetimi kavramının her alandaki egemenliğine yakinen şahitlik etmektedir. Algılanması istenen durumun hedef kitledeki yansımasına yön verme çabası olarak da görülen bu mücadele, hedef kitlenin algısının istenilen yöne kanalize edilmesi açısından da imaj yönetimi olarak kabul edilmektedir. İmaj yönetimini belirli bir plan dâhilinde yapan kurumsal yapıların, sektöründe bir adım önde olacağına şüphe yoktur. Hangi faaliyetlerin kurumsal imaja etki edeceğini bilen kuruluşlar, aynı zamanda sektörüne yön veren işletmeler olarak anılmaktadır. Kâr amacı güden firmalar kadar, kamu kurumları da günümüzde hizmet verdikleri insanların gözünde iyi bir konumda olabilmek için belli çabalar göstermektedirler.

Her kurumsal yapı, çevresi ile iletişim kurarak kamusunu varlığından haberdar eder ve çevresinde farkındalık oluşturur. Farklılığını ise ilave çabası ile görünür ve hissedilir hâle getirir. Bir kurumun farkındalık oluşturması, kendisinin veya ürün ya da hizmetinin görsel bir görüntüye ve fiile sahip olması ile mümkün iken; farklılık oluşturabilmesi için görsel görüntüsünün güzelliğe, mesajlarının ise gözden daha öteye yani duyguya hitap etmeye ve kendisi kazanırken topluma da kazandırıyor hissi vermeye ihtiyacı vardır. ‘Ben diğerlerinden farklıyım’ diyen bir kurumsal yapının, bu farklılığı oluşturmak için çeşitli faaliyetler gerçekleştirmesi ve doğru zamanda, doğru işleri yapıyor olması gerekir. Kurumsal yapıdaki bu farkındalık, imaj yönetimi için temel bir başlangıçtır, denilebilir.

İşletmelerin varlığını devam ettirebilmesi için sahip olunması gereken olumlu bir imajın, yönetilmesi gereken bir unsur olduğuna şüphe yoktur. Bu imajın, kurumsal yapı için nasıl bir kıymete karşılık geldiğini tespit edebilmek, her türlü yapılar için şartların eşit olduğunu düşünmek, imaj yönetim sürecinde önceden belirlenen kuralların genel geçerliliğini savunmak çok kolay olmasa gerektir. İnsanın sınırsız ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olarak oluşturulan her türlü kurumsal yapı, insanlar gibi farklı özelliklere, farklı önceliklere ve farklı örgütlenmeye sahiptirler. Bu yapıların kamu sektörü ve özel sektör şeklindeki ayırımda bile çok sayıda farklılaşmayı görmek mümkündür.

(19)

Sınırsız ihtiyaçların sürekli olarak karşılanması mecburiyeti, üretimi zorunlu kılmakta ve her ihtiyaç için binlerce işletmenin o ihtiyacı karşılama iddiası, insanı çok sayıda firma ile karşı karşıya getirmektedir. İhtiyaçlı insan, her gün bu firmalardan birini ya da birkaçını seçmek durumunda kalmaktadır. Bu tercih etme olgusu, kamu sektöründeki bir kurum için varlık ya da yokluk meselesi olarak değerlendirilmez iken; bir özel sektör firması, yaşamasının bu tercihe bağlı olduğunu çok iyi bilir. Bunun için, tercih edilen firma olma hedefi, özel sektörün en temel motivasyon kaynaklarından biridir. Bu tespitler, kurumsal imajın yalnızca özel sektör işletmeleri için gerekli bir ihtiyaç olduğunu ifade etmek için yapılmış tespitler değildir. Aksine, gerek özel sektörün, gerekse kamu sektörünün aynı alanda hizmet sunduğu ve tedarikçi olduğu ortamlar mevcut olduğuna göre, birçok kurumun ve firmanın nihai hedefinin, tercih edilmek olduğuna, şüphe yoktur. Böyle bir ortam, kurumsal yapıları, hedef kitleleri tarafından tercih edilen bir konumda olmak için farklı olmaya mecbur bırakmaktadır. O zaman, şunu rahatlıkla ifade edebiliriz ki, sıradanlık seçilmenin önündeki en büyük engeldir.

Sıradanlıktan kurtulmak ve tercih edilmek için çaba sarf eden kurumsal yapıların, daha çok özel sektör kuruluşları olduğuna, şüphe yoktur. Bu firmaların tercih edilen konumunda olma yönündeki motivasyonları, ortaya koymak zorunda oldukları çabanın en temel sağlayıcısıdır, denilebilir. Bu çabalar, gerekli ve mâkul çabalardır. Öte yandan; seçilmek zorunda olmayan, sektöründe yalnızca kendisinin ürün ve hizmet sunduğu kurumların daha çok kamu kurumları olduğu, bilinen bir gerçektir. Bu tür kurumların, ilave çabaya sevk edecek bir seçilme motivasyonları da yoktur. Durum böyle olmasına rağmen, hizmet verilen insanlar nezdinde iyi bir konumda olma ihtiyacı, günümüzde kamu sektöründe faaliyet gösteren kurumlar için de en temel önceliklerden biri haline gelmiştir. Literatür, bu önceliği, olumlu bir imaja sahip olma ve yönetme kaygısı olarak kavramlaştırmış durumdadır.

Özel sektör firmaları için olumsuz bir imajın, kurumsal yapının varlığını ve devamlılığını doğrudan etkilediği hususunda, şüphe yoktur. Kamu kurumları için bu durumun, daha çok kurum üst yöneticilerinin durumlarına etki ettiği ve kurumsal yapının varlığından ziyade yöneticinin göreve devam edip etmemesinde etkili olduğu, söylenebilir. Kurumun hizmet verdiği vatandaşlar nezdinde iyi bir konumda olmamasının, kurumun varlığını değil de kendisinin varlığını etkileyeceğini bilen üst

(20)

yöneticiler, olumlu bir kurumsal imajın, zaruri bir ihtiyaç olduğunu kabullenmiş durumdadırlar.

Sahip olunması elzem olan olumlu imaj nasıl elde edilecektir? Bu soruya verilecek olan bütün cevaplar ‘iletişim’ kavramını bir şekilde barındırmak zorundadır. İletişim, canlılığa esas en temel göstergelerden biri olduğuna ve kurumsal yapılar da canlı varlıklar olduklarına göre, bu yapılar oluşturdukları örgütlenme vasıtasıyla iletişim kurarlar ve canlılıklarını ortaya koyarlar. İletişim sürecinde etkin olan her kurumsal yapı, çok çeşitli araçları kullanarak hedef kitlesini kendisinden haberdar eder, bulunduğu çevreye karşı farkındalık oluşturur ve çabasıyla da farklı olmayı ve tercih edilmeyi hedefler.

Teknolojinin sunduğu imkânlar, gelişen ve değişen dünyada her alanda kullanılmakta ve değişimi sürekli kılmaktadır. Özellikle iletişim alanındaki teknolojik gelişmeler, dünyayı insanın avucuna sunacak düzeye gelmiş durumdadır ve insanın neredeyse mesaja maruz kalmadığı bir an bulunmamaktadır. Canlılığından bahsettiğimiz kurumsal yapıların da bu bilgi ve mesaj akışı içinde merkezde bulunduğu gerçeği, kurumsal yapıları, her alanda etkin bir iletişim sürecine sahip olmak mecburiyetinde bırakmıştır. Bu süreci yönetmek için çeşitli örgütlenmelerle iletişim faaliyetlerini gerçekleştiren kurumsal yapılar, öncelikle mekânsal ve örgütsel anlamda belirginliği sağlamakta, oluşturdukları görev tanımlarıyla faaliyetlerini gerçekleştirmektedirler.

Kurumsal davranış, kendine çeşitli iletişim kanallarını seçerek görünür hale gelir. İletişimin her türü, kurumsal davranışa örnek teşkil eder ve davranışların içeriği olan mesajların hedef kitleye iletilmesinde doğru iletişim kanallarının seçilmesi, kurumsal yapılar için en önemli kararlardan biridir, tespiti yapılabilir. Bir kuruluş için belirli bir çabanın ürünü olan mesajların doğru kanallardan iletilmesi, öncesindeki kıymetli bir çabanın da heba edilmemesi anlamına gelecektir.

Devlet teşkilatı içinde çok sayıda kurum ve kuruluş, tanınmış olan yasal çerçeve içinde sorumluluklarını yerine getirmektedirler. Bu süreçte, kurumlardan hizmet alan insanların beklentileri doğrultusunda tavır belirlemek, hemen hemen bütün kurumların kabul ettiği bir ilkeye dönüşmüş durumdadır. Dikkate alınan beklentilerin, kurumlar için olumlu imaja karşılık geldiğini bilen örgütler, bu tavırlarıyla güncel kalmayı da başarabilmektedirler. Güzel ve temiz bir görüntü ile

(21)

etkili ve sürekli iletişim, kaliteli hizmet sunumu, toplumun hassasiyetlerine sahip çıkma, teknolojinin nimetlerini hem kendisi için hem de hedef kitlesi için kullanma anlayışı, hizmet alan insanların en temel beklentileri durumuna gelmiştir. Bu beklentilerin, kurumsal imaja etki eden temel unsurlarla örtüştüğü, dikkatlerden kaçmamalıdır.

Kurum ve kuruluşların çevresiyle kurdukları iletişim faaliyetlerinin halkla ilişkiler olarak kavramlaştırıldığı günümüzde, bu faaliyetlerin uygulama sahası, bir kurumsal yapının neredeyse bütün davranışlarını kapsayacak niteliğe bürünmüştür. Kurumları başarıya götüren yolun ise, bu faaliyetlerin içerdiği mesajların doğru zamanda, doğru araçlarla, doğru kitleye, doğru bir dil ile iletilmesinden geçtiği, genel bir kabule kavuşmuş durumdadır. Olumlu bir imaj oluşturmak amacıyla gerçekleştirilen halkla ilişkiler faaliyetleri, ürün ya da hizmetin kabulü ve satın alınması, dolayısıyla da ürün ya da hizmeti üreten kurumsal yapının toplum tarafından kabullenilmesiyle sonuçlanmaktadır. Şüphesiz ki, bir firmanın, kurum ya da kuruluşun varlığını devam ettirebilmesinin temel koşulu, üretilen ürün ya da hizmetin bir bedel karşılığında tüketilmesidir. Anlıyoruz ki, olumlu imaj aynı zamanda bir kurum ya da kuruluş için varlığının devamlılığındaki temel şartlardan biridir. Bu olumlu imaj oluşumunun ve bu imajın devam ettirilmesinin temel gereksinimlerinden birinin, süreklilik arz eden halkla ilişkiler faaliyetleri olduğu hususunda da bir tereddüt bulunmamaktadır. Ortaya konan çabanın hedef kitledeki yansımasının zaman zaman ölçülmesi de, imaj yönetimindeki temel gereksinimlerden biridir, değerlendirmesi yapılabilir. Akademik çalışmaların, bu açıdan önemi de tartışılmaz durumdadır.

Bu çalışma, bir kamu kurumu olan Sosyal Güvenlik Kurumunun imajını ve Kurum tarafından sergilenen halkla ilişkiler faaliyetlerinin hedef kitle nezdinde ne şekilde yer bulduğunu tespit etmek için gerçekleştirilmiştir. Kurumsal imajın oluşumuna etki eden faktörler olarak Bakan (2005) tarafından tespit edilen görsel kimlik faktörü-fiziki faktör, sosyal sorumluluk faktörü, kalite faktörü, iletişim faktörleri adı altında halkla ilişkiler faktörü, reklam faktörü ve sponsorluk faktörü temel alınmıştır ve bu faktörlerin bir kamu kurumu olan Sosyal Güvenlik Kurumu için de geçerli olup olmadığının tespiti amaçlanmıştır.

(22)

Çalışmanın birinci bölümünde, yerli ve yabancı literatür taraması neticesinde elde edilen bilgilere, iletişimin ve halkla ilişkilerin tanımlarına, halkla ilişkilerin dünyada ve Türkiye’de gelişim sürecine, geçmişten günümüze halkla ilişkiler modelleri olarak kabul edilen yöntemlere, halkla ilişkilere benzeyen ancak halkla ilişkiler olmayan çalışmalara, halkla ilişkilerin önemi ve amaçlarına, halkla ilişkilerin ilkelerine, aşamalarına, uygulama alanlarına, kullanılan araçlara ve halkla ilişkilerin kurumsal imaj oluşumundaki yeri ve önemine ilişkin tespitlere yer verilmiştir.

İkinci bölüm, halkla ilişkilerin uygulama alanlarından biri olan kurumsal imaj üzerine bina edilmiştir. İmajın çeşitli tanımlarına yer verilmiştir ve oluşum süreci hakkında aktarımlar yapılmıştır. Kurumsal imaja ilişkin açıklamalar yapıldıktan sonra kurumsal imajın oluşumu, ilişkili olduğu kavramlar, kurumsal imajı etkileyen unsurlar hakkında bilgiler verilmiştir. Kurumsal imaj oluşumuna etki eden faktörler; görsel kimlik faktörü-fiziki faktör, sosyal sorumluluk faktörü, kalite faktörü, iletişim faktörleri adı altında halkla ilişkiler faktörü, reklam faktörü ve sponsorluk faktörü olarak çalışmada yer bulmuştur.

Çalışmanın üçüncü bölümü iki kısımdan oluşacak şekilde düzenlenmiştir. Birinci kısımda sosyal güvenlik kavramına ve dünyada sosyal güvenliğin gelişimine ilişkin bilgilere yer verilmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumunun tarihçesine yer verilerek, mevcut teşkilattan önceki dağınık yapılar hakkında aktarım yapılmıştır. Sosyal Güvenlik Kurumunun yayınlarına, internet ve intranet sitesinin içeriğine ve Kurumun insan kaynağına ilişkin bilgiler verilmiştir. Kurum yöneticilerinin sosyal medya tablosu çıkarılmıştır. Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğinin ve il müdürlüklerinin faaliyetlerine yer verilmiştir.

Üçüncü bölümün ikinci kısmında Adana, Ankara, Antalya, Bursa, İzmir ve Konya İl Müdürlüklerinden hizmet alan vatandaşlar üzerinde yapılan anketlerden elde edilen tespitlere yer verilmiştir. Anketler il müdürlükleri hizmet binasında gerçekleştirilmiştir. İstanbul İl Müdürlüğü, kendi hizmet binasından hizmet alan vatandaşlar üzerinde anket yapılmasına izin vermeyeceğini yazılı olarak bildirmiştir ve İstanbul ilinde müdürlük ve merkez müdürlükleri civarında, Kuruma en az bir defa gelmiş olan vatandaşlar üzerinde anket çalışması yapılmıştır.

Yapılan saha araştırması neticesinde 1033 katılımcıya ulaşılmıştır ve 906 katılımcının cevapları analize değer bulunmuştur. Yapılan çalışmada; Kuruma gelme

(23)

sıklığı, Kurum yöneticilerinin bilinirliği, logo bilinirliği, bilgi almada tercih edilen araçlar, ALO 170 kullanımı, Kurum dergi ve bültenlerinin hedef kitleye erişimi, geçmiş dönem ve şimdiki dönem için Kurum algısı, Kurumun en beğenilmeyen yönü, Kurumdan en temel beklenti ve hedef kitlenin Kurum çalışanları hakkındaki kanaatleri tespit edilmiştir.

Beşli Likert ölçeği formatında hazırlanan ve sosyal sorumluluk, hizmet kalitesi, halkla ilişkiler, görsel kimlik ve kurumsal iletişim faktörleri kapsamında oluşturulan hükümlere verilen cevaplar frekans analizine tabi tutulmuştur. Ölçekte bulunan hükümlerin kümelenme durumları ve hangi hükümlerin hangi faktöre yük oluşturduğu hususunda tespit yapılmıştır ve faktör analizi gerçekleştirilmiştir. Cinsiyet, medeni durum, gelir durumu, meslek, eğitim durumu, Kurumdan hizmet alma sıklığı gibi değişkenlerin, tespit edilen faktörler bağlamında birbirleri ile bağlantılarının olup olmadığı test edilmiştir. Faktörlerin kendi içlerinde bir ilişki barındırıp barındırmadığının tespiti için korelasyon analizi yapılmıştır.

Yapılan bütün analizler neticesindeki tespitler, tablo ve yorumlarla birlikte verilmiştir. Elde edilen neticelerin araştırma sorularına cevap olup olmadığı hususunda değerlendirmeler yapılmıştır. Her tespit için, Sosyal Güvenlik Kurumuna yönelik öneriler oluşturulmuştur ve sonuç ve önerilerle çalışma sonlandırılmıştır.

(24)

BİRİNCİ BÖLÜM

HALKLA İLİŞKİLERE YÖNELİK KAVRAMSAL BİR ÇERÇEVE

1. İLETİŞİM ve HALKLA İLİŞKİLER

İlişkiyle başlayan insanlık tarihini her geçen gün artan ve çeşitlenen yöntemleriyle devam ettirecek olan iletişim, en geniş anlamıyla bir nevi, bireysel olarak yapılan gönderim-alım olayı olarak değerlendirilmektedir (Gökçe, 1993: 25). Yalın ve mekanik bir tanım olarak iletişim, kaynaktan alıcıya iletinin aktarılması sürecidir (Bıçakçı, 2006: 17). İletişimi sabit bir durum olarak değil, dinamik ve belli bir amaca yönelmiş süreç olarak görmek, onun anlaşılmasını kolaylaştırır (Peltekoğlu, 2001: 178).

İnsan yaşamının temelinde bir iletişim olgusu bulunmaktadır. Bu olgu bir süreç içerisinde gerçekleşir ve o süreç içerisindeki bütün faaliyetleri kapsar (Geçikli, 2013: 253). Gökçe’nin (2005: 34) ifadesiyle iletişim, duyguların, düşüncelerin, bilgi ve becerilerin aktarımıdır. Gökçe’yi destekler nitelikte Baltaş ve Baltaş da (2004: 7), iletişimi; duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması olarak tanımlamaktadır. Tanımlardan da anlaşılacağı üzere iletişimdeki en baskın yön, bir aktarım hareketinin yani bir ilişkinin bulunmasıdır.

İletişimin kesintisiz bir şekilde devam edeceği ile eşdeğer bir tespit olan ve Gökçe’nin (2005: 40) Watzlawick ve arkadaşlarına atfederek alıntıladığı “iletişimsizlik mümkün değildir” ilkesi, dünyadaki herhangi bir canlının da iletişimsiz hayat süremeyeceğine işâret etmektedir. Bir anlam üretme çabası olan iletişimim (Yaylagül, 2013: 14), karşılıklı olarak anlam alışverişinin ya da paylaşımının olduğu her durum ve ortamda gerçekleşeceği (Gökçe, 2006: 9) ifade edilmektedir.

Dünyadaki canlılar, yalnızca insanlardan ibaret değildir. Bu çalışma özelinde, belli bir kadroya, örgüte, mekâna ve ilişkiler düzenine sahip olan yapılar ve yönetimler de canlı varlıklardır. Buradan kurumsal bir yapıya ve bu yapının hedef kitlesi olan halk ile gerçekleştireceği iletişimin neticesinde oluşturulacak halkla ilişkiler kavramına varmayı amaçladığımız açıktır.

Peki, halkla ilişkiler ne zaman başlamıştır? Bu soruya verilebilecek en güzel cevap, “halkla ilişkiler, insanlığın varoluşuyla başlamıştır” şeklinde olmalıdır (Erdem

(25)

ve Akbaba, 2012: 5). Bu cevap, iletişimin başlangıcı olarak kabul edilen zaman ile de birebir örtüşmektedir.

Halkla ilişkiler, temelde, bir tarafta ‘kişi’ diğer tarafta da ‘kişiler’ ya da ‘kurumlar’ın bulunduğu iletişim faaliyetleri bileşkesidir (Tellan, 2009: 34). Halkla ilişkiler, özünde bir iletişim etkinliğidir. Alıcıya, çeşitli kanallar yoluyla belli mesajlar iletilir ve bu mesajların istenilen etkileri oluşturması beklenir. Bu nedenle, iletişim olgusunun ne olduğunu ve iletişim sürecinin nasıl işlediğini bilmek, halkla ilişkilerde başarının ön koşulu olarak kabul edilmektedir (Biber, 2007: 49).

Toplumun dinamik bir parçası olan kurumsal yapılar, kendilerine ait bir çevre içinde yaşar ve gerçekleştirdiği karşılıklı ilişkilerle hem faaliyetlerini devam ettirir, hem de bulunduğu ortamın belirleyicilerinden biri olarak genel kabul görürler. Kurumsal yapıyı, çevresi ve hedef kitlesi nezdinde genel kabule götürmeyi amaç edinen faaliyetler de halkla ilişkiler faaliyetleri olarak kabul edilir.

İletişim kavramına yönelik bu kısa girişten sonra halkla ilişkilerin tanımı, tarihçesi, modelleri, uygulama ilkeleri, aşamaları, önemi, amaçları ve halkla ilişkilerde kullanılan araçlara yönelik olarak tespitler yapılacaktır.

1.1. HALKLA İLİŞKİLERİN TANIMI

Sosyal bilimlerin her dalında kullanılan ama aslında sosyolojiye ait olan halk (Erdoğan, 2006: 13) kavramı ile ilişki kavramının birlikte kullanımından oluşan halkla ilişkiler, günümüze kadar çok çeşitli tanımlarla sunulmuş, zamanın ve şartların değişmesinden, hâliyle, tanımlar da etkilenmiş ve çok çeşitli açılardan yapılmış halkla ilişkiler tanımları literatüre kazandırılmıştır.

Halkla ilişkiler, “halk” ve “ilişki” kavramların bir araya gelmesi ile oluşmuştur. Halk, “aynı ülkede yaşayan, aynı kültür özelliklerine sahip olan, aynı uyrukta olan insan topluluğu; belli bir bölgede yaşayanların bütünü, ahâli; yönetim fonksiyonu içindeki unsurlardan olan kamu” anlamına gelmektedir (Türk Dil Kurumu Sözlüğü, www.tdk.gov.tr). Bu iki sözcüğün anlamlarından hareketle halkla ilişkileri, gerek kamusal alanda gerekse özel sektörde kurum ya da kuruluşların hedef kitleleri ile olan münâsebetlerinin belirli bir düzen içerisinde yürütülmesi olarak tanımlamak mümkündür (Erdem ve Akbaba, 2007: 183; 2012: 6).

(26)

Toplumda yaşanan değişim, kurumsal yapılar içindeki çeşitli birimler arasında iletişimi güçleştirirken, bu güçlüklerin sonucu oluşan aksaklıkları önleme çabası, halkla ilişkilerin bir meslek haline dönüşüm sürecine ivme kazandırmıştır. Rekabet ortamı, kurumların itici bir gücü olarak ortaya çıkmış ve kurumsal hedefler kapsamında yapılan iletişim stratejileri, halkla ilişkiler olarak vücut bulmuştur. Kurumlar kendilerine yöneltilen eleştirileri, halkla ilişkiler faaliyetleri ile karşılamaya başlamıştır. Kurumsal hedeflerle iletişim hedeflerinin birbiriyle bütünleşmesi, halkla ilişkiler kavramının sınırlarını genişletmiş ve yeni sorumluluklar yüklemiştir (Peltekoğlu, 2014: 1). Bu tespit, günümüz dünyasında kurumsal yapıların, oluşan rekabet ortamının zorlu süreçlerini yeni bir birim ile yönetmeye başladığını, bu birimin de halkla ilişkiler faaliyetleri için örgütlenmiş bir birim olduğunu ortaya koymaktadır.

Uygulayıcılarının bile ne olduğu hususunda aynı fikirde olmadığı halkla ilişkilerin, her uygulayıcının muhtemel halkla ilişkiler tecrübesine bağlı olarak farklı tanımlamaları yapılmaktadır (Newsom and Carrell, 1997: 4). Halkla ilişkilere bakış açısının çok çeşitli olması, bu kavrama ilişkin yapılan tanımların da çeşitli olması sonucunu getirmiştir. Değişen dünya, halkla ilişkiler kavramını her geçen gün büyütmekte ve kavrama yeni olgular eklemektedir. Şüphe yok ki bu değişim, bundan sonra da devam edecektir. Aşağıda, halkla ilişkiler için yapılmış olan çeşitli tanımlara yer verilmektedir.

Kazancı (1980: 31-33), halkla ilişkiler tanımlarının kamu ve özel sektör için farklılık gösterdiğini ifade etmekte ve halkla ilişkileri, yönetimin eylem ve işlemlerini halka onaylatma çabası değil, eylem ve işlemleri yönetilenlerle etkileşerek gerçekleştirme ve böylece kendiliğinden oluşan bir onay elde etmek olarak tanımlamaktadır. Kazancı tarafından yapılan tanımın da, kamu sektörünü esas alan bir tanım olduğu, yer verdiği ‘yönetim’ ve ‘yönetilen’ kavramlarından anlaşılmaktadır.

Kurumsal yapıların canlı varlıklar olduğuna yönelik tespiti destekler nitelikteki bir tanımda halkla ilişkiler, kuruluşların duyarlı olduğu çevreyi tanıması ve kendisini bu çevreye tanıtması amacıyla iletişim tekniklerinin belli bir plan ve program dâhilinde iki yönlü olarak ve yönetim felsefesine dayandırılarak uygulanması (Sabuncuoğlu, 2001: 4), olarak ifade edilmektedir.

(27)

Halkla ilişkiler, halkın eğilimini dikkatle ölçmek, iş programlarını araştırma sonuçlarına göre ayarlamak, yeni bir düşünce ya da eylemin yayılmasında halkın desteğini sağlamak için, ona bu yeni düşünce ya da eylemi tanıtmaya, benimsetmeye çalışma sanatıdır (Asna, 2004: 195). Halkla ilişkiler, özel ya da tüzel kişilerin belirlenmiş kitlelerle dürüst ve sağlam bağlar kurup geliştirerek, onları olumlu düşünce ve eylemlere yöneltmesi, tepkileri değerlendirerek tutumuna yön vermesi, böylece karşılıklı yarar sağlayan ilişkileri sürdürme yolundaki planlı çabaları kapsayan bir yöneticilik sanatıdır (Asna, 1993: 13; Asna, 2004: 174). Asna, halkla ilişkiler kavramını, Public Relations deyiminin Türkçe karşılığı biçiminde mi yoksa iletişim sözcüğü ile mi kullanmak gerektiğine karar veremediğini (2013: 29) ifade etmekte; iki ayrı eserinde (2004: 167; 2006: 17) halkla ilişkiler için ‘Public Relations’ deyimini kullanmakta ve bu kavrama ilişkin yapılan tanımların temelinde kuruluş ile hedef kitlesi arasında karşılıklı menfaate dayalı ve sağlıklı bir diyalog tesis etmek, bunun sonucunda da kamuoyunun ilgili kesimlerinde kuruluş hakkında olumlu bir imaj ve destek oluşturma düşüncesinin yattığını ifade etmektedir.

Asna (2004: 174), ABD’de yayınlanmakta olan Public Relations News dergisinin halkla ilişkiler için yaptığı tanımı şu şekilde vermektedir: “Halkla İlişkiler, yöneticiliğin; halkın davranışlarını değerlendiren, kişinin ya da kuruluşun güttüğü politika ve eylemleri kamu yararı ile bağdaştıran ve halkın anlayış ve desteğini kazanacak bir iş programı düzenleyip uygulayan yanıdır.” Tanımdan da anlaşılacağı üzere halkla ilişkiler, bir kurumsal yapı birimidir ve sorumluluk alanları görev tanımıyla çizilmiş durumdadır.

Halkla ilişkiler, yönetimin felsefesi, bu felsefenin yürütülen politika ve eylemlerle görüntülenmesi, bir yönetim fonksiyonu ve karşılıklı anlayış ve iyi niyetin sağlanması için hedef kitle ile iletişim yöntemlerinden yararlanılarak bu felsefenin, politikanın, uygulamanın ve eylemlerin açıklanmasıdır (Asna, 2006: 10). Halkla ilişkiler kapsamında gerçekleştirilecek faaliyetlerin, kurumsal felsefeye uygun şekilde, bir yönetim fonksiyonu olarak, belli bir plan dâhilinde gerçekleştirildiğine işaret eden bu tanım, halkla ilişkilerin temel amacının, hedef kitle ile bir anlayış ve iyi niyetin sağlanması olduğunu da göstermektedir.

Halkla ilişkiler, hedef kitleyle ne zaman, nasıl ve ne şekilde bir iletişim kurulacağını belirleyen ve bu şekilde kitlelerin davranışları, yaklaşımları ve

(28)

algılamaları üzerinde yönlendirici etkiye sahip olmayı sağlayan bir süreçtir (Barry, 2003: 15). Halkla ilişkiler, anlık bir faaliyet değil, süreklilik arz eden çalışmalardan oluşan bir bütündür. Hedef kitlenin algısına hitap etmesi, kurumsal imaj oluşumundaki yerine işaret etmektedir.

Harlow, halkla ilişkileri, bir organizasyon ve bu organizasyonun hitap ettiği kitle ile arasında iletişim, anlayış, yardımlaşma ve kabule dayanan bağlar oluşturmayı ve bu bağları korumayı amaçlayan idari bir fonksiyon (aktaran Fawkes, 2006: 16) olarak görmektedir. 1948 yılında kurulan Halkla İlişkiler Enstitüsü (IPR) tarafından 1987 yılında yapılan tanımda halkla ilişkiler, bir organizasyon ve bu organizasyonun hitap ettiği kitle arasında iyi niyet ve anlayışa dayalı bir ilişki oluşturulmasına yönelik planlı ve sürekli bir çaba (Fawkes, 2006: 17) olarak ifade edilmektedir. Fawkes’in aktardığı her iki tanım bize, halkla ilişkiler sürecindeki aktörlerin kurumsal yapı ve hedef kitle olduğunu, faaliyetlerin bir yönetim fonksiyonu olarak icra edildiğini ve halkla ilişkilerin kurumsal yapıların birimi olduğunu göstermektedir.

Alman Halkla İlişkiler Derneği’nin tanımına göre halkla ilişkiler; herhangi bir kurum, kuruluş, işletme ya da daha kapsamlı bir ifadeyle örgüt ile çevresi arasında güvene, onaya, rızaya dayalı ilişkiler kurmak ve sürdürmek için yapılan bilinçli, planlı ve sürekliliği olan çalışmalardır (Biber, 2007: 32).

Halkla ilişkiler tanımlarının temelinde yatan görüş, halkla ilişkilerin kuruluş ile hedef kitlesi arasında karşılıklı faydaya dayalı ve sağlıklı bir diyalog tesis etmesi, bunun sonucunda da kamuoyunun ilgili kesimlerinde kuruluş hakkında olumlu bir imaj ve destek oluşturulmasıdır (Asna, 1997: 208). Halkla ilişkiler, yönetimin bir parçası olarak tanımlanmaktadır ve organizasyonun ünü ile ilgili bir kavram olarak kabul edilmektedir (Kitchen, 2004: 111).

Harlow, 65 uzmandan (Grunig ve Hunt, uzman sayısını 83 olarak ifade etmektedir) elde edilen 472 farklı halkla ilişkiler tanımından özetlenen bir tanımlama yapmıştır. Bu tanıma göre halkla ilişkiler; bir kuruluşla hedef kitlesi arasındaki karşılıklı iletişimi, anlayışı, kabulü ve işbirliğini oluşturmaya ve sürdürmeye yardımcı olan, sorun ve problemlerin yönetimini içeren, kamuoyuna cevap veren, kamuoyunun bilgilendirilmesi için yönetime yardımcı olan, kamu yararına hizmet etmek için yönetimin sorumluluğunu tanımlayan ve vurgulayan, eğilimleri önceden

(29)

tahmin etmeye yardımcı olmak için bir erken uyarı sistemi gibi hizmette bulunan, değişikliklerden etkin bir biçimde faydalanmak için yönetime yardımcı olan ve başlıca araçları olarak ahlaki iletişim tekniklerini ve araştırmayı kullanan ayrıcalıklı bir yönetim fonksiyonudur (Grunig ve Hunt, 1984: 7; Okay ve Okay, 2002: 2). Bu tanım, halkla ilişkilerin uygulama alanlarına, kriz yönetimine, iletişimde kullanılan araçlara, yeniliğe ve ilkelerine vurgu yapan ve iletişim sürecinde kullanılacak tekniklerin ahlaki niteliğinin bulunması gerektiğine vurgu yapan, geniş bir tanımdır.

İngiliz Halkla İlişkiler Enstitüsü (IPR) halkla ilişkiler uygulamalarını, planlanmış ve desteklenmiş çabaları sürdürmek ve halkla kuruluş arasında karşılıklı anlayış ve iyi niyeti sağlamak amacıyla yapılan faaliyetler, olarak tanımlamaktadır (Okay ve Okay, 2002: 3).

Nolte, halkla ilişkileri, her ikisinin de yararını gözetmek suretiyle kuruluşun sosyal, politik ve ekonomik çevresine entegrasyonunu, çevrenin de kuruluşa uyumunu gerçekleştiren bir yönetim işlevi olarak tanımlamaktadır ve yönetim ile çevre arasındaki uyumun sağlanabilmesi için gerekli hususların gözetilmesini, halkla ilişkilerin sorumluluğu olarak değerlendirmektedir (Peltekoğlu, 2014: 4). Kurumsal yapı içerisindeki halkla ilişkiler biriminin görev tanımına, yönetim ve çevre arasındaki uyumun sağlanması sorumluluğunu ekleyen bu tanım, bize, halkla ilişkilerin hedef kitle ile kurumsal yapı arasında köprü vazifesi gördüğünü de göstermektedir.

Peake, halkla ilişkilere ilişkin tanımında bir etki olarak iknaya vurgu yapmakta ve halkın fikrini ters yönde değiştirmek veya mevcut fikrini kuvvetlendirmek için yapılan planlı çalışmaları ve gelecekte kullanmak için sonuçlarının değerlendirilmesi işini halkla ilişkiler olarak tanımlamaktadır (Grunig ve Hunt, 1984: 7). Algı yönetimine işaret eden bu tanım, bilginin arşivlenmesine ve sonraki süreçlerde kullanılmasının gerekliliğine de vurgu yapmaktadır.

Halkla ilişkiler için yapılan tanımlarda özellikle üç noktaya dikkat çekilmektedir (Peltekoğlu, 2014: 5-6):

 Halkla ilişkiler bir yönetim fonksiyonudur. Kurum felsefesinin oluşturulması, amaçların saptanması, kuruluşun değişen koşullara uyum sağlaması gibi konularda alınacak önemli kararlar, halkla ilişkilerden bağımsız alınmamaktadır.

(30)

 Halkla ilişkiler bir iletişim çabasıdır. İletişim, halkla ilişkiler tanımına, halkla ilişkiler uzmanında bulunması gereken yetenek, üstlenilen görev, kurulan sistem ve sistemin uygulanması yönleriyle dört açıdan etkide bulunur. Sistemin uygulanması ise; medya, tüketici ve tüm hedef kitle ile bilgi akışının sağlanması yoluyla iletişime geçmeyi içerir.

 Kamuoyunu etkileme aracı olarak halkla ilişkiler, uzmanların düşünceleri arasında da farklılıklar oluşturmaktadır. Bir grup uzmana göre halkla ilişkiler, kurumsal itibarı artırmak ve imaj oluşturmak için yapılan basit planlardan, çok karmaşık uygulamalara kadar geniş bir alanı kapsar. Diğer bir grup uzman, kamuoyunu ilgilendiren konularla ilgili bilgi verilmesini, kamuoyunu beklenen yönde etkileme çabalarının da halkla ilişkiler kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini savunmaktadırlar.

Halkla ilişkiler; iletişim, toplum ilişkileri, müşteri ilişkileri, tüketici sorunları, çalışan ilişkileri, sanayi ilişkileri, uluslararası ilişkiler, yatırım ilişkileri, konu yönetimi, medya ile ilişkiler, üye ilişkileri, basın ajansları ile ilişkiler, tanıtım, halk meseleleri ve hissedar ilişkileri için bir şemsiye kavramdır (Marconi, 2004: 27). Bütün bu ilişkiler, kurumsal yapının aktivitelerinin toplamını oluşturur ve bu ilişkilerin bütününü içinde barındıran halkla ilişkilerin kurumsal yapı için neleri icra ettiği, bu tanımla bir kez daha ortaya konulmaktadır.

Bu zamana kadar ortaya konmuş eserlerde yer alan tanımların sayısı oldukça çoktur ve burada tamamına yer vermeye imkân bulunmamaktadır. Halkla ilişkiler kavramına ilişkin tanımların çokluğu ve çeşitliliği, aslında halkla ilişkiler alanının zenginliğine ve kapsamının genişliğine de işaret etmektedir. Tanımlarda halkla ilişkilere atfedilen fonksiyonlar, adeta bir vücuttaki kalbin fonksiyonlarını anımsatmakta ve kalp bir canlı için neyi ifade ediyorsa, halkla ilişkiler de bir kurum veya kuruluş için aynı anlam ilişkisine işaret etmektedir.

Halkla ilişkiler için, kurum veya kuruluş için gerekli olan olumlu imajı da dâhil ederek şöyle bir tanım yapabiliriz: Kurum veya kuruluşların, hedef kitleleri ile uğraşmak yerine onlara ulaşmaya yönelik sergiledikleri ve ulaştıkları hedef kitle ile irtibatı iyi düzeyde korumaya yönelik devam ettirdikleri çabaların bütünüdür denilebilir. Hedef kitle ile iyi bir ilişki kurmak, imaj oluşumuna; kurulan iyi ilişkileri

(31)

sürdürmek de imaj yönetime hizmet eder. Bu çabaların bütünü, halkla ilişkiler faaliyetleri olarak ifade edilebilir.

1.2. HALKLA İLİŞKİLERİN TARİHSEL GELİŞİM SÜRECİ

Halkla ilişkilerin tanımlarına yönelik kullanılan en temel iki kavram halk ve ilişki kavramıdır. Bu iki kavramın varlığı ile halkla ilişkilerin ortaya çıkmasında doğrudan bir bağlantının olduğunu söylemek son derece doğal bir durumdur. Bununla birlikte, kavramsal kabullerin bir süreç içinde gerçekleştiği ve bu süreç içinde yeni kavramların oluştuğu da açıktır.

Halkla ilişkiler tarihini insanlık tarihiyle ilişkilendirerek, halkla ilişkiler tarihinin aslında insanlık tarihi olduğunu savunan pek çok yaklaşım söz konusu olmakla birlikte; modern anlamda halkla ilişkileri 20 nci yüzyılda ortaya çıkan bir olgu olarak görmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır (Işık, 2012: 30).

Bir görüşe göre, insanlar toplu yaşamaya başladıkları andan itibaren bir yönetim ortaya çıkmıştır ve beraberinde halkla ilişkiler olgusunu da getirmiştir. Buradan hareketle, yöneten ve yönetilen ikilisinin gündelik yaşamda yer almasıyla birlikte halkla ilişkiler uygulaması sayılabilecek bazı oluşumlar ortaya çıkmaya başlamıştır (Bülbül, 1998: 7).

Halkla ilişkiler, 20 nci yüzyılın bir fenomeni olarak görülmekle birlikte, yönetim tarafından her dönemde dikkate alınması gereken kamuoyunun, bir güç olarak varlığını devam ettirmesi nedeniyle, tarihin çok eski dönemlerine kadar uzanan bir geçmişe sahiptir (Peltekoğlu, 2014: 91). Yönetimin ortaya çıkışından bu yana planlı veya plansız halkla ilişkiler uygulamalarına rastlanmaktadır. Ancak 20 nci yüzyılda gerçekleşen içerik ve anlam farklılaşması, halka ilişkilerde köklü değişiklikleri de beraberinde getirmiştir (Kazancı, 1980: 32-33). Halkla ilişkilerin tarihsel gelişim sürecinin, propaganda amaçlı veya yönlendirici motivasyon etkinliklerinden bilgilendirmeye, sonra da karşılıklı iletişim ve etkileşime geçiş yönünde gerçekleştiği söylenebilir (Biber, 2007: 41).

Halkla ilişkiler, deyim olarak kullanılmadan çok önceleri de uygulaması olan bir olgu idi. Pek çok yazar, halkla ilişkilerin başlangıcını eski Yunan ve Roma imparatorluğu dönemine kadar götürmekte ve Julius Cesar ve Cicero’nun kamuoyunun yönlendirilmesi konusunda ilk örnekleri verdiklerini savunmaktadır.

(32)

Eski Mısır’da ise, din adamları kamuoyu oluşturmak, kuralların yerleşmesini ve sürekliliklerini sağlamak için halkla ilişkiler tekniklerinden yararlanmışlardır (Peltekoğlu, 2014: 91).

Cutlip ve Center, arkeologların Irak’ta buldukları ve milattan önce 1800 yılına ait tabletlerin, çiftçilerin zararlı etkilerden nasıl korunmaları gerektiği hususunda ve sulama, hasat gibi konularda bilgiler içermesi nedeniyle ilk halkla ilişkiler örnekleri olarak kabul edilmesi gerektiğini ileri sürmektedirler. Grunig ve Hunt ise, Aristo’nun “Rhetoric” adlı kitabının, dinleyenleri etkilemek için dilin nasıl kullanılması gerektiği hususunda bilgiler içermesi nedeniyle, halkla ilişkiler alanında yazılmış ilk kitap olarak değerlendirilebileceğini ileri sürmektedirler (aktaran Peltekoğlu, 2014: 91-92).

1807 yılında Thomas Jefferson tarafından ülkenin dış ilişkileri ile ilgili olarak kullandığı halkla ilişkiler deyimi, bugünkü anlamına en yakın şekilde Yale Hukuk okulundan hukukçu Dorman Eaton tarafından 1882 yılında “Halkla ilişkiler ve mesleğin görevleri” deyişiyle halk yararını dile getirmek amacıyla kullanılmıştır (Peltekoğlu, 2014: 91). Okay ve Okay (2002: 13), Thomas Jefferson’un, “public relations” kavramını 1776 tarihli bağımsızlık bildirisinde kullandığını ifade etmektedir.

Devletlerin kurulması, halkla ilişkilerin kurumsal boyut kazanmasında etkili olmuştur. Krallar yönetimlerindeki halkla, filozof ve düşünürler ise içinde bulundukları topluluklarla iletişim kurmak için konferanslar gerçekleştirmişler, kendilerini anlatmak ya da halkı bilgilendirmek amacıyla yazılı araçlar kullanmışlar ve çeşitli söylevlerde bulunmuşlardır (Göksel, 2013: 50).

Halkla ilişkilerin gerçek öncüsü 1900’lü yılların başında gazeteci Ivy Lee olmuştur. Lee, 1916 yılında ilk halkla ilişkiler bürosunu kurarak, basın ile iş çevresini birbirine yakınlaştırmaya çalışmıştır. Hazırladığı bültenlerle kamuoyuna seslenme fırsatı bulmuştur ve ücret politikası, arz-talep ve tekeller konusunda kamuoyunu aydınlatmaya başlamıştır (Sabuncuoğlu, 2001: 9).

Okay ve Okay (2002: 9-10), Hutton’dan alıntı yaparak halkla ilişkilerin tarihsel gelişimine farklı açılardan yaklaşılabileceğini belirtmekteler ve başlangıcı belli olmayan tarihsel geçmişi, endüstri devrimiyle başlayan tarihsel geçmişi ve Ivy Lee ve Edward Bernays’ın değişik halkla ilişkiler tekniklerini kullanmasıyla başlayan

(33)

dönemi sayarak halkla ilişkilerin tarihsel gelişiminin Lee ve Bernays’ın temellerini attığı uygulamalarla başladığını ve ilk çabaların onların döneminde gerçekleştiğini ifade etmektedirler.

Bogner, halkla ilişkilerin gelişiminin beş evrede gerçekleştiğini, bu evrelerin; manipülasyon, enformasyon, iletişim, anlaşmazlık yönetimi ve çevreye uyum olduğunu ifade etmektedir. Manipülasyon evresinde, konular gizlenerek veya iyi yönleri vurgulanarak ortaya konmaya çalışılmıştır. Enformasyon evresi, imajı olumlu yönde etkilemek için halkla ilişkiler uygulayıcılarının bilgileri vermeye hazır oldukları evredir. Bu bilgiler, gönüllü olarak değil dışarıdan gelen baskı neticesinde verilmektedir. Üçüncü basamak olan iletişim evresi de olumlu bir imaj oluşturmak için bir diyalogun gerçekleştirilmesini esas almaktadır. Anlaşmazlık yönetimi evresi, sadece reaktif bir davranış tarzını değil aynı zamanda planlı bir sürecin uygulanmasını da içermektedir. Çevreye uyum, halkla ilişkilerin gelişiminde son aşamayı oluşturmakta ve burada sadece anlaşmazlıkların yönetimi değil, kamuoyunu etkileyen olaylarla aktif olarak ilgilenmek de faaliyetler arasında yer almaktadır (Okay ve Okay, 2002: 10-12).

Halkla ilişkiler hem bir mesleki uygulama alanı, hem de kendi araştırma ve kuram temeli ile iletişimin bir alt dalıdır. Halkla ilişkiler, akademik bir alan olarak nispeten yeni olmasına rağmen, yalnızca 25 yıl içinde önemli işlevleri olan kurumlar oluşturmuştur. Bu kurumlar arasında, Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Eğitimi Birliği ve Uluslararası İletişim Birliği gibi oluşumlar sayılabilir (Mengü, 2012: 8). Bu kurumsal yapıların halkla ilişkiler ve iletişim alanındaki gelişmelerde pay sahibi oldukları, yadsınamaz bir gerçektir.

1.3. TÜRKİYE’DE HALKLA İLİŞKİLERİN GELİŞİMİ

Türk tarihinde halkla ilişkiler faaliyetlerinin örnekleri olarak gösterilen uygulamalar arasında Göktürklerin Orhun Kitabeleri, Selçukluların veziri olan Nizamülmülk’ün Siyasetname adlı eserinde yönetimin halkın durumuna ilişkin doğru ve yeterli bilgiye sahip olmasının gerekliliğine vurgu yapan ifadeler sayılmaktadır (Erdoğan, 2008: 96-97). Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaptırılan kervansaraylar, çeşmeler, padişahın belli dönemlerde halkın ihtiyaçlarını dinleme faaliyetleri halkla ilişkiler örnekleri arasında sayılabilir (Okay ve Okay, 2002: 14).

(34)

Türkiye’de halkla ilişkiler kamu sektörü ve özel sektör açısından diğer gelişmiş ülkelere göre daha yavaş ilerlemiştir. Özellikle 1960’ta planlı döneme geçişle beraber halkla ilişkilerin gelişimi önemli bir ivme kazanmıştır (Fidan, 2011: 61). Fidan’ın ifadesi ile örtüşen bir tespiti Okay ve Okay (2002: 14) da yapmaktadır ve Türkiye’de halkla ilişkilerin, Batı’daki özelikle ABD’deki gelişimini gösteremediğini ifade etmektedir.

Türkiye’de 1920 yılında Anadolu Ajansı kurulmuştur ve reformların halka tanıtımı doğrudan bu ajans tarafından gerçekleştirilmiştir. Aynı yıl Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Atatürk’ün öncülüğünde kurulmuştur. 1935’te ilk Basın Kurultayı toplanmıştır (Sabuncuoğlu, 2001: 10). 1 Kasım 1946 yılında göreve başlayan Celal Bayar Hükümetinin programında polisin halkla ilişkilerine dair bir hükme yer verilmiştir. Halkla ilişkiler uygulamalarının ilk örnekleri, “halkla münasebetler” deyimi ile birlikte silahlı kuvvetlerde görülmüştür (Okay ve Okay, 2002: 14).

Devlet Planlama Teşkilatı, Public Relations mesleğinin Türkiye’de gerçek anlamında uygulanışının köşe taşıdır, başlangıç noktasıdır (Asna, 2004: 21). 1961 yılında Devlet Planlama Teşkilatı bünyesinde Yayın ve Temsil Şubesi kuruldu. Ardından, Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi kuruldu ve bunu çeşitli bakanlıklarda Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlıklarının kurulması izledi (Sabuncuoğlu, 2001: 10). 1962 yılında yapılan ve kısa adı MEHTAP olan Merkezi Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi’nde, halkla ilişkiler konusuna geniş yer verildi. Bu projede, devlet sektörünün her kademesinde yürütülen çalışmalar esnasında halkla yakınlaşmanın faydalarına değinildi (İşçi, 2002: 25). MEHTAP Projesi, Türkiye’de kamusal reform alanında düzenlenen ilk ve en geniş kapsamlı rapordur. Bu projenin benzeri projeler daha sonra TODAİE tarafından da gerçekleştirilmiştir (Fidan, 2011: 69).

Özel sektörde 1970’li yıllardan itibaren halkla ilişkiler faaliyetleri başlamıştır. Başta bankalar olmak üzere büyük işletmeler, halkla ilişkiler birimleri vasıtasıyla duyarlı kitlelerle iletişim kurmaya çalışmışlardır. 1971 yılında İstanbul’da Halkla İlişkiler Derneği kurulmuştur ve ikincisi 1985 yılında İzmir’de açılmıştır (Sabuncuoğlu, 2001: 10; İşçi, 2002: 25-26). Peltekoğlu (2014: 130), Halkla İlişkiler Derneği’nin 1972 yılında kurulduğunu ve 7 yıl boyunca başkanlığını Alâeddin

(35)

Asna’nın yaptığını ifade etmektedir. Asna (2004: 148) da kendi eserinde Halkla İlişkiler Derneği’nin 1972 yılında kurulduğunu ifade etmektedir.

Özel sektörün güçlenmesi, sivil toplum örgütlerinin sayısının artması halkla ilişkileri, farklı örgütsel yapılarda farklı işlevleri üstlenen birim olarak yaygınlaştırmış; bu durum, gerekli yeterliliği edinmiş nitelikli insan kaynağı gereksinimini ortaya çıkarmıştır. Bu ihtiyacın giderilmesine yönelik olarak Basın Yayın Yüksekokullarında lisans düzeyinde Halkla İlişkiler eğitimi verilmeye başlanmış ve bu okullar daha sonra İletişim Fakültelerine dönüştürülmüştür (Biber, 2006: 3). 1966 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne bağlı Basın Yayın Yüksek Okulu’nun üçüncü ve dördüncü sınıf uzmanlık bölümleri Gazetecilik-Halkla İlişkiler ve Radyo-Televizyon olarak belirlenmiştir. İstanbul Üniversitesi bünyesinde İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü faaliyete geçmiştir. Ankara Özel Başkent ve İstanbul Özel Aksaray Gazetecilik Yüksek Okulları açılmıştır. Özel okulların devletleştirilmesinden sonra Ankara, İstanbul ve İzmir İktisadi ve Ticari İlimler akademileri bünyelerinde dört yıllık eğitim veren Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulları faaliyete geçmiştir. 1993 yılında çıkarılan bir kanunla Basın Yayın Yüksek Okulları iletişim fakültesine dönüştürülmüştür (Işık, 2012: 33-34). Türkiye’de halkla ilişkilerin gelişim sürecindeki önemli adımlardan biri, şüphesiz ki bu okulların dönüşümü olmuştur.

Halkla İlişkiler Derneği, 1970’li yıllarda kurulmasına rağmen, “Public Relations” deyiminin “halkla ilişkiler” olarak kullanılması sonraki yıllarda tam olarak benimsenememiş ve yeni arayışlar devam etmiştir. Alâeddin Asna, amacı en iyi gösteren terimin “tanıtma” terimi olduğunu ve zamanla başka kavramların da kullanılabileceğini ve onlardan birinin de “kitlesel ilişkiler” olabileceğini; Cemal Mıhçıoğlu ise, yabancı dillerdeki sözcüklerin aynen kullanılmasına karşı olduğunu ve “kamusal ilişkiler” deyiminin daha uygun olduğunu ifade etmiştir (Okay ve Okay, 2002: 25-26).

Halkla ilişkiler kavramının hem Türkçesi için hem İngilizcesi için hem de İngilizce kısaltması olan “P.R.” için günümüzde çok geniş bir kabulün sergilendiğini; gerek ortaya konan eserlerdeki kullanımlarından, gerek organizasyonlar içinde oluşturulan birimlerden, gerekse eğitim-öğretimin “halkla ilişkiler” deyimi kullanılarak gerçekleştirilmesinden net bir şekilde görmekteyiz.

(36)

Günümüz Türkiye’sinde, gerek özel sektörde gerekse kamu sektöründe faaliyet gösteren kurum ve kuruluşların bünyelerinde halkla ilişkiler birimleri yer almakta, halkla ilişkiler kapsamında çeşitli faaliyetler gerçekleştirilmekte, birçok üniversitede lisans ve yüksek lisans eğitimleri verilmekte ve halkla ilişkiler alanına yetişmiş insan gücü sunumu devam etmektedir. Halkla ilişkiler alanında, özellikle danışmanlık boyutunda hizmet vermek için örgütlenmiş özel sektör kuruluşları da, halkla ilişkilerin ülkemizdeki gelişiminde önemli bir paya sahip konumdadırlar.

Devlet kurumları ile vatandaş iletişiminin arttırılmasına yönelik yapılan düzenlemelerden biri de bilgi edinme hakkı kapsamında yürürlüğe giren bilgi edinme yasasıdır. Ülkemizde, vatandaşların kamu kurumlarından bilgi alma hakkını tanımlama ve bu hakkın kullanımını düzenlemek amacıyla 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu 9 Ekim 2003’te kabul edilerek, 24 Ekim 2003 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir (Tarhan, 2011: 160-161). Bu kanuni düzenleme, Türk kamu yönetimi sisteminin tüm vatandaşları muhatap almak mecburiyetini ortaya koyan bir gelişme olmuştur ve zorunlu bir iletişimin yolunu açmıştır. Bu Kanun, halkla ilişkiler bağlamındaki en temel yasal düzenlemelerden biridir.

Kısaltması BİMER olarak ifade edilen ve 19.01.2006 tarihli ve 2006/3 sayılı Başbakanlık genelgesi ile Başbakanlık İletişim Merkezi hayata geçirilmiştir ve tüm vatandaşların yönetime ilişkin talep, şikâyet, görüş ve önerilerinin işleme alınıp değerlendirilmesine ilişkin bir halkla ilişkiler uygulaması başlatılmıştır. BİMER’e başvurular şahsen, telefon, internet ve mektup ile yapılabilmektedir (Tarhan, 2011: 164-165). 2006 yılında kurulan BİMER’in yanı sıra 2015 yılı sonunda Cumhurbaşkanlığı bünyesinde Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi adıyla CİMER kurulmuştur (www.tccb.gov.tr). BİMER ve CİMER, adlarından da anlaşılacağı üzere bir iletişim merkezidir. Başvurunun gereğinin yapıldığı birimler değil, başvurunun ilgisine göre ilgili kurum ve kuruluşlara gönderildiği birimlerdir. Bu yönüyle, her iki iletişim merkezi de önemli bir halkla ilişkiler kanalı olarak işlev görmektedirler

Türkiye’de halkla ilişkilerin gelişimine, bu zamana kadar oluşturulan kurumsal yapıların ve yapılan mevzuat değişikliklerinin katkıları ortadadır. Bunun yanında, halkla ilişkilerin mesleki anlamda kabulünün sağlanması ve meslekleşme sürecindeki zorlukların üstesinden gelinmesinde, halkla ilişkiler faaliyetlerinde

Referanslar

Benzer Belgeler

fiirketin Yönetim Kurulu Üyeleri, Yöneticileri ve fiirket sermayesinin do¤rudan ya da dolayl› olarak %5'ine sahip olan pay sahiplerinin ihraç etti¤i sermaye piyasas›

fiirketimiz'in Yönetim Kurulu Üyeleri, Yöneticileri ve fiirket sermayesinin do¤rudan ya da dolayl› olarak %5'ine sahip olan pay sahiplerinin ihraç etti¤i sermaye

İlk bölümde ‘Kurumsal Sosyal Sorumluluk Kavramı ve Gelişimi’ başlığı altında kurumsal sosyal sorumluluk tanımına ve tarihsel süreç içe- risindeki gelişimine,

Tedarik zincirinde sosyal diyalogu etkinleştirmeyi, çalışanları hakları ve sorumluluklarıyla ilgili bilinçlendirmeyi amaçlamayan programlar Ticaret Bakanlığı’nın

gereken sosyal yükümlülükleri olan kurumlar olarak görülmeye başlandı.. 1940'larda

Modern sosyal sorumluluk anlayışına göre, herhangi bir kurum; “yer altı veya yer üstü bir su kaynağına zehirli atıklarını bırakmamalı, ekolojik yapıyla

: 2.5 mg/L Fe Konsantrasyonu için Çift Tabakalı Filtrede Tutulan Fe Miktarının Zamanla Değişimi……… : 2.5 mg/L Fe Konsantrasyonu için Filtre Boyunca Toplam

Yapım Tarihi: Mustafa Paşa Camisini yapan mimarın kim oldu~ ve hangi tarihte yaptırıldıAı kesin olarak bilinmemekle beraber, Van'ın 1571 tarihli evkaf tahrir defterinde böyle